dede ersel aksu / ASSUBAYLAR / Ekonomi - Finans / Milliyet Blog

Dede Ersel Aksu

dede ersel aksu

DAMYO’yu kutluyoruz

TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser’in 27 Haziranda yayınlanan ve yaklaşık bir buçuk saatlik video halindeki açıklamaları içerisinde dikkatimi çeken ve not aldığım bir ayrıntı vardı. Videoda özetle şöyle diyordu :

“Biz bazen global değerlendirmeler yapıyoruz.. Türkiye’de önümüzdeki günler bir sıkıntı ile karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye’de bu Yüksek Askeri Şura kararlarından sonra Ordu içerisinde dışarıda çok hissedilmeyen kıyametler kopabilir. Türkiye’de Ordu içerisinde bir yapılanma olabilir. Ordu içerisinde bir dönüşüm olabilir. Bakın Cumhurbaşkanı gidiyor Harp Akademileri’nde bir konuşma yapıyor, ardından şey manifesto yazıyor, öbürü cevap yazıyor falan… Onların hepsinin iyi okunması gerekiyor. Silahlı Kuvvetlerde bunlardan birebir etkilenecek olan biziz, sizsiniz… Sahadaki arkadaşlarımız…”

ilgili konuşmasını izlemek veya okumak için tıklayınız :

monash.pw

keser ongoru

27 Haziran’da izlediğimiz bu açıklamasından sadece 12 gün sonra (9 Temmuz günü) sitemizde de yayınladığımız haberde de olduğu gibi, İzmir Cumhuriyet Başssavcılığı tarafından, "İzmir'deki askeri casusluk soruşturmasında çeşitli usulsüzlükler yapılarak sahte delil üretildiği" iddialarıyla ilgili soruşturma kapsamında 10 ilde başlatılan operasyonda, 2 amiral ve 4 binbaşı hakkında gözaltı kararı verildiği, bir binbaşı gözaltına alınırken, 2 amiral ve 3 binbaşı ise rapor aldıkları için gözaltı işlemi uygulanamadığı” haberi düştü. monash.pw

casusluk gozalti

Bu haberi hazırlayıp yayınlarken, bir hafızamın bir kenarına not ettiğim Sn. Keser’in yukarıdaki cümleleri aklıma takıldı ve bu konuyu, haberin altına bir yorum olarak şu cümlelerle ekleme gereği duydum.

Mustafa Aytar •9 Temmuz aytar yorum

TEMAD Genel Başkanı’nın son açıklamalarında değindiği konular içerisinde “TSK içerisinde önümüzdeki günlerde ve YAŞ sürecinde kıyametler kopabilir, ordu içerisinde bir yapılanma olabilir, bir dönüşüm olabilir…” şeklinde öngörüleri de yer almıştı. Deniz Kuvvetleri içerisinde başlayan, yakında diğer kuvvetler içerisinde de yaşanmasını beklenen gelişmeler dikkatle izlenmelidir.

Sitemizi dikkatle takip ettiğini bildiğimiz Genel Başkanımızın bu yorum gözünden kaçmamış olacak ki, beni arayarak "Bir buçuk saatlik bu videoda en can alıcı nokta olan, bu çok önemli hususu yakaladığımı ifade ederek, konuya dikkat çektiğim için teşekkür etmiş, bunu ayrı bir paylaşım halinde de yayınlamamın faydalı olacağını belirtmişti. Ben de bu şekilde paylaştım.

Daha sonraki gelişmelerle, son olarak yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi ve ortaya çıkan bazı inanılmaz gerçekler ve nihayetinde Sayın Başkan’ın sosyal medyadaki paylaşımları konularında fikir teatisinde bulunmak ve düşüncelerimi iletmek üzere Sayın Keser ile devam eden bir dizi telefon görüşmelerimiz oldu.

İşte bu görüşmeler içerisinde Sayın Keser’in "off record kaydıyla" anlattığı bazı hususların dışındaki önemli konuları kendisinden de izin alarak buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şimdi bu görüşmelerden önemli konuları aktarıyorum.

* * *

Mustafa Aytar :

Sayın Genel Başkanım geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabınızdan ve TEMAD resmi web sitesinde alışkın olmadığımız bir biçimde iki paylaşım yapmıştınız. Bu paylaşımlarda yakında bazı açıklamalarda bulunacağım demiştiniz. Paylaşımlarınız oldukça ilgi topladı, merak uyandırdı ve tartışıldı. “Daha anlatacaklarım var, bekleyin, izleyin” dediğiniz hususları bizim aracılığımızla paylaşır mısınız?

ahmet keser paylas 1 aahmet keser paylas 1 bahmet keser paylas 2

Evet, yazılarımda bahsettiğim konulardan mesela birini sana anlatayım. Daha sonra diğer konularda da konuşuruz.

Geçtiğimiz günlerde (17 ve 21 Temmuz’da) iki yazı yazmıştım biliyorsun. Yazıda “PARTİGÖÇ’ün TEMAD’ın içerisindeki uzantıları” diye bir konudan bahsetmiştim.

mehmet partigoc

General PARTİGÖÇ ile ilişkili olanlar şimdi sıkıştılar ve bu işten sıyrılmaya çalışıyorlar. Dikkat edersen bu isimler şimdi kendi sayfalarında paylaşımlar yaparak kendilerini savunmaya çalışıyorlar.

Yazımda “PARTİGÖÇ’ün TEMAD içerisindeki uzantılarını ihraç ettik” demiştim, dikkat edersen yazıda “PARALEL’in TEMAD içerisindeki uzantıları” diye bir ifade kullanmadım. “PARTİGÖÇ” diye belirttim. Neden? Çünkü “Genelkurmay’da astsubayların intibakları gibi bazı konuları PARTİGÖÇ yaptı, TEMAD’ın bir katkısı olmadı” diyen bir grup var mı? Evet var. O grupta kimlerin olduğunun tüm meslaktaşlarımızın bilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi bu adamlar beni defalarca mahkemeye verdiler mi? Evet.

Bu adamlar bana orduevi yasağı getirdiler mi? Evet.

Bu adamlara rağmen bizim çabamızla çıkarttırdığımız intibakları sahiplenmeye çalıştılar mı? Evet.

Ben de bu son yazımda dediğim gibi, biz bu adamların her şeyini deşifre edeceğiz. En başta da PARTİGÖÇ’ün TEMAD içerisine nasıl sızdığını.

Şimdi de bu röportajla onu deşifre ediyorum.

PARTİGÖÇ ve onun adamları, yani bazı generaller TEMAD’ı yıkmak için bazı operasyonlarla yıkamayınca, (örnek; Olağanüstü Genel Kurul operasyonu ve diğer seçimlerle yıkmak istediler) planları gerçekleşmeyince, dışarıdan TEMAD’a girdi yapabilmek için şu planlarını uygulamak istediler;

sendika

TEMAD’a alternatif bir oluşum kurdurdular. Neydi o oluşum? SENDİKA.

Peki bu sendikanın Genel Başkanı kimdi? Ahmet Zengin..

Bu sözde SENDİKA’ının kuruluş şemasını incelediniz mi? Ben buradan söyleyeyim;

a. Sözde Sendika’nın Genel Başkanı ; Ahmet Zengin

b. Sözde İstanbul İl Başkanı; İbrahim Koldamca

c. Sözde İzmir İl Başkanı; Atilla Abaylı

d. Sözde Antalya İl Başkanı; Dede Ersel Aksu

Şimdi de gelelim bu sözde sendika’nın ödüllendirdiği, boynuna madalya taktığı kişilere;

madalya ayhan mali

a. Ayhan Yıldırım,

b. Mehmet Ali Sarıkaya

Şimdi bizi ’deki birinci olağanüstü genel kurula götüren bu insanların iyi anlaşılmasını istiyorum.

Kimdi o isimler?

a. Başkan; Mehmet Ali Sarıkaya

b. Ayhan Yıldırım

c. Naim Örengül

d. Yalçın Kaçar

e. Yunus Ekinci

f.  Muharrem Baskak

Bu isimlerden Mehmet Ali Sarıkaya; yıl süreyle Generallere emir astsubaylığı yapmış biri, şimdi ise bir emlak ofisinde generallerin emlak işlerini takip ediyor.

Bu ismini verdiğim şahıslar, yani PARTİGÖÇ teşkilatı ve uzantıları ’de yapılan seçimli olağanüstü genel kuruldan yaklaşık bir ay önce, Mehmet Ali Sarıkaya’nın Etimesgut’taki emlak ofisinde toplantı halinde iken oraya ani bir baskın yaptım. O gün bu şahıslar TEMAD’ı olağanüstü genel kurula götürmek, TEMAD’ı ele geçirmek ve beni devirmek için planlarını yapmak maksadıyla toplanmışlardı ve ben o toplantıyı bastım. Ama bu toplantı mahalli öyle herhangi bir şehir merkezinde bir mekan değildi. Burası şehrin dışında, Etimesgut taraflarında, etrafında yerleşim yeri, bina vs. olmayan, gözlerden ırak bir yerde, bir emlak satış ofisi ama bir adeta hücreevi denebilecek bir yerde toplantıda iken bunları yakaladım. 

a zengin madalya 1

Şimdi, bu sözde sendika bu madalyaları bu adamlara niye verdi? Bizi olağanüstü genel kurula götürdükleri için verdi. Bu sözde sendikayı da Ahmet Zengin’i de, bu saydığım isimleri de herkesin çok iyi anlaması lazım.

Peki, bu sözde sendikanın kurulduğu yer neresiydi?

Açıklıyorum; İstanbul Küçükyalı’daki Kenan Evren Kışlası, İkmal Maliye Okul Komutanlığı…

kenan evren kislasiikmal maliye okul

Bu sözde sendikanın ikinci toplantısını yaptığı yer neresiydi?

İstanbul Selimiye Orduevi!

selimiye orduevi

Yani bizlere orduevlerine yasaklar getirilirken bu sözde sendikacılara Orduevlerinde yerler açılıyordu, yolları açılıyordu.

Bunlar olurken, çalışmalar sürerken Genelkurmay Personel Başkanı kimdi?

metin iyidil

Şu an tutuklu olarak içeride olan Korgeneral Metin İyidil…

Şimdi, bunların hepsini birleştirdiğimiz zaman teşkilat ortaya çıkıyor.

Bu hücreevivari yere neden ve nasıl gittiler onu da anlatayım.

Genel Merkez’de bana; “Biz Huzur Evine gidiyoruz” diyerek çıktılar. Ama onları hücre evinde yakaladım. Yalan söylediler bana.  (Bundan neden şüphelendiniz, nasıl anladınız? soruma karşılık;) Huzurevleri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı. Onların resmi bir sıfatı vardır. Eğer Huzurevine kurumsal anlamda bir ziyarette bulunmak istiyorsan bir gün önceden bunu Huzurevine haber vermen gerekiyor. Haber vermelisin ki onlar da bunu bakanlığına bildirebilsin.  Bunu bana son anda söylüyorsan yalanı beceremiyorsun demektir.

Naim Örengül ve Yunus Ekinci bana bunu söyleyerek ayrıldılar ve gittiler.

* * * 

Bir diğer konudan bahsedeyim.

Naim Örengül ve Yalçın Kaçar, Cuma günü istifa etmelerinden sonra pazartesi günü tekrar Genel Merkeze gelmişlerdir. Pazartesi günü yaptığımız Yönetim Kurulu Toplantısında Mehmet Ali Sarıkaya bana ; “Başkanım, bu arkadaşlar istifalarından vazgeçmek istiyorlar, biz tükürdüğümüzü yalacağız dediler ve geri dönmek istiyorlar”dedi.

(Bu geri dönüşün nedeni “acaba aldıkları emir gereği mi?” diye de bir soru geliyor akıllara)

Ben de tükürdüğünü yalamak isteyen bu insanlara “Bana yalama adam lazım değil, adam gibi adam lazım, istifalarını kabul ediyorum, dönüş yok, yerlerine yeni görevlendirmeler yapıyoruz, bir daha buraya ayak basmayacaklar!” dedim.

Aynı gün bu olayın öncesinde Mehmet Ali Sarıkaya Dede Ersel Aksu’yu Ankara’ya davet ederek bir sabah kahvaltısında bunları buluşturdu ve Dede Ersel Aksu röportaj yaptı bunlarla. Kahvaltıda benden gizli buluştuklarını duydum ve hemen Mehmet Ali Sarıkaya’yı aradım. “Hemşerim olduğu için Ankara’ya davet ettim kendisini”dedi bana. 

Görevlerini çok iyi yaptıkları için PARTİGÖÇ tarafından bunlar madalya ile ödüllendirildiler. Ama PARTİGÖÇ doğrudan takmadı bu madalyaları onlara. Sendika aracılığıyla taktı.

Nerede şimdi bunlar? Hani Sendika nerede şimdi?

tas sen logo

İşte bunlar tam anlamıyla TEMAD üzerine bir operasyondu.

 * * *

Şimdi başka bir koyuya geliyorum.

O genel kurulda bana rakip olarak ortaya çıkan Genel Başkan adayı kimdi? Ahmet Zengin.

Ahmet Zengin kim mi?

O genel kurul’da bizi içeriden yıkamayanlar ucu dışarıda olan, açık söyleyeyim; ucu Avrupa’ya uzanan, Yunanistan’a uzanan sözde bir sendikanın sözde başkanı…

sendika yunanistan

Dışarıdan girdi yapmak isteyen Ahmet Zengin o genel Kurulda yanıma geldi ve bana ; “Genel Başkanım, sizde de çelik gibi bir sabır varmış gerçekten. Çelik olsa erirdi, siz erimediniz” dedi. Bunun tanıkları da var Genel Merkez’de. Bir de çiçek getirdi bana. “Bundan sonra emrinizdeyim” dedi.

Sonra geldi bu adamlarla da sözde Sendikayı kurdu. Birinci grupla sendikayı kurdu. Sonra ne yaptılar biliyor musun? Gittikleri her yerde benim hakkımda iftiralar attılar. “Dinci” diye iftira attılar hakkımda. Gerçek “Dinci” kim görüyor musun? Tek nedeni de alkol kullanmıyorum diye atıyorlar bu iftirayı, onu da söyleyeyim.

ahmet zengin 2

Başka bizi içerden yıkmaya çalışanlar kimler mi?

İbrahim Koldamca!

İbrahim Koldamca, Genel Başkanı Ahmet Keser'in 24 Şubat tarihinde vefat eden annesinin cenaze merasiminin akabinde 1 Mart ’deki “Ölüm Orucunun ilk adımı eylemi” için İstanbul’a giderken “Kuru fasulye partisi”veren kişi.

Genel Merkez yönetimi ölüm orucuna başlayacakken bir gün öncesinde bu İbrahim Koldamca’nın ev sahipliğinde kuru fasulye partisi düzeniyordu.  

Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği İstanbul İl Başkanı sıfatı taşımasına rağmen İstanbul’a gelen hiçbir misafirini karşılamayan sözde il başkanı.

TEMAD’dan ihraç edildikten sonra "İstanbul Emekli Astsubaylar Derneği" adıyla sözde bir dernek kuran sözde başkan.

Biliyorsun Sayılı Askeri Dernekler Kanununun ilgili maddeleri gereğince TEMAD dışında aynı amacı güden ve benzer isimlerle ve logolarla başka bir dernek kurmak yasaklanmıştır. Ama bu şahıs TEMAD'ın ismine çok benzeyen İSTEMAD adıyla ve logosuyla sözde bir dernek kurdu.

1- Bu nedenle de bu sözde Dernek için başta sözde Başkanı olan İbrahim Koldamca olmak üzere 3 kişi hakkında TEMAD tarafından Milli Savunma Bakanlığına yapılan girişimler sonucunda MSB tarafından İstanbul Valiliğine ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuldu. Halen haklarında soruşturma yürütülmektedir. Bu arada bu sözde derneğin kuruluşuna izin veren İstanbul Valiliğinin de mevcut yasaya rağmen bu izni sehven verdiği öğrenildi.

ist temad koldamca

2- Diğer yandan aynı şahıs hakkında daha önce başkanı olduğu ve kapatılan TEMAD şubesinin kasasını, paralarını demirbaşlarını teslim etmemesi nedeniyle ayrı bir yasal işlem yapılmakta.

3- Bunun haricinde dernek şubesi feshedildiği halde üyelerinden para toplamaya devam etmesi nedeniyle Cumhuriyet Savcılığınca ayrı bir takibat yapılmakta.

Tüm bunları kapsayan soruşturma içerisinde Savcılık İbrahim Koldamca hakkında nitelikli dolandırıcılık, evrakta sahtecilik ve zimmet suçlarından soruşturmaya devam ediyor.

Ama şunu da söyleyeyim, önemli bu.

 İbrahim Koldamca'ya ne görev verilmişti?

Genel Merkez’in tüm uyarılarına rağmen, Ocak ’de Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı binası önünde gösteri yapmaya kalkışmış, buna izin verilmemesi üzerine İstanbul’da Umur Talu’nun çalıştığı Habertürk binası önünde sokak gösterisi yapmıştır. Tüm uyarılarımıza rağmen o gün oraya 23 kişilik bir grup gitmiştir. Bu konuda ilginç detayları sonra anlatacağım. Sadece şunu söyleyeyim, o sokak gösterisi esnasında İbrahim Koldamca ile (HDP’ye yakınlığıyla tanıdığımız) Turgay Akın Umur Talu’nun gözleri önünde kavga etmişler ve astsubaylarının itibarını zedelemişlerdi. 

koldamca umur taluturgay akin hdp

Buradaki amaç, benim İbrahim Koldamca’yı uyarmama rağmen, Umur Talu’nun baskı görüp işten atılması ile ilgili bir girişim olabilir mi? Bunu sormak gerekiyor. Çünkü benzeri bir uygulama Balçiçek İlter için de yapılmıştı. 

Şimdi proje ortaya çıkıyor mu?

Şimdi sormak gerekiyor;

Ahmet Keser Genel Başkan olduktan sonra bir önceki yönetimdeki PARTİGÖÇ’ün uzantılarını ve Cemaat uzantılarını, siyasetçileri, siyaset uzantılarını (hangi partiden olursa olsun) Genel Merkez’den uzaklaştırdı mı, uzaklaştırmadı mı?

Yüksel Binici Ak Parti’den Milletvekili adayı olduğunda Ak Parti en güçlü olduğu dönemlerden biriydi. Ama buna rağmen kendisine “Siyasetini dışarıda yap”dedim.

PARTİGÖÇ uzantılarına da aynı şeyi yaptım. "Siyasetinizi dışarıda yapın" dedim.

Hücreci bunlar. Hücreci Sarıkaya diyorum ben. Mehmet Ali Sarıkaya ve avanesi. Sen Genel Merkez’de görev yapıyor iken Genel Merkez aleyhine çalışan insanlarla hem  dışarıda hücre evinde buluşuyordun hem de Dede Ersel Aksu’ya sponsorluk yapıyordun. Dede Ersel Aksu’yu Ankara’ya getirtip röportajlar yaptırıyordun. Şimdi kalkmış diyor ki “TEMAD her şeyin üstünde de falan filan…”

Daha sonra da bu adamlar Genelkurmay’dan (şu an içerde olan) Metin İyidil’e, Partigöç’e adam taşıdılar sürekli. Randevular aldılar, buluşturdular. Bizi hem içeriden hem dışardan, her yerden vurmaya çalışanlar bunlar.

mehmet partigocmetin iyidil


Bu isimlerden biri de Mustafa Erol. 

Mustafa Erol, benden önceki dönemde TEMAD Genel Başkanlığı görevini yapmış biri olarak,  TEMAD’a rağmen bugün orada burada PARTİGÖÇ ile buluşuyor ve görüşüyordu. Şimdi ise yaptığı paylaşımlarıyla kendini savunmaya çalışıyor.
merol 1merol 2

Genel Merkez’i kapattırmaya çalışan bunlar.

Yani TEMAD’ı ortadan kaldırmaya çalışan adamlar bunlar.

Madalyalı PARTİGÖÇÇÜLER bunlar!

Genel Merkezi kapatmaya çalışanlar dedim ya, şunu da belirtmeden geçmeyelim.cavit kayikci

TEMAD’ın yaptığı olağanüstü genel kurulunun iptali, derneğin kapatılması ve kayyuma devredilmesi için Cavit Kayıkçı dava açmıştı hatırlarsın. Kayıkçı’nın bu davalardaki şahitleri kimlerdi?

a. Ayhan Yıldırım,

b. Mustafa Erol

c. Cengiz Erten

d. Yaşar İral (TEMAD Eskişehir İl Bşk.)

d. Vecdi Cengiz (TEMAD Adapazarı Bşk.)

Bu arada, bu davada şahitlik yapmaları için 30’ar TL şahitlik parası almış olduklarını biliyor musun?

Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim, TEMAD Eskişehir İl Başkanı Yaşar İral, Kıbrıs’ta darp edilen astsubay konusunda Kasım ’de Meclis önünde Ankara’da yaptığımız basın açıklamasına kendisi Ankara’da olduğu halde katılmamıştır.

(Not Sahi, Yaşar bey bugüne kadar TEMAD’ın genel kurulları dışında bugüne kadar hangi eylemine katılmıştır?

Not-2 Eskişehir’de ikinci bir şubenin açılmasına yol açan nedenlerden biri de bu olabilir mi acaba?)

(DEVAM EDECEK…)

(Söyleşi : Mustafa Aytar)

Alt limitten sınıf tahakkümü

Yurtta ve cihandaki barışlardan azıcık “sınıf savaşları”na sapayım.

Geçenlerde Rekabet Kurulu bankalara “alt limit”ten ceza kesti.

Öyle serbest piyasa ki bu; ceza da pazarlıkla. Üst limitten olmayacağı sızdığı için, bankalar Borsa’da prim bile yaptı.

Bankacılara ve medyadaki avukatlarına göre cezalar haksızdı; bankacılıkta rekabet zaten acımasızdı.

Uzman değilim ama “acımasız” kelimesine katılırım!

***

Anladığım ve anlamadığım şu:

1. Ya bankalar haklı: Devlet bankalardan haraç alıyor.

2. Ya özerk mözerk kurumlar, devlet (iktidar) haklı: Bankalar milletten haraç alıyor!

Normal bir ülkede, normal şartlarda böyle bir haberin bu iki tefsiriyle de yer gök inlerdi; ama burada hem gündem yüklü ve önemli; hem de bir ilan-reklam kaynağı yahut medya ortağı olarak banka meselesinin gündemde büyümesi zor; zaten ne önemi var!

(Nice muhterem gazeteci bile bir zamanlar Egebank reklamlarında “Nesi meşhur” diye oynamamış mıydı! Hakikaten oyundur bu.)

***

Bir sektör düşünün.

Dağıttığı kartlara bindirdiği yığınla ücret “haksız” bulunmuş.

Kredi müşterisine, ki kimi denize düşüp çaresizlikten kasasına-masasına sığınmış; masraf, dosya yükleri “haksız” bulunmuş.

Yok hesap işletim ücreti, yandan geçme ortadan geç bedeli, nerede kaldın masrafı, şubeye niye geldin internete git faturası, internete hoş geldin başka gidecek yerin yok harcı, yok havale nevalesi hep “haksız”.

Krediye binen habersiz “sigorta” gibi semerler de artık öyle.

Ve diyor ki, bize haksızlık yapıldı.

Tamam, o vakit isyan edin!

Holdingleriniz iktidara biat yarışında diye siz cesur bankacılar boyun eğmeyin; haksızlıkları haykırın!

***

Sanırım bankacılıkta bir efendilik, kibarlık, zerafet var ya…

Nazım’ı, Sait Faik’i, Yaşar Kemal’i kapışıp portföye katacak kadar edebiyata, sanata düşkün; kapı önünü kirletmesin diye personel araçlarını halka ait cadde, sokak ve kaldırımlara kusacak kadar estetiğe düşkün bankalar ve ince yöneticilerin ceo-liberalizminde itiraz, isyan yok zaten.

O yüzden genç çalışanları da pistlerde öyle görmek istiyorlar.

Sabah servisle alıp akşam yorgun, kırgın, tedirgin güvercin bedenlerini yine araçlara yüklüyorlar. Konserve olsunlar, hayat bozmasın diye!

Şık takım ve döpiyeslerine yemek fişleri tutuşturup esasen aynı sınıftan oldukları mavi yakalı işçilerle mesafeli öğle yemeklerine yolluyorlar. Sınıflarını şaşırsınlar diye!

Mutsuzluğu, geçim endişesi, işsizlik korkusu, amir tehditleri, fazla mesai bitkinliği belli olmasın diye; şube camlarına gülüp duran naylon suretlerini afişliyorlar.

***

Şimdi gün doğdu hep (yeni) uyandık ya, müfettişler mesai sonrası şubelerde fazla mesai ücreti denetimine başlamış!

Ne diyecek ki, sorsan, o buğulu cam ardında yorgun gözlerini parlatmaya uğraşan, hedef manyağı, kasa-masa kölesi yapılmış çalışan!

Devletin topladığı haraç ise…

Onun canından, kapıştığı müşterinin kanından…

Bankanınki haraç ise; onun kanından, milletin canından!

Acısız değil, acımasız!

Genekurmay ‘gönüllü’yü izah etmeli!

Hükümet ve Genelkurmay baskı ve tehditle haracı;bu paraların nereye gittiğini izah etmeli!

Genelkurmay’ın “mecburi değil, gönüllü” beyanı, her gün her kışlada katmerli yalana dönüştü.

Buyurun bir tanık daha:

“Sorunlarımıza değindiğiniz için sonsuz teşekkürler. Fişçi sınıfı, işçi sınıfı yazınızı okudum.

TSK Dayanışma Vakfı aidatları mart maaşından kesilmek üzere ocak ve şubatta personele baskılarla imzalatılan talimatlar alınıp toplanır. İsim listeleri şubatta kuvvet komutanlıklarına bildirilir. Boykot nedeniylebirçok astsubay, uzman arkadaş üye olmadı. Görev yaptığım yerde bağışta bulunanın sadece yüzde 10'u gönüllü. Baskıyla üye oranı yüzde 85’e (ilk etap 15’di) çıkartıldı. Jandarma’da oran daha çoktur, çünkü hayatını çekilmez hale getirebilir, ailenin yüzünü göstermeyebilirler. Arkadaşlar ikna odasında lanet olsun diyerek üye olmak zorunda. Ama bitti, kesintiler yapıldı, artık uğraşmazlar derken yeni emirle tekrar baskıcı ikna odaları başladı. ‘Üye olmayan gönüllü personel para yatırıp dekontu getirsin’ emri tebliğ edildi. Üye olunmazsa isminiz tüm sıralı amirlerin eli altında. Sonra her şey hep aleyhinize.

Ölmeye yatman yetmiyor; “bedelli” askerlik bir de böyle tebliğ ve tecelli ediyor!

***

Aşağıda, bu konuda Ersel Aksu’nun yaptığı küçük bir araştırma var.

Araştırma küçükse de, rakamlar epey büyük!

***

“Genelkurmay Başkanlığının açıklamasına göre, TSK’da halen, general, subay, astsubay, monash.pwma Çvş., Uzman erbaş, yedek subay ile sivil memur olmak üzere, toplamda profesyonel personel görev yapmakta.

Yukarıdaki personel mevcudunun tamamından, 35 TL. vakfa para toplandığında:

35 TL x = TL. (Dokuz milyon ikiyüzellidörtbin lira…)

Eski para ile altı sıfır eklersek TL eder. Yani dokuztrilyon

ikiyüzellidörtmilyar yetmiş milyon TL.

Vakıf bağışlarının (!) ’da kurulan vakfa 14 yıldır yapıldığı

düşünülürse rantın büyüklüğü ortaya çıkıyor.

Ortalama x 14 yıl = TL. (Yüzyürmidokuz milyon

beşyüzellialtı bin dokuzyüzseksen kuruş)

Eski para ile 6 sıfır eklerseniz; TL. Okuyabilirseniz..

(Yüzmirdokuztrilyon beşyüzellealtı milyar dokuzyüzseksen milyon lira)

Rant büyük olunca gürültüsü de büyük oluyor!

Vakıf 28 Şubat’ın devamındaki askeri yönetimce yılında kurulmuş, personelin daha önceki moral yardım sandıklarındaki paraları geri verilmemek üzere personel rızası alınmadan vakfa aktarılmıştır.

Konunun şubat ayı ile birlikte kapandığını düşünmüştüm ama işin ucunda para olunca arkadaşlar kapatmamış. Dolmak bilmeyen kasalar demek ki yine dolmadı..

Yeniden emirler, yazılar, gönüllülük esasları, komutanların vakıfların önemini tekrar hatırlatması ast kademeyi çok sevdiklerindendir!

İntibakta, maaşta, tazminatta ve Oyak'ta eşit para veriyor musunuz da, vakıflara eşit bağış miktarı istiyorsunuz ?

Konu gerçekten bağış ise isteyen istediği kadar bağış yapabilmeli. Herkesten 35 TL isteniyor. Mesele 35 TL değil. Mesele haraç alır gibi personelden zorla istenmesi.

Gönüllülük esası ile imiş. Neden emirle bağış yapılması istiyorsunuz? Yazılı emir ile gönüllülük esası nasıl olur?

Denetleme kontrol formlarında vakfına katılım yüzde yüz sağlanmış mı diye neden sorulur?

Neredeyse tüm personel şikayetçi, boykot yapıldı ve yeniden emir yayınlanıyor, Sanki vakıf değil, sanki kendi malları bir anonim şirketi destekliyorlar.

Günümüzde birçok şeffaf sigorta şirketi varken, millet senin emekli subaylarca yönetilen vakfına neden bağış yapsın?

Vakıf yurtlarında tahsisler nasıl, eşit mi?

Bir arkadaşımızın yorumunda yazdığı örneği vereyim:

MSB yurtlarında bile tahsisler rütbe sırasına göre yapılmakta. Önce muvazzaf subay çocuklarıen son emekli assubay çocuklarına tahsisi yapılıyor ve aylık TL de ücret isteniyor.

TSK öğrenci yurtları, statülerinin değişmesi nedeniyle (daha önceden MSB’ye bağlıyken sonradan monash.pwBşk. lığına bağlanmış ve MSB’ye ait sadece 3 yurt kalmış vs.) ve personel kanununda değişiklik yapılmamasından dolayı personel bu haktan mahrum.

Yani eşit bağış yapıyorsun ama tahsiste ücretli silsileye tabisin.

Saygılarımla

Dede Ersel AKSU”

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır