(MAZİ FİİLİN KESİN OLUMSUZ HALİ)
Muzâri fiilin başına لَمْ takısı getirilip, fiilin son harfinin cezim yapılmasıyla gerçekleşir. Fiilin manasını mâzîde (geçmişte) olumsuz yapar. Bir işin şu ana kadar olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını belirtir. Muzârinin başına getirilen bu edatla fiilde üç değişiklik olur:
a) Anlamı olumsuz olur. Bu olumsuzluk kalıcıdır ve bozulması beklenmez.
b) Sonu meczûm (cezimli) olur.
c) Muzâriden yapıldığı halde mâzî manası verir:
يَكْتُبُ | yazıyor | لَمْ يَكْتُبْ | yazmadı |
يَفْتَحُ | açıyor | لَمْ يَفْتَحْ | açmadı |
يَذْهَبُ | gidiyor | لَمْ يَذْهَبْ | gitmedi |
Tesniye ve cemilerde cahd-ı mutlak; sona eklenen nunların (ن) kaldırılması ile olur. Düşen nun yerine bir elif getirilir:
يَكْتُبُونَ | yazıyorlar | لَمْ يَكْتُبُوا | yazmadılar |
Müfred müennes muhâtabadaki ( ن ) harfi de kalkar.
تَكْتُبِينَ | yazıyorsun | لَمْ تَكْتُبِي | yazmadın |
Cemi müennes ( ن ) ları olduğu gibi kalır.
يَكْتُبْنَ | yazıyorlar | لَمْ يَكْتُبْنَ | yazmadılar |
Cezimli muzâriden harf-i tarife geçiş kesre ile yapılır:
لَمْ أَكْتُبِ الْواَجِبَ | Ödevi yazmadım | لَمْ يَلْعَبِ الْكُرَةَ | Top oynamadı |
F كَتَبَ ماَ şimdi yazmadığınıلَمْ يَكْتُبْ , geçmişte yazmadığını ifade eder. ماَ dan daha ziyade لَمْ kullanılışı yaygındır.
Cahd-ı Mutlak Sigasının Çekim Tablosu |
| |||
Cemi | Müsennâ | Müfred |
| |
لَمْ يَكْتُبُوا | لَمْ يَكْتُبَا | لَمْ يَكْتُبْ | Gâib | |
Onlar yazmadı | O ikisi yazmadı | O yazmadı |
| |
لَمْ يَكْتُبْنَ | لَمْ تَكْتُبَا | لَمْ تَكْتُبْ | Gâibe | |
لَمْ تَكْتُبُوا | لَمْ تَكْتُبَا | لَمْ تَكْتُبْ | Muhatap | ||
Sizler yazmadınız | İkiniz yazmadınız | Sen yazmadın |
| ||
لَمْ تَكْتُبْنَ | لَمْ تَكْتُبَا | لَمْ تَكْتُبِي | Muhâtaba | ||
لَمْ نَكْتُبْ | لَمْ نَكْتُبْ | لَمْ أَكْتُبْ | Mütekellim | |||
Biz yazmadık | İkimiz yazmadık | Ben yazmadım |
| |||
Cümle Örnekleri:
هَلْ نَفَعَ الْماَلُ صاَحِبَهُ ؟ | Mal sahibine fayda verdi mi? |
لاَ ، اَلْماَلُ لَمْ يَنْفَعْ صاَحِبَهُ. | Hayır, mal sahibine fayda vermedi. |
لَمْ أَذْهَبْ أَمْسِ إِلَى الْمَدْرَسَةِ. | Dün okula gitmedim. |
هَلْ نَجَحَ الشاَّباَّنِ فِي حَياَتِهِماَ؟ | İki genç hayatlarında başarılı oldu mu? |
لاَ ، اَلشاَّباَّنِ لَمْ يَنْجَحاَ فِي حَياَتِهِماَ. | Hayır, iki genç hayatlarında başarılı olmadı. |
هَلْ فَشِلَ الْمُجْتَهِدُونَ فِي عَمَلِهِمْ ؟ | Çalışkanlar işlerinde başarısız oldu mu? |
لاَ ، ألْمُجْتَهِدُونَ لَمْ يَفْشَلُوا فِي عَمَلِهِمْ. | Hayır, çalışkanlar işlerinde başarısız olmadı. |
أَنْتُمْ لَمْ تَذْهَبُوا أَمْسِ إِلَى الْحَدِيقَةِ. | Siz dün bahçeye gitmediniz. |
أَنْتِ لَمْ تَغْسِلِي مَلاَبِسَكِ. | Sen elbiselerini yıkamadın. |
أَ لَمْ تَسْمَعُوا الْخُطْبَةَ ؟ | Hutbeyi işitmediniz mi? |
لَمْ يَذْهَبِ الْوَلَدُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ لِأَنَّهُ[1] مَرِيضٌ. | Çocuk okula gitmedi çünkü o hastadır. |
طَرَقْتُ الْباَبَ كَثِيراً وَ لَكِنْ لَمْ يَفْتَحْهُ أَحَدٌ. | Kapıyı çok çaldım fakat onu kimse açmadı. |
أَنْتُمْ لَمْ تَقْرَأُوا كُلَّ الْقِصَّةِ. | Siz bütün kıssayı okumadınız. |
لَمْ يَكْتُبِ الْواَجِبَ فِي الصَّفِّ. | Ödevi sınıfta yazmadı. |
Cahd-ı mutlakların meçhûlü: Fiil-i muzârilerin meçhûlleri gibidir. Başına yine لَمْ gelir. Cemi müennesler hariç nunlar düşer.
يَكْتُبُ | yazıyor → | لَمْ يُكْتَبْ | yazılmadı | ||
يَفْتَحُ | açıyor → | لَمْ يُفْتَحْ | açılmadı | ||
لَمْ يُكْتَبُوا إلى الْمَدْرَسَةِ صَبَاحاً. | Sabahleyin okula yazılmadılar. | ||||
هَلْ شَرِبَتِ الْأُمُّ الدَّواَءَ ؟ | Anne ilacı içti mi? | ||||
لاَ ، لَمْ يُشْرَبِ الدَّواَءُ. | Hayır, ilaç içilmedi. | ||||
&&&&&&&&&&
(Bozulabilir olumsuzluk)
Muzâri fiilin başına cahd-ı mutlak takısı olan لَمْ yerine (لَمَّاَ) getirilince; muzâri fiili cezmeder, mâzîye götürür, geçmiş zamandan şu ana kadar olumsuz yapar. Ancak bu olumsuzluk konuşma anından itibaren bozulabilir. Türkçe’ye “hiç ya da henüz ...medi, ..madı” şeklinde çevrilir.
لَمْ يَكْتُبْ | yazmadı | لَماَّ يَكْتُبْ | (şimdiye kadar) hiç yazmadı. |
لَمْ يَفْتَحْ | açmadı | لَماَّ يَفْتَحْ | henüz açmadı |
لَمْ يَذْهَبْ | gitmedi | لَماَّ يَذْهَبْ | henüz gitmedi |
Cahd-ı müstağrak’ın meçhûlu de cahd-ı mutlak gibi yapılır:
لَمْ يُكْتَبْ | yazılmadı | لَمَّا يُكْتَبْ | henüz yazılmadı |
Çekim tablosu aynen cahd-ı mutlak gibidir.
Cümle Örnekleri:
لَماَّ يَرْجِعْ واَلِدِي مِنَ السَّفَرِ. | Babam henüz seferden dönmedi. |
أَخَذْتُ الْكِتاَبَ وَ لَماَّ أَقْرَأْهُ. | Kitabı aldım ve henüz onu okumadım. |
سَرَقَ اللِّصُّ الدَّراَهِمَ وَ لَماَّ يَصْرِفْهاَ. | Hırsız dirhemleri çaldı ve henüz onları harcamadı. |
بَنَى الْأَمِيرُ قَصْراً وَ لَماَّ يَسْكُنْهُ. | Emir bir saray yaptı henüz ona oturmadı. |
لَماَّ يَنْزِلِ الثَّلْجُ. | Henüz kar yağmadı. |
لَماَّ يَعْمَلُوا فِي الْمَصْنَعِ. | Henüz fabrikada çalışmadılar. |
لَماَّ يَعْمَلْنَ فِي الْمَصْنَعِ. | Henüz fabrikada çalışmadılar (müe.) . |
لَماَّ تَعْمَلاَ فِي الْمَصْنَعِ. | İkiniz henüz fabrikada çalışmadınız. |
اَلْوَلَداَنِ لَماَّ يَلْعَباَ فِي الْحَدِيقَةِ. | İki çocuk henüz bahçede oynamadı. |
اَلْبِنْتاَنِ لَماَّ تَلْعَباَ فِي الْحَدِيقَةِ. | İki kız henüz bahçede oynamadı. |
Not: (لَماَّ) edatı fiil-i mâzînin önüne geldiği takdirde ...dığı zaman, ..diği zaman, ..dığında, ..diğinde manası verir:
لَماَّ رَجَعَ مِنَ الْمَدْرَسَةِ يَأْكُلُ طَعاَمَهُ. | Okuldan döndüğü zaman yemeğini yer. |
لَماَّ حَضَرَ إِلَى الْبَيْتِ يَكْتُبُ دَرْسَهُ. | Eve geldiği zaman dersini yazar. |
لَماَّ لَعِبُوا فِي الْحَدِيقَةِ يَفْرَحُونَ. | Bahçede oynadıkları zaman sevinirler. |
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
CAHD-I MUTLAK VE CAHD-I MÜSTAĞRAK İLE İLGİLİ AYETLER
1- لََمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَ لاَ جَانٌّ.
Harfu nefy ve cezm | Fiil-i muzâri meczûm | Fâil | Zarfu mekan | Harfu nefy Harfu atıf | Ma’tûf | |
| (هُنَّ) mef’ûl | Ma’tufun aleyh |
|
| ||
(55/RAHMÂN. 74.) Bunlara, onlardan önce ne bir insan ne bir cin dokunmadı.
طَمَثَ يَطْمِثُ | dokunmak, el sürmek, cinsi temasta bulunmak | |||||
إِنسٌ | insan | جَانٌّ | cin | قَبْلَهُمْ | onlardan önce | |
2- أَ لَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ …
(9/TEVBE, 78). Allah’ın onların sırrını da fısıltılarını da biliyor (olduğunu hâlâ) bil(e)mediler mi?
اَلسِّرُّ | sır, gizlilik | اَلنَّجْوَى | fısıldama, sır verme, fısıltı |
أَنَّ اللّهَ | İnne’nin hemzesinin harekesinin başta gelirse esre, ortada gelirse üstün olduğunu kendisinden sonraki ismi mansûb yaptığını ve ortada gelen أَنَّ nin yan cümleciği asıl fiile bağlamada …dığı manasını verdiğini hatırlayınız. |
3- أَ لَمْ يَعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَأَنَّ اللّهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ.
(9/TEVBE, 104). Allah’ın, kullarından tevbeyi kabul edeceğini, sadakaları alacağını (geri çevirmeyeceğini) ve Allah’ın tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden olduğunu bil(e)mediler mi?
قَبِلَ يَقْبَلُ قَبُولاً | kabul etmek, isteyerek almak, (ayetteki manası: razı olup bağışlamak) | ||||
اَلتَّوْبَةُ | tövbe | عَبْدٌ ج عَبِيدٌ عِباَدٌ | kul, köle | ||
اَلصَّدَقَةُ ج اَلصَّدَقَاتُ | sadakalar | اَلتَّوَّابُ | mağfireti çok olan | ||
4- … لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلاَدِ.
(89/FECR, . Ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.
مِثْلُهَا | onun benzeri | اَلْبَلَدُ ج اَلْبِلَادُ | memleket, ülke |
5- أَ لَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا¯وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا.
(78/NEBE, 6, 7). Biz yeryüzünü bir beşik (döşek), dağları da (birer) kazık yapmadık mı?
جَعَلَ يَجْعَلُ جَعْلاً | yaptı, kıldı | اَلْوَتِدُ ج اَلْأَوْتَادُ | kazık | اَلْمِهاَدُ | beşik, yatak, döşek |
6-أَ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِ، وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ.
(90/BELED, . Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?
عَيْنٌ | göz |
|
|
| ||||
عَيْنَيْنِ | iki göz (Tesniye mef’ûl durumunda olduğu için üstün hali olan يْنِ ile gelmiş) | |||||||
لِسَانٌ | bir dil | شَفَةٌ | dudak | شَفَتَيْنِ | iki dudak |
| ||
7-أَ لَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ .
(94/İNŞİRAH, 1). Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
شَرَحَ يَشْرَحُ شَرْحاً | açmak, genişletmek, yarmak | اَلصَّدْرُ ج اَلصُّدُورُ | göğüs |
8-أَ لَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ.
105/FİL, 2.Onların tuzaklarını (kötü planlarını) boşa çıkarmadı mı?
كَيْدٌ | hile, tuzak, kötü plan | تَضْلِيلٌ | boşa çıkarma, saptırma (masdar) |
9- … أَ لَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ.
(2/BAKARA, 106). …Allah’ın her şeye kadir olduğunu bil(e)medin mi?
قَدِيرٌ | kudret, büyük gücü sonsuz (olan Allah) |
10- … وَ لَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ …
Câr mecrûr | Fâil | F. muzâri meczûm | Nefy ve cezm harfi |
(49/HUCURAT, 14). …Henüz iman kalplerinize girmedi…
11-وَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ وَ إِنَّا بِهِ كَافِرُونَ.
(إِنَّ)nin haberi câr-mecr. | Te’kit ve nasb h. | At.h. | Hab. | Müb | Fâil Fiil | Fâil | Fiil+mef | Zaman zarfı | |
|
| (ا) (إِنَّ) nin ismi |
|
|
|
|
| ||
(43/ZUHRUF, 30). (Fakat) kendilerine hak gelince: “Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz” dediler.
جَاءَ يَجِيءُ جَيْئاً | gelmek | سِحْرٌ | sihir, büyü |
كَافِرٌ ج كَافِرُونَ | tanımayan, (hakkı) örten, kâfir, inkarcı. (قاَلَ) fiilinden sonra iki nokta üst üste gibi kabul edilip ardından gelenin (ma’kûl’ul-kavl) yeni bir cümle olduğunu hatırlayınız.
|
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
? ALIŞTIRMALAR ?
1. Aşağıdaki fiillerin cahd-ı mutlak ve cahd-ı müstağraklarını manalarıyla beraber çekiniz.(Cevaplar için üzerine tıklayınız)
يَشْرَبُ - يَجْلِسُ - يَدْخُلُ - يَذْهَبُ - يَشْكُرُ - يَنْصُرُ - يَفْتَحُ
2. Aşağıdaki fiillerin gramer bakımından ne olduklarını manalarıyla birlikte söyleyiniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)
ما شَرِبَ - لَمْ يَشْرَبْ - لَمْ يَنْصُرْنَ - سَوْفَ تَقْتُلُ - لَمْ نَعْلَمْ - لاَ تَدْخُلاَنِ - لَمَّا يَذْهَبَا
3. Aşağıdaki cümleleri tercüme ediniz. (Cevaplar için üzerine tıklayınız)
لَمْ أَقْرَأِ الْقِصَّةَ – لَمْ أَغْسِلِ الْمَلاَبِسَ - لَمْ أَشْرَبِ الْعَصيِرَ - لَمْ آكُلِ الْبُرْتُقاَلَ – لَمْ يَحْضُرِ الْمُدِيرُ- لَمْ يَذْكُرِ اسْمَهُ – أَ لَمْ تَسْمَعْنَ الْخُطْبَةَ ؟ - أَنْتِ لَمْ تَسْمَعِي – لِماَذاَ لَمْ تَكْتُبْنَ الْواَجِبَ – أَنْتَ لَمْ تَقْرَأْ كُلَّ الْقِصَّةِ – ذَهَبَ طاَهِرٌ إِلَى الدُّكاَّنِ وَ لَماَّ يَرْجِعْ - لَمْ يَرْجِعْ صَدِيقِي فَلَماَّ نَسْمَعْ أَخْباَرَهُ – لَماَّ تَعْمَلُوا فِي الْمَصْنَعِ - تَأَخَّرَ[2] واَلِدُكَ فِي الْمَكْتَبِ[3] وَ لَمْ يَحْضُرْ إِلَى الْمَنْزِلِ ، ماَذاَ تَفْعَلُ؟
4. Yukarıda verilen cahd-ı mutlak ve müstağrak ile ilgili ayetleri defterinize yazıp meallerine bakarak Arapça’sını söyleyinceye kadar çalışınız.
&&&&&&&&&&
(GAİB FİİLİN EMİR YAPILMASI)
Muzâri fiilin başına لِ takısı getirilip son harfi cezm yapılır. Cemi müennes ن u hariç diğer ن lar düşer.
Cem | Müsennâ | Müfred |
| |
لِيَكْتُبُوا | لِيَكْتُبَا | لِيَكْتُبْ | Gâib | |
لِيَكْتُبْنَ | لِتَكْتُبَا | لِتَكْتُبْ | Gâibe | |
(Onlar) yazsınlar | (O ikisi) yazsın | O yazsın |
| |
*Emr-i gâibin başına ثُمَّ – وَ – فَ harflerinden biri gelirse lâm harfi cezimli okunur ve bu harflerle beraber tek hece olarak söylenir:
ثُمَّ لْيَكْتُبُوا | sonra yazsınlar | وَلْيَكْتُبْ | ve yazsın |
فَلْيَكْتُبْ | bunun üzerine, (hemen, akabinde) yazsın |
*Meçhûl yapılışı, cahd-ı mutlak’ın meçhûl yapılışı gibidir. Yalnız başına (لَمْ) yerine (لِ) getirilir:
لِيُكْتَبْ | yazılsın |
لِيُكْتَبْنَ | yazılsınlar (müe) |
فَلْيُكْتَبْ | bunun üzerine, (hemen, akabinde) yazılsın |
وَلْيُكْتَبُوا | ve yazılsınlar |
*Bazen mütekellim birinci şahıs çoğul kipinin başına da emir lâmı getirilerek emir kipi yapılmaktadır. Bu takdirde teşvik ifade eder:
لِنَكْتُبْ yazalım لِنَذْهَبْ gidelim وَلْنَسْأَلْ soralım
Cümle Örnekleri:
يَلْعَبُ خاَلِدٌ - لِيَلْعَبْ خاَلِدٌ. | Halit oynuyor - Halit oynasın. |
لَمْ يَكْتُبْ أَحْمَدُ الدَّرْسَ فَلْيَكْتُبْهُ. | Ahmet dersi yazmadı hemen yazsın. |
لَمْ تَكْتُبْ خَدِيجَةُ دَرْسَهاَ. | Hatice dersini yazmadı. |
لَمْ يَذْهَبْ صاَدِقٌ إِلَى الْمَدْرَسَةِ فَلْيَذْهَبْ. | Sadık okula gitmedi hemen gitsin. |
لِتَحْفَظْ نَفْسَهاَ. | O (müe) kendini korusun. |
لِيَكْتُبُوا وَظِيفَتَهُمْ. | Vazifelerini yazsınlar. |
لِيَقْرَأْنَ الْأَخْباَرَ فِي الْجَرِيدَةِ وَلْيَفْهَمْنَهاَ. | Gazetedeki haberleri okusunlar ve onları anlasınlar. |
لِنَلْعَبْ كُرَةَ الْقَدَمِ غَداً. | Yarın futbol oynayalım. |
لِنَقْرَأْ هَذاَ الْكِتاَبَ لِأَنَّهُ مُفِيدٌ. | Bu kitabı okuyalım çünkü faydalıdır. |
لِيَفْتَحْ عَلِيٌّ الناَّفِذَةَ. | Ali pencereyi açsın. |
لِتُفْتَحِ النَّواَفِذُ. | Pencereler açılsın. |
EMR-İ GAİB İLE İLGİLİ AYETLER
1-فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلاً وَلْيَبْكُوا كَثِيرًا …
(9/TEVBE, 82) Artık (kazanmakta olduklarının cezası olarak) az gülsünler, çok ağlasınlar.
ضَحِكَ يَضْحَكُ ضِحْكاً | gülmek | بَكَى يَبْكِي بُكاَءاً | ağlamak |
2-فَلاَ يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ …
(36/YÂSÎN, 76). Onların sözleri seni üzmesin..
حَزَنَ يَحْزُنُ حُزْناً | gamda, hüzünde bırakmak, üzmek | قَوْلٌ | söz | |
لاَ يَحْزُنْكَ | seni üzmesin.(Emr-i gâib’in olumsuzu bir sonraki konuda görüleceği gibi لِ yerine لاَ getirmekle yapılır. Fiilin sonu gene meczûmdur (cezimlidir). Aşağıdaki 5 numaralı ayet de böyledir). | |||
3-وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ ماَ قَدَّمَتْ لِغَدٍ …
(59/HAŞR, 18). Ve (her) nefis, yarın için ne takdim ettiğine baksın…
نَظَرَ يَنْظُرُ نَظْراً | bakmak, görmek | قَدَّمَ يُقَدِّمُ تَقْدِيماً | takdim etti, önceden gönderdi, sundu | ||
ماَ | ne, şey (ortada gelen ماَ “ne” ve “şey” manasına gelir. Bir kelime sonrasıyla birlikte “..takdim ettiği şeye baksın” da denebilir). |
| |||
4- … بِفَضْلِ اللَّهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذَلِكَ فَلْيَفْرَحُوا …
(10/YUNUS, 58). (De ki:)Allah’ın lutfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler..
فَضْلٌ | iyilik, hayır, lutuf | فَرِحَ يَفْرَحُ فَراَحاً | sevinmek, şımarmak |
ذَلِكَ | bu, o (mebnî, yani harekesi değişmeyen kelime olup harf-i cerle harekesinin değişmediğini hatırlayınız.) |
5- … وَلاَ تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ …
(24/NÛR, 2)… Allah’ın dininde (hükümlerini uygularken) o ikisi (zina eden iki kişi) hakkında sizi acıma almasın (acıyacağınız tutmasın)…
رَأْفَةٌ | şefkat, acıma, şiddetli merhamet |
فِي دِينِ اللَّهِ | Allah’ın dininde (iki ismin yanyana gelmesinden oluşan isim tamlamasında iki isimden birinci kelimede (önce gelende) ne harf-i tarif ne de sonunda tenvin bulunur. Tercümede ikinci kelimeden başlanarak, yani sondan başa çevrilir. Çok yakında işlenecektir.) |
6-لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ.
(37/SAFFAT, 61). Çalışanlar bunun gibisi için (böylesi bir kurtuluş için) çalışsın.
لِمِثْلِ هَذَا | bunun gibisi için (isim tamlaması) | عَامِلٌ ج عَامِلُونَ | çalışan |
7-فَلْيَنْظُرِ الْإِنسَانُ إِلَى طَعَامِهِ.
(80/ABESE, 24). İnsan yediğine bir baksın..
8- فَلْيَنْظُرِ الْإِنسَانُ مِمَّ خُلِقَ.
|
| Meçhûl mâzî f. | (مِنْ) Harfi cer | Fâil | muzâri meczûm |
|
|
| (ماَ) İsmü istifham | (لِ) lâmü’lemr |
(86/TÂRIK, 5). İnsan neden yaratıldığına bir baksın.
خَلَقَ يَخْلُقُ | yarattı | مِمَّ= مِنْ + ماَ | neden. (ماَ) nın elifi kendinden önce cer geldiği için düşmüştür. |
&&&&&&&&&&
(MUHATAP FİİLİN EMİR YAPILMASI)
Muzâri fiilin muhatap sîgasının başındaki muzâri harfi kaldırılır. Muzaraat harfi atıldıktan sonra kalan ilk harf cezimli değilse başa birşey getirilmez. Ama kalan ilk harf cezimli ise okuyabilmek için başına bir hemze getirilir. Bu hemze fiilin orta harfinin harekesine göre harekelenir. Üç harfli fiilin orta harfi ötreli ise emir fiilinin başına ötreli hemze (أُ), üç harfli fiilin orta harfinin harekesi üstün ya da esre ise emir fiilinin başına esreli hemze (إِ) eklenir. Fetha ile harekeleme yoktur. Sonu da cezim yapılır: Örnekler:
يَكْتُبُ | Yazıyor | اُكْتُبْ | yaz | ||||||
يَنْصُرُ | yardım ediyor | اُنْصُرْ | yardım et | ||||||
يَفْتَحُ | Açıyor | اِفْتَحْ | aç | ||||||
يَضْرِبُ |
CAHD-I MUTLAK
(MAZİ FİİLİN KESİN OLUMSUZ HALİ)
Muzâri fiilin başına لَمْ takısı getirilip, fiilin son harfinin cezim yapılmasıyla gerçekleşir. Fiilin manasını mâzîde (geçmişte) olumsuz yapar. Bir işin şu ana kadar olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını belirtir. Muzârinin başına getirilen bu edatla fiilde üç değişiklik olur:
a) Anlamı olumsuz olur. Bu olumsuzluk kalıcıdır ve bozulması beklenmez.
b) Sonu meczûm (cezimli) olur.
c) Muzâriden yapıldığı halde mâzî manası verir:
يَكْتُبُ | yazıyor | لَمْ يَكْتُبْ | yazmadı |
يَفْتَحُ | açıyor | لَمْ يَفْتَحْ | açmadı |
يَذْهَبُ | gidiyor | لَمْ يَذْهَبْ | gitmedi |
Tesniye ve cemilerde cahd-ı mutlak; sona eklenen nunların (ن) kaldırılması ile olur. Düşen nun yerine bir elif getirilir:
يَكْتُبُونَ | yazıyorlar | لَمْ يَكْتُبُوا | yazmadılar |
Müfred müennes muhâtabadaki ( ن ) harfi de kalkar.
تَكْتُبِينَ | yazıyorsun | لَمْ تَكْتُبِي | yazmadın |
Cemi müennes ( ن ) ları olduğu gibi kalır.
يَكْتُبْنَ | yazıyorlar | لَمْ يَكْتُبْنَ | yazmadılar |
Cezimli muzâriden harf-i tarife geçiş kesre ile yapılır:
لَمْ أَكْتُبِ الْواَجِبَ | Ödevi yazmadım | لَمْ يَلْعَبِ الْكُرَةَ | Top oynamadı |
F كَتَبَ ماَ şimdi yazmadığınıلَمْ يَكْتُبْ , geçmişte yazmadığını ifade eder. ماَ dan daha ziyade لَمْ kullanılışı yaygındır.
Cahd-ı Mutlak Sigasının Çekim Tablosu | ||||
Cemi | Müsennâ | Müfred | ||
لَمْ يَكْتُبُوا | لَمْ يَكْتُبَا | لَمْ يَكْتُبْ | Gâib | |
Onlar yazmadı | O ikisi yazmadı | O yazmadı | ||
لَمْ يَكْتُبْنَ | لَمْ تَكْتُبَا | لَمْ تَكْتُبْ | Gâibe | |
لَمْ تَكْتُبُوا | لَمْ تَكْتُبَا | لَمْ تَكْتُبْ | Muhatap | ||
Sizler yazmadınız | İkiniz yazmadınız | Sen yazmadın | |||
لَمْ تَكْتُبْنَ | لَمْ تَكْتُبَا | لَمْ تَكْتُبِي | Muhâtaba | ||
لَمْ نَكْتُبْ | لَمْ نَكْتُبْ | لَمْ أَكْتُبْ | Mütekellim | |||
Biz yazmadık | İkimiz yazmadık | Ben yazmadım | ||||
Cümle Örnekleri:
هَلْ نَفَعَ الْماَلُ صاَحِبَهُ ؟ | Mal sahibine fayda verdi mi? |
لاَ ، اَلْماَلُ لَمْ يَنْفَعْ صاَحِبَهُ. | Hayır, mal sahibine fayda vermedi. |
لَمْ أَذْهَبْ أَمْسِ إِلَى الْمَدْرَسَةِ. | Dün okula gitmedim. |
هَلْ نَجَحَ الشاَّباَّنِ فِي حَياَتِهِماَ؟ | İki genç hayatlarında başarılı oldu mu? |
لاَ ، اَلشاَّباَّنِ لَمْ يَنْجَحاَ فِي حَياَتِهِماَ. | Hayır, iki genç hayatlarında başarılı olmadı. |
هَلْ فَشِلَ الْمُجْتَهِدُونَ فِي عَمَلِهِمْ ؟ | Çalışkanlar işlerinde başarısız oldu mu? |
لاَ ، ألْمُجْتَهِدُونَ لَمْ يَفْشَلُوا فِي عَمَلِهِمْ. | Hayır, çalışkanlar işlerinde başarısız olmadı. |
أَنْتُمْ لَمْ تَذْهَبُوا أَمْسِ إِلَى الْحَدِيقَةِ. | Siz dün bahçeye gitmediniz. |
أَنْتِ لَمْ تَغْسِلِي مَلاَبِسَكِ. | Sen elbiselerini yıkamadın. |
أَ لَمْ تَسْمَعُوا الْخُطْبَةَ ؟ | Hutbeyi işitmediniz mi? |
لَمْ يَذْهَبِ الْوَلَدُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ لِأَنَّهُ([1]) مَرِيضٌ. | Çocuk okula gitmedi çünkü o hastadır. |
طَرَقْتُ الْباَبَ كَثِيراً وَ لَكِنْ لَمْ يَفْتَحْهُ أَحَدٌ. | Kapıyı çok çaldım fakat onu kimse açmadı. |
أَنْتُمْ لَمْ تَقْرَأُوا كُلَّ الْقِصَّةِ. | Siz bütün kıssayı okumadınız. |
لَمْ يَكْتُبِ الْواَجِبَ فِي الصَّفِّ. | Ödevi sınıfta yazmadı. |
Cahd-ı mutlakların meçhûlü: Fiil-i muzârilerin meçhûlleri gibidir. Başına yine لَمْ gelir. Cemi müennesler hariç nunlar düşer.
يَكْتُبُ | yazıyor → | لَمْ يُكْتَبْ | yazılmadı | ||
يَفْتَحُ | açıyor → | لَمْ يُفْتَحْ | açılmadı | ||
لَمْ يُكْتَبُوا إلى الْمَدْرَسَةِ صَبَاحاً. | Sabahleyin okula yazılmadılar. | ||||
هَلْ شَرِبَتِ الْأُمُّ الدَّواَءَ ؟ | Anne ilacı içti mi? | ||||
لاَ ، لَمْ يُشْرَبِ الدَّواَءُ. | Hayır, ilaç içilmedi. |
هُمْ لَمْ يَبْـقَوْا 3
(Hum lem yebkav)
Onlar kalmadılar (erkek)
هُمَا لَمْ يَبْـقَيَا 2
(Humâ lem yebkayâ)
O ikisi kalmadı (erkek)
هُوَ لَمْ يَبْـقَ 1
(Huve lem yebka)
O kalmadı (erkek)
Gâib
(erkek)
هُنَّ لَمْ يَبْـقَيْنَ 6
(Hunne lem yebkayne)
Onlar kalmadılar (bayan)
هُمَا لَمْ تَبْـقَيَا 5
(Humâ lem tebkayâ)
O ikisi kalmadı (bayan)
هِيَ لَمْ تَبْـقَ 4
(Hiye lem tebka)
O kalmadı (bayan)
Gâibe (bayan)
أَنْتُمْ لَمْ تَبْـقَوْا 9
(Entum lem tebkav)
Siz kalmadınız (erkek)
أَنْتُمَا لَمْ تَبْـقَيَا 8
(Entumâ lem tebkayâ)
İkiniz kalmadınız (erkek)
أَنْتَ لَمْ تَبْـقَ 7
(Ente lem tebka)
Sen kalmadın (erkek)
Muhatab
(erkek)
أَنْتُنَّ لَمْ تَبْـقَيْنَ 12
(Entunne lem tebkayne)
Siz kalmadınız (bayan)
أَنْتُمَا لَمْ تَبْـقَيَا 11
(Entumâ lem tebkayâ)
İkiniz kalmadınız (bayan)
أَنْتِ لَمْ تَبْـقَيْ 10
(Enti lem tebkay)
Sen kalmadın (bayan)
Muhataba (bayan)
نَحْنُ لَمْ نَبْـقَ 15
(Nahnu lem nebka)
Biz kalmadık
نَحْنُ لَمْ نَبْـقَ 14
(Nahnu lem nebka)
Biz ikimiz kalmadık
أَنَا لَمْ أَبْـقَ 13
(Ene lem ebka)
Ben kalmadım
Nefsi mütekellim
(cinsiyet farkı yok)