dert çok derman yok / Dert ile ilgili sözler ! Kısa uzun ve anlamlı dert etme sözleri - Yaşam Haberleri

Dert Çok Derman Yok

dert çok derman yok

Cartel

歌词
专辑列表

Cartel

Araba Yok

Cartel (Hip-Hop)

araba var mi?
-galiba- araba yok
araba yok gada$im, nereye? araban yok
ne o hava öyle seni seksi madafaka
havan batsin lan altinda eski bi taka
saka maka bitti gec arkaya
arabalar kus olsa sen keles karga beslen
sen kendini herkesten iyi zanneden
nedeeeen?
bana sorma bilmemem
al babadan arabayi
bindir manitayi
arabada caldir zurnayi
mercedes'le gezerim ben
dokunursan yumrugu yersin hemen
onde alper arkada kerim'dir elbet,
karakan yolda en iyisi bunlarý terket
entel zonta mi desem sana acaba
hayat sinema filmi degil
sen unutma bunu da
sen de artist degilsin
ne kadar ugrassan da
bos konusan avucunu yalar
bu dunyada
hersey mukemmel her sey cok iyi
yasayip gidiyoruz dert etmeden bi seyi
更多更详尽歌词 在 ※ monash.pw 魔镜歌词网
tek araba yok
bu da yani dert mi
takma kafani
yorma olmayan beynini
is yok para yok araba yok
dert cok ama derde derman yok
ha sundadir ha bunda
helvacinin kizinda
araba kimdeyse manita da onda
arabayi bana versene baba
binip gideyim is aramaya
atarim arabaya ben manitayi
basarim son gaza
ode sen parayi
pencereyi ac ve kolun disari salla
alti sene gecse zonta yine zonta
cek hadi cek zonta burdan arabani
git baska yerde at sen havani.
sahte gülümsemeleri gozum tutmuyor
basit takilirsan senin isin cok zor
kokana kariyla sosyete ayaklar
sosyete ama fabrikada kart basar
altina cekmis son model bi araba
benzin almaya yok bes kurus para
ver muzigi baslara seni paspal zonta
dert mi sana eger yoksa ben de araba



回上一页
monash.pw
魔镜歌词网

dert çok hemdert yok ne demek?

"Dert çok hemdert yok" Türk atasözüdür ve genellikle insanların hayatta karşılaştığı zorluklarla ilgili bir gerçeği ifade eder. Bu atasözü şöyle açıklanabilir: insanlar hayatta birçok sorun ve zorlukla karşılaşır, ancak bu zorluklarını paylaşacak doğru bir kişiyi bulmak kolay değildir.

Bu atasözü, insan ilişkileri ve sosyal bağlantıların önemini vurgulamaktadır. Gerçek bir arkadaş veya yakın bir aile üyesi, kişinin yaşadığı zorluklara güvenle başvurabileceği bir destek noktası ve moral kaynağı olabilir. Bu anlamda, "dert çok hemdert yok" atasözü insanların sosyal hayatının önemine işaret eder.

Bazı yorumcular, bu atasözünün ayrıca, bir kişinin içinde bulunduğu zor durumla ilgili başka insanların farkında olmadığını veya onların sorunlarına kayıtsız kaldığını belirttiğini söylerler. Bu tür durumlarda, kişinin bir şekilde kendi kendine yardım etmesi gerekebilir. Ancak, çözüme ulaşmak için başkalarına danışmak veya yardım almak da son derece önemlidir.

Dermanı Olmayan Dert

Mevlana Hazretleri’ne göre insan için asıl acınacak dert nedir?

Mevlânâ Hazretleri buyurur:

“İnanç azlığından meydana gelen derde acımak gerekir. Çünkü o derdin dermanı yoktur.”

Asıl acınacak dert, îmandan mahrumiyettir. Zira insanın bu dünyada hiçbir şeyi olmasa, nihâyetinde bu, muayyen bir vakit içindir. Fakat îmandan nasipsizlik, ebedî bir mahrumiyet sebebidir.

Îmandan mahrum bir insana bütün nîmetler verilse ve o, dünyada bin yıl saltanat sürse, yine de bir gün ölecek ve eli boş olarak dünyayı terk edecektir.

GÜNEŞ AYNI GÜNEŞ

Unutmayalım ki üzerimizdeki güneş; bir müddet yeryüzünde zulümle saltanat sürmüş olan Firavunların, Hâmanların, Nemrutların, Hülâguların, Âdların ve Semudların saraylarını, köşklerini, hazinelerini aydınlatan, sonra da harâbelerinin üzerine haşmetle doğan aynı güneştir. Fânî kuvvet ve kudretlerine mağrur olarak Allâh’a baş kaldıran o zâlimlerin arkasından, ne semâlar ağlamış, ne gözler yaşarmış, ne de gönüller sızlamıştır. Bilâkis onlar, mazlumların âhları ve bedduâları ile tarihin çöplüğünde çürüyüp gitmişlerdir. Bir zamanlar saltanat sürdükleri yerleri, şimdi baykuşlar ve köpekler şenlendirmektedir.

Yani ebedî âleme, îman ve sâlih amellerle intikâl edemeyen biri, dünyada nîmetler içinde yüzmüş de olsa, hakîkatte zavallı bir müflistir. Buna mukâbil insan, hiçbir dünyalığa mâlik olmasa da îman sahibiyse, aslında her şeye sahip demektir. Zira îman ve sâlih amellerin getireceği saâdet, ebedî bir saltanattır.

ESAS HAYAT AHİRET HAYATIDIR

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ifade buyurduğu üzere;

“…Esas hayat, âhiret hayatıdır. (Asıl saâdet, ebediyet saâdetidir!)” (Buhârî, Cihâd 33, Salât 48, Rikāk, 1)

Mü’min bilir ki, ebediyet yolculuğundaki kısa bir konaklama yeri olan dünyada yaşanan mahrumiyetler ve çekilen çileler; âhiretteki azâbın yanında bir hiçtir. Buna mukâbil, dünyada sürülen zevk u safâ ve saltanat, âhiretteki ebedî saâdetin yanında bir hiç hükmündedir. Bu yüzden mü’min, fakr u zarûret içinde bile olsa, refah içindeki kâfir ve fâsıkların hâline bakarak aslâ mahzun olmamalıdır. “…Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir…” (et-Tevbe, 40) âyet-i kerîmesi muktezâsınca, Allah ile beraberliğin hazzıyla, bütün fânî ıztırapları unutmalıdır.

“Gevşeklik göstermeyin, mahzun olmayın. Eğer (gerçekten) îmân etmiş kimseler iseniz, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân, ) âyet-i kerîmesi muktezâsınca da, îman nîmetinin sevinciyle huzur bulmalıdır.

Atâullah el-İskenderî Hazretleri’nin şu niyâzı, gerçek bir îmânın gönle bahşettiği huzur hâline, ne güzel bir misaldir:

“Yâ Rabbi! Sen’i bulan neyi kaybetti? Sen’i kaybeden neyi buldu?..”

HER DERDİN DERMANI

Velhâsıl îman, her derdin dermânıdır. Îmânın gerçek lezzet ve huzurunu tatmış bir gönlü, hiçbir dünyevî iptilâ; buhran ve bunalımlara sürükleyemez. Nitekim bu fânî âlemde en çok çile çemberinden geçenler; başta peygamberler, velîler ve derecelerine göre sâlih kullardır. Fakat en huzurlu insanlar, yine onlardır.

Sahâbe-i kirâm da bu îman neşvesiyle, hiçbir ezâ ve cefâya aldırmadılar. Hidâyet nûrunu gönüllere taşımak için, yorgunluk ve bezginlik göstermeden, bir diyardan diğerine fedakârca koştular. Îman heyecanı ve lezzeti sâyesinde, dünyevî korku, endişe ve arzularını geride bıraktılar.

Cenâb-ı Hak, Tevbe sûresinin âyetinde, Muhâcir ve Ensâr’ı bizlere örnek nesil olarak takdim ediyor. Onların izinden giden ihsan sahiplerini de medhediyor. İşte o örnek nesli tâkip eden ihsân ehli mü’minler de, karşılaştıkları ezâ ve cefâların, ya günahlarına kefâret, ya da derecelerinin yükselmesine vesîle olduğu şuuruyla, müsterih bir kalp ve huzurlu bir gönülle yaşarlar.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Mü’minin durumu gerçekten gıpta edilmeye ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır vesîlesidir. Böylesi bir haslet sadece mü’minde vardır: Mü’min sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”(Müslim, Zühd, 64)

UHREVİ KAZANÇ VESİLELERİ

Dolayısıyla mü’min, hayatın acı-tatlı her imtihanından, mânen kazançlı çıkmasını bilen bahtiyar kimsedir. Yani ehl-i dünya için zarar ve ziyan gibi görünen ve onları gam ve kedere gark eden hususlar, ârif mü’minler nazarında; sabır, rızâ ve hattâ şükürle karşılanması gereken uhrevî kazanç vesîleleridir.

Allâh’a ve âhirete îmandan mahrum kalpler ise, bu gönül ufkundan nasipsiz oldukları için, en ufak bir çile karşısında feverân eder, ortalığı birbirine katar, şikâyet ve isyana sürüklenirler. Dolayısıyla asıl acınacak mahrumiyet de, “îman” gibi muazzam bir huzur ve sekînet menbaından mahrum kalmaktır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Mevlana, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Asıl Acınacak Dert

PAYLAŞ:                

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır