eczanede neşter satılır mı / Haberler | İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden Gürçeşme’de 30 yıllık soruna neşter

Eczanede Neşter Satılır Mı

eczanede neşter satılır mı

Sayfası

Sayın katılımcı;

Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, seçim beyannamesinde “İzmir şehrinin refahın geliştiği ve bu refahın il genelinde adil bir şekilde paylaşıldığı bir dünya şehri olmasını” vaat etmiştir. Başkan Tunç Soyer’in halkın çok büyük bir kısmı tarafından teveccüh gören bu vizyonuna doğru ilerlemek için yedi stratejik amaç ve hedefler belirlenmiştir.
Her bir stratejik amacın altında yer alan maddeler, Birleşmiş Milletlerin on yedi sürdürülebilir gelişme hedefleriyle uyumlu olacak şekilde tasarlanmaktadır. Böylelikle İzmir’in bir yandan kendi yerel önceliklerini yerine getirirken, diğer yandan dünya normlarında hareket etmesi sağlanacaktır.
Sürecin en önemli unsurlarından biri olan katılımcılık konusunda ise sizlerden gelecek olan proje önerilerine büyük önem vermekteyiz. Proje; yerel yönetim hizmetlerinde değişim yaratmayı hedefleyen, birbiriyle ilişkili amaç ve hedefleri olan, halk yararına sonuçların elde edildiği, bilimsel, özgün, estetik ve uygulanabilir bir çalışma olarak tanımlanabilir. Sizden, bu tanıma uyan projelerinizi bizimle paylaşmanızı ve planlama sürecine katkı koymanızı istiyoruz.
Proje haricindeki dilek şikâyet ya da önerilerinizi ise Hemşehri İletişim Merkezi kanalıyla bize daha hızlı bir şekilde ulaştırabilirsiniz.
Proje öneri ekranımız tarihine kadar açık kalacaktır.

Proje Öneri Sayfası

Beybi Bistüri Ucu

Teslimat

Tüm Türkiye'ye saat 'e kadar vermiş olduğunuz siparişlerde ürün stoklarda mevcut ise, aynı gün anlaşmalı kargo firmasına teslim ediyoruz.

İzmir merkez ilçelere (Balçova, Bayraklı, Bornova, Buca, Çiğli, Gaziemir, Güzelbahçe, Karabağlar, Karşıyaka, Konak, Narlıdere) saat 'ye kadar vermiş olduğunuz siparişlerde, ertesi gün kendi araçlarımız ve personelimizle teslim ediyoruz.

İade

Satın almış olduğunuz ürünü 14 gün içerisinde iade edebilirsiniz. 

Eğer üyeliğiniz var ise iade kaydı oluşturup işlemleri tamamlamalısınız. Üyeliğiniz yoksa müşteri temsilcisinden yardım alabilirsiniz.

İadeler mutlak surette orijinal kutu veya ambalajı ile birlikte yapılmalıdır. Tekrar satılabilirlik özelliğini kaybetmiş, başka bir müşteri tarafından satın alınamayacak durumda olan ürünlerin iadesi kabul edilmemektedir.

İade etmek istediğiniz ürünün faturası kurumsal ise, geri iade ederken kurumun düzenlemiş olduğu iade faturası ile birlikte göndermeniz gerekmektedir. İade faturası, kargo ücreti dahil edilmeden ( ürün birim fiyatı + KDV şeklinde ) kesilmelidir.


İlaççılar IMFyi Bile Devreye Soktu

Pahalı alıma karşı eşdeğer ilaç uygulaması başlattık. Önlemek için Pfizer, ABD Büyükelçisi devreye girdi, Derviş aradı. Firmalar sabote etti ama ihale açabildik. Devlete dolara satılan stent dolara düştü, 20 dolara ithal edildiği anlaşıldı.

Devletin içinde soygunlar yapıldığını, yolsuzluklar olduğunu hep biliriz. Yıllardan beri bunu konuşuruz. Ama şimdi bu soygun çarklarının işleyişi ve devletin neredeyse her düzeyinin kirlenişi somut kanıtlarla ortaya çıkıyor.

Devletteki bu büyük yağmalamanın en önemli ayaklarından birinin de, sosyal güvenlik sistemindeki ilaç ve malzeme alımları olduğu anlaşılıyor. Düşünün ki, 20 dolara ithal edilen bir mal devlete yıllarca 2 bin dolara satılıyor.

Önceki hükümette üç buçuk yıl Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yapan Yaşar Okuyan, kendi dönemindeki büyük ilaç yolsuzluklarını, bunların devletteki ilişkilerini, devletin bütün alımlarında hırsızlık, suiistimal, istismar bulunduğunu tek tek olaylar ve örneklerle anlattı.

Okuyan'ın anlattıklarını okuduğunuzda, devletin içindeki yolsuzluk çarkının nasıl döndüğünü, niye yıllardan beri buna kimsenin engel olamadığını göreceksiniz.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında bir bakan "Devlette her şey A'dan Z'ye bozuk" demişti. Şimdi eski bir bakan aynı şeyi söylüyor. "Devletin bütün alımlarında A'dan Z'ye yolsuzluk var" diyor. 80 yıllık bir cumhuriyet için üzücü bir sonuç.

Büyük bir ilaç skandalıpatladı. Firmalarının ilaçları devlete pahalıyasattığı anlaşıldı.Siz, sosyal güvenlik bakanıyken de tıbbi malzeme alımlarında böyle olaylarla karşılaşmıştınız. Bunu önlemek için operasyonlar yapmıştınız. Ne oldu o operasyonların sonucu?

Pek bir şey yok. 'Neşter' operasyonlarının davaları şu anda öyle duruyor. Ortopedi malzemeleriyle ilgili soruşturmanın ne aşamada olduğunu bilmiyorum, ama kalp damarlarında kullanılan 'stent'lerle ilgili 'Neşter-1' operasyonun birinci bölümünün davası DGM'de başlamıştı.

Şimdi Ağır Ceza'ya devredildi. DGM'deki ilk duruşmada ise tüm sanıklar tahliye oldu. Sorgulamaları bir cuma günü başladı ve cumartesi günü sabaha karşı saat üçte bitti. Sanıkların tahliyesine karar verildi.

Tahliye için adliye ve para yatırma bürosu gece açıldı. Gece yarısı bin dolar bulundu, vezneye yatırıldı. Çok ilginç değil mi? DGM tarihinde böyle bir sorgulama hiç görülmedi.

'Neşter-2'nin sonucu ne oldu?

'Neşter-1'deki sanıkların avukatları ve bazı yakınları mahkeme kararıyla dinleniyordu. Bu telefon dinlemeleri sırasında Yargıtay'daki sekiz hâkimle ilgili iddialar gündeme geldi. Çünkü bu dinlemelerde, başka konularda davaların da takip edildiği görüldü. Ve, 19 sanıklı 'Neşter-2' davası ortaya çıktı. Mahkemesi henüz başlamadı, ama orada da çok ilginç bir hukuk tablosu var.

'Neşter-2'de rüşvetle suçlanan yargıçlarla ilgili iddiaları, Yargıtay işleme koymadı. Yargıçların telefonunun mahkeme kararıyla dinlenmediğini söyleyerek, delilleri yasal kabul etmedi. Öyle değil mi?

Evet. Bu davada şimdi rüşvet organizasyonunu yapan, rüşvet verdiği ileri sürülen sanıklar var. Ama ortada bu rüşveti aldığı iddia edilecek kimse yok. Çok enteresan değil mi?

Siz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptınız. Devlet hangi mekanizmayla soyuluyordu?

SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı, üniversite ve sağlık bakanlığı hastaneleri, gazlı bezden stente kadar her türlü sarf malzemesini 10 yıldır çok fahiş fiyatlara ihalesiz satın alıyordu. Oysa yasaya göre, devlet ihalesiz mal satın alamaz. İhalelere fesat karıştırılır o ayrı ama

Kamuya beş tane bardağı bile ancak ihaleyle alabilirsiniz. Ama biliyor musunuz ki, 10 yıldır ihalesiz bir şekilde aşırı fiyattan alınan bütün bu hastane malzemelerine devletin fazladan yaptığı ödeme tam '5 milyar' doları bulmuş.

Nasıl olmuş bu?

Kalp damarlarında kullanılan 'stent' örneğini vereyim. Kamu, stentin tanesini yıllardan beri 2 bin dolara satın alıyor. Biz buna karşı çıktık, ihale açılmasını istedik. İhaleye çıktık ama firmalar her seferinde ihaleleri sabote etti.

Bir inceleme yaptırınca gördük ki, işin boyutları çok daha büyük. İşte o zaman DGM'ye başvurduk. 'Neşter-1' operasyonu başladı. Sonunda stent alımlarında ihale yapabildik ve bir stentin fiyatı önce dolara, sonra da dolara düştü. Ve, devlete 2 bin dolara satılan stentin, ülkeye 20 dolara ithal edildiği tespit edildi.

Rakamlara lütfen dikkat buyurun! Sadece stent örneğini verdim. Hastanelere 50 bin çeşit sarf malzemesi alınıyor. Eğer bu ihalesiz alımlar sürseydi, her yıl kamunun bu malzemelere fazladan yapacağı ödeme yılda 1 milyar dolar olacaktı.

Bu, çok büyük bir para. Bir milyar doları nereden buldunuz?

Gene stent örneğini vereyim. 'de kamunun hastanelerinde toplam 2 bin stent kullanılıyor. 'da 4 bin, 'de 8 bin, 'de 16 bin 'de 32 bin oluyor bu rakam. Sadece stent alımı her yıl hep iki misli artıyor. Operasyondan sonra 'te hastanelerde stent kullanımı 3 bin adede düştü. Türk halkının kalple ilgili problemi nedense birdenbire azaldı.

İlaç ve malzeme alımlarında operasyonlar yapmak istediğinizde baskılarla karşılaştınız mı?

Tabii. Aleyhime yayınlar yapıldı. Neşter-1 sanıkları milyon dolara televizyon kanalı satın alıyordu ki, o sırada yakalandılar. Benim dönemimde de ilaçta bugünkü gibi fahiş fiyatlar vardı. Biz bunu önlemek için 'eşdeğer ilaç' uygulamasına geçtik. Etkin maddesi aynı olan, tedavide aynı sonucu veren ilaçlar vardır. Biz fiyatı düşük olan ilacı aldık.

Sadece eşdeğer fiyat uygulamasıyla SSK'nın yılında ilaca ödediği rakam trilyon, Bağ-Kur'unki de trilyon lira azaldı. Nüfusu az ama ilaç sarfiyatı çok olan Emekli Sandığı'nı ise bu uygulamaya geçirtemedik. Bu sırada Pfizer ilaç şirketi Dışişleri Bakanlığımız kanalıyla randevu aldı ve 11 kişilik heyetle Amerika'dan beni ziyarete geldi.

Pfizer sizden ne istedi?

'Eşdeğer fiyat uygulaması bizim şirketimizin çıkarıyla çelişiyor. Bize zarar veriyor. Bu uygulama anayasanıza da aykırı. Vazgeçmezseniz, Türkiye'ye 80 milyon dolarlık yatırımdan vazgeçeceğiz' dediler. Bunun üzerine odadan çıktım ve görüşme üç dakika sürdü. Ertesi gün Mesut Yılmaz ve bazı bakanlar 'Bu bize sıkıntı verir' diye beni aradı.

Nisanı'nda oluyor bu. Türkiye ekonomik krizde. IMF ile anlaşma yapılmak üzere.

Sonra beni Amerikan Büyükelçisi Pearson ziyaret etti. İlaç ve malzeme alımlarındaki sıkıntıdan söz etti. Bunun için IMF bile devreye sokuldu. Türk yetkililerle masaya oturduğunda, IMF ilacı gündeme getirdi ve 'Bu konu sıkıntı yaratıyor' beyanında bulundu. Aynı IMF, ihaleyle malzeme alımlarının da sıkıntılı bir durum yarattığını bildirdi. Ayrıca beni Pfizer'cıların ziyaretinden sonra Kemal Derviş de aradı.

Kemal Derviş size ne dedi?

'Çok üzülmüşler' dedi. Tesadüf, bir hafta önce Derviş bana, 'Artık emekli maaşlarını ödeyecek halimiz yok. Başınızın çaresine bakın' diye yazı göndermişti. 'Bana bir taraftan tasarruf yapın, para yok, diyorsunuz. Diğer taraftan da ilaca yılda fazladan 1 katrilyon ödeme yapın diyorsunuz. Bana bunu resmi yazıyla bildirin, konuyu değerlendireyim' dedim.

Bugüne gelirsek, eşdeğer fiyat uygulaması artık pek işlemiyor. Firmalar bazı bürokratları ve doktorları tesir altına alıp bunu da çeşitli yöntemlerle delmişler. Oysa Türkiye'de ilacın yüzde 94'ünü kamu satın alıyor.

Soygun çarkı nereden başlıyor?

Bazı firmalar, bazı bürokratlar, bazı doktorlar, bazen de siyasiler ve gazeteciler hepsi bu çarkın içinde. Bazı gazetecilere para veriliyor, çocuğunun bursu ödeniyor veya tatile gönderiliyor.

Üç buçuk yıl bakanlık yapan biri olarak söylüyorum. Devletin yatırımlarında ve alımlarında bana bir tek kamu idaresi gösteremezsiniz ki, orada usulsüzlük, fahiş ödeme, israf ve istismar olmasın. Bütün kamu alımlarında hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet veya suiistimal var. İşin içinde de mutlaka bazı bürokratlar var.

İlaç ve malzeme alımında doktorların da bir kısmı devrede. Mesela, fazladan stent kullanması için bazı doktorlara firmalar stent başına dolar verdi. Hem pahalı malzeme kullanmaları, hem de ithal ve en pahalı ilacı yazmaları için doktorlara, firmalar yılda milyon dolarlık promosyon dağıtıyor. Bilgisayar veriyor, muayenehanesini döşüyor, araba alıyor, ailesiyle birlikte bedava yurtiçi ve yurtdışı gezilere gönderiyor.

İlaçta ve malzemede yıllardır süregelen soygunu siz bildiğinize göre, bunu, Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın ve Maliye Bakanlığı'nın bürokratları da biliyordu değil mi?

Tabii yani. En azından ihalesiz ilaç ve malzeme alındığını biliyorlardı. Bu Bu soygun 10 yıl sürmüş ve hiç gündeme gelmemiş. SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı yöneticilerinden, üniversite ve sağlık bakanlığı dahil hastanelerin başhekimlerinden, tıp fakültesi dekanlarından, hiçbirinden 'İhalesiz mal alınır mı ' diye bir itiraz gelmemiş.

Başbakanlık Denetleme Kurulu her yıl SSK Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'nı denetliyor ama kamuya ihalesiz mal alımını tespit etmiyor. SSK ve Bağ-Kur'un müfettişleri de bu konuda bir tek soruşturma açmıyor. Meclis KİT komisyonları da ses çıkarmıyor. Şimdi, bir ilacı SSK'ya üç katı fiyata sattığı için Roche'la ilgili haberler çıkıyor. Oysa, sosyal güvenlik sistemi içinde bu kazıklanmalar, yolsuzluklar o kadar olağan ki.

Nasıl oldu da yıllardan beri bu soygun durdurulamadı peki?

Bu işlerin üzerine gitmek, baskılara direnmek kolay değil. İlaç ve malzeme alımlarındaki fahiş fiyattan, suiistimalden ve israftan ötürü devlet, her yıl 2 milyar dolar fazladan ödeme yapıyor. Bu, az para değil. Bu ülkede milyon liraya adam vuruyorlar Neşe hanım. Bakın, ben bir SSK hastanesinin başhekimini görevden aldım, araya cumhurbaşkanları, başbakan ve başbakan yardımcıları, milletvekilleri girdi. Denktaş bile aradı. Başbakan iki, bir partinin genel başkanı dört kez söyledi.

Bu soygunu yabancı ilaç firmaları mı düzenliyor?

Hayır, onların Türkiye'deki distribütörleri ve temsilcileri düzenliyor.

Devlet önlemek için ne yapmalı?

Derhal e-devlete geçmeli. Aziz Nesin SSK'dan 30 kitap çıkarırdı. SSK'nın genel müdürüne soruyorum, bizim kaç tane hastanemiz var? diyor. 10 gün sonra bir başka toplantıda soruyorum. diyor. Bana yaz getir, diyorum. Yazıp getiriyor, Bir ay sonra bir daha soruyorum. diyor. Gülmeyin.

Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin Sosyal Güvenlik Bakanı olarak SSK hastanelerinin sayısını bilemedim. Tek tek valilere saydırdım da bizim açtığımız 30 hastaneyle birlikte sayısı çıktı.

Derhal otomasyona, şeffaf devlete geçilmeli. Elinizde neyin olduğunu bilmiyorsanız, neyi önleyeceksiniz? Devletin her yeri A'dan Z'ye dökülüyor.

Türkiye'de üç ayrı sistem var. SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur. Bu, denetimi zorlaştırmıyor mu?

Zorlaştırıyor. AKP Hükümeti'nin acil eylem planında üçü tek bir sistem olacaktı. İki yıldır olamadı. Menfaat gruplarının içindeki bazı bürokrasi tek sistemi kurdurmuyor. Bu kurumlarin otomasyona geçmesi de engelleniyor.

Sosyal güvenlik sistemi Türkiye'nin en büyük karadeliği. Bu yıl devlet 12 milyar dolar ödeyecek sosyal güvenlik sisteminin açığını kapatmak için. Bu para, sadece sahtekârlıklarla mı şişiyor böyle?

Bütçede öngörülen açık 17 katrilyon ama yıl sonunda bu 19 katrilyonu bulacak. Yani devlet, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı'na 14 milyar dolar ilave para verecek. Bu açığın yüzde 40'ı hırsızlıktır, suiistimaldir. Açığın geri kalan kısmı da, popülist politikalarla dejenere edilen sosyal güvenlik sistemidir.

Sosyal sigortalar sistemindeki çöküntü nasıl başladı?

İlk emeklilik yasası 'de çıkarıldı. Ortalama ömür kadında , erkekte de 37 yaş iken, emeklilik yaşı dünya ölçülerinde 60'tı. Ama yasa, seçim dönemlerinde hep değişti. Sadece emeklilik yaşı 38'e düşürülmedi, geriye doğru borçlanma yasalarıyla da sisteme darbe vuruldu. Mesela 'de kurulan Bağ-Kur için 'de geriye doğru emeklilik yasası çıkarıldı.

Bağ-Kur Genel Müdürlüğü'ne dilekçe yazıyorsunuz. Birinci satıra, 'Benim Bağ-Kur'a kaydımı' yapın diyorsunuz. İkinci satıra 'Bağ-Kur'dan beni emekli edin' diyorsunuz. Üçüncü satıra da 'Prim borcumu bağladığınız emekli maaşımdan kesin, diyorsunuz. Saygılarımla deyip dilekçeyi veriyorsunuz. Bu yolla bin kişi bir lira prim ödemeden emekli oldu.

'da SSK'da geriye doğru borçlandırma yasası çıkarıldı. Çocuk doğuyor ve doğduğu gün 'inga' derken işe başlıyor. Böyle kabiliyetli çocuklar doğuran bir milletiz biz. Bu yolla binlerce kişi 20 yaşında emekli oldu.

Bir de sahte emekliler olduğunu biliyoruz. Bunlar nasıl önlenir?

Hak etmediği halde emekli maaşı alanlar var. Benim döneminde bunların sayısı SSK ve Bağ-Kur'da bin kadardı. Otomasyona geçilmediği için tespiti çok güç oluyor. Düşünün, ben bakanken Bağ-Kur'lu mükellef sayısını öğrenemedim. Şu anki bakan da bilmiyordur. Yalnız, Türkiye'de 10 milyon civarında emekli olduğunu biliyoruz biz.

Sosyal sigortalardaki soygunların, popülist uygulamaların son 10 yılda Türkiye'ye maliyeti nedir?

Benim dönemimde bakanlığın hazırladığı rapora göre, yılları arasında bu suiistimale ve popülizme açık sistemin Türkiye'ye bileşik faiz hesabıyla maliyeti milyar dolardır. Bu rakam, şu anki iç ve dış borcumuzun tamamına eşit. Hazine, zaten bu açıkları kapatmak için yüksek faizle içte ve dışta borçlanıyor. Anlatırken hırslanıyorum. Ülke böyle soyuluyor.

Mehmet Altan, Maliye Bakanlığı ile Eczacılar Birliği arasında yapılan bir anlaşmayı yazdı. Sahte reçeteleri önlemek için ortak sistem kurmuşlar. Sonra aniden Maliye Bakanlığı bu işbirliğini durdurmuş. Bu konuda bilginiz var mı?

Var. Bunu biz SSK'da yapıyorduk, bize de mani oldular. Bir gün Bağ-Kur'a gittim. Bir odada tavana kadar fatura var, üç eczacı oturmuş kontrol ediyor. Kontrol edilmişlerden bir tane çektim. Kanamayı durduran bir ilaçla ilgili tam 52 milyar liralık bir reçeteydi. Hemen incelesin diye müfettişi çağırdım.

Doktor, 'Reçetedeki imza benim değil' diyor. Hasta, 'Ben bu ilacı almadım' diyor. Peki müfettiş, bu sahte reçeteyi savcılığa vermesi gerekirken ne diyor? Onun yazdığı rapora bakın. 'Her ne kadar imza doktora ait değilse de, Bağ-Kur'lu şahıs bu ilacı almadığını söylemişse de, eczane bu ilacı verdiğini söylediği için, bu paranın eczaneye ödenmesi gerekir ve bilahare' diyor.

Bu kez müfettiş hakkında soruşturma açtırdım. Müfettiş sadece kınandı.

Eğer sosyal sigortalarda bu büyük açık olmasaydı, yıllardan beri buraya büyük paralar aktarmak zorunda kalınmasaydı Türkiye'nin ekonomisi bugün nasıl olurdu?

Türkiye'nin iç ve dış borcunun yüzde 80'i olmazdı. Paralar bütçe açıklarına değil, yatırıma giderdi. İşsizlik olmazdı. Türkiye, ekonomisi gelişmiş, düzgün bir ülke olurdu. Kısacası sosyal güvenlik açıkları olmasa, biz bugün IMF'ye muhtaç olmazdık! (BB)


Neşe Düzel


hacamat olayına giriyorum, neşter bulmam lazım.

  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
    Konu Sahibi
    bildiğimiz bardak &#;ekmenin hası. sadece İslam dininde değil, t&#;m k&#;lt&#;rlerde yeri var. dini boyuta girmesin. cupping therapy diye biliniyormuş yurt dışında. aşağıdakini aldım. ancak kanlısını yapacam, bunun i&#;in neşter lazım. neşter eczanelerde satılır mı? yoksa nerde bulabiliriz, yer Bursa.
    nasıl yapıldığına dair &#;rnek bir video koyuyorum. t&#;rl&#; sitelerde neredeyse t&#;m yorumları okudum ve yaptırıpta memnun olmayan yok.



     hacamat olayına giriyorum, neşter bulmam lazım.







  • Yarbay
    Mesaj
  • Çavuş
    83 Mesaj
  • Çavuş
    78 Mesaj
  • Yarbay
    Mesaj
  • Yüzbaşı
    Mesaj
  • Bunu bizde yapıyoruz ama neşterle &#;izme olayı yok. Acaba ne gibi bir etkisi vardır?
  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
  • Binbaşı
    Mesaj
  • Yüzbaşı
    Mesaj
  • Teğmen
    Mesaj
  • Çavuş
    83 Mesaj
    quote:

    Orijinalden alıntı: Engin-

    Beyler anlayamadım ben bu işi.

    O zımbırtıyı adamın sırtına koyup &#;ektirince nasıl o kadar kıpkırmızı oluyor o deri ?

    Daha kesmeden.

    kan toplanıyor o b&#;lgeye
  • Yüzbaşı
    Mesaj
  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
  • Yüzbaşı
    Mesaj
  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
  • Süresiz olarak uzaklaştırıldı.
    Konu Sahibi
    ok biraz anlatayım;

    beyler olay bakkaldan malzeme alıp yapılacak bir şey değil. aldığım &#;r&#;n&#; normal kansız &#;ekme i&#;in elbette herkes yapabilir. ancak kanlı olan biraz farklı. islami us&#;llere g&#;re yapılması iyi olur. g&#;nleri var hicri takvime g&#;re. ilk 14 g&#;n yapılmıyor mesela. ayın durumuna g&#;re bi şeysi var. T&#;rkiye de sekt&#;r oluşturmaya &#;alışıyolar ancak hepsi parag&#;z diyebilirim. oysa ki yurtdışı i&#;in youtube da eğitim videoları var. yani meraklı iseniz ve bilgiyi s&#;zebilecek biriyseniz yapılabilir. aslında kolay da. ilk &#;nce kupalarla bardak &#;eker gibi yarım saaat &#;ekiyorsunuz. orası uyuşuyor. ufak kılcal &#;izikler atıp tekrar vakumu takıyorsunuz. &#;ıkan kanlar pekmez gibi, peltek resmen.

    t&#;rl&#; hastalıklara g&#;re, yapılan t&#;rl&#; yerleri var. yalnızca s&#;nnet diye de yapılabilir. hastalık i&#;in g&#;ne dikkat edilse yeter, illa ilk 2 hafta beklenmesi gerekmez. &#;ncesinde bir şey yenilmeyecek, sonrasında 2 g&#;n hayvansal gıda alınmayacak gibi gereklilikleri var. &#;zet ge&#;tim ha. yalnızca bu bunlar değil dahası da var. ciddiyetle ele alınması ve gereklilikleri yerine getirilmesi gerek. ben yapacam bunu, tabi kendi evimde ve belki &#;evreme yaparım. insanlık tarihi kadar eski olay. şimdi yok kursu, ehli yazılmış etrafta. dediğim gibi, cevizin kabuğuyla uğraşanlar değil, i&#;ini merak edenler becerir. &#;iziklere dikkat ve yapıldığı b&#;lge ile gereklilikler &#;nemli.

    &#;rnek link, isteyen okusun.
    monash.pw




  • yeni mesaja gitYeni mesaj

Benzer içerikler

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır