bunalımdan kurtulmanın 6 yolu / Depresyon nasıl tedavi edilir? | Dr.Ayça Can Uz | Psikiyatrist,Kadıköy

Bunalımdan Kurtulmanın 6 Yolu

bunalımdan kurtulmanın 6 yolu

Sosyal Fobi Çocuğunuzu Yalnızlaştırmasın

Psikoloji

Bir öğrencinin öğretmeni soru sorduğunda tutulup kalması, çocuğunuzun odasından çıkmayıp sürekli yalnız olmayı tercih etmesi ya da sizin dışınızda kimse ile iletişim kuramaması sosyal fobiye işaret ediyor olabilir. Memorial Hizmet Hastanesi Psikoloji Bölümü'nden Uz. Psikolog Sevda Yurtseven, çocuklarda sosyal fobinin ileriki yıllarda yol açabileceği sorunlara dikkat çekti ve anne babalara önerilerde bulundu.

Çekingenlik mi sosyal fobi mi?

Sosyal fobi, sosyal ortamlarda, özellikle performans gerektiren durumlarda kişinin aşağılanıp utandırılacağı korkusunu duyması durumudur. Daha hafif durumlar kişinin korku uyandıran ortamdan uzaklaşması şeklinde görülür. Ağır vakalarda ise sosyal yalnızlık ve izolasyon görülür. Bu durum kişilik özelliği gibi algılanmaktadır; ancak yaygın anksiyete bozukluğunun bir formudur. Başkalarının önünde gülünç duruma düşme sosyal fobisi olan kişilerin en temel korkusudur.

Çocuk yaşıtları ile de doğru iletişimi kuramayabilir

Çocuklukta da sosyal fobi gelişebilir; ancak tanı konurken çocuğun yaşına uygun toplumsal ilişkilerinde anksiyetenin varlığı önemlidir. Ayrıca sadece yetişkinlerle iletişimde değil kendi yaşıtları ile ilişkide de ortaya çıkmalıdır. Çocuklarda anksiyete, ağlama, huysuzluk gösterme, donakalma ya da tanıdık olmayan toplumsal durumlardan uzak durma olarak dışa vurulabilir. Önemli bir diğer kriter de kaçınma davranışının olmasıdır.

Anne ve babada varsa çocukta da görülebilir

Bebekte yabancılara karşı korku 4-9 aylar civarında başlar, 2 yaşa doğru son bulur. Bu, beklenen bir süreçtir. Eğer utangaçlık ve çekingenlik durumu çocuğun günlük yaşantısını etkiliyor, yapması gereken davranışları yapmasını engelliyor, arkadaşları ile iletişimden uzaklaştırıyor, kaçınma davranışı gelişimini sekteye uğratacak düzeye geliyorsa sosyal fobiden bahsetmek uygun olmaktadır. Çocukların rol modeli öncelikle anne ve babasıdır. Anne ve baba da utangaçlık durumu varsa, çocuk da ilişki kurma şeklini aile vasıtasıyla edindiğinden utangaç olma ihtimali artar. Özellikle 0-1 yaş döneminde ebeveyni ile sağlıklı bir bağ oluşmamış çocuklarda utangaçlık daha sık görülebilir. 1-3 yaş arası özerklik dönemidir. Bu dönemde çocukta bağımlı bir yapı geliştirebilir ve pasif, fazla uyumlu ve özerk olmayan bir karakter ortaya çıkabilir. Özellikle 3-6 yaş arası merak ve girişimcilik dönemidir. Bu süreçte çocuk eleştirilir ve bastırılırsa utanç duygusu gelişir. Özellikle ilk yıllarda sosyal ortama fazla alıştırılmayan çocuklarda diğer insanlarla iletişime geçişte problemler yaşanabilir. 6-12 yaş sosyalleşme dönemidir. Okul çağı ile rollere uyum da söz konusu olur. Özellikle çocuğun ebeveyn, arkadaşlar, öğretmen tarafından olumsuz şekilde eleştirilmesi, kendi özelliklerinden fazla beklenti sahibi olunması, başarı ve başarısızlığın fazla ön plana çıkarılması çocukta beğenilmeme endişesi yaratabilir. Burada en önemli nokta, ebeveynin çocuğa hiçbir dönemde soğuk ve reddedici davranmamasıdır. Bu tip davranışlar, sosyal korkulara ve kaçınmaya sebep olabilir. Yapılan aile ve ikiz çalışmalarında tek yumurta ikizlerinde çift yumurta ikizlerine göre daha anlamlı olarak sosyal fobi saptanmıştır.

Bu belirtilere dikkat!

Korku verici uyaranlarla karşılaşan çocuklar, yaşadıkları sıkıntıyı tam olarak adlandıramayabilirler. Bu nedenle çeşitli dışavurumlarla sıkıntı yaşadıklarını büyüklere hissettirirler. Anksiyete, ağlama, huzursuzluk gösterme, donakalma, anneye, babaya ya da güven duydukları herhangi birine sıkıca sarılma çocukların gösterdiği davranışlardan bazılarıdır. Herhangi bir hastalıktan, medikal ilacın yan etkilerinden şüphelenilmeyen ve şikayetlerin 6 aydan fazla sürdüğü durumlarda çocuğun sosyal fobi yaşıyor olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Fizyolojik belirtiler ise; kalp atım hızının artması, solunumun hızlanması, ellerde titreme, terleme, kızarma, mide bulantısı, uykuya dalış süresinin uzaması olabilir.

Depresyon ve madde bağımlılığına kadar gidebilir

Sosyal fobi yaşayan hastaların bununla birlikte başka bir takım rahatsızlıklar göstermeleri mümkündür. Herhangi bir nesne ya da obje fobisi, panik atak, obsesif kompulsif bozukluk, agorafobi, major depresyon, aşırı alkol ya da madde kullanımı ve bağımlılık bunlardan bazılarıdır. Sosyal fobisi olan kişilerde kekemelik görülebilir, ayrıca kekemelikle beraber sosyal fobi pekişir ve kısır döngü oluşma riski vardır.

Tedavi için geç kalmayın

Sosyal fobinin etkili farmakolojik ve psikolojik tedavisi vardır. Tedavi şekli kararlaştırılırken hastanın kişisel özellikleri dikkate alınır. Hasta korktuğu sosyal aktiviteleri yapması için cesaretlendirilir, maruz bırakma terapisi uygulanabilir. Çocuklarda oyun ile beraber konu üzerinde hakimiyet kazandırılmaya çalışılır. Anne ve babaya davranış özellikleri tavsiyeleri verilir.

Depresyon Nedir? Depresyon Belirtileri Nelerdir?

İçindekiler

Depresyon nedir?

Depresyon, bireylerin kendini psikolojik olarak iyi hissetmediği, çok uzun süreler devam edebilen ve günlük hayatı etkileyen psikolojik bir rahatsızlıktır. Sözcük anlamı “çökkünlük” olan depresyon kendine özgü belirtileri olan; kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını olumsuz etkileyerek ilişkilerini, mesleki ve sosyal becerilerini, fiziksel sağlığını bozan önemli bir duygu durum bozukluğudur.

Depresyon türleri nelerdir?

Çoğu hastalıkta olduğu gibi kendi içerisinde de depresyonun türleri vardır. Depresyon belirtileri, türler arasında farklılık gösterir.

Depresyonun türleri şunlardır:

Majör Depresyon: En sık görülen ve en tipik olan depresyon türüdür. Tek bir semptom bile haftalar veya yıllar sürebilir ve farklı belirtiler gösterebilir. Ancak her zaman iki haftadan uzun sürer. Majör depresyon, depresyon çeşitleri arasında en şiddetli olarak değerlendirilen türdür.

  • Majör depresyon;
  • Çökkünlük hali
  • Ümitsizlik
  • Değersiz hissetme gibi yoğun olumsuz duygularla seyreder ve kendiliğinden düzelmesi mümkün değildir.

Katatonik Özellikli Majör Depresif Bozukluk: Motor davranış bozukluklarını ve diğer semptomları içeren, nadir fakat şiddetli bir depresyon şeklidir.

Katatonik depresyon bireylerde,

  • Nedensiz kas hareketleri
  • Alışılmamış beden pozisyonu
  • Başkalarının söz veya hareketlerini tekrar etme
  • Hiç konuşmama gibi özelliklerle kendisini gösterir.

Distimi Depresyon (Süreğen Depresif Bozukluk): Distimi, kronik ama hafif bir depresyon türüdür. Kişiler en az iki yıllık süre içerisinde zamanın yarısından fazlasında depresif hissederler ya da her zaman yaptıkları etkinlik ve eğlencelerden normal hallerine göre çok az zevk alırlar. Bu bozukluğun belirleyici özelliği kronik olmasıdır.

Doğum Sonrası (Postpartum) Depresyon: Genellikle doğumdan sonraki 2-8’inci haftalar içinde başlayan ve en az iki hafta en çok bir yıl kadar sürer. Doğum sonrası depresyon, yorgunluk ve uykusuzlukla kendisini göstermektedir. Doğum sonrası depresyonun diğer bulguları ise şunlardır:

  • Duygu durumun deprese olması
  • Aktivitelere ilginin azalması
  • İştah değişikliği
  • Yorgunluk
  • Uyku bozuklukları
  • Çocuğun bakımında güçlükler
  • Suçluluk hissi
  • Kendine güven azlığı
  • Konsantrasyon güçlüğü

Doğum sonrası depresyon, tedavi görmeyen kadınlarda üç ay ile bir yıl arasında kendiliğinden düzelmektedir.

Mevsimsel Depresyon: Bu depresyon tipi, atipik depresyona benzer ve mevsimsel olarak iklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkar. Depresyon mevsim evresi bittiğinde insanlar genellikle iyileşir ve normal işleyişlerini geri kazanırlar.

Atipik Depresyon: Atipik depresyonda olan kişilerde ani duygu değişimlerinin yanı sıra,

  • İştah artışı
  • Ani kilo alma
  • Aşırı uyuma
  • Kollarda ve bacaklarda ağırlık hissi
  • Reddedilme ve eleştirilme korkusu en sık görülen belirtilerdir.

Bipolar Bozukluk (Manik-Depresif Bozukluk): Bu hastalıkta taşkınlık (mâni) ve çökkünlük (depresyon) dönemleri vardır. Bipolar bozuklukta ortaya çıkan manik depresif bozukluğun görülme oranı, tek uçlu depresyondan daha düşüktür.

Manik depresif bozukluk,

  • Depresif evre
  • Normal duygudurum evresi
  • Manik evre olmak üzere üç farklı evreyi içerir.

Manik evre aşırı coşkulu duygudurum, hiperaktivite, umursamazlık ve uyku ihtiyacının düşmesi ile karakterizedir.

Siklotimik Bozukluk: En az iki yıl sürer ve sayısız duygudurum dalgalanmalarıyla giden hipomanik belirtiler gösterir. Siklotimik bozukluk; derin bir huzursuzluk hali izleyen, aradaki normal duygudurum döneminin günler ve haftalar olduğu ancak iki ayı geçmediği bir durumla karakterizedir. Erken yaşlarda başlaması, klinik görünümünün çeşitliliği, sınırda bir bozukluk olarak kabul edilmesi, semptomlarının belirlenmesinin güçlüğü, tedaviye başvurularının azlığı gibi nedenlerle tanılanması zor olan bir hastalıktır.

Depresyon belirtileri nelerdir?

Hayat boyunca bir kez ya da birden fazla ortaya çıkabilen depresyon sürecinde çok sayıda belirti gözlemlenebilir.

Depresyon belirtileri şunlardır:

  • Sürekli üzgün hissetme veya depresif bir ruh hali içinde olma
  • Bir zamanlar zevk alınan etkinliklere karşı ilgi duymama ya da eskisi kadar zevk almama
  • Diyetle ilgisi olmayan kilo kaybı veya kilo artışı
  • Çok fazla uyuma veya uyku problemi yaşama
  • Enerji kaybı
  • Karamsarlık veya çaresizlik hissi
  • Mutsuzluk
  • Hareketsiz oturamama, el sıkma gibi amaçsız fiziksel aktivitede artış veya yavaş hareketler veya konuşma
  • Değersizlik hissi
  • Hemen hemen her konuda kendini suçlu hissetme
  • Düşünmede, konsantre olmada ve karar vermede zorluk yaşama
  • Tekrarlayan ölüm veya intihar düşünceleri
  • Cinsel isteksizlik
  • Azalmış benlik saygısı
  • Gelecek beklentilerinin olmaması

Depresyondan söz edebilmek için en az iki haftalık bir süre boyunca yukarıdaki semptomların en az beşinin mevcut olması gerekir.

Depresyon rahatsızlığı olan birçok bireyde bu semptomların büyük bir kısmı gözlemlenebilir. Depresyon semptomları, hastanın sürekli yeni sorunlar yaratmasına neden olabilir ve hastanın günlük yaşamını gözle görülür derecede olumsuz etkileyebilir.

Çocuklarda ve gençlerde depresyon belirtileri farklılık gösterir mi?

Okul öncesi çocukların yaklaşık yüzde 1'i ve ilkokul çocuklarının yaklaşık yüzde 2'si depresyondan etkilenmektedir. Güncel veriler, 12 ila 17 yaş arasındaki tüm gençlerin yaklaşık yüzde 3-10'unun depresyondan muzdarip olduğunu göstermektedir. Yaşa bağlı olarak depresyon belirtileri farklılık göstermektedir. Bunlar aşağıdaki gibi gruplanmaktadır.

Depresyonun 3-6 yaş okul öncesi belirtileri:

  • Çocuğun sürekli üzgün ve huzursuzluk içerisinde olması
  • Kayıtsızlık ve içe dönük davranışlar
  • Motor aktivitelere olan ilginin azalması
  • İçsel huzursuzluk ve sinirlilik hali
  • Çocuğun ailesiyle yani ebeveynleriyle göz teması kurmaktan kaçınması
  • Aşırı saldırgan davranışlar
  • Çocukta meydana gelen ani kilo artışı veya kilo kaybı
  • Oyuncaklarıyla oynamaması ve içindeki öfkeyi oyuncaklarından çıkarıp dışavurum yapması
  • Sindirim sorunları yaşaması
  • Çocuğun etrafındaki durum ve olaylara karşı tepkisiz kalması

Depresyonun 6-12 yaş okul çağı belirtileri:

  • Derse ilgide azalma ve ders başarısında düşmeler
  • Sürekli üzgün ve mutsuz hissetme
  • Kaygı
  • Gelecekten umutsuz olma
  • Gereksiz özeleştiri
  • Suçluluk duyguları, tüm olumsuzluklardan kendini suçlu bulma
  • Değersizlik düşünceleri, sık sık evde kimse tarafından sevilmediğinden ya da kardeşinin daha çok sevildiğinden bahsetme
  • Gergin sıkıntılı ve huzursuz olma, “Of sıkıldım” yakınmasını sıkça kullanma
  • İştah değişiklikleri, eskiye oranla daha az ya da azla yemek yeme
  • Uyku bozuklukları
  • İntihar düşünceleri

Depresyonun 13-18 yaş ergenlik dönemi belirtileri:

  • Aşırı alınganlık
  • Kendine güvende azalma
  • Sinirlilik ve öfke patlamaları
  • Sürekli halsizlik ve konsantrasyon eksikliği
  • Eskiden zevk aldığı şeylerden zevk alamama ya da eskisi kadar hoşlanmama
  • Sık sık baş ağrısı, karın ağrısı ya da yorgunluk hissetme. Bu bedensel yakınmalar çocuğun içindeki sıkıntıdan kurtulmak için bir çeşit yardım talebidir.
  • Kilo kaybı veya kiloda artış
  • Arkadaş ilişkilerinde bozulma ya da olumsuz arkadaşlıklar kurma
  • Kendini yalnız hissetme
  • Uyku bozuklukları; gece geç uyuma, zor uyanma, yalnız uyuyamama, uykuya dalmadan önce ve uyku sırasında korkma, geceleri sık sık kötü rüyalar gördüğünü söyleme
  • Gergin sıkıntılı ve huzursuz olma

Depresyondaki birey nasıl hisseder?

Depresyon belirtilerinin seyri ve şiddeti kişiden kişiye büyük ölçüde farklılık göstermektedir. Depresyondaki birey kendini üzgün, umutsuz hissedebilir ve eskiden zevk aldığı şeylere olan ilgisini kaybedebilir. 

Depresyondaki kişiler yorgunluk, çaresizlik ve hüzün duygusunu çok fazla hissetmektedir. Ayrıca kişinin iş hayatı, sosyal ve aile yaşamı da etkilenir. Depresyondaki bireyler kendilerini sürekli yalnız hissetmekle beraber, her şeyi olumsuz yönü ile algılar, olaylara olumsuz bakar. Geçmişte olanlarla kendini sürekli suçlar ve sorumlu tutar. Gelecek ile ilgili karamsar ve umutsuzluk söz konusudur. Buna ek olarak kişiler, çoğu zaman depresyonda olduklarının farkında değillerdir.

Depresyonun nedenleri nelerdir?

Çoğu depresyon tipinin birden fazla nedeni vardır. Fiziksel ve genetik etkiler, psikolojik ve psikososyal tetikleyicilerle etkileşerek birbirini güçlendirir.

Depresyonun başlıca nedenleri şunlardır:

Biyolojik Faktörler

  • Genetik yatkınlık (Genetik yatkınlığın depresyon geliştirme riskini artırabileceğini görülmüştür.)
  • Bazı hastalıklar (Kalp hastalıkları, Parkinson hastalığı, Multipl skleroz, diyabet, tiroid hastalıkları, kronik hastalık yaşayanlar ve bu hastalara bakım verenler)
  • Antihipertansifler, hormonlar gibi bazı ilaçlar
  • Doğum
  • Menopoz
  • Hormonal değişiklikler

Psikososyal Faktörler

  • Geçirilmiş depresyon öyküsünün varlığı
  • Olumsuz yaşam olayları, stres etkenleri
  • Başka psikiyatrik tanılardan birine sahip olma
  • Sevilen birinin kaybı veya erken ebeveyn kaybı
  • Sosyal desteğin yetersiz olması
  • Eş, aile ve iş sorunları
  • Sağlık sorunları
  • Alkol, ilaç veya uyuşturucu bağımlılığı
  • Çocukluk veya ergenlik döneminde yaşanan travmalar, cinsel veya fiziksel istismar öyküsü
  • Ekonomik düzeyde yaşanan olumsuzluklar ve düşüş hali
  • Erken dönem uyum bozucu şemalar ve uygunsuz başa çıkma yöntemleri
  • Yaşlılık veya emekliliğe geçiş

Depresyon genellikle kimlerde görülür?

Depresyon toplumda en yaygın görülen psikolojik rahatsızlıklardan biridir. Araştırmalara göre toplum genelinde yaşam boyu en az bir kere görülme oranı yüzde 15-20 arasındadır.

Depresyon, kadınlarda, erkeklere oranla neredeyse iki kat daha fazla görülmektedir. Her 4 kadından ve her 10 erkekten birinin yaşamında en az bir kere depresyon geçirdiği belirtilmiştir.

Kadınlar, erkeklerden iki kat daha sık depresyona yakalanmaktadır. Bu durumu, kadınların yaşadığı adet döngüsünden kaynaklanan hormonal dengesizlikler kısmen de olsa açıklamaktadır. Ayrıca kadınlarda güçlü hormonal değişikliklerin yaşandığı gebelik ve lohusalık dönemlerinde birtakım duygudurum değişiklikleri oluştuğu çalışmalar sonucunda kanıtlanmıştır.

Çocukluk döneminde ortaya çıkan depresyonun tedavi edilmemesi, depresyonunun uzamasına yetişkinlikte de sürmesine neden olabilir.

65 yaş ve üstündeki bin kadından 14'ü; bin erkekten 4’ü depresyondadır. Bu oranlar, daha genç yaştaki erişkinlerin dörtte biri kadardır. Bin yaşlıdan 20'sinde ise distimik bozukluk (hafif şiddette, ama uzun sürmüş depresyon) vardır.

Depresyon tanısı nasıl konur?

Depresyon tanısı, belirli kriterlere dayalı tıbbı değerlendirmenin ardından konuda uzman hekimler tarafından konulmaktadır. Depresyonu teşhis edilebilecek belirli bir kan testi, röntgen veya radyolojik görüntüleme gibi bir tetkiki yoktur. Bununla beraber, doktorunuz depresyona benzer belirtiler gösterebilecek başka bir durum olup olmadığına açıklık getirmek için bazı kan testleri isteyebilir. Örneğin; hipotiroidizm, depresyonla benzer belirtilere sahiptir. Alkol kullanımı veya bağımlılığı, bazı ilaçlar, felç ya da yasa dışı ilaçların kullanımı da depresyon belirtilerine neden olabilir. Ayrıca vitamin eksikliği, beyin tümörü, tiroid sorunları gibi tıbbi durumlar depresyon semptomlarıyla benzer olabilir, bu nedenle genel tıbbi nedenleri dışlamak önemlidir.

Depresyon belirtileri, en az iki hafta sürmeli ve depresyon tanısı için önceki işlevsellik seviyesinde bir değişiklik olmalıdır.

Psikiyatri uzmanı tarafından konulan doğru tanı, başarılı tedavinin ilk adımını oluşturur. Özellikle bipolar (iki uçlu) bozuklukta görülen depresyonlardan ve şizofreni başta olmak üzere psikozlarda görülen depresyonlu ruh halinden ayırt edilmediği takdirde tedavi başarısız olacaktır.

Depresyon nasıl tedavi edilir?

Depresyon, bir profesyonel tarafından teşhis ve tedavi edilmesi gereken psikolojik bozukluktur. Depresyonda olduğunu düşünen birey mutlaka uzmandan yardım almalıdır.

Depresyon tedavisinde, ilaç tedavisi veya psikoterapi aktif olarak kullanılan yöntemlerdir. Bu iki yöntem ayrı ayrı uygulanabildiği gibi birlikte de uygulanabilmektedir.

Depresyonun tedavi süreci,

  • Kişisel tercihe
  • Tıbbi geçmişe
  • Depresyonun şiddetine bağlı olarak değişmektedir.

İlaç, tedavinin bir parçası olarak da kullanılmaktadır. Depresyon tedavisi sürecinde hastanın kullanması gereken ilaçlar, muhakkak doktor kontrolünde belirlenmelidir. İlaçların gerçek etkisi, 3-6 hafta içinde görülebilmektedir. Bu nedenle kişi, ilaçların etkisinin olmadığı düşüncesine kapılabilir.

Depresyon tedavisinde psikoterapi yöntemi kullanılmaktadır. Özellikle bilişsel davranışçı terapi, depresyon tedavisi için oldukça etkili bir psikoterapi yöntemidir. Psikoterapist, depresyona sebep olan etkenleri inceler ve bu etkenlerin üzerinde durarak hastanın düşünce yapısını değiştirmeye ve daha pozitif düşünceler yerleştirmeye odaklanarak iyileşme sağmaya çalışır.

Depresyon tedavisinde; sağlıklı beslenme, uyku düzeni ve yaşam tarzı da oldukça önemlidir. Vücuttaki fiziksel aktiviteler düzenlenmeden depresyon rahatsızlığının tedavi edilebilmesi çok da mümkün değildir.

Meditasyon ve yoga, duyguların daha dengede tutulması, daha pozitif düşünülmesi ve iç huzurun bulunması konusunda yardımcı olarak depresyon tedavisinde etkili olabilmektedir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır