dadaş caillou çimir / Erzurum Dublaj Kalyu mp4 3gp flv mp3 video indir

Dadaş Caillou Çimir

dadaş caillou çimir

SOYADIM BENİMDİR! ÜNİVERSİTELİ KADIN ÖĞRENCİLERİN EVLİLİKLE SOYADININ DEĞİŞMESİNE YAKLAŞIMLARI / MY SURNAME IS MINE! UNIVERSITY WOMAN STUDENTS’ ATTITUDES TOWARDS SURNAME CHANGE AFTER MARRIAGE

Soyadı, kişinin kimliğini ve aidiyetliğini belirten önemli bir unsur, kişinin kimliğinin ayrılmaz parçasıdır. Vazgeçilemez, devredilemez, feragat edilemez bir kişilik hakkıdır. Bu nedenle soyadına ilişkin hak yasalarda özel olarak düzenlenmiş ve korunmuştur. Ne var ki bu hak ülkemizde kadınlar için sadece evlenene kadar geçerli kılınmaktadır. Evlenen kadına, sadece kendi soyadını kullanma hakkı tanınmamakta, en iyi ihtimalle kocasının soyadını da almak zorunda bırakılmaktadır. Bir başka deyişle kadının evlendikten sonra yalnızca kendi soyadını taşıma hakkı yoktur. Bu durum, en başta Anayasamızın 10. maddesinde ifade edilen “Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” şeklindeki eşitlik ilkesine aykırıdır. Kaldı ki Türk Medeni Kanunu’nda yer alan “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” şeklindeki emredici hükmün yanında, eşlerin soyadını birlikte seçmelerine olanak sağlayacak irade özgürlüğüne de yer verilmemektedir. Oysa soyadı, kişinin temel kişilik hakkı olarak görülüyorsa, yalnızca erkeklere değil, kadınlara da tanınmalıdır. Kaldı ki yaşam nasıl hızlı bir değişim içindeyse yasalar da bu ölçüde yaşamın gereksinimlerine göre yaşlanmakta ve değişime uygun olarak değişime ihtiyaç duymaktadır. Yasalar önünde eşitlik temel alındığında, evlenmekle sadece kadının kimliğinin, hatta kütük bilgilerinin değişmesi, bir başka deyişle medeni hal değişikliğinin sadece kadını etkilemiş olması hem Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesine hem ülkemizin onayladığı uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan taahhütlerine aykırı düşmektedir. Kaldı ki bu uluslararası sözleşmelerin iç hukukumuzdaki kanunlardan daha üstün tutulduğu Anayasa’nın 90. Maddesi’nde belirtilmektedir. Bu çalışmada, üniversite öğrencisi kadınların, TMK’nın 187. Maddesi olan kadının soyadına ilişkin kanun kapsamında, evlendikten sonra kendi soyadlarını korumaya yönelik ne düşündükleri ve cinsiyet eşitliği çerçevesinde soyadı kanununu nasıl değerlendirdikleri üzere bir araştırma yapılmıştır. Araştırma kapsamında, Karabük Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü’nde “Kadın Statüsü ve Sorunları” isimli ders alan ikinci sınıf öğrencilere açık uçlu sorulardan oluşan anket yapılmıştır. Ortaya çıkan bulgular çerçevesinde kadının soyadı hakkı irdelenmiştir. Genel olarak denilebilir ki üniversitelerde verilen kadın çalışmaları ve kadın haklarına ilişkin derslerin, kadınlara birey olarak hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli derecede farkındalık aşılamaktadır. Anahtar Kelimeler: Kadının Soyadı, Soyadı Hakkı, Kadının Kimliği, Evlendikten Sonra Soyadı Abstract Surname is an important element, which defines personal identity and an inseparable part of a person’s identity. It cannot be abandoned, alienated or abdicated. For this reason, the right of surname is especially arranged and protected in laws. However, unfortunately, this right is valid for women in our country merely until their marriage. Women have to adopt their husbands’ surname after marriage or at best they have to carry double surnames by adopting spouses’ surname with their own surname. In other words, women do not have right to keep their own surnames after marriage. This situation is primarily contradictory to our 10th Article of the Constitution, which is based on the principle of equality. 10th Article of the Constitution is as “Everyone is equal before the law without distinction as to language, race, color, sex, political opinion, philosophical belief, religion and sect, or any such grounds. Men and women have equal rights. The State has the obligation to ensure that this equality exists in practice. Measures taken for this purpose shall not be interpreted as contrary to the principle of equality.” Other than that, according to the Turkish Civil Code, women will adopt her husband’s surname after marriage. Moreover, it is not allowed couples to choose a surname together. But if surname supposed to be a unique right of identity, it should be accorded not only to men but also to women. Furthermore as life conditions changes rapidly, laws need to be revised and reconstructed according to changing requirements. Thus, this enforcement regarding women’s surname contradicts the principle of equality. In this study, in order to understand university student women’s tendency about changing their surname after marriage and their perception about surname, a written survey with open-ended questions was conducted among students in Karabük University, Midwifery Department in Health Sciences Faculty. These woman students consist of sophomores who take a course named “Women’s Problems and Status”. Within the framework of findings, the right of woman’s surname was examined. Generally it can be concluded that courses about women rights and gender studies given in universities rise awareness of students. Keywords: Woman’s Surname, Right of Surname, Woman’s Identity, Surname after Marriage

AART Uluslararası Anadolu Sanat Sempozyumu “MİLYARLARCASININ ARASINDA TEK BİR NOKTA: YAYOİ KUSAMA”

Özet: İlk çağlardan beri sanatın dönem dönem sorgulandığı ve bu sorgulamaların neticesinde gelişen zihin yapısının sanatta yeni pencereler açtığı günümüzde, seramik sanatı; geleneksel, endüstriyel ve sanat seramiği olarak üç temel alana ayrılmaktadır. Malzemesinin karakteristik özelliklerinden ötürü boşlukla şekillenen, iç boşluğa sahip olan ve plastik sanatların tüm ögelerini bünyesinde içeren bir sanat dalı olarak seramik sanatı, işlevsel ya da sanat seramiği olarak çok çeşitli biçim ve kavramsal içeriklerle karşımıza çıkmaktadır. Sanatçılar eserlerini, çamurun boşlukla iletişime geçtiği şekillenebilme özelliğinin geniş ifade alanlarından yararlanarak oluşturmaktadırlar. Bu çalışmada; çeşitli sanatçılardan seramiğin iç boşluğundaki iş görme yetisinin dışlanarak biçimin yeni görsel plastik bir anlam edindiği yani çanak, çömlek, testi, kupa ve vazo gibi kap biçimlerinin heykelsi bir görünüme dönüşerek, sanat seramiği olarak sınıflandırılan eserler incelenmiştir. Bununla birlikte, boşluğun sadece nesnenin dış yüzeyini çevreleyen bir eleman olarak değil, kütlelerin parçalanmasıyla plastik bir öge olarak da kullanıldığı heykel çalışmaları ele alınmıştır. Tezde çalışmaları analiz edilen sanatçılar arasında, Peter Voulkos (Amerika), Alev Ebuzziya Siesbye (Paris), Piet Stockmans (Belçika), Bodil Manz (Danimarka), Wayne Higby (Amerika), Linnea Rut Bryk (İsveç), Hsu Yunghsu (Tayvan), Canan Dağdelen (Viyana), Eva Hild (İsveç) ve Merete Rasmussen (Londra) yer almaktadır. Araştırmada, sanat seramiğinin biçimden biçime farklılıklar gösterişini örnekler üzerinden irdeleyerek, boşluğun nasıl bir şekle dönüştüğü ve kurgulandığı konusunda çözümlemeler yapılmaya çalışılmıştır. Abstract: The art of ceramic is divided into three basic fields as traditional, industrial and art ceramic today, where the mental structure of art has opened new windows in art as a result of periodic inquiries and search for new expressions since ancient times. Ceramic art, classified as functional and art ceramic, mainly comes up with a wide variety of forms and conceptual contents as a branch of art that is shaped with a void due to characteristic feature of its material encapsulating an interior space as well as embracing all the elements of plastic arts. The artists emerge by taking advantage of the wide range of expressions of the feature where clay enables communication through void. This study aims to examine several works created by various artists in which the form acquires a new visual plastic meaning - excluding the ability to work in the inner space of ceramic - that is, vessel forms such as pottery, jugs, mugs and vases transformed into a sculptural appearance as well as the works classified as art ceramic are analyzed. Beside examining space as a outer surface encircling the object of element, it is also studied as a plastic element that is used by breakdown of masses in sculptural works. Among the artists’ works discussed and analyzed in the thesis are Peter Voulkos (America), Alev Ebuzziya Siesbye (Paris), Piet Stockmans (Belgium), Bodil Manz (Denmark), Wayne Higby (America), Linnea Rut Bryk (Sweden), Hsu Yunghsu (Taiwan), Canan Dağdelen (Vienna), Eva Hild (Sweden) and Merete Rasmussen (London). This research essentially endeavors to analyze how space is transformed into a form by examining the process through diverse examples that unveil differences from form to form in art ceramic.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır