Çene Kisti Nedir?
Kemikte veya vücuttaki yumuşak dokuda yerleşmiş içerisinde bazen püre kıvamını andıran sıvı bulunan etrafı ise dokuyla kaplanmış olan boşluklara kist denir.
Çene kisti çeşitleri genellikle nadiren görülmektedir. Çene kistleri hem iyi huylu hem de kötü huylu olabilirler. Başlarda iyi huylu olan kistler zamanla kötü huylu bir kiste dönüşebilir. Kötü huylu kistler çene kaslarında ciddi sorunlara ve hasarlara yol açabilir. Bu sebepten dolayı çene kisti oluşan hastaların uzman diş hekimlerine başvurmaları oldukça önemlidir.
Çene kisti iyi huylu olabildiği gibi kötü huylu da olabiliyor. Bu nedenle tamamen tehlikesiz ve zararsız oluşumlar olduğu söylenemez. Yapılan incelemelerde kistin iyi huylu olduğu tespit edilebilir. Başlarda iyi huylu olan kistler zamanla kötü huylu bir kiste dönüşebilir. Çene kistleri, aynı zamanda çene kaslarına da ciddi düzeyde zarar verebilir. Tedavisi yapılamayan bu kistler çene kemiğinde de önemli tahribatlara yol açarak çene kemiğinin zayıflamasına neden olur. Bununla birlikte aşağıdaki durumlarda da kistlerin oluşabildiğini söyleyebiliriz:
Çene Kisti Nasıl Tedavi Edilir?
Çene kisti, çene cerrahlarının enükleasyon ve marsüpyalizasyon adı verdikleri iki yöntemle tedavi edilmektedir.
Enükleasyon yöntemi ile yapılan cerrahi işlem kistin bulunduğu yerden bir bütün parça olarak çıkarılmasıyla gerçekleşir. Bu işlem sırasında tercihen lokal veya genel anestezi uygulanır ve diş eti kaldırılıp kist çıkarılır ve tekrar dikiş atılarak kapatılır.
Marsüpyalizasyon yöntemi ise, tek parça halinde çıkarılması mümkün olmayan kistlerin öncelikli olarak küçültülerek sonrasında temizlenmesidir. Bu yöntem uygulanırken bölgeye küçük bir delik açılarak kistin içindeki sıvı boşaltılıp basınç azaltılır. Daha sonra cerrahi müdahale ile kist temizlenir.
Kistlerin, epitel döşeli bağ dokusu ile çevrili, içinde sıvı ya da yarı sıvı bir materyal olan patolojik yapılar olduğunu söyleyen Hospitadent Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Esra Başkırt, “Kistler vücudun her yerinde görülebilirler. Ancak vücutta en sık görüldüğü bölge çenelerdir” dedi.
Çenelerdeki kistlerin iki grupta sınıflandırıldığını aktaran Başkırt, şunları söyledi:
“Dişlere bağlı olan kistler ve dişlere bağlı olmayan kistler vardır. Dişlerin kök ucundaki enfeksiyona bağlı oluşan lezyonlar, büyüyüp kronikleştiğinde ‘radiküler’ kist olarak adlandırılırlar. Bazen de gömülü yirmi yaş dişleri, köpek dişleri ve kalmış köklerin etrafında kistik yapılar gelişebilmektedir. Dişlerin sürmeleri sırasında da (erupsiyon) sürme kisti olarak adlandırılan patolojik yapılar görülür. Bu bağlamda çeneler bölgesinde en sık görülen kistler dişlere bağlı oluşan kistlerdir. Kistler kanser değildir. Tekrarlayabilen tipleri olması nedeni ile patolojik değerlendirme mutlaka yapılmalıdır. Ancak kanser oluşumuyla hiçbir bağlantıları yoktur.”
“KOMŞU DİŞLER KADAR BÜYÜMESİ DİŞ KAYBINA NEDEN OLABİLİR”
Dr. Başkırt, diş kistinin zararları hakkında ise şu bilgileri verdi:
“Çenelerdeki kistler, müdahale edilmediğinde büyüme eğilimi içinde olurlar. Kistin büyümesi ise en başta kemik kaybına neden olmaktadır. Lokalizasyonuna göre sinüsler, mandibüler kanal, komşu dişleri içine alarak farklı şekillerde zarar oluşturur. Örneğin damar ve sinirleri içine alması tedavi edilse bile çenelerde kalıcı uyuşukluklar oluşmasına neden olabilir. Komşu dişler kadar büyümesi, ilgili dişlerin kaybına neden olabilir. Kistlerin teşhisi genelde ağrı, ağız içinde ve dışında görülen şişlik, fistül dediğimiz ağız içindeki sivilce gibi akıntılı oluşumların görülmesi, dişetindeki kızarıklık ile teşhis edilir. Kistler dişteki çürük ve enfeksiyon nedeni ile oluşmuşsa dişte çürük, ağrı, kök ucunda fistül varlığı, ağız içinde veya yüzdeki şişlik ile teşhis edilir. Kistler, gömülü dişlere bağlı olduğunda ya da dişlere bağlı olmadığında çürük bir diş yoktur. Diğer belirtiler hemen hemen aynıdır. Bazen hiç belirti vermeyebilirler. Kontrol amaçlı alınan radyografilerde de kistler teşhis edilebilirler. Çok sıra dışı bir durum yoksa yüz bölgesinden yani ağız dışından müdahale yapılmaz. Ağız içerisinde, ilgili dişlere gerekli müdahaleler yapılarak (bazen kanal tedavisi, bazen çekim) kistler cerrahi yöntemlerle alınırlar. Kistin büyüklük durumuna göre zaman zaman diren takılarak kistler önce küçültülür; daha sonra ameliyat ile alınırlar.”
DİŞ KİSTİ AMELİYATI SONRASINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Sadece kist ameliyatından sonra değil, çekim de dahil olmak üzere, oral bölgede yapılan tüm cerrahi işlemlerden sonra dikkat edilmesi gereken konuların hemen hemen aynı olduğunu aktaran Başkırt, “Hastanın ağzına tampon koyulmuşsa yaklaşık yarım saat tampon tutulmalıdır. Ekstra bir durum yoksa daha uzun tutulmasına gerek yoktur. Peçete, pamuk vb. başka bir madde ile değiştirilmemelidir. Uyuşukluk tamamen geçene kadar hasta bir şey yiyip içmemelidir. Hasta iki gün sıcak hissetmesine sebebiyet verecek aktivitelerden uzak kalmalıdır. Cerrahi müdahalenin ardından, ilgili bölgeye soğuk kompres yapılmalıdır. Hasta kesinlikle tükürmemelidir. İki gün boyunca ağız içinde kan kokusu olması normaldir ve hafif sızıntı şeklinde kanama olabilir. Hasta 48 saat boyunca alkol ve sigara kullanmamalıdır” dedi.
Tümör ve kist gibi anormal çene kitleleri genellikle yavaş büyür ve ağrısızdır. Kemiğin kademeli olarak tahrip olmasına, çenenin genişlemesine ve zayıflamasına neden olur. Kitle, zamanla dişlerin yerinden çıkmasına neden olabilir. Bazı çene kitleleri ise hızlı büyüyerek ağrı ve şişlik gibi semptomlar yaratabilir. Çenedeki sinirlerin sıkışması nedeniyle dudaklarda, diş etlerinde ya da dişlerde uyuşma görülebilir.
Çene tümörleri ve kistler; ağız ve yüzdeki yumuşak dokularda ya da çene kemiğinde gelişen lezyonlardır. Çenede ortaya çıkabilen odontojenik tümörler ise diş gelişimi ile ilişkili epitel veya ektomezenşim kalıntılarından kaynaklanan bir grup lezyondur. Diş kaynaklı çeneyi etkileyen bir büyüme veya kist için kullanılan tıbbi bir terimdir.
Ağızda ve çenede meydana gelebilecek üç tür oluşum bulunur. Kistler, vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilen ve içinde sıvı veya katı materyaller bulunan şişliklerdir. Çoğu çene kisti, başlangıçta dişlerin gelişiminde rol oynayan hücreler nedeniyle ortaya çıkar. Bu hücreler normalde aktif olmasa da uyarıldığında bir kist oluşturmak için büyüyebilir. Sıvı, kist içinde toplandıkça şişlik yavaş yavaş genişler ve çene kemiğine zarar verir.
İyi huylu tümörler, kanserli olmayan tümörlerdir. Çene kemiği içinde anormal bir doku büyümesidir. Bir bölgedeki hücre sayısındaki artıştan kaynaklanır ve bu da genişlemeye neden olur. Dişlerin oluşumunda rol oynayan hücrelerden kaynaklanabilir. Bazı iyi huylu tümörler kemik, kıkırdak ya da diğer dokuları oluşturan hücrelerden oluşabilir. Ağız ve çene içindeki tümörlerin çoğu iyi huylu olsa da uygun şekilde tedavi edilmediği takdirde çene yapısına zarar verebilir.
Kötü huylu tümörler ise kontrolsüz bir şekilde çoğalan, vücudun diğer bölgelerine yayılan ve düzensiz şekilli hücrelerden tümörlerdir. Çene kemiğinden komşu dokulara yayılan anormal bir büyümedir. Genellikle diş etlerinden ya da ağız mukozasından gelen kanser, çene kemiğine yayıldığında ortaya çıkar. Odontojenik tümörler oldukça nadir görülen lezyonlardır.
Kanserli odontojenik tümör türleri aşağıdaki gibidir:
Bu kötü huylu tümörlerin çoğu ağzın arkasında, alt çenedeki azı dişlerinin yakınında büyür. Bazıları üst çeneyi de etkiler.
Genellikle çene tümörleri ve kistlerinin nedeni belli değildir. Bununla birlikte bazıları gen değişiklikleri, mutasyonlar ya da genetik sendromlarla ilişkilidir. Odontojenik çene tümörleri ve kistleri, diş gelişimini destekleyen bazı dokular ve hücreler nedeniyle meydana gelebilir. Çenede gelişen bazı tümörler ise odontojenik değildir. Bu, kemik ya da yumuşak doku hücreleri gibi dişlerle ilgili olmayan çene içindeki diğer dokular nedeniyle de lezyonların gelişebileceği anlamına gelir.
Yirmi yaş dişleri dışında köpek dişleri ve ikinci azı dişleri de uygun pozisyonu bulamadığında gömülü kalabilir. Öncelikle diş telleri yardımı ile bu dişlerin korunması amaçlansa da konumları nedeniyle bu dişler cerrahi ile çekilmelidir. Çekilmeyen gömülü dişler kist oluşumuna neden olurken ağızda bulunan diğer dişlere de zarar verir.
Kalıtsal genetik mutasyondan kaynaklanan Gorlin-Goltz sendromuna sahip olan bazı kişilerde tümörlerin baskılanmasını sağlayan gen bulunmaz. Bu sendrom, çenede çoklu odontojenik lezyonların ya da bazal hücreli kötü huylu tümörlerin gelişmesine neden olabilir.
Çene kistleri ve tümörleri genellikle herhangi bir semptoma neden olmaz. Özellikle kistler yavaş ve ağrısız büyür. Tipik olarak başka nedenlerle yapılan rutin kontrollerde keşfedilir. Bazı durumlarda ise hastalar ilgili bölgede ağrı ve şişlikten şikayet edebilir. Fazla büyüdüğü takdirde diğer dişlere, sinüs ve burun tabanı gibi anatomik oluşumlara zarar verebilir.
Ağız ve çene içindeki bir tümörün belirtileri şu şekilde olabilir:
Çene tümörlerinin ve kistlerin teşhisi için öncelikle fiziki muayene yapılır. Radyolojik görüntüleme yöntemleri ile anormal doku tanımlanabilir. Bazı durumlarda biyopsi ile lezyon tanımlanır. Tedavi planı, kist ya da tümörün tipi teşhis edildikten sonra yapılır.
Çene tümörleri ve kistleri için tedavi planı yapılırken lezyonun tipi, büyüme hızı, evresi ve hastaların semptomlara dikkate alınır. Ağız, çene ve yüz cerrahları, çene tümörünü veya kistini genellikle ameliyatla alır. Tedavide cerrahi ve tıbbi tedavi kombinasyonundan da faydalanılabilinir. Bazı lezyonlar hızlı büyür ve agresiftir. Anormal hücrelerin tekrar büyümemesini sağlamak için daha büyük bir ameliyat gerekebilir.
Tedavi planı kistin yeri ve büyüklüğüne göre radyografilere bakılarak yapılır. Genelde çene kemiğindeki kiste ulaşmak için mümkün olduğu kadar minimum miktarda kemik çıkarılır. Kist o bölgeden temizlendikten sonra kesi dikilir. Bazı durumlarda kistin alındığı bölgeye kemik grefti materyalleri uygulanır. Alınan kist, patolojik inceleme için laboratuvara gönderilir. Çıkarılan doku incelendikten sonra lezyonun türü tespit edilir.
Cerrahi operasyonlar eksizyon ve rezeksiyon olmak üzere iki şekilde yapılabilir. Eksizyon, çevreleyen kemiğin bir kısmının çıkarılmasıyla birlikte kist ya da tümörün tamamen çıkarılmasını içerir. Aynı işlem sırasında hasarlı çene kemiği yeniden oluşturulabilir.
Genel anestezi altında gerçekleştirilen rezeksiyon ya da kısmi mandibulektomide ise çenenin bir kısmı ile birlikte kist ya da tümör tamamen çıkarılır. Çevredeki dişlerin bir kısmı da alınabilir. Çenenin başlangıçta titanyum plakalar ve vidalarla stabilize edilmesi gerekebilir. Çene rekonstrüksiyonu, aynı işlem sırasında ya da ikinci bir ameliyatla gerçekleşebilir.
Birçok hasta işlemden sonra eve gidebilir. Ameliyatın türüne bağlı olarak 1-2 hafta içinde normal yaşama geri dönülebilir. Hastaların bu süre içinde herhangi bir yorucu fiziksel aktiviteden kaçınması gerekir.
Diğer tedaviler şunları içerebilir:
Kist oluşumuna yönelik operasyonlar, çene bölgesinin herhangi bir kısmında yapılabilmektedir. Kist oluşumu, normal dışı patojen yapılar olmaları sebebiyle kist operasyonları yardımıyla ortadan kaldırılmalıdır.
Kist oluşumu, çene yapısını olumsuz etkileyen durumlardır. Bu sebeple fark edilmesinin ardından hızlı bir biçimde ameliyat ile yok edilmesi gerekmektedir. Bazı durumlarda kist büyümüş ve yayılmış olabilmektedir. Bu durumlarda anestezi uygulaması ile operasyon yapılmaktadır.
Çene kemiğini doğrudan etkilemekte olan kist operasyonları, çene kemiğinin tomografi yardımıyla görüntülenmesini gerektirmektedir. Bu tomografi işlemi, ağız ve çene cerrahisinde özel olarak kullanılan 3D tomografilerdir.
Kist operasyonlarının uygulanması, kanal tedavisi uygulamasının ardından yapılabilmektedir. Öncesinde kistin kanal tedavisi yardımıyla alınması ve dikiş yardımıyla diş etinin kapanmasını gerektirmektedir.
Kist alma işlemi yapılırken, bir jel ya da iğne yardımıyla operasyonun yapılacağı diş etinin uyuşturulması gerçekleştirilmektedir. Bunun akabinde diş eti kaldırılarak kemik üzerine yerleşen kistin alınması sağlanmaktadır.
Kist alındıktan sonra operasyonun yapıldığı diş eti dikiş yardımıyla kapatılmaktadır. Bu bölgeden alınan kistler laboratuvarlara gönderilip incelenmekte ve sonuçlar hastalar ile paylaşılmaktadır.
Kist operasyonları arasında bazı durumlarda kist, çene kemiğini çok fazla kaplamış ve küçük operasyonlar ile alınamayacak hale gelmiş olabilmektedir. Bu durumlarda çene kemiğinin kırılma işleminin yapılması zorunlu olmaktadır. Çene kemiği, çene cerrahisi uzmanları tarafından kırılmakta ve kist bu operasyon sonucunda yok edilebilmektedir.
Dişte kist oluşumunun olası riskleri, çene yapısını doğrudan etkileyebilmektedir. Bu sebeple diş iltihabı durumları fark edildiğinde en kısa sürede bir diş hekimine başvurmak gerekmektedir. Dişte oluşan kistler, iltihapların tam tedavi edilmemesinden de kaynaklanabilmektedir.
Dişte oluşan kistlerin, küçük ya da büyük fark etmeksizin ağız ve diş sağlığı üzerindeki olası riskleri şu şekilde sıralanmaktadır:
Tüm bu olası riskler göz önünde bulundurulduğunda, kist operasyonları sürecinin geciktirilmemesi gerektiği, uzman diş hekimleri tarafından hastalarına yönelik sunulan önemli öneriler arasında yer almaktadır.
Ağız ve çene kemiğindeki kistlerin semptomları ilk etapta görülmemektedir. Sinsi bir şekilde ilerleyen bir problemdir. Ancak erken teşhis edilmemesi durumunda da hastanın çene kemiklerinde ciddi problemlere neden olacağı için birçok belirtisi görülebilmektedir. Kistlerin belirtileri ise şu şekildedir:
Kistin sebeplerine bakıldığında; enfeksiyon ve yağ bezesi tıkanması gibi nedenlerden dolayı olabilmektedir. Ancak bir nedenden kaynaklanmadan da kist oluşabilmesi mümkündür. Nedensiz kist oluşumuna sebep olan etkenler ise aşağıda belirtilmiştir:
Diş kistlerinin oluşum nedenlerine bakıldığında; genellikle diş yaralanmaları, travmalar gibi sebepler ile dişte kist görülebilmektedir. Diş çürükleri ise; en çok rastlanan nedenler arasındadır. Ayrıca hastanın yanlış beslenmesi ve dişlerini fırçalamayı aksatması durumunda, diş minelerinin aşınması ile diş çürükleri ortaya çıkabilmektedir ve diş kistlerinin oluşma ihtimali olmaktadır.
Kist ameliyatlarının gerekliliğine bakıldığında; kistler zaman içerisinde büyüdükleri ve daha tehlikeli hale geldikleri için müdahale edilmesi gerekmektedir. İyi huylu olanları yavaş bir şekilde büyümektedir ve büyük boyutlara ulaştıklarında anatomik boşluklara zarar verme tehlikeleri olmaktadır. Hatta kötü huylu tümörlere dönüşebilmeleri de mümkün olmaktadır. Dolayısı ile kist operasyonları ile kist oluşumuna müdahale edilmelidir.
Kist ameliyatlarında ağrı hissedilmesi gibi bir durum yoktur. Çünkü tıpkı diş çekimi ve implant tedavisinde olduğu gibi anestezi ile yapılan bir işlemdir. Hastanın operasyon sırasında ağrı hissetmemesi için buna göre bir yol izlenmektedir. Ayrıca işlemden sonra hastanın kullanması için antibiyotik, ağrı kesici ve antiseptik gargara tavsiye edilmektedir. Hastanın diş hekiminin dediği şekilde bunları kullanması; hem iyileşme sürecini hızlandırmaktadır hem de daha ağrısız bir süreç geçirmesini sağlamaktadır.
Diş kisti tedavi yönteminin değişimi, kistin türüne göre farklılık göstermektedir. Apsedeki ağrının dindirilmesi için kistteki iltihabın kurutulması adına gerekli işlemler uygulanmaktadır. Diş hekimleri ise; apsenin ilk yerleştiği kısımdaki kalıntıların temizlenmesi ile tedaviyi gerçekleştirmektedirler. Periapikal kist türünün tedavi ediliş şekli karmaşık olmaktadır. Bu kist, diş özündeki enfeksiyonlar dolayısı ile oluşmaktadır. Kistin oluştuğu bölgenin daha net görülebilmesi ve tespit edilebilmesi için x-ray görüntüleri alınmaktadır. Kiste kanal tedavisi uygulaması yapılmaktadır. Dişin özündeki enfeksiyonlu bölge temizlendikten sonra kanal tedavisi sayesinde diş kökünde hissedilen baskı ortadan kalkmaktadır.
Kist ameliyatından sonra dikkat edilecek olanlar aşağıda verilmiştir: