dalyan balıkçılığı nerede yapılır / Tekirdağ'ın Meşhur Dalyanları | Seturday

Dalyan Balıkçılığı Nerede Yapılır

dalyan balıkçılığı nerede yapılır

Tapulu bir mülkiyet olarak dalyanlar

Özellikle İstanbul Boğaziçi’nde denizin içine dikilen direklere gerilmiş ağlarla yapılan balık avı alanları olan dalyanlar çok eski tarihlerden beri toprak mülkiyetine benzer şekilde tapulanmış olup, bu tapulardan bazıları günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.

İstanbul’un günümüzde unutulan bir özelliği de dalyanlarıdır. Kökü kesin olarak belli olmayan bu kelimenin İtalyanca veya Yunanca’dan dilimize devşirildiği düşünülmektedir. Denizlerin kıyıya yakın bölgelerinde, dalgaların etkisinden uzak, sert akıntıların bulunmadığı korunaklı alanlara, göl veya nehir ağızlarına balık yakalamak için kurulan düzeneklere dalyan denir. İstanbul özellikle de Boğaziçi dalyanları denizin içine dikilen direklere gerilmiş ağlarla yapılmakta olan balık avı alanlarıdır. Dalyanlar özellikle göçmen balıkları avlamak için kurulurlarsa da bazı dalyanlarda aynı zamanda yerli balıklarla, gezici veya uğrayıcı denilen balıkların da avlandığı bilinmektedir.

Dalyan kelimesi dilimizde farklı amaçlarla da kullanılmıştır. İnce, uzun boylu, mütenasip yapılı, boylu boslu erkekler için “Dalyan gibi adam” veya irice, uzun boylu kadınlar için “Dalyan gibi kadın” tabirleri de vardır.

Tapulu bir mülkiyet olarak dalyanlar

Bebek Dalyanı 1890 Abdullah Kardeşler

Dalyan nereye kurulur?

Dalyanlar balıkların geçit yerleri üzerine kurulur. Ancak dalyan kurmak zor ve masraflı bir iştir. Dalyanın işletilmesi için on beş ila yirmi adet tayfaya gereksinim duyulur; tüm masrafın yanı sıra dalyanda çalışan tayfaların yiyecek ihtiyacı da dalyan sahibi tarafından karşılanır. Bu harcamalara ek olarak, dalyan işletmesinin olmazsa olmazları, mavna, kayık gibi gerek dalyana gidiş geliş gerekse tutulan balıkları yüklemek için lüzumlu olan araçlardır. Dalyan kurmaya uygun çoğu alan, çok eski tarihlerden beri toprak mülkiyetine benzer şekilde tapulanmış olup, bu tapulardan bazıları günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.

Tapulu bir mülkiyet olarak dalyanlar

Rumelikavağı Dalyanı 1890 Boğos Tarkulyan

Dalyanlar üç sınıfa ayrılır.

Dalyanlar üç sınıfa ayrılır: kazıklar üzerine gerilmiş, deniz tabanına oturmuş ağlarla oluşan dalyanlar; ırmakların ağızlarında veya göllerin savaklarında kurulan, ince sırıklar, ağaç dalları veya sazlardan yapılmış büyük çitlerden oluşan, ağ kullanılmayan dalyanlar; genellikle yabancı işletmecilerin kurduğu kazıksız dalyanlar.

Dalyanlar ayrıca kuruldukları mevsimlere göre de “Yaz Dalyanı” ve “Kış Dalyanı” olmak üzere ikiye ayrılırlar. Yaz dalyanları her yıl nisan ayı başında kurulur ve 15 Ağustos’a kadar av yapılıp, daha sonra sökülür. Kış dalyanları ise ağustos ayı ortalarında kurulup, şubat ayı sonunda eğer yeteri kadar balık yoksa aralık ayı ortalarında sökülür, kazık ve ağlar karaya alınır.

Tapulu bir mülkiyet olarak dalyanlar

Rumelikavağı Dalyanı 1890 Abdullah Kardeşler

Dalyanlar altı türde kurulurdu

Dalyanlar kuruluş şekil ve avlanacak balık türüne göre altı türde kurulurdu.

“Şıra Dalyanı”: on üç direk, delik büyüklüklerine göre beş çeşit ağdan oluşup, ağların göz büyüklüğüne göre istavrit gibi küçük balıklardan, kılıç gibi büyük balıklara kadar pek çok türde balık avı yapmak mümkündü. Boğaziçi’ne kurulan dalyanlar genelde bu şıra dalyanı olup, büyüklüklerine göre “tam şıra” veya “yarım şıra” olarak isimlendirilmekteydiler. “Kurt Ağzı Dalyanı”: aynı zamanda, aynı şekilde ama farklı boyutlarda kurulan dalyanlara verilen bir isimdi. Şıra dalyanına nazaran daha derin sularda kurulan bu tür dalyanlar için yirmi beş ila otuz direk ve bu direkleri deniz dibine sabitlemek için çabalar gerekmekteydi. Bu tür dalyanların iki girişinde bulunan direklerin üzerinde çardak denilen bir nöbetçi kulübesi ile balıkların ağa girip girmediği gözlenir, girdilerse “el beraber ağı” adı verilen giriş ağının kapatılarak balıkların dalyan içine hapsedilmesini sağlayan bir düzenleme yapılırdı. Bu tip dalyanlarda uskumru, kefal, lüfer, gümüşbalığı, çinakop, izmarit, istavrit gibi balıklarla bazı dönemlerde de hamsi, palamut, torik gibi balıklar avlanırdı.

Bir diğer dalyan türü ise “Kırma-Kepasti” denilen kurt ağzı benzeri iki dalyandan oluşan av alanlarıydı. Bu çeşit dalyanların girişinde sabit ağ olmayıp kapak denilen ve balıklar dalyanın içine girdikten sonra kapatılan bir ağ bulunurdu. Bir sırığın üzerindeki küçük ahşap platformda bekleyen gözcü balıklar girince biri halatı çekerek kapak denilen ağı kapatırdı.

Çok büyük alanlara yayılan büyük dalyanlar “Çekme Dalyanı” adıyla anılırdı. Biri denizden dalyana, diğeri denizin açığına doğru uzanan geniş kanatları olan bu dalyanlarda kefal, bazı zamanlar lüfer, levrek ve uskumru avlanmaktaydı.

Son dönemlerine benim de yetiştiğim, kıyısından bucağından elimin değdiği bir diğer dalyan türü ise “Çökertme Dalyanı”ydı. Kıyıya iki, üç noktadan bağlanan büyük bir ağın diğer üç tarafı denizdeki sandallar tarafından çekilmekteydi. Denizin zeminine, daha önce oraya yerleştirilmiş, beyaz taşların üstüne ağların serilmesiyle oluşan bu tür dalyanlarda kefal ve mevsiminde gümüşbalığı avlanırdı. Bir diğer tür olan “Çit veya Kutra Dalyanı” ise Boğaziçi’nde değil, göl veya lagünlerin denizle bağlantılı olduğu noktalarda kurulurdu.

Boğaziçi’nde bir dönem Karadeniz girişinden Ahırkapı’ya kadar, çeşitli tiplerde otuz sekiz dalyan, Marmara Denizi’nde ise farklı noktalarda yüz elli dört dalyan kurulduğu kayıtlıdır. Bunların içinde özellikle Bebek, Beykoz ve Rumelikavağı dalyanları hem getirdikleri gelir hem de görünüşleriyle ilgi çeken dalyanlardır.

Artık balıkların dalyanlara gelmesini beklemiyoruz. Okyanusyalara açılacak kadar büyük ve her tür elektronik teçhizatla donatılmış teknelerle daha onlar gelişip büyümeden avlıyoruz. Sonra da “Karadeniz’de balık kalmadı!” diye ahlanıp vahlanıyoruz. Balıkların büyümesine fırsat tanımıyoruz ki, bereketi bol balık avlayalım.

Karekin Deveciyan, Türkiye’de Balık ve Balıkçılık, Çev. Erol Üyepazarcı, İstanbul, 2006.

Dalyan (balıkçılık)

Başlığın diğer anlamları için Dalyan sayfasına bakınız.

Bozburun Tepesi'nden önde Sülüngür Gölü, arkada Köycegiz Dalyanı

Dalyan, Balıkların geçtiği yerlere sabit ağ, çapa, yüzdürücü gibi malzemeler ile yapılan tuzak ve kapanlara denir[1]. Balık avlamak için deniz kıyısında büyük ağaçlarla çevrilen yer olarak da tanımlanmaktadır[2]. Genellikle lagünlerin denize bağlandığı ağız kısımları üzerine uygulanır. Kamış ve sazlardan hasır gibi örülen seddeler balık geçit alanlarına geçiş bırakacak şekilde sabitlenir. Yumurtlamak için balık sürüleri lagüne girdikten sonra kapaklar kapatılır. İç kısımda kalan balıklar avlanır[3]. Eski çağlardan beri balık avlamak için kullanılan dalyanlar denizin sahiline yakın yerlerine, göl ve nehirlerin ise ağızlarında kurulur.

Türkiye'de 72 dalyan bulunur, bunların %64'ü Akdeniz ve Ege sahillerindedir. Dalyanlarda toplam üretim 894 ton hesaplanmıştır, bunun % 56'sı Ege Denizi'nden elde edilmiştir. En fazla elde edilen ürün; kefal, levrek, çipura, mavi yengeç (Akdeniz dalyanlarından) şeklinde sıralanır. Dalyanların yarısı denize tek boğazla bağlanır. Ortalama derinlik 1,39 cm'dir, çoğunluğunda derinlik 0,5 m'ye düştüğü görülür[4].

Dalyanların deniz ile bağlantısının sınırlı olması, çoğunluğunun tatlı su girişinin olması değişik tuzluluk derecelerine sahip olmalarına neden olmuştur. Tuzluluktaki sert değişiklikler canlı yaşamı üzerinde olumsuz etkileri bulunur.

Ege dalyanlarında yapılan araştırmalara göre; 29 dalyandan 10 adeti üretime uygundur. Yıllık üretimin 504 ton'dur. Dalyanlarda sığlaşma sorunu vardır, çoğunlukla balıkçılıkta yararlanılır.

Köyceğiz dalyanında, üremeye bağlı göç sırasında avcılık yapılmasının sorunlar yol açtığı tespit edilmiştir. Geriye çoğunlukla genç bireylerden oluşan sürüler kalmıştır.

Dalyanlara balık giriş-çıkışı insan kontrolündedir. Dalyan lagünlerimizin bir kısmı sığlaşarak, özelliğini kaybetmiş, bataklık, sazlık haline gelmiştir. İleri tekniklerin uygulandığı ülkelerde dalyanlardan 100 ile 300 kg/ha verim alınırken Türkiye'de 40–60 kg/ha'dır. Dalyanlarımızın çoğunluğu lagünler üzerinde iken bir kısmı denizden kanal ile ayrılan alanlardır[5].

Avcılık ve yetiştiricilik yöntemleriyle deniz ürünleri elde edilen dalyanlar, beton-toprak havuz veya ağ kafes yetiştiriciliğin dışında önemli bir üretim yöntemi olarak görülmektedir. Dalyandan alınıp, açık denizde ağ kafeste yetiştirilen balıkların dalyanlarda kalanlara göre kilo-boy olarak daha fazla geliştiği tespit edilmiştir. Bunun farkın sebebi kafeslerde yemleme türü beslenmedir[6].

Balıkçılıkta dalyan ve voli yerlerinin çiftlik ve ev gibi, devlet eliyle senetlendirilen sahipleri bulunmaktadır[7].

Türkiye'nin dalyanları[5][değiştir

Kıyısal Ekosistemler Türkiye Lagüner Sahaları ve Dalyanları

Coğrafya TR 19 Mayıs 2020

Ülkemiz dalyanlarında balıkçılık etkinlikleri çok büyük oranda ekstansif koşullarda yürütülmektedir. Balık giriş çıkışları insan denetimi altındadır. Ülkemiz Ege ve Akdeniz Bölgesi başta olmak üzere farklı tip ve yapıda 80 srandardınde dalyan bulunmaktadır. Bunların bir alanı lagün özelliğini yitirmiş bataklık, sazlık ve hem de kumluk alanlardır. Günümüzde 25 adet dalyan kendi özelliklerini korumakta ve şunlardan 12 tanesi tam etkinlik göstermektedir. Faaliyet gösteren dalyanların aktif alanı 25.000 hektardır. Bunlardan 1600-2000 ton ekonomik sayısal sayısal sayısal değeri yüksek balık elde edilmektedir. İleri teknoloji sarfedilen ülkelerde ortalama 100-300 kg/ha ürün alınırken ülkemizde bu rakam ortalama 40-60 kg/ha dolaylarındadır. Ülkemizde dalyan sahalarının bir alanı göl ile deniz arasında bağlantılı olup başka bir alanı ise denizden kanal ile ayrılmış durumdadır. Burada deniz balıkları üretimi amacıyla nehirlerin getirdiği alüvyonlu ve verimli topraklar ile doldurulmuş deniz kıyısında oluşmuş genelde lagüner dalyanlar açıklanmıştır.
Yumurtalık (Çamlık) Dalyanı
Bu dalyan toplam 130 hektar alan kaplamaktadır. Dalyan sahasından levrek, çipura ve kefal çeşitleri çıkmaktadır. En derin yeri 2 m dolaylarındadır. Dalyanın tatlı su ile beslenmesi söz hususu değildir. Yıllık üretim 40-60 ton arasındadır. 200-500 kg/yıl havyar üretimi vardır.
Yelkoma Dalyanı
Karataş eyaletinde bulunmaktadır. Yıllık kapasitesi 25-35 tondur. Ortalama 250 kg havyar üretimektedir. Kapladığı alan 800 hektardır.

Hurmaboğaz Dalyanı
1100 hektarlık bir bölgeyi kaplamaktadır. Yıllık üretim 40-50 ton dolaylarındadır. Kefal, çipura ve levrek dışında az oranda yılan balığı da yakalanmaktadır. 250-300 kg havyar üretimi vardır. Dalyan sahasına tatlı su girişi bulunmaktadır. Bu amaçla islahına ağırlık verilebilecek bir dalyandır.

Karataş-Akyatan Dalyanı
6000 hektarlık bir alanı kaplar. Derinlik 0.5-2.5 m arasında değişim gösterir. Dalyan denize 150 m genişliğinde ve 2 km uzunluğunda bir kanal ile bağlanır. Adana’ya 55 km mesafede olup ulaşım şartları son derece iyidir. Üretim 150 ton srandardınde gerçekleşmektedir.

Tuzla (Akçadeniz) Dalyanı
Adana ilinde tespit edilen bu dalyan 1200 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Tuzluluk seviyesi çok sıcak dönemlerde ‰70’e kadar çıkmaktadır. Bu yüzden balık kırımları ile karşılaşılmaktadır. Dalyana mühim oranda tatlı su girişi olmaması buna namacıyla olmaktadır. Üretim ortalama senelik 40 ton srandardınde olup 300-500 kg havyar üretilmektedir.

Paradeniz-Akgöl Dalyanı
Akgöl ve Paradeniz göllerinin birleşmesinden meydana gelen alan Silifke’de dir. Ortalama derinlik 70-80 cm olup toplam alanı 2070 hektardır. Deniz ile bağlantı sağlanan boğaz 300 m uzunlukta olup genişliği 100 m’dir. Toplam balık üretimi ortalama 45 ton srandardındedır. Tuzluk sayısal sayısal sayısal değeri tatlı su bağlantısı olmasından Paradeniz’de ‰30, Akgöl’de ise ‰10 srandardındedır.

Beymelek Dalyanı
Akdeniz Bölgesindeki en derli toplu tatlı su kaynağına sahiptir. Deniz ortamına doğru 1,5-2 m3/sn su debisi sahip olunantur. Dalyanın balık üretimi 25 ton srandardındedır. Diğer çeşitlerin dışında mırmır balığı da bu dalyan sahasından yakalanmaktadır.
Gelemiş Dalyanı
Gelemiş Dağı’nın eteğinde ortaya gelmiş bir lagün alanıdır. Gölün deniz ile irtibatı kesilmiş ise de göle gelen yoğun tatlı su ile deniz irtibatı sağlanmakta gölden denize akıntı oluşmaktadır. Yılan, sazan ve kefal avı yapılmaktadır.

Köyceğiz Dalyanı
Köyceğiz Gölü ile deniz arasındaki kanal üstünde kurulmuştur. Bu özellik ile başka dalyanlardan ayrılır. Kanal 1,5-2 m derinliktedir. Gölden denize doğru akıntı daha çokdır. Bu akıntı sebebi ile göl ve deniz arasında balık hareketlerinden yararlanılarak avcılık yapılır. Kapladığı alan 5500 hektardır. Gölün derinliği birtakım bölgelerde 30 m kadar ulaşmaktadır. Gölün suları çok tatlı su girişinden ötürü tatlıdır. Ancak yaz aylarında göl srandardı kanaat denizden bir oran tuzlu su girişi olur. Bundan ötürü göl suyu acılaşır. Kanala yakın yerlerde balık seviyesi yüksektir. Sonbahardaki göç döneminde kefal ve levrek seviyesi gerektiğince çokdır.

Güllük Dalyanı
100 hektarlık br alanı kaplayan bu dalyan ufak yapıdadır. Dalyana açılan kanal ile tatlı su girişi vardır. Yıllık ortalama üretim 20 ton srandardındedır.

Bafa Dalyanı
Menderes Nehri ile Bafa Gölü arasında tespit edilen kanal üstündedir. Kanal uzunluğu 3 km’dir. Kuzuluklar Menderes nehrine 20 m mesafede kurulmuştur. Kuzuluk sistemi demir aksamdır. Göl alanı 65,8 km2‘dir. En derin yeri 25 m srandardındedır. Tuzluluk ‰4-8 arasındadır. Sazan, kefal, levrek ve yılan balığı dışında ulubat balığı yakalanmaktadır. Ancak ekonomik sayısal sayısal sayısal değeri çok yüksek değildir. Gölde su srandardı azalınca yaz sonu ve sonbaharda kanal arasında yapılan iki set arasında Menderes nehrinden tatlı su motopompları ile su basılır ve ters akıntı sağlanır. Bu su Bafa Gölü’ne verilince tatlı suya giren balıklar kuzuluğa girer ya da kanal içersinde ağ ile yakalanır. Göl ortamından Menderes Nehri’ne su aktığında ise Kaldırma ağı ile topan kefal avcılığı yapılır.

Akköy Dalyanı
1200 hektarlık bir alanı kaplar. Yıllık üretimi 40 ton civarındadır. Eskiden Menderes ile bağlantısı sahip olunan iken son senelerde bu akıntı kesilmiştir.

Karine Dalyanı
Menderes Nehri’nin doldurulması ile oluşmuştur. 6000-8000 hektar alanı kapladığı bildirilse de 2500 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Genelde 0,5-1 m derinlikte olup maksimum derinlik 1,5 m civarındadır. Dalyan denizden toprak set ile ayrılmaktadır. Deniz ile bağlantıyı gerçekleştiren 7 adet boğaz sahip olunan ise de şunlar sıkça tıkanmakta ve irtibat 2-3 boğaz ile sağlanmaktadır. Temel su girişinin bulunduğu boğaz batı alanındadır. Sıcaklık 8-28 C arasında değişim gösterir. Tuzluluk yaz aylarında ‰40 srandardındedır. Yıllık üretim 100 ton srandardındedır.

Çakalburnu Dalyanı
1500 hektar bir alanı kaplamaktadır. Dalyan çevresi natural bir tonoz ile çevrilidir. Genişliği 2,15 km uzunluğu ise 2,12 km ötüründadır. Derinlik 0,5-1 m srandardındedır. Dalyan ilkbahardaki yağmur suları ile beslenir. 3 adet boğaz bulunmaktadır. Yıllık üretimi 5-10 ton olan bu dalyan sahası üretime kapatılmıştır. Dalyan bölgesi son derece kıymetli akivades yataklarına sahiptir.

Ragıppaşa Dalyanı
İzmir Körfezi’nde tespit edilen özel mülkiyete sahip bir dalyandır. 1500 hektarlık bir alanı kaplar. Tamamı ile insan doğrulusunda yapılmış 9 km uzunluğunda taş duvarlara sahiptir. Taş duvarlar 1,5-2,5 m yükseklikte olup 1 m genişliktedir. Kapı ve kuzuluklar betonarme ve madeni aksamdan yapılmıştır.

Çalıbaşı Dalyanı
Çalıbaşı bölgesi dalyan olarak kullanım amacıyla çok uygundur. 8000 dekarlık bir alan ile çevrilidir. Kapatılan deniz bölümleri oynak kum bünyesinde olmasından set yapımı çok zor olmaktadır. Lodoslu havalarda bu setler yıkılmaktadır. Kapandığı dönemlerde 30-40 ton senelik üretim sağlanmaktadır. Kefal, levrek, çipura üretimi dışında mamun üretimi üst seviyededir.

Süyo Dalyanı
Eski adı Homa olan dalyan Menemen ilçesi sınırlarındadır. Ana ve ufak dalyan olmak üzere iki kısımdan oluşur. Toplam alan 18.000 dekardır. Ancak bunun 12.000 dekarlık bölgesinde balıkçılık etkinlikleri sürmektedir. Küçük dalyan 3000 dekar olup çok sığ olmasından kullanılamamaktadır. Ortalama derinlik 0,5-1 m olup maksimum 1,5 m derinlik vardır. Yıllık balık üretimi 30-60 ton olan dalyanda son senelerde üretim 10-15 ton arasına düşmüştür. Islah çalışmaları yapıldığı takdirde çok verimli bir bölgedir. Deneme hedefi ile markalanarak 35 gr ortalama ağırlıkta bırakılan çipura yavruları 4 ay sonra kuzuluklardan 190 gr ağırlıkta yakalanmıştır.
Güney Marmara Kıyı Gölleri
Marmara denizinin güney bölgesinde kuvvetli nehirler boşaltma yapmadığından lagüner alanlar oluşamamamıştır. Bununla beraber Simav Çayı’nın batısında dalyan gölü, doğusunda Arap çiftliği gölü oluşmuş olup vakit vakit kuzuluk kurulmaktadır. Her iki göl Kocadere adı verdiği kanal ile denize bağlanabilmektedir. Bandırmanın batısında Gönen Çayı ayağında Tahir Gölü ve daha batıda Hoyrat Gölü de lagüner sınıfa giren ufak göllerdir.

Meriç Ağzı (Dalyan ve Enez Gölleri)
Meriç Nehri’nin dolgusu neticesi meydana gelen alanlarda birtakım göller oluşmuş olup, şunlardan Gala gölü, Dalyan gölü ve Enez gölü mühimdir. Gala gölü’nde balık seviyesi gerektiğince çokdır. Enez ve Dalyan gölleri deniz ile bağlantılı olup tuzlu lagüner göllerdir. Eceabat’ta ufak bir dalyan alanı vardır.

Küçük ve Büyük Çekmece Gölleri
Köyceğiz ve Bafa gibi derin göllerdir. Her iki gölde lagüner yapıdadır. Her iki göl ağız alanına dökülen nehirler ve dalgaların tesiri ile kapatılmıştır. Bir boğaz ile denize bağlantıları olduklarından suları tuzludur. Marmara Denizi’ndeki bir çok tür bu sahadan yakalanabilmektedir.

Karadeniz Kıyısı Lagün Gölleri
Bafra ovası Karadeniz sahillerinde balığı bol lagüner göller sahip olunantur. Kızılırmak tesiri ile bir çok lagüner göl sahip olunantur. Balık Gölü Kumcaağız Boğazı ile denize bağlanır. Göl derin olup balık tarafından verimlidir. Tuzla, Karaboğaz ve Liman Gölleri Bafra Ovası’nın batısında yer almaktadır. Karadeniz’de dağlar denize paralel olmasından büyük lagüner göller oluşmamıştır.

Bunu Paylaşabilirsiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.