ece temelkuran yazıları aşk / Verilmiş sözler - Ece Temelkuran

Ece Temelkuran Yazıları Aşk

ece temelkuran yazıları aşk

Ece Temelkuran Sözleri

Ece Temelkuran Sözleri, Ece Temelkuran Aşk Sözleri, Ece Temelkuran Güzel Sözleri, Ece Temelkuran Sözleri Tumblr, Ece Temelkuran Aşk Onunla İlgili Değildi, Ece Temelkuran Düğümlere Üfleyen Kadınlar Sözleri, Ece Temelkuran Sözleri Resimli

Ece Temelkuran Sözleri

Sen de yoksun, bilmiyorsun, halim kalmadı.

Birilerine zafer naraları attırırken kimilerinin “onurunu kıran” bir süreçten sağlıklı bir sonuç çıkması zor.

Birbirimize yaralarımızı göstererek tanışmak zorundayız. Niye birbirimizden saklanıyoruz? Farklılıklardan korkuyoruz.

Kendi gözümden düşersem, bir daha ayağa kalkamam.

Şansım yaver giderse ben büsbütün kaybolmak peşindeyim.

Yaşlandım herhalde ben de. Biz seninle aynı yaştaydık değil mi Sevgi?

Kimsenin yaşamı, birini sevmek ya da birinin onu sevmesi değildir.

Sende kudretimi değil, aşkımı deneyeceğim, yemin ettim. Bana en kıymet bilen kalbinle gel.

İnsanın alçalma imkanı yükselme imkanından daha mümkün ve derinmiş.

Oysa biz de istemez miydik; Bir çocuğun gülüşünden neşelenmek.

Savaşın adamları vardı ama barışın insanları.

Bilin ki büyük hayatlara niyet edenler büyük günahların kefaretini göze almalı.

Kafamın içinde çok şey var anne. Kitap okuyunca geçer sadece.

En derin yara, yaranın hikayesi duyulmadığında alınandır.

Hiçbir şey beklemediğini söyleyenler, en çok bekleyenlerdir aslında.

Birlikte yaşanan hikayeler, insanları birbirinin evi yapar.

İnsan yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki..

Bütün aşklar budur. Aşk, kadınlar yorulunca biter. Kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder.

Cebinizde bir kitap taşıyın. Çantanızda. Gürültüye bakarken, gürültü içinde yer alırken durup bazen o kitabı okuyun.

Efendim, memleketin mizahı ne kadar gelişmiş! Memleketin asabı bozuk, olan bu! Halkımız sinirden Bazı anlamlar, bazı yaşları bekliyor, sanırım.

Yarın muhtemelen sadece bir gazetede, beşinci sayfaya on santim haber olacak bu insanları, ülkeler boyunca kaçıncı görüşüm ve Ortadoğu bahtsızlığının bir örnek beyaz sandalyeleri.

Kendinizi bu kadar ciddiye almayın. Ne siz, ne prensipleriniz ve hatta hepimizden sakladığınız sırrınız bile o kadar önemli değil. Bu kadar önemli olduğunuzu sanırsanız, gün gelir intihar edersiniz.

Nasıl olur da hem bunca iyilik hem bu kadar kötülük aynı yerde olur?

Bir erkek bir kadından ne zaman uzak duracağını bilmeli.

İnsan film gibi olacak sanıyor. Hayatın, hayatımızın makaslanacak çok bölümü var.

Hayatı siz kuracaksınız. Nefesinizi üfleyeceksiniz… Hayat… Nefesinizin yettiği kadar.

Herkes kendi günahını unutur; ama kimse alacağı intikamı unutmaz.

Dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır. Çünkü seni, senin dilinde susturacak kimse yoktur.

Bir insan bu kadar mı hevesli olur yaşamaya, ortada bir hayatı bile yokken.

Ne yaparsan yap sadece bir hikaye kalıyor geriye.

Bu ülke, insanı her gece çaresizlik hissiyle uyutup sabah da sana ait olmayan bir utanç duygusuyla uyandırıyor. Gece sen bilmeden kim bilir ne rezaletler, felaketler yaşanıyor.

Dünyanın büyük bir bölümü ekmek ve temiz su bulmaya çalışırken her nasılsa biz ”kendini bulmaya” çalışanların imdat çağrısını daha çok duyuyoruz. Açlık, ölüm etten oluşan trajedi, üzerine söz söylenmeyen resimlerle temsil edilirken, kişisel trajediler cilt cilt kitaplar tutuluyor.

Büyüyünce güneşe bak anlayacaksın. Işığın izi kalır gözde; kendi kadar, kendi biçiminde.

Sen başka ol. Nazım Hikmet’in bir hapishanede yıllar yılı kumaş dokuduğunu biliyor musun misal? Direnmek öyle ilmek ilmek bir şey, dokunan şey bu direnmek dediğimiz.

Kurnazlığı zeka zannedenlerin topraklarında nezaketiniz sizi aptal gösteriyor olabilir.

Bir zamanlar gözünü Batı’ya dikmiş olan bir milletin erkek evlatları, artık öyle bir dertleri olmadığı için kadınlara bakıyorlar.

Herkes gülerken durup bir an bütün arkadaşlara bakıp “işte yaşamak bu” demiştim, yüzünü dağdan gelen suyu tutmak gibi.

Hayatlar evler gibi olabilse keşke. Kapısına kilit vurup biraz dışarı çıkabilseniz. Selam veren tanıdıklara, Kusura bakmayın ben bir süreliğine ben değilim, kendim de. Tatildeyim’ diyebilseniz.

Çok param olunca ne yapacağıma karar verdim. Sinir sistemimin yarısını aldırıyorum.

Bütün zamanını kahvede oturarak geçirebilecek olan adamların saatlere niye ihtiyacı olur?

Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce aşık olur. Ne mutluluktur öte yandaki, ne de tadıyla meraklandıran bir acı. Aşk diye buna denir: Bir insan bir insanda tekinsiz bir ev görür. İnsan yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki.

Etiketler:Ece Temelkuran Aşk Onunla İlgili DeğildiEce Temelkuran Aşk SözleriEce Temelkuran Düğümlere Üfleyen Kadınlar SözleriEce Temelkuran Güzel SözleriEce Temelkuran SözleriEce Temelkuran Sözleri ResimliEce Temelkuran Sözleri Tumblr

Ece Temelkuran Ece Temelkuran > Quotes

“renkli balıkların şımarıklığından geçip, küçük balıkların
doğuştan şaşkınlığından, yosunların yılışıklığından;
kurbağa yavrularının gayretine hayranlıkla ve su yılanlarının
kaçısına minnettarlıkla, vardım suyun kuytu sığınağına.
akıntının mahmurlaştığı yuvasına. yarı uykulu,
dalgın bu tabakada
rastladım suyun başlangıcından beri orada olan
bir balığa.

dokunmadım hiç bu balığa.

dokunulamaz balıklara. çünkü tutabilmek için bir balığı, gövdesini sıkıştırmalı.
gövdesi tutulan balıkların
çabucak kesilir soluğu.
körpe ve iyi niyetli olsa da, çırpınarak kovar balık,
kendi için açılmış her avucu.
balık, ancak bakarak bilenlerin,
görmekle yetinenlerin dostu.

durduk balıkla yan yana.

ancak yan yana durulabilir bir balıkla.
karşısına geçip telaşını durdurmaya çalışacağına...
arkasına geçip kuyruğunun dalgasında hırpalanacağına..
üstünde altında dolaşıp balığı şaşırtacağına..
sadece yan yana durulabilir bir balıkla.
böylece bakabilirsin balığın neye baktığına.

....

ben de baktım balığın baktıklarına.

durdurup zihnimin işleyişini iyice, çalıştım aklımı
saydam kılmaya. söyleyecek sözüm kalmayacaktı
az daha. biraz daha dursam böyle
kalakacaktım balıksı bir zamanda.
yumuşaktı doğrusu, akıl dönüşüyordu suya.
kendini diyemeyecek kadar duraksız bir akışta.

derken bir kaplumbağa böldü duruşumuzu.

...

balık baktı bana. sonra kaplumbağaya. şaşarak bir aklın
bu kadar etten olmasına ve bir gövdenin
zamanın bütün yaralarını taşımasına.

balık unuttu anladığını, suyla birlikte aktı.
daha biraz önce burada, bir şey anlamaktaydı.
anlamın kendi gelmeden anladığından uzaklaştı.

yeterince sudan biri olamadığımdan belki,
su için fazla dilli,
kaplumbağa beni suyun ötesine doğru çekti.
aklım yeniden ete döndü. nihayetinde ben insandım,
balık olup akamadım.
tastamam kendimden ibaret olamadım.

giderek hızlanarak ve suyun boğuk gürültüsüne kapılarak...”
― Ece Temelkuran, Kıyı Kitabı

Like

Ece Temelkuran Sözleri

Sayfa İçeriği: Ece Temelkuran Sözleri, Ece Temelkuran Sözleri Tumblr, Ece Temelkuran Sözleri Facebook, Ece Temelkuran Aşk Sözleri, Güzel Ece Temelkuran Sözleri, Ece Temelkuran Sözleri 2020

İzmir doğumlu olan Ankara Üniversitesi'nde hukuk fakültesinden mezun olmuş olan gazeteci Ece Temelkuran Sözlerini derledik. Facebook, Twitter gibi hesaplarınızdan sizler de Özlü Ece Temelkuran Sözlerini paylaşabilirsiniz.

Ece Temelkuran Sözleri

Editörün Seçimi: İnsan, her şeyi unutuyor da, en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı, aklını kaybete unutmuyor. (Ece Temelkuran)


"Kurnazlığı zeka zannedenlerin topraklarında nezaketiniz sizi aptal gösteriyor olabilir. Aldırmayalım. "


“Anlıyorum artık konuşmayanları, öylece durup cevap vermeyenleri. Vazgeçmişleri ve taşra kasabalarında hiç konuşmadan kitapların ve oyuncakların arkasında iki büklüm oturan eski solcu kırtasiyecileri..."


”Ölümü hatırlamaz insan, hayatı hatırlar.”


Başka kadınların çaresizliklerine öfkelenen kadınlar muhakkak kendi çaresizliklerine öfkeleniyordur.


‘İnsan, her şeyi unutuyor da, en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı, aklını kaybetse unutmuyor.’


Evlilik tatlı hanımefendi, porselen takımlarının desenlerine adamın yüzünden daha çok gördüğün bir münasebettir. Benim ise şükür ki , her zaman porselen takımlarından daha heyecanlı şeyler oldu hayatımda. Çin porselenlerinden daha desenli adamlar !


...Fakat sonuna kadar kırsan da zebanileri, giden bir melek geri gelir mi?


Hiçbir şey beklemediğini söyleyenler en çok bekleyenlerdir aslında.


“İnsan kaybolmak ister.
Bakma sen söylediklerine, insan kendini feda etmek ister.
Bir acıda, bir sevinçte, bir kavgada, bir hikâyede erimek ister.
Başka türlü katlanamaz aslında kendine.”


Sakın, dedi kendine, korkma.Bir hafta önceydi, anlamıştı. İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde, Korkma, desin diye.


Ölümü böyle iç cebinde sevgilinin resmi gibi taşıyan memleketler cenazeleri niye hep hazırlıksız karşılarlar? Bu iğrenç desenli, pis battaniyeler…


"...Kendi gözümden düşersem, bir daha ayağa kalkamam. "


"Bazı anlamlar, bazı yaşları bekliyor," sanırım.


"Bütün aşklar budur. Aşk, kadınlar yorulunca biter. Kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder."


Bir erkek bir kadından ne zaman uzak duracağını bilmeli.


''Herkes kendi günahını unutur; ama kimse alacağı intikamı unutmaz.''


“ İktidar, gücü zayıfladığı için şiddeti devreye koyar .”


Ne yaparsan yap sadece bir hikaye kalıyor geriye.


Hayatı siz kuracaksınız. Nefesinizi üfleyeceksiniz... Hayat... Nefesinizin yettiği kadar.


Herkes gülerken durup bir an bütün arkadaşlara bakıp “işte yaşamak bu” demiştim, yüzünü dağdan gelen suyu tutmak gibi.


Birincisi annem güzel ayakkabılarını giydi. İkincisi kelebekler kozadan çıkabilir. Ali öyle hesapladı çünkü. Yarında çıkabilir ama.. Allah’ım lütfen bugün çıksınlar !


"Çünkü bir erkek, bir kadının nefesi kadar..."


”Bir harfle öldürebilir bir insan bir insanı.”


”Tavşan boku gibi yaşamaktansa öl daha iyi!”


”Hayalinden daha eksik olma, beni utandırma. Gel.”


”Kafamın içinde çok şey var anne. Kitap okuyunca geçer sadece.”


"Çünkü burada insanlar bir yanlışlık gibi ölüveriyor. Sen bir yanlışlık olamayacak kadar güzelsin."


Dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır. Çünkü seni, senin dilinde susturacak kimse yoktur.


Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce âşık olur.


"İhtiyarı da genci de ölüme aynı mesafede"


Benim ölüm ve acı üzerine şiirlerimi kim okumak isteyebilir ki ? Ben , ne papatyaları anlatabiliyorum senin gibi, ne de devrimi , ben acıyla meşgulüm deniz . anladın mı ?


Bir şehrin açık hava çiçekçilerinin başına gece bekçilerinin dikilmesi , şehirde hala çiçek çalmayı düşünen insanların olduğunu gösterir.


Bir dua kırıntısı lütfet, benim kalbim ise senin için hep namazda..


Anlasana, biz yokuz aslında. Yani ellerimiz hiçbir zaman temiz olmadı. Yok yere topuklu ayakkabılar giymeyi öğrendik, kitaplar okuduk ve dolma sarma dersine çalıştık. Psikoloji ve sosyoloji okuduk ve bol bol sustuk.


Acı mühim değil, umut yoruyor insanı.   


Ağzımın sözcükleriyle konuşuyordum, kalbiminkiler boğularak siniyordu.


Amira, bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım.Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız.Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgarına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım.Yoksa ne kadar sevilsek tamir olmayız.


Anlayacaksınız ki hayat sizin nefesinizde. başka hiçbir yerde, hiçbir şeyde değil. hayatı siz kuracaksınız.. Nefesinizi üfleyeceksiniz.. hayat; nefesinizin yettiği kadar.


Öfke , yer yenilgiyle içimizde büyüyen cüzzamlı bir çocuk alara.


Nasıl kırıyorlar sonra bu kız çocuklarını? Nasıl kendilerine benzetiyorlar? Cinayet gibi.


Bana kalırsa, kendini de çok önemsiyorsun.Her yaşadığın zorluğu bu yüzden abartıyorsun. Sen merkezli bir dünyada elbette yalnız kalırsın.


İnsanların yüzlerindeki izlerle ilgili soru sormazsanız nezaket gösterdiğinizi değil, yüzlerini görmediğinizi düşünürler.


Eğer ölümü anlamlandıran yaşadığımız sürece yaptıklarımızsa , pek şansım yok.


Fakat sonuna kadar kırsan da zebanileri, giden bir melek geri gelir mi?”


“Anlıyorum artık konuşmayanları, öylece durup cevap vermeyenleri. Vazgeçmişleri ve taşra kasabalarında hiç konuşmadan kitapların ve oyuncakların arkasında iki büklüm oturan eski solcu kırtasiyecileri…”


“Anne opportunist ne demek?”
“Nerden duydun sen onu?”
“Ne demek o?”
“Hmmm!… sırf kendini düşünen, kendi çıkarını düşünen demek. Şöyle diyelim. .. Diyelim ki sizin yan sınıftaki öğretmen çocukları dovüyormuş ya, sen eğer ‘Oh bize vurmuyor’ dersen oportunist olursun. ”


“…Genç öfkelerin, heyecanların ve soruların yerinden kıpırdatamadığı durgunluğunu o insanların, kadınların en çok, adamların da elbette. Küsmeyi anlıyorum, bak bu pek fena. Barışmış gibi yapmak ne çekilmez bir angarya. Heves, denizler altında yirmi bin fersah şimdi. Kim dalacak, kim çıkaracak. Vurgun meselesi de var sonra. Umut, ah o ne dırdırcı kelime. Anlıyorum artık..”


Hayatlar evler gibi olabilse keşke. Kapısına kilit vurup biraz dışarı çıkabil seniz. Selam veren tanıdıklara, ‘kusura bakmayın ben bir süreliğine ben değilim, kendim de. Tatildeyim’ diyebil seniz.


Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce aşık olur.. insan, yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki.


Hayatlar evler gibi olabilse keşke! Kapısına kilit vurup biraz dışarı çıkabilsek, selam veren tanıdıklara ‘Kusura bakmayın ben bir süreliğine ben değilim, kendimde tatildeyim’ diyebilsek.


Çünkü bir erkek, bir kadının nefesi kadar…


İnsan nasıl sevmeli ülkesini? Düğünlerde sıkılan kurşunlarla çocuklar öldüğünde mesela…


Kimsenin yaşamı, birini sevmek ya da birinin onu sevmesi değildir.


Hadi uyuyalım artık. Hadi! Herkes uyusun. Sessiz olsun her şey. Ben çok yoruldum çünkü.


"Kafamın içinde çok şey var anne. Kitap okuyunca geçer sadece.”


Birlikte yaşanan hikayeler, insanları birbirinin evi yapar.


"Boş vere boş vere ne hale geldik!"


Yapabileceğin bir tek şey kalıyor geriye.Refleks olarak üç kere öp ve kaldır “yukarı !”


Bir insan bu kadar mı hevesli olur yaşamaya, ortada bir hayatı bile yokken...


Gidiyorum, iç’in artık yolculuktur.


İyi hafta sonları olsun ... Günaydın.


“İnsan yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki...”


SERÇE TELAŞLI DEĞİLSE, ÖLMÜŞTÜR ...


İnsan, herşeyi unutuyor da en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı, aklını kaybetse unutmuyor..


"Peşinden koşmakla olmaz, sabırla çağırır gül bülbülü, böyle öğrendik..."


"Acı mühim değil, umut yoruyor insanı..."


"İnsan hayatta kendini bir kere bütünüyle görür. Ömrün gerisi ya o sahneye yeniden kavuşmak için geçer ya da ondan kaçmakla."


“Bu ülke böyle be Ali! Özür dileyerek bile utandırır insanı. Seni utandıranlar hiç utanmaz ama…”


"Dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır. Çünkü seni, senin dilinde susturacak kimse yoktur."


"Ölümü böyle iç cebinde sevgilinin resmi gibi taşıyan memleketler cenazeleri niye hep hazırlıksız karşılarlar? Bu iğrenç desenli, pis battaniyeler..."


”Bir dua kırıntısı lütfet, benim kalbim ise senin için hep namazda…”


”İnsan çok yalnız kalınca, kederli şeyleri bir tek ben düşünüyorum sanır.”


”Ağzımın sözcükleriyle konuşuyordum, kalbiminkiler boğularak siniyordu.”


”Sen benim sözlerimi alırsın kucağına , ben seninkilere başımı yaslarım.”


”Aşk, kadınlar yorulunca biter. Kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terk eder.”


Dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır. Çünkü seni, senin dilinde susturacak kimse yoktur.


Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce âşık olur.


"Bak Ali, kuğuyu küvete koyduk. Darbe oldu ama biz kuğu yüzdürüyoruz Aliciğim. Böyle bir saçmalık içindeyiz çocuğum!"


Benim, Ali ile ikimize koka kola getirmem lazım. Annem içine su koymasın ama. Biz artık büyüdük çünkü. Bir de "direniyoruz" biz artık.


Kızlar yetiştiriyorum yabancı. Erguvan ağaçları gibi. Erguvanların kıymetini bilmeyen ve mineleri görmeyen erkeklerden uzak durmaları için uyarıyorum onları. Onlara şarkı söylemeyi, şiir yazmayı, çiçeklerden yemek yapmayı ve kılıç sallarken tanrılar gibi zarif olabilmeyi öğretiyorum. Alt etmekten keyif almayı, karacalar gibi koşmayı, yunuslar gibi yüzmeyi ve Fenikeli kadınlar gibi dans etmeyi öğretiyorum. Büyüleri öğretiyorum onlara. Kız kardeşleriyle yaptıkları büyülere güvenmeyi. Erkeklerden korkmuyorlar yabancı, kendilerinden korkuyorlar.


Ruhları sünnet edilmiş kadınlar.Sonsuza kadar sabırlı kadınlar. Artık konuşmadıkları için onları anlayamıyoruz.Gerçekten varlar mı o bile kesin değil.En azından sokakta yüz yüze gelmiyoruz onlarla. Ama sanılmasın ki onlar yok oluyorlar. Onlar, sessizce ve yeni baştan, yeni sabırlarla üretiliyorlar.


Oysa hepimiz, casus gibi yaşarız,Saklanarak ve paylaşılamayanın yüküyle.Birbirimize dokunmalarımız korkak kelebeklerdir, dokununca renkleri yıkılan .Çünkü küskün çocuklar inanamazlar.Ki inanamamak,küsmüş bir çocuğun en büyük kan kaybıdır.


Anlasana biz yokuz aslında.Yani ellerimiz hiçbir zaman temiz olamadı. Yok yere topuklu ayakkabılar giymeyi öğrendik, kitaplar okuduk ve dolma sarma dersine çalıştık.Psikoloji ve Sosyoloji okuduk ve bol bol sustuk.


Hayatlar evler gibi olsa keşke. Kapısına kilidi vurup biraz dışarı çıkabilseniz.


Göl yosunları gibi uyuyakalmak da olabilir hayatın sırrı kim bilir…


Artık başka bir dünya için ölmüyordu insanlar, SADECE ÖLMEMEK İÇİN ÖLÜYORDU.


Başka kadının çaresizliklerine öfkelenen kadınlar muhakkak kendi çaresizlklerine öfkeleniyordur


Belki kafam patlayacak bir gün. Çünkü hiçbir şeyi unutmuyorum ben...


Daha az sevdikçe daha çok seviyormuş gibi yapmamak nasıl becerilir?


Var olmak o kadar heyecan verici gelmiyor bana. Buna karşılık, yok olmanın da anlamlı bir yanını göremiyorum.


Biz çağın en iyi susan çocuklarıydık, yosun gibi yani. usluyduk.Önümüzde hep bir duvarla koşuyorduk


Işığın bir sesi olmalı. Yoksa sivrisinekleri karanlıkta daha iyi duyuyor olamazdık. Işığın bir kütlesi olmalı. Yoksa karanlıkta daha geniş sevişiliyor olmazdı.


Süperman bile bunalımda anasını satayım. Batman başlattı bu depresyon modasını. Sonra Örümcek Adam’a bile hafakanlar bastı. Dünya kötüye gidiyor azizim! Süper kahramanlar bile terapi divanında. Kafalar bulanık.


Kendinizi bu kadar ciddiye almayın. Ne siz, ne prensipleriniz ve hatta hepimizden sakladığınız sırrınız bile o kadar önemli değil. Bu kadar önemli olduğunuzu sanırsanız, gün gelir intihar edersiniz.


İnsan hiç tatmamışsa, keder için de dua eder. Kendinden bile gizler ama her insan bir kere mahvolmak ister…


Kaç kez ölmeyi düşleyebilir insan anne, ölmeden?


Süryani bir yalnızlık oluyorsun önce, sonra ermeni bir güzellik ve kürdî bir ayrılık.


Sen de Yorum Yap veya Sözünü Yaz

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır