egil egil sokayim iki tutam az mıdır / Türk Edebiyatının En Garip Şiiri: İlk Dizesi İdam, İkinci Dizesi Ödül Sebebi! - Olaybende

Egil Egil Sokayim Iki Tutam Az Mıdır

egil egil sokayim iki tutam az mıdır

Sünbülzade Vehbi’nin bir garip şiiri

Bu şiir Divan Edebiyatında Rücu sanatına iyi bir örnektir. Rücu, ilk dizede söylenilen şeyin, ikinci dizesinde ondan vazgeçmek demektir!

Şiirin hikayesi ise şöyle: Bir gün padişah Vehbi Efendi’yi yanına çağırır ve: “Bana öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin” der.

Sünbülzade ise bu şiiri yazar:
Not: Bilinmeyen kelimeler için, sözlük en alttadır!

Azm-ü hamam edelim,sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu,rahat etsin cism-ü can..

Lal-ı şarab içirem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü,hatem-i zer drahşan..

Eğil eğil sokayım,iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kahkülüne nevcivan..

Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan..

Salınarak giderken arkandan ben sokam,
Ard eteğin beline,olmasın çamur aman..

Kulaklarından tutam,dibine kadar sokam,
Sahtiyandan çizmeyi,olasın yola revan..

Öyle bir sokayım ki,kalmasın dışarda hiç,
Düşmanın bağrına,hançerimi nagehan..

Eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
Yeterki sen kulundan lokum iste her zaman..

Herkeze vermektesin,birde bana versene
Avuç avuç altını,olsun kulun şaduman..

Sen her zaman gelesin,ben Vehbi’ye veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümüsselam..

1- Bezm : Topluluk, toplantı.
2- Cism-i can : Cisim olan can.
3- Lal-ı şarap : Kırmızı şarap
4- Hatem-i zer : Cömertçe sunulan altın
5- Dirahşân : Parlak, parıldayan
6- Nevcivan : Yeni civan, genç.
7- Dest : El
8- Ab-ı revan : Akar su.
9- Sahtiyan : Cilalanmış deri.
10- Revan : Giden, akıcı.
11- Na-gehan : Birden bire, aniden
12- Şadüman : Bahtiyar, sevinçli.

Tags: sümbülzade vehbi

Bezm-i hamam edelim
Sürtüştürem sana ben
Kese ile sabunu
Rahat etsin cism-i can

Lal-ı şarap içirem
Islatarak geçirem
Parmağına yüzüğü
Hatem-i zer dirahşân

Eğil de bir sokayım
İki tutam az mıdır
Lale ile sümbülü
Saçına ey nevcivan

Diz çökerek önüne
Ilık ılık akıtam
Bir gümüş ibrik ile
Destine ab-ı revan

Sen salınıp giderken
Ben ardından sokayım
Eteğini beline
Olmasın çamur aman

Kulaklarından tutam
Dibine kadar sokam
Sahtiyandan çizmeyi
Olasın yola revan

Öyle bir sokayım ki
Dışarda hiç kalmasın
Düşmanının bağrına
Hançerimi na-gehan

Herkese vermektesin
Bir de bana versene
Avuç avuç altını
Olsun kulun şadüman

Sen elinle tutmadan
Ben ağzına vereyim
Yeter ki sen kulundan
Lokum iste her zaman

Sen her sabah gelesin
Ben VEHBİ’ye veresin
Esselamünaleyküm
Ve aleykümselam

Sözlük:
1- Bezm: Topluluk, toplantı.
2- Cism-i can: Cisim olan can.
3- Lal-ı şarap: Kırmızı şarap
4- Hatem-i zer: Cömertçe sunulan altın
5- Dirahşân: Parlak, parıldayan
6- Nevcivan: Yeni civan, genç.
7- Dest: El
8- Ab-ı revan: Akar su.
9- Sahtiyan: Cilalanmış deri.
10- Revan: Giden, akıcı.
11- Na-gehan: Birden bire, aniden
12- Şadüman: Bahtiyar, sevinçli.

Sünbülzade Vehbi Efendi
Kayıt Tarihi : 21.7.2002 17:17:00

© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bezm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana, Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.

Lal-u şarap içürem ve ıslatıp geçirem, Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.

Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır ? Lale ile sümbülü kakulene nevcivan.

Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam, Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.

Salınarak giderken arkandan ben sokayım, Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.

Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam, Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.

Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarıda hiç, Düşmanının bağrına, hançerimi nagehan.

Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim, Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

Herkese vermektesin, bir de bana versene, Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.

Sen her zaman gelesin, ben Vehbi"ye veresin, Esselamün aleykum ve aleykümselam.

Sünbülzâde Vehbi Efendi

- Bezm : Topluluk, toplantı. - Cism-i can : Cisim olan can. - Lal-ı şarap : Kırmızı şarap - Hatem-i zer : Cömertçe sunulan altın - Dirahşân : Parlak, parıldayan - Nevcivan : Yeni civan, genç. - Dest : El - Ab-ı revan : Akar su. - Sahtiyan : Cilalanmış deri. - Revan : Giden, akıcı. - Na-gehan : Birden bire, aniden - Şadüman : Bahtiyar, sevinçli.

Sünbülzâde Vehbi, Divan Edebiyatı şairlerinden olup 18. yüzyılda yaşamıştır. Arapça ve Farsçayı lügatlerini yazacak derecede bilen, başta kadılık olmak üzere birçok devlet hizmetinde bulunan Sünbülzâde Vehbi, III.Selim tarafından “Sultânü’ş-şuarâ” unvânıyla ödüllendirilmiştir.

Lakaplarının Sünbülzadeler olduğu, Maraş’ta doğup İstanbul’da öldüğü bilinen Sünbülzâde Vehbi’nin bazı internet sitelerinde Mora’lı olduğu da yazılmakta ve söylenmektedir. Onunla ilgili bir çalışması olan Yrd. Doç. Dr. Süreyya Ali Beyzâdeoğlu’nun hazırladığı Sünbülzâde Vehbi adlı kitapta Mora’lı olduğuna dair kayıt bulunmamaktadır.

Sünbülzâde Vehbi, Sünbülzâde Vehbi Efendi olarak da tanınmaktadır. Halk arasında divan şiirleri ile değil, en çok rücu sanatını gerçekleştirdiği “Bezm-i hamam edelim/Sürtüştürem sana ben” mısralarıyla başlayan şiiriyle tanınmaktadır. Sünbülzâde Vehbi Efendi denildi mi ilk akla gelen bu şiiridir. Bu şiiri Anadolu aşıklarının ezberindedir. Fakat Yrd.Doç. Dr. Süreyya Ali Beyzâdeoğlu’nun yayınladığı kitapta yer almamaktadır.

Rücu kelimesinin anlamı şudur: Rücu sanatının işlendiği bu sanat divan edebiyatı sanatlarından olup mesajın, ilk satırda tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatma tarzıdır.

Rücu, geriye dönüş sanatı olarak da tarif edilir. Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için, söylenen sözden döner gibi davranmaya rücu denir. Sanatçı; nükte, üzüntü, sevinç, heyecan, dehşet gibi durumlarında anlatımı daha güçlü ve canlı kılmak için rücu sanatına başvurur. Rücu’da, önceki sözden dönüş yok, fakat döner gibi yapma vardır. Amaç, anlamı pekiştirmektir. Dönüşler art arda sıralanır. Rücu Sanatı ile yazdığı bir şiiriyle tanınan Sünbülzade Vehbi’yi rivayete göre dönemin padişahı huzuruna çağırır ve der ki “Bana öyle bir şiir yazacaksın ki şiirin ilk iki satırı seni cellatın eline verecek, son iki satırı ise cellatın elinden azat edecek. Bunu başarırsan mükafatlandırılacaksın, başaramazsan öleceksin”

Sünbülzâde Vehbi, padişahın huzurundan ayrılır. Rücu sanatının en üst zirveye oturduğu bir şiir yazar. Şiirini bitiren Vehbi Efendi varır padişahın huzuruna çıkar. Padişah kütüğü meydana koydurur. Cellatın eline keskin bir satır verdirir. Vehbi Efendi’yi celladın yanına yollar. Vehbi Efendi’ye: Oku bakalım şiirini, der. Vehbi Efendi kendinden emin bir şekilde başlar şiirinin birinci dörtlüğünü okumaya: Bezm-i hamam edelim / Sürtüştürem sana ben, deyince Padişah: Bak bu münasebetsize diye kızarak celladına: Vur bunun kellesini, der. Cellat Vehbi Efendi’nin boynunu kütüğe yatırır. Tam keskin satırı vurma anında Vehbi Efendi şiirini: Kese ile sabunu / Rahat etsin cism-i can, diye tamamlar. Padişah: Azat et, diye ünler. Şiirin diğer kıtalarında da bu olay devam eder. En sonunda Vehbi Efendi yüzünün akıyla bu imtihandan çıkıp ödüller alır.

Bu şiir okunurken halkı düşünmekten daha çok gülmeye sevk eder. Bu yüzden de halk arasında çok yaygındır. Divan edebiyatından uzak, halk edebiyatına yakın olan halk bu şiir sayesinde Sünbülzâde Vehbi ile tanışır. Tıpkı Nasrettin Hoca ile tanışması gibi. Halk Sünbülzâde Vehbi’yi kendi içinden biri sayar. Onu Rücu Sanatı’nın dile geldiği şiir ile yaşatır.

Bu şiir kitaplarda yer almaz. Ancak birileri internet sitelerine yalan yanlış olarak geçmişler. Ben halk arasında tanındığı ve okunduğu gibi dörtlükler şeklinde, ağabeyim Sümer Küçük’ten ve Doğu Anadolu yöresi aşıklarından hemşerim Aşık Kemal Devrani’den aldığım gibi aktaracağım:

Bezm-i hamam edelim Sürtüştürem sana ben Kese ile sabunu Rahat etsin cism-i can

Lal-ı şarap içirem Islatarak geçirem Parmağına yüzüğü Hatem-i zer dirahşân

Eğil de bir sokayım İki tutam az mıdır Lale ile sümbülü Saçına ey nevcivan

Diz çökerek önüne Ilık ılık akıtam Bir gümüş ibrik ile Destine ab-ı revan

Sen salınıp giderken Ben ardından sokayım Eteğini beline Olmasın çamur aman

Kulaklarından tutam Dibine kadar sokam Sahtiyandan çizmeyi Olasın yola revan

Öyle bir sokayım ki Dışarda hiç kalmasın Düşmanının bağrına Hançerimi na-gehan

Herkese vermektesin Bir de bana versene Avuç avuç altını Olsun kulun şadüman

Sen elinle tutmadan Ben ağzına vereyim Yeter ki sen kulundan Lokum iste her zaman

Sen her sabah gelesin Ben VEHBİ’ye veresin Esselamünaleyküm Ve aleykümselam

Sünbülzâde Vehbi

Sait Küçük

http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=51716

 

Söylenti oldur ki padişah hazretleri SÜMBÜLZADE VEHBİ EFENDİ’ye “Öyle bir şiir yaz ki” demiş, “birinci mısrada celladı çağırırken ikinci mısrada seni affedeyim”.
Aldı Sümbülzâde:

Azm-û hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-û can.
* * *
Lal-û şarap içürem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer dırahşan.
* * *
Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lâle ile sümbülü kâkülüne nevcivan.
* * *
Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine âb-ı revân.
* * *
Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
* * *
Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revân.
* * *
Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
Düşmanının bağrına, hançerimi nâgehan.
* * *
Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
* * *
Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç avuç altını, olsun kulun sâduman.
* * *
Sen her zaman gelesin, ben Vehbi’ye veresin,
Esselâmün aleyküm ve aleykümesselâm.

Sümbülzâde Vehbi

Like this:

LikeLoading...

Related

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır