Bu haberi paylaş:
Bizans İmparatorluğu, Geç Antik Çağ ve Orta Çağlarda büyük ölçüde Yunanca konuşulan, Roma İmparatorluğunun doğudaki yarısı ve geri kalanıdır. Bin yıldan uzun bir süre ayakta kalmayı başaran, zengin bir sanat, edebiyat ve eğitim geleneğine sahip olan; ve Avrupa ülkeleri ve Asyadan gelen istila tehditleri karşısında askeri bir tampon görevi gören bu büyük imparatorluğun mirası, kimi insanların dikkatinden kaçmış olabilir. Saltanatı en uzun süren Bizans hükümdarından tatlılara karşı fazlasıyla düşkünlüklerine kadar, işte Bizans İmparatorluğu hakkında bilmiyor olabileceğiniz 25 bilgi.
Bizans, MÖ yılında Megaradaki Yunan sömürgecileri tarafından kurulan antik bir Yunan şehridir. Şehir MS yılında İmparator Constantine tarafından yeniden inşa edilip Bizans İmparatorluğunun yeni başkenti olarak ilan edilmiş ve akabinde onun onuruna Constantinople ismini almıştır.
MS yılında Batı Roma İmparatorluğu düşerken Doğu Roma bugün Bizans İmparatorluğu dediğimiz ismiyle devam etmiştir.
Byzantionun ismini Megaralı sömürgecilerin lideri ve şehrin kurucusu Byzastan aldığı söylendir. Byzantium (Bizans) ise Yunanca Byzantion kelimesinin Latinceleşmiş halidir.
Bununla birlikte, Byzantine (Bizanslı) terimi, modern tarihçilerin bu kültüre ithaf ettikleri bir yüzyıl terimidir. Bizanslılar ise, MS yılındaki Bizans İmparatorluğunun başlangıcından te Osmanlılara yenilmelerine kadar geçen zamanda kendilerine Romalı demişlerdi.
Bizanslar kızartılan kuzuyu tatlandırmak için biberiyeyi deneyen ilk halktı. Ayrıca yemek yapımında safranı da ilk onlar kullandı. Antik dünyada ünlü olan bu güzel kokular daha önce yemek malzemesi olarak düşünülmemişti.
Bizanslılar tatlıları ve şekerleri her şeyden çok severlerdi. Balla tatlandırılan ve harnup tohumu ya da kuru üzümle süslenen grouta gibi, bizim bugün tatlı diyeceğimiz türden yemekleri vardı ve bal ve tarçınla servis edilen sütlaca bayılırlardı. Romalılar ve Yunanlar ayva marmelatını antik çağlardan beri tanıyordu ama Bizans İmparatorluğunda armut, ağaç kavunu ve limondan yapılan diğer jöle ve reçeller de sahneye çıkıyor. Şekerin artan miktarlarda bulunması tatlıcıların da yaratıcılığını geliştiriyordu. Popüler bir Ortaçağ şekerlemesi olan gül şekerinin de Bizansta ortaya çıkmış olabileceği düşünülüyor.
Romalıların conditumunun (baharatlı şarap) farklı bir türü olan aromalı şaraplar, oruç günlerinde tüketilen aromalı meşrubatlar gibi popülerleşmişti. Özellikle damla sakızı, anason, gül ve pelin otu ile tatlandırılan şaraplar meşhurdu; bu şaraplar modern Yunanistandaki mastika, vermut, absinthe ve uzonun uzak atalarıdır.
Bizanslar deniz ürünlerini de düşkünlerdi. Özellikle Botargo adını verdikleri, günümüz botaryosunun tuzlanmış hali olan deniz yemeğini çok severlerdi. yüzyıla gelindiğinde Bizanslılar havyarı da tanımışlardı.
Antik Avrupa dünyasında belirli meyveler hiç bilinmiyorken Bizanslılar patlıcan, limon ve portakalın değerini bilen ilk halk oldular.
9. yüzyıl Vali Kitabına (Book of the Eparch) göre, Constantinopleun fırıncıları en sevilen mesleği yapıyorlardı: Fırıncılar asla bir kamu hizmetini yerine getirmekle yükümlü değillerdir, ne kendileri ne hayvanları ekmeğin pişirilmesini engelleyecek hiçbir işe çağrılmazlar. Belli ki ekmek Bizanslılar için vazgeçilmezdi.
Bizans İmparatorluğunu büyük bir güce kavuşturan imparatorun Justinian olduğu düşünülür. Justinian Batı İmparatorluğunun Afrika, İtalya ve İspanyada kaybettiği bölgeleri yeniden fethetmiş ve eski Roma kanunlarını tek bir belgede toplamıştı. Yarım milyondan fazla sakiniyle Constantinopleu dünyanın en görkemli ve zengin şehri haline getirmişti. Ayrıca Ayasofyayı inşa ettiren imparator da kendisidir.
Justinian ayrıca Sezar (Caesar) unvanını kullanan son imparatordur.
yılları arasındaki Heraclius hükmü altındaki imparatorluğun ordusu ve yönetimi yeniden düzenlenmiş ve İmparator devletin resmi dilini Latinceden Yunancaya değiştirmiştir. Heraclius ayrıca Bizansın en başarılı imparatorlarından biri olmuş ve imparatorluğun sınırlarını önemli ölçüde geliştirmiştir.
Saltanatı en uzun süren Bizans hükümdarı 2. Basil Bulgaroktonostur (). İmparator, hakkındaki en bilinen hikayede, Bulgarları kesin olarak yenip Yunanistanı onlardan geri almış ve yalnızca her yüzüncü erkeğin bir gözünü bağışlayıp diğer bütün esirleri kör etmiştir. Her gruptaki doksan dokuz adam bir araya bağlanmış ve tek gözlü adam da onları evlerine geri götürmüştür.
İmparator Atinalı Irene () tüm zamanların en güçlü kadınlarından biriyken annelik sevgisinden nasibini almamıştır. Tahttaki gücünü güvenceye almak için oğlu VI. Constantinei () kör ettirmiş ve ömrü boyunca doğduğu odaya mahkum etmiştir. Irene imparatorluğa tek başına hükmeden ilk Yunan kadındı ve özellikle İmparatoriçe değil İmparator unvanını kullanmıştı. Harun Reşit ve Şarlman gibi muhteşem çağdaşlarıyla aynı zamanda hükmünü sürmüş ve Şarlman onla evlenmek istese de kabul etmemiştir.
Tahtını şiddetli bir devrime kaybeden ilk Bizans İmparatoru Mavrikious Tiberiustu. Adı en iyi imparatorlarla anılıyordu belki ama çok katı para tasarruflarına girmesi ona tacına ve hayatına mal oldu. Cephede konumlandırılan taburların kış geldiğinde evlerine dönmelerine izin vermemişti. Hatta taburların kış için erzak almalarındansa bulundukları topraktan geçinmelerini söyledi. Phokasın liderliğindeki orduysa isyan edip şehrin milis kuvvetleriyle gizlice anlaştı ve şehre girdi.
Phokas, Bizans imparatorlarının en zalim ve çirkiniydi. Fakat onun başlattığı moda, ardından gelen neredeyse bütün yetişkin imparatorlar tarafından takip edildi: sakal bırakmak. O zamana kadar, Julian gibi Yunan filozof sakalı tarzına bürünenler haricinde imparatorlar klasik Roma tarzına göre tıraşlı gezerdi. Phokasın sakalını yüzündeki bir yaranın üstünü kapatmak için uzattığına inanılır.
Neredeyse iki yüz yıl süren en uzun Bizans hanedanı da bir şekilde sona erdi. Palaiologos hanedanı on yaşındaki oğlu ve varisi John IV. Laskarisi kör ve mahkum ettiren VIII. Michael ile başlayıp Osmanlılar Constantinopleu ele geçirdiğinde savaşta cesurca ölen XI. Constantine ile bitmiştir.
8. ve erken 9. yüzyıllarda, Bizans İmparatorları yılında III. Leo ile başlayarak, ikonların ve dini resimlerin kutsallığını reddeden bir harekete öncülük ettiler ve tapınılmasını yasakladılar. İkonoklazm (ikon düşmanlığı) olarak bilinen bu hareket çeşitli hükümdarlar altında güçlenip zayıfladı ama yılında, İmparator III. Michaelın emrindeki bir Kilise konseyinin dini resimleri sergileme lehinde aldığı karara kadar tam olarak sona ermedi.
Birçok insanın farkında olmadığı ya da göz ardı ettiği şey günümüze kadar kalmayı başarmış klasik edebiyatın çoğunluğunun Bizans İmparatorluğu tarafından korunmuş olmasıdır. Aristo ve Platon gibi filozofların çalışmaların büyük bir kısmı, Yunanistan ve Romanın tarihi metinleri eski edebiyat ve öğrenim geleneklerini sürdüren Bizanslı alimler tarafından korunmuştur. Batıda yüzyıllardır kayıp olan çalışmalar Bizanslılar tarafından tekrar gün yüzüne çıkarılmıştır.
Birçok modern tarihçiye göre Bizans medeniyeti olmasaydı modern Batı dünyası da olmazdı. Bizans Batı medeniyetinin temellerini birçok durumda İslam istilasından korumuştur. Bu yüzden birçok alim Bizansa hala Batının Kalkanı demektedir.
Neoplatonist Yunan alim Georgius Gemistus imparatorluğun nezdinden çıkan en önemli düşünürlerden biridir ve Batı Avrupasındaki Rönesansın erken öncülerinden biri olmuştur. Bizans İmparatorluğunun son yıllarında Hıristiyanlığın Antik Yunan ruhuna zarar verdiğini açık açık söylemiş ve Olimpos tanrılarına dönüşü desteklemiştir. Floransa Konseyi sırasında Batı Avrupaya Platonla yeniden tanıştırmıştır.
Constantinople medeniyeti kimi zamanlar klasik Yunanistan ve Romanın kötü bir taklidi olarak yanlış anlaşılır. Ortaçağ Batı Avrupa bakış açısından ise Constantinople sihir ve gizem şehridir. Erken Fransız destan ve romanları Constantinopleun saraylarında bulunan harikulade yemekler, baharatlar, uyuşturucular ve kıymetli taşlardan bahseder.
Bizans donanması, deniz savaşlarında Yunan Ateşi dedikleri korkutucu bir sıvı kullanan ilk donanmaydı. Sıvı, Bizans gemilerinin burunlarına yerleştirilen büyük sifon borularıyla düşman gemilere ve taburlara gönderilirdi. Sıvı deniz suyuna değdiği gibi tutuşur ve çok büyük zorluklarla söndürülebilirdi.
yılında, imparatorluk tarihindeki en büyük dönüm noktalarından biri yaşandı: Büyük Bölünme (the Great Schism). Latin Roma Kilisesi ve Yunan Ortodoks Kilisesi birbirlerinden ayrıldı. Latinler Bizanslılara Yunan demeye başladı ve bu terimi imparatorluğun de yıkılmasına kadar kullanmaya devam ettiler. Bu durum Bizans İmparatorluğunun mirasının modern tarihçilere göre Yunan kültürüne daha çok yöneldiğini ve Latin Roma Kilisesinden çok Ortodoks Hıristiyanlığı tarafından karakterize edildiğini gösterir.
listcom
Bu haberi paylaş:
Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümü lisans öğrencisi. İletişim: [email protected]
ayasofyabizanscaesarconstantineConstantinopledoğu romaistanbulJustiniankiliselatinceromayemekyunan ateşiyunanca
Ana madde: Trajan
yılında Partların Nero'nun devrinden beri elli yıldır Romalılar ile egemenliğini paylaştıkları Ermenistan tahtına kabul edilemez birini getirme kararları üzerine Trajan, Ermenistan'a sefere çıktı. Kralı devirdi ve ülkeyi Roma İmparatorluğu'nun kontrolüne soktu. Ardından güneye Part İmparatorluğu üzerine gitti ve Babil, Selevkeia ve son olarak da başkent Tizpon'u ele geçirdi. Basra körfezine doğru devam ederek burada imparatorluğun yeni eyaleti Mezopotamya'yı ilan etti ve Büyük İskender'in yolundan gitmek için çok yaşlı olmasına hayıflandı. Ama durmadı. yılında Susa'yı ele geçirdi. Part kralı I. Osreos'u devirdi ve yerine kendi kuklası Parthamaspates'i getirdi. Roma İmparatorluğu doğuda bir daha onun zamanındaki kadar genişlemedi.
Ana madde: Konstantin hanedanı
Geleneksel olarak tarihçiler, imparatorluğu Principatus ve Dominatus olarak iki döneme ayırırlar. PrincipatusAugustus'un iktidara gelmesinden Üçüncü Yüzyıl Krizi'ne kadarki dönemi, Dominatus ise Diocletianus'tan batı imparatorluğunun yıkılışına kadarki dönemi kapsar. Bu ayrıma göre Principate (Latince "birincil vatandaş anlamına gelen princeps kelimesinden gelir) döneminde mutlakıyetin gerçekleri resmî olarak cumhuriyetçi yapının ardında saklanırken Dominate (Latince "sahip" ya da "efendi" anlamına gelen dominus kelimesinden gelir) döneminde altın taçlar ve ihtişamlı imparatorluk törenleriyle açıkça gözler önüne serilmiştir. Daha yakın dönemlerde tarihçiler aradaki farkın daha ince olduğuna karar vermişlerdir. Bazı tarihi yapılar bin yıldan uzun süre devam ederek Doğu Roma dönemine kadar sürmüş ve emperyal ihtişamın görüntüsü imparatorluğun ilk günlerinden itibaren yaygın olmuştur.
Şehir devleti olarak ortaya çıkmış, Yunan şehir devletinden farklı olarak cumhuriyetçi örgütlenme ve yayılmacı bir politika izlemiştir. Bu politika bağlamında elde ettiği askeri zaferlerle geniş bir coğrafyaya yayılmış, kontrolü altına aldığı yerlerde idare kurmadan özerklik tanımıştır.