Kalp Yetmezliği Nedir? Evreleri Nelerdir? Nasıl Tedavi Edilir? başlıklı makalemizde konuya dair bilgi edinebilirsiniz. Kalp yetmezliği, kalbin her zaman vücudun ihtiyaçlarını karşılayacak kadar iyi kan pompalayamadığı uzun dönemli bir hastalıktır. Tedavi; başlangıçta egzersiz ve ilaç tedavisini, kalp yetmezliği kötüleştiğinde ise olası cerrahi prosedürleri içerir. Hastalığın seyri, kişinin kendine ne kadar iyi baktığı da dahil olmak üzere bir dizi faktöre bağlıdır.
Kalp yetmezliği veya konjestif kalp yetmezliği, zamanla kötüleşen uzun vadeli bir hastalıktır. Hastalığın adından kalbin çalışmasının durmuş olduğu anlaşılabilse de kalp yetmezliği, kalbin olması gerektiği gibi kan pompalayamaması anlamına gelir. Kalp daha az pompalama gücüne sahip olduğunda, bu durum kişinin organlarına zarar verebilir ve ciğerlerinde sıvı birikimi görülebilir.
Yaklaşık 6 milyon Amerikalı kalp yetmezliği yaşamakta ve her yıl 870.000'den fazla kişiye kalp yetmezliği teşhisi konmaktadır. Kalp yetmezliği (konjestif kalp yetmezliği), 65 yaşından büyük kişilerde hastaneye yatışların önde gelen nedenlerinden biridir.
Kalp yetmezliğinin birçok nedeni vardır ancak hastalık genellikle aşağıdaki tiplere ayrılır:
Konjestif kalp yetmezliği kalbin kan hacmini kaldıramadığı durumdur. Konjestif kalp yetmezliği vücudun diğer bölgelerinde, en yaygın olarak da akciğerlerde ve alt ekstremitelerde (ayak/bacak) akümülasyona (birikime) neden olur.
Kalp yetmezliğinden kaynaklanan komplikasyonlardan bazıları şunlardır:
Kalp yetmezliği zamanla kötüleşen kronik bir durumdur. Kalp yetmezliğinin 4 evresi vardır (Evre A, B, C ve D). Evreler, "yüksek kalp yetmezliği geliştirme riski" ile "ileri kalp yetmezliği" arasında değişir.
Evre A: Evre A, kalp yetmezliği öncesi olarak kabul edilir. Evre A’da kişinin ailesinde kalp yetmezliği öyküsü olduğu veya aşağıdaki tıbbi durumlardan bir veya daha fazlasına sahip olduğu için kalp yetmezliği geliştirme riski yüksek demektir:
Evre B: Evre B, kalp yetmezliği öncesi olarak kabul edilir. Bu durum, doktorun sistolik sol ventrikül disfonksiyonu teşhisi koyduğu ancak hastada hiçbir zaman kalp yetmezliği semptomları görülmediği anlamına gelir. Evre B kalp yetmezliği olan çoğu insanda ejeksiyon fraksiyonunu (EF) %40 veya daha az gösteren bir ekokardiyogram (eko) vardır. Bu kategori, herhangi bir nedenle kalp yetmezliği olan ve EF'si (HF-rEF) azalmış kişileri içerir.
Evre C: Evre C kalp yetmezliği olan kişilerde kalp yetmezliği teşhisi vardır ve bu kişiler şu anda veya geçmişte bu durumun işaret ve semptomlarına sahiptirler. Kalp yetmezliğinin birçok olası semptomu vardır. En yaygın olanları şunlardır:
Evre D ve Azalmış EF: Evre D HF-rEF'si olan kişiler, tedavi ile iyileşmeyen ilerlemiş semptomlara sahiptir. Bu evre, kalp yetmezliğinin son aşamasıdır.
Başlıca kalp yetmezliği belirtileri aşağıdakilerdir:
Semptomların hafif olduğu veya hiç semptom gösterilmeyen zamanlar olabilir. Bu durum artık kalp yetmezliğinin olmadığı anlamına gelmez. Kalp yetmezliği belirtileri hafif ila şiddetli arasında değişebilir ve zaman zaman ortaya çıkıp kaybolabilir.
Ne yazık ki kalp yetmezliği genellikle zamanla kötüleşir. Kötüleştikçe, daha fazla veya farklı belirti ortaya çıkar. Yeni semptomları olan veya mevcut semptomları kötüleşenler bu durumu mutlaka doktoruna bildirmelidir.
Yaşlandıkça kalp yetmezliği riski değişmese de yaşlandıkça kalp yetmezliği yaşama olasılığı daha yüksektir.
Kalp kasına zarar veren birçok tıbbi durum kalp yetmezliğine neden olabilir. Yaygın olarak kalp yetmezliğine sebep olabilen hastalıklar şunlardır:
Kişide kalp yetmezliği olup olmadığını belirlemek için doktorun, kişinin belirtilerini ve tıbbi geçmişini bilmesi gerekir. Doktor, kalp yetmezliğini teşhis etmek amacıyla aşağıdaki gibi sorular sorabilir:
Doktor ayrıca hastaya fiziki muayene de yapacak ve kalp kasınızın zayıflamasına veya sertleşmesine neden olabilecek konjestif kalp yetmezliği ve kalp hastalığı belirtileri arayacaktır.
Ejeksiyon fraksiyonu (EF), durumun ciddiyetini ölçmenin bir yoludur. EF normalin altındaysa, kalp yetmezliği olduğu anlamına gelebilir. Ejeksiyon fraksiyonu doktora, sol veya sağ ventrikülün kan pompalamada ne kadar iyi bir iş çıkardığını söyler. Genellikle EF değeri, kalbin ana pompalama odası olduğu için sol ventrikülün ne kadar kan pompaladığı ile ilgilidir.
Birkaç non-invaziv test EF değerini ölçebilir. Bu bilgilerle doktor, hastanın nasıl tedavi edileceğine karar verebilir veya bir tedavinin olması gerektiği gibi çalışıp çalışmadığını anlayabilir.
Normal bir sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) %53 ila %70'tir. Örneğin, %65'lik bir LVEF, sol ventriküldeki toplam kan miktarının %65'inin her kalp atışında dışarı pompalandığı anlamına gelir. EF, kalbin durumuna ve tedavinin ne kadar iyi çalıştığına bağlı olarak artabilir ve azalabilir.
Kalp yetmezliğinizin ne kadar kötü durumda olduğunu ve buna neyin sebep olduğunu görmek için çeşitli testler vardır. Yaygın kullanılan testler şunlardır:
Tedavi, sahip olunan kalp yetmezliğinin türüne ve kısmen buna neyin sebep olduğuna bağlıdır. İlaçlar ve yaşam tarzı davranışlarında yapılacak değişiklikler her tedavi planının bir parçasıdır. Doktor, hasta için en iyi tedavi planı hakkında onunla konuşacaktır. Tedavinin şekli, cinsiyetten bağımsız olarak erkekler ve kadınlar için aynıdır.
Kalp yetmezliği kötüleştikçe, kalp kası organlara daha az kan pompalar ve kalp yetmezliğinin bir sonraki aşamasına geçilir. Kalp yetmezliği evrelerinde geriye doğru gidiş mümkün olmadığı için tedavinin amacı, hastayı bu evrelerde ilerlemekten alıkoymak veya kalp yetmezliğinizin ilerlemesini yavaşlatmaktır.
Evre A kalp yetmezliği olan kişiler için olağan tedavi planı şu şekildedir:
Evre B kalp yetmezliği olan kişiler için olağan tedavi planı şu şekildedir:
Evre C HF-rEF'li kişiler için olağan tedavi planı şu şekildedir:
Tedavi semptomların iyileşmesine veya durmasına neden olursa, Evre D'ye ilerlemeyi yavaşlatmak için tedaviye devam edilmesi gerekir.
Evre D kalp yetmezliği olan kişiler için olağan tedavi planı, Evre A, B ve C'de listelenen tedavileri içerir. Ek olarak, aşağıdakiler başta olmak üzere daha gelişmiş tedavi seçeneklerinin değerlendirilmesi gerekir:
Evre C ve Evre D kalp yetmezliği ve korunmuş EF (HF-pEF) olan kişiler için tedavi şu şekildedir:
Hastaların aşağıdakiler gibi diğer sağlık durumlarını yönetmesi de çok önemlidir:
Bazı hastalıkların kalp yetmezliğine benzer işaret ve semptomları vardır. Yeni veya kötüleşen semptomları olanlar bu durumu doktoruna bildirmelidir.
Yaş, aile öyküsü veya ırk gibi bazı risk faktörleri kontrol edilemese de kişinin kalp yetmezliğini önleme konusunda yapacağı en iyi şey yaşam tarzını değiştirmektir. Yapılabilecek şeyler aşağıdakiler gibidir:
Konjestif kalp yetmezliği, doğru bakım sağlanırsa zevk alınan şeyleri yapmaya engel teşkil etmez. Hastalığın seyri büyük oranda aşağıdakilere bağlıdır.
Bir çalışma, kalp yetmezliği olan kişilerin kalp yetmezliği olmayanlara göre 10 yıl daha kısa bir yaşam süresine sahip olduğunu söylüyor. Başka bir çalışma, kronik kalp yetmezliği olan kişilerin hayatta kalma oranlarının ilk yılda %80 ila %90 olduğunu, ancak bunun beşinci yılda %50 ila %60'a ve 10 yılda %30'a düştüğünü gösteriyor
Farklı bir çalışma da ise kalp yetmezliği olan ve hastaneden taburcu edilen kişilerin, yaş ve cinsiyet gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak 3 ila 20 yıl arasında değişen yaşam sürelerine sahip olduğu tespit edilmiş durumda. Tüm bunların yanı sıra hastalığın seyri değerlendirilirken hastanın özel durumuna bakmak önemlidir.
Doğru bakım ve tedavi planı ile birçok yetişkin, kalp yetmezliği aktivitelerini sınırlasa da hayattan keyif almaya devam edebilir. Hastanın kendini ne kadar iyi hissettiği aşağıdakilere bağlıdır:
Hasta, aşağıdakileri yaparak kendine bakmalıdır.
Kalp yetmezliği olanlar, kalp sağlıklarını iyileştirmek için çeşitli adımlar atabilir. Hasta ilaçlarını kendisine önerilen şekilde almalı, düşük sodyumlu bir beslenme düzenine geçmeli, fiziksel olarak aktif olmalı, kilosundaki ani değişiklikleri fark etmeli, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemeli, takip randevuları ihmal etmemeli ve semptomlarını takip etmelidir. Kullanılan ilaçlar, yaşam tarzı değişiklikleri veya tedavi planının diğer bölümleri hakkında soruları veya endişeleri olanlar bir doktorla görüşmelidir.
EPSS (E-Point Septal Seperation) ilk olarak 1970’li yıllarda kardiyak fonksiyonları değerlendirmek için sol ventrikülün invaziv olmayan yöntemlerle ölçülmesine ilgi duyulmaya başlandığı yıllarda tanımlanmıştır.1 Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) sol ventrikülün global sistolik fonksiyonunu değerlendirmek için kullanılır. Kardiyak fonksiyonların ve LVEF’un değerlendirilmesi için hedefe yönelik yatak başı ultrasonografi (POCUS) kullanımı son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır. LVEF ölçümü ve tahmini için çeşitli yöntemler (Simpson methodu, görsel tahmin: eyeballing) kullanılmaktadır ancak bu yöntemler uygulayıcıya göre değişiklik gösterebilir ve deneyim gerektirir. EPSS ise LVEF’unun değerlendirilmesi için kullanılabilen hızlı ve kolay bir yöntemdir.2,3 Acil tıp hekimleri tarafından görsel LVEF tahminlerinin her ne kadar doğru olduğu gösterilmiş olsa da4 daha az deneyimli uygulayıcıların olması, konsültanlar ile objektif iletişimin kurulabilmesi ve önceki değerlendirmelerle kıyaslama yapılabilmesi açısından kantitatif bir ölçüm yöntemi olan EPSS, hızlı ve kolay uygulanabilir olması ile ön plana çıkmaktadır. EPSS temel olarak erken diyastolde anterior mitral kapakçık ile interventriküler septum arasındaki mesafenin ölçümüdür.2,3
Kan akışının yönü yüksek basınçtan düşük basınca doğru ilerleyen basınç gradiyentine göre belirlenir. Diyastol sırasında sol ventrikül basıncı sol atriyum basıncının altına inene kadar sol ventrikül genişler ve sol atriyum basıncı sol ventrikül basıncından fazla olduğu zaman mitral kapak pasif olarak açılır, sonuç olarak kan akışı sol atriyumdan sol ventriküle doğru gerçekleşir. Bu erken diyastolde olur ve mitral kapağın anterior kapakçığı sağlıklı bireylerde septuma kadar yaklaşır. Böylece septum ile mitral kapağın anterior kapakçığı arasındaki mesafe minimum olur. Kan akışı geç diyastolde atriyal vuru ile desteklenir. Sağlıklı bireylerde atriyoventriküler gradiyent mitral kapağın açılması ve mitral kapağın anterior kapakçığının septuma yakınlaştırılması için yeterlidir.2,3,5
Düşük LVEF durumunda, sol ventrikül diyastolik basıncı sol ventrikülün sistol sırasında yeterli kan pompalayamaması nedeni ile artış gösterir. Bu durumu kompanze etmek için sol ventikül dilate olur. Sol ventrikül diyastolik basıncının azalması, atriyoventriküler gradiyentin azalmasına neden olur ve mitral kapak açılımını azaltır. Mitral kapak açılımının azalması ve sol ventrikül dilatasyonu, mitral kapağın anterior kapakçığı ile septum arasındaki mesafenin artmasına yol açar ve bu mesafenin ölçümü sol ventrikül fonksiyonlarının değerlendirilmesi için kullanılabilir.2,3,5
PLAX görüntüsünde M-mod kullanılır.
Alternatif olarak EPSS B-moddan da ölçülebilir. PLAX görüntüsü elde edildikten sonra en az 3-5 kalp siklusu ile mitral kapak ve septumun görüntülenmesi gerekir. Görüntü dondurulur ve mitral kapağın anterior kapakçığının septuma en yakın olduğu noktaya getirilir. Bu görüntüde mitral kapağın anterior kapakçığının en uç noktası ile septum arasındaki mesafe ölçülür.
EPSS her ne kadar hızlı ve basit bir ölçüm yöntemi olsa da bazı hasta popülasyonlarında kullanımı kısıtlıdır. Mitral darlığı olan hastalarda kapak açılımı zayıf olacağından normal kardiyak fonksiyonuna rağmen EPSS ölçümü yüksek çıkacaktır. Benzer şekilde aort yetmezliği olan hastalarda mitral kapak açılımı az olabileceğinden EPSS yanlış pozitif olarak yüksek ölçülecektir. Bu nedenle renkli doppler ultrasonografi ile kapak değerlendirilmesi gerekebilir.2,5 Bir diğer durum atrial fibrilasyonu olan hastalarda koordineli atrial kontraksiyonunun olmamasından dolayı A noktası oluşmaz ve bu diskordinasyon nedeni ile EPSS’de atımdan atıma değişiklikler meydana gelir.1 EPSS ölçümünü yanıltabilecek diğer durumlar ise eksen dışı ölçümler, duvar hareket bozuklukları ve sol ventrikül hipertrofisidir.2,5
McKaigney ve ark.7 yaptığı çalışmada acil servis hekimleri tarafından ölçülen EPSS’nin transtorasik ekokardiyografi ile ölçülen LVEF ile yakın korelasyon olduğu gösterilmiştir. Aynı çalışmada, diğer çalışmaların aksine ileri ultrason eğitimi almış acil servis hekimleri tarafından görsel LVEF değerlendirilmesinin LVEF ile orta dereceli korelasyon olduğu saptanmıştır. Kayda değer bir şekilde bu çalışmada acil tıp ultrason yan dal uzmanlarının görsel ve hesaplanmış tekniklerle LVEF tahmini için eğitildiği, ancak EPSS için yalnızca 10 dakikalık bir eğitim aldıkları ifade edilmektedir. Kısıtlı zamanda EPSS eğitimi sonrası elde edilen bu başarının EPSS kullanımı için çok uzun bir zaman gerektirmeyen bir eğitimin yeterli olacağını akla getirdiği çalışmada vurgulanmaktadır.
Secko ve ark.9 yaptığı çalışmada ise acil tıp asistanlarının EPSS kullanarak LVEF tahminlerinin deneyimli acil tıp uzmanları ve eğitimli kardiyologların görsel LVEF tahminleri ile korelasyonunun yüksek olduğu gösterilmiştir. Bu kanıt, EPSS kullanımının yeni acil tıp asistanları ve yan dal uzmanlarının kardiyak fonksiyonlarını değerlendirmede görsel LVEF tahmini kullanmaları için deneyim elde edene kadar zaman kazandırdığını göstermektedir.
Silverstein ve ark.8 yaptığı çalışmada LVEF’un EPSS’den hesaplanabileceği ve EPSS değerine ek olarak kullanılabileceği gösterilmiştir. Hesaplamalarından geliştirilen formül ile diğer çalışmalarda EPSS kullanılarak normal ve anormal olarak sınıflandırılma yapılmasının aksine EPSS’nin LVEF değerlendirilmesinde sürekli bir değişken olarak kullanımına olanak sağlandığı belirtilmiştir.
Shahgaldi ve ark.10 yapılan önceki çalışmaların görsel LVEF tahminlerinin kantitatif ölçümlerle elde edilen LVEF ölçümleri ile iyi bir korelasyon içerisine olduğunu ancak bu çalışmalarda görsel LVEF tahminlerinin deneyimli uygulayıcılar tarafından yapıldığını belirtmektedir. Bu nedenle görsel LVEF tahminindeki en büyük kısıtlamanın deneyim olduğu, acil tıp asistanları ya da yoğun bir acil serviste çalışan acil uzmanları için bir genelleme yapılmaması gerektiği vurgulanmıştır. Bu çalışmada, kardiyak fonksiyonların değerlendirilmesinde kantitatif ölçümlerin göreceli doğrulukta ölçümler için daha güven sağlayacağı ifade edilmiştir.
Ünlüer ve ark.4‘nın yaptığı çalışmada LVEF tahmininde özelleşmiş teknikler kullanılmadan EPSS gibi görsel tahminlerin kullanılabileceği gösterilmiştir. Ancak sonuçların kantitatif LVEF yüzdesi ölçümlerinden ziyade düşük ve normal LVEF şeklinde kategorize edilen bir tanıya dayandırıldığı vurgulanmıştır. EPSS’nin bir değerlendirme ölçütü olarak kullanılmasında normal ve düşük LVEF tahminlerinin ötesinde ölçülebilir bir kanıt ortaya koyması açısından büyük fayda sağlandığı belirtilmiştir.
1.
Massie BM, Schiller NB, Ratshin RA, Parmley WW. Mitral-septal separation: New echocardiographic index of left ventricular function. The American Journal of Cardiology. Published online June 1977:1008-1016. doi:10.1016/s0002-9149(77)80215-4
2.
Boon SC. POCUS series: E-point septal separation, a quick assessment of reduced left ventricular ejection fraction in a POCUS setting. Netherlands Journal of Critical Care. 2020;28(3):139-141. https://nvic.nl/sites/nvic.nl/files/pdf/original-article1_2.pdf
3.
Advanced cardiac echo – a review of E-point septal separation. https://sjrhem.ca/. Published 2021. https://sjrhem.ca/advanced-cardiac-echo-a-review-of-e-point-septal-separation/
4.
Ünlüer E, Karagöz A, Akoğlu H, Bayata S. Visual Estimation of Bedside Echocardiographic Ejection Fraction by Emergency Physicians. WestJEM. Published online 2014:221-226. doi:10.5811/westjem.2013.9.16185
5.
Miller T, Salerno A, Dustin S. Advanced Critical Care Ultrasound: E-Point Septal Separation to Estimate Left Ventricular Ejection Fraction. https://www.emra.org/. Published 2021. https://www.emra.org/emresident/article/epss/
6.
Ahmadpour H, Shah AA, Allen JW, Edmiston WA, Kim SJ, Haywood LJ. Mitral E point septal separation: A reliable index of left ventricular performance in coronary artery disease. American Heart Journal. Published online July 1983:21-28. doi:10.1016/0002-8703(83)90433-7
7.
McKaigney CJ, Krantz MJ, La Rocque CL, Hurst ND, Buchanan MS, Kendall JL. E-point septal separation: a bedside tool for emergency physician assessment of left ventricular ejection fraction. The American Journal of Emergency Medicine. Published online June 2014:493-497. doi:10.1016/j.ajem.2014.01.045
8.
Silverstein JR, Laffely NH, Rifkin RD. Quantitative Estimation of Left Ventricular Ejection Fraction from Mitral Valve E-Point to Septal Separation and Comparison to Magnetic Resonance Imaging. The American Journal of Cardiology. Published online January 2006:137-140. doi:10.1016/j.amjcard.2005.07.118
9.
Secko MA, Lazar JM, Salciccioli LA, Stone MB. Can Junior Emergency Physicians Use E-Point Septal Separation to Accurately Estimate Left Ventricular Function in Acutely Dyspneic Patients? Academic Emergency Medicine. Published online November 2011:1223-1226. doi:10.1111/j.1553-2712.2011.01196.x
10.
Shahgaldi K, Gudmundsson P, Manouras A, Brodin LÅ, Winter R. Visually estimated ejection fraction by two dimensional and triplane echocardiography is closely correlated with quantitative ejection fraction by real-time three dimensional echocardiography. Cardiovasc Ultrasound. Published online August 25, 2009. doi:10.1186/1476-7120-7-41
11.
Left ventricular ejection fraction (echocardiography). https://radiopaedia.org/. https://radiopaedia.org/
12.
US Probe: E-Point Septal Separation (EPSS) in the CHF Patient. http://www.emdocs.net/. http://www.emdocs.net/us-probe-e-point-septal-separation-epss-in-the-chf-patient/
Kalp yetmezliği, kalbin yapısal ve işlevsel bozukluğu sonucunda vücudun ihtiyacı olan kanı pompalayamadığı klinik bir sendromdur. Kalp yetmezliği bir yaşlılık hastalığıdır. Toplumun yaşı arttıkça, kalp yetmezliği sıklığı da artmaktadır. Genel toplumdaki sıklığı %1-2 iken, 70 yaş üzeri kişilerde bu rakam %10’a ulaşmaktadır. Son 30 yılda geliştirilen tedaviler ile özellikle miyokard enfarktüsü (kalp krizi) geçiren hastaların yaşam sürelerinin uzaması sonucu kalp yetmezliği daha sık görülmeye başlamıştır. Aslında birçok hastada kronik kalp yetmezliği gelişmeden önce de kalpte fonksiyonel bozukluk bulunmaktadır. Ancak vücuttaki birçok kompanzasyon mekanizması sayesinde, bu evrede kalp vücudun ihtiyacı olan kanı pompalamaktadır.
Hastaların semptomsuz olduğu bu evre yıllar sürebilmektedir. Ancak bir noktadan sonra bu mekanizmalar yetersiz kalmakta ve kalp yetmezliği gelişmektedir. Semptomların gelişmesinden sonra hastalığın prognozu kötüdür. Son 30 yılda geliştirilen tedaviler sayesinde kalp yetmezliği hastalarının yaşam kalitesinde ve süresinde belirgin iyileşme elde edilmesine rağmen sonuçlar halen istenen seviyede değildir. Kalp yetmezliği hastalarının 5 yıllık yaşam beklentisi %50’nin altındadır. Kalp yetmezliği hastalarında ölüm nedeni genellikle kalp yetmezliğinin kötüleşmesi ve ritim bozukluklarına bağlı ani ölümlerdir.
Kalp yetmezliğinin (KY) birçok sınıflaması olsa da, tıbbi tedavinin seçimini belirleyen esas sınıflamada, hastalar kalbin ejeksiyon fraksiyon (EF) değerine göre 2 gruba ayrılmaktadır. EF, bir kalp döngüsünde kalbin içindeki kanın ne kadarının vücuda pompalandığını gösteren bir parametredir. Sağlıklı insanlarda %60-65 arasındadır. EF değeri %40’ın altında olan hastalar düşük EF’li kalp yetmezliği, %40 ve üzerinde olan hastalar ise korunmuş EF’li kalp yetmezliği hastaları olarak tanımlanmaktadır. Bazı epidemiyolojik çalışmalarda, korunmuş EF kalp yetmezliği prognozunun diğer gruba göre daha iyi olduğu gösterilse de yapılan kontrollü klinik çalışmalarda her iki grubun da benzer prognoza sahip olduğu gösterilmiştir.
Korunmuş EF kalp yetmezliği olan hastalar, genellikle hipertansiyon ve ritim bozukluğunun eşlik ettiği ileri yaş obez kadın hastalardır. Bu hastalarda ileri yaş nedeniyle eşlik eden başka hastalıklar da bulunmaktadır ve hastane yatışları genellikle kalp dışı nedenlerden olmaktadır. Obezite, kalp yetmezliği için bir risk faktörü olsa da, kalp yetmezliği geliştikten sonra kilo vermenin faydası tartışmalıdır. Bu nedenle sağlıklıyken obeziteden kaçınmak en doğru yaklaşımdır.
Kalp yetmezliği olan hastalarda en sık görülen semptom, yorgunluk ve nefes darlığıdır. Hastalığın erken evresinde nefes darlığı, sadece egzersiz ile birlikte görülmekteyken, ilerleyen evrelerde hastalar istirahat halindeyken de nefes darlığı çekmektedir. Nefes darlığının esas nedeni, akciğerlerdeki ödem nedeniyle oksijen alımının azalmasıdır. Bacaklarda şişlik, hastalar tarafından en kolay fark edilen bulgudur. İlk başlarda ayak bileğinde başlar, hastalık ilerledikçe diz altında yaygın ödeme dönüşür.
Kalp yetmezliği tedavisinin iki hedefi vardır. Birincisi, yaşam süresinin uzatılması, ikincisi ise yaşam kalitesinin iyileştirilmesidir. Tedaviye fiziksel rehabilitasyon, ilaç tedavisi, kalp pilleri, destek cihazları ve kalp nakli dahildir.
Maalesef korunmuş EF kalp yetmezliği hastalarında yaşam süresini uzattığı kanıtlanmış ilaç yoktur. Bu hastaların eşlik eden hastalıklara yönelik uygun tedavi alması oldukça önemlidir. Tuz kısıtlaması ve düzenli fiziksel aktivite (haftada en az 150 dakika yürüyüş) ilaç dışı tedavi araçlarıdır.
Düşük EF kalp yetmezliği içinse, yaşam süresini uzattığı kanıtlanmış birçok ilaç vardır. Bu ilaçların bir kısmı aynı zamanda tansiyon ilaçlarıdır. Hastalar yüksek tansiyonları olmasa bile, bu ilaçları kullanmaları gerektiğini bilmelidir. Hayat kalitesinin iyileştirilmesi için vazgeçilmez ilaçlardan biri de idrar söktürücülerdir. Bu ilaçlar, vücuttaki fazla sıvıyı böbrekler aracılığıyla atarak vücuttaki ödemi azaltmaktadır. Akciğerdeki ödemin azalması ile hastanın nefes darlığında azalma olur. Ancak bu ilaçların böbrek fonksiyonu üzerinde olumsuz etkileri olabilmektedir. Dolayısıyla bu ilaçların dozlarının doktor tarafından ayarlanması önerilmektedir. İyi eğitimli hastalar, takip eden doktorunun uygun görmesi halinde, evde günlük kilo takibi yaparak idrar söktürücü dozunda küçük değişiklikler yapabilirler.
Kalp pilleri son yıllarda kalp yetmezliği hastalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastalar genellikle kalp pillerinden dramatik fayda beklemektedir. Ancak yaygın bilinenin aksine, kalp yetmezliğinde kullanılan pillerin çoğu hastanın şikayetlerini azaltmaz. Bu pillerin amacı, ritim bozukluklarına bağlı ani ölümleri engellemektir. Pil tedavisi önerilen hastaların bu konuda yeterince aydınlatılması gerekmektedir. Kalp yetmezliği hastalarının büyük çoğunluğunda sıvı ve tuz alımının kısıtlanması önerilmektedir. Ancak hastaların sıvı kısıtlaması konusunda iyi eğitimli olması gerekmektedir. Gereğinden fazla sıvı kısıtlaması yapılması ve sıvı atılımının artması durumunda (idrar söktürücü dozunda uygunsuz değişiklik yapılması, ateş, kanama, terleme vs.) böbrek yetmezliği gelişebilir.
Kalp yetmezliği hastalarında hastaneye yatış, kötü prognoz göstericisidir. Hastaneye yatışlarda genellikle kalp yetmezliğini kötüleştiren, altta yatan bir neden vardır. En sık nedenler; enfeksiyon, ilaçların düzensiz kullanılması, ağrı kesicilerin uygunsuz kullanımı, sıvı ve tuz diyetine uyumsuzluktur. Hastaların özellikle solunum yolu enfeksiyonlarına karşı kendilerini korumaları ve önerilen aşıları yaptırmaları oldukça önemlidir. Sigara kesinlikle içilmemeli, tercihen sigara içilen alanlarda bulunulmamalıdır. Alkol, doktor tarafından önerilen şekilde, sınırlı miktarda ve sıklıkta tüketilmelidir. Doktora danışmadan herhangi bir gıda takviyesi ve bitkisel ürün kullanılmamalıdır. Her ne kadar birçok kanser türünden daha kötü prognoza sahip olsa da uygun tedavi ile kalp yetmezliği hastaları yıllarca yaşayabilmektedir. Bunun için hastalar, muayenelerini düzenli olarak kalp yetmezliği alanında özelleşmiş merkezlerde yaptırmalı ve tedaviye %100 uyum sağlamalıdır.
Uzm. Dr. Anar Mammadli
Bayındır Söğütözü Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı
19.01.2022