Koronavirüs pandemisi başladıktan iki buçuk yıl sonra, Covid enfeksiyonları dünyanın çeşitli yerlerinde yeniden artmaya başladı.
Omicron'un hızla yayılan iki yeni alt varyantı (BA.4 ve BA.5) ve önlemlerin gevşetilmesi, vaka sayılarındaki artışta etkili oluyor.
Ancak, koronavirüsün bulaşması ve vücudumuzdaki etkileri hakkında yeni sorular gündeme geldi.
Covid'in vücudunuza ne yaptığına ve patojenle, yani hastalığa neden olan maddeyle ilk temastan sonra her gün neler olduğuna bir göz atalım.
Aşağıdaki zaman çizelgesinin, uluslararası sağlık kuruluşları tarafından incelenen bilimsel çalışmalarda yayımlanan bilgilere dayanan, ortalama veriler olduğunu ve belli durumlarda değişebileceğini belirtmek gerekiyor.
Enfeksiyon, koronavirüs bulaşmış biriyle yakın temastan sonra başlar.
Bir kişi konuştuğunda, şarkı söylediğinde, öksürdüğünde veya hapşırdığında, Covid parçacıkları taşıyan tükürük damlacıkları etrafa salınır. Virüs miktarı duruma göre değişiklik gösterir.
Sao Paulo Üniversitesi Tropikal Tıp Enstitüsü'nde araştırmacı olan Virolog José Eduardo Levi, "Bazı kişilerin dağıttığı miktar daha düşüktür, bir mililitre tükürük başına yaklaşık 10 bin viral kopya düşer" diyor ve ekliyor: "Ancak ortalama yük 10 bin ila bir milyon parçacık arasında değişiyor ve bazı insanların mililitrede bir milyara kadar viral kopya taşıdığını gördük".
Bu küçük enfekte damlacıklar ya doğrudan yüzümüze temas edebilir ya da havada asılı kalarak dakikalarca hatta saatlerce "gezer".
Bu, bir odada asılı kalan sigara dumanını andırıyor. Hava dolaşımına bağlı olarak, insanlar bu damlacıkları nefes alırken soluyabilirler.
Bu, enfeksiyon sürecinin gerçekten başladığı zamandır. Sars-CoV-2; burun, ağız ve gözlerin mukus zarlarındaki hücre reseptörlerine bağlanmak için Covid virüsünün dış yüzeyini kaplayan diken proteinini kullanır.
Bu andan itibaren virüs hücreyi istila eder ve hücrenin biyolojik mekanizmasını tekrar tekrar kendisinin yeni kopyalarını oluşturmak için kullanır.
Levi, "Bu çoğaltma işlemi, tek bir hücrede ila yeni virüs üretir. Bu sayı o kadar fazla ki hücre onunla baş edemez. Hücre patlayıp öldükten sonra bu virüsler salınır ve komşu hücrelerde aynı işlemi tekrarlar" şeklinde anlatıyor.
Bu çoğaltma, yeni varyantların artmasında etkili. Tüm kopyalar aynı değil ve bazılarında önemli genetik mutasyonlar olabiliyor. Genomdaki bu değişiklik şu anda bilinen alfa, beta, gama, delta ve omikron varyantları gibi yeni türlere kapı açılıyor.
Sars-CoV-2 vücudumuzun ilk hücrelerini istila etmeyi başardıktan sonraki adım, etki alanını genişletmek.
İstila edilen her hücre binlerce kopya saldıkça, virüs organizmada daha çok ilerliyor. Virüsün varlığının tespit edilemediği bu sessiz evrim dönemi kuluçka olarak biliniyor.
Brezilya'daki Todos pela Saude Enstitüsü'nde bilimsel araştırmacı olan Virolog Anderson F. Brito, "Yeni varyantların kuluçka süresinin azaldığını fark ettik" diyor.
İngiltere Sağlık Güvenliği Kurumu raporuna göre, Alfa varyantının kuluçka süresi ortalama beş ila altı gündü. Delta'da bu dört güne düştü.
Omicron ile viral yayılmayla semptomların başlangıcı arasındaki ortalama süre üç gün oldu.
Başka bir deyişle, normalde Covid belirtilerinin ortaya çıkması neredeyse bir hafta sürerken şimdi bir gecede de ortaya çıkabiliyor. Ancak kuluçka süresi değişebilir. Bazı durumlarda semptomlar virüsle ilk temastan 14 gün sonra ortaya çıkar.
Virüs üst solunum yollarında, yani burun, ağız ve boğazda ilerlerken, sonunda ona karşı saldırı başlatan bağışıklık sistemimiyle karşılaşır.
İlk savunma hattı, Çin'deki Zhejiang Üniversite Hastanesi'nde iki araştırmacı tarafından 'de yayımlanan bir makalede detaylandırıldığı gibi nötrofiller, monositler ve "doğal öldürücüler" olarak adlandırılan hücreleri içerir.
Zamanla, viral istilaya daha organize şekilde karşılık veren T lenfositleri ve antikorları serbest bırakan B lenfositleri gibi diğer bağışıklık birimleri devreye girer.
Covid semptomları bazı insanlarda tam da bu bağışıklık reaksiyonu sonucunda ortaya çıkıyor. Burun akıntısı, öksürük, ateş ve boğaz ağrısı, aynı anda virüsü vücuttan atmaya yönelik girişimlerin ve bu kadar çok hücrenin aralıksız çalışmasının bir etkisi.
Fakat bu belirtiler ne kadar sürüyor?
Sao Paulo Üniversitesi'nden bulaşıcı hastalık uzmanı, Virolog Prof. Nancy Bellei, "Bu kişiye bağlı. Birkaç semptomu olan ve dört ya da beş gün sonra iyileşen insanlar var. Diğerleri içinse daha uzun sürüyor" diyor.
Aynı zamanda Brezilya Bulaşıcı Hastalıklar Derneği'nin (SBI) üyesi olan Bellei, "Genel olarak boğaz ağrısı ve ateş gibi en kötü belirtiler yaklaşık üç gün sürüyor" diyor ve ekliyor: "Bu dönemden sonra burun akıntısı ve öksürük gibi daha hafif etkiler yedi ila on gün sürebilir".
Bu aşamada, evde kalmak ve başkalarıyla teması mümkün olduğunca azaltmak çok önemli. Dışarı çıkmak veya başkalarıyla etkileşime geçmek gerekiyorsa, iyi bir maske virüsü yaymanızı engelleyebilir.
Vücudun iyileşmesi için dinlenmek çok önemli. Ağrı kesici ve ateş düşürücüler de yardımcı olabilir.
Bellei, "Semptomların başlamasından 72 saat sonra nefes darlığınız varsa veya ateşiniz devam ederse, tıbbi yardım almanız öneriliyor" diyor.
Bu, özellikle yaşlılar, kronik hastalığı olanlar veya bağışıklık sistemi zayıf kişiler için daha da önemli.
Koronavirüs ile ilk temastan yaklaşık iki hafta sonra, bağışıklık sistemi genellikle "savaşı kazanır".
Aşılar buna yardımcı oluyor, çünkü vücudun savunma mekanizmasının patojenle temas etmeden önce bile onunla savaşmak için "eğitilmesini" sağlar.
Bazı durumlarda ise, virüs akciğer gibi hayati organlara ulaşmayı başararak ciddi iltihabi durumlara yol açar. Bu durumlar genellikle acil müdahale gerekir ve ölüm riski yükselir.
Bununla birlikte, iyileşen hastalar için bile semptomların aylarca, hatta yıllarca sürdüğü uzun süreli Covid riski var.
Bu durum hala belirsiz olsa da, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), koronavirüslü kişilerin yüzde 13,3'ünün semptomlarının bir ay veya daha uzun süre devam ettiğini tahmin ediyor.
Ayrıca CDC'ye göre, hastaneye gitmesi gereken Covid hastalarının yüzde 30'undan fazlası altı ay sonra hala yorgunluk ve nefes alma sorunlarından kaygı ve eklem ağrısına kadar çeşitli rahatsızlıklar yaşıyor.
CovidCovid aşısıkoronavirüsenfeksiyon
Öksürük, hapşırık, yüksek ateş gibi, özellikle üst solunum yolunu ilgilendiren şikayetleri olan kişilerin sadece koronavirüs açısından değil, diğer üst solunum yolları hastalıkları açısından da metro gibi kapalı toplu taşıma araçlarında bulaştırıcı olabilme ihtimalleri vardır.
Ancak toplu taşımayı kullanan sağlıklı bireyler, elbette aynı ortamı paylaştıkları kişilerin hasta olup olmadığını bilemezler. Bu nedenle, çok gerekli olmadıkça toplu taşıma araçlarını özellikle bu dönemde kullanmamak, kullanmak zorunda kalınırsa da yüzeylere çok fazla dokunmamak, dokunduğumuz yüzey sayısını çok fazla artırmamak koronavirüs hastalığı olmak üzere diğer pekçok hastalığın bulaşı açısından bir önlem olacaktır.
Ellerimizi yıkamadan ya da temizlemeden toplu taşımadayken veya indikten sonra ağıza, buruna veya göze temas etmemek yerinde olacaktır. Yine, toplu taşıma kullanmak zorunda kalındığında olabildiğince tenha araçların seçilmesi, kalabalık bir araca binilirse de diğer kişilerle çok fazla yüz yüze gelmeden, mümkünse farklı yönlere bakarak seyahat etmek bir anlamda koruyuculuk sağlayacaktır.
Sosyal Medya çağımızın önemli bir iletişim ve haber alma aracı; ancak özellikle bu gibi durumlarda sosyal medyada olabilecek bilgi kirliliği ve bunun yaratacağı endişeye karşı da dikkatli olmak gerekiyor. Henüz araştırma aşamasında olan veya sadece fikir olarak ortaya konmuş yazılar, sosyal medya üzerinde, tıpkı kulaktan kulağa oyununda olduğu gibi, uzmanlar tarafından tavsiye edilen bilgiler olduğu yönünde yansıtılabiliyor.
Bu durum, insanların aslında koruma yöntemi olmayan bir takım davranışlarda bulunabilmek amacıyla dikkatlerinin gerçek ve kanıtlanmış tedbirlerden dağılmasına ve hatta kanıta dayalı tedbirlerin alınmaması sonucunda hasta olabilmelerine yol açıyor.
İşte bu noktada, en doğru olanın resmi veya doğruluğu bilimsel olarak teyit edilebilecek, bilimsel sorumluluğu bulunan kaynakları dikkate alarak bunların tavsiyelerini uygulamak, gerek korku ve endişenin dinmesi, gerekse doğru ve yerinde tedbirleri almak adına büyük önem taşıyor.
Sadece koronavirüs değil, üst solunum yollarıyla bulaşan bütün virüsler tuzlu su tarafından olumsuz etkilenmekte ve bulaşıcılıkları azalmaktadır. Bu özellikle virüsü alıp hasta olmuş insanlarda gerek boğazdaki ağrıyı gerek o bölgedeki sorunu hafifletmek için kullanılır.
Bazı durumlarda da özellikle mantar enfeksiyonlarında da karbonatlı su kullanımı yarar sağlamaktadır. Ancak bunların oranları çok düşüktür. mm su içerisine 1 veya 1,5 gr lık tuz atmak yardımcı olacaktır. Bunun fazlasını kullanmak boğazda ciddi tahrişe yol açar ve birçok mikrobun da işini kolaylaştırabilir.
Bu nedenlerle her hastanın, hasta olduğunda hekime sorarak kendisi için uygun olan tedavi ve korunma yöntemlerini kullanması yerinde olacaktır. Gün içerisinde birkaç kere yoğun tuzlu suyla gargara yapmak, hiçbir zaman hastaların toplumdan ayrı bir yerde takip edilmesi veya ellerin sabun veya alkollü dezenzektanlarla temizlenmesi kadar etkili olmayacaktır.
Bilim dünyasının özellikle Çin ve İtalya örneklerinden edindiği tecrübe, her ne kadar semptomlar ortaya çıkmadan önce kişinin potansiyel olarak bulaştırıcı olabileceğini gösterse de, bu dönemde hasta olan kişi öksürük veya hapşırık gibi damlacık yaratabilecek semptomlara sahip olmadığı için bulaştırıcılığının minimum olduğunu göstermektedir.
Hastalar özellikle sosyal medyada yayılan ve kanıtlanmamış birçok bilgi nedeniyle korkuyor ve panik halindeler. Bu süreç içerisinde birçok bilginin gerek istatiksel, gerek korunma yöntemleri ve gerek tedaviyle ilgili bilgilerin hiçbir dayanağı olmadığı görülmektedir.
Hekimlerin, Dünya Sağlık Örgütü’nün, Sağlık Bakanlığı’nın ve uzmanlık derneklerinin web sayfalarının veya bunların sosyal medya hesaplarının takip edilmesi doğru bilgiye ulaşılabilmenin önemli bir yolu. Doğru bilginin edinilmesi ile panik durumu yerini tedbirli davranmaya bırakacaktır.
Sağlıklı kişilerin maske ya da eldiven takmalarına gerek yoktur. Maske ve eldiven takıldığında oluşabilecek gereksiz güven hissi nedeniyle hastalığın bulaşması kolaylaşabilir. Özellikle maskeler bir süre sonra nemlendikleri için normalde insana ulaşsa bile hastalığa yol açmayacak miktarda virüs bulunan damlacıklar, bu nemli alanlarda birleşerek daha fazla enfeksiyon yapma riskine neden olabilmektedir.
Ayrıca maskelerin çıkarılması sırasında elin maskenin ön yüzüne teması bu işi daha da kolaylaştıracaktır. Eldivende de aynı durum söz konusudur. Eldiven taktığında kendini güvende hisseden kişi sağa, sola daha fazla dokunacak ve bu dokunmalar sonrasında da ağzına, burnuna, gözüne elini daha fazla götürecektir.
Bütün dünyadaki bilim adamlarının da gözlemleri bu yöndedir. Bu yüzden maske hasta kişilere ve bunlara bakan sağlık personeline, eldiven ise sadece hasta olan kişilere bakan sağlık personeline takılması önerilen, sağlıklı kişilerin ya da çocukların kullanması önerilmeyen önlemlerdendir.
Koronavirüs el ve zeminde bir süre yaşamını sürdürebilmektedir. Islak mendille bu alanların temizlenmesi belirli bir temizliği sağlasa da, ıslak mendilin içinde alkol bulunmaması halinde koronavirüsü öldürmesi bugüne kadar yapılan çalışmalarda gösterilmemiştir. Bu yüzden ıslak mendille el ve zeminin temizlemesi, alkol veya deterjan içermiyorsa koronavirüsü öldürmek için yeterli değildir.
Virüsler sürekli mutasyon geçirirler, bunların birçoğu virüsün aleyhine olan hatalı mutasyonlardır. Bunlar akıllı değildir, genetik bilgiyi yani RNA’yı ve DNA’yı kopyalayan enzimler, bu kopyalamayı yaparken sık sık hatalar yaparlar. Bu hatalar, hata yapan virüsün çoğalamamasına yani ölümüne yol açarlar.
Bu kadar çok virüs çoğalırken, nadir olarak da yapılan bir hata virüsü daha kolay hastalık yapıcı hale getirebilir. Virüsün lehine bir mutasyon olduğu ve bu hata oluştuktan sonra ortaya çıkan mutant denilen yeni virüs diğerlerinden daha hızlı çoğalabilme veya doğal şartlara daha dirençli olabilme gibi özelliklere sahip olursa diğerlerinden daha avantajlı olduğu için toplumda daha kolay yayılmaya başlar.
Özetle, mutasyon akıllı bir süreç değildir, rastgele olan bir durumdur. Çoğunluğu virüse zarar verir. Virüsün doğada kalmasını, çoğalmasını daha iyi hale getirecek mutasyonlar ise doğal olarak virüsün lehine olduğu için virüsü korur.
Örneğin koronavirüslerde 5 ila 10 yılda bir böyle önemli bir değişikliğe rastlanmaktadır. Bunlar tamamen olasılık meselesidir. Bu tabi ki mevcut pandemiden kurtulduğumuz zaman bir daha bu tür virüslerle karşılaşmayacağız gibi anlama gelmez. Mevcut durum aşılsa dahi, bu ve bunun gibi hastalıklar için aşı çalışmaları, tedavi çalışmaları ve tekrarı halinde alınabilecek tedbirler açısından hazırlıklar mutlaka devam edecektir.
Epidemi bir bölgede olan salgınlara verilen isimdir. Eğer bu salgın hastalık bütün dünyayı etkisi altına alacak olursa buna da pandemi adı veriliyor. Dünyada virüslerle veya başka enfeksiyon etkenleriyle zaman zaman böyle salgınlar görülebiliyor.
Virüs hastalıkları içerisinde pandemilere yol açan en önemli etken influenza yani grip virüsleridir. Virüsler, dünyada birçok kez bu şekilde pandemilere yol açmıştır. Bir virüs birçok kez pandemilere yol açmaya başladığı zaman toplumsal duyarlılıkta azalma görülmektedir.
Örneğin grip, pandemi yapmamasına rağmen yeni koronavirüsten çok daha fazla insanın hastalanmasına ve ölmesine neden olmaktadır. Son yıllarda grip aşısnın geliştirilmesi önemli bir gelişme olmuştur ve buna daha hazırlıklı olunduğu için bazı ilaçlar yine grip enfeksiyonlarında kullanılabilir hale gelmiştir.
Birden bire yine yeni bir virüs ortaya çıktığında ise, bunun yapacağı pandemiler daha korkutucu olmaktadır. Hastalığın nasıl seyredeceği, kimi ne kadar etkileyeceği ve ne kadar öldürücü olacağını baştan kestirmek mümkün olmamaktadır.
İlk olarak Çin’in Wuhan bölgesinde, yılı Aralık ayının başında görülüp, bu bölgedeki yetkililer tarafından tanımlandığı için gayri resmi Wuhan koronavirüsü adıyla da bilinen yeni koronavirüs solunum yolu enfeksiyonuna neden olan ve insandan insana geçebilen bulaşıcı bir virüstür.
Virüsün insandan insana damlacık yoluyla ve doğrudan temas ile geçebildiği bilinmektedir. Öte yandan öksürük gibi yollarla yüzeylere yayılabilecek solunum damlacıklarının da bir süre bulaşıcılık özelliği taşıdığı gösterilmiştir.
Yeni koronavirüsün tanısı için laboratuvar ortamında test yapılması gereklidir. Koronavirüsün kesin tanısı moleküler testler ile gerçekleştirilir.
SARS-CoV-2 Akut Solunum Yolu Hastalığıiçin şu anda belirli bir kesin tedavi yolu mevcut değildir. Gerçekleştirilen tedavi ateş, kuru öksürük ve nefes darlığı gibi belirtilerin hafifletilmesine odaklanır.
Mevcut zatürre tedavilerinin, bu hastalık için etkin olup olmadığı yönünde araştırmalar sürmektedir. Hastalık virüs temelli olduğu için antibiyotikler etkili değildir.
Koronavirüs (COVID) hastalığının teşhis edilmesinin ardından hastalığın belirtilerini kontrol etmek için doktor kontrolünde ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir.
Koronavirüs belirtileri kişinin bağışıklık sistemi ve yaşına bağlı olarak da değişiklik gösterebilir. Fakat elde edilen verilere göre kuluçka süresinin, genellikle hastanın enfekte olmasından sonraki 2 ila 14 gün içerisinde gerçekleştiği yönündedir.
Koronavirüs genç hastalar ve çocuklar üzerinde hafif semptomlarla atlatılırken, 65 yaş üstü kişiler, akciğer, şeker, tansiyon gibi kronik hastalıkları olan kişileri daha fazla etkilemektedir.
Wuhan Koronavirüsü olarak da anlılan Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın Çin tarafından yayınlanan genomu temel alınarak bir aşı oluşturulması çalışmalarına uluslararası düzeyde başlanmıştır. ABD, Avustralya, Çin, İngiltere ve Kanada’da çeşitli üniversiteler ile özel kuruluşlar klinik testlere başlama aşamasına oldukça yaklaştıklarını açıklamaktadır.
COVID ‘u engellemek için alınacak en önemli önlemlerden ilki elleri sık sık sabun ve suyla yıkamaktır. Özellikle halka açık bir yerdeyken burnunuzu sildikten, öksürdükten veya hapşırdıktan sonra elleri en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkamak gereklidir. Su ve sabunun bulunamadığı zamanlarda eller alkol bazlı el antiseptiği ile temizlenmelidir.
Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın sağlık açısından risk oluşturabileceği gruplar arasında hamileler de yer almaktadır. Hamilelerin hormonal değişikliklerinden dolayı hem yapısal olarak, hem de bağışıklık sistemlerinde meydana gelen değişimler nedeniyle solunum hastalıklarına yakalanma riskleri bulunmaktadır.
Verilen istatikler doğrultusunda çocuklarda ve gençlerde (10 ila 39 yaş grubunun) koronavirüs nedeniyle ölüm oranlarının en az grup olduğu gözlemlenmektedir.
Sirkenin, koronavirüs ya da diğer virüslere yönelik öldürücü etkisi yoktur. Çamaşır suyu ise alkali bir ürün olup temizlikte kullanıldığında, koronavirüs başta olmak üzere virüslerin ölümüne yardımcı olacaktır. Virüslerin alandan temizlenmesini sağlayacaktır.
Hastalanan kişilerle ilgili yayımlanmış verilere göre hastalık nispeten yavaş bir seyir göstermektedir. İlk birkaç gün daha hafif şikayetler (ateş, boğaz ağrısı, halsizlik gibi) görülmekte sonrasında öksürük, nefes darlığı gibi belirtiler eklenmektedir. Hastalar genellikle 7 günden sonra hastaneye başvuracak kadar ağırlaşmaktadır. Dolayısı ile sosyal medyada yer alan, birden bire yere düşüp hastalanan veya ölen hastalarla ilgili videolar gerçeği yansıtmamaktadır.
Genel olarak bu virüsler yüzeylerde kısa süre canlı kalabildikleri için paket veya kargo ile bulaşma olması beklenmemektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün de bu konuda kısıtlaması yoktur.
Evde bakılan kedi/köpek gibi evcil hayvanların Yeni Koronavirüsla (COVID) enfekte olması beklenmemektedir. Ancak evcil hayvanlarla temas sonrası her zaman için ellerin su ve sabunla yıkanması gereklidir. Böylece hayvanlardan bulaşabilecek diğer enfeksiyonlara karşı korunma sağlanacaktır.