cem mumcu uğur mumcu / Cem Mumcu Kimdir? - En Sevilen ve En Çok Satan Kitapları

Cem Mumcu Uğur Mumcu

cem mumcu uğur mumcu

Yazar, ressam, psikoterapist, ‘Can Manay’ sanılan Cem Mumcu: Gerçeklik kadar seksi hiçbir şey yoktur

Haberin Devamı

Yazar, ressam, psikoterapist, ‘Can Manay’ sanılan Cem Mumcu: Gerçeklik kadar seksi hiçbir şey yoktur

SIFIR EMPATİ, YOĞUN HOYRATLIK

Sosyal medya, ilişkileri nasıl etkiledi?

- Şöyle bir örnekle anlatmaya çalışayım: Ben küçükken okullar başlamadan babamla gider, bana gömlek bakardık. Beğenip beğenmediğimi sorardı, sonra da kumaşına dokunurdu. Çünkü ben çocuğum, terleyeceğim. Kırışacak mı, ter tutacak mı? Hatta cebinden kibrit çıkarıp bir ipini yakardı ki, naylonlu mu değil mi anlasın. Yani eskiden hayata bakarken, duyularımızın hepsini kullanıyorduk. Koklamak, ellemek, dokunmak gibi. Şimdi artık bir garip görsel dünyada yaşıyoruz ve sadece gözümüzü kullanıyoruz. Adeta diğer duyularını yitirmeye başladığımız bir dönem. Dolayısıyla meseleye böyle bakınca, birbirimizi görmek ve göstermek dışında bir şeyimiz kalmıyor. Her şey de çirkinleşmeye başlıyor tabii. Sosyal medyayı büyük oranda olumsuz kullandığımızı söyleyebilirim...

Mesela?

- Birbirimize yüz yüze yapamadığımız şeyleri orada çok rahat yapıyoruz. Çok hoyrat bir dil var, Twitter’da, Instagram’da. Yapma abi, karşında biri var, bir insan o! Ama işte yüz yüze olmamak da cesaret veriyor. Kırılmasını görmeyeceğiz nasıl olsa diye o kadar rahat incitebiliyoruz ki, hep bir aşağılama. Bir ‘hahaha kültürü’ var şimdi, herkes birbiriyle dalga geçiyor. Twitter’da veya WhatsApp’ta hep böyle yazılıyor: Hahaha. Bir dur ya! Sıfır empati, yoğun hoyratlık! Bir de genç bir adam sevgili istiyor, billboard’da Photoshop’lu birini görüyor, Instagram’da da öyle... Öyle birini istiyor ama gerçek hayatta öyle biri yok. Selülit ne kadar seksi bir şeydir anlatamadım ben bu insanlara. Kıl dibi, kıl kökü iyidir, güzeldir. Gerçeklik kadar seksi hiçbir şey yoktur. Gerçekliktir seksi olan! Karizmatik olan da hakikattir...

Yazar, ressam, psikoterapist, ‘Can Manay’ sanılan Cem Mumcu: Gerçeklik kadar seksi hiçbir şey yoktur

CAN MANAY KARAKTERİ CEM MUMCU MU?

Sana nasıl hitap etmemi istersin? Cem Mumcu mu diyeyim, Can Manay mı?

- Aman Allah korusun!

Ama ortalık yıkılıyor, ‘Fi’deki Can Manay sen mişsin diye...

- Tabii ki değilim! Can Manay karakteriyle alakam yok. Fakat aksi gibi, sanki oymuşum, her şey eşzamanlı yaşanıyormuş gibi o kadar çok insan soru soruyor ki ben de hayret ediyorum. Mesela bir arkadaşım için “Duru o mu?” diye sordular!

Peki bütün bu tesadüfleri nasıl açıklıyorsun? İsim benzerliği, Can Manay-Cem Mumcu, ikisinin de psikoterapi merkezi var, ikisi de televizyon programı yapıyor, yaşadıkları yerler, kılık kıyafetleri, tarzı, benzerliği, estetik merakları...

- Valla ne denir ki, açıklayamıyorum. Çok da umurumda değil. Kişiliğimizin alakası yok. Dışarıdan biraz sert, uyuz filan görünüyor olabilirim. Belki tanımayanlar öyle zannediyordur. Ama tanıdıktan sonra hiç öyle biri değilim. Devamlı “O sen misin?” denmesi hoşuma gitmiyor.

Ama Can Manay seksi ve kadınlar onu baş tacı ediyor...

- Valla o konuda bir eksiğim yok!

‘Fi’nin yazarı Azra Kohen danışanın ya da arkadaşın mı?

- Hiç tanımıyorum.

Yazar, ressam, psikoterapist, ‘Can Manay’ sanılan Cem Mumcu: Gerçeklik kadar seksi hiçbir şey yoktur

Senden etkilenmiş olamaz mı?

- Tamamen speküle etmiş olurum. Bilmiyorum. Senin de saydığın gibi bazı benzerlikler var ama kişiliğimizin alakası yok. Ama eski bir sevgilim “Tanımayanların dışarıdan seni böyle görme ihtimalleri yüksek” dedi. Fakat benim kişilik özelliklerim gerçekten farklı, çok daha şefkatli biriyim bir kere. Hesaplı değilim, çok rahatım. O bana göre çok kasık bir kişilik.

Peki sen bir psikiyatr olarak Can Manay’a bakınca nasıl değerlendiriyorsun?

- Ben diziyi mesleğim açısından izlemedim. Milletin sürekli “Sen o musun?” demesi yüzünden izledim. Ama çok beğendim. Türkiye’de izlenebilir dizi sayısı benim gözümde az. Bu onlardan birisi olmuş; yazanı, çizeni, çekeni, oynayanı tebrik ediyorum. Bir dahaki sezon da izleyeceğim. Gayet de iyi iş olmuş. Muhtemelen internetin özgürlüğü de yansımış...Ama öyle psikiyatr olmaz!

Neden?

- Eleştirmek için söylemiyorum. Bir dizi karakterinin gerçeğe uyması gerekmiyor. Mesela hastalarıyla ilgili bilgiyi, asistanından alıyor. Terapötik ilişkide bir başkasıyla bilgi paylaşmayız. İyi bir psikiyatr modeli değil. Ama enteresan bir kişilik. Karakter derinliğinin olması çok iyi bir şey. Eski Türk filmlerinde mesela karakter ya iyidir ya kötü. Hulusi Kentmen iyidir, Lale Belkıs kötü. Oysa yavaşyavaş bunu kırmaya başladık. Gerçek hayatta insanların hem iyi tarafları var, hem kötü. Can Manay da öyle. Duru karakteri de. Sadece iyi, güzel ve seksi değil. Bayağı hırslarını, eksiklerini de görebiliyoruz. İşte o zaman karakterler gerçekçi oluyor.

Yazar, ressam, psikoterapist, ‘Can Manay’ sanılan Cem Mumcu: Gerçeklik kadar seksi hiçbir şey yokturSenin estetik merakın Can Manay kadar güçlü mü?

- Biraz fazla benimki! Hatta bu yüzden biraz şımarık ve ukala bulunabilirim. Gösterişli değilim, “Evimde şuyum da olsun buyum da” türünde bir adam değilim, obsesif de değilim ama evet estetik merakım güçlü. Biraz arogan bile bulabilirsin. Bilmem ne bardağı yoksa o içkiyi içmekten, o çayı içmekten vazgeçebilirim mesela.

Takıntı mı bu?

- Hayır, “Yoksa içmem, içmezsem de ölürüm!” demiyorum. Ama tercihim böyle. Mesela ben çok güzel menemen yapar, gazete kâğıdının üzerinde servis ederim. Bir bakkalın önüne arabamı çekip, bakkaldan peynir kestirip, domates, salatalık, zeytin yiyebilirim. Bu konseptler de bana estetik gelir. Estetik demek, ille de zengin zevkler filan değil yani...

Çirkin bir kadınla birlikte olabilir misin?

- Neye göre çirkin? Bana göre çirkinse olamam ama herkesin çok çirkin dediği, bana çok güzel gelen bir kadınla birlikte olurum! Mesela gerçek bir köy evi estetiktir benim gözümde. Gerçek bir köy evinde, bir köylü kadın gözleme yapıyor, bu sahne benim için çok estetik. Ama İstiklal Caddesi’nde, köylü bir kadını vitrine yerleştirip orada gözleme yaptırdığında bana göre zevksiz o! Benim için samimiyet ve sahicilik önemli...

Sen Can Manay gibi, kafana koyduğunu elde edebilmek için “Her şey mubah” der misin?

- Allah göstermesin! Böyle bir insan ne olmak isterim ne de kimsenin olmasını isterim. Kötü bir insan demektir o. Daha doğrusu, kötü bir insanın tariflerinden biri.

DİKKAT ET! BEN İNSANIM KIRILABİLİRİM

Bu dönem sana danışanlar en çok neden şikâyet ediyorlar?

- Ağır mutsuzluk. Depresyondan bahsetmiyorum, ağır mutsuzluk ve ağır güvensizlik var.

Yarına güvensizlik mi?

- Her şeye. İlişkilere, geleceğe, insanlara, sokağa. Maddi manevi ağır mutsuzluk, güvensizlik, hoyratlık ve bencillik. İnsanın, neredeyse, yaşamını sürdürebilmesi için gerekli en temel unsurların sallantıda olduğunu hissediyor herkes...

Siyası iklim, ruhlarımızı halı gibi örtüyor mu?

- Bu siyasi iklim, sosyal iklim bir sürü şeyi değiştiriyor. Türkiye’deki suçlara bir bak. Eskiden Amerika’nın kırsalında filan olabilecek suçları görüyoruz her gün. “O, onu kesti, 4 yaşındaki çocuğuyla bilmem ne yaptı!” Bunlar olmazdı bu ülkede...

Bunlar vardı da biz bilmiyorduk, sosyal medyayla yayıldı ve görünür mü oldu?

- Hayır yoktu. Ben 10 yıl Bakırköy’de çalışmış adamım. Adli Tıp’ta da çalıştım, en ağır suçları bilirim. Bunlar yeni ve çok acayip. İnsanlar çok öfkeli, çok hoyrat, çok bencil. Aşırı bir bencilleşme var, hepimize yayıldı. Çünkü korkuyoruz, korktukça bencilleşiyoruz! Etik vardı, şimdi etik de sallantıda. Herkes çok mutsuz ve gergin. Umutsuz bir beklemede gibi. Ben hep sorarım: “Kaygı mı üzüntü mü? Hangisini alırsınız?” diye.

Yazar, ressam, psikoterapist, ‘Can Manay’ sanılan Cem Mumcu: Gerçeklik kadar seksi hiçbir şey yoktur

Nasıl yani?

- Diyelim ki baban yoğun bakımda. 6 ay boyunca. Öldü ölecek. Bir sen gidiyorsun, bir kardeşin gidiyor. Sen evleneceksin, erteliyorsun çünkü baban ölüm döşeğinde. En sonunda ölüyor. Öldüğünde hissettiğin nedir? Yastır. Üzüntüdür. Ama bitti... Ondan evvelki, o tarifsiz bekleme hali ve belirsizlik hali ise kaygı.

Biz de ülke olarak sürekli kaygıdayız... Öyle mi?

- Aynen. Ve bu korkunç bir şey!

Kutuplaşma, sıkıntılar, ileriyi görememek, yarını kestirememe... Bunlar mı kaygıya yol açıyor?

- Hepsi ve dahası. Tümüyle içinde olduğumuz iklim. Bir de hoyrat bir dil var, hoyrat bir hal var. Hepimiz birbirimize hoyratlaştık! Çok acımasız olduk, birbirimizi kırar olduk. Oysa, ben insanım, dikkat et kırılabilirim! Ama artık bunun da bir önemi kalmadı. Bu hoyratlığı çok tehlikeli buluyorum.

Peki antidepresan kullanımı ne durumda?

- Çok fazla ilaç veren biri değilim. Bu tür durumlarda ilaç vermeyi de önermem. Çünkü ‘depresif tablo’ demem buna. Bu, gerçek. Şöyle bir şey de var: “Kaygılanmayın! Kaygılanacak bir şey yok!” Bu yorumlar da saçma. Şu an bu binada deprem olsa “Korkma!” mı diyeceğim sana? Böyle salaklık olur mu? Kork tabii. Ortada deprem yoksa ve sürekli kaygı duyuyorsan bu bir problemdir. Ama kaygı duyulacak şeyler var bu ülkede. Dolayısıyla gerçeklikle baş etmenin yolu, salakça mutluluk değildir. Kaygılarını dile getirmektir.

Bu dönemin çözümü olarak “Kendi küçük dünyanızda yaşayın, sevdiklerinize sarılın, tutku duyduğunuz şeyi yapın, müzik dinleyin, kitaplar okuyun...” deniyor.

- Bunlar da işin parçasıdır. Bunları yapmayalım, bütün bu kaygılar hayatımızı işgal etsin demiyorum ama yokmuş gibi de davranmayalım. “Odanın içine bir tane kaplan girdi ve biz tutkularımıza tutunalım!” Yok öyle bir şey. Tekamül, gelişmek hakikatten geçer. Bak gerçek bile demiyorum, hakikat diyorum. Hakikatin içinde üzüntü varsa, kayıp varsa yaşayacaksın. Sevgiliden mi ayrıldın? Adam gibi üzül...

AŞKTAN KORKUYORUZ

Aşk ne durumda? Cinsellik ne durumda?

- Bütün bunlar da, onların pençesinde zaten. Viktoryen dönemde insanlar, cinsellikten çok korkmuşlar. Yasaklıymış. Şimdi de aşktan korkuyoruz. Çünkü aşk, narsistik kabuğumuza vuruyor. Birine ihtiyaç duyma hali aşk. Birinden eksik kalamama hali. O biri olmadan yapamama hali. Onun kaybından korkma hali. Aşkı bir zaaf gibi görmeye başladık. Korkunç bir yere gidiyoruz.

#Ayşe Arman#HÜRRİYET#Yazarlar

LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi

Yazarın Tüm Yazıları

Cem Mumcu ırz düşmanı mı?

“Beni  bir tek sen anladın
Sen de yanlış anladın”
Dün Mustafa Topaloğlu canlı yayında konuşurken, aklıma bu cümleler geldi. Nedense?
Topaloğlu  11 çocuklu bir ailenin oğlu.
Baba Hopalı, anne Trabzonlu.
Topaloğlu, “Küçükken koyunlarla, kuzularla uğraşırdım. Yoğun ve zor bir hayatım oldu. O zaman tek bir hayalim vardı” deyince tabii ki sordum;
“Neydi o hayal?”
Bir gün İstanbul’a gidip insanlara kendimi anlatmak istiyordum.
Karşınızdaki Mustafa Topaloğlu olunca gülüyorsunuz tabii.
Peki sizce kendini yeterince anlatabildi mi?
Sanmıyorum.
Şöhreti sürdürmek pahasına uydurduğu “uzaylı” olma numarası hayatının bir parçası haline gelmiş. Önce işi ciddiye almış, ardından arz-talep meselesi, ne isteniyorsa, onu vermiş. Bir süre kendisiyle dalgasını geçmiş, şimdi ise hani yarattığı hikayeye inanır derler ya… Zaman zaman “Acaba uzaylı mıyım” diye düşündüğü oluyormuş. Şaka bir yana, bazen ben de uzaylı mıyım diye düşünüyorum, size olmuyor mu?
Yani eğer etrafımda yaşananlar, duyduklarımız gördüklerimiz normalse…
Doğru olanı buysa…
Ben bu dünyadan olmamalıyım.
Örneğin en son Ergenekon zanlısı Muzaffer Tekin’in bürosunda bulunan el bombalarının açıklamasını duyduğumda aynı hisse kapıldım.
Tekin diyor ki onlar bomba değil, kalem kutusu!
Yanlış okumadınız.
Eski bombaları kalem kutusu olarak kullanmayı seviyormuş.
Ofisinde içi boşaltılmış iki bombayı kalem koymak için kullanıyormuş.
Bir başka örneğim daha var. Psikiyatrist Cem Mumcu’nun canlı yanında Mazhar Alanson’a “Ben sizin karınıza aşığım” dediğini okuyunca “Yuh” dedim.
Kim uzaylı ben mi Cem Mumcu mu?
Dün gece geç vakitte Saba söz konusu programı tekrar yayınlayınca bu sefer “Kim edepsiz acaba” diye düşündüm. Cem Mumcu gazetelerde ırz düşmanı gibi gösterilmişti. Hani başkasının karısına sarkan cinsten…
Peki acaba Cem Mumcu’yu ırz düşmanı gibi gösteren normalse, o yayından sadece bu anlaşıldıysa, doğalı bu şekilde bir anlayışsa, ben uzaylıyım herhalde.
Cem Mumcu da uzaya kaçmak istemiştir herhalde.
Onun gibi sakin bir adamı bile çileden çıkardılarsa…
Bence haberi yazanların acilen ondan bir randevuya ihtiyacı var.

NE ÖĞRENDİM?
Bazılarına ne kadar ilgi itina gösterirseniz gösterin, karşılık gelmez.
Hatta ilgi ve itina artıkça kibir fazlalaşır

balçiç[email protected]

Cem Mumcu

cemmumcu-portre

Cem Mumcu 26 Aralık 1966′da Akçaabat’ta dünyaya geldi, çok erken yaşta okumaya ve yazmaya başladı. Hayatı çocukluğundan itibaren kitap ve edebiyatın etrafında dönüp durdu. Tıp Fakültesini bitirdiğinde kendisini “çuvala tıkılmış gibi” hissetti. “Çuvaldaki delik” dediği psikiyatriden başını dışarı uzattı. 10 yıllık ihtisasını Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tamamladı. Türkiye’nin en tanınmış ve başarılı psikiyatristlerinden biri olan Cem Mumcu, Analitik Yönelimli Varoluşçu Psikoterapi yöntemini uygulamaktadır. Psikiyatri üzerine yaptığı bilimsel araştırmalar, artistik yaratıcılık ve duygudurum üzerine yoğunlaşmıştır. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 3 yıl boyunca Artistik Yaratıcılık ve Sanat Psikolojisi dersi vermiştir. Türkiye’nin en büyük şirketlerine iletişim üzerine eğitimler veren, etkileşim gruplarını yöneten Cem Mumcu, TED’in Türkiye’de gerçekleştirdiği ilk organizasyon olan TedxReset’in konuşmacılarından biri olmuştur. Psikiyatristliğinin yanında yazarlığı ve yayıncılığıyla da tanınan Cem Mumcu, 1997 yılında Okuyan Us yayınevini kurdu. Okuyan Us, 15 yıldır yayıncılığa devam ediyor ve yenilikleriyle ses getiriyor.

Cem Mumcu’nun yazarı olduğu 17 (Binbir İnsan Masalları 1-139, Karmakarışık Sarmaşık, Üçüncü Sayfa Güzeli, Muallakta, Arafta ve Düşlerde, Sahici Aşklar Külliyatı, Hassas Ruhlar Terazisi, Hayat Gerçeğe Perde, Makber, Hayat Kırıklığı, Kendine Bakma Kitabı, Başladıysa Biter O Yüzden Güzel, Desen mi Demesen mi, Terapi Şeysi, Edebiyatta Demans, OKB ve Depresyon, Kadın ve Depresyon, Yaşlılık ve Depresyon) editörlüğünü yaptığı 6 kitabı (Türkiye’nin Çıplak Tarihi, Bakırköy Akıl Hastanesinin Gizli Tarihi, Cinsel Öyküler, Deli Öyküler, Kahramanlar Kitabı, Artrit ve Sanat) ve yayımladığı 3 dergi (Artimento, Şizofreni ve Sanat, Pendulum) bulunmaktadır. Makber kitabı bugüne dek Macaristan’da, Arnavutluk’da, Romanya’da, Bulgaristan’da ve İngiltere’de yayımlanmıştır, İtalya’da da önümüzdeki aylarda yayımlanacaktır. Şiir, öykü, roman, deneme ve eleştiri türlerinde eserler üretmiştir Cem Mumcu. Hiçbir ödüle eser göndermemiştir. Doruktakiler 2004 Öykü Yazarı ödülü kendisine verilmiştir. Yazarlık yaptığı gazete ve yayınlar arasında; Milliyet, Milliyet Sanat, Vatan Gazetesi, Radikal Kitap, Varlık, Tempo, İstanbul Life, Kitap-lık, Evrensel Kültür, Cumhuriyet Dergi ve Bilim ve Gelecek bulunmaktadır. Televizyonda ise bugüne kadar yer aldığı iki kavramsal program; Kısa Devre ve Kime Göre Neye Göre programları kaliteleri ve içerikleriyle ses getirmiştir.

www.cemmumcu.com

Cem Mumcu’nun Diğer Dillere Çevrilen Kitapları

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır