şeker hastalığı için hangi bölüme gidilmeli / Şeker Hastalığına Hangi Bölüm Bakar? • Doktordan Haberler

Şeker Hastalığı Için Hangi Bölüme Gidilmeli

şeker hastalığı için hangi bölüme gidilmeli

Pankreas Hastalıkları Nelerdir? Belirtileri ve Tedavi Yolları

Pankreasın endokrin ve ekzokrin olmak üzere, salgı yapan iki farklı dokusu vardır. Endokrin dokusu, kan şekerini dengeleyen insülin hormonunu salgılayarak kan dolaşımı aracılığıyla vücuda gönderir. Ekzokrin dokusu ise yağların, karbonhidratların ve proteinlerin sindirimi için gerekli olan enzimleri salgılar. Bu enzimler etkin hale dönüşebilmeleri için onikiparmak bağırsağına taşınır. Bazı durumlarda, pankreastaki dokular görevlerini yerine getiremeyecek şekilde hasar görür. Bu gibi durumlarda endokrin ve ekzokrin doku hasarına bağlı çeşitli pankreas hastalıkları oluşabilir.

Pankreasın Vücuttaki İşlevi Nedir?

Pankreas, karnın orta-arka bölümünde sağ tarafta bulunan karaciğerden sol taraftaki dalağın  bulunduğu alana kadar kaburga kavsinin alt tarafında uzanır. Midenin hemen arkasında kalın bağırsağın yatay bölümünün üstünde onikiparmak bağırsağına (duodenum) yapışık şekildedir. Salgıladığı hormon ve enzimlerle kan şekeri seviyesini dengeler ve midenin besinleri sindirmesine yardımcı olur.

Pankreasın ekzokrin dokusunda üretilen enzimler, tükettiğimiz besinlerdeki vitamin, mineral, protein, yağ, karbonhidratın ayrıştırılmasında ve vücudun gerekli yerlerinde depolanmasında etkilidir.

Pankreasın vücuttaki diğer temel görevi kan şekerini dengelemeye yarayan hormon üretimini sağlamasıdır. İnsülin hormonu, pankreasın endokrin dokusu tarafından üretilir. İnsülin hormonu, pankreasın ekzokrin dokusu  tarafından salgılanan enzimler tarafından sindirilen besinlerin vücutta kullanılmasına yardımcı olur.

Pankreas Hastalıkları Hangi Durumlarda Ortaya Çıkar?

Pankreas hastalıkları, pankreasın vücudun normal işleyişinde etkisi olan “insülin direncini” dengeleyememesinden ve sindirim görevini yerine getirememesinden kaynaklanır.

Tükettiğimiz besinlerin vücutta işlenebilmesi ve metabolizmanın kullanımına hazır hale getirilmesi için kana karışabilecek şekilde parçalanmaları gerekir. Vücutta bu görevi pankreas, ince bağırsağa gönderdiği enzimlerle üstlenmiş olur. Bazı durumlarda pankreas bu enzimlerin salgılanmasını gerçekleştiremez. Bunun sonucu besinler parçalarına ayrıştırılmadan bağırsakta depolanır. Bu durum insanı rahatsız eden çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına yol açar.

Pankreas tarafından salgılanan hormonlar enerji üretimi için elzemdir. Ancak bazı hastalıklarda pankreas kan şekerini dengelemek için yeterince insülin hormonu üretemez. Hormonun kana karışması güçleşir ve sonucunda metabolizmanın doğru işleyebilmesi için gerekli enerji üretilemez. Bu durum çeşitli pankreas hastalıklarına bağlı çeşitli belirtilerin ortaya çıkmasına sebep olur.

Pankreas hastalıkları zamanla ya da aniden belirti vermeye başlayabilir. Şiddetli karın ağrısı ve bu ağrıya eşlik eden kusma ve ishal gibi belirtiler pankreas hastalığına işaret ediyor olabilir. Bu belirtilerin pankreas hastalıklarından kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespit edebilmek için hastanın öncelikle iç hastalıkları (dahiliye)  uzmanı tarafından ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve sonrasında çeşitli tetkiklerle koyulan ön tanının desteklenmesi gerekir.

Pankreas Hastalıkları Nasıl Teşhis Edilir?

Pankreas hastalığı teşhisinin koyulabilmesi için öncelikle hastanın tercihen bir iç hastalıkları uzmanı tarafından hastalığın hikayesinin ve hastanın şikayetlerinin öğrenilmesi, ayrıntılı fizik muayene yapılarak değerlendirilmesi, sonrasında gözlemlenen belirtilerin kesin kaynağının bulunabilmesi için kan tetkikleri ve uygun görüntüleme yöntemlerinin kullanılması gereklidir. Pankreasın yapısından kaynaklı bir sorun olduğu düşünülüyorsa görüntüleme yöntemlerinden yararlanılır. Ultrasonografi (USG), manyetik rezonans (MR) görüntüleme ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi değişik görüntüleme cihazları ile pankreas ve pankreas kanalları görüntülenebilir.

Yapılan tetkiklerle pankreas hastalığı bulgusuna rastlanan kişilerdeki sorunun ani bir atak ya da uzun süreli kronik bir hastalık olup olmadığı netleştirilir. Pankreas hastalıkları, çeşitlerine göre tedavi ve iyileşme süreçlerinde oldukça farklılık göstermektedir.

Pankreas Hastalıklarının Çeşitleri

Pankreas hastalıkları, pankreastaki sorunun ne zaman başladığına, uzun süreli olup olmadığına ve belirtilerine göre değişiklik gösterir. Akut pankreatit, kronik pankreatit, kalıtsal pankreatit ve pankreas kanseri, pankreas hastalıklarının çeşitlerindendir.

Akut Pankreatit Hastalığı ve Nedenleri

Akut pankreatit, hızlı başlayan ve şiddetli seyreden bir pankreas hastalığıdır.

Ekzokrin dokuları ile salgılanan enzimlerin, sindirim işlemini yapabilmesi için bağırsaklara pankreas kanalları aracılığıyla ulaştırılması gerekir. Ancak çeşitli sebeplerle bu enzimler pankreasın içinde kalır ve bağırsaklara geçemez. Bu sebeplerin başında safra kesesi ve kanallarında tıkanıklığa sebep olan safra taşları gelir.

Enzimler yapısı gereği bağırsakta besinleri ayrıştırması gerekirken, bağırsaklara ulaşamadığı için pankreas hücrelerine saldırarak onları ayrıştırmaya başlar. Pankreasta depolanan bu enzimler pankreasa zarar verir ve hastada ataklar şeklinde görülen akut pankreatit belirtilerini oluşturur.

Akut Pankreatit Belirtileri Nelerdir?

Pankreasa yapılan görüntülemelerde ve kan tetkiklerinde, akut pankreatit (pankreas enfeksiyonu) teşhisi konulan kişilerin pankreasındaki bazı hücrelerde zarar görmüş yapılar ve pankreas kanalında tıkanmalar görülebilir.

Akut pankreatit belirtisi gösteren kişilerde genellikle:

    • Pankreasın bulunduğu kaburga kavsinin alt kısmında aniden ortaya çıkan şiddetli karın ağrısı,
    • Sancılar şeklinde gelen sırta-bele kuşak şeklinde yayılan karın ağrısı,
    • Ateş,
    • Mide ağrısı ve mide bulantısı nöbetleri gibi şikâyetler görülür.

Bu belirtilerin biri veya birkaçı aynı anda görülebilir. Pankreas dokusunun gördüğü zararın düzeltilmesi için tedaviye erken başlanmalıdır.

Akut Pankreatit Tedavi Edilebilir mi?

Tedavi planı, hastada meydana gelen akut pankreatit belirtilerini kontrol altına alma, pankreatite sebep olan hastalık kaynağını bulma ve tedavi etme temeline dayanır. Hastalığa neden olan sorunun kaynağı yok edildiği durumlarda akut pankreatitin ataklar şeklinde tekrarlamasının da önü kesilmiş olur.

Eğer akut pankreatitin sebebi safra yolu ve pankreas kanalının ortak kısmının safra taşı ile tıkanması ise bu alanın temizlenerek açılması akut pankreatit tedavisinde en iyi sonuç alınabilecek yöntemdir. Pankreastan salgılanan enzimlerin bağırsağa ulaşmasını sağlayan kanal bölümünün temizlenmesiyle hasta normal hayatına hızla dönebilir. Bu sebeple şiddetli karın ağrısı, kusma gibi belirtiler görüldüğünde vakit kaybetmeden hastaneye müracaat edilmelidir. Hastalığın belirti gösterir göstermez tanı koyulması ve tedavi edilmesi önemlidir. İlerlemiş akut pankreatit tedavisinde kanal tıkanıklığı giderilse bile hastalığın tedavisi çok uzun bir sürece yayılabileceği unutulmamalıdır.

Pankreastan salgılanan enzimlerin bağırsağa rahatça akamadığı durumlarda, pankreastan salgılanan enzim miktarının azaltılması ve dolayısıyla doku zararını engellenebilmesi için hastanın ağız yoluyla beslenmesi durdurulur. Beslenme damar yoluyla gerçekleştirilir. Böylece hasar görmüş pankreas “dinlendirilir” ve hasarın ilerlemesinin önüne geçilmiş olur.

Her pankreas hastalığı akut pankreatit gibi kısa süreli ve ani başlayan bir hastalık olmayabilir. Bu sebeple kişideki pankreas hastalığının kronik olup olmadığı da araştırılmalıdır.

Kronik Pankreatit Hastalığı ve Nedenleri

Pankreasta tekrar eden iltihaplanmalar sebebiyle hasarlı hücrelerin artmaya devam etmesi sonucunda, pankreasta kalıcı hasarlar meydana gelir. Bu durum kronik pankreatit olarak adlandırılır. Ani gelişen bir sağlık sorunu değildir. Pankreasın zamanla işlevini yerine getirememesine ve salgıladığı enzimlerle kendi yapısında oluşturduğu kalıcı hasarlara bağlı gelişir. Düzenli ve yüksek miktarda alkol tüketimi kronik pankreatit oluşumuna zemin hazırlar. Kronik pankreatit, pankreastaki hasarın ilerlemesiyle pankreas yetersizliği gibi diğer durumlara neden olabilir.

Kronik Pankreatit Belirtileri Nelerdir?

Kronik pankreatit belirtileri, akut pankreatit belirtileri ile benzerlik gösterir. Kronik hastalığa neden olan pankreas kanallarının tıkanıklığı pankreas kanalına ve dokusuna baskı yapar. Pankreasın uzun süreli baskılanması şiddetli karın ağrılarına neden olur. Bu ağrıları ağrı kesici ilaçlarla durdurmak giderek daha da zorlaşır.

Besinler pankreas salgılarıyla bağırsakta sindirilemediği için hazımsızlık problemleri, hızlı kilo kaybı ve ishal sık görülen kronik pankreatit belirtilerindendir. Tedavi edilmeyen vakalarda diyabet (şeker hastalığı) ortaya çıkabilir.

Kronik Pankreatit Tedavi Edilebilir mi?

Pankreas enfeksiyonları en çok safra yolu ile pankreas kanalının ortak kısmının tıkanması sonucunda oluştuğundan, endoskopik yöntemlerle bu alanın temizlenmesi eğer teknik olarak mümkünse en etkili tedavi olmaya adaydır.

Bununla beraber, hissedilen şiddetli ağrı gibi belirtileri hafifletmek, sindirime yardımcı olmak ve kan şekerini dengelemek için ilaç tedavisine başlanır. Vücutta depolanan A, D, E, K vitaminleri, pankreas hastalarının iyileşme süreçlerine katkı sağladığı için vitamin takviyesi de kronik pankreatit tedavisinde kullanılır. Bu tedavilere cevap vermeyen hastalarda çeşitli ameliyatlar gündeme gelebilir.

Pankreasın yapısını etkileyen bazı etkenler de pankreas hastalığına neden olabilir. Yapısal sorunların çoğu genetik olarak kuşaktan kuşağa aktarılabilmektedir.

Kalıtsal Pankreatit ve Nedenleri

Pankreatit hastalarının yapılan değerlendirilmelerinde elde edilen tüm veriler, birçok pankreas hastalığının sebebinin kalıtsal olabildiğini göstermektedir. Aileden genler yoluyla aktarılan bu hastalık, kronik pankreatitle benzerlik gösteren ve uzun süreli bir hastalıktır. Pankreasın yapısında doğuştan gelen fonksiyonel bozuklukları ifade eder.

Kalıtsal Pankreatit Belirtileri Nelerdir?

Kalıtsal pankreatit, akut ve kronik pankreatit gibi belirli etkenlerin pankreası tetiklemesi sonucu oluşmaz. Doğuştan gelen bir hastalıktır. Belirtiler yaş ilerledikçe görülmeye başlar.

Kalıtsal Pankreatit Tedavi Edilebilir mi?

Ailesinde pankreatit geçmişi olan ve tekrarlayan akut pankreatit atakları yaşayan kişilere kan tetkikleri ve genetik testler yapılır. Yapılan testler sonucu ağrıların kontrol altına alınmasına yönelik tedaviler uygulanır. Bu kişilerin pankreas kanserine yakalanma riski toplumun diğer üyelerine göre daha yüksektir.

Otoimmün Pankreatit

Vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırma etkisine “otoimmün” kavramı ile anılmaktadır. Eğer saldırılan doku pankreas ise ortaya çıkan hastalık otoimmün pankreatit olarak adlandırılır. Bu hastalık grubu belirti ve bulguları akut ve kronik pankreatiti olduğu kadar pankreas kanserini de taklit edebilmektedir. Sadece bu hastalık grubu bile pankreas hastalıklarının tanısının koyulmasında Hepatobiliyer hastalık birimlerinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Pankreas Kanseri ve Nedenleri

Pankreas kanseri, pankreasta kötü huylu tümör hücrelerinin ortaya çıkarak çoğalmasıyla meydana gelir. Tümörlerin ortaya çıkma nedenleri arasında kalıtsal yatkınlık, kronik pankreas hastalıkları, obezite ve sigara kullanımı bulunur. Kötü huylu tümörler, pankreasın kendi dokusundan kaynaklanır. Pankreas kanseri, tümörün organdaki yerleşme yerine bağlı olarak değişik süreler içinde belirti vermeye başlar.

Pankreas Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Pankreas kanserinin belirtileri: Sarılık, karın şişliği, kısa zaman içinde ileri derecede kilo kaybı, ciddi halsizlik gibi bazen belirgin bazı hallerde ise net olmayan bulguları içerir. Bir başka önemli belirtisi ise kalıtsal herhangi bir faktör olmamasına rağmen kişide ani olarak başlayan şeker hastalığı görülmesidir. Birdenbire beliren şeker hastalığı şikâyetiyle hastaneye başvuran kişinin pankreasında hastalık olabileceğinden şüphe edilir.

USG, BT ve MR gibi görüntüleme cihazları yardımyla pankreastaki kötü huylu tümör radyoloji uzmanı tarafından teşhis edilebilir. Bunun yanında pankreas kanseri belirtilerinin genellikle ileri dönemde görülmeye başladığı da unutulmamalıdır. İleri dönem kanser vakalarında tümörün kontrol altına alınması çok daha zorlaşmaktadır. Bu sebeple, tanısı konulan pankreas kanserinde vakit kaybetmeden tedaviye başlanması hayati önem taşır.

Pankreas Kanseri Tedavi Edilebilir mi?

Pankreas kanseri tedavisinin planlanmasına, diğer kanserlerde olduğu gibi öncelikle organdaki tümörün büyüklüğü, komşu dokulara yayılım gösterip göstermediği, diğer organlara sıçrama durumu tespit edilerek başlanır. Tümör teknik olarak ameliyat edilebilme sınırlarını aşmamış ve uygun evredeyse ameliyat edilerek çıkarılmalıdır. Tümörün pankreastaki yerleşim yerine göre ameliyat planlaması yapılır. Pankreas başı ve pankreasın unsinat çıkıntısında yerleşmiş pankreas tümörüne Whipple ameliyatı (pankreatikoduodenektomi ameliyatı) uygulanırken, pankreas gövde ve kuyruğunda yer alan tümörlere distal pankreatektomi ve splenektomi (dalağın çıkarılması) ameliyatı uygulanır. Ameliyatın açık,  laparoskopik veya robotik yöntemlerden herhangi biriyle uygulanmasının ameliyat sonrası hastanın beklenen yaşam süresi açısından farkı yoktur. Önemli olan geride tümör bırakılmadan çevre lenf bezlerinin de çıkarıldığı, kanser cerrahisi prensiplerinden ödün verilmeden yapılacak uygun cerrahi girişimdir. Bu da Hepatopankreatobiliyer (HPB) Cerrahi ekibinin tercihine ve sonuç olarak hasta ve yakınlarının kabulüne göre şekillenmelidir. Kötü huylu tümör komşu ana damarlar gibi hayati yapılara yayıldıysa, uzaktaki diğer organlara veya karın içine yaygın olarak sıçrama gerçekleştirdiyse ameliyatla tümörün çıkarılması teknik olarak mümkün olsa bile hastanın beklenen yaşam süresinin uzamasına yardımcı olmayacağından uygun bir yaklaşım değildir. Bu evredeki hastalar için kemoterapi, radyoterapi gibi cerrahi dışı alternatif tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

Pankreas Hastalıkları Teşhisi ve Tedavisi İçin Hangi Bölüme Gidilmeli?

Pankreas hastalığı belirtisi gösteren kişiler İç Hastalıkları (Dahiliye) veya Gastroenteroloji uzamnları tarafından değerlendirilmelidir. Pankreas kanseri şüphesi olan veya tanısı koyulan hastaların mutlaka Hepatopankreatobiliyer Cerrahi Birimi olan bir merkezde değerlendirilmesi ve planlanacak tedavi yol haritasının HPB Tümör Konseyi tarafından ortaya koyulması gerekmektedir. Gastroenteroloji, HPB Cerrahisi, Medikal onkoloji, Radyasyon onkolojisi, Patoloji bölümlerinden uzmanların katılımıyla oluşan Tümör Konseyleri başarılı tedavi süreci için “olmazsa olmaz” konumundadır.

İnsülin direncini ölçtürmek için hangi bölüme/doktora gidilir?

İnsülin direnci, tip 2 diyabet , gebelik diyabeti ve prediyabet yol açan itici faktördür. Peki, İnsülin direnci nedir? İnsülin direncini ölçtürmek için hangi bölüme/doktora gidilir? Bilinmesi gerekenleri haberimizde sizler için derledik... İşte A'dan Z'ye insülin direnci...

Sozcu.com.tr

Yayınlanma: 08:33 - 03 Mayıs 2019 Güncellenme:

İnsülin direncini ölçtürmek için hangi bölüme/doktora gidilir?

İnsülin direnci, vücut hücrelerinin insülin hormonuna düzgün tepki vermediği zaman verilen addır. Peki, İnsülin direncini ölçtürmek için hangi bölüme/doktora gidilir? Merak edilen tüm detaylar haberimizde…

İNSÜLİN DİRENCİ NEDİR?

İnsülin direnci, kaslarınızdaki, vücut yağınız ve karaciğerinizdeki hücrelerin insüline iyi yanıt vermediği ve kanınızdaki glikozu kolayca alamadığı durumdur. Sonuç olarak, pankreasınız glikozun hücrelerinize girmesine yardımcı olmak için daha fazla insülin yapar.

İnsülinin rolü, vücut hücrelerinin yakıt olarak kullanılmak veya vücut yağı olarak depolanmak için glikoz almasına izin vermektir.

Ayrıca, glikozun kanda birikmesi daha olasıdır ve bu da çok yüksek kan şekeri seviyelerine yol açabileceği anlamına gelir .

Vücut insüline dirençli hale geldiğinde, daha fazla insülin üreterek başa çıkmaya çalışır. İnsülin direncine sahip kişiler genellikle sağlıklı insanlardan çok daha fazla insülin üretir.

İNSÜLİN DİRENCİ BELİRTİLERİ

Başlangıçta, insülin direnci hiçbir belirti göstermez. Belirtiler ancak daha yüksek kan şekeri seviyeleri gibi ikincil etkilere yol açtığında ortaya çıkmaya başlar. Bu olduğunda, belirtiler arasında şunlar olabilir:

– Ellerde ve ayaklarda karıncalanma hissi
– Sürekli açlık hissi
– Her zamankinden daha yorgun hissetme

İnsülin direncine sahip kişilerde sıklıkla görülen diğer işaretler şunlardır:

– Ortada kilo alımı (karın yağı)
– Yüksek tansiyon
– Yüksek kolesterol düzeyleri

İnsülin direnci prediyabet veya tip 2 diyabete dönüşürse, semptomlar artmış kan şekeri düzeyleri ve tip 2 diyabetin klasik semptomlarının çoğunu içerecektir .

İNSÜLİN DİRENCİ NEDENLERİ

İnsülin direncinin kesin nedeni hala tam olarak anlaşılmadığı halde, hangi faktörlerin insülin direncinin gelişmesine yol açabileceği iyi bilinmektedir.

Aşağıdaki faktörlerden bir veya daha fazlası geçerli olduğunda insülin direnci yaygın olarak gelişebilir:

– Aşırı kilolu veya obezseniz
– Yüksek kalorili, yüksek karbonhidratlı veya yüksek şekerli beslenme
– Sedanter yaşam tarzı
– Uzun süre boyunca yüksek doz steroid alınması
– Kronik stres olması
– Having Cushing hastalığı veya polikistik yumurtalık hastalığı

İnsülin direncine neden olan vücudun içinde neler olup bittiği konusunda araştırmacılar, insülin direncinin aşağıdaki kişilerde ortaya çıktığını gözlemlemişlerdir:

– Kanlarında dolaşan yüksek insülin seviyeleri
– Karaciğer ve pankreasta depolanan aşırı yağ
– Yüksek inflamasyon seviyeleri

İNSÜLİN DİRENCİNİ ÖLÇTÜRMEK İÇİN HANGİ BÖLÜME/DOKTORA GİDİLİR?

İnsülin direncini ölçtürmek için hastanelerin Endokronoloji bölümüne başvurmak gereklidir.

İnsülin direncini kırmadan kilo verilir mi?İlginizi Çekebilirİnsülin direncini kırmadan kilo verilir mi?Açlık kan şekeri nedir? İlginizi ÇekebilirAçlık kan şekeri nedir?

diyabetdiyetgebelikobeziteyüksek tansiyon

Çocuklarda Diyabet

Ülkemizde 18 yaş altında 17-18 bin civarında diyabetli çocuk olduğu tahmin edilmektedir. Çocuklarda diyabet görece seyrek görülen bir hastalık olmasına karşın en önemli özelliği kronik(yaşam boyu süren) bir hastalık olmasından kaynaklanmaktadır. Diyabet çocuklul çağındaki görülen kronik hastalıkların başında gelmektedir.Çocuklarda diyabetin kontrol edilememesi durumunda erken yaşlarda böbrek yetmezliği, görme kaybı, sinir hücrelerinde zedelenme, erken kalp/damar hastalıkları görülmektedir.

. Çocuklarda Tip 1 diyabet hastalığı hangi belirtilerle ortaya çıkıyor?

Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi en sık görülen bulgular çok ve sık idrar yapma, çok su içme ve her zaman görülmese de iştah artmasıdır. Aileler önce çocukların her zamankinden daha çok su içmeye başladığını, yanlarında sürekli su şişesi bulundurduklarını, suya doymadıklarını, sanki yalnızca suyla beslendiklerini söylerler. Çok idrar yapma gün içinde çocukların dikkat çekici sıklıkta tuvalete gitmesi ile belli olur. Bu nedenle ders sırasında tuvalete gitmek için izin istemeye başlayan çocuklarda diğer bulgular araştırılmalıdır. Bunun yanında daha önce gece idrar yapmak için uyanmayan çocukların 1-2 kez idrar yapmak için uyanması ve bazen gece altını ıslatması dikkat çekicidir. Küçük çocuklarda ise anneler sık bez değiştirmeye başladıklarını fark ederler. Çocuklar iştahlarının artmasına rağmen kilo kaybederler, annelerin deyimiyle süzülürler. Kız çocuklarında genital bölgede mantar enfeksiyonu olabilir ya da bebeklerde inatçı pişiklerin görülebilir.

Bazı çocuklar halsizlik, hafif ateş, karın ağrısı gibi özelliği olmayan bulgularla doktora giderler ve aileler diyabete özgü bulguları söylemeyebilirler. Çocukların okul performansında azalma, çabuk yorulma gibi yakınmaları olabilir ve eskisine göre daha sık devamsızlık yapmaya başlayabilirler. Bu nedenle çocukların beklenmeyecek şekilde devamsızlık yapmaya başlaması öğretmenler tarafından incelenmelidir.

Yukarıdaki bulgularla hekime getirilmeyen çocuklarda bir süre sonra insülin eksikliğinin şiddetlenmesine bağlı olarak bulantı, kusma, karın ağrısı, gözlerde çöküklük, derin ve hızlı nefes alma (solunum sıkıntısı), ağızda aseton kokusu gibi diyabet komasına doğru gidişin belirtileri başlar. Diyabet bulgularının erken fark edilmemesi ya da sağlık kuruluşlarında diyabet tanısının atlanması ile diyabet koması gibi tehlikeli bir tablo ile başvurma arasında yakın ilişki vardır.

. Tip 1 diyabet çocuklarda en sık hangi yaşlarda görülüyor? Bebeklerde diyabet görülebilir mi? Görülürse oranı nedir? Aileler nasıl anlayabilirler?

Şeker hastalığı erişkinlerde daha sık görüldüğünden daha çok erişkinlerin hastalığı olarak bilinir ve çocuklarda şeker hastalığı olabileceği pek akla gelmez. Oysa bebeklik döneminden itibaren ama en çok ergenlik döneminde olmak üzere çocuklarda da şeker hastalığı görülmektedir. Çocuklarda şeker hastalığı ortalama başlangıç yaşı 8 olarak bildirilmektedir. Son yıllarda küçük çocuklarda diyabet görülme sıklığının arttığına ve diyabet görülme oranının 2-4, 6-8 ve 10-12 yaşlarında olmak üzere üç dönemde pik yaptığı gözlenmektedir. Çocuklarda görülen şeker hastalığı vakalarının tamamına yakını Tip1 diyabet türündendir. Bu tür şeker hastalığında pankreastaki insülin yapan hücreler kalıcı olarak harap olur ve çocuklar yaşam boyu insülin kullanmak durumunda kalırlar. Bu nedenle eskiden çocuklarda görülen şeker hastalığı “ İnsüline bağımlı diyabet” olarak isimlendirilirdi.

. Çocuklarda tip 2 diyabetin belirtileri tip 1 diyabetten farklı mıdır? Ne tür yakınmalara neden oluyor çocukluk çağında tip 2 diyabet?

Günümüzde özellikle ABD’de çocukluk çağında Tip 2 diyabet vakalarının oranı artmakta, bazı bölgelerde vakaların ¼’ni Tip 2 diyabet vakaları oluşturmaktadır. Ülkemizde ise çocuklarda Tip 2 diyabet henüz seyrek görülüyor. Erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da Tip 2 diyabet vakaları karın bölgesinde yoğunlaşan şişmanlık, boyun , ense ve koltukaltlarında deride koyulaşma ve kalınlaşma(buna akantosiz nigrikans denir), tip 1 diyabette olduğu gibi çok su içme, çok idrar yapma ve iştah artması gibi bulgularla başvurur. Tip 1 diyabetin tersine Tip 2 vakalarında bulgular uzun süre önce başlamıştır ve bu çocukların ailelerinde birden fazla kişide Tip 2 diyabet öyküsü alınır.

. Tip 1 diyabet açısından hangi çocuklar risk grubuna giriyor? Annede, babada, kardeşte diyabet olması bir risk faktörü müdür? Başka hangi risk faktörleri var?

Çocuklarda görülen şeker hastalığının daha doğrusu Tip 1 diyabetin tek bir nedeni yoktur. Bu çocukların ailelerinin % 90’ınında Tip 1 diyabet olmadığı bilinmekte, dolayısıyla genetik faktörlerin sınırlı bir rolü olduğu düşünülmektedir. Şeker hastalığı belirtileri ortaya çıkmadan uzunca bir süre önce pankreastaki insülin yapan hücrelere karşı vücudun savunma sistemi tarafından bir saldırı başlatılmakta ve bu hücreler zaman içinde yok olmaktadır. “Otoimmün iltihap” adı verilen bu sürecin başlamasında enfeksiyonlar, toksinler, besinler, stres, hızlı büyüme gibi çeşitli çevresel faktörlerin rolü olduğu ileri sürülmektedir. Son yıllarda gebelik yaşında artma, prematür doğumlar ve enteroviral enfeksiyonlar gibi faktörlerin üzeride durulmaktadır

Babada veya kardeşte tip 1 diyabet varsa çocukta görülme ihtimali % 6, annede Tip1 diyabet varsa çocuğunda görülme ihtimali % 3 olarak bildirilmektedir.

. Çocuklarda, gençlerde tip 2 diyabet ile obezite, sağlıksız beslenme arasındaki ilişki nedir? Diğer risk faktörleri nelerdir?

Günümüzde çocukluk çağında obezite sıklığı hızla artmakta (ülkemizde son 10 yılda iki kat artmıştır) ve bunun en önemli nedenleri arasında enerji yoğun besinlerin (abur/cubur besinler, şekerli içecekler, fast-food ürünleri, hazır yiyecekler vs) tüketiminde artma ve hareketsiz yaşam bulunmaktadır. Bütün araştırmalar çocuklarda Tip 2 diyabet için en önemli risk faktörünün obezite olduğunu göstermektedir. Bu durumda sağlıksız beslenmenin hen obezite hem de Tip2 diyabet için en önemli risk faktörü olduğunu söyleyebiliriz. Bunun dışında inaktivite, ailede tip 2 diyabet ve obesite yükü diğer risk faktörleridir.

. Çocuklarda diyabet tedavisi nasıl yapılıyor? Tip 1 ve Tip 2 diyabetin tedavisine yaklaşımda bir fark var mı?

Çocuklarda şeker hastalığı bir kez oluşunca yaşam boyu sürer. Yani Tip 1 diyabet iyileştirilebilen bir hastalık değildir. Bununla birlikte bu çocukların ihtiyacı olan insülin deri altına enjeksiyonla verilebilir ve bu şekilde normale yakın bir yaşam sürdürebilirler. İnsülin yanında beslenme düzenlenmesi, düzenli egzersiz de önemlidir. Diyabet tedavisinde temel amaç artık otomatik olarak ayarlanamayan kan şekerini çocukların kendilerinin ayarlamaları, yani bir tür artık çalışmayan pankreaslarının görevlerini kendilerinin yapmasıdır. Bunun için günde en az 4 kez kan şekerlerine bakmaları, bu ölçümleri yorumlamaları ve buna göre insülin dozlarına karar vermeleri gerekir.

Diyabet tedavisine uyum gösteren çocukların yaşamı ve gelişimleri normal bir şekilde sürmektedir. Günümüzde bilgiye dayanan esnek diyabet tedavisi uygulanmaktadır ve bilinçli diyabetlilerin yaşamında önemli bir kısıtlama olmaz. Bununla birlikte diyabetli çocukların insülin ve beslenme saatleri ile belirlenen bir yaşam düzenleri vardır ve eskisi gibi şekerden zengin besinleri gelişigüzel tüketmemeleri gerekir. Belki de yaşamlarında tek kısıtlılık şekerli besinleri eskisi gibi düşünmeden yemekten vazgeçmeleridir.

Tip 2 diyabet tedavisinde ise beslenme planlaması ve insülin direncini azaltan ilaçlar ile tedaviye başlanır. Bu tedaviler ile ilerleme olmazsa Tip 2 diyabet valarında da insülin tedavisi kullanılır.

. Aileler çocukta insülin tedavisi konusunda bazen önyargılı olabiliyor. İnsülinin çocukluk çağındaki şeker hastalığının kontrolunda yeri nedir? İnsülin tedavisi çocuklara nasıl uygulanır?

Evet ne yazık ki insülin konusuda ailelerin çoğu zaman doğru olmayan endişe ve öyargıları var. Bunların başında insülinin bağımlılık yaptığı konusu var. Oysa Tip 1 diyabetli çocuklarda insülinsiz diyabet tedavisi mümkün değildir. İnsülin 1922’de ilaç olarak kullanılmaya başlanmıştır ve bu tarihten önce tip 1 diyabetli çocuk ve erişkinler yaşamlarını sürdüremiyorlardı.Günümüzde insülin Tip 1 diyabet tedavisiniz olmazsa olmaz ilacıdır. İnsülin yalnızca deri deri altına veya hastane koşullarında damardan enjeksiyon ile verilir. Ne yazık ki insülin hap, şurup, sprey olarakkullanılamamaktadır.

. Çocuklarda insülin tedavisiyle ilgili dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Tip 1 diyabetli çocukların günde en az 4 kez insülin yapmaları gereklidir. İnsülin tedavisi yemeklerden önce kısa yada hızlı etkili, akşam/gece yavai etkili insülin verilmek suretiyle uygulanır. İnsülin enjeksiyonu karın, kalça, kollar ve bacak ön yüzlerine yapılır. Enjeksiyon yerlerinin değiştirilmesi gerekir.

. Şeker hastası bir çocuk neleri yiyebilir, neleri yiyemez? Nasıl bir beslenme programı önerirsiniz?

Günümüzde diyabet tedavisinde giderek esnek beslenme planlanması tercih edilmektedir. Bu yaklaşımda diyabetlilere sağlıklı beslenme ilkeleri anlatılmakta ve besinlerdeki karbonhidrat miktarını sayarak insülin dozlarını nasıl ayarlayacağı öğretilmektedir. Yani çocuklara suistimal etmemek koşulu ile dondurma, çikolata gibi besinlere yiyebilmektedirler. Bununla birlikte yalnızca diyabetli çocukların değil hepimizin kan şekerini hızlı yükselten glisemik indeksi yüksek besinlerden uzak durmasında yarar vardır. Bu ilke diyabetliler için daha fazla geçerlidir.
 

. Diyabetli çocuklara kendi hastalıklarıyla ilgili öğretilmesi gereken özel ve önemli hangi bilgiler vardır?

Diyabet kan şekeri yüksekliği ile giden bir hastalıktır ama tedavi ile faktörlere bağlı olarak (fazla insülin alınması, beslenme saatlerinin kaçırılması, fazla egzersiz yapılması vs) kan şekeri düşüklüğü sık olarak görülür. Bu nedenle diyabetli çocukların kan şekeri düşüklüğü tedavisini öğrenmeleri gerekir. Ayrıca ateşli hastalık durumlarında daha fazla insülin alınması gerekir. Hastalık durumlarında sık olarak kan şekeri bakılmalı ve bulantı/kusma olduğunda vakit geçirmeden acil servislere başvurmalıdırlar.

. Diyabetli çocukların spor yapmasında bir sakınca var mı? Ağır egzersizler kan şekerini nasıl etkiler?

Tam tersine düzenli egzersiz diyavet tedavisinin bir parçasıdır. Diyabetli çocukların günde en az 30 dk egzersiz yapmaları gerekir. Ağır egzersizler egzersiz sonrasında ve geceleri kan şekeri düşüklüğüne neden olabilir. Bu nedenle ağır egzersizden önce ek karbonhidrat alınmalı ve gece güvenli kan şekeri ile yatılmalıdır.

. Özellikle okul çağı çocuklarında insülin enjeksiyonu ve beslenme programlarında hangi noktalara dikkat edilmelidir?

Diyabetli çocukların okuldaki en önemli sorunları okulda beslenme planlarına uygun yemek bulamamaları, insülin yapmak için uygun ortamların olmaması, kan şekeri düşüklüğü gibi acil durumlarda acil tedavi yapılamaması ve en önemlisi bazı çocuklara arkadaşlarının ve öğretmenlerin empati ile yaklaşmamasıdır. Bu sorunlar nedeniyle özellikle ilkokul çağındaki bazı diyabetli çocukların anneleri bütün günü çocuklarının okulunda ve yakınında geçirmektedir. Bu sorunların azaltılması için diyabetli çocukların okul yetkililerine ve öğretmenlere eğitim yapılması gerekmektedir.

. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile birlikte “Okulda Diyabet” projesi başlattınız. Bu projenin içeriği ve takvimi konusunda bizi bilgilendirir misiniz lütfen?

. Tip 1 diyabet yakın takip gerektirmesi nedeni ile haftada 7 gün ve 24 saat bakımı gerektirir. Ülkemizde diyabetli okul çocuklarının okulda bakımları büyük ölçüde çocuğa ve ailesine bırakılmış olup, kişisel ilgisi olan sınıf öğretmenleri ve özel okullarda okul hemşireleri çocuklara yardımcı olmaktadır.Oysa diyabetli çocukların okul yaşamı boyunca sağlıklarının korunması ve kendilerini güvende hissetmeleri için öğretmenler ve ailelerin yakın işbirliğine ihtiyaç vardır. Ayrıca Tip1 diyabetli çocuklara erken tanı konması ve tedavi gecikmesinde kaynaklanan sorunların önlenmesi için öğretmenlere görevler düşmektedir.

Bu ihtiyaçlar temelinde Çocuk Endokrin ve Diyabet Derneği’nin önerisi ile Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları ile işbirliği yapılarak “Okulda Diyabet” isimli bir program başlatılmıştır. Sağlık Bakanlığı Türkiye Diyabet Kontrol Programı çerçevesindeki bu alt program sırasında aşağıdaki aktvitelere yapılacaktır.

1.Çocuklarda da diyabet görülebileceğine ve çocuklardaki diyabet bulgularına dikkat çeken farkındalık afişi ülke çapındaki 60.000 okula asılacaktır

2.Okul yaşındaki her öğrenciye öğretmenine ulaştırmak üzere bir mektup verilecektir.

3.Okul çocuklarında diyabet ve okulda diyabet bakımı isimli rehber bütün okullara ve öğretmenlere ulaştırılacaktır

4.Öğretmenlere çocuklarda diyabet konusunda bilgi veren “Öğrencim ve diyabet” isimli broşür, aynu konulu sunum ve film bütün okullara ve öğretmenlere ulaştırılacaktır

5.İllerde Çocuk Endokrin Üniteleri, İl Milli Eğitim ve Sağlık Müdürlüklükleri işbirliği ile öğretmen eğitim toplantıları yapılacaktır

6.Müfredattaki ilgili derslerde diyabetin daha geniş şekilde işlenmesi ve 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde okullarda aktivite düzenlenmesi sağlanacaktır.

Bu programla ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki 650.000 civarındaki öğretmene ve 16 milyon öğrenciye ulaşılarak en azından çocuklarda diyabet olabileceği konusunda bir mesaj ulaştırılmış olacaktır. Program çerçvesinde ülkemizdeki 60.000 okula “ Benim çocuğum şeker hastası mı?” başlıklı farkındalık posteri asılacaktır. Bu poster özgün ve dikkat çekicidir.Bu posteri okullara gelen velilerinde görmesi beklenir. Poster çocuklardaki diyabete dikkat çekmekle birlikte altı çizilem bulgular bütün diyabetlilerde görülen bulgulardır. Dolayısıyla bu poster şimdiye kadar ülkemizde diyabetle ilgili en geniş şekilde dağıtılan farkındalık posteridir

Prof.Dr.Şükrü Hatun
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı
Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Derneği
Diyabet Çalışma Grubu Başkanı

 

Şeker hastalığı tıp dilinde bilinen adıyla diyabetes mellitus, son yıllarda Türkiye’de görülme sıklığı artan, tedavi edilmediği takdirde birçok organa ve dokuya hasar veren tehlikeli bir hastalıktır. İnsülin salgısının veya bunun etkisinin bozulmasıyla beraber yüksek glukoz seviyelerinin görüldüğü şeker hastalığına hangi bölüm bakar hususuna geçmeden önce bu hastalığın iki tipinin olduğunu belirtmekte fayda var. Tip 1 diyabet ve tip 2 diyabet olarak isimlendirilen bu tipler genellikle obez olarak tanımladığımız aşırı kilolu insanlarda, ailede şeker hastalığı öyküsü olan insanlarda, hipertansiyonu olan ve düşük HDL düzeyleri saptanan insanlarda görülür. Bu noktada HbA1c altın değerindedir.

Şeker hastalığına hangi bölüm bakar sorusunun tek ve yegane bir cevabı vardır ancak asıl mesele sizin ne için buraya başvurmak istediğinizle ilişkilidir. Örneğin tanı almış bir şeker hastasıysanız başvurmanız gereken bölüm ile tanı almamış bir şeker hastasının başvurması gereken bölümler aynı olmayabilir. Bu konuyu şimdi detaylıca irdeleyelim.

Şeker Hastalığı için Hangi Bölüme Gidilir?

Şeker hastalığının genetik geçişi adlı yazımda da şeker hastalığı için hangi branşa gidileceğinden bahsetmiş olsam da tekrarlayalım. Eğer henüz şeker hastalığı tanınız yoksa ve sadece şüphe ediyorsanız başvurmanız gereken ilk bölüm aile hekimliği polikliniğidir. Aile hekiminiz şikayetlerinizi, geçmişteki hastalıklarınızı, ailenizde var olan hastalıkları sorgulayacak ve gerekirse şeker yükleme testleri ve diğer tahlilleri yapacaktır. Bu tahliller neticesinde doğrudan tanı koyabileceği gibi ileri tetkik ve tedavi için farklı branşlara yönlendirme sağlayabilir.

şeker hastalığına hangi bölüm bakar

Zaten bir diyabet tanınız var ise sadece şeker hastalığı ile ilgilenen bir bölüm olan diyabetoloji bölümüne ya da diğer bir adıyla diyabet polikliniğine gitmelisiniz. Diyabet poliklinikleri birçok hastanede olsa da hala bazı hastanelere bulunmamaktadır. Bu poliklinikte bulunan diyabet ile ilgilenen hekimler sizi muayene edecek, düzenli kontrollerinizi gerçekleştirecek, gerekli tetkik ve tahlillerinizi yapacaktır. Düzenli olarak kontrollere çağıracak, 3 aylık kan şekerinize bakacak ve şeker hastalığınızı kontrol altına almaya çalışacaktır.

Diyabetoloji polikliniğinin bulunmadığı yerlerde başvurulması gereken bölüm endokrinoloji polikliniğidir. Endokrinoloji hekimleri diyabet başta olmak üzere vücutta yer alan bezlerin ve bunların salgıladığı salgıların hastalıklarıyla ilgilenirler. Endokrinoloji bölümünün ilgi alanı oldukça geniştir. Endokrinolojinin ilgilendiği hastalıklar başlıklı yazıma geçiş yaparak bu konuda bilgi sahibi olabilirsiniz.

Şeker hastalığına hangi bölüm bakar sorusunun endokrinoloji ve diyabetoloji bölümlerinin olmadığı yerlerdeki cevabı genel dahiliye polikliniğidir. Özellikle doğu kesiminde kırsal bölgelerde ilçe devlet hastaneleri yer almaktadır. İlçe devlet hastanelerinde endokrinoloji ve diyabetoloji bölümleri bulunma sıklığı daha düşüktür. Haliyle bu bölgelerde yaşayan bireyler genel dahiliye polikliniğine başvurmalıdırlar. Dilerseniz dahiliyenin baktığı hastalıklar başlıklı yazıma geçebilir ve bilgi sahibi olabilirsiniz.

Eğer farklı bir durumunuz varsa ve emin olamıyorsanız hemen yorum bölümünden bana yazın. Sizin için en doğru yönlendirmeyi sağlamaya çalışacağım ve cevap vermekten mutluluk duyacağım.

Bu Başlıklar İlginizi Çekebilir:

Kategoriler Hangi Doktora Gidilir?

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır