cennet ve cehennem ile ilgili ayet ve hadisler / Cennet ve cehennemle ilgili hadisler nelerdir? | Sorularla İslamiyet

Cennet Ve Cehennem Ile Ilgili Ayet Ve Hadisler

cennet ve cehennem ile ilgili ayet ve hadisler

Cehennem İle İlgili Ayetler Nelerdir?

Kur'an fihristi, Kur'an-ı Kerim'de bulunan ayetlerin konularına göre düzenlenmiş bir indekstir. Bu indeks, Kur'an'da bahsedilen konuların alfabetik bir şekilde sıralandığı ve her konunun hangi ayetlerde geçtiğini belirten bir referans kaynağıdır. Kur'an fihristi, Kur'an okuyucuları için oldukça faydalı bir araçtır ve Kur'an'ın içeriğini daha iyi anlamalarına yardımcı olur.

CEHENNEM Ayetleri Nelerdir?

Cehennem ile ilgili ayetler de bu noktada sık sık araştırılan konulardan birisi olarak öne çıkmaktadır. Kuran-ı Kerim’de Cehennem ile ilgili ayetler yer almaktadır

CEHENNEM İle İlgili Ayetler Nedir?

Al-i İmran Suresi, 12. ayet:

İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o.

Al-i İmran Suresi, 106. ayet:

Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı gün... Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın" (denilir).

Nisa Suresi, 56. ayet:

Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

En'am Suresi, 27. ayet:

Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık."

En'am Suresi, 30. ayet:

Rablerinin karşısında durdurulduklarında onları bir görsen: (Allah:) "Bu, gerçek değil mi?" dedi. Onlar: "Evet, Rabbimiz hakkı için" dediler. (Allah:) "Öyleyse inkar edegeldikleriniz nedeniyle azabı tadın" dedi.

En'am Suresi, 128. ayet:

Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit ettiğin süreye ulaştık." (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir.

Araf Suresi, 38. ayet:

(Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en sonra yer alanlar, en önde gelenler için: "Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten kat kat artırılmış bir azap ver diyecekler. (Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz" diyecek.

Araf Suresi, 39. ayet:

(Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın."

Araf Suresi, 40. ayet:

Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız.

Araf Suresi, 41. ayet:

Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız.

Araf Suresi, 44. ayet:

Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimiz'in vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."

Araf Suresi, 47. ayet:

Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler.

Araf Suresi, 48. ayet:

Burcun üstündeki adamlar, kendilerini yüzlerinden tanıdıkları (ileri gelen birtakım) adamlara seslenerek derler ki: "Ne (güç ve servet) toplamış olmanız, ne büyüklük taslamanız (istikbarınız) size bir yarar sağlamadı."

Araf Suresi, 50. ayet:

Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkar edenlere haram (yasak) kılmıştır."

Araf Suresi, 51. ayet:

Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız.

Enfal Suresi, 36. ayet:

Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar. Sonra bu, onlara yürek acısı olacaktır, sonra bozguna uğratılacaklardır. İnkar edenler sonunda cehenneme sürülüp toplanacaklardır.

Enfal Suresi, 37. ayet:

Bu, Allah'ın murdar olanı temizden ayırt etmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.

Tevbe Suresi, 35. ayet:

Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek).

İbrahim Suresi, 16. ayet:

(Böylesinin) Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir.

İbrahim Suresi, 17. ayet:

Yutkunmaya çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak, ona her yandan ölüm gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azap olacak.

İbrahim Suresi, 44. ayet:

Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?

Hicr Suresi, 43. ayet:

"Ve hiç şüphe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir."

Hicr Suresi, 44. ayet:

Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.

Nahl Suresi, 28. ayet:

Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.

Nahl Suresi, 29. ayet:

Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.

İsra Suresi, 18. ayet:

Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider.

Kehf Suresi, 29. ayet:

Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir.

Kehf Suresi, 99. ayet:

Biz o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sur'a da üfürülmüştür, artık onların tümünü birarada toparlamışız.

Kehf Suresi, 100. ayet:

Ve o gün, cehennemi, inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz.

Kehf Suresi, 102. ayet:

İnkar edenler, Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız.

Meryem Suresi, 75. ayet:

De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir.

Meryem Suresi, 86. ayet:

Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.

Enbiya Suresi, 98. ayet:

Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.

Enbiya Suresi, 100. ayet:

Orda kendileri için, 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orda işitmezler de.

Hac Suresi, 19. ayet:

İşte bunlar çekişen iki gruptur, Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür.

Hac Suresi, 22. ayet:

Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:) "Yakıcı azabı tadın" (denir).

Mü'minun Suresi, 102. ayet:

Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

Mü'minun Suresi, 103. ayet:

Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır.

Mü'minun Suresi, 104. ayet:

Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler.

Mü'minun Suresi, 105. ayet:

Ayetlerim size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz?

Mü'minun Suresi, 106. ayet:

Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz."

Mü'minun Suresi, 107. ayet:

"Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz."

Mü'minun Suresi, 108. ayet:

Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin."

Furkan Suresi, 11. ayet:

Hayır, onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.

Furkan Suresi, 12. ayet:

(Ateş,) Onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler.

Furkan Suresi, 13. ayet:

Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.

Furkan Suresi, 14. ayet:

Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.

Furkan Suresi, 15. ayet:

De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır."

Furkan Suresi, 19. ayet:

"İşte (ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir, ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse, ona büyük bir azap taddırırız."

Furkan Suresi, 22. ayet:

Melekleri görecekleri gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün (melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır, yasak."

Furkan Suresi, 23. ayet:

Onların yaptıkları her işin önüne geçtik, böylece onu savurulmuş toz zerreleri kılıverdik.

Furkan Suresi, 34. ayet:

O yüzükoyun cehenneme doğru sürülüp-toplanacak olanlar; işte onlar, yer bakımından çok kötü, yol bakımından sapmış olanlardır.

Ankebut Suresi, 25. ayet:

(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur."

Rum Suresi, 16. ayet:

Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar.

Secde Suresi, 20. ayet:

Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir.

Fatır Suresi, 36. ayet:

İnkar edenlere gelince, onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne, karar verilir, ki böylece ölüversinler, ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte Biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız.

Fatır Suresi, 37. ayet:

İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.

Zümer Suresi, 24. ayet:

Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir.

Zümer Suresi, 60. ayet:

Kıyamet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?

Zümer Suresi, 71. ayet:

İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu.

Zümer Suresi, 72. ayet:

Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür."

Mü'min Suresi, 76. ayet:

İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.

Tur Suresi, 16. ayet:

"Girin ona; artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz."

Rahman Suresi, 43. ayet:

İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir.

Rahman Suresi, 44. ayet:

Onlar, kendisiyle alabildiğine kaynar hale getirilmiş su arasında dönüp-dolaşırlar.

Vakıa Suresi, 56. ayet:

İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.

Hadid Suresi, 13. ayet:

O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır.

Tahrim Suresi, 7. ayet:

Ey inkar edenler, bugün özür beyan etmeyin. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.

Mülk Suresi, 8. ayet:

Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında, bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?"

Mülk Suresi, 9. ayet:

Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: "Allah hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz, dedik."

Mülk Suresi, 10. ayet:

Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık."

Mülk Suresi, 11. ayet:

Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun.

Müddesir Suresi, 26. ayet:

Onu Ben, cehenneme sürükleyip-atacağım.

Müddesir Suresi, 42. ayet:

"Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?"

İnsan Suresi, 4. ayet:

Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık.

Nebe' Suresi, 21. ayet:

Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.

Nebe' Suresi, 30. ayet:

Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;

Gaşiye Suresi, 1. ayet:

(Her yanı yaygın olarak kuşatacak olan) Kıyametin haberi sana geldi mi?

Gaşiye Suresi, 2. ayet:

O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.'

Gaşiye Suresi, 3. ayet:

Çalışmış, boşuna yorulmuştur.

Gaşiye Suresi, 4. ayet:

Kızgın bir ateşe yollanırlar.

Gaşiye Suresi, 5. ayet:

Kaynar bir kaynaktan içirilirler.

Gaşiye Suresi, 6. ayet:

Onlar için (zehirli olan) dari' dikeninden başka bir yiyecek yoktur.

Gaşiye Suresi, 7. ayet:

Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur.

Beled Suresi, 19. ayet:

Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme).

Beled Suresi, 20. ayet:

"Kapıları kilitlenmiş" bir ateş onların üzerinedir.

Leyl Suresi, 14. ayet:

Artık sizi, 'alevleri kabardıkça kabaran' bir ateşle uyardım.

Leyl Suresi, 15. ayet:

Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz;

Beyyine Suresi, 6. ayet:

Şüphesiz, Kitap Ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.

Kaari'a Suresi, 8. ayet:

Kimin tartıları hafif kalırsa,

Kaari'a Suresi, 9. ayet:

Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum).

Kaari'a Suresi, 10. ayet:

Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?

Kaari'a Suresi, 11. ayet:

O, kızgın bir ateştir.

Tekasür Suresi, 5. ayet:

Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız,

Tekasür Suresi, 6. ayet:

Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz.

Tekasür Suresi, 7. ayet:

Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız.

Hümeze Suresi, 1. ayet:

Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline;

Hümeze Suresi, 2. ayet:

Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır.

Hümeze Suresi, 3. ayet:

Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor.

Hümeze Suresi, 4. ayet:

Hayır; andolsun o, 'hutame'ye atılacaktır.

Hümeze Suresi, 5. ayet:

"Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir?

Hümeze Suresi, 6. ayet:

Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir.

Hümeze Suresi, 7. ayet:

Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar.

Hümeze Suresi, 8. ayet:

O, onların üzerine kilitlenecektir;

Hümeze Suresi, 9. ayet:

(Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır).

Mesed Suresi, 1. ayet:

Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya.

Mesed Suresi, 2. ayet:

Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.

Mesed Suresi, 3. ayet:

Alevi olan bir ateşe girecektir.

Mesed Suresi, 4. ayet:

Eşi de; odun hamalı (ve)

Mesed Suresi, 5. ayet:

Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak.

 

GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

Son dakika haberler, köşe yazılar, ekonomi, magazin, siyaset, spor gündeminin tek adresi HaberTurk.com; HaberTurk.com haber içerikleri kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, haberler izinsiz olarak kopyalanamaz ve başka yerde yayınlanamaz.

Kuranda cehennem

Kuranda cehennem ile alakali tahmini 110 ayet geçiyor3:12 - O inkârcı kâfirlere de ki, siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena bir döşektir.3:106 - O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: "İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın" (denecektir).4:56 - Şüphesiz ki âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri biz yarın bir ateşe atacağız. Derileri piştikçe azabı duysunlar diye, kendilerine başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.6:27 - Onların, ateşin üzerinde durduruldukları zaman: "Ne olurdu dünyaya döndürülseydik, Rabb'imizin âyetlerini yalanlamasaydık da müminlerden olsaydık" dediklerini bir görsen!6:30 - Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir görsen! Rableri onlara şöyle der: "Bu, bir gerçek değil midir?". Onlar da: "Rabbimize yemin ederiz ki gerçektir" derler. Rableri de onlara: "Öyleyse inkârınız sebebiyle azabı tadın!" der.6:128 - (Allah), onların hepsini topladığı gün, cinlere: "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der. İnsanlardan cinlerin dostu olanlar da şöyle derler: "Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık. Nihayet bize tayin ettiğin vademize ulaştık". Allah da:"Sizin durağınız cehennemdir. Orada, Allah'ın dilemesi müstesna, ebedi olarak kalacaksınız" der. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.7:38 - Allah onlara: "Sizden önce geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber cehennem ateşine girin!" der. Cehenneme giren her ümmet kendi din kardeşine lanet eder. Nihayet hepsi oraya toplandığında, sonrakiler öncekiler hakkında derler ki: "Rabbimiz ! İşte şunlar bizi doğru yoldan saptırdı. Onlara cehennem ateşinden kat kat azab ver". Allah der ki: "Herkesin azabı kat kattır, fakat siz bilemezsiniz".7:39 - Öncekiler de sonrakilere derler ki: "Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktur. O halde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın".7:40 - Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız.7:41 - Onlara cehennemde ateşten bir yatak, üstlerine de (ateşten) örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız.7:44 - Cennet ehli, cehennem ehline: "Rabbimizin bize vaad ettiğini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size vaad ettiğini gerçek buldunuz mu?" diye seslenirler. Onlar da "evet" derler. Bunun üzerine aralarında bir çağırıcı şöyle seslenir: "Allah'ın laneti zalimler üzerine olsun!7:47 - Gözleri cehennemlikler tarafına çevrilince de :"Rabbimiz! Bizi zalim toplulukla beraber eyleme!" derler.7:48 - A'raftakiler yüzlerinden tanıdıkları kişilere seslenerek şöyle derler: "Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiç bir yarar sağlamadı".7:50 - Cehennemdekiler, cennettekilere: "Bize biraz su akıtın veya Allah'ın size verdiği rızıktan bize de verin." diye seslenirler. Cennettekiler de: "Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı." derler.7:51 - Onlar ki, dinlerini bir eğlence ve oyun yerine koydular ve dünya hayatı kendilerini aldattı. Onlar, bugüne kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle unuturuz.8:36 - Mallarını, Allah yolundan engellemek için sarfeden o kâfirler, hiç şüphesiz yine onu sarfedecekler. Varsın sarfetsinler, sonra o yüreklerine inen bir acı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Zaten kâfirler toplanıp cehenneme gönderilecekler.8:37 - Allah, murdarı temizden ayırdetmek için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmek ve topunu birden cehenneme koymak için böyle yapar. İşte bunlar o hüsran içinde kalanların ta kendileridir.9:35 - O gün o altın ve gümüşlerin üstü cehennem ateşinde kızdırılacak da bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak (onlara): "İşte bu kendi canınız için saklayıp biriktirdiğiniz şeydir. Haydi şimdi tadın bakalım şu biriktirdiğiniz şeyin tadını!" denilecek.14:16 - Ardından da Cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir.14:17 - Onu yutmaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecek ve her yandan ona ölüm gelecek, fakat o ölemez. Arkasından da çetin bir azab gelecektir.14:44 - Ey Peygamber! İnsanları, azabın geleceği gün ile korkut. O gün, zalimler şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir zamana kadar ertele de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım." Onlara: "Daha önce ahirete intikal etmeyeceğinize dair yemin etmemiş miydiniz?" denilir.15:43 - "Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir."15:44 - "Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır."16:28 - (O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle diyerek teslim olurlar: "Biz, bir kötülükten dolayı yapmıyorduk." (Onlara): "Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı elbette çok iyi bilendir."16:29 - "O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin" denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!17:18 - Her kim peşin isterse, dünyada ona, istediğimiz kimseye, dilediğimiz kadarını peşin veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız; kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak oraya girer.18:29 - Ve de ki: O hak Rabbimizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Çünkü biz zalimler için öyle bir ateş hazırlamışız ki, duvarları, çepeçevre onları içine alacaktır. Eğer feryad edip yardım isteseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. O ne kötü bir içecek ve ne kötü bir dayanma yeri!18:99 - Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır.18:100 - Ve cehennemi o gün kâfirlere öyle bir göstereceğiz ki!18:102 - O kâfirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Doğrusu biz cehennemi o kâfirlere bir konukluk olarak hazırladık.19:75 - Onlara de ki: "Kim sapıklık içinde ise, Rahmân ona mal ve evlatça ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, yahut kıyamet günü cehennemi gördükleri vakit, artık bilecekler kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış.19:86 - Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz.21:98 - Siz ve Allah'dan başka taptıklarınız, cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz.21:100 - Orada onların bir inlemeleri vardır. Bunlar orada (sağır olup) bir şey de işitemezler.22:19 - Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O'nu inkar edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür.22:22 - Uğradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler: "Yakıcı azabı tadın" denir.23:102 - Böylece kimlerin tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.23:103 - Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.23:104 - Orada dişleri sırıtır halde iken ateş yüzlerini yalar.23:105 - (Allah Teâlâ,) Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?... der.23:106 - Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.23:107 - Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.23:108 - (Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.25:11 - Fakat onlar o saati (kıyameti) de yalanladılar. Biz ise o saati yalanlayanlara çılgın alevli bir ateş hazırladık.25:12 - Ki, cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerine görününce, onun bir hışımlanmasını (kaynamasını) ve uğultusunu işitirler.25:13 - Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman da, oracıkta yok olmayı isterler.25:14 - (Onlara şöyle denilir) Bu gün bir yok olmayı değil, nice yok olmaları isteyin!25:15 - De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takva sahiplerine vaad olunan ebedilik cenneti mi? Çünkü orası, onlar için bir mükafattır ve bir varış yeridir.25:19 - (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denilir.) İşte (taptıklarınız) sizi söylediklerinizde yalancı çıkardılar. Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardıma çare bulabilirsiniz ve içinizden kim zulmederse, ona büyük bir azab tattıracağız.25:22 - Melekleri görecekleri gün, işte o gün, günahkarlara hiçbir sevinç haberi yoktur. Ve yasak yasak, diyeceklerdir.25:23 - Onların yaptıkları her bir iyi işi dikkate alırız, fakat onu saçılmış zerreler haline getiririz.25:34 - O yüzleri üstü cehenneme toplanacaklar var ya! işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.29:25 - (İbrahim onlara) dedi ki: "Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (geldiğinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç yardımcınız da yoktur."30:16 - Â yetlerimizi ve âhiret buluşmasını yalan sayıp da küfredenlere gelince, işte onlar o zaman azab içinde hazır bulundurulurlar.32:20 - Ama fâsıklık etmiş olanların barınakları ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler ve kendilerine: "Haydi tadın o ateşin yalanlayıp durduğunuz azabını!" denir.35:36 - İnkâr edenlere gelince, onlara cehennem ateşi vardır. Hüküm verilmez ki ölsünler, kendilerinden biraz azab da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız.35:37 - Onlar, orada şöyle feryad ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka salih bir amel yapalım." (Onlara): "Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." (denir).39:24 - O halde kıyamet günü zalimlere: "Tadın bakalım kazanıp durduklarınızı!" denilirken, o kötü azabdan yüzü ile korunacak kimse ne olur?(1)39:60 - Hem o kıyamet günü görürsün ki, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır. Kibirlenenlerin yeri cehennem değil mi?39:71 - İnkâr edenler bölük bölük cehenneme sevkedilmektedir. Nihayet oraya vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara: "İçinizden size Rabbinizin âyetlerini okuyan, bu gününüzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" derler. Onlar da: "Evet geldi" derler. Fakat kâfirler üzerine azab kelimesi hak oldu.39:72 - (Onlara): "Ebedî olarak içinde kalmak üzere girin cehennemin kapılarından" denir. Bak, büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!40:76 - İçlerinde ebedî olarak kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Bak ne kötü o kibirlenenlerin yeri?52:16 - Girin oraya, ister sabredin ister etmeyin artık sizin için birdir. Siz hep yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız" (denilecek).55:43 - İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.55:44 - Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.56:56 - İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.57:13 - O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır.66:7 - (İnkâr edenlere): "Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz." (denilir.)67:8 - Az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: "Size korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi?" diye sorarlar.67:9 - Derler: "Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz." dedik.67:10 - Ve derler ki: "Eğer biz dinleseydik, yahut düşünüp anlasaydık şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!"67:11 - Böylece günahlarını itiraf ederler. (Artık) o çılgın ateş halkı (Allah'ın rahmetinden) uzak olsunlar!74:26 - Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım.74:42 - "Nedir sizi Sekar'a sokan?" diye.76:4 - Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.78:21 - Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.78:30 - (Onlara): "Şimdi tadın (cezanızı). Artık size azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız" (denir).88:1 - O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet'in haberi sana geldi mi?88:2 - Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.88:3 - Çalışmış, yorulmuştur.88:4 - Kızışmış bir ateşe girer.88:5 - Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.88:6 - Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.88:7 - O da ne besler, ne de açlığı giderir.90:19 - Â yetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.90:20 - Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır.92:14 - Ben sizi köpürdükçe köpüren bir ateşe karşı uyardım.92:15 - Ona ancak en azgın olan girer.98:6 - Kâfirler, gerek kitap ehlinden olsun gerek puta tapanlardan olsun muhakkak, cehennem ateşindedirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlar, insanların en şerlileridir.101:8 - Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.101:9 - Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.101:10 - O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?101:11 - O, kızgın bir ateştir.102:5 - Hayır! Eğer kesin bilgi ile bilseniz, elbette cehennemi görürsünüz.102:6 - Hayır! Eğer kesin bilgi ile bilseniz, elbette cehennemi görürsünüz.102:7 - Sonra, yemin olsun ki, cehennemi yakin gözüyle göreceksiniz.104:1 - Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!104:2 - Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!104:3 - Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır.104:4 - Hayır, andolsun ki, o hutame (cehennem)ye atılacaktır.104:5 - Hutame'nin ne olduğunu bilir misin?104:6 - O, kalplerin içine işleyecek, Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir.104:7 - O, kalplerin içine işleyecek, Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir.104:8 - Cehennemlikler, dikilmiş direklere bağlı oldukları halde, o ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır.104:9 - Cehennemlikler, dikilmiş direklere bağlı oldukları halde, o ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır.111:1 - Ebu Leheb'in elleri kurusun (yok olsun o), zaten yok oldu ya.111:2 - Ne malı ne de kazandığı onu kurtaramadı.111:3 - (O), alevli bir ateşe girecektir.111:4 - Karısı da odun hamalı olarak (onunla beraber girecektir).111:5 - Boynunda da hurma lifinden bir ip olacaktır.

Cehennem ile ilgili ayetler (130 kayıt)

Bakara / 23. Ayet

وَاِنْ كُنْتُمْ ف۪ي رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِه۪ۖ وَادْعُوا شُهَدَٓاءَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ


Eğer kulumuz Muhammed’e indirdiğimiz Kur’an’ın Allah kelâmı olduğunda şüpheniz varsa, haydi onun bir sûresinin benzerini de siz getirin! Şayet iddianızda haklıysanız, Allah’tan başka bütün şâhitlerinizi yani dil ustalarını ve âlimleri de çağırın!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Bakara / 24. Ayet

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّت۪ي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُۚ اُعِدَّتْ لِلْكَافِر۪ينَ


Buna rağmen yapamazsanız, ki asla yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış bulunan cehennem ateşinden kendinizi koruyun.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Âl-i İmrân / 106. Ayet

يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌۚ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ اسْوَدَّتْ وُجُوهُهُمْ۠ اَكَفَرْتُمْ بَعْدَ ا۪يمَانِكُمْ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ


O kıyâmet gününde bir kısım yüzler pırıl pırıl parlayacak; bir kısım yüzler de kederden simsiyah kesilecektir. Yüzleri simsiyah olanlara: “İmanınızdan sonra tekrar küfre sapmıştınız, değil mi? O halde küfür üzere yürüyüp durmanız sebebiyle tadın bakalım bu azabı!” denilecek.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Nisâ / 56. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا سَوْفَ نُصْل۪يهِمْ نَارًاۜ كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَز۪يزًا حَك۪يمًا


Âyetlerimizi inkâr edenleri pek yakında korkunç bir ateşe sokacağız. Onların derileri kızarıp kavruldukça, yerlerini başka derilerle değiştireceğiz ki, azabı hiç aralıksız tatmaya devam etsinler. Şüphesiz ki Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 36. Ayet

وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


Âyetlerimizi yalanlayan ve büyüklenip onlardan yüz çevirenlere gelince, işte onlar ateşin yoldaşlarıdır ve orada sonsuza dek kalacaklardır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 38. Ayet

قَالَ ادْخُلُوا ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ فِي النَّارِۜ كُلَّمَا دَخَلَتْ اُمَّةٌ لَعَنَتْ اُخْتَهَاۜ حَتّٰٓى اِذَا ادَّارَكُوا ف۪يهَا جَم۪يعًاۙ قَالَتْ اُخْرٰيهُمْ لِاُو۫لٰيهُمْ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَضَلُّونَا فَاٰتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِنَ النَّارِۜ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ


Allah şöyle buyuracak: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber siz de girin cehenneme!” Bu şekilde her bir topluluk ateşe girdikçe yoldaşlarına lânet edecek. Nihâyet hepsi birbiri ardınca orada toplandıklarında, sonra gelenler önce girenler hakkında: “Rabbimiz! Bizi doğru yoldan işte bunlar saptırdılar; bu sebeple onlara iki kat ateş azabı çektir” diyecekler. Allah da: “Her birinize iki kat azap var, fakat siz bilmiyorsunuz” buyuracak.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 41. Ayet

لَهُمْ مِنْ جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِنْ فَوْقِهِمْ غَوَاشٍۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ


Onlar için cehennem ateşinden döşekler ve üstlerinde de yine ateşten örtüler vardır. İşte biz zâlimleri böyle cezalandırırız.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Enfâl / 36. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَۙ


İnkâra saplananlar, mallarını insanları Allah yolundan çevirmek için harcarlar. Onu böylece harcamaya devam edeceler. Ama harcanan bu mal onlara bir pişmanlık sebebi olacak. Çünkü hedeflerine varamadan mağlup edilecekler. Neticede kâfirler toplanıp cehenneme sürülecekler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Enfâl / 37. Ayet

لِيَم۪يزَ اللّٰهُ الْخَب۪يثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَب۪يثَ بَعْضَهُ عَلٰى بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَم۪يعًا فَيَجْعَلَهُ ف۪ي جَهَنَّمَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟


Allah böylece murdar olanı temiz olandan ayırır, sonra murdar olanları birbiri üstüne yığıp, hepsini bir balya hâline getirir ve ardından cehenneme doldurur. İşte onlar, en büyük zarara uğrayanların tâ kendileridir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tevbe / 34. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يرًا مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ


Ey iman edenler! Hahamlardan ve râhiplerden pek çoğu halkın mallarını haksız yollarla yemekte ve insanları Allah yolundan alıkoymaktadırlar. Rasûlüm! Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onları elem verici bir azab ile müjdele!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tevbe / 35. Ayet

يَوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْۜ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ


Kıyâmet gününde, biriktirilen o altın ve gümüşler cehennem ateşinde kızdırılıp onların alınları, yanları ve sırtları bunlarla dağlanacak ve onlara: “İşte bunlar, kendiniz için biriktirdiğiniz altın ve gümüşlerdir. Şimdi tadın bakalım o durmadan yığıp biriktirdiğiniz şeylerin cezasını!” denilecek.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


İbrahim / 17. Ayet

يَتَجَرَّعُهُ وَلَا يَكَادُ يُس۪يغُهُ وَيَأْت۪يهِ الْمَوْتُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ وَمَا هُوَ بِمَيِّتٍۜ وَمِنْ وَرَٓائِه۪ عَذَابٌ غَل۪يظٌ


O berbat suyu azar azar yudumlamaya çalışacak, fakat bir türlü boğazından geçiremeyecek. Ayrıca ölüm onu dört bir yandan kuşatacak; fakat, ölmek istese bile, asla ölüp kurtulamayacak! Ardından da daha şiddetli bir azap gelecek.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tâ-Hâ / 127. Ayet

وَكَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ اَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِاٰيَاتِ رَبِّه۪ۜ وَلَعَذَابُ الْاٰخِرَةِ اَشَدُّ وَاَبْقٰى


İşte biz kendilerine verilen her türlü kabiliyeti ve ömürlerini israf edip haddi aşan ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız. Âhiret azabı, elbette daha şiddetli ve çok daha devamlıdır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Enbiyâ / 98. Ayet

اِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ حَصَبُ جَهَنَّمَۜ اَنْتُمْ لَهَا وَارِدُونَ


Allah şöyle buyuracak: “Ey zâlimler! Şüphesiz siz de, Allah’ı bırakıp taptığınız putlar da birer cehennem odunusunuz. Hepiniz birlikte oraya varacaksınız.”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hac / 19. Ayet

هٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا ف۪ي رَبِّهِمْۘ فَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍۜ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُؤُ۫سِهِمُ الْحَم۪يمُۚ


İşte bu iki grup, Rableri hakkında tartışmakta olan iki karşıt topluluktur: Kâfirlere cehennemde ateşten elbiseler biçilecek, başlarının üzerinden de kaynar su dökülecektir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Hac / 22. Ayet

كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ۟


Çektikleri ıstıraptan dolayı ne zaman cehennemden çıkmak isteseler, gerisin geriye onun içine itilecekler ve kendilerine: “Tadın bakalım bu yakıcı azabı!” denilecek.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Furkan / 14. Ayet

لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَث۪يرًا


Kendilerine: “Bugün bir defa helâk olmayı istemeyin. İster­seniz birçok defa helâk olmayı isteyin; bunun size bir faydası olmaz!” denilecek.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Secde / 20. Ayet

وَاَمَّا الَّذ۪ينَ فَسَقُوا فَمَأْوٰيهُمُ النَّارُۜ كُلَّمَٓا اَرَادُٓوا اَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَٓا اُع۪يدُوا ف۪يهَا وَق۪يلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تُكَذِّبُونَ


Yoldan çıkıp günaha dalanlara gelince, onların varacağı yer ise ateştir. Her ne zaman oradan çıkmak isteseler geri içine itilecekler ve kendilerine: “Tadın bakalım, yalanlayıp durduğunuz o ateşin azâbını!” denilecek.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Fâtır / 36. Ayet

وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَۚ لَا يُقْضٰى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِنْ عَذَابِهَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي كُلَّ كَفُورٍۚ


İnkâra saplanmış olanlara gelince, onlar için cehennem ateşi vardır. Ne haklarında ölüm kararı verilir ki ölüp de azaptan kurtulsunlar. Ne de tattıkları azaptan en küçük bir eksiltme ve hafifletme olur. Biz, Allah’ı ve nimetlerini inkâr eden her nankörü işte böyle cezalandırırız.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Fâtır / 37. Ayet

وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ ف۪يهَاۚ رَبَّنَٓا اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذ۪ي كُنَّا نَعْمَلُۜ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ ف۪يهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَٓاءَكُمُ النَّذ۪يرُۜ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ۟


Orada avazlarının çıktığı kadar yüksek sesle feryat edecekler: “Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar ve dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızın yerine sâlih ameller işleyelim!” Allah da onlara: “Size, düşünüp öğüt alacak bir kişinin, düşünüp öğüt alabileceği bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı bir peygamber de gelmişti. O halde tadın azabı! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur” buyuracak.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Zümer / 24. Ayet

اَفَمَنْ يَتَّق۪ي بِوَجْهِه۪ سُٓوءَ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَق۪يلَ لِلظَّالِم۪ينَ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ


Düşünün bakalım, kıyâmet günü elleri kelepçeli olduğu için kendini o en kötü azaba karşı ancak yüzüyle korumaya çabalayan kimse, hiç azaptan emin olan kimse gibi olur mu? O gün zâlimlere: “Dünyadayken kazandığınızın cezasını tadın!” denilir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Zümer / 25. Ayet

كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَاَتٰيهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ


Onlardan öncekiler de peygamberleri yalanlamışlardı. Bu yüzden hak ettikleri azap, hiç farkına varmadıkları bir yerden tepelerine patlayıverdi.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Zümer / 47. Ayet

وَلَوْ اَنَّ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِه۪ مِنْ سُٓوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ


Yeryüzünde ne varsa hepsi, hatta bir o kadarı daha zulmedenlerin olsa, kıyâmet günü o korkunç azaptan kendilerini kurtarmak için hiç şüphesiz bunların hepsini fedâ ederlerdi. Çünkü o gün daha önce hiç hesaba katmadıkları kötü şeyler Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Zümer / 48. Ayet

وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ


O gün, dünyada işlemiş oldukları bütün kötülükler gözlerinin önüne konacak ve daha önce alay edip durdukları mahşer, hesap, azap gibi gerçekler onları çepeçevre kuşatır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Mü'min / 70. Ayet

اَلَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَٓا اَرْسَلْنَا بِه۪ رُسُلَنَا۠ۛ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَۙ


Onlar kitabı ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz bütün gerçekleri yalanlıyorlar. Yakında gerçeği bilecekler!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tûr / 16. Ayet

اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُٓوا اَوْ لَا تَصْبِرُواۚ سَوَٓاءٌ عَلَيْكُمْۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


“Yanıp kavrulmak için girin şimdi oraya! Artık ateşin acısına ister dayanın, ister dayanmayın; sizin için değişen bir şey olmaya­caktır! Çünkü sadece yaptıklarınızın cezasını çekiyorsunuz!”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Rahmân / 41. Ayet

يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِس۪يمٰيهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاص۪ي وَالْاَقْدَامِۚ


Ömürlerini günahla doldurmuş inkârcı suçlular sîmâlarından tanınırlar; derhal perçemlerinden ve ayaklarından kıskıvrak yakalanıp ce­henneme atılırlar.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tahrim / 6. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا قُٓوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْل۪يكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ


Ey iman edenler! Hem kendinizi hem de âilenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan o müthiş cehennem ateşinden koruyun! Onun başında, Allah’ın emirlerine asla karşı gelmeyen ve kendilerine verilen her emri eksiksiz yerine getiren son derece acımasız, güçlü ve sert tabiatlı melekler vardır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Tahrim / 7. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَا تَعْتَذِرُوا الْيَوْمَۜ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ۟


Ey inkâr edenler! Bu gün boşuna mazeret ileri sürmeye kalk­mayın! Çünkü siz dünyada ne yaptıysanız ancak onun cezasını çeke­ceksiniz.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Mülk / 8. Ayet

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ


Kâfirlere öfkesinden neredeyse çatlayacak! Her bir bölük oraya atıldıkça cehennem bekçileri onlara: “Allah’ın azabından sakındıran bir uyarıcı size gelmemiş miydi?” diye sorarlar.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Mülk / 9. Ayet

قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ


Şöyle cevap verirler: “Evet, bize bir uyarıcı geldi. Fakat biz onu yalanladık ve onlara: «Allah’ın bir şey indirdiği falan yok; siz ancak büyük bir sapıklık ve şaşkınlık içindesiniz» dedik.”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Mülk / 10. Ayet

وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ


Sonra şöyle hayıflanırlar: “Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


En'âm / 27. Ayet

وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ وُقِفُوا عَلَى النَّارِ فَقَالُوا يَا لَيْتَنَا نُرَدُّ وَلَا نُكَذِّبَ بِاٰيَاتِ رَبِّنَا وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ


Nihâyet ateşin karşısında durdurulduklarında onların hâlini bir görsen! O zaman: “Ah ne olurdu, dünyaya bir daha geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak, mü'minlerden olsak!” diye hayıflanırlar!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


En'âm / 30. Ayet

وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ وُقِفُوا عَلٰى رَبِّهِمْۜ قَالَ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّۜ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَاۜ قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ۟


Bir de onları Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman bir görsen! Allah onlara: “Nasıl, yeniden diriliş gerçek değil miymiş?” diye soracak, onlar: “Rabbimize yemin olsun ki evet gerçekmiş” diyecekler, bunun üzerine Allah da: “Öyleyse inkâr etmeniz sebebiyle tadın azabı!” buyuracak.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


En'âm / 128. Ayet

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَم۪يعًاۚ يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْاِنْسِۚ وَقَالَ اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمْ مِنَ الْاِنْسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَٓا اَجَلَنَا الَّذ۪ٓي اَجَّلْتَ لَنَاۜ قَالَ النَّارُ مَثْوٰيكُمْ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ رَبَّكَ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ


Allah bütün insanları ve cinleri huzurunda toplayacağı kıyâmet günü: “Ey cinler topluluğu! Siz insanlardan pek çoğunu yoldan çıkardınız” buyuracak. İnsanlardan cinlere uymuş ve onlarla iyice yakınlık peyda etmiş olanlar da: “Rabbimiz! Doğrusu biz, birbirimizden faydalandık ve böylece bizim için takdir ettiğin sürenin sonuna geldik” diyecekler. Bunun üzerine Allah şöyle buyuracak: “Sizin varacağınız yer ateştir. Allah aksini dilemedikçe, hepiniz orada sonsuza kadar kalacaksıznız.” Şüphesiz senin Rabbin, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olan, her şeyi hakkiyle bilendir.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 39. Ayet

وَقَالَتْ اُو۫لٰيهُمْ لِاُخْرٰيهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِنْ فَضْلٍ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْسِبُونَ۟


Öncekiler ise sonrakilere: “Sizin bize hiçbir üstünlüğünüz yoktur. Öyleyse kazandığınız günahların karşılığı olarak tadın azabı!” diyecekler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 40. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ اَبْوَابُ السَّمَٓاءِ وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتّٰى يَلِجَ الْجَمَلُ ف۪ي سَمِّ الْخِيَاطِۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِم۪ينَ


Şüphesiz ki âyetlerimizi yalanlayan ve büyüklenip onlardan yüz çevirenler yok mu, göğün kapıları onlar için açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir. İşte biz günahkârları böyle cezalandırırız.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 44. Ayet

وَنَادٰٓى اَصْحَابُ الْجَنَّةِ اَصْحَابَ النَّارِ اَنْ قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدْتُمْ مَا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّاۜ قَالُوا نَعَمْۚ فَاَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ اَنْ لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِم۪ينَۙ


Cennet ehli cehennem ehline: “Biz, Rabbimizin bize verdiği bütün sözlerin gerçek olduğunu gördük. Nasıl siz de Rabbinizin başınıza geleceğini söylediği şeylerin gerçekleştiğini gördünüz mü?” diye seslenirler. Onlar da: “Evet!” derler. Bunun üzerine aralarında bir münâdî: “Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olsun” diye bağırır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 47. Ayet

وَاِذَا صُرِفَتْ اَبْصَارُهُمْ تِلْقَٓاءَ اَصْحَابِ النَّارِۙ قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ۟


Gözleri cehennemlikler tarafına kayınca, onların o korkunç halleri karşısında: “Rabbimiz! Bizi zâlimler topluluğuyla beraber eyleme!” diye yalvarırlar.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 48. Ayet

وَنَادٰٓى اَصْحَابُ الْاَعْرَافِ رِجَالًا يَعْرِفُونَهُمْ بِس۪يمٰيهُمْ قَالُوا مَٓا اَغْنٰى عَنْكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ


A‘râftakiler, simalarından tanıdıkları cehennem ehli bazı adamlara seslenerek şöyle derler: “Gördünüz ya, ne kalabalık taraftarlarınız, ne hesapsız servetiniz, ne de kibirli tavırlarınız bugün size bir fayda sağladı.”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 50. Ayet

وَنَادٰٓى اَصْحَابُ النَّارِ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ اَنْ اَف۪يضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَٓاءِ اَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُۜ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ


Cehennem ehli cennet ehline: “Suyunuzdan veya Allah’ın size ihsân ettiği diğer nimetlerden biraz da bizim üzerimize akıtın” diye seslenirler. Onlar da: “Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


A'râf / 51. Ayet

اَلَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ نَنْسٰيهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَٓاءَ يَوْمِهِمْ هٰذَاۙ وَمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ


O kâfirler ki dinlerini oyun ve eğlence edinip, din adına oyun ve eğlence türünden şeylerle meşgul olmuşlardı; dünya hayatı kendilerini aldatmıştı. Onlar, nasıl kendilerini bekleyen bu dehşetli günle yüz yüze geleceklerini unutup âyetlerimizi bile bile inkâr ettilerse, biz de bugün onları öylece unutur, affedip nimet vermek için hiç hatırlamayız.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


İbrahim / 44. Ayet

وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَۜ اَوَلَمْ تَكُونُٓوا اَقْسَمْتُمْ مِنْ قَبْلُ مَا لَكُمْ مِنْ زَوَالٍۙ


İnsanları, başlarına azabın geleceği bir günle korkut. O gün zâlimler: “Rabbimiz! Bize biraz daha süre ver de senin dâvetini kabul edip, peygamberlerine uyalım” derler. Onlara şöyle karşılık verilir: “İyi de, daha önce sizin için bir zevâl, bir son olmadığını iddia edip duran bizzat kendiniz değil miydiniz?”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Nahl / 28. Ayet

اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ


Melekler, böylesi kâfirlerin canlarını onlar küfür ve günah içinde bizzat kendilerine yazık ederken alırlar. Onlar, azabı görünce teslim bayrağını çeker ve mazeret bulma gayreti içinde: “Biz hiçbir kötülük işlemiyorduk” derler. Kendilerine şöyle denilir: “Hayır, hayır! Şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı çok iyi bilmektedir.”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Nahl / 29. Ayet

فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ


“Haydi, içinde ebedî kalmak üzere girin bakalım cehennemin kapılarından içeri! Büyüklenip duranların kalacağı yer ne kötüdür!”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


İsrâ / 18. Ayet

مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ ف۪يهَا مَا نَشَٓاءُ لِمَنْ نُر۪يدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَۚ يَصْلٰيهَا مَذْمُومًا مَدْحُورًا


Kim sadece şu peşin ve geçici dünya zevkini isteyip onun ardına düşerse, biz dilediğimiz kimseye takdir ettiğimiz miktarda o zevki tattırır, sonra da cehennemi ona mekân kılarız. O da kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme girer.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Kehf / 29. Ayet

وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَٓاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَٓاءَ فَلْيَكْفُرْۙ اِنَّٓا اَعْتَدْنَا لِلظَّالِم۪ينَ نَارًاۙ اَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَاۜ وَاِنْ يَسْتَغ۪يثُوا يُغَاثُوا بِمَٓاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَۜ بِئْسَ الشَّرَابُۜ وَسَٓاءَتْ مُرْتَفَقًا


De ki: “Gerçek, Rabbinizden gelmiştir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Şüphesiz biz zâlimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, duvar gibi yükselen alevleri onları çepeçevre kuşatmıştır. Susuzluktan feryad edip su istediklerinde, kendilerine tıpkı erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su verilir. O su ne fenâ bir içecek; o ateş ne kötü bir barınaktır!


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Kehf / 99. Ayet

وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍ يَمُوجُ ف۪ي بَعْضٍ وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعًاۙ


O gün biz insanları salıvereceğiz, deniz dalgaları gibi birbirine çarparak çalkalanacaklar. Sûra üflenecek ve insanların hepsini bir araya getireceğiz.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Kehf / 102. Ayet

اَفَحَسِبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ يَتَّخِذُوا عِبَاد۪ي مِنْ دُون۪ٓي اَوْلِيَٓاءَۜ اِنَّٓا اَعْتَدْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِر۪ينَ نُزُلًا


Yoksa o kâfirler, beni bırakıp da kullarımı kendilerine dost edinerek onların şefaatlarıyla kurtulacaklarını mı sandılar? Şüphesiz ki biz, cehennemi kâfirler için en münâsip bir konaklama yeri olarak hazırlamışızdır.


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Meryem / 75. Ayet

قُلْ مَنْ كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمٰنُ مَدًّاۚ حَتّٰٓى اِذَا رَاَوْا مَا يُوعَدُونَ اِمَّا الْعَذَابَ وَاِمَّا السَّاعَةَۜ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَكَانًا وَاَضْعَفُ جُنْدًا


Rasûlüm! De ki: “Kim sapıklık içinde boğulup gitmişse, Rahmân öylelerinin dünyalığını artırıp kendilerine ömür de verse ne değişir! Nasıl olsa sonunda tehdit edildikleri dünyevî azabı veya kıyâmeti gördükleri zaman, kimin mevkice daha berbat ve taraftarca daha zayıf olduğunu bileceklerdir.”


Meal Karşılaştır Sûreye git Tefsiri


Mü'minûn / 102. Ayet

فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ


O gün kimin iyilikleri tartıda ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir.


Meal Karşılaştır

Sözlükte “bitki ve ağaçları ile toprağı örten bahçe” anlamına gelen cennet kelimesi, dinî bir terim olarak müminlerin kıyametin kopmasından sonra mükâfat olarak sonsuz bir mutluluk içerisinde yaşayacakları ebedî âhiret yurdunu ifade eder. Kâfirlerin ve günahkârların kıyametin kopmasından sonra âhirette cezalandırılacakları yer olan cehennemin etimolojisi hakkında farklı görüşler bulunmakta, kesin bir şey söylenememektedir. Kelimenin “derin kuyu; hayırsız, uğursuz” anlamına gelen Arapça bir kelime olduğu ileri sürülmekle birlikte, büyük ihtimalle İbrânice “gé-Hinnom” (Hinnom vadisi) ifadesinden geldiği ifade edilmiştir.

Ölümden sonraki hayatın mükâfat ve ceza yeri olarak birbirine zıt iki yurdunu oluşturan cennet ve cehennem inancı bütün ilâhî kökenli dinlerde olduğu gibi bazılarında kısmen farklı tasvirler içerse de semâvî olmayan pek çok dinde de bulunmaktadır. İnsandaki adalet duygusu ve müeyyide anlayışı da âhiret hayatındaki ceza ve mükâfatın varlığını gerekli kılar. Bireyden başlayarak bütün toplumu kuşatan ahlâk ve adalete dayalı bir düzeni oluşturmayı hedefleyen İslâm dini de bu amaca yönelik olarak insanın dünya hayatındaki inanç ve davranışlarının mutlaka bir karşılığı olması gerektiğini kabul etmiş ve bundan dolayı cennet ve cehennemi âhiret anlayışının en temel öğeleri olarak öne çıkarmıştır. Cennete başta Allah olmak üzere iman esaslarının hepsine inanan mümin kullar girecektir. Ana gövdesini Ehl-i sünnet âlimlerinin oluşturduğu İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre büyük günah işleyen bir mümin nihayetinde cennetliktir. Allah dilerse onu affeder dilerse günahları karşılığında cehennemde cezalandırır fakat cezalandırdıktan sonra cennete koyar. Hâricîler ve Mutezile âlimleri ise bir kulun cennetlik olabilmesi için sadece iman etmenin yeterli olmadığını, aynı zamanda günah işlemekten kaçınması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu mezheplere göre büyük günah işleyen bir kimse –tevbe etmedikçe- iman etmiş olsa bile ebedî cehennemliktir.

Kur’ân-ı Kerim’de cenneti nitelemek için kullanılan çeşitli isimlerin arasında en bilinenleri “ikamet edilen yer” anlamına gelen “adn” ile “içinde her türlü ağacın, özellikle de üzüm bağlarının bulunduğu bahçe” anlamına gelen “firdevs”tir. Bu isimlerin cennetin tamamını ifade ettiği gibi cennetin en yüksek, en değerli bölgeleri gibi belirli kısımlarını ifade ettiği de söylenmiştir. Gerek âyet ve hadislerde gerekse konu üzerine yazılan klasik eserlerde cennetin tasvirine dair kimi zaman oldukça detaylara inen bilgiler verilmekle birlikte İslâm âlimlerinin genel görüşü cennetin ve içindeki nimetlerin gerçek mahiyetinin hakkıyla bilinemeyeceğidir. Nitekim “Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir beşer zihninin tasavvur edemeyeceği mutluluklar hazırladım” (Buhârî, “Tefsîr”, 32/1; Müslim, “Cennet”, 2-5) hadisi bu hususa işaret etmektedir. Âyet ve hadislerdeki cennet tasvirlerinin ortaya koyduğu genel çerçeve şu şekildedir: Cennet hayatı mükemmel bir konfor ve refahı içeren bir hayattır; hastalık, yaşlılık, sakatlık, fakirlik, kavga, keder, elem gibi dünya hayatındaki maddî ve manevî olumsuzlukların hiçbiri cennette yoktur; Allah’ın rızasına erişmek suretiyle cennete girmeye hak kazanan mümin kullara burada diledikleri her şey verilecektir. Bu yönüyle âyet ve hadislerde cennet hakkındaki tasvirleri müminleri bekleyen eşsiz nimetlerin birer örneği olarak görmek gerekir. Cennete girmeye hak kazanmış bir mümin orada dilediği gibi bir hayata kavuşacaktır.” (Zuhruf 43/71) Hiç şüphesiz cennette kavuşulacak en büyük ikram ise Allah’ı görmek (rüyetullah) olacaktır. (Tirmizî, “Sıfatü’l-cenne”, 16. Ayrıca bkz. Kıyâme 75/22-23).

Cennetin zıt kutbunda yer alan cehennem ise sonsuz bir acı ve azap mekânı olarak nitelendirilir. Kur’ân-ı Kerim’de cehennem, kâfirlerin, münafıkların, zalimlerin, gerçeğe boyun eğmeyenlerin azap görecekleri yer olarak anlatılır. Kur’ân-ı Kerim’deki cehennem tasvirleri onun yapısından çok oradaki hayatla ilgilidir. Âyet ve hadislerde cehennemlikleri bekleyen acı ve azap çoğunlukla ateş ve kaynar su şeklinde ifade edilmiştir. Cehennem kelimesi ile aynı anlamda kullanılan kelimelerden yaygın olanlar şunlardır: nâr (alevli ateş), cahîm (ısı derecesi yüksek ateş), hâviye (uçurum, derin çukur, harareti yüksek ateş), hutame (tutuşturulmuş ateş), lezâ (halis ateş), saîr (tutuşturulmuş alevli ateş), sakar (yakıp kavuran). Cehennem ateşi, dünyadaki ateşten yetmiş kat daha şiddetli ve yakıcı olan maddî bir ateştir (Buhârî, “Bed’ü’l-halk”, 10). Diğer taraftan cehennem ehline, tıpkı ateş gibi yakıcı olan dondurucu soğukla da azap edilecektir (Tirmizî, “Sıfatü cehennem”, 9). Öte yandan cehennem ehli cennet ehlinin kavuştukları nimetlerden haberdar olacak ve bu nimetlere kavuşmak isteyecekler fakat bundan mahrum kalacaklardır (A’râf 7/50). Şüphesiz bu, onların çektikleri maddî azaba manevî bir azabın da eklenmesine yol açacaktır.

İslâm âlimlerinin çoğunluğu cennet ve cehennem hayatının ruhla birlikte bedenin de tecrübe edeceği somut (maddî) bir hayat olduğunu kabul etmiştir. Âhiret hayatının, dolayısıyla cennet ve cehennem hayatının sadece ruhun tecrübe edeceği manevî bir hayat olduğu şeklindeki görüş literatüre özellikle Meşşâî felsefeciler tarafından sonradan ortaya atılmıştır. Meşşâî filozofların bu düşünceyi ileri sürmelerinin temel nedeni, insanın esas mahiyetini, nefs denilen soyut manevî bir özden ibaret kabul etmeleridir. Onlara göre insanın maddî yapısını oluşturan beden, maddeden oluşması sebebiyle gelip geçicidir. Kalıcı olmayan maddî unsurlar bu âlemde çeşitli formlara girerek sürekli biçim değiştirirler ve form değiştiren madde bir daha geri gelmez. Dolayısıyla ölümle birlikte insanın bedeni (maddî tarafı) tabiatta çözülerek başka bir cismin bileşeni hâline geldiğinden artık onun eski hâliyle tekrar diriltilmesi mümkün değildir. Oysa insanın aslî unsurunu oluşturan nefs, varlığını her zaman devam ettirir. Bu sebeple de ölümden sonraki mükâfat ve ceza bu değişmeyen unsura yönelik olacaktır. Buna mukabil İslâm düşüncesinin ana akımını oluşturan kelâmcılar âhiret hayatının insanın her iki unsurunu da kuşattığını söylemişlerdir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de cennet ve cehennemle ile ilgili âyetlerde yer alan tasvirlerde alabildiğince bedensel unsurlara yer verildiği görülmektedir. Kelâmcılara göre ölümden sonra toprakta çürüyen insan bedenini yeniden bir araya getirmek Allah’ın kudreti söz konusu olduğunda oldukça kolaydır. Dolayısıyla bedenin bir daha yeniden yaratılamayacağı gibi bir düşünce temelsiz olduğu gibi Kur’ân-ı Kerim’deki cennet ve cehennem tasvirleriyle ilgili âyetleri tevil etmek de aşırı bir yorum olarak ilahi kelâmı tahrif etmek anlamına gelir.

İslâm âlimlerinin tamamına yakını Kur’ân-ı Kerim âyetlerinden hareketle cennet ve cehennemin ebedî olduğunu kabul etmiştir. Ana akım düşünce çizgisinde cennetin ebedîliği hakkında herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Bununla birlikte cehennemin sonsuzluğu hakkında farklı görüşlerin ortaya çıkmasına ebedî azap düşüncesinin aklın zor kabul edeceği bir fikir olmasının yanında, cehennem azabı hakkında ebediyet kaydı yer almadığı hâlde cennet hakkında “tükenmeyen bir lütuf” kaydını düşen Hûd Suresi 106-108. âyetlerinin de payı bulunmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim ve hadislerde yer alan ifadelerden cenneti hak etmenin iman, salih amel ve güzel ahlak temelinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Cennet nimetlerini hak edenler peygamberler, doğruluktan ayrılmayanlar, Allah rızası için kendi canlarını feda eden şehitler, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet edenler ve iyilik sahibi kimseler, Allah’a karşı kulluk bilinci içinde ibadetlerini yerine getirip hayatını sürdüren ve kalbinin temizliği davranışlarına yansıyan kimselerdir. Bollukta ve darlıkta başkalarına yardım etme, öfkeyi yenme, doğru sözlü, emanet ehli, namuslu olma, kul hakkına riayet etme, insanların kusurlarını bağışlama ve işlediği günahlarda ısrar etmeyip Allah’tan af dileme hasletleri de cennete götüren faydalı işler arasında sayılmaktadır (Âl-i İmrân 3/132-136; Nisâ 4/69; Mâûn, 107/6-7; Buhârî, “Bed’ü’l-ḫalḳ” 8; Müslim, “Cennet” 11; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 323).

Cehennem, Allah’ın âyetlerini ve peygamberlerini yalanlayan kâfirlerin, Allah’a inanmakla birlikte O’nun yanında başka varlıkları da ilah kabul eden müşriklerin, gerçekte inanmadığı hâlde inanmış gibi gözüken münafıkların ve inandığı hâlde iman ettiği yaratıcının emirlerini çiğneyen günahkâr müminlerin öldükten sonra âhirette cezalandırılacakları yerdir. Allah’a ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberliğine iman ettiği hâlde ibadetlerini yerine getirmemiş, kul hakkı yemiş veya insanlara zulmetmiş olan günahkâr Müslümanlar cehennemde sınırlı bir süre cezalandırılacaklar, cezalarını çektikten sonra cennete konulacaklardır. İslâmî naslarda, kaba, kibirli, cimri, katı yürekli olmak, adam öldürmek, içki içmek, zina etmek, hırsızlık yapmak, insanları arkalarından çekiştirmek, hısım akraba ile ilişkiyi kesmek, komşusuna eziyet vermek gibi nitelik ve davranışların cehenneme girmeyi gerektireceği ifade edilmiştir (Âl-i İmrân 3/56-57; Nisâ 4/173; A’râf 7/179; Yunus 10/7-9; Kâf 50/24-26; Buhari, “Tevhid” 25; Tirmizi, “Cehennem” 9,10; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 291, 392).

Orhan Şener Koloğlu

Kaynakça

“Cehennem.” Temel İslâm Ansiklopedisi II içinde. Yay. Haz. Tuncay Başoğlu, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2019. 32-35.

“Cennet.” Temel İslâm Ansiklopedisi II içinde. Yay. Haz. Tuncay Başoğlu, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2019. 63-69.

Harman, Ömer Faruk ve Bekir Topaloğlu. “Cehennem.” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi VII içinde. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993. 225-233.

Kurtubî, Ahmed b. Ömer. et-Tezkire fî ahvâli’l-mevtâ ve ulûmi’l-âhire. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1985.

Sâlih, Subhî. Ölümden Sonra Diriliş: Âyet ve Hadislerle Cennet/Cehennem. Çev. Şerafeddin Gölcük. İstanbul: Kayıhan Yayınevi, 1981.

Süyûtî, Celaleddin. el-Büdûrü’s-sâfire fî ulûmi’l-âhire. Yay. Haz. Ebû Abdullah Muhammed eş-Şafiî. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1996.

Şahin, M. Süreyya ve Bekir Topaloğlu. “Cennet.” TDV İslâm Ansiklopedisi VII içinde. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1993. 374-386.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır