deizme yönelten sorular / İnanmaya Direnen Birinin Son Soruları | Sorularla İslamiyet

Deizme Yönelten Sorular

deizme yönelten sorular

Sorularla İslamiyet

Kur'an-ı Kerim, sonsuz mana/ilimler içermektedir, demekte bir …

Tefsirlerin farklı farklı olması sebebi nedir? Manaların çeşitliliği nerden kaynaklanıyor?

Soru 9:
İnananların, Allah’ın sürekli kendileriyle hemfikir olduğunu düşünmelerini nasıl açıklarsınız? Yorumlar hep bu türden. Kendi düşüncesinin aksine bir yorum yapanı görmedim. Herkes Tanrının kendisiyle hemfikir olduğunu düşünüyor. Diğer deyişle, bilinçsiz biçimde kendi fikrine Tanrısal dayanak uyduruyor. Aksi mümkün mü acaba? Tanrı sizin diğerlerini ikna etmek için kullandığınız bir maske mi? Öyle ya, bir şeyin şöyle veya böyle olması gerektiğini söylerseniz kimse sizi dinlemeyebilir ama Tanrının da böyle söylediğini iddia ederseniz çok daha fazla dikkate alınabilirsiniz.

Cevap 9:

Soru sahibinin İslam alimlerin dini meselelerde yorum yaparken sıkça kullandığı “Allahu a’lem bissavab” yani “Doğruyu en iyi Allah bilir” ifadesini hiç duymamış olduğu anlaşılıyor.

Ayrıca içtihadın yanılma payını içeren yapısını da bilmediği açık.

Diğer taraftan, kendi sözlerinin Cenab-ı Mevlanın indindeki ile aynı olduğu şeklinde bir ifadeyi hiç duymadığımız için saçmalama olarak görüyoruz.

Yanlış yapabilen, doğru gibi gösterip çürük fikirlerini servis eden insanlarla Allah’ı kıyas etmek büyük bir yanlıştır; Allah hata yapmaz, Allah hiçbir fiilinde hiçbir sözünde isabetsizlik yoktur, Allah yanlış fikir dayatmaz, Allah Sübhan’dır, bütün hata ve yanlışlardan münezzehtir.

Bu vesile ile Allah adına konuşan kişi Allah kelamının doğruluğunu anlatacaktır şüphesiz. Allah benim gibi düşünüyor ve benzeri söylemler de son derece tehlikelidir.

Bu işin doğrusu şudur: “Allah vahiyle doğruları bildirmiş, biz de Peygamber ve alimlerin talimiyle doğruları öğreniyor ve uyguluyoruz.”

Somut bir örneği ele alalım:

Abdesti bizlere farz kılan Rabbimizin, “Başınıza meshediniz.” emri “bi ruûsikum” ibaresiyle gelmiştir. Dillerin en zengini olan Arapça’da çeşitli kelimelerin başına gelen ‘b’ harfi, bazen “güzelleştirmek”, bazen “bazı” manasını vermek, bazen de “bitiştirmek” manasını vermek için gelir. Abdest ayetinin “ruûsiküm” kelimesinin başına gelen ‘b’ harfini mezhep imamlarının her biri ayrı manada anlamışlar ve bundan farklı bir uygulama ortaya çıkmıştır.

Bunun içindir ki İmam-ı Malik Hazretleri:

“Başa meshederken, başın tamamı meshedilmelidir. Zira buradaki ‘b’ harfi kelimeyi güzelleştirmek için gelmiştir. Kendi başına bir manası yoktur.” der.

İmam-ı Ebu Hanife Hazretleri ise:

“Bu ‘b’ bazı manasına gelen ‘b’dir. Başın bir kısmı meshedilse kafi gelir.” der.

İmam-ı Şafii Hazretleri ise:

“Bu ‘b’ bitişmek manasına gelen ‘b’ dir. Sadece elin başa bitişmesi, birkaç kıla değmesi kifayet eder, mesh tamam olur.” der.

Demek dört hak mezhebin imamları ve sahih İslam’ı anlatan alimlerimiz yaptıkları açıklamaları Kur'an ayetlerinin farklı yorumlarına ve hadislerle bize ulaşan Peygamberimiz (sav)'in farklı zamanlardaki farklı uygulamalarına dayandırırlar. Kendi hevalarından hüküm çıkarmazlar. Bu sebeple “Allah benim düşüncemdedir” gibi tekelleşmiş bir söylemde bulunmazlar.

Allah bizim fikrî yandaşımız veya fikir tartışması yaptığımız dengimiz değil ki, “bizim gibi düşünmüyor” gibilerden yakıştırmalar yapalım.

Ayrıca hakikatleri tebliğ eden kişinin muhatabını ikna etmek gibi bir vazifesi de yoktur, hakikatleri anlatmak ve neşretmekle sorumludur, sözünün tesirini yaratacak, muhatabının ruhunun derinliklerine kazıyacak Allah’tır.

Son olarak hakikatleri kabul eden kazanır, dalalet karanlığından kurtulur, hidayet ışığına ulaşır. Gündüz ortasında gözünü kapatan kimse, sadece kendine gece yapar ve güneşten mahrum kalır.

Soru 10:
Afrika’nın köyünde doğan bir yerlinin İslam’dan haberi bile yok. Bu kişinin sınavı nedir? Boşuna mı yaratıldı? Sizin sınavınız olurken o bir tür figüran görevi mi gördü? Bu çok bencilce bir yaklaşım değil mi? (Lütfen buna cevap olarak kimse kalkıp da bu kişinin bilmediği için sorumlu olmadığı, cennete gideceği v.b. yanıtlar vermesin zira başka bir şey soruyorum, soruyu baştan okuyunuz)

Cevap 10:

Ateizm saplantısı içinde olup kendi akıbetini düşünmeyenler Afrikadakilerin akıbetlerini düşünüyorlar. Bu şuna benzer: Deprem olmuş adam göçük altında kalmış bir an önce kurtulmaya çalışmak yerine acaba Endonezya’da sel felaketinde oradaki halk ne yaptı kurtulabildi mi diye göçük altından sorular sormaya benzer. Bu dünyaya neticede moleküllerimize ayrılıp toprağa karışmak için mi geldik? Cevap elbette hayır olacaktır. O zaman yaşamamızın amacını araştırmak varken inançsızlık niye? 

Enteresan olan, Müslüman olma açısından Afrika’nın en önde gelmesidir. Önemli olan ya da sorun olan kimin imtihan edildiğidir. Tüm insanlar bu dünyada sınavdadır. Hak dinin daveti ile henüz bu davetin ulaşmadığı insanların soruları ve sorunları farklı olabilir, ancak dünyadaki imtihan asgari ölçeklerde her ikisinde de geçerlidir. 

Kim zerre miskal zulüm ve haksızlık yaparsa bundan dolayı cezalandırılacağı gibi kim de zerre miktar iyilik yaparsa bundan dolayı mükafatını alacaktır. Zira insan yaratılışı itibariyle İslam fıtratı üzerindedir. Bu nedenle İslam’ın yasakladığı ve önerdiği mevzular, Afrika’da hâlâ doğallığını koruyan insanlar tarafından hızla kabul görmektedir.

Allah’ı gereğince tanımamak Allah hakkında yanlış fikir ve kanaatler beyan etmeyi netice verebiliyor. Allah bin bir isim ve fiillerinin tecellileriyle her insana şah damarından daha yakındır, kişinin Afrika’da yahut kutuplarda olması bu hakikati değiştirmez.

Bir insanın taş, demir gibi cansız maddelerden olmayıp, ot diken gibi bitkilerden de olmayıp, yılan fare gibi hayvan olarak da yaratılmayıp insan olması onun seçildiğinin, çok özel bir kıvamda ve kalitede yaratıldığının en büyük delilidir. Evrende faydasız hiç bir şey olmazken, bir böceğin dahi yaradılış hikmet ve gayesi varken, bütün evrenin hizmet ettiği; güneşin, baharın, bitkilerin, hayvanların ve bütün varlıkların kendisine hizmetkâr olduğu insanın boşuna yaratıldığı nasıl düşünülebilir?

Ancak, iman ve hidayet nimeti, insanın özel aza ve duygularla donatılmasının, geniş koordinatlara sahip olmasının, sınırsız özelliklerde bulunmasının hikmetindedir ki insanın gayretine, akıl ve ilmine de bir hisse verilmiştir. Böylece iradesini doğruyu bulma yönünde kullansın, elektrik düğmesine dokunsun ta ki dünyası aydınlansın.

Pirincin iyisini, ekmeğin pişkinini arayan insan “Benim Yaratıcım kim, onu nasıl razı ederim, bana verdiği sonsuz nimetler için ona nasıl teşekkür ederim?” kaygısına girmezse elbette karanlıktan kurtulamayacak, bedeninin arzu ve ihtiyaçlarını temin ve tatmin etme kısır döngüsü içinde dar bir dairede çürüyüp gidecektir.

Fakat insanlık hakikatinin hakkını vermesine rağmen veya kendisi dışında olumsuz engellerin hakikatin ve gerçeğin ulaşmasına engel olmasından dolayı iman etmezse, elbette sorumlu olmayacaktır. 

İlave bilgi için tıklayınız:

İslam'dan haberi olmayan insanların yaratılma hikmeti nedir ...

Afrika'daki bir kabilede dinden habersiz yaşayan bir insan veya ...

Fetret ehlinin, yani İslam'dan haberi olmayanların sorumluluğu var ...

İslam'dan haberi olmayanların cennete gitmesi adalet midir ...

Soru 11:
Ben kendi inançlarımı yeni veriler ışığında gözden geçirebilirim, siz bunu yapabilir misiniz? Yoksa yeni verileri de inancınıza göre yorumlamaya mı kalkarsınız? Bana biraz ikincisi gibi geldi. O halde ben neden sizinle konuşarak vakit öldüreyim? Size Kuran’dan açıkça yanlış veya vicdana aykırı bir ayet göstersem onunla gerçekten yüzleşip dininizi bırakabilir misiniz? Yoksa “aslında orada mecaz yapılıyor’’ v.b. mazeretlerle yine bildiğinizi mi okursunuz?

Cevap 11:

Kuran’da açıkça yanlış yani sağduyuya aykırı üstelik genel vicdana aykırı bir ayet gösteremezsiniz.

Biraz Hermenötik öğrenirseniz yorum ile anlamın ayrı şeyler olduğunu düşünerek içine düştüğünüz nesnel sığlıktan kurtulabilirsiniz.

Her türlü anlama bir yorumdur, zira anlayan bir öznedir ve anlamasını gerçekleştirdiği nesnesine tarihsel zemine bağımlı olarak bakmak zorundadır.

Dolayısıyla sizin ateist saplantılarınız da kendi psikolojik ve kültürel bağlamınıza ait bir yorumdan ibarettir.

Tarihi süreç içerisinde iman ehlinin Kuran ayetlerine olan her dönemdeki anlamaları ortak bir tabiat ve genel özellikler göstererek muazzam güçlü bir anlam haline yükselmiştir. Bir sonraki tarihsel anlama bir önceki ile çelişmemiş, 21. Yüzyılın Kuran anlayışı ile 7. Yüzyılın anlayışı birbirlerini tasdik etmişlerdir.

Bu da Kuran-ı Kerimin tüm çağlara hitap eden bir mucizesidir. Günümüzde bilimin kümülatif olarak gelişmesiyle ortaya çıkan veriler Kuran’daki gerçeklerle ters düşmek bir yana Kuran’ın daha iyi anlaşılmasına yardım etmektedirler.

İlave bilgi için tıklayınız:

Feyyaz Tv "Kuran Mucizeleri" video serisi

Soru 12:
Ahlak diyorsunuz. Bu konuya bir bakalım;
a) Ödül-ceza olmadan ahlaklı olunamaz mı? Cennette hurilerle beraber olabilmek için, bunu vaat eden bir güce boyun eğip tapmak ahlaklı bir davranış mıdır? Kötü birini cehennemde sonsuzca yakınca en büyük kötü sen olmaz mısın artık? Yoksa Tanrı, yaptığı tüm kötülük ve zulümlerden bağımsız olarak mı iyi sayılıyor?
b) Ödül-ceza’yı sadece Tanrı mı veriyor ki ahlak için Tanrıyı şart koşuyorsunuz? Norveç ateist çoğunluklu bir toplum ve İslam ülkelerinden çok daha insancıl bir yaşam var. Bu bir tesadüf mü? Uygulamada ateistler daha ahlaklı ise ahlaka tanrısal-‘rasyonel’ bir sebep bulmamanın ne sakıncası var?
c) Ahlakı mutlaklaştırmak onun içini boşaltmaktır. Tüm durumlar ve zamanlar için geçerli ahlak yasaları olmaz. Var sayılırsa da çok sınırlı olacaktır. Zaman, mekan ve koşullar göz önünde bulundurulmak zorundadır. O halde mutlak ahlak yoktur. 1400 sene öncesinin kuralını bugün uygulatmaya kalkmak çoğu insan için ahlaksızca olacaktır.
d) Tanrı ne kadar ahlaki emirler veriyor, bu da tartışma konusudur. İbrahim’e oğlunu kesmesi emri ahlaksal mıdır mesela? Kadınlara örtünme emri veya?
e) Ahlak öznel tercihlerle ortaya çıkmaz, nesnelliğin, tarihselliğin, toplumların durumunun sonucudur. Bir arada yaşamak için uyulması gereken sosyal kurallardır. Bizim ya da göklerde varsaydığımız birinin paşa gönlünce belirlenmez. Toplumlar değiştikçe bu kurallar da değişir. Dinler de değişen yaşam koşullarına kendilerini uydurarak ayakta kalır. Mutlak ahlak yoktur. Hatta mutlak ahlak görüşü, bu değişimin önünde engel olmuş ve dindarların pek çok tarihsel dönemeçte en gerici, en statükocu tutumu takınmalarına yol açmıştır. Zaten önemli olan sevgidir. Sevgisiz bir ahlakın beş paralık değeri yoktur. Buna karşın sevgi dolu insanlar zaten iyidirler. Ahlakı mutlaklaştırıp yasalaştırmak ise çoğu kez zalimlerin dayanağı olmuştur. Dinleri Tanrı gönderdi diyorsunuz, peki yaşananlara bir bakın; Tanrı başarısız olmamış mıdır, dinlerin sebep olduğu acılara bir bakın. Tanrı ne yazık ki sevgiyle değil Yasayla ilgilidir. İslam’ın Tanrısı sevgisizdir, zaten sıfatları arasında da sevgi yoktur. Dar-ül harp olarak gördüğü yerlerde her türlü hileyi yapmayı onaylayan bir ahlak olur mu? Köle ve cariyeler üzerinde yükselen bir ahlak olur mu? Cinsiyetçi bir ahlak olur mu? Kadın vaat eden (huri) ahlak olur mu? Tehdit eden (cehennem) ahlak olur mu? Ahlak adı altında ahlaksızlığı kutsuyor olmayasınız sakın?
f) Ahlakı doğaya dayandırmak da bir seçenektir. İnsanın hayatta kalma, üreme, kendini gerçekleştirme, sevinci kovalama, toplumsallaşma v.b. doğal yönelimleri olduğu varsayılabilir ve bir ahlak sistemi bunlara dayandırılabilir. Keza ideolojiler de insana ahlaki değerler sunarlar. Örneğin, sosyalistlerin bir ahlakı vardır. Temellerini özgürlük, eşitlik, kardeşlik idealleri oluşturur. Pek çok militan bu değerler için yaşamakta ve ölmekte sakınca görmemiştir. Üstelik bence bu değerler dinin ahlaksal değerlerinden çok daha yararlı ve gelişkindir.

Cevap 12:

Soru sahibinin ifadelerini okuyunca Katoliklerle reformist Protestanların tartışmalarının bir tekrarının tamamen ayrı bir bağlam olan İslam açısından sunulmaya çalışıldığı görülmektedir.

İslam, ahlakı yaratılış ve fıtrat olarak ele alır ve kültürlerin özel konumlarını da bunu koruduğu müddetçe kabul eder. Her kültürden, her milletten insanların İslamiyetin ilk günlerinden günümüze kadar dünya üzerinde Müslüman olarak var olması İslam’ın getirdiği temel ahlaki ölçülerin tüm zamanları ve tüm insanlığı kuşattığının açık bir göstergesidir.

İslam ahlakının özü ihlastır. Zıttı ise yalan ve gösteriştir.

Ödül ve cezanın başka türlü de olabileceği kabul edildiğine göre insanın yaratıcısının bu hususta en büyük hak sahibi olduğu kabul edilmiş olunur.

Cennet ve nimetlerinden insaniyet açısından ancak memnuniyet duyulur. Cennet ve nimetlerinden ancak insanın düşmanı olan şeytan rahatsız olur. Zira başta ilk dönem Müslümanları olmak üzere büyük sıkıntılar İslam uğrunda çekilmiş, inançsızların büyük hücumları ile Müslümanların dünyaları büyük zarar görmüştür.

Bu nedenle cennet ve nimetleri ile yüksek çabaları nedeniyle müjdelenmeleri gayet uygundur.

İman etmelerinin nedeni müminlere sorulsaydı huriler için iman ettim cevabı hiç birinden alınamazdı. Böyleyken bu az gelişmiş fikri geliştirmek için bayağı çaba gösterilmiş olmalı.

Kuran, hem özel hayatın hem de sosyal hayatın huzurunu saadetini temin edecek esaslar getirdiği gibi, iki cihanın da saadetine vesile olacak kanunlar ve kurallar ihsan etmiştir.

Örneğin, zekatın farz olması, faizin ve içkinin yasaklanması, kardeşliğin teşvik edilmesi gibi esaslar, dünya hayatının ve sosyal hayatın saadetine vesile olmaktadır.

Örneğin sosyal hayatı hercümerç eden, baskıların, zulümlerin, isyanların, karmaşanın en önemli sebeplerinden ikisi anlayıştır:

“Ben tok olayım; başkası açlıktan ölse bana ne!”

“Sen çalış, ben yiyeyim.”

Bu iki zalim anlayışı ve ahlaksızlığı tamamen yok edecek, yerine huzur, saadet ve mutluluk getirecek olan, Kuran’ın faizin her türlüsünü haram kılması, zekat başta olmak üzere yardımlaşmayı emretmesidir.

Banka faizi, faiz haksız kazancı, haksız kazanç da haksızlığa uğrayan bir zümrenin varlığına işaret ediyor. Bu zümre fakirlerdir. Bu zümrenin düşmanı ise; faiz ve türevleri ile zengin olan gaddar kapitalist sınıftır. Kavga ise bu iki zümre arasında cereyan ediyor. Yani kavga; emek ile sermaye arasında vuku buluyor. Yüz yıla yakın süren komünizm, kapitalizm çatışması bunun en somut örneğidir.

Evet, 1789 Fransız İhtilali ile başlayıp, komünizm hareketi ile devam edip, en nihayetinde İkinci Dünya Savaşını netice veren ve ondan sonra soğuk savaşa yerini bırakan emek-sermaye çatışması, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden bir dönemdir ki, bu karanlığın en önemli nedeni işte bu iki anlayıştır.

“Ben tok olayım; başkası açlıktan ölse bana ne!” ahlaksızlığı, zekat ve yardımlaşma ruhunun terk edilmesi anlamına geliyor. Bu cümle havas tabakasını, yani sermaye sahibi olan zenginleri zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir. Yani bu kelime zenginleri bencil ve acımasız bir canavara dönüştürüyor.

“Sen çalış, ben yiyeyim.” zalimliği ise bencilliğin en alçakçası olan faizciliğe işaret ediyor. Bu ifade, yine zenginlerin bencilce ve sadece kendi nefsini düşünmeleri demektir. Bu duruma karşı fakir tabaka, zenginlerin bu bencilce yaklaşımına karşı kin, hasetlik ve çarpışma ile karşılık veriyorlar.

İslam faizi yasak edip, zekatı emrederek, bu iki sınıf arasında sağlam ve sağlıklı bir köprü kuruyor ve bu kavgayı bitiriyor. Şayet insanlık İslam’ın bu faydalı reçetesini tatbik etmiş olsaydı, bu kavga ve savaşlar yaşanmayacaktı.

İslam bu iki kelimeye faizin yasaklanması ve zekatın emredilmesi ile karşılık veriyor. Faizin yasaklanması “Sen çalış ben yiyeyim.” hastalığının tedavisi iken, zekatın emredilmesi de “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse bana ne.” hastalığının tedavisi oluyor.

İnsanlık ekonomik açıdan zenginler ve fakirler olmak üzere iki sınıfa ayrılırlar. Bu iki sınıf arasındaki denge ve ölçü bozulursa, o zaman insanlığın huzuru ve barışı da bozulur. İki kelime bu dengeyi bozan en pis en adi hastalık iken faizin yasaklanıp zekatın işlerlik kazanması da en adil en güzel iki çözümdür.

İşte bunun gibi, Kuran’ın bütün hükümleri ve kanunları, hem dünya hayatının hem de ebedi ve sonsuz hayatın saadetine vesile olmaktadır.

Ayrıca bazı konuları da dikkatinize sunmak isteriz:

Şıklar halinde sorulan bu soruya biz de şıklar halinde cevaplar vereceğiz:

- İslam, fıtrat dinidir. İslam’ın emir ve yasakları insan fıtratına zulüm değil bilakis uygun ve faydalıdır hatta bu emir ve yasaklara uymayan insanlar derecesine göre insanlıktan da uzaklaşmaktadır. Kişi Allah’a itaat ettiği nispette insan olur; imanı, ibadeti nispetinde mutlu olur; Allah’ın emirleri bu yönüyle külfet değil nimettir.

Örneğin namaz, dünyada moral ve mutluluk kaynağıdır, sonsuz düşmanlarına karşı sonsuz güç sahibine sığınarak güven ve mutluluğa ermenin vesilesidir, sonsuz ihtiyaçlarını verebilecek sonsuz zenginlik sahibi olan yegane otoriteye aczini itiraf etmenin, ruhî vahşet ve yalnızlıktan kurtulma vasıtasıdır, her şeyin dizgini elinde olana, her şeyin anahtarı yanında olana muhatap olma şeref ve saadetidir, en yüce servet, emsalsiz devlettir; kaygı ve korku için değil beşerî ihtiyaç için insan namaza muhtaçtır.

- Kişinin cehenneme girmesi kendi fiillerinin neticesidir, azap görmesi kendi tercihinin sonucudur. Cennet Allah’ın ikramı, fazlının bir tecellisi, rahmet ve cömertliğinin bir neticesi iken Cehennem adaletin tahakkukudur. Zira inkar, ebedî cehennemi gerektirir yoksa adalet tecelli etmez. Kafir, Allah’ı inkar etmekle Allah’ın bin bir ismini inkar etmekte, rahmetini, ilmini, hikmetini, iradesini, sanatını, Rablığını, Sultanlığını, malikiyetini... hiçe saymaktadır; Allah’ın isim ve sıfatlarının, sanat ve nakışlarının icra edildiği antika, mucize kudret ayetlerini (kelebek, arı, çiçek gibi) sıradanlaştırmak, adi levhalar derekesine alçaltmaktadır; atomlar adedince varlık ve birliğine deliller olan Allah’ı inkar etmektedir; Allah’ın vaad ve sözlerini kabul etmemekle Allah’a yalancılık ithamında bulunmaktadır, başta Hz. Muhammed (asm) olmak üzere bütün elçilerini sahtekar olarak ilan etmektedir.

Böyle büyük bir cinayetin cezası da ancak ebedi yani müebbet Cehennem olabilir ve elbette adaletin ta kendisidir.

- Kafirin Allah’ın düşmanı olması Allah’ı tanımadığından, sıfatlarında hata ettiğindendir. Allah sonsuz adalet sahibidir, zulümden münezzehtir; Allah sonsuz güzellik sahibidir, çirkin iş yapmaktan müberradır; Allah sonsuz hikmet sahibidir, onun icraatlarında manasızlık ve abesiyet yoktur. İnsanları cehenneme atmak bizzat güzel değildir lakin dolayısıyla güzeldir, güzel neticelere yol açması yönüyle güzeldir. Mazlumların intikamını almak, zalimim zulmünü yanına bırakmamak, kafa tuttuğu Allah’ın ilahlığını tanımak, pişman perişan olup geç de olsa hakikatle yüzleşmek zorunda kalmak bu güzelliklerdendir.

Bin mazlumu katleden bir zalimi, sırf kuru bir merhamet uğruna affetmek nasıl daha büyük bir zulümdür, onu cezalandırmak, binler mazlumun hukukunu muhafaza ve adalet ve merhamettir; kafirlerin ve zalimlerin cehenneme atılması da böyledir.

- İslam’ın sevgi dini olduğunun çok örneği mevcuttur. Yaratılanı yaratan için sevme bir Müslümanın en esaslı düsturudur. Sevgisizlik yakıştırması bu dini tanımamaktan ve Allah’ı bilmemekten kaynaklanıyor. Allah’ı hakiki manada tanımak, onun bize bildirdiği isim ve sıfatlarını öğrenmekle olur. Rahim, Vedud gibi isimleri nasıl mazlumlara merhameti, sevgiyi gerektirdiği gibi Kahhar, Müntakim gibi esmalar da mazlumun ahını zalimden almayı gerektirir.

- Ödül ve ceza insan fıtratının gereğidir; çocukların terbiyesi, eğitimin istikrarı, askeriyenin disiplini, sosyal hayatın dengesi hep bununla ayakta tutulur; kendisine itaat edenlere mükafat, isyan etmeyenlere mücazat vermeyen Sultan’ın saltanatı devam etmez. Bu yöntem insan fıtratıyla alakalı olup, insan fıtratını yaratan Allah da bunu en iyi bildiğinden böyle muamele ediyor.

Bununla beraber kul mükafata ulaşmak veya cezadan kurtulmak için ibadet etmez, Allah’ın emir ve yasaklarına göre hareket etmek esasını hayatının prensibi yapar; cennet ve cehennem birer teşvik kamçısı derecesinde olup kulluğun hakiki sebebi değillerdir.

Ne gariptir ki dinsiz toplumlarda görülen pembe tablolardan (!) bahsedilmiş lakin bir iki manzaraya bakıp keyif çatan muhatabımız dünya tarihini inceleseydi kominizim devrimler adına, ateizm namına, dinsizlik uğruna yapılan katliamların hacminin ve sayısal istatistiklerinin ne kadar korkunç boyutlarda olduğunu görecekti.

- Ayrıca dinsiz insan idamlık mahkum gibidir, kendi yanlış tercihinin sonucu olarak kendini ebedî idama mahkum etmiştir. Yani idam edilen kişi için hayata dair bütün güzellikler kendiyle beraber nasıl idam ediliyorsa, dinsiz kişinin ölümü de böyledir; mutluluk, huzur, saadet, nimet... ne kadar güzellik varsa ona yoktur, ebedî idamın, mahrumiyetin mahkumudur. Adım adım darağacına giden adam gibi, aldığı her nefesle kendisi hakkında idam hükmünde olan ölüme yaklaşmaktadır; böyle bir adam dünyanın sultanı da olsa kaç para eder?

- İnsanların seyahat ettiği araçlar, giydiği elbiseler değişse de fıtratları değişmedi, 1400 sene öncesi insanı mutlu eden İslamiyet kıyamet asrında yaşayanları da mutlu etmeye muktedirdir. Çünkü Kuran, beşerin anayasa kuralları gibi ihtiyarlamıyor, daima gençliğini muhafaza ediyor; bu da insanın Yaratıcısı tarafından gönderildiğinin delilidir. Hz. Muhammed (asm) ile gelen hiçbir kural bugün eskimedi, pörsümedi, güncelliğini kaybetmedi, insanlık onun terü taze düstur ve emirlerinden uzaklaştıkça ilkelleşti ve ilkesizleşti. Komşu hakkını ısrarla emreden dinden uzak olmamız neticesinde karşı dairede, üst katta kimler oturuyor bilmiyoruz güya gezegenleri keşfettik lakin komşularımızı tanımaktan bihaberiz.

İslam’ın hangi emrini incelerseniz dünün insanının buna şiddetle muhtaç olduğunu gördüğünüz gibi insafla tecrübe etmek kaydıyla bugünün insanının da ruhî ve kalbi yaralarının merhemi olduğunu kabul edersiniz. 

- Kuran’da anlatılan olaylar sıradan olaylar değildir, küllî bir düsturun ucudur; Hz. İbrahim’in (as) Hz. İsmail’i (as) kurban etme meselesinin arkasındaki hakikat Allah’ın emrine kayıtsız şartsız itaat ve en dehşetli imtihandan ilahi emre uyarak alnının akıyla çıkmasıdır. Putperestlere meydan okurken dağlar büyüklüğündeki ateşe atılmış ve Allah’tan asla ümidini kaybetmemiş olması da onun imanının ve sarsılmaz sadakatinin göstergesidir. En dehşetli şartlarda, en olumsuz hadiselerde dahi Allah’ın emri istikametinde çalışanları Allah’ın mahcup etmeyeceğini, hayırlı akıbete ulaştıracağını gösteren muazzam bir örnektir.

Resmin küçük bir bölümüne bakıp “bu yanlıştır” diye hükmetmek, büyük resmi görmeden yersiz yorum yapmak insanın doğru sonuca gitmesini engeller.

- Allah insan fıtratını yaratandır, insan denilen makinenin nasıl sıhhatli çalışacağını, nasıl bozulup is, duman, kir içinde kalacağını bilendir, bin sene öncesinde Allah’ın yasakladığı hırsızlık bugün de sosyal hayatı çapı nispetinde olumsuz etkilemeye devam etmektedir; asırlar geçmesi, insanların yaşam tarzlarının değişmesi onu bir ihtiyaç, müracaat edilen bir ilaç haline getiremedi. Bunun gibi zina nasıl ahlakın ve ailenin canına ot tıkıyorsa, bundan bin sene önce de aynı şeyi yapıyordu.

Kuran ve İslâmiyet zaman ve mekana hapsedilemez, bütün zamanları ve mekânları ve bütün insanlığın saadet formüllerini ihtiva eden kanunlar manzumesidir.

- Tarihi süreçte insanların kaos ve kavga içinde yaşamalarının bedeli dine ödetilemez zira dinin kurallarına itaat edildiği nispette insanlık mutluluğun zirvesine çıkarken uzak kaldığı nispette de bu mutluluk ve saadetten mahrum kaldı. İşte Hz. Muhammed’in dönemi; cehaleti ve bedeviyeti hakiki medeniyete çıkaran Saadet Asrı.. Ve işte günümüz insanlığı.

- İslâm’ın suçuymuş gibi toplumsal hastalıkları da İslâm’a mal etmek büyük zulümdür; köle ve cariye sistemini İslam getirmedi bilakis ıslah etti. Günümüzde bu sistemlerin kalkmasında İslam’ın rolü büyüktür. Kölelik ve cariyelik dünyadan kalktı diyoruz fakat halen köle gibi çalıştırılan işçi sınıfları ve cariye gibi kadınlığından istifade edilen kadınlar var dünyamızda. İslam cariyelik ve kölelik sistemini kaldırılmasından çok daha ileri bir hedef olarak kapitalizmin sömürüsüne ve kadının meta gibi kullanılmasına da mani olmayı hedefler. İşciye alın teri kurumadan parasının ödenmesini öğütler, zekat müessesesi ile sosyal adaleti temin eder.

- İslam’a göre, adam öldürme, hırsızlık, zina ve içki içmek gibi fiiller, İslam ülkesi olsun veya olmasın dünyanın her yerinde haramdır. Bir Müslüman nerede olursa olsun hiç kimseye hile yapamaz, aldatamaz, hiçbir kimseye zarar veremez. Yoksa hem Allah hakkı hem de kul hakkı çiğnemiş olur.

- Cennet sadece hurilerden ibaret değil, o insan fıtratının ihtiyacına cevap veren kısmî bir bölümdür. Anlamamaya veya iftira atmaya çalıştığınız İslamiyet, fıtrata en uygun şekildedir; şu dert dünyası olan dünyada yemek, içmek ve izdivaç insanlığın en temel öncelikli ihtiyaçları olduğuna göre mükafat diyarı olan Cennette bundan neden mahrum edilsin? Ayrıca huriler sizin tasavvur ettiğiniz gibi değildir, dünyadan giden mümin kadınlar onların sultanı olacaktır.

- Cehennemin varlığını hazmedemeyenler kendisinin hak ve hukukuna tecavüz edildiğinde mahkemeye koşmaktan geri durmamaktadırlar; sizin mal varlığınızı çalan hırsızı yakalatmak ve paranızı ondan geri almak için polise gitmeniz, cehennemin varlık hikmetini onaylamanız anlamına gelmiyor mu?

- Dünyadaki en büyük yanlış dinsizlikten umut beklemektir zira iman, insanı insan eder, küfür ise insanı canavarlaştırır.

İşte size tek bir örnek Mao Zedong ve işte ideolojisi ve insanlığa sundukları: Çin Komünist Devrim’i lideri, iktidara geldiği ilk beş yılında 5 Milyondan fazla insanı idam ederek veya işçi kamplarına göndererek öldürdü. “İleri Büyük Atılım” ve “Kültür Devrimi” adını verdiği iki adet sosyal programı vardı. Birinci hedef Çin’i süratle endüstriyelleştirmekti, bu programların uygulama safhasında 20 milyondan fazla insan açlıktan öldü. Sonrasında “Sosyalist Eğitim” hamlesi adı altında kendisine muhalif entelektüelleri öldürmeye başladı. Bu program sonucu da 4-7 milyon insan öldü. 100 Çiçek Harekatı ile 30 milyon insanın bir kaç ay içinde açlıktan ölmesine neden oldu. Katlettiği insan sayısı 50 milyondan fazladır. İnsanlık tarihinin en kanlı diktatörüdür.

Sosyalistlerin fikir babası ve örnek aldıkları lideri Stalin’in Ukrayna’da 10 milyondan fazla insanı açlıktan öldürdüğünü hatta parti konuşmalarında kendisini alkışlarken dişini göstermeyen delegeleri dahi öldürttüğünü biliyor muydunuz? Dünyaya müspet manada bir örnekliği şimdiye kadar sunamayan Sosyalizmin devrim çığlıkları arasından bir şeyleri devirerek insanlığa huzur getirmesini beklemek kıyamete kadar boş bir bekleyiş olacaktır.

Zalimler için yaşasın Cehennem..

İlave bilgi için tıklayınız:

Tanrı size cennet vaat etmese ve cehennemle korkutmasa dindar ...

Tanrı / Allah olmadan ahlaklı olunamaz mı?

HABER MERKEZİ – İmam Hatip öğrencilerini deizme yönelten etkenlerin ele alındığı bir çalışmada gençlerin bu yönelimini ortaya koyan kimi sorular derlendi. Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Fatma Günaydın’ın çalışmasına göre bu sorulardan bazıları şöyle: “Ya Hıristiyan veya ateistler haklıysa?”, “Allah kötülüklere neden engel olmaz?”, “Kadın ve erkek niçin eşit değil?”.


İmam Hatip öğrencileri dahil gençlerin son dönemde ‘deizm‘e yöneldiği yönündeki tartışma sürerken, Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Fatma Günaydın, İmam Hatip öğrencileriyle yaptığı çalışmada, gençleri deizme yönelten 100’den fazla soruyu derledi.
İlahiyat fakültelerinin “Din Karşıtı Çağdaş Akımlar ve Deizm” sempozyumunda sunum yapan Günaydın, imam hatip liselerindeki 11. ve 12. sınıf öğrencilerinin inanca dair sorularından oluşan sunumunda, gençler arasındaki dini şüphenin nedenlerini sıraladı:

“Dindarların yaşamlarının meydana getirdiği hayal kırıklığı, ebeveyn ile olan çatışmalı ilişkiler, sebep ve hikmeti anlatılmadan dini emirlerin dikte edilmesine karşı oluşan tepki ve din başlığı altında eleştiriye uğramak.

Yaşadığı dünyadaki kötülük ve adaletsizlikleri gören genç, Tanrı’nın merhameti ve adaleti konusunda sarsılır. Din bilim çatışması aynı şekilde genç bireyi ciddi bir ikilemin ve açmazın eşiğine taşır. Kültür dersleri ile inanç konuları arasında bağlantı kurma zorluğu yine dini şüpheye sevk eden amillerdendir.”

Cumhuriyet’in haberine göre Günaydın’ın çalışmasında önce çıkan ve gençleri deizme yönelten sorulardan bazıları şöyle:

  • Allah bizim cennete ve cehenneme gireceğimizi biliyorsa neden bizi imtihan ediyor?
  • Öldükten sonra dirileceksek neden ölüyoruz?
  • Allah her şeyi bildiği halde neden bizi yarattı?
  • Bizler Müslüman ailede doğduğumuz için mi Allah’a inanıyoruz. İnanmayan aileden doğanların suçu ne? Allah akıl vermiş ama bizlere de vermiş ama biz de tam kullanamıyoruz?
  • Allah’ın varlığını bir ateiste nasıl ispatlayabiliriz? Onlar big bang deyip geçiyorlar?
  • Allah bizi seviyor da neden günah işlememize izin verip sonra bizi yakıyor?
  • Sonsuzluk kavramı akıl almaz bir şey Allah’ın sonsuz olmasını algılayamıyorum.
  • Kuran’da kadın ve erkek niçin eşit değil?
  • Allah neden bir kuluna eziyet verirken diğerine rahatlık veriyor. Rabbimiz neden bu konuda eşit davranmıyor?
  • Kaderde ne zaman öleceğimiz belli ise neden sadaka ömrü uzatıyor? Kaderde cennete ve cehenneme gideceğimiz belliyse neden ibadet ediyoruz?
  • Allah’ın ihtiyacı yokken bizi niçin test etmekte?
  • Cennette birini istiyorum o da başka birini ne olacak?
  • Allah kötülüklere neden engel olmaz?
  • Tarikatlar gerekli midir, neden?
  • Biz putperestleri eleştiriyoruz ama biz de Kabe’nin etrafında dönüyoruz.
  • Ya Hristiyan veya ateistler haklıysa?
  • Allah ile iletişimde neden Kur’an okumak, dua etmek değil de namaz ön plandadır?
  • Adem’le Havva dünyaya nasıl geldiler? (Uzay gemisi ile olabilir mi?)
  • Bu dünyaya gelmek benim tercihim değil. Allah bunun benim seçimim olduğunu ve hatırlamadığımı söylüyor.
  • Allah kalplerini mühürlediği insanları niçin cehennemle cezalandırıyor?
  • Kelam dersinde mucize, olay görüyoruz ama hiçbirinin delili yok. Sadece anlatılıyor bana göre delil yok.
  • Allah niçin önceki kitapların bozulmasına izin vermiştir?
  • İçki öncekilere yavaş yavaş yasaklanırken bizlere neden direk haram kılındı?
  • Ahrette hesap verirken insanların yetiştirildiği çevre göz önünde bulundurulacak mı?
  • Allah’ın hep ‘ben yaptım, ben yarattım demesi’ tuhafıma gidiyor.
  • Allah bizi yaratmasaydı ne ile uğraşırdı?
  • Dünyanın her yerinde ezan farklı saatlerde okunuyorsa kıyamet nasıl kopacak?

Öğretmenlerinin gözlemleri: İmam Hatip öğrencileri deizme kayıyor

Konu AKP’nin gündeminde: Külünk’e göre ‘gençleri bekleyen yeni tehlike deizm’

Deizm Bahçeli’nin de gündeminde: İmam Hatiplilerin bu kategoriye alınması düşündürücü ve sarsıcı

Etiketler:ateistdeistdeizmFatma Günaydınİmam hatipimam hatipliler neden deizme kayıyor

Sorularla İslamiyet

Kur'an-ı Kerim Her Zaman Taze ve Gençtir

İlahiyatçı Günaydın'dan 'imam hatiplileri deizme yönelten' 100 soru

  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
    Konu Sahibi
    Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Fatma Günaydın, imam hatip öğrencileriyle yaptığı çalışmada, gençleri deizme yönelten 100’den fazla soruyu derledi.

    10 yıllık çalışmasının ardından Günaydın’ın ve Ensar Vakfı’nın kitaplaştırdığı sunumda yer alan sorulardan bazıları şöyle:

    Allah bizim cennete ve cehenneme gireceğimizi biliyor neden bizi imtihan ediyor?
    Öldükten sonra dirileceksek neden ölüyoruz?
    Allah her şeyi bildiği halde neden bizi yarattı?
    Bizler Müslüman ailede doğduğumuz için mi Allah’a inanıyoruz. İnanmayan aileden doğanların suçu ne? Allah akıl vermiş ama bizlere de vermiş ama biz de tam kullanamıyoruz?
    Allah’ın varlığını bir ateiste nasıl ispatlayabiliriz? Onlar big bang deyip geçiyorlar?
    Allah bizi seviyor da neden günah işlememize izin verip sonra bizi yakıyor?
    Sonsuzluk kavramı akıl almaz bir şey Allah’ın sonsuz olmasını algılayamıyorum.
    Kuran’da kadın ve erkek niçin eşit değil?
    Allah neden bir kuluna eziyet verirken diğerine rahatlık veriyor. Rabbimiz neden bu konuda eşit davranmıyor?
    Kaderde ne zaman öleceğimiz belli ise neden sadaka ömrü uzatıyor? Kaderde cennete ve cehenneme gideceğimiz belliyse neden ibadet ediyoruz?
    Allah’ın ihtiyacı yokken bizi niçin test etmekte?
    Cennette birini istiyorum o da başka birini ne olacak?
    Allah kötülüklere neden engel olmaz?
    Tarikatlar gerekli midir, neden?
    Biz putperestleri eleştiriyoruz ama biz de Kabe’nin etrafında dönüyoruz.
    Ya Hıristiyan veya ateistler haklıysa?
    Allah ile iletişimde neden Kur’an okumak, dua etmek değil de namaz ön plandadır?
    Adem’le Havva dünyaya nasıl geldiler? (Uzay gemisi ile olabilir mi?)
    Bu dünyaya gelmek benim tercihim değil. Allah bunun benim seçimim olduğunu ve hatırlamadığımı söylüyor.
    Allah kalplerini mühürlediği insanları niçin cehennemle cezalandırıyor?
    Kelam dersinde mucize, olay görüyoruz ama hiçbirinin delili yok. Sadece anlatılıyor bana göre delil yok.
    Allah niçin önceki kitapların bozulmasına izin vermiştir?
    İçki öncekilere yavaş yavaş yasaklanırken bizlere neden direk haram kılındı?
    Ahirette hesap verirken insanların yetiştirildiği çevre göz önünde bulundurulacak mı?
    Allah’ın hep ‘ben yaptım, ben yarattım demesi’ tuhafıma gidiyor.
    Allah bizi yaratmasaydı ne ile uğraşırdı?
    Dünyanın her yerinde ezan farklı saatlerde okunuyorsa kıyamet nasıl kopacak?


    https://tr.sputniknews.com/turkiye/201804181033077576-ilahiyat-fatma-gunaydin-imam-hatip-deist-soru/







  • Yüzbaşı
    768 Mesaj
  • Yarbay
    4728 Mesaj
  • Yarbay
    2163 Mesaj
    İslâmı, yalan hadis ve yanlış tefsirler ile anlatınca böyle sorular kaçınılmaz oluyor tabi



    Allah olsaydı afrika da çocuklar açlıktan ölmezdi diye mantık kurulabiliyor..



    Ve soruların genelindeki mantıkla yakın



    Maalesef bu adamlar eğitim veremiyor en temel felsefeyi öğretemiyor..bu da kasıtlı bence

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yarbay
    2163 Mesaj
    quote:

    Orijinalden alıntı: webbie

    Soruların geneli "Kader" denen ve aslında tek güncelleme ile düzeltilebilecek bir bug üzerine kurulmuş.
    Kader önüne çıkan yol ayrımlarıdır.



    Bizim insanımızın kaderciliği ile islamdaki kader çok farklı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
  • Er
    2 Mesaj
  • Er
    2 Mesaj
    Allah kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi? Allah kendini öldürebilir mi? Bu soruları unutmuş.

    Bir bug da dawkins'ten ekleyelim. ''Eğer Tanrı her şeye kadir bir bilimsa, tarihin seyrini değiştirmek için onun her şeye gücü yetenliğini kullanarak nasıl müdahale edeceğini çoktan bilmelidir. Ama bu onun müdahalesine dair fikrini değiştiremeyeceği anlamına geliyor, yani her şeye kadir değil.''
  • Yüzbaşı
    661 Mesaj
  • Binbaşı
    1282 Mesaj
    quote:

    Orijinalden alıntı: esenler otogarı alt katı

    Bu mesaj silindi.
    Yeryüzünde fesat çıkaranlar, yol kesenler yani teröristlerdir. Teröristlere bu cezanın verilmesi niye Rahatsız ediyor? Hapishanede gül gibi besleyelim mi?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yüzbaşı
    973 Mesaj
  • Yüzbaşı
    341 Mesaj
  • Binbaşı
    1282 Mesaj
    quote:

    Orijinalden alıntı: Lüzumsuz Adam

    Kimin terorist olup olmadigini kim belirleyecek? 5 sene once Ergenekoncu terorist dedikleri Ataturkcu askerlerin ayaklarini ellerini kesseydik daha mi iyi olacakti?



    Bir şey tanri adina yapiliyorsa orda çok buyuk bir menfaat söz konusudur.Cunku Allahin kurallari ile

    bir yeri yonettigini sananlar kendini Allah saniyor bir sure sonra.Onun adaleti işlemeye başlıyor , olmasa da uyduruyor.Din bu yuzden tehlikeli.
    İslamdaki terörist kavramı yol kesme tabirinden çıkmıştır. Yani PKK IŞİD gibiler teröristtir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yarbay
    2419 Mesaj
    İslamin Yüz Bug i diyebiliriz sorulara. :) İslam Windows işletim sistemi yada Anayasa olarak kabul edilebilir. Ama nasıl 1800 lerdeki Anayasalar artık eskimiş, nasıl Windows 95 İnsana yetmez hale gelmişse İslam içinde aynısı geçerli. Döneminin üstünde olduğu zamanlar olmuş olabilir. Ama bir Uptade şart artık :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yüzbaşı
    673 Mesaj
    Ben özellikle aşağıya kopyalayacağım soruların cevaplarını merak ediyorum ancak bu sorularımı cevaplayanlar verdikleri cevaplar beni tam tatmin etmemişti.

    Allah bizim cennete ve cehenneme gireceğimizi biliyor neden bizi imtihan ediyor?

    Bizler Müslüman ailede doğduğumuz için mi Allah’a inanıyoruz. İnanmayan aileden doğanların suçu ne?

    Sonsuzluk kavramı akıl almaz bir şey Allah’ın sonsuz olmasını algılayamıyorum.

    Kaderde ne zaman öleceğimiz belli ise neden sadaka ömrü uzatıyor? Kaderde cennete ve cehenneme gideceğimiz belliyse neden ibadet ediyoruz?

    Biz putperestleri eleştiriyoruz ama biz de Kabe’nin etrafında dönüyoruz.

    Allah niçin önceki kitapların bozulmasına izin vermiştir?

    Dünyanın her yerinde ezan farklı saatlerde okunuyorsa kıyamet nasıl kopacak?

    Ek olarakben de şu soruların cevaplarını merak ediyorum:

    Kuran indirildikten sonra kitap haline getirilirken değiştirilmiş olabilir mi değiştirilip değiştirilmediğinden nasıl emin olabiliriz?

    İmanın şartlarında kitaplara iman var ama incil ve Tevrat değiştirildiği için onlara nasıl iman edeceğiz?

    İslamın ilk emri "oku!" olduğuna göre ilim öğrenmek namazdan oruçtan vs. daha mı önemlidir?

    Neden peygamberler özellikle ortadoğuya gönderildi?

    124 bin peygamber gönderildiği söyleniyor ancak neden diğerleriyle ilgili net bilgi edinemiyoruz?

    Hadislere vs. uydurma deniyor ama bazı hadisler bugün doğrulanabiliyor örneğin kıyamet alametleri.

    Son olarak da kuranı okuduğumuzda neden tam anlaşılmıyor dili neden çok ağır?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yüzbaşı
    509 Mesaj
    quote:

    Orijinalden alıntı: esenler otogarı alt katı

    Bu mesaj silindi.
    biraz kafası çalışan insanın islamın zaten 21.yüzyıl için değil kıyamete kadar hükmünün geçerli olduğunu bilir.niye ayetlere 21.yüzyıl penceresinden bakıyorsunuz.biz kıyamete kadar gelecek olan bir zaman biriminin belkide bir nokta hükmünde olan bir yerindeyiz.
  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
  • Yüzbaşı
    337 Mesaj
  • yeni mesaja gitYeni mesaj

Benzer içerikler

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır