burun kurcalamanın zararları / Burun karıştırmanın zararları - Azınlıkça

Burun Kurcalamanın Zararları

burun kurcalamanın zararları

DÖNEM: 24YASAMA YILI: 4

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 62

16’ncı Birleşim

13 Kasım Çarşamba

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, minibüsçülerin problemleri ile kent içi ulaşım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın, 8 Kasım Uzun Mehmet’i Anma ve Kömür Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

IV.-AÇIKLAMALAR

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen 12 ve 12’ye 1’inci ek sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, uluslararası sözleşmelerin onaylanmasının uygun bulunmasına dair kanun tasarılarının görüşmelerinde maddeler üzerinde konuşma yapılmasının teamüllere uygun olmadığına ilişkin açıklaması

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 21 milletvekilinin, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil davalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/)

BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, yolsuzlukla mücadele konusunda yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/)

BDP Grubu adına, grup başkan vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, okullardaki temizlik ve sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/)

B) Önergeler

İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, (2/) esas numaralı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/)

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından ’lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakma olaylarının ortaya çıkarılması, geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin açığa çıkarılması amacıyla 12/11/ tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

MHP Grubunun, Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları tarafından dershanelerin ortaya çıkmasına sebep olan durumların ve dershanelerin kapatılmasının eğitim sisteminde ne gibi problemlere neden olacağının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 9/10/ tarih ve sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

Ankara Milletvekili Zühal Topcu’nun, Muğla Milletvekili Yüksel Özden’in MHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin görüşülen 12 ve 12’ye 1’inci ek sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in görüşülen 12 ve 12’ye 1’inci ek sıra sayılı İçtüzük Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin yaptığı açıklama sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/, 2/80) (S. Sayısı: )

Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/) (S. Sayısı: )

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ile Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Ordu Milletvekili İhsan Şener ve Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül'ün; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/, 2/8) (S. Sayısı: 12 ve 12’ye 1’inci Ek)

T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Haberleşme ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo Şurası Arasında Televizyon Yayıncılığı Alanında İşbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/) (S. Sayısı: )

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/) (S. Sayısı: )

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: )

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

Bingöl Milletvekili İdris Baluken’in, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/)

Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin, yılları arasında Başbakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlarca kamu ihale mevzuatından istisna sağlanarak yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat ’te açılarak dokuz oturum yaptı.

Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Denizli’deki inşaat sektörünün sorunlarına,

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya’nın sorunlarına,

Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, 12 Kasım Düzce ve 12 Kasım Erzincan depremlerinin yıl dönümünde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine,

Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Türkiye’yi bağımsızlığına kavuşturan, düşmanı yurttan atan Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet ve rahmetle andığına ve 12 Kasım Düzce depreminin 14’üncü yıl dönümünde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine,

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet, şükran ve minnetle andıklarına ve AK PARTİ Grubu olarak, 12 Kasım Düzce depreminin 14’üncü yıl dönümünde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine,

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, tekraren, CHP Grubu olarak, Büyük Atatürk’e saygılarını, şükranlarını sunduklarına ve rahmetle andıklarına,

Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, BDP Grubu olarak, Düzce ve Van depremlerinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediklerine ve Hükûmetin, Van depreminden sonra yaşanan mağduriyetleri bir an önce gidermesi gerektiğine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 21 milletvekilinin, suç işleme ve intihar olaylarında yaşanan artışların nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/),

Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt ve 20 milletvekilinin, iş kazaları sonucu yaşanan ölümlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi kelimeden fazla olduğu için özeti (10/),

Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve 20 milletvekilinin, sahte ürünlerin üretimi, pazarlanması ve yurda girişi ile piyasada serbest dolaşımının insan sağlığına ve ülke ekonomisine olan etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/),

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Başkanlıkça, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki bir heyetin, Irak Ulusal Meclis Başkanı Usame El-Nuceyfi’nin vaki davetine icabet etmek üzere Irak’a resmî ziyarette bulunması hususuna,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Bursa Milletvekili Tülin Erkal Kara ile İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’ın, Avrupa Parlamentosu tarafından Kasım tarihlerinde Brüksel’de düzenlenecek Parlamentolardaki Kadınlar Global Forumu Yıllık Zirvesi’ne (WIP) ve yine Kasım tarihlerinde Brüksel’de düzenlenecek Avrupa Komisyonu Avrupa Gelişme Günleri (EDD) Toplantısı’na katılmaları hususuna,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Belçika’nın başkenti Brüksel'de Kasım tarihlerinde Avrupa Parlamentosunun (AP) Batı Balkanlar ve Türkiye parlamentolarıyla iş birliği için oluşturduğu Pre-Accession Actions Unit (PAAC) tarafından düzenlenecek “Ekonomik Krizler ve Bunun Avrupa Politikaları ve Ülkelerin Genişlemeleri Üzerindeki Etkileri” konulu seminere katılım sağlanması hususuna,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Birliği Konseyi Litvanya Başkanlığı tarafından Kasım tarihlerinde Litvanya’nın Başkenti Vilnius’ta düzenlenecek Parlamento Çevre ve İçişleri Komisyonları Başkanları Toplantısı’na katılım sağlanması hususuna,

İlişkin tezkereleri kabul edildi.

Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Makedonya-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Kenan Hasipi başkanlığındaki parlamenter heyete “Hoş geldiniz.” denildi.

BDP Grubunun, 5/5/ tarihinde Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve arkadaşlarının cezaevlerinde sürgün cezası gibi uygulamaya konulan zorunlu nakillerin nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin ( sıra monash.pw) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,

MHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve arkadaşlarının kamuda çalışan taşeron işçilerin sorunlarının belirlenmesi (10/); 5/11/ tarih ve sayı ile Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve arkadaşlarının taşeron işçilerin problemlerinin belirlenmesi; 19/2/ tarih ve sayı ile Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve arkadaşlarının Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının belirlenmesi; 10/4/ tarih ve sayı ile Mersin Milletvekili Ali Öz ve arkadaşlarının ülkemizde taşeron işçilerin sorunlarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş oldukları Meclis araştırması önergelerinin,

CHP Grubunun, 12/9/ tarihinde Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve 22 milletvekilinin Kocaeli’de bulunan limanların durumları ve bu limanların yaratmış oldukları sorunların tespit edilerek bu sorunlara çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin ( sıra monash.pw) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak,

Genel Kurulun 12 Kasım Salı günkü (bugün) birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine, sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına,

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına,

Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın ve Ankara Milletvekili Fatih Şahin’in BDP grup önerisi üzerinde yaptıkları konuşmaları sırasında BDP Grubuna,

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanına,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına,

Sataşmaları nedeniyle birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın, (2/) esas numaralı Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin görüşmeleri tamamlandı.

Yapılan oylamalar sonucunda karar yeter sayısı bulunmadığından, alınan karar gereğince, 13 Kasım Çarşamba günü saat ’te toplanmak üzere ’de birleşime son verildi.

Sadık YAKUT

Başkan Vekili

Muharrem IŞIK Fehmi KÜPÇÜMuhammet Bilal MACİT

ErzincanBoluİstanbul

Kâtip ÜyeKâtip ÜyeKâtip Üye


II.- GELEN KâĞITLAR

No: 25

13 Kasım Çarşamba

Teklifler

Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un; Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

Kars Milletvekili Mülkiye Birtane'nin; Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası Anonim Şirketi ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Toplu Köy İkrazatı/Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/) (Anayasa; İnsan Haklarını İnceleme ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin; Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/) (Adalet ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

İstanbul Milletvekili Melda Onur'un; Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin; TBMM İçtüzüğünün 51'inci Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi (2/) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: )

Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; Sayılı Afet Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun; Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

İstanbul Milletvekili Sedef Küçük'ün; Sayılı Seçim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

Kastamonu Milletvekili Emin Çınar'ın; Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/) (Adalet ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; Bingöl İlinin Adının Çewlig Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: )

İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: )

İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/) (Milli Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: )

Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın; Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/) (Anayasa ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: )

Raporlar

Türkiye Cumhuriyetine Şanhay İşbirliği Örgütünün Diyalog Ortağı Statüsü Tanınmasına İlişkin Muhtıranın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/) (S. Sayısı: ) (Dağıtma tarihi: ) (GÜNDEME)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/) (S. Sayısı: ) (Dağıtma tarihi: ) (GÜNDEME)

Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasında Deniz Balıkçılığı ve Kültür Balıkçılığı İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/) (S. Sayısı: ) (Dağıtma tarihi: ) (GÜNDEME)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Kültür ve Sanat Alanında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/) (S. Sayısı: ) (Dağıtma tarihi: ) (GÜNDEME)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Balıkçılık Alanında İşbirliği Konulu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/) (S. Sayısı: ) (Dağıtma tarihi: ) (GÜNDEME)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/) (S. Sayısı: ) (Dağıtma tarihi: ) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 21 Milletvekilinin, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil davalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/) (Başkanlığa geliş tarihi: )

BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, yolsuzlukla mücadele konusunda gerekli çalışmaların yapılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/) (Başkanlığa geliş tarihi: )

BDP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, okullardaki temizlik ve sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/) (Başkanlığa geliş tarihi: )


13 Kasım Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kars’ın sorunları hakkında söz isteyen Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’ye aittir.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

Kars Milletvekili Mülkiye Birtane’nin, Kars’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MÜLKİYE BİRTANE (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars’ın sorunlarını paylaşmak için söz aldım. Sizleri ve ekranları başında bizi izleyen tüm halkımızı ve Karslı hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.

Seçim bölgem olan Kars’ın sorunlarını genel seçimlerinden bu yana hem gündem dışı konuşmalarla hem de diğer yasama faaliyetleri çerçevesinde dile getiriyor, Hükûmetin dikkatini çekmeye çalışıyorum. Kars, otuz yıl öncesine kadar, Türkiye için ekonomik gelir vadeden, bu potansiyeli tarım, hayvancılık ve turizm açısından taşıyan sayılı iller arasındaydı. Şimdi ise, ilin sosyoekonomik durumu içler acısı. Süt fabrikası, deri fabrikası, Et Balık Kurumu kapatılmış, yem ve şeker fabrikasının üretimi yüzde 90 düşmüştür. İlin hayvancılık potansiyelini açığa çıkaracak et, süt entegre tesisleri için bir adım atılmazken, Kars halkı akıbeti belli olmayan ve aynı zamanda Karslının gerçek ihtiyacının dışında olan Bakü-Tiflis-Kars tren yolu ve lojistik merkez hikâyeleri ile yılından beri uyutulmaya çalışılıyor. Sınır kapısı kapalı olan tek il konumundaki Kars ilinin Ermenistan sınır kapısı neden ticarete açılmıyor?

İlde henüz altyapı ve içme suyu yok. Mahallelerde günde iki üç saat içme suyu olarak tüketime uygun olmayan su veriliyor. Belediye, kent merkezindeki yol çalışmalarını dahi tamamlamış değildir. Kentte otopark, umumi tuvaletler, kaldırımlar yok. Ara sokakların çoğu hâlâ topraktır ve kentli çamur ve tozdan muzdarip. Kışın kent merkezi buzlarla kaplanıyor, kar temizleme çalışmaları yok denecek kadar az. Kent merkezi çöplerle dolu, tarihî mekânlar çöp sahası olmuş. Karadağ Mahallesi başta olmak üzere, birçok mahallede çöp yığınları mevcut. Mikroba bağlı ölüm ve hastalanmalar had safhada.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce ilin çöp sorununu Meclise taşıdığımızda ödenek olmadığı cevabını almıştık. İyi de bir kentin çöp toplama sistemi yoksa, yolları yoksa, otoparkı yoksa, altyapısı bulunmuyorsa, içme suyu yoksa, o hâlde belediyesi neden var? Belediyenin işi rant peşinde koşup yakınlarına fırsat kapısı açmak mıdır? Bir şirkete para kazandırmak için Kars’ın kent merkezindeki kırk yıllık ağaçların kesildiğini biliyor musunuz? Kent merkezindeki caddeler çukurlarla doludur. Belediye hizmet vermiyor. Üstelik, tarihî eserleri, doğal çevreyi tahrip ediyor. Kars Çayı kirlilikten yok olmak üzere. Tarihî yapılar döküntü hâline gelmiş, Kars Kalesi zar zor ayakta kaldı. Çevresindeki tarihî yapılar birer birer yok oldu. Tarihî evlerin hepsi yıkıntı hâlinde. Ani antik kentinin her tarafında altın araması yapılmış, çobanlar hayvanlarına barınak olarak kullanıyor. Başta Sarıkamış Katerina Köşkü olmak üzere, önemli tarihî yapıların hiçbiri hak ettiği değeri görmüyor. Ayrıca, Sarıkamış’ta kışın kış turizmini, yazın yayla turizmini geliştirmek için ciddi ve sürekli bir çalışma bulunmamaktadır.

İl Özel İdaresinin sorumlu olduğu alanlarda da binlerce sorun mevcuttur. Köy yolları, su depoları, hayvan içme suyu göletleri, elektrik kesintileri sorunları vardır. Köylerin çoğunun -yüzde 60 oranında- suları arsenikli durumda. Merkez köylerinden Ölçülü, Yalınkaya, Derecik, Tekneli, Halefoğlu köyü; Selim’in ilçe merkezi dâhil olmak üzere Başköy, Kırkpınar, Koşapınar; Sarıkamış’ın Şehitler ve İstasyon mahalleleri; Arpaçay’ın, Susuz’un yol sorunları, binlerce sorun önümüzde durmaktadır. Kağızman’ın Çiçekli köylüleri ile bugün konuştum, köyün elektrik, yol ve su problemi için çözüm bekliyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sorunlar saymakla bitmez. Kars’ın durumu açıkça ortadadır. seçimleri üzerinden üç yıl geçecek, Kars halkı vaatlerden başka bir şey görmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜLKİYE BİRTANE (Devamla) – Caddeler kapılarına kilit vurmuş dükkânlarla doludur. Köylüler üretimden tamamen koparılmıştır. Hükûmet Kars’ın sorunlarını gündeme almalı ve çözüm yolları aramalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, minibüsçüler ve kent içi ulaşım sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Kocaeli Milletvekili Haydar Akar’ın, minibüsçülerin problemleri ile kent içi ulaşım sorun-larına ilişkin gündem dışı konuşması

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekili, gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulmayan ama Türkiye’nin tüm illerinde, ilçelerinde vatandaşların sık sık karşılıklı diyaloglara girdiği minibüsçü esnafının problemlerinden bahsetmek istiyorum.

Öyle bir şey ki bu minibüsçü esnafı, devletin olmadığı yerde, belediyelerin olmadığı yerde taşıma hizmetlerini yapan, bütün ağır işleri bunlara yüklediğimiz bir esnaf grubundan ki bu,bizim kamuoyunda ve Mecliste çok da esnaf grubu olarakda görülmez, “minibüsçüdür” deriz, geçeriz. Bu insanlar sabah altıda kalkarlar, gecenin saat birine kadar hizmet ederler, bir devlet hizmeti yaparlar, kamu hizmeti yaparlar, insanların ulaşabilecekleri yerlere kolayca ulaşması için çaba sarf ederler. Sadece sabah altıdan gece bire kadar mı? Bunların hafta sonları da yoktur. Haftanın yedi günü de çalışırlar ve devlet tarafından horlanan ve ötekileştirilen bir esnaf grubudur. Niye böyle söylüyorum? Çünkü, zabıta ve polis bunları gelir grubu olarak görür, ceza yazar, sürekli yazar ve bunlar üzerinden devlete bir gelir kapısı açılmıştır;hatta, bütçede bir kalem vardır. Bu bütçedeki, kalemdeki bu geliri de minibüsçü esnafı üzerinden tamamlamaya çalışırlar. Yine, kentlerde, belediyelerin beceremedikleri, ulaşım hizmetini veremedikleri en kötü güzergâhlar bunlara tahsis edilir ve burada çalışmaları istenir. Yine, çocuğumuzu, canımızı emanet etmiş olduğumuz bir esnaf grubudur bunlar da.

TÜİK verilerine göre, Türkiye’de şehir içi ulaşımında hizmet veren bin minibüsçü esnafı vardır ve bunların tüm ailesiyle birlikte yaklaşık 1 milyon kişi bu meslek grubundan gelirlerini sağlarlar ve çoluk ve çocuğuna, evlerine ekmek götürürler. Tabii, bunların en büyük problemlerinden bir tanesi bedava taşıdıkları kalemlerdir yani bedava taşıdıkları meslek gruplarıdır, bedava taşıdıkları insanlardır ya da indirimli taşıdıkları insanlardır. Biliyor musunuz, tam 17 ayrı grubu bedava veya indirimli taşıyorlar bu insanlar, 17 ayrı grubu. Ne var bunun içinde? Engelliler var. Ne var bunun içinde? Polisler var, postacılar var, jandarma var, zabıta var; tam 17 kalem bunlar. Peki, bunun karşılığında, bu kamu görevi karşılığında bir indirim alıyorlar mı? Hayır, hiçbir indirimleri yok. Ayda bir zam yaptığınız mazottan bir sübvansiyon alıyorlar mı? Bu da yok. Sadece, ne yapıyorlar bir kamu görevi yapıyorlar. Benim kentimde tam 20 bin kişi bedava taşınıyor arkadaşlar. 1 milyon bin nüfuslu kentte 20 bin kişi bu esnaf grubu tarafından bedava taşınmaktadır. Peki, bu esnaf grubu çeşitli kanunlar çıkarılırken korunuyor mu, kollanıyor mu? En son çıkartmış olduğunuz ve bütün araçların engelli rampalı olmasına karar verilen bir kanunla bütün bu minibüsçü esnafınınaraçlarının değiştirilmesi istenmiştir. bin TL ile bin TL arasında değişen fiyatlardaki araçları yenilemek zorunda kaldılar. Peki, engelliler kendileri için araç aldıklarındaÖTVve KDV indiriminden yararlanıyorlar ama engelliler için araçlarını değiştiren bu esnaf grubu bundan yararlanamıyor.

Yine, eski araçlarına rampa yaptıranlar 2, bin liraya mal olan rampalarını yine ruhsat vermiş olduğunuz birkaç şirketten değiştirmek zorunda kaldıkları için bin TL’ye değiştirmek zorunda kalıyorlar. Bunlar gerçekten sıkıntılı.

Yine, belediyeler bu minibüsçü esnafından koltuk başına 2 bin TL bir para alıyor, 2 bin TL. Yalnız, bu rampalar bu minibüslere konduğunda 2 ila 7 tane koltuk çıkmak zorunda yani 4 bin TL ile 28 bin TL arasındaki bir parayı, belediyeler daha önce tahsil ettikleri parayı iade etmek zorundalar ama maalesef iade etmiyorlar.

Yine, trafik sigortası… Yüzde artırdınız. liraya yaptıkları trafik sigortalarını 3 bin TL’ye, 5 bin TL’ye yapmaya başladılar.

Son zamandaki moda da Kentkart, Akbil gibi, belediyelerin elektronikleştirme çabaları ve üzerine alınan yüzde 5 komisyon yani bunca üzerine binilmiş minibüs esnafının kazançlarından bir de belediyeler ayrıca yüzde 5 tahsil ediyorlar. Hafta sonları bu tahsil edilen paralar ödenmiyor. Ayrıca, belediyenin cebine giren paralar ve bu komisyondan yararlanan insanlar var.

Bu dileklerimle, bu esnafların da problemlerinin görülmesi dilekleriyle, minibüse bineceğinize minibüsçünün sırtına binmişsiniz ve gidiyorsunuz diyorum, nasıl halkın sırtına binmişseniz aynı şekilde de minibüsçünün sırtına binmişsiniz diyorum. Umarım bu konuda duyarlı olursunuz diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Uzun Mehmet’in taş kömürünü buluşu ve taş kömürünün Zonguldak ekonomisindeki katkısı hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın, 8 Kasım Uzun Mehmet’i Anma ve Kömür Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Kasım Uzun Mehmet’i Anma ve Kömür Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, birçok tarihî gün vardır, resmiyette var olsa da, söz konusu yörede bilinse de toplumun genelinde pek bilinmez. 8 Kasım da o önemli günlerden biridir. Ne olmuş 8 Kasımda?

Osmanlı Devleti, Avrupa, Asya, Afrika gibi çok geniş bir yelpazede iç isyanlar ve savaşlarla mücadele ediyor. Buralara asker, silah, teçhizat yetiştirmek zorunda. Bu ihtiyaçları yerine ulaştırmak için kullandığı gemi ve trenler kömürle çalışıyor. Osmanlı da kömürü dışarıdan alıyor, zaten çökmekte olan ekonomisinin parasının çoğu kömür alımına aktarılıyordu. Bu zor ve çaresiz durumda askerden izne gelen Uzun Mehmet, Zonguldak’taki Karadeniz Ereğli ilçesinin sınırları içerisinde bulunan Neyren Deresi civarında bulduğu taşları ocağa atması ve taşların yandığını görmesiyle taş kömürü bulduğunu anlamış ve bunları İstanbul’da saraya götürmüş. Padişah tarafından kendisine 5 bin kuruş verilmiş ve hayat boyu kuruş aylık bağlanmıştır. İşte, Uzun Mehmet’in Neyren Deresi’nde kömürü bulduğu tarih 8 Kasım olarak kayıtlara geçmiştir.

Gerçek olan, ülkemizde metalürjik özelliğe sahip taş kömürünün yalnızca Zonguldak ve civarında üretildiğidir. Cefakâr Zonguldak halkı yüz seksen dört yıldır bu taş kömürünü canını vererek, kanını dökerek üretiyor, Türkiye ekonomisine büyük katkıda bulunuyor.

Zonguldak, kömür sayesinde büyümüş ve kömür sayesinde tanınmıştır. Zonguldak insanı, yeri geldiğinde kanunlarla zorunlu olarak asker dipçiğiyle ocaklara sokulmuş, kömür üretimi yaptırılmıştır.

Zonguldak kömür sayesinde o kadar önem kazanmıştır ki, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra kanunla ilk kurulan vilayet olmuştur. Uzun Mehmet tarafından 8 Kasım ’da taş kömürünün bulunmasıyla Zonguldak, Türkiye'nin stratejik önemi en fazla olan illeri arasında yer almıştır.

Bu madenler binlerce kişiye ekmek, iş, aş verdi, ekonomiye katkıda bulundu sadece ekonomiye değil, bölgemizin sosyal ve kültürel yaşantısına hayat verdi. Bugün ocaklarımız maalesef istediğimiz kapasitede, istediğimiz istihdam sayısında çalışmıyor. Bunda belki en önemli sebep verimli bir çalışma ortamını sağlayamamış olmamızdır. Bunun nedenleri, niçinleri geçmişte de günümüzde de tartışıldı. Gerek insanımız gerekse ülkemiz, bölgemiz için ortak çözüm üretmek mecburiyetindeyiz.

Bizim dönemimizde Türkiye Taşkömürü Kurumuna işçi alınmıştır. Yeni işçi alımı için görüşmelerimiz devam etmektedir. Taş kömürü, bölgemiz için çok önemlidir. Kömür ocaklarının işletmeye açılması ve devletimiz tarafından işletilmeye başlaması, Ereğli’de ERDEMİR’in, Karabük’te KARDEMİR’in kurulması, ardından Tersaneler Bölgesi’nin yapılanması hep o kara taşın, taş kömürünün eseridir. Bizi ısıtan, sanayide çeliği eriten, fabrika bacalarını tüttüren taş kömürünü çıkartmak için yerin yüzlerce metre altında alın teri döken işçilerimize şükran borçluyuz. Bu nedenle, emeğimizle, taş kömürümüzle gurur duyuyoruz. Taş kömürü sanayi için vazgeçilmezdir, öyle de kalacaktır. Hükûmetimizin politikaları ile hak ettiği noktalara gelmeye devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi bitirirken, bugüne kadar madenlerde hayatını kaybetmiş bütün maden şehitlerine Allah’tan rahmet dilerken yüz seksen dört yıl önce Zonguldak’ta taş kömürünü bulan Uzun Mehmet’i saygıyla anıyorum. Madenlerde canı pahasına alın teri döken tüm madencilere yüce Yaradan’ın kolaylıklar vermesini diliyorum. Sabahları her gün evden çıkarken çoluk çocuğuyla helalleşip işe giden, ocaktan her çıkışta “Geçmiş olsun.” sözleriyle çıkan Zonguldak halkı ve madenciler adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Hamzaçebi, söz talebiniz var.

Buyurun.

IV.-AÇIKLAMALAR

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümü. Böyle bir günde tüm Tekirdağlıları Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sevgi ve saygıyla selamlıyoruz.

Tekirdağ, önce Balkan Savaşları sırasında bir yıl süreyle, daha sonra da Kurtuluş Savaşı sürecinde bir buçuk yıl süreyle olmak üzere toplam iki buçuk yıl süreyle düşman işgalinde kalmıştır. Daha sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde milletimizin, Tekirdağlıların vermiş olduğu kurtuluş mücadelesi sonucunda düşman işgali Tekirdağ’da sona ermiş ve cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ndeki onurlu yerini almıştır.

Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla, şükranla anıyor, tüm Tekirdağlıları ve onların mücadelesini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sevgi ve saygıyla selamlıyor, kucaklıyor, saygı duyuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

İstanbul Milletvekili İhsan Özkes ve 21 milletvekilinin, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil davalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil davalarının araştırılarak, davaya konu olan anlaşmazlıkların ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün ’üncü ve ’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) İhsan Özkes(İstanbul)

2) Metin Lütfi Baydar(Aydın)

3) Mahmut Tanal(İstanbul)

4) Veli Ağbaba(Malatya)

5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu(İstanbul)

6) Haydar Akar(Kocaeli)

7) Hurşit Güneş(Kocaeli)

8) Mehmet Şeker(Gaziantep)

9) Mehmet Ali Ediboğlu(Hatay)

10) Gürkut Acar(Antalya)

11) Ali Rıza Öztürk(Mersin)

12) Hülya Güven(İzmir)

13) Ramazan Kerim Özkan(Burdur)

14) Namık Havutça(Balıkesir)

15) Hasan Akgöl(Hatay)

16) Muharrem Işık(Erzincan)

17) Mehmet Hilal Kaplan(Kocaeli)

18) Osman Aydın(Aydın)

19) Arif Bulut(Antalya)

20) Erdal Aksünger(İzmir)

21) Tolga Çandar(Muğla)

22) Kazım Kurt(Eskişehir)

Gerekçe:

Diyanet İşleri Başkanlığının son verilerine göre Türkiye'de camide lojman (meşruta) bulunmaktadır. Cami lojmanları, din görevlilerinin ikameti amacıyla halkın katkılarıyla yapılmış yerlerdir. Bu cami lojmanlarının bir kısmı Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde olup, kullanımı ise Diyanet İşleri Başkanlığına aittir. Lojmanların bakım, onarım ve ihtiyaçlarının giderilmesi Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gerçekleştirilmekte olup bu hizmetleri cami görevlileri yerine getirmektedir. Dolayısıyla cami meşrutalarının ayakta kalabilmesi, cami imam ve müezzinleri gibi görevliler eliyle mümkün olabilmiştir.

Vakıflarda “hayrat” ve “akar” olmak üzere gayrimenkullerle ilgili iki statü vardır. Camiler hayrat statüsünde olup, dükkân ve iş hanı gibi gelir getiren yerler akar statüsündedir. Dolayısıyla cami meşrutaları din görevlilerinin ikameti için tanzim edilen yerler olması münasebetiyle gelir getiren akar olarak değerlendirilmesi yapılış ve kullanım amacına uygun düşmemektedir.

Son yıllarda, özellikle 6/1/ tarih ve /16 sayılı Vakıflar Meclisi Kararı’ndan itibaren cami meşrutalarının kullanım durumlarıyla ilgili sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Bu meşrutalarda Diyanet İşleri Başkanlığının kullanım hakkı çerçevesinde ikamet eden din görevlileri işgalci durumuna düşürülmüştür. Son on yıl içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün işgalci olarak gördüğü bu din görevlileri hakkında birçok ecrimisil davası açılmış olup, geriye dönük yüksek bedeller ödemeyle karşı karşıya bırakılmışlardır. Camilerde hizmet veren din görevlilerinin ikamet etmesi amacıyla yapılan meşrutahanelerin gelir elde etme amacı doğrultusunda statülendirilmesi, bu yerlerin korunması yönünde de sıkıntılara yol açacaktır. Camiler vakfiye yapılar olup cami meşrutahanelerinin camilerden ayrı bir statüde değerlendirilmesi doğru değildir.

6/1/ tarih ve /16 sayılı Vakıflar Genel Meclisi Kararı’nın 2/a maddesinde düzenlenen meşrutaların kullanım şeklinin, Diyanet İşleri Başkanlığının 16/5/ tarih ve sayılı yazısıyla yeniden değerlendirilmesi talep edilmiştir. Bu talep doğrultusunda Vakıflar Genel Müdürlüğünün 3/8/ tarih ve sayılı oluruna istinaden oluşturulan komisyonca 6/1/ tarih ve /16 sayılı Vakıflar Meclisi Kararı’nın 2/a maddesinin "a) Meşrutanın, vakfiye şartlarına uygun olarak kullanılmasına" şeklinde değiştirilmesine 22/8/ tarihinde oy birliğiyle karar verilmiştir. Bu karardan da anlaşılacağı üzere cami meşrutalarında ikamet eden imam ve müezzinler aleyhine açılan ecrimisil davalarının kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18/10/ T. / E. K. sayılı kararında "cami meşrutahanelerinden kira istenemeyeceği" karara bağlanmıştır. Yine Fatih 1. Sulh Hukuk Mahkemesi / esas no ve / karar monash.pw 07/07/ tarihli emsal olabilecek kararında "Vakıflar Genel Meclisinin 22/8/ tarihli kararının davalıların meşrutalarda oturmasına muvafakat niteliğinde olduğuna, bu nedenle haksız işgal sonucu talep edilebilen ecrimisile karar vermeye olanak bulunmadığına" hükmetmiştir.

Ayrıca dava konusu olan bu meşrutalarda ikamet eden din görevlileri, Diyanet İşleri Başkanlığı il ve ilçe müftülüklerinin emirleri veya bilgisi dâhilinde buraları meşruta olarak kullanmaktadırlar. Meşrutahanelerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil davalarıyla mağduriyetlerin doğması söz konusudur. Din görevlileri belirlenen meblağları ödememeleri durumunda tahliye edilme tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Lojmanlardan tahliye edilerek buraların başka kurumlara veya kişilere kiraya verilmesi kamuoyunda güven kaybına yol açacaktır.

Yukarıda sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle, Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün ’üncü ve ’inci maddeleri uyarınca, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yerlerde ikamet eden din görevlilerine açılan ecrimisil davalarının araştırılarak davaya konu olan anlaşmazlıkların ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirlerin belirlenmesi için Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

BDP Grubu adına, Grup Başkan Vekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, yolsuzlukla mücadele konusunda yapılması gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yolsuzlukla mücadele konusunda gerekli çalışmaların yapılması için Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzük’ün ve 'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

Hasip Kaplan

Şırnak

BDP Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Türkiye'de 81 il özel idaresi, belediye, köy, binin üzerinde mahalli idare birliği, bünyesinde bilinmeyen sayıda işletme, çoğunluğu belediyelere ait bine yakın şirket, 50'ye yakın vakıf, yine bilinmeyen sayıda döner sermaye ve fon bulunuyor. Belediyelerde şirketler hariç bin, özel idarelerde 10 bin personel istihdam ediliyor. Böyle bir kamu örgütlenmesini merkeziyetçi anlayışla yürütmek mümkün değil. Mali yapı karmaşık ve verimsiz, yerel vergi tabanı düşük, Hazinenin belediyelerin dış borçlanmasına sağladığı garantiler mali disiplini bozuyor, belediyelerde sağlıklı bir borç yönetimi bulunmamaktadır.

Dünya Bankası desteğiyle Hazinede yürütülmekte olan "Türkiye'de kamuda etkin yönetimin sağlanması ve yolsuzluğun önlenmesine yönelik reform ve politikalar" konulu çalışmada yolsuzlukla mücadeleye dönük 16 değişik alan belirlendi. Bu konularda mevcut durum ve yapılması gerekenler de detaylı bir şekilde ortaya kondu. Yapılan çalışma sonucu, yolsuzlukla mücadele mevzuatının caydırıcı olmadığı, kamuda ücret adaletsizliği yaşandığı, kara para takibinin zor olduğu, ihale, personel rejimi, denetim, sağlık, gümrük, mahalli idare reformlarının yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmektedir.

AB İlerleme Raporu’nda, yolsuzlukla mücadele konusunda sınırlı ilerleme kaydedildiğine, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyelerinin dikkate alınmasına, Kamu Görevlileri Etik Kurulunun etkili çalışmadığına, milletvekili dokunulmazlıklarının yolsuzluklara ilişkin davalarda sınırlandırma getirdiğine dikkat çekilmektedir.

Türkiye'nin kamu muhasebe sistemi ihtiyaca cevap veremez hâle gelmiştir. Bütçenin bir yansıması olarak aşırı derecede bölük pörçük bir görüntü sergilenmekte, zamanında ve kapsamlı bilgi sunmada yetersiz kalınmaktadır.

Kamu satın alma (ihale) sistemi reformu yeterli değildir. Bütçenin kapsam ve şeffaflığının uygun politikaların üretilmesine ve performans değerlendirmesi yapmaya olanak verecek şekilde genişletilmesi. Mevcut bütçe yapısı, kamu gelir ve harcamalarının önemli bir bölümünü dahi kapsamıyor.

Türkiye'de kamu hizmetlerinin yapısı ve işlevleri ekonominin gelişme hızını yakalamamaktadır. Kamuda ücretler rekabet esasına göre belirlenmemekte ve eğitim fırsatları sınırlı kalmaktadır.

Kamu denetimi uluslararası standartlara göre yetersiz kalıyor. İdari denetime ağırlık veriliyor, performansa ya çok az ya da hiç önem verilmiyor. Uluslararası standartlara uygun bir denetim reform programı geliştirilmedi. Bankacılığa ilişkin yasal, düzenleyici ve uygulamaya yönelik sistem yetersizdir.

Türkiye'deki sağlık hizmetleri çok karmaşık bir yapıda ve ihtiyacı etkin şekilde karşılamaktan uzaktır. Sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizlikler gözlenmekte, kaynaklar verimsiz kullanılmakta, yönetimde etkinlik sağlanamamaktadır. Gümrük teşkilatının yeniden yapılanması, işlemlerin kolaylaştırılması, gümrüklerde etkin denetimin sağlanması, bilgisayar ağının güçlendirilmesi ve gümrük kapılarının modernize edilmesi gerekli.

Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemelerin iş yükü fazlalığı ve uzmanlaşmanın eksikliği, soruşturma ve davaların makul sürede sonuçlandırılmasını engelliyor. Yargıtayda iş yükü nedeniyle binlerce dava zaman aşımına uğramıştır. Mahkemeler, cumhuriyet başsavcılığı ve kolluk teşkilatı çağdaş düzeyde yapılandırılmadığı, ekonomik ve mali suçlarda uzmanlaşmaya gidilmediği için ilgili birimler teknik donanım, personel bakımından yetersizdir.

Kara paranın aklanması ile etkin mücadele yapılamamaktadır. Kurumların bünyelerinde merkezî veri tabanı bulunmayışı tam ve zamanında bilgi edinmeyi engelliyor, mal varlıklarının takibini zorlaştırıyor. Kara para konusunda Mali Suçları Araştırma Kurulu yapılanmasından kaynaklanan sorunlar da vardır.

Bu nedenlerle, yolsuzlukla mücadele için Meclis araştırma komisyonu kurulmasında yarar bulunmaktadır.

BDP Grubu adına, grup başkan vekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, okullardaki temizlik ve sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Okullarda kamu hizmeti olarak sunulması gereken temizlik hizmetlerinin yardımcı destek personel kadrosu yetersizliği, taşeron şirketler üzerinden hizmet alımı ve okul aile birlikleri aracılığıyla velilerin sırtına yüklenmesi çocuklarımızın sağlıklı bir ortamda eğitimlerine devam etmelerini engellemekte, eğitimi ticarileştirmekte ve eşitsizlikleri arttırmaktadır. Okullarımızda yaşanan, çocuklarımızın, ailelerimizin ve eğitim emekçilerinin sağlığını tehdit eden bu sorunun nedenleriyle birlikte araştırılıp kamusal çözümlerin geliştirilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük’ün 'üncü ve 'inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

Pervin Buldan Hasip Kaplan

Grup Başkan Vekili Grup Başkan Vekili

Gerekçe:

Birçok okulda yeterli temizlik personelinin ve hizmetlinin bulunmaması halk sağlığını tehdit eder bir nitelik kazanmıştır. Çocuklarımızın temiz bir ortamda eğitimlerini sürdürüp bu temizliği bir yaşam biçimi hâline getirmelerini sağlamak eğitim kurumlarının temel görevlerindendir.

Uygulanmakta olan norm kadro sistemi ile okullardaki yardımcı destek personel kadrosu en aza indirilerek, okullar hizmetsiz bırakılmıştır. Hizmetli kadrolarına "Kaynak yok." gerekçesiyle atama yapılmamaktadır. Taşeron şirketler üzerinden temizlik işlerinin yaptırılması eğitim sistemini ticarileştirmektedir.

MEB bilgilerine göre yaklaşık 25 bin kurumda hiç kadrolu hizmetli bulunmamaktadır. Okulların temizlik gibi en temel problemlerinin çözümüne yönelik hiçbir düzenleme yapılmamış olması, özellikle okul yöneticileri ile velileri karşı karşıya getirmekte, okul idarelerini veliden sürekli para isteyen bir mekanizma hâline dönüştürmektedir. Öğrencilerden zorunlu olarak toplanan paralarla güvencesiz hizmetli çalıştırılmaktadır. Bu uygulamalar bir taraftan emek sömürüsünü arttırırken, diğer yandan okullarda verilen hizmetin de aksamasına neden olmaktadır.

Çocuklarımızın sağlığının bir maliyet sorunu olarak ele alınması eğitimde eşitsizlikleri derinleştirmekle birlikte, çocuklarımızın, ailelerimizin ve eğitim emekçilerinin sağlığını tehdit etmektedir.

Bugün okulların tamamının büyük bir ihtiyaç duyduğu eğitim öğretim dışında kalan temizlik, sağlık, güvenlik, teknik personel ve benzeri gibi ihtiyaçların büyük bir kısmının devlet tarafından ücretsiz bir şekilde karşılanmadığı, okulların bu konuda kaderlerine terk edildiği ve kendi kaynaklarını bulmaya zorlandığı ortadadır. Okullarda eğitim ve öğretim hizmetlerinin yanında temizlik ve sağlık hizmetlerinin de devlet tarafından sunulması gerekmektedir. Okulları kendi kaderlerine terk eden, birer ticarethaneye dönüşmesine neden olan ve okullar arasında derin eşitsizlikler yaratan bu uygulama kabul edilebilir değildir. Bu nedenle, okullarda temizlik hizmeti alanında yaşanan soruların neler olduğunun tespit edilmesi, bu hizmetin devlet tarafından karşılanarak çocuklarımızın daha sağlıklı ve temiz ortamlarda eğitim alabilmeleri için neler yapılması gerektiğinin tespiti ve Milli Eğitim Bakanlığına düşen görevlerin belirlenmesi için bir Meclis araştırması komisyonunun kurulması oldukça önem arz etmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken tarafından ’lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakma olaylarının ortaya çıkarılması, geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin açığa çıkarılması amacıyla 12/11/ tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/11/

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/11/ Çarşamba günü (bugün) -yaptığı toplantısında- toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Pervin Buldan

Iğdır

Grup Başkan Vekili

Öneri:

12 Kasım tarihinde Bingöl Milletvekili Grup Başkan Vekili İdris Baluken tarafından ( sıra monash.pw) ’lı yıllarda Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yaşanan katliam ve köy yakmaların ortaya çıkarılması, geçmişle yüzleşme ve hakikatlerin açığa çıkarılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 13/11/ Çarşamba günlü birleşiminde sunuşlarda okunması ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Yeniden, faili meçhul cinayetler ve köy yakmalarıyla ilgili bir Meclis araştırması önergesiyle ilgili grubum adına buradayım. Sizi tekrar selamlıyorum.

Daha önce de bu konuda önerilerimiz olmuştu, önergeler getirmiştik ama hep reddedilmişti. Son günlerde, aslında, bizim uzun yıllardır seslendirdiğimiz, bizi teyit eden açıklamalar oldu. Bu açıklamalardan biri… Sabah gazetesinin özellikle üç gün üst üste yaptığı bir yayın var: “16 İnfazda TİM Aynı.” Yani Sabah grubu çok önemli bir habercilik yaptı, Aliye Çetinkaya’ya da teşekkür ediyorum, bir döneme ışık tutan bir çalışma. Burada, cinayetlerin nasıl işlendiğine dair tanıklık edenlerin ve bu süreç içerisinde, cinayette rol alanların itirafları var. “Kürt iş adamlarını, Kürt bürokratları nasıl alıp, nasıl katlettiğimizi…” Açık ve net olarak bu konuda itirafları vardır. Ankara Cumhuriyet Savcılığı bir dava açtı, sayfalık bir iddianame hazırlandı ve bu konuda, bu dönemin aktörlerini tek tek suçluyorlar ve bunlarla ilgili ciddi bir soruşturma var. Hemen arkasından, Kürt coğrafyasında bu aktörler nerede cinayet işlediler? Ankara ve İstanbul’da, Kürt iş adamlarına karşı. Hemen arkasından, bir askerin itirafı var; Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına bir ifadesinde aynen şöyle söylüyor: “Yıl Biz, İstanbul’da görevliydik, askerdik. Bizi alıp götürdüler bölgeye. Bölgeye bizi götürdüklerinde, bölgede operasyon yapacağımıza dair bize görev verilmişti ama biz gittik, başımızda komutanlarımız vardı, köylere gittik. Bizim taburumuzun adı “köy yakma taburu”ydu, “ev yakma taburu”ydu, binlerce köyü yaktık.” Bu itirafları, bu beyanları Radikal gazetesine, Taraf gazetesine de yansıdı ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında da bu beyanları var.

Şimdi, biz de o dönemde bu yaşanan cinayetlerin tanığıyız. Onlarca kez, buralarda bunları sizlere getirdik, seslendirdik ama siz, bizim sesimizi duymadınız, çığlığımızı duymadınız, uzattığımız eli tutmadınız. Bu sorumluların, faillerin bulunması için çaba sarf etmediniz. Bakın, dün ve bugün gazetelerde var, AİHM’in kararı var. ’te, ikinci Roboski olan bir köyde yapılan vahşetten dolayı 2 milyon bin euro Türkiye’yi mahkûm eden bir karar var.

Bu kadar açık ve net olmasına rağmen ve hemen arkasından, yılı, Bolu Tugay Komutanı Yavuz Ertürk, Bolu’dan giden birliklerle gidip bölgede operasyonlar yaptılar, binlerce köyü yaktılar. Sadece köyleri yakmadılar, Muş Altınova’da Nasır Öğüt, 7 çocuğu, eşi ve kendisi -anne hamileydi- diri diri yakıldı. Üniformalarıyla gittiler, askerî araçlarıyla gittiler, helikopterleriyle gittiler ve apoletleriyle gittiler, o insanları yaktılar diri diri. Bir gece sonra, benim doğduğum Zengök köyüne gittiler; orada da 5 insanı diri diri yaktılar ve bunlar benim kuzenlerimdi. Bakın, burada, şu resimler insanlığa karşı işlenen suçlardır. İsim veriyorum. Katildirler. Onlar yaptılar, üniformalarıyla yaptılar ve bu insanları diri diri yaktılar. Ben kavas arkadaşlarımızı davet ediyorum: Şu gruplara bu resimleri verebilirseniz Bütün gruplara dağıtabilirsiniz.

Yavuz Ertürk Bolu Tugay Komutanıydı ve bugün, Diyarbakır’da kendisiyle ilgili bir soruşturma var; 11 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor bu zatla ilgili. Oysaki o günden bugüne kadar, kez buralara bunu getirdik, feryat ettik.

Ve yine, hemen Zengök’ten çıkıp Şenyayla’ya gittiler. Zengök’te bu vahşeti yaptılar, Şenyayla’ya gittiler, 11 -yine birçoğu benim yakın akrabamdı- insanı alıp götürdüler, öldürdüler ve sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bununla ilgili Türkiye’yi mahkûm etti. Büyük bir mahkûmiyet çıktı ve şimdi soruyorum: Allah aşkına, bu kadar katillik aşikâr bir şekilde ortadayken savcılar bu kadar ağır cezalarla bunların cezalandırılmasını istiyor… Ha Ankara’daki aktörler, ha bu Yavuz Ertürk’le ilgili

YÖK’ü protesto eden öğrenciler apar topar tutuklanıyor. Kürt siyasetçiler sadece siyaset yaptıkları için apar topar tutuklanıyorlar. Yani avukatından gazetecisine, bilim adamına kadar herkes tutuklanıyor. Peki, bu katiller, bu cinayetlerle ilgili bu kadar ağır itham altında olanlar nasıl ellerini, kollarını sallayarak dolaşabilirler? Burada büyük bir tezat vardır. Bu özel yetkili mahkemeler sadece muhaliflerle ilgili mi görevlidirler? Bakın, bunlar bunu yaparken ne diyorlardı? “Vatanın birliği ve bütünlüğü için” Aslında içinde vatan falan yok, bunlar sadece vatana cepleriyle, mideleriyle bağlıdır. Ankara’da, cinayet işleyen bu şebekenin, o cinayeti işlediği zaman, o mağdurun cebinden çıkan parayı paylaşmak için birbiriyle nasıl cebelleştiğine hep tanıklık ettik. Böyle bir hukuk devleti olur mu? Böyle bir hukuk devleti olmaz. Ve biz, size onlarca kez bunu getirdik ve siz bize inanmadınız. Sizi bütün inançlarımızla temin ettik, dedik ki biz olayın tanığıyız, bire bir gördük, bire bir yaşadık ama siz bize inanmadınız, getirdiğimiz bütün bu araştırma önergelerini reddettiniz.

Şimdi, tarihî bir gün yaşıyoruz. Bakın, bu kadar açık ve net olarak kamuoyunda artık katiller biliniyor, bu gök kubbe altında artık gizli saklı bir şey kalmadı. Sizi bu kutsal kitap adına temin ediyorum ki bildiklerimin belki binde 1’ini anlatmışımdır, yani daha binde ’u anlatılmadı. Sizi bugün vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Ya gelip inanacaksınız, öyle boş inanç yok. Bu mağdurun, şu yakılan insanların hukukunu eğer veremiyorsanız, eğer bugün, burada el kaldırıp bu Meclis araştırma önergesine oy veremiyorsanız bana inançlardan, bana İslamiyet’ten bahsetmeyeceksiniz. Biz size yalan söylemiyoruz, doğruları söylüyoruz ve yaralıyız. Yaralı olduğumuz için de diyoruz ki: Bu Meclis araştırma önergesi kabul edilmelidir ve adı “devlet”, adı kim olursa olsun, “ama”sız, “lakin”siz bu topraklarda mağdur edilen insanların hukukunu savunmak hepimizin boynunun borcudur. Sizi bugün göreve davet ediyorum

Bakın, Sayın Başbakan dün şunu söyledi: “Bir barış süreci yaşayacağız. Bu barış sürecinde biz, Irak Federal Bölgesi Kürdistan’ın Başkanı Mesut Bey’le Diyarbakır’da olacağız.” Önemli bir görüşmedir. Bunu da önemsiyoruz. “Yanında Şivan Perwer olacak.” diyor. Yanında İbrahim Tatlıses olacak, düet yapacaklar. Şivan Perwer bu toprakların çocuğu. İkisi de bu topraklarda doğdu ama biri buralarda hayat bulamadığı için kırk yıldır yurt dışında, kırk yıldır diliyle, kültürüyle, sazıyla bu mücadeleyi sürdürüyor.

Benim de buradan Şivan’a bir çağrım var: Bizim acılarımız var. Siz Diyarbakır’a geliyorsunuz. Diyarbakır’ın acıları var Şivan. Sen, kırk yıl bu mücadeleyi sürdürdün. Sen, bu acılar adına… Eğer düet yapacaksanız, senin, Paris’te sürgünde ölen Ahmet Kaya’nın naâşı başında bir parçan vardı, bu parçayı istiyoruz.

(Hatip tarafından kürsüde cep telefonundan bir kaydın dinletilmesi)

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bizim acılarımız var. Bu topraklarda çok acı yaşandı ve bu acıların seslendirilmesi gerekir Diyarbakır’ın sokaklarında ve bu acılardan dolayı özür dilenmelidir eğer barış inşa edilecekse. Sevgili Şivan bu acılara öncülük etmelidir, bunu seslendirmelidir. Barış ancak bu şekilde inşa edilir.

Diliyorum acılarımıza ortak olursunuz.

Bu duygularla hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Anlaşıldı, bir “Çırpınırdı Karadeniz” de biz çalacağız burada yani. Öyle görünüyor.

SIRRI SAKIK (Muş) – Çalın. Siz doksan yıl çaldınız.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bir doksan daha çalacağız anlaşılan.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Öğretemedik. Öğreneceksin bundan sonra. Doksan birinci yılda, Allah nasip ederse öğreneceksin.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Naci Bostancı, Amasya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Keşke Kur’an-ı Kerim burada kalsaydı ben de gösterseydim. O resimlerin yanına eklenecek başka resimler de var tabii.

SIRRI SAKIK (Muş) – Var, doğrudur.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Belki, bütün resimler bir araya getirildiğinde, bütün o resimlerin konuşulması üzerinden bu topraklara ilişkin ortak bir adaleti gerçekleştirebiliriz. Bu, çok önemli.

Değerli arkadaşlar, İnsan Haklarının altında şiddete ilişkin bir komisyon oluşturduk, Anadolu’yu dolaştık, şimdi Çözüm Komisyonu olarak çalışmaları sürdürüyoruz. Gittiğimiz yerlerde, insanlar bize otuz yıllık süre içerisinde yaşananlara ilişkin kendi tanıklıklarını, gördüklerini, geleceği barış ve çözüm için nasıl biçimlendirmek gerektiğini anlatıyorlar, aynı zamanda acılarını anlatıyorlar. Bu acılar, bu topraklarda ne olupbittiğini anlamak bakımından insanların tanıklığına muhtaç. Elbette gazeteler de yazıyor, bazen televizyonlarda küçük bir enstantane de gösteriliyor ama gerçeğin onlardan ibaret olmadığını bilelim.

Yaşlı bir kadın gelmişti daha birkaç gün önce Komisyona. 3 tane çocuğunu dağda kaybetmiş. Oğlu faili meçhul olmuş -BDP Grubunun verdiği önerge çerçevesinde- kaybolmuş. Oğlundan geriye sadece bir mendil kalmış. Kadın dedi ki: “Benim torunlarım, 3 torunum, babalarından kalan tek hatıra olan bu mendile bakarak ağlıyorlar.” Çok önemli. Bunu anlayamayacak insan var mı, buradaki duyarlılığı, buradaki insaniliği? Elbette, insani olan her şeyi anlayabildiğimiz ölçüde insan oluruz ve…

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Ali İsmail Korkmaz’ı da anlamanızı bekliyoruz, Ethem Sarısülük’ü, Mehmet Ayvalıtaş’ı da anlamanızı bekliyoruz. Onları öldürenlerin destan yazmadığı bir ülke istiyoruz biz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – …herkesi kucaklayacak bir adalet duygusuna ulaşırız.

Aynı kadına sordum, dedim ki: “Evin kapısı çalındığında, gelmeyen çocuklarından hangisinin geldiğini düşünüyorsun?” Yüzüne mahzun bir gülümseme çöktü, en küçüğünü söyledi. Bir annenin duyarlılığından bahsediyorum. Ben de dedim ki: “Bu ülkede, kapıları çalındığında gelmeyen çocuklarını bekleyen çok anne var.” Türkiye’nin her tarafında, bu anneler, kapılar her çaldığında, daha mezarlıktan yeni gelmiş bile olsa, mezarda, orada başında dua okuduğu çocuğunun geldiğini düşünüyor. Anne yüreği, ümit eder.

Yirmi dört yıl önce şehit olan bir askerin -tek bir evlat, yirmi dört yıl önce, ismi Kemal- annesi anlatıyor: “Evladım, her hafta gidiyoruz. Bizim hayatımız aslında mezarlıkta geçiyor ama yine de umut, ne zaman kapı çalınsa ‘Acaba Kemal’im mi?’ diyorum, kapıya doğru yöneliyorum, sonra birden duruyorum, biliyorum ki Kemal yıllar önce hayatını kaybetti.”

Yaşlı bir çift geldi komisyona, İzmir’de 5 katlı bir apartman dairesinin en üst katında oturuyorlar. Apartmanda asansör yok ve her gün, o apartmanın 5’inci katına binbir güçlükle inip çıkıyorlar. Onların da tek evlatları, genç bir teğmen şehit olmuş. Yakınları demişler ki. “Sizi buradan çıkaralım, daha düzayak bir eve taşıyalım.” “Hayır, biz burada öleceğiz çünkü çocuğumuzun nefesi hâlen burada.” demişler.

Bunları niye anlatıyorum? Acıları yarıştırmak için değil, bu ülkede otuz yıllık süre içerisinde ne olduğunu görebilmek için anlatıyorum. Faili meçhuller bu genel hikâyenin bir parçası, bütün parçalarını göreceksin. Adalet talep ediyorsan, bütünüyle bir adalet talep edeceksin. Adalet iki tarafı keskin bir kılıçtır; sadece karşıdakini kesmeyeceksin, kendini keseceksin. Bu topraklarda bir çatışma yaşandıysa, bu bahsettiğim acılar yaşandıysa, bu acılardan çıkışın yolu, her defasında -çok politik bir dille, kim olursa olsun- sadece kendi acılarından ve kendi hakkaniyet, adalet duygundan bahsetmek olamaz. Geçmişte bu yanlışlık yapıldı. Otuz yıl biz bu dramı niçin yaşamaya devam ettik? Çünkü herkes kendi adaletini istedi. Ben 80 öncesini de yaşadım. Burada var 80 öncesinde o dönemlere şahit olanlar. Herkes, kendi adaletini istediği ve devleti bu adaleti gerçekleştirmek için yeterli görmemesi sebebiyle “ihkakı hakk” denilen o meşrulaştırıcı unsura sığındığı için, şiddet sarmalı Türkiye’yi bir tufan gibi 12 Eylüle götürdü.

Arkadaşlar, aklın bir sınırı var ama akılsızlığın yok. Sınırlı olan aklımız bu işleri nasıl çözümleyecek? Başkalarının acısına bakacaksın. Susan Sontag diye bir denemeci vardır, der ki: “Başkalarının acısına bakmak insaniliktir, ancak başka insanların acılarını, dertlerini, genel insani bağlamda bütün bu hikâyeleri görebildiğin ölçüde insan olur ve adaleti bunun üzerine kurabilirsin.” Şimdi, biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Çözüm süreci dediğimiz nedir? Çözüm süreci dediğimiz, bugün, bu ülkede iki farklı kamuoyuna bölünmüş, duyarlılıkları, hikâyesi, anlatıları, acıları, kendi içine gömülmüş insanları bir araya getirmek, bu duvarları yıkmak, toplumun ortak vicdanını kurmak için, çözüm süreci bunun için. Sırrı bey…

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sizin bir araya getirmek istediğiniz proje milleti ayrıştırıyor. Hocam, sen farkında değilsin memlekette olanın, bitenin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Affedersin…

BAŞKAN – Sayın Türkoğlu, lütfen müdahale etmeyin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Asıl sizin anlayışınız bu hâle getirdi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Veya da ihanetin ortağı, öyle görüyorum ben.

BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İki tarafı da eşit kefeye koyuyorsun ya, bütün geçmişini inkâr ediyorsun Hocam!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya ne geçmişi!

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Yani ben böyle, plastik, ucuz, demagojiye dayanan sözleri aynen reddediyorum. Ben burada insanlıktan bahsediyorum. (AK PARTİ ve BDP sıralarından alkışlar) İnsan olduğunuz ölçüde memleketi seversiniz, milliyetçi olursunuz, bu toprakları kucaklarsınız. Herkesi kucaklamayan bir milliyetçilik olmaz, herkesi kucaklamayan bir insanlık olmaz. Bu vatanın birliğini nasıl sağlayacağız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Onun için mi teröristlerle kucaklaşıyorsun?

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Katilleri kucaklamak mı milliyetçilik?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teröristleri kucaklarken, o anlattığın insanların hatırasına hürmetsizlik etme! Yazık!

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Kurtuluş Savaşı verdiğimiz Yunanlıları da kucaklayacak mısın?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Elbette, bu ülkede yaşayan her insanı kucaklayan ve ortak bir adalet duygusunda buluşturan bir yaklaşım bu ülkenin birliğini ve dirliğini sağlar. (CHP sıralarından gürültüler)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Oraya şehit anasını anlatmaya çıkmışsın, hürmetsizlik yapıyorsun!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şehit anasına hürmetsizlik yapıyorsun!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – Elbette konuşacaklar, siz de konuşacaksınız, herkes konuşuyor. Meydanlarda konuşuyorsunuz, millet de dinliyor, dinliyor ve kararını veriyor.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) – Millet tokadı vuracak size, hiç merak etmeyin!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Herkese, “millet” diyoruz ya, hani hep kendisini referans verdiğimiz, adaletin kaynağı olarak gördüğümüz o millet, işte bu tabloyu çıkartıyor, bu tabloyu.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Birileri vatan için öldü, öbürü vatana ihanet ettiği için. Aynı kefeye koyuyorsun! En büyük adaletsizlik budur!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ve diyor ki: “Ey bu tablo, bu Meclis bu ülkenin birliğini sağlasın.” Biz de milletin bize verdiği görevi yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, çözüm süreci inşallah yolunda gidecek.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yazık, yazık! En büyük adaletsizliği siz yapıyorsunuz!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sokağa çıkamayacaksınız, sokağa! Kaçacaksınız milletten!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) – İnşallah, bu ülkenin bütün acılarını sona erdirecek bir hakkaniyet ve adalet durumunu sağlayacağız. Bu ancak sınırları yıkmakla olur.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Devleti çözdünüz, devleti! Sizin çözdüğünüz devlet, çözdüğünüz o.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Bu ancak başkalarının acılarına açık olmakla olur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Millete silah çekenle, milleti koruyanı aynı kefeye koyuyorsun ya, en büyük adaletsizlik budur, millete en büyük hürmetsizlik budur! Yazık, yazık!

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen… Sayın Korkmaz, lütfen

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ben isterdim ki Sırrı Bey buraya geldiğinde, o gösterdiği resimlerin yanına başka resimleri de koysun. Ben, bütün o resimleri gördüm. Ben burada, hem Sırrı Bey’in resimlerini göstermek isterdim hem de başka resimleri göstermek isterdim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bence gerçek yüzünü gösterdin, hepsi o kadar! Bir tek gösterdiğin gerçek yüzün oldu, başka bir şey gösteremedin.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Türkiye’nin gerçekliği bütün bu resimler, bütün bu resimler, bütün bu acılar. Bunları görmeyen göz kördür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Gerçek yüzünü gördük, o kadar, başka da bir şey yok!

MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, çözüm sürecinin arkasında en çok olan insanlar yaralı insanlar, evlatlarını kaybetmiş insanlar. Hikâyesi uzakta olanlar sadece bu işin dedikodusunu yapıyorlar. Onlar çözüm istiyor, biz de inşallah yapacağız.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Siz” kim? “Siz” derken kim, kimden bahsediyorsunuz siz?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Oraya şehit ailesini anlatmaya çıkmışsın. Şehit anasını anlatmaya çıkmışsın oraya. Yazık, yazık!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sahte kabadayı gibi yürüme öyle!

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hüseyin Aygün, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sahte kabadayı!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu kurduğun cümlelere bak!

ŞUAY ALPAY (Elazığ) – Teröristleri kucaklayan kim? Acıları paylaşmaktan bahsediyor Hoca.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) – Şuay Bey, Amerikalılarla görüşün bu konuyu!

HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) – Sayın Başkan, çok teşekkürler.

Benden evvel konuşan hatip, terör alt komisyonunda başkanlık da yapan ve mesai arkadaşlığı yaptığım Naci Bostancı. Beyefendi aynı zamanda bir profesör ve o komisyondaki çalışmalar sırasında, geçmişle yüzleşme, geçmişteki acıların telafisi ve insani bir çözüm arayışı uğruna, Diyarbakır ve Hakkâri’nin de içinde bulunduğu illeri gezdik. Bu arada, Naci Bostancı bir kitap yayımladı -eski ülkü ocakları yöneticisi olarak- çok merak ettim kitapta ne yazdıklarını çünkü sadece 90’lı yılların köy yakmaları ve cinayetleri, karşılıklı verilen insan kayıpları, şehitler, evlatlarını yitiren anneler…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hüseyin Bey, o eski ülkücü değil, ülkücü eskisi o!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Terbiyesizlik yapma!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz… Sayın Korkmaz, lütfen…

HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) – …konularını değil, aynı zamanda, ’den önce olan olayları da merak ediyordum ve Naci Bostancı’nın ne…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – O eski ülkücü değil, o ülkücü eskisidir ancak olsa olsa!

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, ona siz karar verecek değilsiniz. Lütfen…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O bir türkücü! Ülkücüyle türkücüyü karıştırma. O bir türkücü!

HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) – “Ülkücü”yü geri alıyorum, peki. “Ülkü ocakları yöneticisi”ydi, öyle diyeyim arkadaşların uyarısıyla.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – O, o zamandı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O türkü söyler devamlı!

HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) – Şimdi, alıp okudum ilgiyle çünkü aynı komisyonda çalışmıştık ve hocanın ne dediği, ne yazdığı bir profesör olarak da ilgi alanıma giriyordu.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ülkücülükle alakası yok. Dün dündür. Bülent Ersoy bugün erkek mi?

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) – Ayıp! Ayıp! Hakikaten çok ayıp. Hiç yakışıyor mu? Yazık! Yazık!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ne ayıbı!

HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) – Naci Hocanın kardeşini kaybettiğini o kitap vesilesiyle öğrendim, 80 öncesi sağ sol çatışmalarında, yanılmıyorsam. Kardeşi yaşamını kaybetmişti ve hocanın ülkü ocakları yöneticisi olarak da kitapta ne dediğini, nasıl bir mesaj verdiğini sayfalar boyunca takip ettim. Tabii, kardeşinin ölmesi çok korkunç bir şey ve insani olarak da acısını bence çok iyi ifade etmiş ama mesela, isterdim ki ülkü ocakları, sağ sol çatışmaları, Maraş olayları sırasında yaşananlar, örneğin TİP’li 7 gencin Bahçelievler’de katledilmesi, eter, pamuk burunlarına tıkanmak suretiyle, boğulmak suretiyle vahşice katledilmesiyle ilgili de bir şeyler söylesin, o zaman öldürülen, katledilen sol insanlarla ilgili de bir şeyler söylesin. Tabii, bir insan sadece kendi kardeşinin acısını da yazabilir ama “Başkasının acısına bakmak.” diyen AKP’li hatibin, o kitapta başkasının acısına çok bakmadığını gördüm.

Şimdi, köy yakmalarla ilgili de tabii çok problem var. Biz, gerçekten o komisyonda çalışmalar yaptık, insanları dinledik. “Köy yakma” dediğimizde, sadece göç ettirme, mesela 90’lı yıllarda 1 milyon bin kişinin TBMM raporuna göre batıya nakledilmesini anlamıyoruz; aynı zamanda, faili meçhul cinayetleri, siyasi kayıpları, insanlara uygulanan zorbalığı, insanlara dışkı yedirilmesini, hiç dillerini bilmedikleri kentlerde, ilçelerde ve varoşlarda insanların iskân edilmelerini kastediyoruz; aynı zamanda, büyük bir insani acıyı konuşuyoruz.

90’lı yıllarda -TBMM raporuna göre- 1 milyon bin kişi… Bu sayının çok fazla olduğu kanaatindeyim çünkü göçlerin en yoğun yaşandığı bölgelerin birinden geliyorum ben, orada avukatlık da yaptım. Mesela, Dersim bölgesinde 45 bin kişi göç ettirildi, oranın nüfusu küsur bin civarındaydı, şehrin neredeyse üçte 1’i zorunlu göçe gönderildi ve gidenlerin köylerinin büyük bir bölümü yakıldı. Bu arada, bu raporu yazan, 1 milyon bin kişinin nakledildiği raporunu yazan devlet, mesela Türkiye’nin batısında bu insanların nereye yerleştiği, ne yiyip içtiği, neyle geçindiği konusunda hiçbir araştırma yapmadı; bu konuda da hiçbir envanter elimizde bulunmuyor.

Şimdi, eskiye gidecek olursak, bu köy yakmalar çok eski bir mesele arkadaşlar. Mesela, köy yakma konusunda bir kitapçık var, jandarma tarafından yayımlanmış, “Köy Yakma El Kitapçığı” adı. Köydeki evlerin nasıl olduğunu tarif eden bu kitapçık, en kolay yoldan bir evin nasıl yakılacağını anlatır. İsteyen gider, kütüphanelerde bu kitapçığı okuyabilir. Demek ki çok eski bir politikayla karşı karşıyayız, insanların köyleri yüz yıllar boyunca yakılmış ki başka yerlere nakledilsinler ve bunlardan bazı politik ve ideolojik yararlar elde edilebilsin. Benim aklıma gelen şeylerden bir tanesi, nüfus ve iskân politikaları. Balkanlarda da oldu, Van’da da oldu, Dersim’de de oldu; bununla, aynı zamanda, insanların kültürlerini ortadan kaldırıp tek tip insan yaratma amacı izlenmiş olsa gerek.

Köy yakmalarla ilgili BDP adına konuşan Sırrı Sakık, bir askerin Taraf gazetesindeki itiraflarına atıfta bulundu, onu ben de okudum, başka bazı gazetelerde de yer aldı. Kendilerinin “köy yakma timi” diye bir tim kurduklarını ve Güneydoğu’da köyleri yaktıklarını söylüyor. Aslında, bu tanık ifadelerine de çok fazla gerek yok yani orada göç ettirilmiş, sayıları milyonları bulan, herhangibiryurttaşı İstanbul’da, İzmir’de, Ege’de bulup -rahat- dinleyebilirsiniz köylerinin nasıl yakıldığını, size aradan geçen yirmi yılı da anlatabilir ve aslında, o insani acıların mağdurlarının tarafından da olaya bakabilirsiniz.

Bu Mecliste de çok sayıda önerge oldu, hem arkadaşlarımızca hem bizim tarafımızdan verilen önergeler. Fakat, şu ana kadar bu alanda hiçbir işlem yapılmadı. Sadece, yılında, Avrupa Birliğinin baskısıyla terörle mücadeleden doğan zararları karşılayan bir kanun çıkarıldı. O da aslında “başkasının acısına bakmak” diskuruna uygun olarak atılan bir adım değildi ne yazık ki. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde çok sayıda dosya birikmişti ve onların yaratacağı mali külfet Hükûmeti çok korkutuyordu. Bu yüzden, yayınlanan o yasada da ne yazık ki amaca ulaşılamadı çünkü yasa çıktığında öldürülmüş bir insanın can bedeli sadece 17 bin TL olarak ifade edilmişti ve yasa, manevi tazminat ödemeyi en baştan reddediyordu. Öldürülmüş, sürülmüş insanların acılarını telafi eden bir yasada, bu Hükûmet döneminde çıkan bir yasada, onlardan şeklen özür dilenmesini içeren bir hüküm bile bulunmuyordu. Ayrıca, bu yasa sadece çıktığı tarihe kadarki mağduriyetleri giderdi. Mesela, ’ten ’e kadar hâlâ yüzlerce, binlerce boş olma durumları devam eden köy ve mezra var. Bu aradaki maddi zararlarla ilgili de bu yasa herhangi bir çözüm önermiyor ve bizim ’ten ’e kadarki zararların da tazminine dair kanun tekliflerimiz var; eğer Meclis Genel Kuruluna gelirse ve çoğunluk oy verirse köylülerin mağduriyetlerinin bir bölümü daha karşılanabilir.

Bu arada, yine çok ilginç bir şey var benim okuduğum: Yavuz Ertürk ve etrafındaki bir grup insanın -Bolu Komando Tugayı yöneticisi zamanında- Diyarbakır’da sanırım açılmış bir soruşturması var. Yavuz Bey’in geçen gün ifadesi alındı ve serbest bırakıldı çünkü yirmi yıllık zaman aşımı doluyordu. Spesifik olarak, 11 köylünün Kulp’ta kaybedilmesine dair bir dosyaydı ama aynı zamanda, bu kayıp olaylarının meydana geldiği bölgelerde köyler de yakıldı, siyasi cinayetler de işlendi. Dolayısıyla, orada uygulanan kıyıcı politikaları ortaya koyan kompleks ve büyük bir davayla karşı karşıyayız. Dilerim, bu davada bir mesafe katedilebilir ama şu ana kadar köy yakmadan dolayı -başta Tansu Çiller olmak üzere- hiçbir siyasetçinin ve kamu görevlisinin veya jandarma komutanının yargı önüne çıkarılması veya cezalandırılması gibi hiçbir sonuç yok, çok ilginç. Yani, 1 milyon bin kişi göç ettiriliyor Türkiye’nin batısına ama yargılanmış tek bir kamu görevlisi yok, sene !

Tabii, bu arada yargılamalar oldu. Türkiye’de yargılanmadı insanlar ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bol bol Türkiye aleyhine davalar açtı ve Türkiye’yi, “işkenceci devlet”, “katil devlet”, “köy yakan devlet” gibi tanımlamalarla uluslararası camianın önünde son derece zor bir pozisyona soktu. Kendi vatandaşının köyünü yakmak, bomba atmak, havadan bombardıman etmek nasıl bir şey, bir hükûmet veya devlet açısından ne kadar onur kırıcı bir şey olsa gerek, tahammül ediyoruz.

Bu Yavuz Ertürk’e yeniden dönecek olursam, Yavuz Paşa’nın ismi ilk olarak AİHM’deki bir yargılamada ortaya çıktı. Yani, onu Türkiye’de hiçbir savcı yargı karşısına çıkaramadı, AİHM’de ismi ortaya çıkarıldı ve bu Ankara Adliyesinin bir kütüphanesi var, orada AİHM yargıçları geldi, kendisinden -yıllar evvel, ’lı yılların sonunda- ifade aldılar. Daha sonra, Diyarbakır ve çevresinde işlenen cinayetlerle ilgili insan hakları savunucularının yoğun takibiyle Yavuz Ertürk ve arkadaşlarına karşı bu dava açıldı ama bu davada bir yere varılabilecek mi? Gerçekten köy yakanlardan hesap sorulabilecek mi? Maddi zarar, manevi zarar boyutuyla insanların mağduriyetleri giderilebilecek mi? Doğrusu çok umutsuzum çünkü bu haftaya, “Başkasının acısına bakmak.” diyen Profesör Naci Bostancı’nın hiç de dileklerine uymayan gelişmelerle girdik. Mesela, 19 yaşında dövülerek vahşi şekilde katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın davası, “Onu arkadaşları öldürdü, polis böyle bir şey yapmaz.” diyen Eskişehir Valisi tarafından Kayseri’ye gönderildi. İşte, başkasının acısına böyle bakıyoruz.

Veya bir vali, Adana Valisi, artık sosyal medyada çok gülünç bir duruma düştü ama kendisini protesto eden bir vatandaşa ne biçim hakaretler etti, görüyorsunuz ve utanmadan bir de çıkıp yalan söyledi. Dün de bu Mecliste “Onu yedirtmem.” diyen bir Başbakanı dinledik. Dolayısıyla, “Başkasının acısına bakmak.” eğer tutarlı bir diskur olacaksa Ali İsmail Korkmaz’ın, Ethem Sarısülük’ün, canlarını kaybeden diğer gencecik çocukların da acısına bakmamız lazım.

Bugün, yüzlerce gündür derin bir uykuda olan, polisin, başından gaz kapsülüyle vurduğu 14 yaşındaki Berkin sabah ameliyata girdi. Onun da acısına bakmalıyız, o zaman köy yakmaların ne olduğunu tutarlı bir şekilde anlayabiliriz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Recep Özel, Isparta Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.

Tabii ki araştırılması istenen konu, Türkiye’nin tarihinde yaşanmış, acıları olan, bir daha bu ülkede bu acıların yaşanmasını hiç kimsenin arzu etmediği bir durum. Bunlara birtakım sloganvari söylemlerle karşı çıkmak, acıyı yüreğinde hissetmemek çözümden ziyade yine eski günlerin tekrarlanmasından ibaret olacak. Onun için, biz, bir daha bu ülkede bu tür acıların yaşanmasını hiç kimsenin arzu etmemesini ve bu ülkede sevginin, kardeşliğin her yerde her şekliyle hâkim olmasını arzu etmekteyiz. Onun için bu çözüm süreci, onun için barış ve kardeşlik diyoruz. Birtakım milliyetçi söylemlerle bu ülkeye hiç kimse bir şey katmadı. Biz kardeşliği, ortak değerlerimizi acaba yükseltebilirsek, bu acıları yüreğimizde hissedebilirsek… Biz AK PARTİ olarak Türkiye’de her kesimin, yaşayan her kesimin uğramış olduğu bütün mağduriyetlerin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Onun için çözümden yanayız, onun için kardeşlikten yanayız.

Adımlar partimiz ve Hükûmetimiz tarafından atılmaktadır. Meclisimizin gündemi bellidir; bugün İç Tüzük değişikliği, kamuoyunun beklentisi ve milletvekili arkadaşlarımızın beklentisini cevaplayacak bir düzenleme var. O nedenle araştırma önergesine üzülerek de olsa katılmadığımızı belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, Sayın Bostancı dedi ki: “Resmin tümüne bakmamız lazım.” Ben orada açık ve net olarak ortaya koymama rağmen hâlâ bir başka tarafa çekmenin çok da vicdani olmadığını…

BAŞKAN – Fikirlerini söyledi Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Hayır, bakın, Sayın Başkan, ben aynen şunu söyledim…

BAŞKAN – Hayır, orada sizin konuşmanıza bir sataşma söz konusu mu, var mı?

SIRRI SAKIK (Muş) – Var, var efendim.

BAŞKAN – Ne var? Ne söyledi de sataştı?

SIRRI SAKIK (Muş) – Efendim, aynen şöyle diyor: “Resmin tümüne bakmanız”

BAŞKAN – Evet, dinledim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Oradan şöyle bir şey çıkıyor: Sanki, efendim, PKK’nin yaptığına karşı devletin bunu yapmak gibi bir hakkının olduğunu söylüyor. Oysaki ben… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) – Hayır, hayır.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Öyle bir şey demedi.

BAŞKAN – Hayır, onu söylemedi, onu kastetmedi. İşte Sayın Bostancı

RECEP ÖZEL (Isparta) – Demedi.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bakın, Sayın Başkan, tutanaklara geçsin, isterseniz söz vermeyin. Ben şunu söylüyorum…

BAŞKAN – Hayır, söz verip vermeme konusu değil, sataşma olmadığı için vermiyorum yani.

SIRRI SAKIK (Muş) – Adı “devlet” olur, adı “örgüt” olur, adı “birey” olur, kim olursa olsun dedim bu komisyonu oluşturalım, üzerine gidelim; örgüt mü, devlet mi, kimse, hep birlikte oluşturalım. Tarih size son derece önemli bir fırsat sunuyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.

FATİH ŞAHİN (Ankara) – Yanlış yanlışla temizlenmez.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

MHP Grubunun, Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşları tarafından dershanelerin ortaya çıkmasına sebep olan durumların ve dershanelerin kapatılmasının eğitim sisteminde ne gibi problemlere neden olacağının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 9/10/ tarih ve sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun 13 Kasım Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/11/

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/11/ Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Yusuf Halaçoğlu

Kayseri

MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

09 Ekim tarih, sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş olduğumuz Ankara Milletvekili Zühal Topcu ve arkadaşlarının dershanelerin ortaya çıkmasına sebep olan durumların ve dershanelerin kapatılmasının eğitim sisteminde ne gibi problemlere neden olacağının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz Meclis araştırma önergemizin 13/11/ Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Zühal Topcu, Ankara Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ZÜHAL TOPCU (Ankara) -Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dershaneler üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına verdiğimiz araştırma önergesi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, konuya nereden başlayacağımızı gerçekten bilmiyoruz. On bir yıllık süre içerisinde, en fazla üzerinde oynanan konu ve değişikliğe uğrayan, akşam yatılıp sabah önemli değişikliklerle kararlar alınan konu eğitim konusu olmaktadır. Özellikle, baktığımızda, eğitim sistemindeki sorunların da gittikçe kar topu gibi büyüdüğünü artık hepimiz de biliyoruz yani bunu, artık iktidar partisinin kendi milletvekilleri ve bakanları da biliyor; özellikle belirtmek istiyoruz. Çünkü, baktığımızda, şimdiye kadar, özellikle eğitim konusunda, ağzı olan herkesin konuştuğunu görebiliyoruz; herkes her konuda ahkâm kesiyor ve önemli açıklamalarda bulunuluyor.

Ankara Burun Estetiği

Yara Bakımı : Yaraya su değer mi ?

Halkımızda yaygın olarak yaraya su değme­değirme korkusu var maalesef. Oysa ki su hariç her tür sıvı, bitki, ekmek, diş macunu ve aklınıza gelen herhengi bir nesnenin uygulanmasında sakınca görülmemektedir.

Estetik ameliyatlar, tıbbi ameliyatlar ve yaralanmalar sonrası yaraya su değebilir mi, banyo yapmak ne zaman uygun ? Elbette tüm yaralar yerine, tipine, özelliklerine göre büyük farklılıklar taşımaktadır ancak su sanıldığı kadar zararlı bir madde değil yaralar için.

Eğer estetik ameliyat sonrasında deri uç uca gelecek şekilde kapatıldıysa, yani açıkta sadece çizgi şeklinde bir kesi yeri var ise, yara alanını 24 saat korumak yeterlidir. Çoğu kez bu kesi hattı bir pansuman malzemesi ile kapatılır ve bu süre zarfında kapalı kalması istenir.

Niçin 24 saat ? Çünkü bu süre boyunca tamir mekanizmaları ile doku kendini onarır ve dış ortam ile iç yara ortamı arasında izolasyon sağlanır. Artık yara açık izlenebilecektir. Dikiş uçları dışarıda olabilir, bunları çok kurcalamadan ılık bir çeşme suyu ile yara alanları temizlenebilir. Vazelin veya benzeri yağlı bir pomat kabuklanmayı ve gerginliği azaltacaktır.

Normal sabunlar alkali pH&#;lı olma eğilimlidir. Yara alanına pH dengeli sabunların kullanılması daha uygundur. Bebe sabunları ve şampuanları tercih edilebilir, özel pH dengeli sabunlar da çeşitli markalar altında satışa sunulmuş durumdadır.

Bazı yaralar yüzeyel derisi olmadan izlenip günler veya haftalar içerisinde yavaş yavaş kapanacak natürdedir. Bu yaralar daha hassas takip ve pansuman gerektirebilirler. Bu yaralara belli süreler su değmesi istenmeyebilir. Bu tip yaralar için doktorunuzun tavsiyelerini dinleyiniz lütfen.

Su değdirmemek gereksiz yara atıklarının birikimine ve mikroorganizma üremesine yol açarak yaraya zarar bile verebilir. Estetik veya tıbbi yaraların iltihaplanması aslında sonradan yaraya bulaşan mikroplarla değil, ameliyat esnasında vücuda giren ve hatta derideki kişinin kendi mikroplarıyla oluşmaktadır. Bu bulaşım kaçınılmazdır. Vücudun bu mikropları yenmesi gerekir.

Sağlıklı günler&#;

üzerinde 21 Aralık   /  Yara İzleri  

Burun karıştırmanın psikolojisi

Yanıt: Saygın tıp dergisi 'Journal of Clinical Psychiatry'nin Şubat sayısında yer alan, ABD'de Wisconsin'de yaşayan yetişkin kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, burun karıştıranlar yaptıklarından dolayı suçluluk ya da dışlanmışlık hissetmiyorlar. Makale ayrıca bu alışkanlığın evrensel olduğunu söylüyor.

Aynı dergi, yılında Hindistan'da bir grup yetişkin üzerinde yürütülen başka bir çalışmaya da yer verildiğini, buna göre burun karıştırma sıklığının ortalama olarak günde dört sefer olduğunu yazıyor. Ancak bu davranışın hastalık haline gelmesi için bunun kompulsif (bastırılması güç bir duygunun etkisiyle yapılan) bir nitelik kazanması gerekir.

Kompulsif burun karıştırma tıp dilinde 'Rhinotillexomania' olarak bilinir. Bu hastalık burun kanamasına (epistaksis) veya nasal septal perforation'a (burun deliklerini ayıran duvarın delinmesi) yol açabilir.

Kompulsif burun karıştırmanın nedeni henüz tam olarak bilinmiyor fakat aşırı durumlarda psikiyatrik bir hastalığın belirtisi olabilir. Wisconsin çalışmasında, bir kişinin burun deliklerini günde iki saat karıştırdığını ortaya çıkartmış.

Infection Control and Hospital Epidemiology isimli tıp dergisinde yer alan Hollandalı bilim insanlarının yürüttüğü bir araştırmanın sonuçlarına göre burun karıştırmanın sıklığı, burunda 'Stafilokok Aureus' isimli bakterinin varlığı ile ilişkilidir. Bu bakteri insanların %25'i tarafından taşınır. Ancak bakterinin kötü bir şekli 'et yiyen' enfeksiyonlara dönüşebilir.

Tomografi Çekilen Kişi Radyasyon Yayar Mı? İlaçlı Tomografi Çekilen Kişiye Yaklaşılır Mı ve Vücuttaki Radyasyon Nasıl Atılır?

Tomografi çekilen kişi radyasyon yayar mı, günümüzde uzmanlarca kanıtlanmıştır. Uzmanlar, tomografi sonrası radyasyon ışınlarının çevreye de nüfuz ettiğini belirtmiş ve tomografi sonrası radyasyon alan kişiye yaklaşılır mı sorusunu da cevaplamıştır. Sadece BT değil, bunun yanında ilaçlı tomografi çekilen kişi radyasyon yayar mı konusu da uzmanların ele aldığı bir diğer konu olmuştur. Bütün bu işlemlerin sonrasında vücut için tehlike oluşturan radyasyon nasıl atılır sorusu cevabını arayan bir diğer sağlık konusudur.

Tomografi Nedir?

Sık kullanılan ve etkili tedavi yöntemlerinden biri olan tomografi: Yunaca dilim, kesim anlamına gelen Tomos sözcüğünden ve kayıt altına almak, yazmak anlamında kullanılan Graphein kelimelerinden oluşur. Bugün tıpta kullanılan tomografi kavramı da bu tanıma yakındır: radyoloji uzmanı ya da radyoloji teknisyeni tarafından vücut bölgesinin kesitini röntgenle filmini çekme ve ayrıntılı inceleme işidir. Tomografi sonrasında insan vücudu zararlı X-ışınlarına maruz kalırken, tomografi sonrası radyasyon alan kişiye yaklaşılır mı konusu da tıpta ve günlük yaşamda merak konusudur.

Tomografi Çekilen Kişi Radyasyon Yayar Mı?

Tomografiye giren ya da teşhis için tomografi yöntemi kullanılan hastalarda radyasyon kaçınılmaz olmaktadır. Bazen daha yoğun bir görüntüleme sağlayabilmek için de ilaçlı tomografi yapılmaktadır. Alınan doz miktarına bağlı olarak bilgisayarlı tomografi sonrası radyasyon alan kişin yanında durulur mu ya da ilaçlı tomografi çekilen kişiye yaklaşılır mı konuları, sağlık çalışanları ve hasta yakınlarında endişe oluşturduğu için bilimsel araştırmalara da konu olmuştur.

Radyasyon Alan Kişiye Yaklaşılır Mı?

Bilimsel araştırmalara göre bilgisayarlı tomografi çekiminde kullanılan x-ışınları, radyasyon fiziği yasalarına göre bu ışınların bir kısmı sistemden ve hastadan çevreye yayılır. Tomografi sonrası x-ışınları sadece hasta üzerinde nüfuz etmeyip çevreye de saçılan zararlı x- ışınları hastanın yakınındaki insanlara da ulaşarak çeşitli zararlar verebilmektedir. Bu yüzden radyasyondan kaynaklanan radyasyon dozunun belirlenmesi hasta, hasta yakınları ve sağlık çalışanları için son derece önemlidir. X-ışınları sadece hastaya değil yakın çevresindeki tüm kişilere de dolaylı olarak zarar verebilmektedir. Bu nedenlerden ötürü tomografi çektiren kişilerle temas konusunda dikkatli olunmalı ve elden gediğince mesafeli durulmalıdır.

İlaçlı Tomografi Nedir, İlaçlı Tomografi Çekilen Kişiye Yaklaşılır Mı?

Bilgisayarlı tomografinin yanında ilaçlı tomografi yöntemi de vardır. İlaçlı tomografide hastaya enjeksiyon, lavman(kontrast maddenin rektumdan vücuda yerleştirilmesi )ya da oral yollarla ilaç verilir. İlaçlı tomografi, vücudun daha iyi görünebilmesi için eenine kesit görüntüleri çekilirken, özellikle yoğun bölgelerde daha rahat görüntülenme sağlanması ve tedavinin etkili olabilmesi için kullanılan bir yöntemdir. Kullanılan kontrast madde sayesinde tüm vücudun, özellikle de damar yolları görüntülemesi bilgisayarlı tomografiye göre daha çok belirgin olmaktadır. BT ya da ilaçlı tomografi her durumda istenen yöntemler değildir. Bununla birlikte, gerekli görüldüğü durumlarda doktor tarafından bu testlerin yaptırılması istenebilir.

İlaçlı tomografide de bilgisayarlı tomografide olduğu gibi tahmin edilen en büyük risk,

vücudu tarama esnasında yayılan radyasyon oranıdır. Ancak ilaçlı tomografide yeni nesil bilgisayarlı tomografi sayesinde çevreye yayılan radyasyon oldukça azdır. Ancak yine de büyük risk grubunda bulunan hamileler ve emziren anneler için önerilmemektedir. bunun yanında de ilaçlı tomografi çekilen kişiye karşı dikkatli olunmalı ve olduğunca radyasyon bölgelerinden uzak durulmalıdır.

Vücuttaki Radyasyon Nasıl Atılır?

BT sonrası ya da ilaçlı tomografi sonrası vücuda nüfuz eden radyasyon maddelerinin ve X-ışınlarının vücuttan atılması gerekir. Vücutta belirli bir ömrü olan radyoaktif maddeler bir süre sonra doğal yollar olan idrarla ve bağırsaklarla vücuttan atılmaktadır. Tüketilen bazı besinler de vücuttaki radyoaktif maddelerin atılmasına yardımcı olarak süreci hızlandırabilir. İlaç tüketiminden kaçınan kişiler, özellikle doğal antibiyotik olan sebzelerden faydalanmalıdır. Bunlar özellikle sarımsak, soğandır.

Bu sebzelerin yanında meyve olarak üzüm, çilek, portakal meyveleri ve yeşil çay tüketebilirler.

Bitkisel besinlerin yanında bulunduğumuz ortamda kaktüs de besleyebiliriz. Kaktüs radyasyona karşı doğal bir kalkan gibidir. Kaktüs bitkisini özellikle radyasyon riski yüksek yerlerde bulundurabiliriz. Bunların yanında hemen hemen her teknolojik alette bir miktar radyasyon olduğu için kaktüse evlerimizde de yer vermekte büyük fayda vardır. Gerek beslenmemize dikkat ederek gerekse kaktüs gibi basit önlemler alarak radyasyona karşı korunabiliriz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır