şehname nin yazarı kimdir / Şehname Destanı ve Özellikleri - Türk Dili ve Edebiyatı

Şehname Nin Yazarı Kimdir

şehname nin yazarı kimdir

Özet:

Bu makalede genel olarak şehnamenin yazılma aşamaları ve Anadolu coğrafyasında yayılma süreci ele alınacaktır. ’da dünyaya gelen Ebûl-Kasm Firdevsî’nin eserini yazması, yazdıktan sonra Gazneli Sultanı Mahmut’a sunması, eserini yazarken kullandığı kaynaklar ve eserini bitirdikten sonra eserinin Anadolu coğrafyasında yayılışı bu makalenin ana konusunu teşkil eder. Ayrıca eser yazıldıktan sonra önce Selçuklulara ardından da sırasıyla Karamanlılara ve Osmanlılara sirayet etmiştir. Makalede kronolojik olarak bu bahiste ele alınacaktır.

Anahtar kelimeler: Firdevsî, Osmanlılar, Anadolu, Şehname, Eserin Yayılması

 

FİRDEVSİ&#;NİN ŞEHNAMESİ VE ŞEHNÂME&#;NİN ANADOLU&#;DA YAYILIŞI

Firdevsi, Tûs şehrine bağlı Tâberân kasabasının baj(baz) köyünde dünyaya gelmiştir.[1] İsmi hakkında çeşitli rivayetler vardır ama hangisinin daha doğru olduğu tespit edilememiştir. [2] Doğumu hakkında da çok farklı rivayetler olsa da genel olarak yılında doğduğu tespit edilmiştir.[3]

Firdevsî’nin yazdığı eseri anlayabilmemiz için onun yaşadığı şartlara, hayatına, düşüncesine ve hissiyatına bakmamız lazım. Öncelikle Samaniler döneminde yaşamıştır Firdevsî. Samaniler’le birlikte gerilemekte olan fars dili canlanmaya başlamıştır. Bunun yanı sıra samani devleti bir inkıraz içindedir.[4]  Araplar ve Türklerin baskısı altındadır. Böyle bir ortamda Firdevsî bir dihkân ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelir. [5]

Dihkân olarak dünyaya gelmek demek beraberinde bazı sorumlulukları ve dünya görüşünü beraberinde getirmekteydi. O dönemde dihkânlar kendilerini, İran milli değerlerinin ve kültürünün mirasçıları olarak sayıyorlardı.[6]  Bundan dolayı Firdevsî eğitimini o doğrultuda aldı ve 25 yaşına kadar İran tarihi ağırlıklı olmak üzere tarih dersi aldı.[7] Pehlevice’yi dönemin Zerdüşt rahiplerinden ve babasından öğrendiğini biliyoruz. Arapça ve Farsçayı çok iyi bildiğini bilmekteyiz.[8] Bunun yanı sıra birinci el kaynaklara ulaşacak bir ortamda bulunuyordu ve kendisine yardım edenlerin olduğunu biliyoruz.

Öncelikle Firdevsî ilk şehname yazan kişi değildi. Ondan önce yazılmış şehnameler mevcuttu. Kendisi eserini yazarken birçok şehname ve benzeri kaynaklardan yararlandı. Firdevsî’nin diğerlerinden farkı az bilinen ve uygulanan şehname yazım geleneğini meşhur ve maruf hale getirmesi oldu.[9] Onun eserinden sonra birçok şehname yazıldı ve eseri de birçok dünya diline tercüme olundu. Yani şehname yazıcılığı eşik atlamış ve yeni bir boyuta girmiş oluyordu.

Firdevsî kaynaklara ulaştıktan sonra yazmaya başlaması ve yazarken de onu destekleyecek birilerinin bulmasını gerekiyordu. Bu desteği kazanması için onun bu işe yetkin olduğunu kanıtlaması gerekiyordu. Evet kanıtlamış olması gerekiyordu, Şehnâme’den önce şiir yazdığını biliyoruz[10] ve bunun dışında dillere vakıf olması hami bulması için yeterliydi.

Yukarıda söylediğim gibi şehnameyi ilk o yazmadı.[11] O dihkân olarak doğduğu için gelişmiş bir dihkân kültürü vardı ve bunun yanı sıra samanilerde erken bir tarihte İran tarihiyle ilgili yazılı ve sözlü kaynaklar toplanmıştı.[12] Daha sonra yine sasaniler döneminde ilk şahnâme yazıldı. Kaynaklara Hudâynâme adıyla geçmiştir. Daha sonra Firdevsî bu kaynaktan oldukça fazla yararlanacaktır. [13] Ayrıca Avesta, Tevrat ve Kur’an gibi Zerdüştlüğün dini metinlerinden ve kendisinden önceki şehname yazarlarının eserlerinden yararlanmıştır. Sonrasında bu zikrettiğim kaynaklardan yararlanarak veya yılında eserini yazmaya başladı ve ilk redaksiyonunu ’te bitirdi. Eserin son redaksiyonunu da ’de tamamlamıştır.[14]

Firdevsî eseri yazarken ki amacı İranlılara ideal bir dünya sunmaktı. Onlara geçmişlerinin ne kadar azametli olduğunu gösteriyor ve onları güçlü olmaya ve azametli olmaya teşvik ediyordu. Aynı zamanda, İran kültürünün ve değerlerinin ihya edilmesini, vatan sevgisini artırmak, kadim İran ile bağı koparmamak, halkı uyandırmak ve bağımsızlığı aşılamak gibi düşünceleri olduğu kaynaklarda zikredilmektedir.[15]

30 ve 35 yıl gibi bir sürede eserini tamamlıyor. Eserini tamamlarken kendisine yardım eden kişiler ya vefat ediyor ya da yardım etmeyi bırakıyorlar. Ayrıca eserinde şiddetli bir kış olduğunu ve malının şiddetli soğuklar nedeniyle elinden gittiğini yazıyor. Durum böyle olunca eserini satıp para kazanmak arayışına giriyor. Arkadaşlarının teşvikiyle eserini Gazneli Mahmut’a sunuyor. Fakat beklediği ilgiyi bulamayınca hicviye yazıp kaçtığı kaynaklarda zikredilmektedir. [16]

Firdevsî’nin eserinin yazılma aşamaları tam olarak bilinmiş değil, bunun yanı sıra Firdevsî’ye yardım eden kişilerden biri de evlendiği eşidir. Evlendiği eşinin sanatkâr ve musikişinas olduğu belirtilmiştir. Eşinden yardım aldığını bilmekteyiz.[17]

Eser yazılınca ilk tepkinin ne olduğu kaynaklarda zikredilmiyor. Büyük bir ihtimalle eser tamamlandıktan kısa bir süre sonra ünü çabucak yayıldı. Bunu da şuradan anlayabiliriz. İlk olarak eğer rivayet doğruysa, yani Sultan Mahmut hatasını anlayıp Firdevsî’ye hediye yolladıysa bu pekala eserin çabucak ünlenmesinin getirdiği bir sonuç olabilir[18]. 2. Olarak ise görece çok kısa bir tarihte şehnamenin çevirisi yapılmıştır.  Şehnamenin bilinen ilk çevirisi Eyyübiler dönemi tarihçisi Bundârî tarafından yüzyılda yapılmıştır. [19] Bu da eserin görece yakın bir tarihte üne kavuştuğunu gösterir.

Eser tamamlandıktan ve üne kavuştuktan sonra yayılma aşamasına geçtiği görülüyor. Onun neden bu kadar önemli olduğu yayılmasıyla alakalı olduğundan onu burada ele almak isteriz. Yukarıda firdevsî’nin eserini niye yazdığını zikretmiştik. Firdevsî şehname ile amaçladığından çok da fazlasını ele geçirdi demek herhalde uygundur. Eserinin dünyaya yayılacağını beklemiyor olduğunu düşünebilir. Eserinin önemi onun “ideal kahramanlar” sunması, Kutsal metinleri(Tevrat, Kur’an, Avesta) kullanması, eserini birçok mezhebe uygun şekilde yazması,[20] insanların günlük hayatta karşılaşacağı genel sıkıntılara resmen deva olması, [21] bence en önemlilerinden biri kendi bağımsızlığını isterken başkalarının topraklarında gözü olmaması(diğer türlü kabul görmesi pek de kolay olmazdı),[22] daha bir çok şey onun kitabının hakkında önemiyle alakalı sayılabilir.

Daha sonraki tarihlerde eser Türkiye Selçukluları sayesinde Anadolu’ya yayılacaktır. Eserin tercüme edildiği hakkında bilgimiz yoktur. Ama Türkiye Selçuklularında bir şehname yazım geleneği ortaya çıkmıştı. Yüzyılın ilk yarısında 1. Alaeddin Keykubad’ın emriyle Emîn Ahmet Kanî’î tarafından yapılmıştır. Daha sonra Karamanlılar Selçukluların varisi iddiasıyla ortaya çıktıkları için onlarda da Şehname yazım geleneği önemli bir yer tutar. Karamanlılarda ilk şehname yılında ünsî adında horasanlı biri tarafından yazılır. Daha sonra yarcâni ve dehhani gibi şehname yazarları Karamanlılarda şehname yazım geleneğini sürdüreceklerdir. [23]

Türkiye Selçukluları Firdevsi’nin şehnamesini o kadar benimsemişlerdir ki adları bile firdevsi kahramanlarının adlarının aynısıdır. [24] Türkiye Selçuklularında olan şehname yazıcılığının son durağı Osmanlı İmparatorluğudur. Şehname ilk olarak 2. Murat’ın emriyle Türkçeye çevriliyor. daha sonra ise kansu Gavri’nin  emriyle Şerîf-î Âmidi tarafından manzum olarak Türkçeye çevriliyor ve yılında Yavuz Sultan Selim’e ulaştığını biliyoruz. Sonuncu olarak da eserin üçüncü tercümesi ll. Osman&#;ın emretmesiyle Derviş Hasan tarafından yapılmıştır.   [25]

Daha sonra Osmanlı’da yarı resmi saray tarihçiliği yani Şehname yazma geleneği ortaya çıkıyor. Bu olar özellikle Fatih’in İstanbul’u fethetmesinden sonra oluyor. Acemden gelen şairler saraya alınıyor ve maaş bağlanıyor. Bu dönemde yazılan eserlerden bazıları günümüze gelmişken bazıları da kaybolmuştur. Hamîdî ve Şehdî’nın eserleri kayıp olmasına rağmen, Muâlî’nın farsça Hünkârnâmesi ve Kâşîfî’nin gazânâme-i Rûm’u günümüze ulaşmıştır. Bu eserler yarı resmi saray tarihçiliğinin ürünüdür.[26]

Osmanlıda daha sonraları şehname yazıcılığı yarı resmi tarih yazıcılığından resmi tarih yazıcılığına doğru bir dönüşüme geçecektir. Bu işle görevlendirilen kimseye de daha çok “şehnameci” diyecekler ama “şehname-gû” ve “şehname-nûvis” isimleri de kullanılacaktır.

Resmi şehnamecilerin bir memur gibi çalışmaya başladıkları dönem Kanuni Sultan Süleyman’ın dönemidir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ’de kurulan şehnameci makamından beklenen devletin yakın tarihini edebi bir dille anlatmasıdır. Bu görev ’de son bulacaktır. Bu tarihten sonra önemini kaybedecektir. Bu 50 yıllık dönemde 5 tane şehnameci resmi olarak göreve alınmıştır. [27]

Şehnamecilik makamı ilk defa yılında Ârifi Fethullah çelebi için arasında kurulmuştur. Eser 20 bin dolaylarına gelince padişah resimlendirmesi için ressamlar, nakkaşlardan oluşan bir grubu da bu iş için görevlendiriyor. Dolayısıyla sistemli bir şekilde şehname yazıcılığı başlamış oluyor. [28]

Fethullah çelebiden[29] sonra resmi saray tarihçiliği görevine sırasıyla, Eflatûn-ı Şirvan-ı, Mahremî, Seyyid Lokman, Talikî-zâde Mehmed gelmiştir.[30] Bu kişilerden sonra şehnameci’lik ve şehname yazım geleneği önemini kaybetmeye başlamıştır ve artık resmi şehname yazarlığı ortadan kalkarak yerine geçici şehname yazıcılığı ortaya çıkmıştır. Yani daimi surette çalışan memur artık atamıyorlar. Giderek özelliğini kaybetmesinin sebepleri arasında ilk sebeplerinden biri olarak gittikçe artan masrafının ve yapımının zor olması gösterilmektedir.[31]

Daha doğrusu olarak ise farsça da önemini kaybetmeye başlıyor. Şehnameci Lokman’ın görevde olduğu süreden itibaren nazmın yerini nesir ve Farsçanın yerini de Türkçe alıyor. Hatta 3. Mehmet’in bizzat Şehnameci’sine Türkçe yazmasını emrettiğini biliyoruz. [32]

Sonuç ve Değerlendirme:

Şehname adlı eser hakkında değerlendirme de kanaatimce en başta söylenmesi gereken eserin tam bir metninin günümüz Türkçesine çevrilmemiş olması. 20 bin beyitlik bir kısmı Necati Lugal tarafından tercüme edildi. Daha sonra Bekir Şişman ve Muhammed Kuzubaş genel olarak şehnâmenin bölümlerinde ne olduğunu ihtiva eden bir kitap yazıldı. Dilinin sade ve basit olduğu söylenen şehnâmenin dilimize çevrilmesi herhalde çok yararlı olacaktır.

Makaleler açısından bakıldığında birçok makale bulunmakla beraber bu makalelerin bir kısmı farklı açıları almayıp önceki kaynakları tekrarlamışlardır. Bununla birlikte araştırmacılar farklı açılardan eseri değerlendirmek yerine mevcut olan tartışmalarla makalelerini tamamlamaktadırlar.

Son olarak söylenilmek istenilen, dünyada bu kadar önemli olan eserin üzerinde farklı açılardan daha fazla tetkik ve tahkikat yapılmasını zaruri olduğudur. En azından tam bir metni Türkçeye çevrilmelidir.

Ozan DUR

Kaynakça

  • Çağman, Filiz,. “Osmanlı Uygarlığı”, Yay. Haz. Halil İnalcık ve Günsel Renda, Ankara
  • Çiftçioğlu, İsmail,. “Karamanlı dönemi Şehname yazarları ve eserleri”, Sosyal Bilimler Dergisi, s.
  • Gültekin, Hasan,. “Şeh-nâme, Şeh-nâmecilik ve meşâhîr-‘i İslâm’da Fîrdevsi maddesi” ,İnternational journal of social Science, 6(),
  • Hüseyni Deşti, S. Mustafa,. “Firdevsî”, Me’arif ve Me’ârîf, s.
  • Kanar, Mehmet,. “Firdevsî”, DİA, 13(),
  • Kanar, Mehmet,. “Şehname”, DİA, 38(),
  • Kültüral, Zuhal., “Şehname”, DİA, 38(),
  • Lugal, Necati,. Şahname Firdevsî, İstanbul
  • Muhammedi,. “ Edebi farisi der Anadolu ve balkan”, Danişnâme-yi edebi farisi, s.
  • Osmanov, N. Muhammed,. Metn-i İntikadi ve İlmi-yi Şahname-i Firdevsi, Tahran
  • Özcan, Abdülkadir., “Osmanlı Tarihçiliğine Ve Tarih kaynaklarına Genel Bir Bakış”, FSM İlmî Araştırmalar İnsan Ve Toplum Bilimleri Dergisi, sy. 1, İstanbul , s.
  • Ritter, H., “Firdevsî-Şehnâme”, İslam Ansiklopedisi, 4(),
  • Sefa, Zebiullah.,Berresiha-yi der bare-yi Şahname-yi firdevsi, Tahran
  • Woodhead, Christine., “Şehnameci”, DİA, 38(),

[1]  S. Mustafa Hüseyni Deşti, “Firdevsi”, Me’arif ve Me’ârîf, cilt 7,  s. 

(در دهکده باز از طابران طوس به دنیا آمد) (çevirisi: Taberanın Tûs köyünde dünyaya gelmiştir.)

[2]  Mehmet Kanar, “Firdevsi”, DİA, cilt 13, Ayrıntılı bilgi için aynı kaynak:  “Adı kaynaklarda Ahmet, Hasan ve Mansur olarak geçmektedir.”

[3]  Necati Lugal, “Şahnâme firdevsî”, İstanbul , s.

[4]  H. Ritter, “Firdevsi-Şehnâme”, İslam Ansiklopedisi, cilt 4, s.

[5]  Zebiullah Sefa,  Berresiha-yi der bare-yi Şahname-yi firdevsitahran

(ابو منصور محمد پسر عبدالزراق طوسی یکی از دهکان زادگان خراسان بود)  (çevirisi: Abdurrezzak Tûsi’nin oğlu olan Ebu Mansur Muhammed dihkân-zadegân(veya dihkân doğanlardan) birisiydi.

[6] N. Lugal, “Firdevsi”, s.

[7] Lugal, “Firdevsi”, s.

[8] M. Kanar, “Firdevsî”, DİA s.

[9] Hasan Gültekin, “Şeh-nâme, Şeh-nâmecilik ve meşâhîr-‘i İslâm’da Fîrdevsi maddesi”, İnternational journal of social Science, Volume 6, ıssue 3, p.

[10] Lugal, “Firdevsî”, s.

[11] Kendisinden önce şehname yazmış olanlar ise “Şahnâname-yi Mes’ûdî-yi”, “Mervezi Gostapnameyi”, “dakiki”, “Şahnâme-yi ebû alî-yi Belhî”, “Şahnâme-yi ebû’l-mueyyed-i Belhî”,

[12] Bu kişi sasani hükümdarı Enûsirvân’dır. ()

[13] Lugal, “Firdevsî”, s.

[14] Mehmet Kanar, “şahname”, DİA, cilt 38, s.

[15] Lugal,”Firdevsî”, s.

[16] Bu konuda çok farklı rivayetler vardır. Bunlardan birincisi, Sultan ile firdevsi’nin dini görüşleri, bir diğeri sultan’ın yeni veziri tarafından kışkırtılması, bir diğeri sultan’ın bu eserleri Türk milletini küçük gördüğü iddiasıyla ve zerdüştlüğü öne çıkardığı için sevmemesi ve son olarak ise sultanın ordusunda Rüstemler olduğunu söylemesi üzerine firdevsi’nin Tanrı bir daha böyle birini yaratmadı demesidir. Bu rivayetlere doğru diyenler ve onların uydurma olduğunu söyleyenler olmuştur. Ahmet ateş(belleten ttk) ve Ertuğrul Merçil(Mahmud’u Gaznevi dia) Gazneli Mahmut’un eseri kabul etmemezlik yapmayacağını eserlerinde dile getirseler de genel olarak yukarıdaki rivayetler kabul görmüştür. Ayrıca firdevsi’nin eserinde gazneli mahmut’a ondan ne derece hediyeler alacağını övgü biçiminde yazmıştır ama ondan şu kadar hediye aldığından eserinde bahsetmez. Aynı zamanda Sünni islamın temsilcisi ve savunucusu olarak çıkmış  birinden şehnamenin eserini kabul etmesi beklenemez.( H. Ritter, “İslam Ansiklopedisi”, s. )

[17] Lugal, “Firdevsî”, s.

[18] A.g.e  , rivayette Sultan Mahmut’un hatasını anlayıp hediye yolladığı fakat şehrin bir tarafından hediye girerken şehrin diğer tarafından Firdevsi’nin cenazesinin çıktığı zikredilir.

[19] M. Kanar, “şehname”, DİA,

[21] Burada da insanların söylemek istediklerini ifade ettiğini anlatmak isteriz. Yani Kraldan beklenenler ve gündelik hayatta insanların işine yarayan bilgiler barındırması.

[22]Muhammed Nuri Osmanof, “Metn-i İntikadi ve İlmi-yi Şahname-i Firdevsi”, Tahran

ولی هرگیز او قصد نداشت سعادت ایران را به قیمت بدبختی ملتهای دیگر بدست آورد. نمیخو است آزادی ایران را به قیمت اسارت کشورهای دیگر تحصیل نماید. (O asla İranın saadetini başka milletlerin bedbahtsızlığı üzerinden ele geçirmek istemiyordu ve iranın öszgürlüğünü diğer ülkelerin esaret altına girmesi için istemiyordu.

[23] İsmail Çiftçioğlu, “Karamanlı dönemi Şehname yazarları ve eserleri”, Sosyal Bilimler Dergisi,

[24] Danişname-yi edebi farisi, Edebi farisi der Anadolu ve balkan,  vol 6 Tahran  s.

[25] Zuhal Kültüral, “şahname”, DİA, cilt 38,

[26] Abdülkadir Özcan, “Osmanlı tarihçiliğine ve tarih kaynaklarına Genel bir bakış”, FSM İlmi Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi s.

[27] Christine Woodhead, “Şehnameci”, DİA, cilt38, s.

[28] C. Woodhead, “Şehnameci”, s.

[29] Şehnamecilerin ve eserlerinin edebi değerlerinin incelenmesi açısından önemli bir kaynak, Yay. Haz. Halil İnalcık ve Gülsen Renda, Yazar: Filiz Çağman “Osmanlı Uygarlığı” s.

[30] Ayrıntılı bilgi için bknz. Hasan Gültekin, p.

[31] C. Woodhead,” Şehnameci”, s.

[32] C. Woodhead, “Şehnameci”, s.

Kıyumers oğluna devleri yenmesini sağlayacak eğitimi veriyor.

Kötü olarak tasvir edilen Cemşid&#;in halktan birini öldürmesi

Feridun&#;un Dahkak&#;ı öldürmeye gitmesi

Feridun&#;un Dahkak&#;ı tahtan indirmesi

Rüstem Türklerle savaşıyor.

Şehname Destanı ve Özellikleri

Şehnâme, X. yüzyılda İran edebiyatının büyük şairi Firdevsî(M) tarafından yazılan, 60 bin beyitlik eserdir. Firdevsî, İran tarihiyle ilgili rivayetleri toplamış, bu eseri otuz yılda meydana getirmiş, &#;Bununla İran milletini yeniden dirilttim.&#; diyerek eserinin değerini ifade etmiştir.

İçerik:

Sahnameh ya da Şehname, tarih öncesi zamanlardan başlayıp Sasani İmparatorluğu sonuna dek tüm eski İran krallarını inceler. Bunlar; Keyûmers (Orta Farsça:Kayômart), Hoseng, Tahmûrâs, Cemşid, Zahhak, Feridun, Menûçehr, Key Kubad, Key Kâvus, Key Hüsrev, Bahman, Dara (III. Darius), Iskandar (Büyük İskender), Ardaschir I., Sapur I., Hormoz, Bahram V., Chosrau, Yazdgird III. gibi krallar, ana tema Zabulistan prensi efsanavi kahramanı Rostam (Rüstem), Esfandiar (Gostasp&#;ın oğlu) ve Afrasiab gibi, kahramanları ve suçluları içerir.

Rivayete göre, Gazneli Mahmut, sarayında Firdevsî&#;ye tarihî, efsanevî bir çok resimlerle; av ve savaş silahlarıyla süslenmiş mükemmel bir mekân tahsis etmiştir. Firdevsî bunlardan esinlenmiş; özellikle ıssız bağlarda, zümrüt kırlarda gezerek; çimler ve serviler altında oturarak; suların çağıltısını, bülbüllerin ötüşünü dinleyerek bu destanı kaleme almıştır. Edebiyat ve tarih yetkeleri tarafından destan olarak nitelendirilen Şehnâme&#;nin içeriğinde masalımsı bir hava da sezilir. Bununla birlikte Şehnâme&#;de mitolojik unsurlar da bir hayli fazladır. Hemen hemen her milletin edebiyatında o milletin tarihiyle ilgili bilgiler veren anlatılar mevcuttur. Sözgelimi; Türk milleti; Oğuz Kağan, Türeyiş ve Göç Destanı gibi, olayları kesin olarak bilinmeyen zamanlarda meydana gelmiş birçok anlatıya sahiptir. Sümerlere ait Gılgamış, Ruslara ait İgor, Britanyalılara ait Kral Arthur, Finlilere ait Kalevala, Hintlilere ait Ramayana, Antik Yunanlılara ait İliada ve Odysseia destanları buna dair başlıca örneklerdir.

Etkileri

Şehnâme&#;nin Firdevsî tarafından yüzyıl&#;ın sonunda kaleme alınmasından sonra, Doğu edebiyatlarında Şehnâme yazma geleneği başlamıştır. Pek çok şair, Şehnâme kahramanları etrafında oluşturdukları müstakil eserlerle bu geleneğin yerleşmesini ve devamını sağlamıştır.

Türk edebiyatında, Arapça ve Farsça tercümelere dayalı hikâyeler anlatan meddah tipindeki hikâyecilere Firdevsî&#;nin Şehnâme&#;sinden hareketle &#;Şehnâme-hân (Şehnâme) anlatıcısı&#; denildiğini de görmekteyiz. Evliya Çelebi&#;de, Şehname&#;nin Bursa içindeki kahvelerde meddahlar tarafından ezberden okunduğunu anlatır.

Osmanlı sahasına baktığımızda, Osmanlı şairlerinin de bu gelenekten oldukça etkilendikleri görülür. Özellikle Divan edebiyatının kuruluş ve gelişme yıllarında bu etki oldukça üst düzeydedir. Şiirde övülen kişiler Şehnâme kahramanlarıyla karşılaştırılmış; bu beyitlerin anlamsal kurguları, yine onlara telmihlerde bulunularak oluşturulmuştur.

Şehnâme&#;nin Divan edebiyatı üzerindeki etkisi bununla sınırlı kalmamıştır. Bazı şairler, Şehnâme&#;yi manzum veya mensur olarak dönemin Türkçesine aktarmışlardır. Doğu kültürüne ait kimi mitolojik ögeler, imgesel değerleriyle, her devir Türk şiirine kaynak teşkil etmiştir. Özellikle Şehnâme&#;den etkilenme ve Şehnâmenin kahramanlarından esinlenme, Klasik edebiyatımız içerisinde daha yoğun olarak hissedilmekle birlikte; Halk edebiyatımızın çeşitli anlatım türlerinde (destan, masal, efsane vd.), Halk şiirimizin içeriğinde ve çağdaş Türk şiirinde de sıkça karşılaşılan bir olgudur.

Şehnâme, tarihte yaşandığı kabul edilen İran-Turan savaşlarına ve ilişkilerine ışık tutması bakımından da önemli bir kaynaktır. Firdevsî&#;nin zaman zaman övdüğü, zaman zaman da kendi milletini yüceltme adına küçümsediği Efrasiyâb&#;ın İskit destan kahramanı olduğu pek çok kaynakta belirtilmektedir. İskitler çoğu araştırmacıya göre İrani bir kavim ve Medler arasında absorbe olup kayboldular.

yüzyılın sonununda, her nasılsa, Firdevsî epiği, yerini çoğu kez daha kısa benzetme epiklere bırakmıştır. Çoğunlukla &#;ikinci&#; veya &#;son&#; olarak tanımlanan epikler ki bunlar Garsasp-nama, Borzu-nama, Bahman-nama ve Sam-nama gibi epikler dahil edilir.

Türkçe çeviriler

  • En eski Şehname&#;nin Türkçe çevirisi, belirsiz bir yazar tarafından yılları arasında, Sultan II. Murad&#;ın (salt. ) Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılmıştır.
  • İkincisi, Hüseyin bin Hasan Şerif (ö. ) (Şerifi bin Amed olarakta bilinir), tarafından Türkçe çevirisi yapılmış, daha sonra İstanbul&#;dan Mısır&#;a gitmiştir. Son Memluk sultanı Kansu Gavri emri üzerine, yılında Kahire&#;de tamamlamış, tam çevirisi onun on yılını almıştır.
  • Başka bir çevirisi de yüzyılın ilk yarısında Derviş Hasan tarafından Sultan II. Osman için yapılmıştır.

Türk Destanları

İSLAMİYET ÖNCESİ

Saka Destanları:

Hun-Oğuz Destanları:

Göktürk Destanları:

Uygur Destanları:

İSLAMİYET SONRASI

kaynağı değiştir]

Şehnâme, tarih öncesi zamanlardan başlayıp Sasani İmparatorluğu sonuna dek tüm eski İran krallarını inceler. Bunlar; Keyûmers (Orta Farsça:Kayômart), Hōşeng, Tahmûrâs, Cemşid, Zahhak, Feridūn, Menûçehr, Key Kubad, Key Kâvus, Key Hüsrev, Bahman, Dārā (III. Darius), Iskandar (Büyük İskender), I. Ardeşir, I. Şapur, I. Hürmüz, V. Behram, I. Hüsrev, III. Yezdigirt gibi krallar, ana tema Zabulistan prensi efsanevi kahramanı Rostam (Rüstem), Esfandiār (Goštāsp'ın oğlu) ve Afrāsiab gibi kahramanları ve suçluları içerir.

İranlılarınTuranlılarla olan mücadeleleri İranlı hissiyatı ile yazılmıştır. Türkler'in İran'a göçleri ve hâkim olmaları sonrasında İranlıları onurlandırmak için Gazneli Mahmud'un teşviki ile kendisi de bir İranlı olan TusluFirdevs tarafından kaleme alınmıştır. Eserde geçen olaylar çoğunlukla İranlı Yunus ile Turan kralı Efrasiyab arasındaki epik çekişmeler şeklindedir. Şeytani güçleri olan Turan kralı Efrasiyab aslında gerçek bir tarihi kişilik olan Alper Tunga'dır.

Rivayete göre, Gazneli, sarayında Firdevsî’ye tarihî, efsanevî birçok resimlerle; av ve savaş silahlarıyla süslenmiş mükemmel bir mekân tahsis etmiştir. Firdevsî bunlardan esinlenmiş, özellikle ıssız bağlarda, zümrüt kırlarda gezerek; çimler ve serviler altında oturarak; suların çağıltısını, bülbüllerin ötüşünü dinleyerek bu destanı kaleme almıştır. Edebiyat ve tarih yetkeleri tarafından destan olarak nitelendirilen Şehnâme’nin içeriğinde masalımsı bir hava da sezilir. Bununla birlikte Şehnâme’de mitolojik unsurlar da bir hayli fazladır. Hemen hemen her milletin edebiyatında o milletin tarihiyle ilgili bilgiler veren anlatılar mevcuttur. Söz gelimi; Türk milleti; Oğuz Kağan, Türeyiş ve Göç Destanı gibi, olayları kesin olarak bilinmeyen zamanlarda meydana gelmiş birçok anlatıya sahiptir. Sümerlere ait Gılgamış, Ruslara ait İgor, Britanyalılara ait Kral Arthur, Finlere ait Kalevala, Hintlere ait Ramayana, Antik Yunanlara ait İliada ve Odysseia destanları buna dair başlıca örneklerdir.

El yazmalarındaki resimler[değiştir

Firdevsi kimdir? Şahname’yi kim için yazdı?

Ünü bütün dünyaya yayılan, divan Şairlerinin baş yapıt olarak kabul ettiği Şahnamenin yazarı Firdevsi’nin hayatını sizler için derledik… 

Şahname’nin yazarıFirdevsi kimdir, asıl adı nedir, hangi dönem yaşadı, hangi eserleri yazdı, Gazneli Mahmut ile yolları nasıl kesişti, Şahname’yi kim için yazdı

İşte cevabı:

Dünya edebiyat tarihinin en ünlü isimlerinden birisi olarak kayıtlara geçen Firdevsi, yılında Tüs şehrine bağlı Tâberân’ın Bâj (Baz) köyünde doğdu. yılında vefat etti. Künyesi Ebü’l-Kâsım, lakabı Fahreddin, mahlası Firdevsî’dir. , Divan edebiyatını da derinden etkilemiş İranlı büyük bir şairdir.

ŞAHNAME İLE TARİHE GEÇTİ

Firdevsi’nin iyi bir öğrenim gördüğü, eski Farsça ile Arapça’yı ustalıkla kullanacak derecede öğrendiği kaydedilmektedir. Firdevsi, daha gençlik yıllarında İran tarihine büyük bir ilgi duydu. Halk arasında anlatılan efsane ve öyküleri de kapsayan büyük bir destan yazmak istiyordu. yılında Şahname’yi yazmaya koyuldu. Şairin bundan sonraki yaşamı üzerine çeşitli öyküler anlatılmaktadır. Yaygın olan öyküye göre Firdevsi, Şahnameyi Gazneli Sultan Mahmud’a sunmak için Gazne’ye gider; ama saraya girmekte zorluk çeker. Sarayın çevresinde dolaşırken üç saray şairi ile karşılaşır. Onlara dileğini söyler. Şairler Firdevsi’yi sınamak için küçük bir deneme yaparlar. Denemenin amacı şudur: Dizeleri “şen” hecesiyle biten bir dörtlük söylemek. Buna göre her biri sırayla bir dize söyleyecektir. Farsça’da “şen” hecesiyle biten üçten fazla sözcük bulunmadığını düşünen saray şairleri, Firdevsi’nin uyak bulamayacağından emindirler. Saray şairleri sırayla üç dize söyledikten sonra sıra Firdevsi’ye gelir. Firdevsi, İran’ın eski kahramanlarından Poşen’in adını dördüncü dizeye uyak yaparak dörtlüğü tamamlar. Bu kahramanın kim olduğunu bilmeyen şairler, Firdevsi’nin açıklamalarına hayran kalırlar ve Firdevsi’yi Sultan Mahmud’a tanıtırlar.

SULTAN MAHMUD HAYRAN KALIYOR

Firdevsi, kısa zamanda Sultan Mahmud’un hayranlığını kazanır. Sarayda kendisine özel bir yer ayrılır ve Şehname’yi yazmayı burada sürdürür. Firdevsi’nin yazdığı bölümleri okudukça hayranlığı artan Sultan Mahmud, şairin her beyiti için bir altın ödenmesini buyurur. Ama vezir, Firdevsi’yi kıskandığı için ve bu ödemenin bütçeye büyük yük getireceği gerekçesiyle buyruğu savsaklayıp, ödemeyi yapmaz. Firdevsi ise kişiliğine yediremediği için veziri, sultana şikâyet edemez. Bu arada şairin yazdığı bölümler elden ele dolaşmakta, ünü yaygınlaşmaktadır. Ama bu durum şaire düşman kazandırır, sarayda onu çekemeyenler artar. Bu kişiler, Firdevsi’nin din yolundan sapmış biri olduğunu ileri sürerler ve söylentiler sultana kadar ulaşır. Sonunda Firdevsi 60 bin beyitten oluşan Şehname’yi Sultan Mahmud’a sunar. Sultan şaire 60 bin altın yerine 60 bin gümüş verince Firdevsi, kendisini aşağılanmış hissederek saraydan ayrılır. Bir söylentiye göre aldığı paranın yarısını bir hamamcıya, yarısını da içtiği şerbetin karşılığı olarak şerbetçiye verir. Daha sonra Herat kentinde bir dostunun yanına sığınır.

SULTANIN ALTINLARI HAYIR KURUMUNA

Bazı kaynaklar Firdevsi’nin Herat’tayken Sultan Mahmud için ağır bir yergi şiiri yazdığından söz eder. Bazı kaynaklarda ise şairin, Herat’ta büyük bir caminin duvarına Sultan Mahmud için yazdığı övgü şiirini astığını ve bu övgüyü duyan Sultan Mahmud’un yapılan haksızlığı öğrendiği yazılıdır. Sultan Mahmud, hemen 60 bin altını Firdevsi’ye gönderir. Ama altınları getiren ulak, kentin bir kapısından girerken, Firdevsi’nin cenazesi de öbür kapıdan çıkmaktadır. Şairin kızı da gönderilen altınları bir hayır kurumuna bağışlar.

Firdevsi’nin Şehnamesi, İran’ın Arap egemenliğine girene kadarki tarihini içerir. İran tarihi ve mitolojisi, eldeki eski kitaplara, dilden dile dolaşan söylencelere ve öykülere dayanılarak yazılmıştır. Yapıt mesnevi biçiminde düzenlenmiş 60 bin beyitlik bir şiirdir. Firdevsi yapıtını yazarken bir tarihçi gibi çalışmış ama, tarihsel bilgileri güçlü şiir yeteneğiyle işlemiştir. Yapıtın yazıldığı dönemde Arapça’nın çok yaygın olmasına karşın, Firdevsi Arap dili ve kültürünün egemenliği altındaki İran ulusuna, büyük bir tarih ve kültür zenginliğine sahip olduğunu göstermek istercesine kendi dillerinde bir yapıt sunmuştur. Yapıt çok yalın bir dille yazılmıştır.

DİVAN ŞAİRLERİNİN BAŞYAPIT ŞAHNAME

Şehname gerek şiirsel gücüyle, gerek bilgi zenginliğiyle Divan şairlerinin başyapıtlarından biridir. Bunun yanı sıra bir ulusun tarihi üzerine tek bir şair tarafından yazılmış benzer bir yapıt yoktur. Şehname dünya şiirinin, özellikle destan türünün büyük klasikleri arasındadır. Dünyanın birçok diline çevrilmiş olan yapıt Türkçe’ye ilk kez yüzyılda Tatar Ali Efendi tarafından eksiksiz olarak çevrilmiştir. Günümüz Türkçesine ise Necati Lugal tarafından aktarılmıştır.

firdevsijpg

ESERLERİ

1. Süleymannâme. Firdevsî asıl şöhretini Süleymannâme-i Kebîr adıyla da bilinen bu eseriyle yapmıştır. M. Fuad Köprülü İslâm Ansiklopedisi’nde, Firdevsî’nin bu eseri II. Bayezid’in cülûsundan sonra yazdığını söylerse de İbrahim Olgun ve İsmet Parmaksızoğlu, Firdevsî’nin Süleymannâme’ye Balıkesir’de yaşadığı sırada Fâtih Sultan Mehmed adına başlamış ve padişahın ölümüne kadar yedi cüzünü tamamlamış olduğunu söylerler (Kutb-nâme, s. XIII vd.). Müellif, II. Bayezid’in ’de tahta geçmesinden sonra yeni padişahın isteği üzerine Süleymannâme’yi ona ithaf ederek yazmaya devam etmiştir. Eserin esas konusu Hz. Süleyman’ın hayatına dair olmakla birlikte burada tarih, ahlâk, felsefe, ilm-i nücûm gibi çeşitli konular da ele alınmış, böylece kitap ansiklopedik bir mahiyet kazanmıştır. Ayrıca Alp Er Tonga’nın menkıbelerinden de söz eden Firdevsî, bu Turan kahramanını millî bir heyecanla överek eserinde Türklüğün eski tarihiyle iftihar eden bir ifade kullanmıştır. Eserin dikkati çeken bir özelliği de mensur kısmının sade bir üslûpla yazılmış olmasıdır. Kâtib Çelebi Süleymannâme-i Kebîr’in , Latîfî ve Âlî , Bursalı Mehmed Tâhir, Franz Babinger ve Vladimir Federovich Minorsky , Hasan Çelebi, Beyânî ve Şemseddin Sâmi ise cüz olduğunu kaydederler. Firdevsî bu büyük eserini II. Bayezid’e takdim edince padişah bu kadar laf kalabalığından sıkılarak bunun seksen cüzünü seçmiş, gerisinin yakılmasını emretmiştir. Müellifin II. Bayezid’i hicvetmiş olduğu rivayeti de bundan kaynaklanmaktadır. Bugün çeşitli kütüphanelerde bulunan Süleymannâme nüshaları (Millet Ktp., Ali Emîrî, Manzum, nr. ; TSMK, Hazine, nr. , beş cilt) cüze kadar gelmektedir. cüz I. Selim’e dua ve sena ile başladığına göre Firdevsî’nin II. Bayezid’in ölümünden sonra da Osmanlı ülkesinde bulunduğu kabul edilebilir. Eserin muhtelif ciltleri üzerinde M. Atâ Çatıkkaş (Firdevsî-i Rûmî’nin Süleymân-nâme-i Kebîr’i [LXXII. cilt] Gramer-Sentaks-Lugat-Metin, [doktora tezi, ], İÜ monash.pw Ktp., nr. Dr. THT 28), Asuman Akay (Firdevsî, Süleymân-nâme [XLIV. cilt] Metin ve Fiiller Üzerine Bir inceleme [doktora tezi, ], İÜ monash.pw Ktp., nr. Dr. THT 70) ve Gülnaz Genç (Firdevsî-i Rûmî Süleymân-nâme [XXV ve XXVI. ciltler] Giriş-Metin-Sözlük [doktora tezi, ], MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) doktora tezi hazırlamışlardır.

2. Kıssanâme-i Süleymân aleyhi’s-selâm. Firdevsî’nin Süleymannâme’den önce Balıkesir’de yazdığı bu mensur eserini İbrahim Olgun ve İsmet Parmaksızoğlu bir ön deneme olarak değerlendirmektedirler. Eserin bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndedir (Hazine, nr. ).

3. Da’vetnâme. İlm-i nücûm ve “ulûm-ı garîbe”ye dair olan bu mensur eser, mukaddimesinden anlaşıldığına göre () yılında Balıkesir’de Arapça ve Farsça bazı eserlerden tercüme yoluyla hazırlanmıştır. II. Bayezid’e takdim edilmek üzere kaleme alınan eserde ayrıca çoğu burçlara ait resim ve şekil bulunmaktadır. Bilinen tek nüshası altı babdan ibaret olup İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (TY, nr. ). Eser üzerinde Fatma Büyükkarcı bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (Firdevsî-i Tavîl ve Da’vetnâmesi, , Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).

4. Firâsetnâme. Nüshası bilinmeyen bu eseri Firdevsî, Süleymannâme ve Münâzara-i Seyf ü Kalem adlı risâlesindeki kayıtlara göre II. Bayezid’in tahta geçmesinden önce Balıkesir’de iken kaleme almıştır,

5. Münâzara-i Seyf ü Kalem. Sonundaki bir kayda göre ’da () müellifin Balıkesir’de yazdığı bu eserin bir nüshası Millet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Ali Emîrî, Manzum, nr. ).

6. Hadîkatü’l-hakāyık.

7. Tecnîsât.

8. Tâli-i Mevlûd-i Kebîr.

9. Hadîs-i Ahsen. Bu dört risâlenin Firdevsî tarafından yine Balıkesir’de yazıldığı Münâzara-i Seyf ü Kalem’in mukaddimesinden öğrenilmektedir.

Hayât ü Memât (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. ). Firdevsî, ahlâk ve tasavvufla ilgili bu mensur eserini İstanbul’da () yılında Farsça’dan tercüme etmiştir.

monash.pw

Pendnâme-i Eflâtun. Farsça’dan Türkçe’ye çevrilen sağlık ve temizlik konularında küçük bir risâle olup nüshası bilinmemektedir.

Silâhşornâme. Bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan eseri (Hazine, nr. ) yirmi bir sayfa halinde Wickerhauser yayımlamış (Viyana, ts.), Schlechta Wssehrd Almanca’ya çevirmiş (ZDMG, XVII [], s. ), daha sonra da R. Bonelli tarafından ikinci defa neşredilmiştir (Rendiconti dell’ Accademia dei Lincei, V/1 [Roma ], s. ).

Şatrançnâme-i Kebîr. ’da () Balıkesir’de telif edilen bu manzum-mensur eser, satranç oyununun tarihçesi ve tekniği hakkında verdiği bilgilerle ayrı bir özellik taşımaktadır. Eserin Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde bulunan (nr. ) nüshasından başka Berlin (nr. ) ve Münih (nr. ) kütüphanelerinde de birer nüshası vardır. Firdevsî daha kırk kadar eseri olduğunu bu kitabında belirtmiştir.

Tercüme-i Câmeşûynâme. Nüshası bilinmeyen ve aslı Nasîrüddîn-i Tûsî’ye ait olan bu eseri Firdevsî, bir bab ilâve ederek sonundaki bir manzumeden anlaşıldığına göre ’te () Türkçe’ye çevirmiştir. Eserde çeşitli kumaşlarda görülen lekelerin nasıl temizleneceği anlatılmaktadır.

Tuhfetü’l-hâdî. Hakāyıknâme ve Hakīkatnâme adlarıyla da anılan ve Abdullah-ı İlâhî’nin menkıbelerine dair olan bu eserin Ankara Millî Kütüphane’de (nr. /1) ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde çeşitli nüshaları vardır (Şehid Ali Paşa, nr. /2, /4; Nafiz Paşa, nr. /1; Hacı Mahmud Efendi, nr. /2). Firdevsî bu eserini, Hazinedarbaşı Ali Ağa’nın oğlu Mehmed Bey’e armağan olarak kaleme almıştır.

Kutb-nâme. () yılında mesnevi şeklinde yazılmış olan eserde Venedik, Fransız ve İspanyol gemilerinden meydana gelen birleşik donanmanın sonbaharında Midilli adasına hücumları tarihî olaylara bağlı kalınarak ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı gibi II. Bayezid, Şehzade Korkud, Hamza Bey ile Kemal Reis’in kahramanlıkları da mübalağalı bir tarzda dile getirilmektedir. Bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlı olup (Hâlet Efendi, nr. ) yılında Muhammed b. Resûl-i Sarâyî tarafından Kıssa-i Midilli adıyla istinsah edilmiştir. Eser otuz üç sayfalık bir girişle birlikte İbrahim Olgun ve İsmet Parmaksızoğlu tarafından yayımlanmıştır (Ankara ).

 

monash.pw

 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır