e doğru edat mı / Edatlar | Edat Türleri - İlgeçler ve Çeşitleri Türkçe Konu Anlatımı

E Doğru Edat Mı

e doğru edat mı

kaynağı değiştir]

Cümle içinde tek başına bir anlamı olmayan, başka sözcüklerle gruplaşarak farklı ve yeni anlam ilgileri kuran ve birlikte gruplaştıkları sözcüklere cümlede yeni anlam ve görevler kazandıran “gibi, sanki, göre, kadar, için, üzere, -e doğru, -e karşı, -e karşın, -e rağmen, -e değin, -e dek, -den dolayı, -den başka, ile, yalnız, ancak, sade, sadece, tek, bir, denli, değil, hani…” gibi sözcüklere edat (ilgeç) denir.

a) Edatların tek başlarına anlamı yoktur; ancak cümle içerisinde bir sözcükle grup oluşturarak anlam kazanır. 

ÖRNEK:

* "için” edatı anlamsızdır. “senin için, hasta olduğum için” şeklinde sözcük grubu oluşturursa yeni bir anlam kazanır.

b) Edatlar grup oluşturdukları sözcükle sonraki sözcük arasında bir anlam ilgisi kurar. 

ÖRNEK:

* Yere düştüğü için kirlenmiş. ( Sebep ilgisi kurmuş)
* Seni bulmak için evden kaçtım.( Amaç ilgisi kurmuş)
* Kavga etmek üzere evden çıktı.( Amaç ilgisi kurmuş

c) Edatlar sözcük grupları oluşturdukları için cümleden çıkarılınca cümlenin anlamında bir eksiklik, daralma veya bozulma meydana gelir. Bu yönüyle bağlaçlardan ayrılır.

ÖRNEK:

* Sabaha kadar ders çalıştık. ( Sabaha ders çalıştık.)

* Bu yaşam tarzı bana göre değil. ( Bu yaşam tarzı bana değil.)

* Köye araba ile gedecekmiş. ( Köye araba gedecekmiş.)

d) Tek başlarına kullanamazlar. Başka kelimelerle birleşerek sıfat ya da zarf görevli sözcük grupları oluştururlar. 

ÖRNEK:

* Dev gibi bir yılanla mücadele etmişler. (sıfat grubu oluşturmuştur)
* Sabaha kadar ders çalıştık.(zarf grubu oluşturmuştur)

e) Edat olan sözcükler tek başına anlamlı bir şekilde cümle içinde görev alacak olursa edat olmaktan çıkarak isim, sıfat, zarf veya bağlaç olurlar. 

ÖRNEK:

* Büyüklerinizin karşısında doğru konuşun.(Zarf-belirteç)

* Senin doğruların hepimize zarar verdi.(İsim)

* Doğru yolu sonunda bulmuştu.(Sıfat-ön ad)

* Yolun karşı tarafına geçmeliyiz.(Sıfat-ön ad)

* Karşısında beni görünce çok şaşırdı.(İsim)

* Yalnızlık canına tak etmişti.(İsim)

* Yıllardır yalnız yaşıyordu.(Zarf-belirteç)

* Sınıftaki tek yalnız çocuk benmişim.(Sıfat- ön ad)

f) Edatların oluşturduğu sözcük grupları cümlede çoğunlukla zarf veya edat tümleci görevinde bulunur.

ÖRNEK:

* Seni kurtarmak için tekrar geleceğim.(Edat tümleci)

* Akşama kadar babamı bekledik.(Zarf tümleci)

* Bizimle okula doğru gidecekti.(Edat tümleci)

g)Aynı edat eklendiği diğer sözcüklere farklı anlam ve görev katabilir.

ÖRNEK:

* Derenin buz gibi suyu vardı.(Benzerlik anlamında, sıfat görevinde)

* Güneş ateş gibi yakıyordu.(Benzerlik anlamında, zarf görevinde)

* Saat üç gibi eve gelmişti.(İhtimal anlamında, zarf görevinde)

* Adam babam gibi güçlüymüş.(Eşitlik anlamında, sıfat görevinde)

* Akşama kar yağacak gibi. (Olasılık anlamında, ek-fiil görevinde)

h)Edatlar cümle içerisinde isim çekim ekleri olan çoğul, iyelik veya hal (durum) eklerini aldıklarında isim gibi kullanılırlar.

ÖRNEK:

* Bu kadarını bizde beklemiyorduk.

* Senin gibilerine burada iş vermezler.

* Bana göresi çok az bulunur bu mağazada.

Yusuf ALTINSOY / Türk Dili ve Edb. Öğrt.www.edebiyatname.com

BAŞLICA EDATLAR (İLGEÇLER)

Cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “benzerlik, eşitlik, tahmin(olasılık), tezlik, yakın olma, dolayında(civarında), yakışır biçimde, ve benzeri, örnek verme, ekleme ilişkisi, ” anlamları katar.

ÖRNEK:

* Kızımız sahnede prensesler gibi görünüyordu. (benzetme anlamında)

* Öğretmenimiz bugün biraz üzgün gibiydi. (tahmin etme anlamında)

* Ahmet bu çalışmayla sınavı kazanacak gibi. (olasılık anlamında)

* Bu memlekette onun gibisi zor bulunur (eşitlik anlamında)

* Fırındaki balıklar pişmiş gibi. (pişmeye yakın olma anlamında)

* Leke elbiseden çıktı gibi. (çıkmaya yakın olma anlamında)

* Sınıftan çıktığı gibi kantine gitti. (tezlik anlamında)

* Toplantıdan çıkınca üç gibi evde olurum.(civarında anlamında)

* Yıllardır adam gibi bir elbise almadın.(yakışır biçimde anlamında)

* Makale, deneme gibi yazılar bilgi olmadan yazılmaz. (ve benzeri)

* Atalarımızın dediği gibi, çalışan demir pas tutmaz.(örnek verme)

* Ahmet yetmezmiş gibi Mehmet de hastalandı.(ekleme ilişkisi)

NOT 1:Cümle içerisinde sözcüklere getirilen “-ce, cesine, -si, -imsi, -cileyin” ekleri “gibi” edatının yerini tutabilir. 

ÖRNEK:

* Onun bu delice davranışları canımızdan bezdirdi.

* Onun bu deli gibidavranışları canımızdan bezdirdi.

* Yemekte acımsı bir tat vardı. 

* Yemekte acı gibibir tat vardı. 

* Ali’nin çocuksu davranışlarına çok güldük. 

* Ali’nin çocuk gibidavranışlarına çok güldük.

NOT 2:Cümle içerisinde sözcüklere getirilen “kadar” edatı “gibi” edatının yerini tutabilir. 

ÖRNEK:

* Gözleri kömür kadar siyahtı.

* Gözleri kömür gibi siyahtı.

* Bizim çocuk tilki kadar kurnazdı.

* Bizim çocuk tilki gibi kurnazdı.

NOT 3:Cümle içerisinde yer alan “sanki” edatı “gibi” edatının yerini tutabilir. 

ÖRNEK:

* Uyurken sanki gözleri açıktı.

* Uyurken gözleri açık gibiydi.

“san-(mak)” fiili ile “ki” bağlacının bir araya gelmesiyle oluşmuş bir edattır. Cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “benzetme, uyarma, sözüm ona, sözde (güya), zannetme, tahmin etme, bir şeylere inanmama, acabaanlamları katar.

ÖRNEK:

* Gelen misafirlerle bizim ev sanki düğün yeriydi. (benzetme anlamında)

* Bu çalışmayla sanki bu sınavı kazanacaksın da! (inanmama anlamında)

*Sanki aldığımız paramız bu iş için yetmeyecek. (tahmin etme anlamında)

* Perdeler kapanınca sanki gece oldu. (zannetme anlamında)

* Birileri sanki bu televizyonu kurcalamış. (zannetme anlamında)

* Kızmasına bakılırsa sanki tüm bardakları ben kırdım. (sözde (güya) anlamında)

* Çok çalıştın da bir şey kazandın sanki. (uyarı anlamında)

* Sanki bu araba daha mı hızlı? (acaba anlamında)

NOT :Cümlede yer alan “sanki” edatı “gibi” edatının yerini tuttuğu için her iki edatında cümlede yer alması anlatım bozukluğuna neden olur. 

ÖRNEK:

* Kazada ölen genç sanki canlıydı.(doğru)

* Kazada ölen genç canlı gibiydi.(doğru)

* Kazada ölen genç sanki canlı gibiydi.(yanlış)

“-e göre” edatı cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “uygunluk, kanaat, görüş, karşılaştırma” anlamları katar.

ÖRNEK:

* Kendime göre bir kıyafet bulamadım. (uygun anlamında)

* Öğretmenimize göre bu olay bir tesadüf. (kanaat anlamında)

* Bugünkü rakipler dünkülere göre daha çetin çıktı. (karşılaştırma anlamında)

NOT :Cümlede yer alan “-ce” edatı “-e göre” edatının yerini tutar. 

ÖRNEK:

* Bence sen bugünkü toplantıya yetişemezsin.

* Bana göresen bugünkü toplantıya yetişemezsin.

-e kadar, kadar” edatı cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “zaman, süre, benzerlik, yaklaşık, karşılaştırma, derece, ölçü, eşitlik, gibi, mesafe, miktar, aşırılık …” anlamları katar.

ÖRNEK:

* Hazırladığımız hamuru üç saat kadar bekletiniz.(yaklaşık anlamında)

* Sular iki güne kadar gelecekmiş. (yaklaşık anlamında)

* Akşama kadar seni bekledik.(zaman anlamında)

* Eşek kadar adam oldun. (ölçü anlamında)

* Yağan dolu ceviz kadarmış. (benzerlik anlamında)

* Senin kadar açgözlüsünü görmedim. (karşılaştırma anlamında)

* Aksaray, Sivas kadar soğuktur.(karşılaştırma anlamında)

* Bir insana bu kadar eziyet yapılmaz.(derece anlamında)

* Ayşe Fatma kadar hızlı koşuyor. (eşitlik anlamında)

* Bununla yemek yemiş kadar doyduk. (gibi anlamında)

* Çizgiye kadar herkes sürünecek. (mesafe anlamında)

* İçebileceğiniz kadar su doldurun. (miktarda anlamında)

* O kadar çok korktum ki anlatamam.(aşırılık anlamında)

NOT: Cümlede yer alan “kadar” edatı birlikte kullanıldığı sözcükle isim, sıfat veya zarf grubu oluşturur. “kadar” edatı birlikte kullanıldığı hangi sözcük grubu olursa olsun yine de edattır. 

ÖRNEK:

* Bu kadarını ben de beklemiyordum.(İsim)

* Bu olanlarla dayak yemiş kadar olduk.(Zarf-Belirteç)

* Limon kadar ekşi elma almışsın.(Sıfat - Ön ad)

için” edatı cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “amaç, maksat, koşul-şart, neden-sonuç, görelik, özgüleme, karşılık, hakkında, gibilik, aitlik, uğruna, yoluna, …” anlamları katar.

ÖRNEK:

* Afrikalılara yardım etmek için para topladılar.(amaç anlamında) 

* Kavga etmek için adam topluyormuş.(sebep-sonuç anlamında) 

* O okul için hiç kimse iyi şeyler söylemiyor.(hakkında anlamında) 

* Senin için güzel olan benim için güzel olmayabilir.(görecelik anlamında) 

* Bu yemeği kardeşim için hazırladık.(aitlik anlamında) 

* Vatan için canını vermeye hazırdı.(uğruna anlamında)

* Doktor olabilmek için matematik çözmelisin.(koşul-şart anlamında)

* Bu şarkı sözlerini annem için yazdım.(özgüleme anlamında)

* Bu araba için kaç lira ödedin?(karşılık anlamında)

* Bizim için seçim kazanmak çok kolaydı.(görelik anlamında)

NOT: Cümle içerisindeki “-e” yönelme hali eki ile “üzere, -e göre, diye” edatları için” edatının yerini tutabilir.

ÖRNEK:

* Bu şarkıyı senin için söyledin.

* Bu şarkıyı sana söyledin.

* Bisiklet almak için para biriktiriyor.

* Bisiklet almak üzere para biriktiriyor.

* Babam için herkes suçluydu.

* Babama göre herkes suçluydu.

* Ne için bizi terk ettin.

* Ne diye bizi terk ettin.

“yalnız, sadece, tek, ancak, bir, sade” Edatı

yalnız, sadece, tek, ancak, bir, sade” edatları cümle içerisinde anlam olarak birbirinin karşılığı olan ve birbirinin yerine kullanılabilen edatlardır.

ÖRNEK:

* Bu problemi yalnız sen çözebilirsin.

* Bu lekeyi yalnız çamaşır suyu çıkarır.

* O köye sadece bu araba gidiyormuş.

* Bizim arabaya sadece dört kişi binebilir.

* Evin çatısını tek ben onarabilirim.

* Bu gölde balık olarak tek sazan yaşıyormuş.

* Ehliyet sınavına bir sen girmedin.

* Ben bir babama anlattım olanları.

* Bütün sırlarını sade o bilir.

* Gömlekteki bu lekeyi ancak kuru temizlemeci çıkarır.

* Bu meseleyi ancak mahkemeler çözebilir.

NOT 1:“yalnız” sözcüğü, “sadece” anlamında kullanılırsa edat (ilgeç), bir ismi etkileyerek o ismin özelliği olursa sıfat (ön ad), bir fiili etkilerse zarf (belirteç), “fakat, ama” anlamında kullanılırsa bağlaç, tek başına anlamlı bir şekilde kullanılırsa isim görevinde kullanılır.

ÖRNEK:

* Bu lekeyi yalnız bulaşık sabunu çıkarır. (edat (ilgeç) görevinde)

* Bahçedeki ağaçları yalnız suladı.(zarf (belirteç) görevinde)

* Annem öldüğünden beri babam yalnız bir insandı.(sıfat (ön ad) görevinde)

* Yalnızlık içerisinde geçen bir ömürdü benimkisi.(isim görevinde)

* Sizinle gelirim, yalnız otobüse binmem. (bağlaç görevinde)

NOT 2:“bir” sözcüğü “sadece” anlamında kullanılırsa edat (ilgeç), bir nesnenin sayısını belirtecek şekilde kullanılırsa sıfat (ön ad), bir ismin yerini tutacak şekilde kullanılırsa zamir (adıl), tek başına anlamlı bir şekilde kullanılırsa isim görevinde kullanılır.

ÖRNEK:

* Bu adamı bir dedem ikna edebilir. (edat (ilgeç) görevinde)

* Sınavdan önce bir kalem bulamadım. (sıfat (ön ad) görevinde)

* Adamın biri seni soruyormuş.(zamir (adıl) görevinde)

* Bir rakamını defterine yazamamış.(isim görevinde)

NOT 3:“tek” sözcüğü “sadece” anlamında kullanılırsa edat (ilgeç), bir nesnenin sayısını belirtecek şekilde kullanılırsa sıfat (ön ad), bir fiili etkilerse zarf (belirteç), tek başına anlamlı bir şekilde kullanılırsa isim görevinde kullanılır.

ÖRNEK:

* Bu arabayı tek babam çalıştırabilir. (edat (ilgeç) görevinde)

* Her konuda tek adam olmak istiyordu. (sıfat (ön ad) görevinde)

* Ayşe oyunda tek kalmıştı.(zarf (belirteç) görevinde)

* Kızın teki bağırıp duruyordu.(isim görevinde)

NOT 4:ancak” sözcüğü cümlede “sadece” anlamının dışında “en çok” anlamında da kullanılır. Ayrıca “ancak” sözcüğü “sadece” anlamında kullanılırsa edat, bir fiili etkilerse zarf (belirteç), “ama” anlamında kullanılırsa bağlaç görevindedir.

ÖRNEK:

* Bu ev ancak yüz bin lira eder. (en çok anlamında)

* Böyle güzel yemeği ancak annem yapar.(edat görevinde)

* Sizinle çalışırım ancak paramı ödeyeceksiniz. (bağlaç görevinde)

* Bu işin içinden ancak çıkabildiler.(zarf görevinde)

“üzere, -mek üzere” Edatı

üzere” edatı cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “amaç, maksat, koşul-şart, tarz, şekil, zaman, …” anlamları katar.

ÖRNEK:

* Röportaj yapmak üzere randevu almıştı.(amaç anlamında)

* Yaramazlık yapmamak üzere dışarıda oynayabilirsin.(şart anlamında)

* Görüştüğümüz üzere işleri idare edin.(şekilde anlamında)

* Sınav bitmek üzereymiş.(zaman anlamında)

-e doğru” edatı cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “yer, yön, zaman, yakın, yaklaşık, …” anlamları katar.

ÖRNEK:

* Ahmet Bey az önce eve doğru gitti.(yön anlamında)

* Bu ilaçları akşama doğru almalısın.(yaklaşık anlamında)

* Annem tabloyu kapıya doğru asmıştı. (yer anlamında)

* Bütün işler saat üçe doğru bitmişti.(zaman anlamında)

* İnsan ellisine doğru ölümü daha çok düşünüyor.(yakın anlamında)

NOT:-e doğru” sözcüğü “yer, yön, zaman” anlamında kullanılırsa edat (ilgeç), bir ismin özelliğini belirtecek şekilde kullanılırsa sıfat (ön ad), bir fiili etkilerse zarf (belirteç), tek başına anlamlı bir şekilde kullanılırsa isim görevinde kullanılır.

ÖRNEK:

* Çocuklar parka doğru gitti. (edat (ilgeç) görevinde)

* Senin doğruların birilerini rahatsız ediyor. (isim görevinde)

* Doğru yolu sonunda bulmuştu. (sıfat (ön ad) görevinde)

* Bu ayakkabılarla doğru yürüyemiyordu. (zarf (belirteç) görevinde)

-e karşı” edatı cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “zaman, yönelik, yaklaşık, yönelme, cevap olarak, rakip olarak …” anlamları katar.

ÖRNEK:

* Rüzgara karşı zorlukla yürünüyordu.(yönelme anlamında)

* Sabaha karşı yola çıkmıştık.(yakın anlamında)

* Müdüre karşı biraz sert konuşmuştu.(yönelik anlamında)

* Yüzünü ışığa karşı dönüp uyuyakalmıştı.(yönelme anlamında)

* Yaptığın harekete karşı çok kırıldım.(cevap olarak anlamında)

* Beşiktaş Fenerbahçe’ye karşı oynayacak.(rakip olarak anlamında)

NOT:-e karşı” sözcüğü “yer, yön, zaman” anlamında kullanılırsa edat (ilgeç), bir ismin özelliğini belirtecek şekilde kullanılırsa sıfat (ön ad), bir fiili etkilerse zarf (belirteç), tek başına anlamlı bir şekilde kullanılırsa isim görevinde kullanılır.

ÖRNEK:

* Size karşı çok mahcubum. (edat (ilgeç) görevinde)

* Karşıya geçmek için feribota binmiştik. (isim görevinde)

* Hakim karşı tarafı suçlu bulmuştu. (sıfat (ön ad) görevinde)

* Gençlik niçin büyüklerine karşı gelmektedir? (zarf (belirteç) görevinde)

-den başka” edatı cümleye, bağlandığı sözcükle birlikte “dışında, hariç, …” anlamları katar.

ÖRNEK:

* Senden başka herkes onu tebrik etti.(dışında anlamında)

* Benden başkasıyla olmanı kabullenemem.(hariç anlamında)

NOT:-den başka” sözcüğü “dışında, hariç” anlamında kullanılırsa edat (ilgeç), bir ismin özelliğini belirtecek şekilde kullanılırsa sıfat (ön ad), bir fiili etkilerse zarf (belirteç), tek başına anlamlı bir şekilde kullanılırsa isim görevinde kullanılır.

ÖRNEK:

* Ali’den başka kimse içeri giremedi. (edat (ilgeç) görevinde)

* Başkalarının davranışları beni ilgilendirmez. (isim görevinde)

* O başka hülyalara yelken açmıştır şimdi. (sıfat (ön ad) görevinde)

* O günden sonra gözüme bir başka görünüyordu. (zarf (belirteç) görevinde)

mi” edatı cümleye, “soru, zaman, pekiştirme, olumsuzluk, rica, kesinlik, şaşma, şart, alay, ihtimal, neden-sonuç …” anlamları katar. Cümle içerisinde daima ayrı yazılır. 

ÖRNEK:

* Yarın okula gidecek misin?(soru anlamında)

* Sınav bitti mi hemen eve gel.(zaman anlamında)

* Uzun mu uzun bir hayat var önünde.(pekiştirme anlamında)

* Hiç onun ipiyle kuyuya inilir mi?(olumsuzluk anlamında)

* Benimle dans eder misin?(rica anlamında)

* Yemeğimi yemez olur muyum?(kesinlik anlamında)

* Kafaya koydu bir kere, dövecek mi dövecek. (kesinlik anlamında)

* Buraya yürüyerek mi geldiniz?(şaşırma anlamında)

* İradene sahip oldun mu sigarayı bırakırsın.(şart anlamında)

* Bayramdan bayrama geliyor mu geliyor işte.(alay anlamında)

* Bu saatte misafir gelir mi gelir? (ihtimal anlamında)

* Koridorda bağırdım mı kimse dışarı çıkamaz?(neden-sonuç)

ile” edatı cümleye, “araç, gereç, birliktelik, durum, neden-sonuç, nitelik, karşılığında, ölçü …” anlamları katar. Genellikle cümle içerisinde “i” sesi düşerek “-le, -la” şeklinde sözcüğe birleşerek yazılır.

ÖRNEK:

* Adam karısını demir çubukla dövmüş. (gereç anlamında)

* Bursa’ya trenle gideceğiz. (araç anlamında)

* Onlar bulgur pilavını ekmekle yiyormuş. (birliktelik anlamında)

* Bu hasta haliyle yollara düşmüş. (durum anlamında)

* Arabanın çarpmasıyla hayatını kaybetmişti. (neden-sonuç anlamında)

* Sınav telaşıyla çukuru fark etmemişim(neden-sonuç anlamında)

* Herkes beni dikkatle dinlemeli. (nitelik anlamında)

* Güzellikle bu işi halletmeliyiz. (nitelik anlamında)

* Yüz lirayla neler alınmaz ki? (karşılığında anlamında)

* Sütü litreyle satarlar. (ölçü anlamında)

NOT:ile” edatı ile “ile” bağlacını birbirine karıştırmamak gerekir. Cümle içerisinde “ile” sözcüğünün yerine “ve” getiriliyorsa bağlaç, getirilemiyorsa edattır.

ÖRNEK:

* Ayşe’yle kimse oynamıyordu. (edat (ilgeç) görevinde)

Ayşe ve kimse oynamıyordu. 

* Emine’yle Rabia ders çalışıyordu. (bağlaç görevinde)

Emine ve Rabia ders çalışıyordu. 

Yusuf ALTINSOY / Türk Dili ve Edb. Öğrt.www.edebiyatname.com

“-den dolayı, -den ötürü” Edatı

-den dolayı, -den ötürü” edatı cümleye, “neden-sonuç

kaynağı değiştir]

Edat olarak kullanılan bazı kelimeler cümlede başka görevlerde de kullanılabilirler:

Cümledeki diğer kelimelerle birlikte sıfat veya zarf öbeği oluşturabilirler:

Başka kelimelerle birlikte özne veya yüklem görevinde de kullanılabilirler:

Diğer dillerde[değiştir

EDAT (İLGEÇ)

Tek başına bir anlamı olmayan, cümle içerisinde bulunduğu yere göre anlam ve görev kazanan sözcüklerdir.
Başlıca edatlar:

ANCAK = Sadece = Edat

Ben ancak sen sevebilirim.

ANCAK= Ama/Fakat=Bağlaç
Eve git ancak etrafı karıştırma.
            Fakat

ANCAK = Henüz = Zaman Zarfı

Babam eve ancak gelmişti.

YALNIZ = Sadece = Edat

Bu çiçeği yalnız ona ver.

YALNIZ = Ama/Fakat = Bağlaç
Çocuklar al yalnız erken getir.
                   Fakat
Sıfat olur

O, yalnız adam diye tanınır.
        Sıf.     İs.

Zarf olur

O akşam eve yalnız gitmişti.
                      Zarf       Fill

İsim olur

Yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız.

BİR, BİR TEK, TEK:
Bir
Bir tek = Sadece = EDAT
Tek
Gönlüm tek seninle mesut.

Bu kalp bir senin için çarpar.

SADECE: Daima edattır.
Annem sadece onunla anlaşamaz.

İLE: -le, -la şeklinde de karşımıza çıkabilir. İle sözcüğü eğer “ve” yerine kullanılıyorsa bağlaç; “ve” yerine kullanılamıyorsa edattır.
İzmir’e Ali de araba ile gitti. (Edat)
O yıllarda babamla anlaşamazdık. (Edat)
Annem ve babam yıllarca ekmek ve zeytini azık yapmışlar. (Bağlaç)
Bu sorular sadece senle ben çözebiliriz.

İÇİN: Daima edattır.
Senin için ben neyim?
Not: Kimi zaman-e yönelme hali eki “için” anlamı kazandırır.
İlaçları Ahmet Bey’e (Ahmet Bey için) getirmişler.

GİBİ: Daima edattır.
Ben ona senin gibi davranamam.
1. Sıfat öbeği oluşturabilir.
Ali, dev gibi bir adamdı.
2. Zarf öbeği oluşturabilir.
Sınava o da senin gibi çalıştı.
3. Çekim eki alıp isim olarak kullanılabilir.
Onun gibisini hiç görmedim.

KADAR: Daima edattır.
Ben senin kadar zeki biri görmedim.
1. Sıfat öbeği oluşturabilir.
Gözlerin gökyüzü kadar temizdi.
2. Zarf öbeği oluşturabilir.
Sınava sabaha kadar çalışmıştım.
3. Çekim eki alıp isim olarak karşımıza çıkabilir.
Onun kadarı hiç görülmemiştir.

ÜZERE: Daima edattır.
Kitabımı az sonra geri vermek üzere almıştı.

DOLAYI: Daima edattır.
Bu teklifi senden dolayı kabul ettim.

DEĞİL: Daima edattır. Olumsuzluk anlamı sağlar.
Bu benimki sevda değil.

DEK, DEĞİN: Zaman anlamlı edatlardır.
Ölene dek/değin seni bekleyeceğim.

: Daima edattır ve ayrı yazılır.
1. Soru anlamı sağlar.
Baban eve geldi mi?
2. Pekiştirme anlamı sağlar.
Onun güzel mi güzel bir işi var.
3. Koşul ve zaman anlamı sağlar.
Eve geldi mi haberim olsun.
Eve gelirse haberim olsun.

… E GÖRE: Daima edattır.
Ben hiç sana göre değilim.

… E DOĞRU: Sadece …e doğru biçiminde edattır.
Sana doğru sensiz geliyorum yâr.
Dün, sabaha doğru yola çıktı.
Yalnız başına kullanıldığında:
1.
İsim olabilir.
Doğru her yerde doğrudur.
2. Sıfat olabilir.
Doğru insanlarla dost ol.
3. Zarf olabilir.
Babam çok doğru konuştu.
… E KARŞI: Yalnızca …e karşı kullanımı edattır.
Sana karşı kendimi suçlu hissediyorum.
Sabaha karşı köye varmıştık.
Yalnız başına kullanıldığında;
1.
İsim olabilir.
Onun karşısında kendimi suçlu hissediyorum.
2. Sıfat olabilir.
Karşı mahallenin muhtarı karşı binada oturuyor.
3. Kaynaşmış, deyimleşmiş birleşik fiil olabilir.
Karşı gelmek, karşı koymak, karşı durmak, karşı çıkmak…

… DEN BAŞKA: Yalnızca … den başka kullanımı edattır.
Senden başka hiçbir şey mutlu edemez beni.
Yalnız başına kullanıldığında;
1. Belgisiz zamir oluşturabilir.
Başkaları gibi sen de kötü davranama ona.
2. Sıfat olabilir.
Bana başka insanlar gibi davranma.
3. Zarf olabilir.
O çok başka konuşmuştu.

… DEN BERİ: Yalnızca … den beri kullanımı edattır.
Sabahtan beri ders çalışıyorum.
*”Beri” yalnız başına zarf olarak kullanılabilir.
Arabayı beri çek.

ŞY/19 Temmuz 2009

Etiketler:

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır