Boğaç Han, Dede Korkut kitabında ilk hikâyenin kahramanı. Dirse Hanın oğluna, küçük yaşta bir boğayı öldürdüğünden, Boğaç adı verilir. Boğaç Hanın kahramanlığını çekemeyen bazı kimseler onu iftira ile Hanın gözünden düşürürler. Dirse Han, oğlunu öldürmeğe karar verir. Bir avda, onu yaralar. Anası, Boğaç Hanı eve götürerek iyileştirir. Düşmanları, Dirsa Hanın gerçeği öğrenmesinden korkarlar ve esir ederek başka ülkelere götürmeğe karar verirler. Boğaç Hanın anası bunu duyunca oğluna, babasını kurtarmasını söyler. Boğaç Han düşmanlarını öldürür, babasını geri getirir. Bu hikâyede babanın oğlunu vurduğu zaman duyduğu pişmanlık, ananın oğluna olan derin sevgisi ve Boğaç Hanın, babasını affederek kurtarması, sade ve duygulu bir dille anlatılır.
Beyrek hikâyesi, Oğuzların destan kahramanı Bamsı Beyrek’in hayatını anlatan hikâye. En eski şekli Dede Korkut kitabındadır: Oğuz beylerinden Bay Böre Beyin uzun müddet çocuğu olmaz. Nihayet bir gün bir oğlu olur. Bay Bican Beyin de aynı anda kızı olur. İkisini «beşik kertme» nişanlarlar. Bay Böre Beyin oğluna büyüyünce, Bamsı Beyrek adını takarlar. Beyrek bir gün avda, tanımadığı nişanlısı Banı Çiçekle rastlar. Birbirlerini severler. Kızın ağabeyisi Deli Karçar evlenmelerini istemez. Düğüne yakın, düşmanlar Beyrck’i esir ederler. Karçar, Beyrek’in ölüm haberini getirene kardeşini vereceğini ilân eder. Yalancı oğlu Yaluncuk, Beyrek’in gömleğini kana bulayıp onun öldüğünü söyler. Buna inanmayan Bay Böre’nin adamları, Beyrek’i esir tutulduğu Bayburt kalesinde bulurlar. Beyrek kaleden kaçar, yurduna döner. Eski nişanlısıyle de, kaçmasına yardım eden Bayburt beyinin kızıyla da evlenir. Dede Korkut kitabının başka bir hikâyesi, Beyrek’in hayatının son kısmını anlatır: Beyrek’in mensup olduğu İç Oğuz’un hanı Kazan Bey, bir şölene Dış Oğuz beyi Alp Arız’ı çağırmaz. Alp Arız Dış Oğuz’dan kız alan Beyrek’i, kendileriyle birleşip. Kazan Beye karşı kışkırtır. Arız, bunu kabul etmeyen Beyrek’i yaralar. Beyrek ölürken. Kazan Beye, intikam almasını ve Arız’ın karısını Kazan’m oğlu Uraz ile evlendirmesini vasiyet eder. Anadolu’da bu hikâyenin değişik şekilleri yaygındır. Dede Korkut’ta Oğuz destanının orijinal motifleri yer alır. Anadolu rivayetlerinde ise destan motiflerinin yerini masal motifleri alır. Bayburt’ta Duduzar köyünde, Beyrek’in mezarı olduğu söylenir.
Kitabın girişi iki kısımdan oluşur: Birincisi hikâyelerin kopyalanması sırasında yazılmış olan ve Dede Korkut’u tanıtan kısımdır. İkinci kısmı ise Dede Korkut’un sözlerine ayrılmıştır. Bu ikinci kısımda önce Dede Korkut’un söylemiş olduğu vecizeler sıralanmakta sonra da kadınları dörde ayıran sözleri gelmektedir.[5]
Dede Korkut Kitabı (Dresden yazmasının adıyla: Kitāb-ı Dedem Ḳorḳud Alā Lisān-ı Tāife-i Oġuzân; Vatikan yazmasının adıyla: Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı), Oğuz Türklerinin bilinen en eski epikdestansı hikâyeleridir. Hikâyeler, göçebe Türk halklarının sosyal yaşam tarzları ve İslam öncesi inançları için önemli olan ahlak ve değerleri taşır. Kitabın efsanevi anlatımı, başta Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan olmak üzere Oğuz kökenli halkların kültürel mirasının bir parçasıdır. Aslen sözlü bir edebî ürün olup, 14. veya 15. yüzyılda anonim bir yazar tarafından yazıya geçirilmiştir.[1]
Metnin Dresden yazması on iki, Vatikan yazması ise altı destansı hikâye ve bir önsözden oluşur. İçerdiği hikâyeler tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan birer sözlü gelenek ürünüdür. Hikâyeler kulaktan kulağa aktarıldığından dolayı gerçek hâlinin dışına çıkmıştır. 15. yüzyılın ikinci yarısında yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir.[2]Oğuzların yaşam biçimlerinden ekonomisine, inançlarından giyinişlerine, beslenmelerinden içinde yaşadıkları doğaya kadar pek çok konuda bilgi sağlayan bir kaynaktır. Günümüze ulaşan üç el nüshası bulunmaktadır. Biri Vatikan'da ve biri Dresden'de olmak üzere yalnızca iki el yazması, Gonbad el yazmasının keşfedildiği 2018 yılına kadar biliniyordu.[3][4]