dky nedir tıp / Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi

Dky Nedir Tıp

dky nedir tıp

Preaurikuler Fistül

Temelinde 1. yutak kavsinin uygunsuz kapanması veya kulak tümsekçiğinin yetersiz kaynaşması yatar. En sık rastlanan lokalizasyonu yükselen heliks kıvrımının önünde küçük, sıklıkla tekrarlayan bir çukurcuk şeklindedir. Fistül yolu dış kulak, parotis, aurikula kıkırdağı, çene köşesi ile devamlı olabilir. Orifisin tıkanması ile enfeksiyon ve apse formasyonu meydana gelebilir. Tüm brankiyal yarık anomalilerinin %1’ini oluşturur. Genellikle bu lezyonlar enfekte olduklarında fark edilirler.

İki tip anomali tariflenmiştir;

-          Tip 1 anomalisi: 1. brankial yarığın ektoderminden kaynaklanır ve membranöz dış kulak yoluna benzer yapı oluşturur. DKY’na açılma olabilir.

-          Tip 2 anomalisi: Hem 1. brankial yarığın ektodermal, hem de 1 ve 2. brankial arkın mezodermal elementlerinden oluşur. Bu lezyonlar, genellikle sternokleidomastoid kasın önünde boynun ön lateralinde lokalizedir.

Tedavi: Fistül yolunun metilen mavisiyle boyanmasından sonra eksize edilmesi.

Aurikuler Ekler

Sıklıkla preaurikuler. Tragus önünde bulunan deri kıvrımı, genellikle kıkırdak çekirdek bulunur. Başka gelişim anomalileriyle kombine bulunabilir (Kistik böbrek).

Tedavi: Cerrahi eksizyon.

Darwin Tümseği

Heliks üst kenarında kıkırdaksı kalınlaşma.

Tedavi: Gerekli değildir.

Kepçe Kulak

Antiheliksin konjenital olarak oluşmaması sonucunda gelişen heliks ile mastoid kemik arasındaki mesafenin 2 cm’den fazla olduğu bir durumdur (Apostasis Otum). Dış kulağın en sık görülen oluşum kusuru, sıklıkla bilateral, seyrek olmaksızın tek taraflıdır.

Tedavi: Cerrahi (Antiheliks plastisi), çocuklarda genel, erişkinlerde lokal anesteziyle uygulanır. Optimal operasyon zamanı, okul öncesi 5-6 yaşlardır.   Minör aurikula defektleri rekonstrüktif yöntemlerle düzeltilirken, major aurikula defektlerinde protez kullanımı daha etkilidir. Komplikasyonlar; kanama, bazen kulak hematomuyla beraber ve perikondrit ve kıkırdak nekrozu tehlikesi, retroaurikuler keloid oluşumu, yetersiz kozmetik sonuçtur.

Değişik Anomaliler

Stahl kulağı: Yukarı doğru aşırı sivri aurikula heliks ve antiheliks  arasında anormal katlanma vardır.

Makroti: Çok büyük, bunun dışında şekli normal aurikula, tek veya çift taraflı.

Tedavi: Gerekli durumlarda cerrahi düzeltme.

SEMİYOLOJİ

Doç. Dr. Oğuz BASUT

ANAMNEZ

Anamnezde kulak hastalıklarının major semptomları olan;

- İşitme kaybı

- Kulak ağrısı

- Kulak akıntısı (otore)

- Kulakta kaşıntı

- Baş dönmesi (vertigo) ve dengesizlik hissi (dizziness)

- Kulak çınlaması (tinnitus)

şikayetlerinin mevcut olup olmadığı araştırılmalıdır.

İşitme kaybı: Unilateral veya bilateral, ani veya yavaş ortaya çıkabilir.

Kulak ağrısı: Kulağın kendi hastalığından kaynaklanan ağrıya otodini, baş ve boyundaki başka bir organdan kaynaklanıp kulağa vuran ağrıya refere otalji – yansıyan kulak ağrısı adı verilir.

DKY enfeksiyonları (otitis eksterna) ve otitis media kulak ağrısının en sık lokal nedenleridir.

N.trigeminus, n.fasiyalis, n.glossofaringeus, n.vagus ve C2 veya C3 sinirlerinin innerve ettikleri bölgelerde olabilecek enflamatuar, travmatik veya tümöral herhangi bir hastalık, anyı taraftaki kulakta refere otaljinin nedeni olabilir.

Kulak akıntısı (otore): DKY veya orta kulağın akut veya kronik bir enfeksiyonunun belirtisidir.

Kulak akıntısının özellikleri, akıntının nedeni veya kaynağı konusunda fikir verebilir. Kanlı akıntı; enfeksiyon, tümör veya travma nedeniyle olabilir. Su gibi berrak akıntı, serebrospinal sıvı kaçağına bağlı olabilir. Akıntı rengi, kokusu bunun ağrı veya travma ile olan ilişkisinin belirlenmesi, akıntının etyolojisinin aydınlatılmasında önemlidir.

Kulakta kaşıntı: Kulak kaşıntısının nedeni, genelde DKY salgısının (serumen) zaman zaman neden olduğu irritasyondur. Ayrıca DKY hastalığı veya diabetes mellitus, hepatit ve lenfoma gibi sistemik bir hastalığa da neden olabilir.

Baş dönmesi (Vertigo) ve dengesizlik hissi (dizziness): Otolojik, nörolojik, psikolojik veya iatronejik nedenlerle ortaya çıkabilir.

Kulak çınlaması (Tinnitus): Herhangi bir uyaran olmadığı halde çınlama, zil veya uğultu sesi duyulmasıdır. Genelde sensorinöral veya iletim tipi işitme kaybı olduğunda görülür. Tinnitusun en sık nedenleri, Meniere hastalığı, gürültüye bağlı iç kulak travması, ototoksik ilaç kullanımı ve otosklerozdur.

FİZİK MUAYENE

Kulağın fizik muayenesi, dış kulağın ve kulak zarının incelenmesi ile işitme fonksiyonunun değerlendirilmesini kapsar.

Kulağın fizik muayenesi için kulak spekulumu, alın aynası, otoskop, diapozon (tercihen 512 Hz’lik) gerekli aletlerdendir.

Eğer hastanın yakınması bir kulakta ise, bulguların karşılaştırılması için önce normal kulak muayenesi edilmelidir. Kulağın fizik muayenesi şu aşamaları içerir;

· Dış kulak muayenesi

· Otoskopi

· İşitme değerlendirilmesi

Dış Kulak Muayenesi

İnspeksiyon

Aurikulanın büyüklüğü, şekli ve pozisyonu inspeksiyonla değerlendirilir.

Aurikulanın karnıbahar gibi düzensiz şekilde olması tekrarlamış travmaların sonucudur. Eksternal akustik meatusta deformite, enflamasyon veya tümörlerin belirtisi olabilir.

DKY’nda akıntı bulunup bulunmadığına bakılır; varsa, akıntının rengi, berraklığı, kokusu değerlendirilmelidir.

Palpasyon

Aurikula palpe edilerek hassasiyet veya şişlik olup olmadığı araştırılır. Aurikulayı hareket ettirmekle ve tragus üzerine bastırmakla ağrı ortaya çıkıyorsa, bu bulgu DKY enfeksiyonu lehinedir. Postaurikuler bölgede skatris ve şişlik aranmalıdır. İnsizyon skatrisi bulunması hastanın daha önceden bir kulak operasyonu geçirdiğini, şişlik ve mastoid apekse basmakla hassasiyet bulunması mastoid kemikte enfeksiyon bulunduğunu düşündürmelidir.

Otoskopi

DKY ve kulak zarının otoskopisi 4 yöntemle yapılabilir;

1- Direkt otoskopi: Alın aynası ile yansıtılan ışıkla veya hekimin başında taşıdığı bir ışık kaynağı ile büyütme kullanmadan yapılan muayenedir.

2- Otoskop ile muayene: Üzerinde taşıdığı lens ile yaklaşık 2.5-3 kat büyütme sağlayan otoskop kullanılarak yapılan muayenedir. Taşınabilir olması ve büyütme sağlaması nedeniyle pratikte en çok kullanılan yöntemdir.

3- Otomikroskopi: Muayene mikroskopu ile büyütme faktörünün değiştirilebildiği ve detaylı inceleme için kullanılan yöntemdir.

4- Otoendoskopi: Bir rigid oto-endoskop kullanılarak, inceleme yapılan yere endoskop yaklaştırıldıkça görüntünün büyüdüğü ve detayların değerlendirilebildiği yöntemdir.

Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, kulak zarını görebilmek için DKY eğitiminin düzeltilmesi için erişkinlerde aurikulanın arkaya ve yukarı doğru, çocuklarda arkaya veya arka-aşağıya doğru çekilmesi gerekir.

Otomikroskopi ve otoendoskopi, kulak zarının daha detaylı ve büyütülmüş görüntüsü için kullanılan muayene teknikleridir.

Kulak Zarının Muayenesi

Kulak zarı normalde yarı saydam ve sedef grisi rengindedir. Malleus’un kısa ve uzun kolunun (manubrium mallei) zarın üzerinde oluşturdukları çıkıntılar görülmelidir. Kulak zarının DKY’na bakan yüzünün konkav olup otoskopide kullanılan ışığı yansıtmasına bağlı olarak, tepesi manubrium malleinin alt ucundaki umboda, tabanı kulak zarının ön-alt kısmında olan bir ışık reflesi (Politzer üçgeni) görülür.

Kulak zarı değerlendirilirken aşağıdaki özellikleri belirtilmelidir;

Zarın rengi: Normalde kulak zarı sedefi gri renkte ve parlaktır. Hastalık durumlarında zarın rengi beyaz, kırmızı veya sarıya yakın olur, zarın üzerindeki damarlar belirginleşir. Zar üzerinde beyaz plaklar, kalsiyum tuzlarının çökmesi ile karakterize bir iyileşme cevabı olan timpanosklerozun işaretidir.

Zarın pozisyonu: Kulak zarının bombeleşmesi, orta kulakta sıvı bulunduğuna işaret eder. bunun tersine, zarın orta kulak yönüne retraksiyonu Östaki borusu fonksiyon bozukluğunda olduğu gibi orta kulak basıncının düşmesinin ve eşitlenmemesinin işaretidir.

Perforasyon varlığı: Kulak zarı perforasyonları enfeksiyonlar veya travma sonucunda oluşur. Kulak zarında perforasyon varsa, özellikleri belirtilmelidir; tek-multipl, santral-marjinal (perforasyonun çevresinde her lokalizasyonda kulak zarı kalıntısı varsa santral, perforasyonun herhangi bir yanında sağlam zar kalıntısı yoksa marjinal olarak isimlendirilir), taze-eski (taze perforasyonlar akut enfeksiyonlar veya travmalardan hemen sonra görülürler, perforasyon kenarlarındaki zarda kanama odakları ve perforasyon kenarlarında düzensizlikler vardır; eski perforasyonlar düzgün kenarlıdır, kanama odakları yoktur).

Zarın Hareketliliği: Kulak zarının hareketliliği, pnömatik otoskopi ile değerlendirilir. Bu yöntem, otoskopa bir lastik puar takılması ile uygulanır. DKY’ndaki basınç hafifçe azaltıp artırılarak kulak zarının dışa ve içe hareketliliği incelenir. Orta kulak enfeksiyonlarında ve orta kulakta sıvı varlığında zar hareketlerinde azalma veya kaybolma meydana gelir.

İşitme Muayenesi

Kulağın fonksiyonel muayenesi için işitme testi yapılması gerekmektedir. İşitme testlerinin amacı önce; işitme kaybının derecesini saptamak, sonra kaybın iletim veya sensorinöral tiplemesini yapmaktır.

İletim tipi işitme kaybına (İTİK) neden olan patolojiler; DKY, kulak zarı, orta kulak, kemikçikler ve Östaki borusu ile ilgilidir.

Sensorinöral tip işitme kayıpları (SNİK) ise; koklea, 8. kafa çifti veya santral bağlantıları ile ilgili patolojiler nedeniyle olur.

Mikst tipte işitme kaybı, iletim ve sensorinöral işitme kaybının birlikte olduğu durumlardır.

Ses

Ses fiziksel enerji cinslerinden biridir, bir titreşim enerjisidir. Ses, hava basıncındaki küçük, titreşimsel değişikliklerinin iletimi ile karakterizedir. Bu titreşimlerin, spesifik bir ses alıcısı olan kulağa ulaşması sonucunda işitme hissi ortaya çıkar.

Ses oluşması için bir enerji kaynağına ve çoğaltıp dağılması için de elastik elemanlara sahip bir ortamın bulunmasına gerek vardır. Hava, ses iletimi için en elverişli ortamdır. Sesin yayılma hızı 20oC havada 344 m/s, 30oC suda 1494 m/s, çelikte 5000 m/s’dir.

Ses dalgası hava partiküllerinin yer değiştirmeleri sırasındaki sürtünmeleri ile oluşur.

Diapozonun titreşmesi ses partiküllerini iter, sonra atmosfer basıncı karşı koyar ve eksi durumuna gelir. Diapozon titreştikçe bu durum bir siklus halinde tekrarlanır. Bu siklus halinde çıkan sese “saf ses” adı verilir. Partiküllerin sıkışma ve açılmasıyla oluşan bir tam siklus sesin frekansını oluşturur.

Ses frekansı bir saniyede oluşan siklus sayısıdır, Hertz (Hz) ile ifade edilir. Frekans arttıkça ses tizleşir. İnsan kulağı 20-20000 Hz arasındaki sesleri işitir. Doğada saf sesler çok nadir olarak ortaya çıkar, genellikte kompleks seslerdir. Ses kuvveti (şiddeti) Alexandre Graham Bell’e ithafen desibel (dB) olarak ifade edilir.

İşitmenin Değerlendirilmesi

A- Fısıltı Testi

En basit işitme testidir. Hastanın tek kulağı kapatılır, basit heceli kelimeler fısıldanır ve hastanın tekrar etmesi istenir. Bu testi yaparken hastanın dudak hareketlerini görmemesi gerekir. Fısıltı testinde hasta kelimeleri işitiyorsa, işitme 30 dB’lik normal sınırlar içindedir. Fısıltı testinde işitmeyen hastanın işitme kaybının türü ve derecesi hakkında bu testle bilgi sahibi olunamaz ve kesin güvenilir bir test değildir.

B- Diapozon Testleri

Rinne Testi

Her iki kulakta ayrı ayrı olmak üzere, hava yolu ve kemik yolu persepsiyonunun karşılaştırılması esasına dayanan bir inceleme yöntemidir.

Bu amaçla titreşmekte olan diapozon, mastoid çıkıntı üzerine konur. Bu şekilde kemik yolu ile olan iletim ölçülür. Hastaya daha fazla titreşimi hissetmediği zaman bunu bildirmesi istenir. Mastoid çıkıntı üzerinde titreşim hissedilmediği anda, diapozon DKY’nun 1 cm kadar önüne getirilir. Bu esnada hava yolu ile olan iletim ölçülmektedir. Hastanın diapozon sesini hava yolu ile işitme süresi izlenir.

Normal İşitme: Normal işiten bir kulakta hava yolu ile olan iletim kemik yolu ile olan iletimin iki katı kadardır. Buna göre; normal bir kişinin, DKY’ndan diapozon sesini, mastoid üzerinde duyduğu süre kadar algılaması gerekir. Buna Rinne pozitif denir.

İTİK: Diapozon sesi DKY önünde iken duyulma veya işitme süresi kısalmıştır. Buna Rinne negatif denir.

SNİK: Hem hava yolu ile hem de kemik yolu ile olan işitme azalmıştır. Bu nedenle Rinne testinde hava yolu/kemik yolu oranı bozulmamıştır. Bu duruma patolojik Rinne pozitif denir.

Total İşitme Kaybı: Şayet bir kulakta çok ileri derecede veya total işitme kaybı varsa, mastoid etkisi ile işiten diğer kulak tarafından algılanabilir. Bu durumda hasta yön tayin edemez ve sesi işittiğini ifade eder, ancak DKY önüne konan diapozon titreşimini hissedemez. Sonuçta; testi yapan hekim, hastada hava yolu ile iletim kaybı olduğu yanılgısına düşebilir. Bu duruma yalancı Rinne negatif denir. Bu nedenle iki kulak arasında büyük işitme farklılığı şüphesinde, sağlam kulak maskelenmelidir.

Weber Testi

Orta hat üzerinde kraniyal kemikler üzerine diapozon yerleştirilerek aynı anda her iki kulağın kemik yolu persepsiyonunun incelenmesi yöntemidir.

Diapozon titreştirildikten sonra; başta orta hatta (genellikle glabella ya da burun köküne) üzerine konabilir. Sonuçlar; diapozon titreşiminin işitildiği yöne doğru “Weber ortada, sağa veya sola lateralize” şeklinde belirtilir.

Normal İşitme: İşitmesi normal olan bir kişi, diapozon titreşimini orta hatta duyacaktır.

SNİK: Şayet tek kulakta SNİK varsa, kemik yolu ile olan iletim kısalacağı için, hasta diapozon titreşimini sağlam kulağı ile duyar. Bu durum “Weber sağlam kulağa lateralize” olarak belirtilir.

İTİK: Tek taraflı İTİK olan kişiler, diapozon titreşimini hasta kulakları ile duyarlar. Bu durumda Weber hasta kulağa lateralize olur. Bunun nedeni şöyle açıklanabilir; dış ortamda normalde 30 dB civarında olan fon gürültüsü mevcuttur. Bu ses hasta kulakta iletim tipi işitme kaybı nedeni ile algılanamaz, buna karşın normal kulakta maskeleyici etkiye yol açar. Bu şekilde maskelenmeyen taraf olan hasta kulak titreşimi daha iyi duyar.

Her iki kulakta da eşit oranda işitme kaybı varsa Weber ortadadır; ancak titreşimin işitilme süresi kısalmıştır. Her iki kulakta sensorinöral işitme kaybı olan durumlarda, Weber işitmesi daha iyi olan tarafa doğru lateralize olur.

Schwabach Testi

Schwabach; kemik yolu persepsiyonunun işitmesi normal olan birine göre azalıp azalmadığını incelemeye dayalı bir testtir. Hastanın kemik yolu ile işitmesinin muayene eden kişinin kemik yolu işitmesinin (yani normalden) farklı olup olmadığı araştırılır. SNİK’lı hastanın kemik yolu ile iletimi süresi düşer ve diapozon titreşimini işitme süresi kısalır.

Gelle Testi

Diapozonla yapılan özel bir testtir. Testin amacı stapesin mobil veya fikse olduğunu ortaya koymaktır. Özellikle otoskleroz hastalığının tanısında yardımcıdır. Normal bir şahısta titreşmekte olan diapozon mastoid üzerine konduğunda ve bu esnada DKY’na pnömatik otoskop ile pozitif hava basıncı verildiğinde stapes tabanı oval pencereye doğru itileceği için diapozonun sesi azalır veya kaybolur. Hava emilerek negatif basınç oluşturulduğunda, hasta sesi tekrar duyduğunu ifade eder. Stapesin fikse olduğu durumlarda, bu test sırasında işitmede değişme olmaz.

Diapozon Testi Sonuçları

 

Weber

Rinne

Schwabach

Normal işitme

Ortada

+

Eşit

İletim tipi işitme kaybı

Hasta kulağa lateralize

Uzamış

Sensorinöral tip işitme kaybı

Normal kulağa lateralize

Patolojik +

Kısalmış

 

C- Odyometri

Odyometreler, kalibre edilmiş saf ses üreten, konuşma ve çeşitli maskeleme sesleri çıkartan, bir uygulayıcı tarafından maniple edilen (mikrofonlu, kulaklıklı ve kemik yolu için vibratörlü) cihazlardır. Basit ve kompleks tipleri vardır.

Tonal Odyometri (Saf ses odyometrisi)

Saf ton sesler verilerek işitme eşiğini saptamaya yarayan subjektif bir yöntemdir. Elde edilen grafiğe odyogram denir. Kullanılan odyometre aygıtlarında hava ve kemik yolu eşitleri birbirine çakışacak tarzda kalibre edilmiştir.

125, 250, 500, 1000, 2000, 4000, 8000 frekanslı saf sesler kullanılır, bunlar Hertz (Hz) olarak ifade edilir. Sesin şiddeti ise 0-110 arasındadır ve desibell (dB) olarak tanımlanır.

Odyogramda işaretlemelerde sağ kulak için kırmızı renk, sol kulak için mavi renk kullanılır.

            Sağ kulak için hava yolu eşiği “0” ile

            Sağ kulak için kemik yolu eşiği “<” ile

            Sol kulak için hava yolu eşiği “X” ile

            Sol kulak için kemik yolu eşiği “>” ile işaretlenir.

Bu şekilde hastanın işitme eşiği saptanır.

 

0-20 dB                       Normal işitme

21-40 dB                     Hafif işitme kaybı       

41-60 dB                     Orta derecede işitme kaybı

61-80 dB                     Belirgin işitme kaybı

81-100 dB                   İleri derecede işitme kaybı

101 dB ve üzeri            Total işitme kaybı

Vokal odyometri (Konuşma odyometrisi)

Konuşma odyometrisi odyometrik araştırma metodlarının tamamlayıcı parçasını oluşturur. İşitme yeteneği ve konuşmayı anlama insanın iletişim açısından pür ton sesleri duymasından daha önemlidir. Bu yüzden konuşma odyometrisinin tanı ve tedavide büyük önemi vardır.

Konuşma sesi 100 ile 8000 Hz arasında bir akustik imaj gibi algılanır. Vokal işitme kaybı iki heceli kelimeler listesi ile ölçülürken, diskriminasyon (normal anlaşılabilirlik) tek heceli kelimeler yardımıyla ölçülür.

Konuşma ya da test materyali bir teybe kaydedilir ve hastaya ya bir kulaklık yoluyla ya da serbest bir ortamda değişik ses seviyelerinde bir hoparlör yardımıyla dinletilir. Her bir ses seviyesinde doğru olarak anlaşılabilen sayı, kelime ve cümlelerin yüzdeki hesaplanır.

Konuşmanın anlaşılabilmesinin ses şiddeti seviyesine bağlılığı konuşma odyometrisiyle test edilir. Standardize Freiburg konuşma testinde ilk olarak çok heceli cümleler kullanılır. Bu işitme kaybının hızlı, kabaca bir tahmini sağlar.

Normal işitmesi olan biri 18.5 dB’deki sayıların %50’sini anlar. Bu normal değer bu test için bir standart oluşturur. Buna ek olarak bu tek hece testinin amacı anlama yüzdesini bulmak ve ses şiddetini giderek arttırarak %100 anlama değerlerini bulmaktır. Normal biri tek hecelilerin %100’ünü 65 dB’de (bazen 50 dB’de) duyarken konuşmanın %100 anlaşılabilmesi normal kişilerde dahi 50 dB altındaki ses şiddeti değerlerinde sağlanamamaktadır.

Objektif odyometri

İmpedans odyometri

Timpanometri

Normal olarak zarın iki yüzünde basınç farkı yoktur. Bu yüzden zarın akustik direnci çok azdır. Dış kulak yolunda basınç değişikliği esnasında kulak zarı impedansının kaydı, kompliansın ölçümü yolu ile zarın iki yüzü arasındaki basınç farkını saptamaya yarar. Basınç farkı büyüdükçe kulak zarı impedansı artar. -300, +300 mmH2O arası basınçlardaki impedansın kaydı normal hareketlilikteki zar için zirve 0 hizasında bir eğri çizer. Bu nokta elastisitenin (yani kompliansın) en fazla, zar impedansının ise en az olduğu noktadır. Eğer zar bir skatris ile sertleşmiş ya da orta kulak eksudası ile temas halinde ise eğrinin zirvesi alçalır, eğer pars tensa’da atrofik bir skatris var ise (komplians artması) zirve yükselir.

Stapes Refleksi

Eşiğin 70 dB üzerinde bir ses uyarısı stapes kasında refleks bir kontraksiyona yol açar. Bu durum kulak zarında kaydedilebilen bir impedans değişikliğine yol açar. Bu refleks kulak zarının ya da malleus immobilitesi durumlarında, orta kulak eksudansında, zar perforasyonunda, kemik zincir kopukluğunda, stapes fiksasyonunda (otoskleroz) kaybolur. Yalancı sağırlıklarda bu refleks normlara yakın gürültüler ile aktive olur. Böyle bir durumda yalancı sağırlıktan söz edilebilir.

Stapes refleksi akustiko-fasiyal bir reflekstir. Affarent yolunu işitme siniri (n.acusticus) ve merkezi işitme yolları (işitme merkezinde kadar) oluşturur. Efferent kısmını ise işitme merkezi ile fasiyal sinir çekirdeği arası bağlantılar ile n.facialis oluşturur. Bu yüzden stapes refleksi fasiyal paralizinin topografik tanısında son derece önemlidir.

Stapes refleksinin eşiğinin incelenmesi aşağıdaki işitme kayıplarının klinik değerlendirmesinde büyük öneme sahiptir; retrokoklear sağırlıklar, beyin sapı lezyonları, otoskleroz, recruitment.

Stapes refleksi şu durumlarda kaybolur;

·         İşitme yorgunluğuna bağlı retrokoklerar sensorinöral sağırlıklarda (akustik nörinom)

·         Otoskleroz ve orta kulağın diğer hastalıkları

·         N. stapedius dalını vermeden önceki faysal sinir lezyonları

·         Santral refleks arkında kesilmeye yol açan beyin sapı lezyonları.

 

Elektrik Yanıt Odyometrisi (Evoked Response Audiometry) (ERA, BERA)

Prensip: Hastaya tekrarlayan düzenli veya düzensiz akustik uyarılar uygulanır. EEG ile de,  oluşan beyin aktivitesi değişiklikleri gösterilebilir. EEG deki non-spesifik beyin aktiviteleri bir gürültü gibi asıl istenen kişiye özel yanıtı saklar. Araştırılan bu özel potansiyellerin matematik analizi ile non-spesifik beyin aktivitelerinden ayırt edilir. İşitmeyi karmaşık bir olaymış gibi inceleyen klasik odyometrik metotların (merkezi sinir sistemi tarafından analiz edilen akustik cevapları) aksine uyarılmış işitme potansiyelleri, merkezi işitme sistemi, 1. nöron ve reseptör organa ait fizyolojik mekanizmalar hakkında başka hiçbir yöntemin veremeyeceği bilgileri verir.

ERA ile kaydedilebilecek akustik potansiyeller şunlardır:

1- Yavaş kortikal potansiyeller: 50 msn.’den az; bu tam bir saf-ton eşik odyogramının kaydedileceği kortikal olarak uyarılmış potansiyeldir.

2- Geç kortikal potansiyeller: Bunlar jenarilize yüksek nitelikte kortikal fonksiyonun göstergesidir. (Muhtemel negatif varyasyon).

3- Orta nörojenik potansiyeller: 12 ile 50 msn.’lik hız kortikal potansiyellerdir. Bu santral verteks potansiyelleri işitme yoluna karşılık gelir.

4- Hızlı beyin sapı potansiyelleri:

a) Beyinsapı elektriki yanıtları (2 ila 12 msn.) Bunlar retrokoklear işitme kayıplarının tanınmasında büyük önem taşır. Diagnostik açıdan en büyük önemi özel potansiyellerdeki (özellikle I. ve V. potansiyel dalgalar arasındaki) latans değişiklikleridir. Latanstaki uzama işitme eşiğine bağlı olarak değişir. Nöral fonksiyonel bozukluklarda ise uzama mutlaktır. Frekansı takip eden yanıtlar; (5 ile 15 msn.) Bu yanıtların tanı değeri tam olarak ortaya konmamıştır.

5- Elektrokokleogram (ECoG): (0 ila 5 msn.) Bu yöntem beyinsapı elektriki yanıt odyometrisi ile  kombine edilir. Bu metod odituar sinir ve beyin sapının alt bölümlerindeki fonksiyonel bozuklukların varlığı hakkındaki en güvenilir bilgilerin elde edilmesini sağlar. İç kulak ve işitme siniri fonksiyonlarının değerlendirilmesinde beyinsapı elektriki yanıtlarından daha etkilidir. En yararlı iki diagnostik parametre koklear mikrofonikler (CM) ve işitme siniri aksiyon potansiyelleridir (PI).

 

Çocuk odyometrisi

Doğumdan hemen sonra ya da en fazla 6 aylık oluncaya kadar gürültüye normal çocuk gibi tepki göstermeyen her çocuk bir KBB uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

Tam anlamı ile sağır bir çocuk bile bağırma periyotları geçirebileceği ve bir takım sesler çıkarabileceği için, derin sağırlıktan ancak konuşma gelişimi olmadığında şüphe edilebilir. Bu yüzden işitme kaybı olan çocukların çoğunluğu bir pratisyen ya da otolog tarafından ancak birinci ile üçüncü yılda görülebilir. Bu durumda bile, gerekli inceleme metotlarının yokluğunda konuşmayı geciktiren gerçek sebep tanınamayabilir ve çocuk yıllarca tedavi edilemeden kalabilir. Bu durumda uyulması gerekenler şunlardır;

  • Erken şüphe,

  • Erken tanı,

  • Erken tedavi,

  • Erken eğitim.

İşitmek, konuşmak için ses oluşturmada hayati önem taşır. Bu yüzden çocukta işitme kaybı tanınmalı ve hemen tedavi edilmelidir. Tedavi ne kadar erken olursa sonuç o kadar iyidir. Tedaviye ilk yılın ikinci yarısında başlanmalıdır.

Evoke işitme potansiyelleri ve impedansmetri çocuk odyometrisin temelidir. Bu iki metod önceden yapılan bazı testler ile tamamlanabilir; Davranış değerlendirmesi, refleks odyometri, oyun odyometrisi, peep show test ve diğerleri.

Simulasyon Sağırlığının Araştırılması

ERA ve impedansmetrenin güncel kullanımları klasik testlerin bu konudaki önemini azaltmıştır.

1)Stenger testi: Belli şiddetteki ses bir kulağa verilir. Karşı kulak aynı frekanstaki sesi ancak daha şiddetli ise duyabilir. Tek taraflı sağırlıkta karşı kulaktaki bu etki kaybolmasına rağmen similasyon sağırlığında kaybolmaz.

2)Doerfler-Stewart testi: Organik bir işitme kaybı olan hastaya aynı zamanda hem gürültü hem de konuşma sesi verildiğinde; konuşmayı anlaması konuşma şiddetini aşan gürültü varlığında bile mümkündür. Psikojenik veya simülasyon sağırlığı olan kişiler konuşma, gürültü ses seviyesine geçmeden bile anlaşılmaz bir hal aldığını ifade ederler.

3) Lee’nin gecikmiş ses testi: Hastaya kendi konuşması 30 ile 75 milisaniye olarak kendisine dinletilince kekeleme ortaya çıkar.


Kalp Yetersizliği ÇG
Yönetim Kurulu


Başkan:
Dr. Ahmet Çelik
Üye
Dr. Barış Kılıçaslan
Üye
Dr. Özlem Yıldırımtürk
Üye
Dr. Tolga Sinan Güvenç


Yazarlar:
Dr. Gökhan Alıcı
Dr. Selçuk Pala
Dr. Hamza Duygu
Dr. İlker Durak
Dr. Alpaslan Birdane
Dr. Murat Tümüklü
Dr. Mehdi Zoghi
Konuk Uzman
Dr Haşım Mutlu



Geçmiş anket sonuçları

Bülten İstek Formu


2--142--14

Diyastolik Kalp Yetersizliğinde Ekokardiyografi

Prof. Dr. Haşim Mutlu


Soru: Diyastolik kalp yetersizliği (DKY) ve sıklığı nedir?


DKY kalpte vücudun ihtiyacı olan kanı pompalayacak düzeyde yeterli doluşun sağlanamadığı ve ortalama pulmoner venöz basıncın 12 mm/Hg‘dan daha az bir düzeyde tutulamadığı kalp fonksiyon bozukluğu olarak tanımlanabilir. DKY bir hastalıktan ziyade bir fonksiyon bozukluğu olduğu için çeşitli durumlarda karşımıza çıkar. Kalp yetersizliği tanısı ile başvuran hastaların 1/3 ‘ünde yalnızca diyastolik, 1/3’ünde yalnızca sistolik ve geri kalan 1/3’ünde sistolik ve diyastolik kalp yetersizliği birlikte görülür. DKY insidansı yaşa bağımlıdır. Yaş arttıkça insidans artmaktadır.

Soru: DKY oluş mekanizmaları nelerdir?


DKY 3 mekanizma ile oluşmaktadır:
1. Sol ventrikülün gevşemesinin gecikmesi
2. Miyokard kalınlığının ve buna bağlı olarak sol ventrikül sertliğinin artması
3. İnterstisiyel kollagen toplanması ve takiben sol ventrikül esnekliğinin azalmasıdır.

Soru: DKY de ekokardiyografinin rolü nedir?


Asemptomatik diyastolik disfonksiyon genel populasyonda konjestif kalp yetersizliği (kky) olmaksızın bile oldukça sıktır. Diyastolik disfonksiyonu orta dereceden şiddetli prevalansı hipertansiyon ve koroner arter hastalığı ile ilgili olarak 65 yaşın üstündeki asemptomatik kişilerde artmaktadır. Ekokardiyografi DKY tanısında kullanılan non invazif kolay ve tekrarlanan ucuz bir yöntemdir.

Soru: DKY’de ekokardiyografinin hangi yöntemleri kullanılır?


Hem iki boyutlu, hem de Doppler ekokardiyografi diyastolik fonksiyonu noninvazif olarak değerlendirmek için kullanılmaktadır.

Soru: DKY‘de doluş basınçlarını hangi yöntemlerle ölçebiliriz?


Doluş basınçlarını ölçmek için en doğru, standart yöntem kalp kateterizasyonudur. Ancak bu yöntemin invazif oluşu, her hastaya uygulanamaması ve hasta takibinde tekrarlanılamaması kullanım alanını kısıtlamaktadır. Bu gün için ekokardiyografi diyastolik fonksiyonların değerlendirilmesinde gerek tanı, gerekse hastanın tanı ve tedavi takibinde yaygın olarak kabul gören güvenilir, tekrarlanabilir noninvazif bir yöntemdir.

Soru: DKY’liğinin tanısında hangi ekokardiyografik yöntemler kullanılır?


Transmitral PW Doppler akımları, pulmoner ven, PW Doppler akımları, renkli M-Mod Doppler ekokardiyografi, akustik kuantifikasyon, colorkinesis, doku Doppler ekokardiyografi, miyokardiyal hız gradienti, miyokardiyal strain görüntülemesidir.

Soru: Transmitral PW doppler akım analizi ile nelere bakıyoruz?


Transmitral PW Doppler akımının spectral analizinde dört klasik safha belirlenmiştir. 1-İzovolümetrik rölaksasyon periyodu. 2- Hızlı doluş periyodu. 3- Diastasis 4-Atrial kontrasyon.

Soru: PW Doppler ile elde edilen LV doluş paternleri nelerdir?


Diyastolik fonksiyonu gösteren 4 değişik doluş paterni tanımlanmıştır.1- normal patern. Sol ventrikül relaksasyon hızı, kompliyansı ve dolma basınçları normaldir. E/A>1,DT<220 msn. IVRT <100 msn.2- gecikmiş relaksasyon LV gevşeme hızı azalmış ancak kompliyansı ve dolma basınçları normaldir. E/A <1, DT ve IVRT uzamıştır.3- Psödonormalizasyon gevşemedeki uzamaya ilaveten kompliansta azalma mevcuttur. Sol atrium basıncı daha da yükselir E/A >1 DT 150-200 msn IVRT <100 msn restriktif patern gevşeme ve esneyebilme özelliğinin kaybolduğu bu safhada artmış miyokard sertliği (stifnes) belirgin: E/A>2 DT<150 IVRT<60 msn olmaktadır.

Soru: Pulmoner ven PW Doppler akım analizinde hangi dalgalar görülür?


Pulmoner ven Doppler akım analizinde 1-Sistolik ileriye doğru S dalgası 2-Diyastolik ileriye doğru D dalgası 3- atrium kasılması ile geriye doğru oluşan AR dalgası görülür.

Soru: PW doppler ile elde dilen sol doluş paternleri pulmoner ven dalgalarında ne gibi değişiklikler olur?


Diyastolik fonksiyonu gösteren dört değişik doluş paterninde 1- normal paternde S/D>1 AR<35 cm/sn olarak saptanır.2-geçikmiş relaksasyonda S/D >1 AR< 35 cm/sn olarak saptanır.3-psödonormalizasyon da S/D <1 AR>35 cm/sn olarak saptanır. Restiktif paternde S/D <1 AR>25 cm/sn olarak saptanır.

Soru: Klasik PW Doppler ile saptanan veriler hangi faktörlerden etkilenir?


Klasik PW Doppler ile saptanan veriler kalp hızı, kalbin perlaod-afterload değişiklikleri, sistolik fonksiyonlar gibi birçok faktörden etkilenmektedir.

Soru: Doku Doppler ekokardiyografi de hangi dalgalar ölçülür?


Miyokardial ve annuler segmentlere ait sistolik ve diastolik hızlar ölçülebilir. Normal bir doku Doppler spektral analizinde 1- ventrikül merkezine yönelmiş sistolik dalga (Sm) 2- merkezden uzaklaşan erken negatif diyastolik dalga (Em) 3-merkezden uzaklaşan geç diastolik dalga (Am). Sol ventrikül gevşeme bozukluğu bulunan olgularda Am dalga hızı artmakta Em dalga hızı azalmakta Em dalga DT ve IVRT uzamakta. Em /Am <1 olmaktadır. Doku Doppler ekokardiyografi ile saptanan diyastolik hızları kısmen de olsa preload değişikliklerinden de etkilendiği bildirilmiştir.

Soru: Renkli M-Mod doku Doppler ekokardiyokgrafi ile DKY tanısındaki kullanılması nasıldır?


Renkli M-mod Doppler bir PW Doppler tekniğidir. M-mod kürsörü transmitral akıma paralel olarak yerleştirilmiştir ve böylece mitral orifisinde sol ventrikül apeksine doğru çeşitli seviyelerde PW doppler verileri aynı anda yazdırılır. Bu teknik ile ölçülen sol ventrikül (LV) erken doluş akımının kavite içinde yayılım hızı (color M-mod flow propagation velocity, FPV LV gevşeme indeksi olarak kullanılır. FPV kısmen preload değişikliklerinden bağımsız bir parametredir. FPV nin doku doppler değişkenleri ile kullanımı, LV diastol sonu basıncını belirlemede kullanılabilir. FPV normal değeri >45 cm/sn dir.

Soru: Akustik kuantifikasyon DKY de kullanımı nasıldır?


Ultrason dalgaları, dokuların direnci ya da geçirgenliğine bağlı olarak saçılma ve geriye yansıma gösterirler. Akustik kuantifikasyon, bu yansımaların video sinyallerine dönüştürülmesi prensibine dayanır. (aotumatic border detection,(ABD). ABD ile saptanan erken peak diastolik (PFRe) ve geç peak diyastolik (PFRa) hızlar, transmitral erken ve geç hızlar ile iyi bir korelasyon göstermektedir. LV-gevşeme bozukluğunda PFRe/PFRa oranı normal gruptan daha düşük bulunmaktadır. %95 duyarlılık ve %100 özgüllükle, gevşeme bozukluğu olan olguları ayırt edebileceği bildirilmiştir.

Soru: Color kinesis DKY nin tanısında nasıl kullanılır?


Color kinesis, akustik kuantifikasyon tekniğinden geliştirilmiştir. Kalp döngüsü boyunca endokard hareketlerinin izlenmesi ve renkle kodlanması yolu ile LV’nin global ve segmenter diyastolik hareketlerinin büyüklüğü, zamanlaması ve süresi hakkında bilgiler verir.ancak gerek akustik kuantifikasyon gerekse color kinesis teknikleri ,ekojenitesi iyi olmayan ve bölgesel duvar hareket bozukluğu olan olgularda hatalı sonuçlar verebilmektedir.

Soru: Miyokardiyal hız gradienti DKY’nin tanısında önemi nedir?


Doku Doppler ekokardiyografi ile hesaplanan bir parametredir. Fizyolojik olarak edokardin epikarddan daha hızlı hareket etmesi transmiyokardiyal bir gradiyente neden olmaktadır. Bu teknikte, kalp döngüsü boyunca transmiyokardiyal gradiyentler bölgesel olarak ölçülebilir. Diyastolün her evresine ait miyokardiyal hız gradiyentleri (MHG) hesaplanabilir.

Soru: Miyokardiyal strain görüntülemesi DKY’deki önemi nedir?


Strain rate, kalp siklusundaki miyokardiyal deformasyonu (longitudinal planda kısalıp uzama, radial planda ise kalınlaşıp incelme) ifade eder. Bu parametre renkli doku Doppler’inde, iki nokta arasındaki hız gradiyentinin aradaki mesafenin bölünmesiyle elde edilmektedir. Bu teknikte strain, strain rate ve strain rate yayılma hızı değerlendirilir. Sistol sırasında miyokardiyal segmentler kısaldıkları için negatif, diyastolde ise uzadıkları için pozitif strain rate değerleri elde edilir.

Soru: Diyastolik kalp yetersizliği ejeksiyon fraksiyonu normal hastalarda nasıl değerlendirilir?

Kalp yetersizliği belirtileri gösteren ve ejeksiyon fraksiyonu normal olan hastalarda diyastolik fonksiyonun değerlendirilmesi önemlidir. B mod görüntülerde sol ventrikül kas kitlesi ve boyutu ve sol atrium volüm indeksi bilgi verir. Transmitral ve pulmoner ven akım velositeleri bazı kısıtlamalar olmakla birlikte diyastolik fonksiyon değerlendirilmelerinde kullanılır. Doku Doppler’i uygulamalarda yer alan bir yöntemdir. Sol ventrikül doluş basıncının değerlendirilmesinde en önemli değişkenlerden birisi transmitral akım E velositesinin, mitral anulus Ea velositesine oranıdır (E/Ea).


2--14

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır