kaynağı değiştir]
'Destan' sözcüğünün aslı ''dâstân'' olup Farsçadır. Ahmed V. Paşa, Ş. Sami, Ali Seydi M. Naci, Mehmed Salahi, Hüseyin Remzi, Ali Nazîma ile Reşat, H. K. Kadri vb. destanı birbirinin aynı ya da birbirine benzer yolda;
''Manzum hikâye, mensur hikâye, kıssa, masal'' şeklinde tarif etmişlerdir. Ancak son zamanlarda destan sözcüğünün tarih boyunca geçirdiği anlam değişikliklerini Şükrü Elçin ayrıntılarıyla ele almıştır. Bu bakımdan destanlar, umumiyetle tarihî hadiseler, savaşlar, kahramanlıklar için söylenmiştir. Destanlar, topluluk hayatı ile ilgili konuları ele alırlar.
Bir milleti derinden etkileyen ve uzun yıllar iz bırakacak büyük bir savaş, doğal afet, göç, yiğitlik gibi durumların uzun bir şekilde manzum olarak anlatılmasına destan denir. Dünya genelinde genellikle toplumların edebiyat alanında ortaya koydukları ilk ürünler destanlar olmuştur. Ancak bu anlatıların oluşturulduğu dönemlerde toplumlar bilimden ve gerçeklikten uzak oldukları için anlatılar birçok mitolojik unsur etkilenmiştir.
Destanlar ait oldukları toplumların ortak değerlerini, kurallarını ve yaşam biçimlerini içererek o milletlerin geçmişini temsil ettiğinden milli özellikler taşımaktadır. Ancak bununla birlikte bu türün her zaman gerçekleri aktarmadığını unutmamak gerekir çünkü bu anlatılarda toplumlar idealleştirdikleri bir gerçeği yansıtma gayretinde olurlar. Kahramanların sonsuz bir güce sahip olmaları ve neredeyse ölümsüz olmalarının sebepleri de bu gayretin içinde saklıdır.
1) Doğal Destanlar:
Doğal destanlar toplumların tarihinde derin izler bırakan olaylar sonrasında sözlü gelenekte oluşan ve üç aşamadan geçen destanlardır. Bu aşamalar şunlardır: oluş sahası, yayılış safhası ve derlenme safhası. Oluş safhasında destana konu olan olay gerçekleşir. Yayılış safhasında ise bu olay toplum arasında nesiller boyu sözlü olarak anlatılarak uzun yıllar yaşatılır. Bu aşamada destana olağanüstü özellikler yüklenir. Derlenme aşamasında ise bir araştırmacı halk dilinde sözlü olarak yaşayan bu destanı toparlayarak yazıya aktarır. Doğal destanların sözlü olması nedeniyle anonim olduğunu söyleyebiliriz.
2) Yapay (Yapma) Destan:
Milletlerin tarihinde iz bırakan bir olayın sanatçılar tarafından destan özelliklerini barındıracak bir şekilde oluşturulmasına yapay destan denir. Doğal destanlarda anlatılan olayın binlerce yıl önce olmasına rağmen yapay destanlarının konusu yakın bir tarihte yaşanmış olabilir. Yapay destanlar doğal destanlar gibi üç safhada oluşmaz. Sanatçı tarafından yazıldığı için anonim değildir, yazarı bellidir. Yapay destanlara örnek olarak, Çanakkale Şehitlerine -Mehmet Akif Ersoy, Üç Şehitler Destanı- Fazıl Hüsnü Dağlarca, Kuvayi Milliye Destanı- Nazım Hikmet Ran verilebilir.
Her toplumda olduğu gibi Türklerin de ilk edebiyat ürünleri destan olmuştur. Türklerin savaşçı özelliklere sahip olması zengin bir destan varlığı yaratmıştır. Her destan ait olduğu toplumun mitolojik kaynaklarını da ortaya koymaktadır. Türk destanları incelendiğinde at, ışık, ağaç, ok, kadın, bozkurt gibi mitolojik ögelerin sıklıkla kullanıldığını görmekteyiz.
Manzum olan Türk destanlarında nazım birimi olarak dörtlük tercih edilmiştir. Yine bu manzum parçaların hece ölçüsüyle şekillendiğini görebilmekteyiz. Destanlar aynı zamanda Türk toplumunun tarihini ve kültürel özelliklerini ortaya koyar. Bu bakımda bu eserlerin bizim için değeri paha biçilmez olmaktadır. Çünkü bu destanlar atalarımızın binlerce yıl öncesindeki yaşamlarını ve hayata bakış açılarını bize göstermektedir.
Türk destanlarının kaynakları ise bugün daha çok Çin ve İran tarihinden öğrenilebilmektedir. Yine elimizde olan parçaların birleştirilmesi yoluyla da destanlarımızın anlamlandırılması yapılmaktadır. Bu ürünlerin sözlü olması kaynaklara ulaşma noktasında güçlük yaratmaktadır. Bazı bilim adamlarının sözlü destanları yazıya geçirme çalışmaları da elimizdeki bilgilerin oluşmasını sağlamıştır. Ancak yine de Türk destanları tam olarak kayda geçirilmiş değildir. Türk destanlarının uzun yıllar sonra yazıya geçirilmeleri nedeniyle bu destanların orijinal halleri bilinmemektedir.
Türk destanlarını İslamiyet’ten önceki Türk destanları ve İslamiyet’ten sonraki Türk destanları olarak iki başlıkta inceleyebiliriz.
1.Altay – Yakut
Yaratılış Destanı
2.Sakalar Dönemi
a.Alp Er Tunga Destanı
b.Şu Destanı
3.Hun Dönemi
Oğuz Kağan Destanı
4.Köktürk Dönemi
a.Bozkurt Destanı
b.Ergenekon Destanı
5.Uygur Dönemi
Türeyiş Destanı
Göç Destanı
1.Karahanlı Dönemi
Satuk Buğra Han Destanı
2.Kazak-Kırgız Kültür Dâiresi
Manas
3.Türk-Moğol Kültür Dâiresi
Cengiz-name
4.Tatar-Kırım
Timur ve Edige Destanları
5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri
a. Seyid Battal Gazi Destanı
b. Danişmend Gazi Destanı
c.Köroğlu Destanı
Admin
Destan, edebî eserler içerisinde en uzun, en millî ve oluşması en zor olanıdır. Bu nedenle her milletin millî destanı yoktur. Millî destanın oluşabilmesi için şu şartların sağlanmış olması gerekir. Onlar da:
Destanlar, Araplar'da "esatır", Batı'da ise "myth" olarak adlandırılır.
Destanlar ikiye ayrılır:
Yapay Destanlar: yazarı belli olan, daha yakın zamanda yazılan ve olağanüstü durumlara az yer veren bir destan türü iken, Doğal Destanlar: anonim (yazarı belli olmayan), ilkel dönemde yaşanmış olayları konu alan ve sözlü destan türüdür. Destanlar İslamiyet'in kabulünden önceki Türk Edebiyatı kategorisine aittirler.
Destanlar üç bölümden oluşur:
Milletlerin toplumu derinden etkileyen, tarihi önem arz eden önemli olaylarını (doğal afetler, savaşlar, göç, yangın vb.) konu edinirler. Çoğu kez manzum olurlar. Tarih, etnografya, folklor gibi bilimler destanlardaki bilgilerden yararlanır.
Destanlar da masallar gibi sözlü ve yazılı olmak üzere ikiye ayrılır.