cengiz aytmatov beyaz gemi kısa özet / Beyaz Gemi (Roman Özeti) – Cengiz Aytmatov - Türk Dili ve Edebiyatı

Cengiz Aytmatov Beyaz Gemi Kısa Özet

cengiz aytmatov beyaz gemi kısa özet

Beyaz Gemi – Cengiz Aytmatov Eser Özeti

Sizlere bu yazımızda Beyaz Gemi – Cengiz Aytmatov eser özeti hakkında bilgi vereceğiz. Eserin özeti, konusu, ana karakterleri hakkında merak ettiğiniz bir çok sorunun cevabını yazımızda bulabilirsiniz…

Beyaz Gemi – Cengiz Aytmatov

ROMANIN KONUSU:

Roman, San-Taş Vadisi’nde etrafındaki beş-altı insanla yaşamak zorunda olan, dedesinden başka seveni olmayan, gerçek hayatında mutsuz olan fakat hayal dünyasında mutlu olmaya çalışan bir çocuğun psikolojisini konu almakyadır.

ROMANIN ANA KARAKTERLERİ:

Çocuk:Millî değerlerinden ve özünden uzaklaştırılmış, masum çocukları simgelemektedir. Romanda adı söylenmez, sekiz yaşında, anne ve babası tarafından terk edilmiş, dedesiyle yaşayan hayalperest bir çocuk olarak anlatılır.

Mümin Dede:Çevresinde ‘Hamarat Mümin, olarak ta­nınır. Romanın kahramanı olan çocuğun dedesidir. Aşırı de­recede yardımsever, iyi yürekli, sabırlı, yumuşak, minyon tip­li yaşlıca bir adamdır.

Orazkul:Çirkin, kaba saba, menfaatperest, içkiye aşırı derecede düşkün, aşırı derecede kötü bir insandır. Mümin’in kızı Bekey ile evlidir. Çocukları olmadığı için her şeye lanet eder ve kısır karısını her gün döver.

Bekey Hala:Orozkul’un karısı ve Mümin Dede’nin kızıdır. Çocuğu olmadığı için sarhoş kocasından hep dayak yer. Bu yüzden çatık kaşlı, asık suratlı ve sinirli bir yapısı vardır.

Seydahmet: Orman koruyucularından üçüncüsüdür. (Diğer ikisi Orozkul ve Mümin Dede.) Tembel, neşeli, ruhsuz, sıradan bîr insandır.

Gül cemal: Seydahmet’in karışıdır.

Nine: Mümin Dede’nin sonradan evlendiği, ikinci karı­şıdır. Tersi yüzü belli olmayan, otoriter, bazen neşeli bazen si­nirli olan, maddiyata bağlı bir kadındır.

Kulubeg:Maral Ana’nın soyundan geldiği bilincinde olan kamyoncu. Çocuğun rüyalarındaki beklenen kahraman. Orazkul’dan intikam alacak kişi. Her ne kadar Maral Ana’yı kurtarmak için yetişememişse de yazar tarafından bir gün geleceği söylenerek sembolleştirilip kahramanlaştırılan yeni nesil, gençlik ve kahramanlığın karakteri.

ÖZET:

Çocuk San-Yaş Vadisi’nde dedesi, üvey ninesi, Orozkul, Bekey hala, Seydahmet, Gülcemal ve köpeği Beltek ile berabar yaşamaktadır. Vadide sadece üç ev vardır. İlk evde dedesi ve üvey ninesi ile çocuk;ikincide Mümin dedenin büyük kızı Bekey hala ile kocası korucubaşı Orozkul; üçüncüde ise tembel işçi Seydahmet ile karısı Gülcemal ve küçük kızları yaşamaktadırlar.Çocuk bu küçük dünyada mutlu olmaya çalışmaktadır. Hiç arkadaşı yoktur ve okula henüz başlamamıştır. En büyük zevkleri dedesinin kendisine dere kıyısında yaptığı gölette yüzmek; “Deve, Kurt, Eyer ve Tank” isimlerini verdiği kayalarıyla konuşmak; dedesinden masal dinlemek ve dağa çıkıp dedesinin dürbünüyle kasabaya, Isık Göl’e ve San-Taş Vadisi’ne daha yakından bakmaktır. Her akşam eline dürbününü alıp, dağ başına çıkar ve Isık Göl’de ancak beş-altı dakika görünüp kaybolan beyaz gemiye bakar.

Annesi ve babası onu çok küçük yaşlarda terketmişlerdir. Annesi şehirde kendine yeni bir yaşam kurmuştur. Çocuk babsının beyaz geminin kaptanı olduğuna, bir gün başı insan başı olan bir balık olup beyaz gemiye kadar yüzeceğine ve babasıyla konuşacağına inanmaktadır. Dedesi çok iyi kalpli, çalışkan,köse bir insandır. Çevresindekiler ona Kıvrak Mümin lakabını takmışlardır. Damadı Orozkul’un yanında çalışır ve onun emirlerini yerine getirir. Orozkul şişman, koca kafalı içki içmeyi çok seven, çabuk sinirlenen bir korucubaşıdır. Mümin’in kızı ve Orozkul’un karısı olan Bekey kısır bir kadındır. Orozkul bunu Bekey’in suçu olarak bilir ve her akşam içip onu döver. Orozkul arada bir arkadaşlarıyla içmeye gider ve sarhoş olunca yanındakilere birer tomruk sözü verir. Tomruğu kesip dağdan indirme, çayın karşısına geçirme ve kamyona yükleme zamanı gelince de verdiği söze pişman olur ama iş işten geçmiştir. Arada bir vadiye şehirden “Maşin Mağaza” denilen içi ıvır zıvır dolu bir araba gelir. Bir gün yine Maşin Mağaza geldiğinde dedesi çocuğa bir okul çantası alır. Ertesi yıl çocuk okula başlar. Çocuk dedesinden masal dinlemeye bayılır. Her akşam artık ezberlediği “Boynuzlu Maral Ana” masalını dinler . Dedesine göre hepsi Boynuzlu Maral Ana’nın soyundan gelmektedirler. Çocuk da buna inanmaktadır. Masala göre maral ana San-Taş Vadisi’ni terketmiştir ama onları sürekli korumaktadır. Mümin çocuğu her gün atıyla okula göyürüp getirmektedir. Okul çok uzaktadır ama hiç geç kalmamıştır.

Çocuk bir gün yol kenarındaki kayalarıyla oynarken San-Taş yakınlarından kuru ot almaya gelen beş-altı kamyonluk bir konvoy görmüştür. Çocuk en öndeki kamyonun peşine takılıp koşmaya başlar. Çocuğu gören şoför durur ve çocukla biraz konuşur. Şoför genç ve yakışıklı biridir. Adı Kulubeg’dir. Çocuğa dedesini tanıdığını, kendisinin de Boynuzlu Maral Ana’nın soyundan geldiğini söyler ve ayrılır.

Ertesi gün Mümin dede ile Orozkul yine dağdan bir ağaç indirirler. Bu sırada uzun zamandan beri ormanda görülmeyen maralları görürler fakat işleri olduğundan onlarla ilgilenemezler. Akşam olmuştur. Dede, Orozkul’a söyleyip çocuğu okuldan almaya gitmek ister fakat Orozkul ağacı indirmeleri gerektiğini söyleyip izin vermez. Tomruğu çaydan geçirirlerken tomruk çayda kayalara takılır. Çıkarmak için çok uğraşırlar ama çıkaramazlar. Dede vaktin çok ilerlediğini farkeder, daha fazla dayanamaz ve daha önce hiç yapmadığı bir şey yapıp Orozkul’dan izin almadan çocuğu almaya gider. Çocuk akşama kadar okulun kapısında dedesini beklemiş ve ağlamaktan gözleri şişmiştir. Dede yolda çocukla öğretmenine rastlar. Çocuğu öğretmeni eve getirmektedir. Dede öğretmenden özür dileyip çocuğu alır ve yola koyulurlar. Çocuk dedesine küsmüştür. Hiç konuşmamaktadır. Dede çocuğun gönlünü almak için Boynuzlu Maral Ana’yı gördüğünü söyler. Çocuk bu habere çok sevinir. Dedesine ormana gitmek için yalvarır fakat akşam olduğu için eve dönerler. Eve geldiklerinde Orozkul’u sabahki olaydan dolayı çok sinirlenmiş bulurlar. Orozkul o gün Bekey halayı yine dövmüştür. Çocuk evin bu durumuna çok üzülür ve yatmaya gider.

O gece müthiş bir dipi çıkar. Gece yarısı Kulubeg ve arkadaşları yolda kaldıkları için Mümin dedenin evine sığınırlar. Kulubeg ve arkadaşlarının gelmesiyle evdeki hava biraz yumuşar. Sabah kamyoncular evden ayrılırlar. Aynı gün Orozkul’un tomruk sözü verdiği arkadaşı tomruğu almak için gelir. Adı Koketay’dır. İri yapılı, esmer biridir. Tomruk ise hala önceki gün bıraktılları yerde çayın içinde beklemektedir. Tomruğu almak için Orozkul, Koketay ve Seydahmet yola koyulurlar. Dede de Orozkul’un kendini affedeceği düşüncesiyle peşlerine takılır. Orozkul kıyıda emirler yağdırırken Mümin dede, Seydahmet ve Koketay tomruğu çıkarmaya çalışmaktadırlar. O sırada çayın karşısında birkaç tane maral görürler ama işlerini bırakamayacaklarından marallarla ilgilenemezler. Biraz uğraştıktan sonra tomruğu çıkarıp kamyona yüklerler.

Çocuk o gün hastadır ve önceki gün akşamdan beri evde yatmaktadır. Akşam üzeri kahkaha sesleriyle uyanır ve bahçeye çıkar . Herkes neşe içindedir ve hepsi de sarhoştur. Dede ise et dolu bir kazanın yanına çökmüş sessizce kazanın altındaki ateşle oynamaktadır. Çocuk hemen dedesinin yanına gider. Ona seslenir fakat dede duymaz. Birkaç defa daha seslenir fakat dede hiç cevap vermez. Çocuk kötü birşeyler olduğu hissine kapılır. Az ilerde Bekey’i, Seydahmet’i,Gülcemal’i ve Koketay’ı görür. Hepsi de yiyip içmekte ve eğlenmektedirler. Çocuk önce neler olduğunu anlamaz. Avlunun dışında henüz kanı kurumamış geyik derisini, bağırsak eşeleyen Beltek’i ve elindeki baltayla Maral Ana’nın boynuzlarını kırmaya çalışan Orozkul’u görünce neler olduğunu tahmin eder. Çocuk bu korkunç manzara karşısında dayanamayıp içeri kaçar ve yorganın altına girip ağlamaya başlar. Bu arada Kulubeg’in gelip onu kurtaracağını ve Orozkul’a haddini bildireceğini hayal etmektedir. Az sonra sofra içeri kurulur. Çocuk hayalinden yine kahkahalarla uyanır. O sırada Seydahmet olanları anlatmaktadır. Çocuğun bir türlü anlam veremediği olaylar şöyle cereyan etmiştir: Tomruğu çıkardıktan sonra Seydahmet ile Mümin dede ormana çalışmaya giderler. Bu arada maralları yine görürler. Seydahmet onları vurmak ister, dede ise buna karşı çıkar. Seydahmet dedeyi dinlemeyip maralların peşine düşer. Dede de Seydahmet’in arkasından gider. Seydahmet maralları vuracaktır ama sarhoş olduğu için nişan alamaz ve tüfeği dedeye verip maralları vurması gerektiğini, vurmazlarsa kaçıracaklarını ve Orozkul’un dedeyi affetmeyeceğini söyleyip dedeyi kandırır. Dede ise maralları vurursa Orozkul’un onu affedeceğini ve herşeyin düzeleceğini düşünerek marallardan birini istemeye istemeye vurur.

Çocuk bunları duyunca çıldıracakmış gibi olur ve dışarı kaçar.Dedesini yerde toz toprak içinde yatarken bulur. Ona birkaç defa yine seslenir ama dede yine duymaz. Olanlara dede kendi de inanamamaktadır. Çocuk dedesinden bir tepki alamayınca balık adam olup babasına ulaşacağını düşünerek koşar ve kendini dereye atar. Hızla akan su çocuğu alıp götürür fakat çocuk hiç bir zaman balık olmayacaktır.

Türk Edebiyatı Eser Özetleri

Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov, Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov Eser Özeti

Beyaz Gemi (Roman Özeti) – Cengiz Aytmatov

Beyaz Gemi, Kırgız yazar Cengiz Aytmatov‘un 1970 yılında yayınlanan romanıdır.

Romanın Özeti (Olay Örgüsü):

Çocuk, anne ve babası tarafından terk edilmiş olduğu için dedesi Mümin Dede ve Nine’sinin yanında kalmaktadır. Mümin Dede, damadı Orozkul’un işçisidir. Kızı Bekey’in çocuğu olmadığı için eşi Orozkul tarafından sürekli dövülmektedir. Ormana yakın bir yerde sadece üç ev vardır. Orozkul orman koruma memuru olduğu halde para karşılığında başkasına ağaç vermektedir.

Çocuk, Mümin Dede’sinin kendisine aldığı dürbünle her gün geçen “beyaz gemi”yi izlemektedir. Dedesinin dediğine göre babası burada kaptanmış. Çocuk da dedesinin ona anlattığı masalları “beyaz geminin kaptanı” olan babasına anlatma hayalleri kurmaktadır. Evlerinin penceresinden dedesiyle izledikleri ceylanların içinde Maral Ana adında efsanevi ceylan da vardır. Mümin Dede, bir gün Orozkul’un baskısı ve komşusu Seydahmet’in telkiniyle kutsal saydığı Maral Ana’yı vurur. Evlerine getirip kazana atarlar. Çocuk Maral Ana’nın kafasını ve kazanlarda pişen etleri görünce dedesinin bunu yaptığına inanamaz ve ondan soğur. Dedesini ilk kez sarhoş olarak görür. Ölü geyiğin yanında ölü gibi donmuş bir vaziyette duran dedesinden kaçarak uzaklaşır. Hayalinde olduğu gibi, balık olup yüzerek babasının gemisine gitmek için kendisini ırmağın sularına bırakır.

Roman küçük bir çocuğun soğuk savaş yıllarındaki dramını anlatmaktadır.

Kişiler: Çocuk, Mümin Dede, Orozkul, Bekey Hala, Seydahmet, Kulubeg, Gülcemal, Nine …

Mekan: San Taş Vadisi, Işık Göl, Yenisey.

Sovyet Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un sevilen eseri Beyaz Gemi özeti ve kitap alıntıları

Sovyet Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un sevilen eseri Beyaz Gemi özeti ve kitap alıntıları

BEYAZ GEMİ KISA ÖZET

Cengiz Aytmatov Beyaz Gemi Özet

Sovyet Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un sevilen eseri Beyaz Gemi, 1973 yılında basılmıştır. Eserde çocuk kalbinin saflığı temel alınmıştır. Kitabın baş karakterinin çocuk olması, özellikle o yıllarda oldukça önem taşımaktadır.
Aytmatov’un diğer eserleri gibi Beyaz Gemi’de de hayatın içindeki gerçeklikler ustaca işlenmiştir. Anne ve babası tarafından terk edilen küçük çocuk, sadece üç evin bulunduğu bir vadide, dedesi, üvey ninesi, Orozkul, Bekey hala, Seydahmet, Gülcemal ve köpeği Beltek ile berabar yaşamaktadır.
Üç evli bu küçük dünyada mutlu olmaya çalışan küçük çocuk henüz okula gitmemektedir ve hiç arkadaşı olmadığı için yalnız büyümektedir. Fakat çocuk kendisine zevk veren ve onu mutlu eden şeyleri keşfetmekte ve bunu sevmektedir.
En büyük zevklerinden biri, dedesinin kendisine dere kıyısında yaptığı gölette yüzmek; “Deve, Kurt, Tank ve Eyer” isimlerini verdiği kayalarıyla konuşup; dedesinin kendisine anlattığı masalları dinlemektir. En sevdiği masal ise her akşam dinlemekten ezberlediği “Boynuzlu Maral Masalı” dır.

Sık sık dağa çıkan ve dedesinin dürbünüyle kasabaya, göle ve vadiye daha yakından bakmayı çok sevmektedir. Her akşam eline dürbününü alıp, dağ başına çıkan çocuk, Isık Göl’de sadece beş-altı dakika kadar görünüp kaybolan beyaz gemiye bakar.
Küçük çocuk, babasının her akşam baktığı beyaz geminin kaptanı olduğunu düşlemekte ve bir gün balık olup o beyaz gemiye kadar yüzüp babasıyla konuşacağına inanmaktadır. Küçük çocuk bir gün yol kenarında oyun oynarken San-Taş yakınlarından kuru ot almaya gelen beş-altı kamyonluk bir konvoy görür. En öndeki kamyonun peşine takılan çocuğu fark eden şoför durup çocukla biraz konuşmaya başlar.
Adı Kulubeg olan genç ve yakışıklı şoför, çocuğa dedesini tanıdığını ve kendisinin de “Boynuzlu Maral Ana” nın soyundan olduğunu söyledikten sonra yoluna devam eder.
Artık okula başlayan çocuğu bir gün dedesi okuldan almaya gitmek ister fakat Orozkul, işleri olduğunu söyleyerek izin vermez. Tomruğu çaydan geçirirlerken tomruk çayda kayalara takılır. Çıkarmak için çok uğraşırlar ama çıkaramazlar. Vaktin çok ilerlediğini fark eden dede, daha fazla dayanamayıp hiç yapmadığı bir şey yaparak Orozkul’ dan izin almadan çocuğu almaya gider.

Akşama kadar dedesinin gelmesini bekleyen ve ağlamaktan gözleri şişen çocuk, dedesine küser. Çocuğu öğretmeni eve getirirken yolda karşılaşırlar. Öğretmenden özür dileyerek torununu alan dede yola koyulur. Çocuğun kendisiyle konuşmadığını fark edince gönlünü almak için “Boynuzlu Maral Ana” yı gördüğünü söyler.
Boynuzlu Maral Ana haberine çok sevinen küçük çocuk, ormana gitmek ister fakat akşam olduğu için eve dönmek zorunda kalırlar. Eve geldiklerinde Orozkul’u o günkü olaydan dolayı çok sinirli bulurlar. Orozkul, sinirini her zamanki gibi yine Bekey halayı döverek çıkarmıştır.
Evde olanlara çok üzülen çocuk, yatmaya gider. O gece çıkan şiddetli tipiden dolayı gece yarısı Kulubeg ve arkadaşları yolda kalırlar ve Mümin dedenin evine sığınırlar. Kulubeg ve arkadaşlarının gelmesiyle evdeki hava biraz yumuşar. Sabah kamyoncular evden ayrılırlar. Aynı gün Orozkul’un tomruk sözü verdiği arkadaşı tomruğu almak için gelir. Adı Koketay’dır. İri yapılı, esmer biridir. Tomruk ise hala önceki gün bıraktılları yerde çayın içinde beklemektedir. Tomruğu almak için Orozkul, Koketay ve Seydahmet yola koyulurlar. Dede de Orozkul’un kendini affedeceği düşüncesiyle peşlerine takılır. Orozkul kıyıda emirler yağdırırken Mümin dede, Seydahmet ve Koketay tomruğu çıkarmaya çalışmaktadırlar. O sırada çayın karşısında birkaç tane maral görürler ama işlerini bırakamayacaklarından marallarla ilgilenemezler. Biraz uğraştıktan sonra tomruğu çıkarıp kamyona yüklerler.
O gün hasta olan ve bir önceki akşamdan beri evde yatan çocuk, akşamüzeri kahkaha sesleriyle uyanır. Bahçeye çıkan çocuk herkesin sarhoş ve neşeli olduğunu görür. Et dolu kazanın yanındaki dedesini gören çocuk, hemen yanına gidip ona seslenir. Birkaç kere seslenmesine rağmen dedesi hiç cevap vermez.
Kötü bir şeyler olduğunu hisseden çocuk, az ilerde Bekey, Seydahmet, Gülcemal ve Koketay’ı görür. Hepsi de neşeli bir şekilde yiyip içmekte ve eğlenmektedirler. Çocuk önce neler olduğunu anlamaz. Avlunun dışında henüz kanı kurumamış geyik derisini, bağırsak eşeleyen Beltek’i ve elindeki baltayla Maral Ana’nın boynuzlarını kırmaya çalışan Orozkul’u görünce neler olduğunu tahmin eder.
Neler olduğunu anlayan küçük çocuk, bu korkunç manzaraya dayanamayıp içeri kaçar ve yorganın altında ağlamaya başlar. Bu arada Kulubeg’in gelip onu kurtaracağını ve Orozkul’a haddini bildireceğini hayal etmektedir. Onu hayallerinden uyandıran yine kahkahalar olur.
Çocuk uyandığında Seydahmet o gün olanları anlatmaktadır. Çocuğu üzen bu olay aslında şu şekilde gerçekleşmiştir; o gün çalışma esnasında tomruğu çıkardıktan sonra Seydahmet ile Mümin dede ormana çalışmaya giderler. Bu arada maralları yine görürler.
Seydahmet maralları vurmak ister, dede ise buna karşı çıkar. Seydahmet dedeyi dinlemeyip maralların peşine düşer. Maralların vurulmasını istemeyen dede ise Seydahmet’ in arkasından gider. Seydahmet, çok sarhoş olduğu için nişan alamaz ve tüfeği dedeye verip maralları vurması gerektiğini söyler.
Duruma karşı çıkan dedeye, “maralları vurmazlarsa kaçıracaklarını ve Orozkul’ un dedeyi affetmeyeceğini” söyleyerek onu kandırır. Dede ise maralları vurursa Orozkul ’un onu affedeceğini ve her şeyin düzeleceğini düşünerek istemeye istemeye marallardan birini vurur.
Olayları duyan çocuk, çıldıracak gibi olur ve kendisini dışarı atar. Dedesini yerde toz toprak içinde yatarken bulur. Ona yine birkaç defa seslenir fakat dedesi yine cevap vermez. Dede, olanlara kendi de inanamamaktadır. Çocuk dedesinden bir tepki alamayınca balık adam olup babasına ulaşacağını düşünerek koşar ve kendini dereye atar. Hızla akan su çocuğu alıp götürür fakat çocuk hiç bir zaman balık olmayacaktır…

Cengiz Aytmatov Beyaz Gemi kitap alıntıları;

“Mide beyinden akıllıdır çünkü mide kusmayı bilir, beyin her pisliği yutar…”
“Eğer yıldızlar insan olsa, gökyüzü onlara dar gelir, sığmazlardı.”
“Ama boş yere dememişler: ''Kendi ayıbını örtmek isteyen başkalarının yüzüne kara çalar." diye.”
“Oysa birçokları hastalıktan değil de, kendini daha büyük gösterme ihtirasından ölürlerdi.”

# toprak ana# cengiz aytmatov# beyaz gemi# cengiz aytmatov beyaz gemi özet# cengiz aytmatov beyaz gemi kitap özeti# beyaz gemi özet

ANASAYFAYA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İlginizi Çekebilir

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır