ekim füzeleri krizi / Küba Krizi ve Türkiye > monash.pw

Ekim Füzeleri Krizi

ekim füzeleri krizi

kaynağı değiştir]

T. C. ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ BURAK BALCI ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BÖLÜMÜ DOÇ. DR. BARIġ ÖZDAL - ARAġTIRMA YÖNTEMLERĠ KÜBA FÜZE KRĠZĠ U-2 KRĠZĠ VE SOĞUK SAVAġA ETKĠLERĠ HAZĠRAN ÖZET: Bu çalıĢmada 2.Dünya SavaĢı sonrası baĢlayan Soğuk SavaĢ döneminde iki kutup'un liderleri olan ABD ve SSCB arasındaki çekiĢmenin kriz boyutuna varan olayları olan U-2 Casus uçak krizi ve Küba Ekim Füzeleri Krizi ele alınacaktır. Birbiriyle silahlanma yarıĢı içinde olan bu iki büyük devlet aynı zamanda birbirlerine derin Ģüphe duymaktaydılar. Bu Ģüphelerin giderilmesi neticesinde ortaya çıkan casusluk ve izleme faaliyetleri istihbaratın en önemli noktasını oluĢturmaktaydı. Nitekim bu faaliyetlerin sonuçları olarak iki devlet silahlanma yarıĢında birbirlerinin arka bahçelerine tüm ülkeyi yok edecek kapasitede nükleer silahlar olduklarını fark ettiler. Bu noktadan sonra dünyayı savaĢın eĢiğine getiren Küba Ekim Füzeleri Krizi yalnızca ABD ve SSCB'yi değil tüm dünyayı ilgilendirmekteydi. ÇalıĢmada Soğuk SavaĢ öncesi dünyanın durumu, U-2 krizinin ayrıntıları, Küba-SSCB ittifakı ve Küba Füze Krizinin geliĢimi ve bu krizlerin Soğuk SavaĢa etkileri irdelenecektir. Anahtar Kelimeler ABD, SSCB, Soğuk SavaĢ, U-2 Uçağı, Küba Füze Krizi GiriĢ 2.Dünya Harbi tüm Avrupa'yı darmadağın etmiĢ ve kurulu düzeni tamamıyla bozmuĢtu. SavaĢın hemen ardından savaĢın kazanan tarafı olan batılı devletler ve SSCB Avrupa'nın inĢası ve barıĢ ortamını sağlamak için karĢılıklı müzakerelere baĢladı. SavaĢın en kazançlı iki devleti olarak ABD ve SSCB sayılırken karasal olarak Avrupa'da en büyük ilerleyiĢi ise Sovyetler Birliği gerçekleĢtirmiĢ bulunuyordu. Bu konuda ise ABD ve Batılı devletler derin endiĢe duymaktaydılar. Sovyetlerin tarihsel süreçten gelen karakteristiği göz önüne alındığında Sovyetler Birliğinin ele geçirdiği topraklardan kolay kolay vazgeçmeyeceğinin farkındaydı Batılı devletler. Nitekim endiĢelerinde haklı çıktılar, Sovyetler Birliği BM BarıĢ görüĢmelerinde çoğu kararı veto ederek Ģu anki statükodan memnun olduğunu ve geri çekilmek gibi bir fikrinin olmadığını belli ediyordu. Bunun üzerin Batılı devletler güvenlik endiĢelerini gidermek için kurtarıcıları ABD'nin de katılımı ile NATO'yu kurdular. Amaçlarını ise Sovyetler Birliğini çevreleyerek daha fazla yayılmasının önüne geçmek ve nüfuz alanındaki ülkeleri demokratikleĢtirmek olarak belirlediler. ÇalıĢmanın ilk bölümünü oluĢturan Soğuk SavaĢ öncesi Dünya ve Soğuk SavaĢ'ın baĢlangıcı, geliĢimi ilk aĢamada incelenerek aktarılacaktır. Batı'nın SSCB'yi NATO ile çevrelemesi ve SSCB'nin yayılma politikası beraberinde güvensizlik ve silahlanma yarıĢını da getiriyordu. Nitekim bu endiĢenin sonucu alarak ABD, Sovyetler Birliğini elinde hangi silahların olduğunu öğrenmek için çeĢitli casusluk yolları ile SSCB'yi gözetlemekteydi. Bunlardan en etkili yol ise oldukça yüksek irtifalardan net fotoğraflar çeken U-2 casus uçağı idi. ÇalıĢmanın ikinci bölümünde ise konumuz olan U-2 krizi gerekli ayrıntıları ile aktarılacaktır. Soğuk SavaĢın Ģiddetlenmesi neden olacak bu uçuĢlar ise bize Küba Füze Krizine giden yolda büyük ipuçları gösterecek ve anlamamızı sağlayacaktır. Bu uçuĢlar sayesinde ABD silahlanma yarıĢında Sovyetlerin hangi aĢamada olduğunu öğrenecekti. ABD, Sovyetleri çevrelemek adına Türkiye ile imzaladığı ortak anlaĢma doğrultusunda Türkiye'ye kendi füzelerini yerleĢtirdi. Bu durum baĢından beri SSCB'yi rahatsız etmekteydi ve SSCB durumu eĢitlemek adına fırsat arıyordu. Nitekim bu fırsat karĢısına ABD'nin dibinde yer alan ve stratejik olarak çok iyi bir noktada yer alan Küba'da ortaya çıktı. Yaptığı darbe ile ABD'nin bölgedeki ekonomik nüfuzunu ve etkinliğini dıĢlayan Castro, SSCB için bulunmaz nimetti. Sovyetler bu fırsatı kaçırmadı ticari anlaĢmalar ve silah anlaĢmaları ile yeni bir müttefik elde etmiĢ oluyordu. Bu müttefiklik beraberinde büyük bir krize yol açacak olan Küba'ya Sovyet Füzelerinin yerleĢtirilmesi ile bir üst aĢamaya çıktı. Bu noktadan sonra yaĢanacak kritik 13 gün çalıĢmanın son bölümünü oluĢturmakta ve krizin geliĢimi ve ayrıntıları gün gün incelenecektir. Kısacası bu çalıĢmada tüm anlatılanlardan size aktarılması istenen amaç soğuk savaĢ atmosferinde yaĢanan güvensizliğin ne derece ileri gidebileceği, Dünyanın savaĢın eĢiğine geldiğinde karar vericilerin üzerlerinde hissettikleri baskıyla nasıl baĢa çıktıklarının anlatılması ve hayatlarımızın aslında ne kadar kolay harcanabileceğinin gösterilmesidir. Genel hatları itibariyle 3 bölümden oluĢan çalıĢma 2.Dünya SavaĢının sonundan Nükleer SavaĢın eĢiği olan Küba Krizine kadar anlatılacak ve daha sonra aynı konuda çalıĢma hazırlayacaklar için kaynak niteliğinde kullanılacak niteliktedir. 1.Bölüm : Soğuk SavaĢın BaĢlangıcı , Tanımı ve Krizler Öncesi Dünya YaklaĢık altı yıl süren ve 50 milyona yakın insanın hayatını kaybettiği geride büyük yıkım ve acı bırakan 2.Dünya SavaĢının sonlarına gelinmiĢti. SavaĢ sonrası Avrupa'nın geleceğini Ģansa bırakmak istemeyen 3 büyük ülke lideri ġubat 'de Yalta Konferansında bir araya gelerek Avrupa'nın akıbetini belirleyeceklerdi. SavaĢtan galip çıkan üç ülkenin liderleri ABD baĢkanı Franklin D. Roosevelt, Ġngiltere baĢkanı Winston Churchill ve Sovyetler Birliği devlet baĢkanı Joseph Stalin Yalta Konferansında ; BM teĢkilatının kuruluĢu, Almanya'nın alacağı Ģekil, Polonya'nın sınırları, kurtarılan ülkelerde demokratik yönetimlerin kurulması gibi konuların çözümünü kararlaĢtırdılar.1 Yalta Konferansı savaĢ bitmeden yapıldığı için savaĢ döneminin sonu, savaĢ sonrası dönemin baĢlangıcı olarak kabul edilebilir.2 Avrupa'nın kaderini belirleyecek olan bir diğer konferans ise Potsdam Konferansıdır. Potsdam Konferansı Avrupa'da savaĢın bitiminden sonra düzenlenmiĢ 1 A.Öner Pehlivanoğlu, Küba Krizi ve Nükleer Savaş Eşiğinde Türkiye, İstanbul: Kastaş Yayınları, Mayıs , ss. 2 Oral Sander, Siyasi Tarih , Ankara: İmge Kitabevi, , ss. olup, konferansa; ABD adına Roosevelt'in ölümüyle baĢa geçen Harry S. Truman, Ġngiltere adına Churchill ve Sovyetler Birliği adına Stalin katılmıĢtır. Daha sonra koltuğunu kaybeden Churchill'in yerine ĠĢçi Partisi lideri Clement Attlee konferansın ikinci aĢamasında görüĢmelere dahil olmuĢtur. Potsdam'da varılan fikir birliğine göre Almanya'nın parçalanması kararlaĢtırıldı. Sovyetler Birliği Almanya'nın doğusunu, Ġngiltere kuzeybatısını, ABD ise güneybatısını iĢgal edecekti. Sovyet iĢgal bölgesi içinde kalan Berlin de aynı biçimde iĢgal bölgelerine ayrılacaktı. Ancak Batılı devletlerin Berlin'e nasıl geçecekleri konusu Yalta'da belirlenmemiĢ olup daha sonra müttefikler arasında büyük sorun çıkartacaktı.3 Potsdam'da Avrupa'nın yeniden inĢası gibi büyük sorumluluklar üstlenen müttefikler çeĢitli sorunlarla da boğuĢmaktaydı. Avrupa'daki silahlı gücün büyük çoğunluğunu oluĢturan ABD askerleri için Amerikan halkı ülkelerine dönmesi için çağrılarda bulunurken ABD hükümeti bu fikre pek sıcak bakmamaktaydı. Askerlerin çekilmesiyle doğacak büyük boĢluğun Sovyetler Birliği tarafından doldurulacağı endiĢesi ABD hükümetinin hareket serbestliğine engel teĢkil etmekteydi.4 Almanya'nın teslim olduğu tarihte Avrupa kıtasında bulunan Amerikan askerlerinin sayısı kiĢiyken kiĢiye düĢürülmüĢtü.5 Aynı dönemde ise Sovyetler Birliği milyon olan askeri gücünü muhafaza etmekteydi.6 Görüldüğü üzere o tarihte Avrupa'nın kaderini belirleyecek 'süper güç' olarak adlandırılacak yalnızca iki devlet bulunmaktaydı. Ġngiltere ekonomik ve askeri olarak güçsüz durumdayken eski güç dengesi sistemini sürdüremeyeceğinin farkındaydı. Aynı Ģekilde diğer Avrupa devletleri de savaĢı kazanmalarına rağmen bir çok alanda yıkıma uğramıĢ durumdaydı. Tüm bu geliĢmeler ileride baĢat güç olacak olan ABD ve Sovyetler Birliği eksenli dünyaya giden yolu iĢaret ediyordu. Bu baĢat güçlerin etrafında ise diğer devletler kümelenmeye adım adım ilerlemekteydiler. Moskova Konferansında uzlaĢıya varamayan Müttefik devletler için savaĢ sırasında görüĢülen iĢbirliği dönemi sona erdi ve 'Soğuk SavaĢ' yani kutuplaĢmaya bir adım daha atılmıĢ oldu. Soğuk SavaĢ genel olarak, 2.Dünya SavaĢından galip çıkmıĢ iki devlet ve bunların çevresinde kümelenmiĢ küçük devletler arasındaki anlaĢmazlık ve 3 Ibid., s. 4 Ibid., s. 5 Lord Ismay, The Nato First Five Years (), monash.pw, (e.t). 6 Pehlivanoğlu, op. cit., s. çatıĢmanın doğrudan olmadan, silah kullanmadan devam ettirildiği bir tarihsel süreç olarak adlandırılabilir.7 Soğuk SavaĢ döneminde dünya iki kutuplu sistem olarak adlandırılır. Yukarıda belirtildiği gibi iki kutuplu sistem iki blok etrafında toplanmıĢ devletleri tanımlamaktadır. Kendi arasında ise ikiye ayrılan iki kutuplu sistem; sıkı iki kutuplu sistem ve gevĢek iki kutuplu sistem olarak ayrılmakta ve gevĢek iki kutuplu sistemin sıkı iki kutuplu sistemden farklı olarak en belirgin özelliği bu sistemde, blok dıĢında bulunan ve tarafsız politika izleyen devletlerin de bulunmasıdır. 8Bu anlamda düĢünüldüğünde Soğuk SavaĢ zamanında dünya gevĢek iki kutuplu sistem olarak adlandırılabilir. Bir tarafta müĢterek mülkiyeti savunan sosyalizm ile diğer tarafta bireysel mülkiyeti savunan ve kapitalizm destekçisi iki kutup arasındaki mücadelenin yattığı soğuk savaĢ hem ideolojilerin savaĢı hem de çıkarların çatıĢması Ģeklinde politikalar üzerinde belirleyici olabilirdi.9 Çıkar çatıĢması üzerinde duracak olursak yayılmacı politikalar izleyen sosyalist nüfuz alanını geniĢleterek tampon bölge oluĢturmak isteyen Sovyetler Birliği tehdidine karĢı, batılı devletler ise güvenliklerini sağlamak için tek çatı altında toplanacakları NATO'yu kurmuĢlardır. BloklaĢmayı kesinleĢtiren aĢamalardan biri olan NATO'nun kuruluĢunu altı yıl sonra Sovyet önderliğinde kurulmuĢ olan VarĢova Paktı izlemektedir. KarĢılıklı güvenlik ihtiyacından doğan bu hamleler sonucunda bloklaĢma kesin olarak tamamlandı. Bloklar arası iliĢkiler zaman zaman gergin olarak sürmüĢ olsa da genel olarak 2 tehlikeli yakınlaĢmadan bahsedilebilir. Bunlar monash.pw Bunalımı ve Küba Ekim Füzeleri Krizidir. ÇalıĢmamız bu noktadan sonra ana konumuz olan Küba Ekim Füzeleri Krizi ve U-2 uçak krizleri üzerinden anlatılacak ve ayrıntılarıyla incelenecektir. 2.Bölüm : U-2 Olayı ve Soğuk SavaĢa Etkileri 2.Dünya SavaĢı sonrası kutuplaĢmanın baĢladığı dünyada politikalar kutup liderler üzerinden Ģekillenmekteydi. O yıllarda dünyada atom silahı tekeline sahip durumda bulunan ABD'li yetkililer, yılında Sovyetler Birliğinin Almanya'dan kaçan fizikçikler yardımıyla yaptığı ve denediği ilk atom bombası sonrasında derin bir 7 Sander, op. cit., s. 8 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, Bursa: Mkm Yayıncılık, Kasım , ss. 9 Pehlivanoğlu, op. cit., s. güvensizlik ortamına düĢmüĢlerdi Bundan 4 yıl sonra Sovyetler Birliğinin ilk hidrojen bombası denemesi sonrasında ABD hükümeti bu endiĢenin giderilmesi için çalıĢmalara baĢladı ġüphesiz olası bir kıtalararası sürpriz saldırı ihtimaline karĢılık vermek amacıyla yapılması gereken ilk Ģey düĢmanın hazırlıklarının önceden bilinmesi olmalıydı. Bu geliĢmeler sonucunda Lockheed uçak Ģirketi, ABD hükümetine Sovyetler Birliği uçaksavarlarının menzillerinin üzerinde fark edilmeden uçabilen U-2 uçaklarını üretti Bu uçaklar metreye kadar irtifalara çıkabilmekte ve bu irtifalarda yüksek kalitede fotoğraflar çekebilmektedirler. 13 Üretilen bu uçakların uçuĢ izni ABD baĢkanı tarafından verilmekte, yönetimi ise Merkezi Haber Alma TeĢkilatı olan CIA'e bırakılmıĢtı. 1 Mayıs günü Pakistan'ın PeĢaver kenti üzerinden deneyimli pilot Francis Gary Powers yönetiminde Sovyet topraklarına giren uçak, Sovyet SA-2 füzeleri tarafından vurulduktan sonra düĢtü Pilot Powers ise uçak düĢmeden önce paraĢütle atlayarak kurtulmuĢ ardından ise köylüler tarafından yakalanarak Sovyet yetkililerine teslim edilmiĢti Uçağın düĢtüğü 1 mayıs ve ertesi günü hiçbir taraftan ses çıkmazken ilk resmi açıklama 3 mayıs günü Sovyetler Birliği lideri Nikita Khruschev'den geldi. Khruschev bildirisinde Sovyetlerin 1 mayısta bir Amerikan uçağını düĢürdüğünü açıkladı. 16 NASA'nın aynı gün yaptığı açıklamada ise uçağın meteorolojik araĢtırma yapmakta olduğu esnada Türkiye üzerinde kaybolduğunu bildiriyordu. 17 Ek olarak ABD Savunma Bakanlığının yaptığı açıklamada ise uçak kalktıktan yaklaĢık olarak 1 saat sonra pilotun oksijen yetmezliği çektiği ve uçağın otomatik pilot vasıtasıyla Sovyet semalarına girmiĢ olabileceğini belirtiliyordu. Bu noktada bakıldığında bu mesajların ABD'nin uçuĢların amacını meĢrulaĢtırmak için önceden hazırlanmıĢ acil durum planları olduğu anlaĢılmaktaydı. ABD hükümeti kendisi için her Ģeyin yolunda olduğunu düĢünürken hesaba katmadıkları bir geliĢme vardı. O da Sovyetler Birliğinin 10 monash.pw, (e.t). 11 Arı, op. cit., s. 12 Sander, op. cit., s. 13 monash.pw, (e.t). 14 monash.pw?armor_id=, (e.t). 15 Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, İstanbul: Der Yayınları, , ss. 16 Oral Sander, Türk-Amerikan İlişkileri : (), Ankara : Ankara Üniversitesi, , ss. 17 Fahir H. Armaoğlu, yüzyıl siyasi tarihi , Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, , ss. pilotun sağ olduğunu herkesten gizlemesiydi. 5 mayıs günü Khruschev yaĢanan bu olayın yaklaĢmakta olan Paris Zirvesini baltalamak için planlı olarak yapıldığını öne sürerken üstü kapalı tehditler savuruyordu. 7 mayıs günü ise Sovyetler Birliği pilotun sağ olduğunu açıklamıĢ ve koltuğunun arkasına yaslanarak ABD'nin vereceği tepkiyi beklemeye koyulmuĢtu Artık ABD hükümeti için kaçacak yer kalmadı ve hükümet tüm dünyaya gerçekleri itiraf etmek zorunda kaldı. Tüm dünya kamuoyunun gözünde ise oldukça rezil durumda bulmuĢtu kendisini ABD. Sovyetler Birliğini pilotun sorgusunda anlattıklarından paylaĢtığı bilgilerde ise pilotun, CIA ile imzaladığı kontrat gereği görevinin Sovyet telsiz ve radar istasyonları ile roket üslerini keĢfetmek , ve uçuĢ rotasının ise Pakistan'dan Norveç'e uçmak olduğunu belirtmiĢti Ġlerleyen günlerde iki ülkenin dıĢ iĢleri bakanlıkları aracılığıyla karĢılıklı olarak yayınladıkları bildirilerde genel itibariyle Sovyetlerin bu tacizi tehditkar bulduğu , ABD ise bu uçuĢların gerekliliğinin önemi gibi konular üzerinde durmaktaydı. Paris zirvesi öncesi Khruschev yayınladığı bildiride ABD baĢkanı Eisenhower'dan açıkça özür beklediğini ve eğer bu gibi olası saldırı tehditlerinde ise gereken karĢılığı vereceklerini belirtiyordu 16 mayıs günü zirvenin ilk gününde Eisenhower U-2 uçuĢlarının sürpriz Sovyet saldırısı öncesinde bir önleyici yöntem olduğunu ve bunun ABD'nin güvenliği açısından yapıldığını belirtiyor hemen ardından ise U-2 uçuĢlarının bundan sonra askıya alındığını söylüyordu Bu açıklamalar sonrası beklediği özrü alamayan Sovyet lideri ise zirveden çekildiğini açıkladı. U-2 olayı bu noktada kapanmıĢ gibi gözükse de aslında iki tarafın da birbirine karĢı güvenemeyeceğinin net göstergesi olarak akıllara kazındı. YaĢanan bu geliĢmeler ve açıklamalardan sonra görülüyor ki bu uçuĢlardan , uçuĢların rotası ve amacından tam anlamıyla ne ABD baĢkanı , ne Amerikan halkı ne de Türkiye tam olarak haberdardı. Khruschev Türkiye'yi , bizzat uçuĢların kullanıldığı üsleri vurmakla tehdit ederken Türkiye'den hiç bir açıklama olmaması Türkiye'nin olaydan bihaber olduğunu açıkça gösteriyor ve Türkiye'nin doğal olarak kendisini bu durumdan kurtarması için uçuĢların asıl sorumlusu olan ABD'den rahatlatıcı açıklama 18 Cody Carlson, monash.pw monash.pw?pg=all, (e.t). 19 Sander, 'Türk-Amerikan İlişkileri : ()', op. cit., s. 20 monash.pw, (e.t). 21 monash.pw, (e.t). beklediği anlaĢılıyordu. Ayrıca uçağın Sovyet topraklarına Pakistan üzerinden girdiği için Türkiye'nin olaydan sorumluluk alamayacağı Ģeklinde ima edilmekteydi. Bu olayın ABD'de birtakım yansımaları olmuĢtu elbette. Özellikle Amerikan halkında ABD hükümetinin kendilerinden gizli ve halkı yanıltıcı cevaplar vermesi sonrası hükümete ve bilhassa CIA'e olan güven sarsılmıĢ ve CIA'n gizli faaliyetleri bu noktadan sonra tartıĢılır olmaya baĢlamıĢtı 16 mayıs günü Eisenhower'ın yasakladığı uçuĢların daha sonra baĢkan monash.pwy döneminde 'tekrardan' yasaklanması ve hatta dönemin Türkiye baĢkanı Süleyman Demirel'in yılındaki açıklamalarından da anlaĢılacağı üzerine uçuĢların halen devam etmesi Amerikan halkının tepki göstermekte ne kadar haklı olduklarını açıklar nitelikte geliĢmeler olduğu söylenebilir ABD'nin Sovyetlere duyduğu güvensizlik ortamı bu gibi olaylara her zaman olanak sağlayabilecek kapasitede olaylardır. Sürpriz yumurta tabirini hak eden SSCB ise kapalı devlet politikalarının altında hangi kapasitede ve güçte silahlara sahip olduğu konusunda her zaman güçlü ve ürkütücü imaj sergilese de aslında U-2 uçağı düĢürülene kadar bu uçuĢlardan haberdar olamayacaktı. Bu da Soğuk SavaĢta ABD'nin her alanda üstünlüğü elinde tuttuğunu gösterir niteliktedir. Bu iki ülke arasındaki iliĢki her ne kadar o aĢamaya kadar stabil ılımlı gözükse de herhangi bir tehditte her iki ülkenin de nükleer silah kozuna baĢvurabileceklerinin habercisi olmuĢtur. Kısacası yaklaĢan Küba Krizinin ve olası nükleer savaĢ ortamının kıvılcımları U-2 olayı ile ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. 3.Bölüm : Küba Krizi ve Soğuk SavaĢa Etkileri Soğuk savaĢın getirdiği güvensizlik ve tehdit paranoyası neredeyse tüm ülkelerde Ģiddetle hissedilirken yaĢanan U-2 olayı ile bu paranoya çok güçlü hissedilir olmuĢtu. Küba füzeleri krizine doğru uzanan bu tehlikeli yolda ilk olarak değinmemiz gereken nokta krize ev sahipliği yapan Küba ve Küba'daki devrim hareketidir. Küba tıpkı diğer Latin Amerika ülkeleri gibi kendi kıtası dıĢındaki ülkelere kapalı havza olarak görülmekte ve iliĢkiler ABD üzerinden ilerlemekteydi. ABD bölgeyi kanatları altına alarak hem yakın çevresini yani arka bahçesini güvene almıĢ oluyor hem de bu ülkelerde ekonomik iliĢkilerini sıkı tutarak tarım ürünü ihtiyaçlarını 22 Pehlivanoğlu, op. cit., s 23 Sander, 'Türk-Amerikan İlişkileri : ()', op. cit., s. gidermiĢ oluyordu. ABD'li Ģirketler bu ülkelerde yaptıkları yatırımlar ile petrol, Ģeker, muz gibi gıda ürünlerini ithal etmekteydi. Bu ülkelerin nispeten fakir ülkeler oldukları göz önünde bulundurulduğunda onlar için de bu ticari iliĢki karlı gözükmekteydi. Aslında bakıldığında iĢler göründüğü gibi değildi. Bu ülkelerde yabancı sermayenin destekçisi ve yardımcısı bir kaç grup haricinde ülkede insanların geri kalanları adeta fakirlikle boğuĢmaktaydı. ĠĢte bu noktada baĢlayan halk hareketleri kısa sürede Anti- Amerikan hareketlere dönüĢtü Bu türden protesto hareketlerinin yaĢandığı esnada Küba'nın baĢında ABD yatırımcılarının destekçisi ve koruyucusu General Batista bulunuyordu. Batista'nın yönetimine tepki gösteren halkın içinde öne çıkan üç isim vardı. Bunlar Fidel Castro, kardeĢi Raul Castro ve Ernesto Che Guevera idi. yılında Batista'ya karĢı silahlı ayaklanmayı baĢlatan Fidel Castro 4 yıl sonra baĢarıya ulaĢmıĢ ve Batista'nın boĢalttığı koltuğa oturmuĢtu. Castro'nun yaptığı ilk iĢ halkın istekleriyle paralel olarak fakirliği gidermek için çıkarttığı Tarım Reformu Kanunu oldu Bu reform ülkedeki toprakları devletleĢtirmeyi içeriyordu ve toprakların çoğunluğuna sahip ABD'li yatırımcıları oldukça sinirlendirdi. Bu reformun hemen ardından SSCB ile imzalanan ticaret anlaĢması ile Küba temel geçim kaynağı olan Ģekeri Sovyetlere ihraç edecekti. O dönem Küba Ģekerinin tek alıcısı ABD idi. Bu olay tarafları ile Soğuk SavaĢ ortamına çok ters düĢen bir hamleydi. ABD Küba'dan aldığı Ģekere kota koyduğu an Sovyetler Birliği Küba'nın tüm Ģekerine talip olduklarına söyleyerek ülkeye yapacağı silah yardımları öncesi gerekli zemini hazırlamaya baĢlamıĢtı. Kasımında seçilen baĢkan John. F. Kennedy'nin ilk icraatları ise Küba ile ilgili olmuĢtu. Kennedy ve CIA çeĢitli yollarla Fidel Castro'yu devirme planları yaparken daha sonraki yıllarda ortaya çıkan CIA belgelerine göre oldukça farklı suikast yolları denemiĢlerdi. Bunlar içinde purosuna patlayıcı madde koymak, dalıĢ yaptığı yerdeki deniz kabuklarına bomba yerleĢtirmek, ve dalgıç kıyafetine zehirli madde sürmek gibi çılgınca fikirler bulunmaktaydı. 26 Bütün bu baĢarısız giriĢimler sonrası baĢkan Kennedy CIA ile ortak bir plan yaparak Castro'yu devirmek için büyük umutlar bağladıkları Domuzlar Körfezi harekatını düzenledi. Ancak bu plan baĢarısız olmakla kalmayıp ABD'yi onur kırıcı duruma düĢürmüĢtü. Bu harekat sonrası Castro yönetimindeki Küba gittikçe sol kesim ideolojiye kaymaya baĢladı ve yılında 24 Pehlivanoğlu, op .cit., s. 25 Armaoğlu, op. cit., s. 26 Duncan Campbell, '' ways to kill Castro'', monash.pw, (e.t). ülkeye Sovyet füzelerinin yerleĢtirilmesi için tüm Ģartlar sağlanmıĢ durumda bulunuyordu. 14 Ekim günü Küba üzerinde uçuĢ yapan Amerikan U-2 uçağı Küba'ya konuĢlandırılmıĢ orta menzilli balistik füzelerin fotoğraflarını çekti Bu füzeler km mesafe içinde her yeri vurabilecek kapasitedeydi ve bu mesafe ABD'nin güney kesiminin tamamı anlamına geliyordu Fotoğraflar 16 Ekim günü baĢkan Kennedy'ye gösterildiğinde dünya en tehlikeli 13 güne baĢladı. 16 Ekim günü Kennedy ulusal güvenlik konseyi olan ExComm'u topladı. Genel olarak varılan kanıyla 17 Ekim günü ExComm'da iki seçenek üzerinde duruldu. Birincisi füzelerin imhası için hava harekatı, ikincisi ise Küba'ya yapılacak olan ablukaydı. 29 Ordu mensubu katılımcılar bunun bir savaĢ hazırlığı olduğunu ve düĢman saldırmadan önce ABD'nin tehdidi yok etmesi gerektiğini savunuyorlardı. Abluka fikrinin destekçisi ise Savunma Bakanı Mcnamara idi. BaĢkan Kennedy en baĢından beri askeri müdahale seçeneğine Ģüpheli yaklaĢmaktaydı. Çünkü yakın zamanda yaĢanan Domuzlar Körfezi Harekatı endiĢelerini haklı kılmaktaydı. ABD'nin bir operasyondan daha baĢarısızlıkla ayrılması onları hem dünyanın gözünde küçük düĢürecek hem de Soğuk SavaĢ yarıĢında Sovyetler Birliğinin eline büyük koz vermiĢ olacaktı. Ayrıca yapılacak hava saldırısında yalnızca füzeler yok edilmekle kalmayacak orda bulunan Sovyet asker ve teknik elemanları da öldürülmüĢ olacaktı. Dolayısıyla Sovyetlerin bunu bir saldırı olarak algılayıp misilleme yapma ihtimali bulunuyordu. 18 Ekim günü BaĢkan Kennedy'e verilen raporda füzelerin 18 saat içinde fırlatılabilecek olduğu 30 bildirildi. 19 Ekim günü saldırı silahları ile abluka konusunda fikir birliğine varıldı. Abluka teknik olarak savaĢ baĢlangıcı sayıldığından plan abluka harekatı olarak adlandırıldı. 22 Ekim'de BaĢkan Kennedy radyo ve televizyondan yaptığı konuĢma ile Küba'ya Sovyet füzelerinin yerleĢtirildiğini bunun ABD için açık tehdit olduğunu belirtti. Yapacakları ilk Ģeyin Küba'ya gitmekte olan tüm silah yüklü gemilerin geri çevrileceği bir abluka uygulamak olduğunu söyledi. Ġkinci olarak Küba'daki istihbarat birimlerini artırdıklarını ve raporlara göre uygulanacak yöntemlerin hazır olduğunu belirtti. Son olarak ise Küba'dan Batı'ya yapılacak herhangi bir saldırının Sovyetler 27 Özkan Koçak, ''Küba Füze Krizi'', İstanbul: T.C. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Yayınları, Haziran , ss. 5. 28 monash.pw, (e.t). 29 Pehlivanoğlu, op. cit., s. 30 Ibid., s. 31 tarafından ABD'ye karĢı yapılmıĢ olarak kabul edileceğini ekledi. Kennedy'nin konuĢması sonrası Khruschev gemilere ablukaya aldırmadan limanlara kadar yola devam etmelerini söyledi. Soğuk SavaĢ atmosferinde çok riskli anlar yaklaĢmaya baĢladı. Khruschev'in konuĢması ise sıcak çatıĢmaya varacak ve hatta daha kötüsüne neden olacak türdendi. Bu noktada Soğuk SavaĢın en korkutucu günleri yaĢanmaya baĢlamıĢtı. Ġki taraf da geri adım atmayarak iĢi tırmandırma yoluna götüreceklerinin sinyallerini veriyorlardı. Ablukanın ilk günü korkulan olmadı ve abluka sınırına yaklaĢan gemilerden çoğu geri döndü. Bazıları ise yoluna devam etmekteydi. Ortada Ģöyle bir risk bulunuyordu, gemiler abluka sınırını geçip ateĢe maruz kaldıklarında gemilerde silah değil de yardım malzemesi bulunuyorsa ABD bunu dünyaya nasıl açıklayacaktı. Bu yüzden ABD'li yetkililer titizlikle konuyu incelemeliydiler. Küba Krizi esnasında Dünya bu olayda yalnızca üç aktör ülke bulunduğunu zannederken aslında dördüncü aktör en baĢından beri bulunuyordu. Dördüncü aktör olan ülke Türkiye Küba Füze Krizinin hem nedeni hem de sonuç aracı olacaktı. Kısaca özetlemek gerekirse ABD Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası NATO'ya giren Türkiye'ye kendi güvenliği(!) ve Sovyetlerden Batıya karĢı gelebilecek bir saldırıyı önlemek için yılında Jüpiter füzelerini yerleĢtirmiĢti. Bu füzelerden oldukça rahatsız olan Sovyetler Birliği ise karĢılık olarak Küba'yı tercih ederek bir nevi eĢitlendik mesajı göndermiĢti. Zaten Khruschev füzeleri ABD zorladığı takdirde anında sökülebilecek olarak yerleĢtirilmiĢti. Sovyetlerin pazarlık malzemesi ise Türkiye'deki Jüpiter füzeleriydi. Bu haber basına yansıdığı anda Türkiye'nin tepkisi sert olmuĢtu. ABD'nin kendi güvenliği için müttefikini satacağı yorumları dolaĢmaya baĢlamıĢtı. Türkiye füzelerin çekilmesine sıcak bakmadığını en baĢından beri belirtmekteydi. 26 Ekim günü Khruschev'den gelen mesaj da Sovyetlerin Küba'daki hareketlerini durdurmalarına karĢılık ABD'nin Küba'yı iĢgal etmemesi hususunda garanti istiyordu. Ayın günün gecesinde ise BaĢkan Kennedy'nin Moskova'ya Türkiye'deki Jüpiter meselesinin Sovyetlerin istediği gibi çözüleceğine dair mesajı 32 iletildi. Gerçekten de en baĢından beri kimsenin hesaba katmadığı yöntem olan diplomasi çözüm için araç haline gelmiĢti. Aynı Ģekilde kimsenin hesaba katmadığı Türkiye de çözüm için pazarlık aracı durumuna gelmiĢti. Beyaz Saray 27 Ekim tarihinde Sovyetlerin önerdiği ilk antlaĢmaya olumlu cevap verdi ve Sovyetlerin füzelerini Küba'dan çekmesine karĢılık ABD'nin Küba'yı iĢgal etmeyeceğinin 31 monash.pw, (e.t). 32 Pehlivanoğlu, op. cit., s. 33 garantisini verdi. Buna ek olarak Robert Kennedy Türkiye'deki Jüpiter füzelerinin ise altı ay sonra söküleceğinin teminatını gizli kalmak kaydıyla verdi. Bu hareketin amacı ABD'nin Türkiye'deki füzeleri Ģantaj malzemesi yaptığı yorumlarının önüne geçmek istemesiydi. ABD'ye yöneltilecek en ufak bir suçlamada dahi Amerikan Hükümeti bu teminatı kesin bir dille ret edecekti. Ertesi gün Khruschev gönderdiği mesajda anlaĢmanın yapıldığını belirtti ve Ģartları paylaĢtı. Bunun barıĢ için atılacak ilk adım olduğunu ekledi. Khruschev Türkiye'deki füzeler hakkında ise tek kelime dahi 34 söylemedi. Böylelikle dünyayı nükleer savaĢın eĢiğine getiren on üç gün noktalanmıĢ oldu yılının Ocak ayında ise Türkiye ve Ġtalya hükümetleri 36 yaptıkları açıklamalarda ülkelerinde bulunan füzelerin kaldırılacağını belirtti. Küba füzeleri buhranı yalnızca ABD ve Sovyetler adına değil tüm dünya için büyük bir sınav ve çıkarılacak derslerle dolu olay olarak tarihe kazınmıĢtır. Dünyayı savaĢın eĢiğine getiren olaydan bu krizin hem korkutucu hem de öğretici olduğu anlaĢıldı. Bütün dünyanın kaderinin yalnızca iki kiĢinin elinin altında olduğunu bilmek yeterince çaresiz ve ürpertici bir geliĢme olarak hafızalara kazındı. Nükleer savaĢın eĢiğine gelinmesi kutup liderlerinin aslında nasıl bir sınırda olduklarını bilmelerin sağlamıĢ ve yumuĢamanın gerekliliğini göstermiĢtir Bu kriz doğal olarak Soğuk SavaĢa etki etmiĢ ve savaĢın dönüm noktalarından birisini oluĢturan Detant (YumuĢama) döneminin doğmasına vesile olmuĢtur. Bu olaydan sonra iki ülke birbirlerine karĢı daha dikkatli yaklaĢmıĢlardır ve acil durumlarda baĢkanların doğrudan iletiĢim kurabilecekleri, yanlıĢ anlaĢılmaların ve anlaĢmazlıkların önüne geçilebilmelerini sağlayacak olan Kırmızı Telefon AnlaĢması olarak bilinen Doğrudan HaberleĢme AnlaĢmasını imzalamıĢlardır YumuĢama yönünde atılan ilk adımlardan birisi olmuĢtur bu anlaĢma. YumuĢama faaliyetleri için yapılan bir diğer çalıĢma ise daha geniĢ kapsamlı olup ülkelerin nükleer silahlarını ilgilendirmekteydi. ABD ve Sovyetler Birliği Küba Krizinin korkutucu etkisiyle yüzleĢmelerinin ardından Ġngiltere'nin de katılımı ile 5 Ağustos tarihinde Moskova’da Nükleer Denemelerin Kısmi Yasaklanması AnlaĢmasını imzalamıĢlardır. 39 Bu anlaĢmanın 33 Koçak, op. cit., s. 8. 34 monash.pw, (e.t). 35 Güven, ''Ver Türkiye'yi Al Küba'yı'', monash.pw, (e.t). 36 Pehlivanoğlu, op. cit., s. 37 Armaoğlu, op. cit., s 38 monash.pw, (e.t). 39 Pehlivanoğlu, op. cit., s. temeli 'te Sovyetlerin yaptığı teklife dayanır ve o zamandan beri süren çalıĢmalar sonuçlandırılmıĢtır. AnlaĢmaya göre taraflar su altında, atmosferde ve uzayda silah denemesi yapamayacak ve bunu gerçekleĢtirenlere yardım etmeyeceklerdi Krizin diğer sonuçlarına bakıldığında iki kutup içinde de ciddi hareketlenmeler oldu. Doğu bloğunda baĢlayan Sovyet-Çin anlaĢmazlığı sonrası Çin Sovyetler Birliğini maceracılık ile suçlarken Sovyetler Birliği de Çin'i devrimci davaya ihanet ile suçlamaktaydı Doğu bloğundaki bu hareketlilik Sovyetler Birliğinin kutup liderliği vasfının sorgulanması ve Khruschev'in devrilmesiyle devam etti. Batı bloğuna bakıldığında ise burada da çatırdamaların baĢ gösterdiği görülmekteydi. Fransa Küba Krizinden gerekli dersleri çıkardı ve ABD ile iliĢkilerine yavaĢlatma yoluna gitti. Fransa'ya göre ABD; ulusal çıkarları söz konusu olduğunda en sert ve fevri kararları alacak kapasitede olduğunu göstermiĢti. Bu bakımdan kendi yolunu çizmeye karar veren De Gaulle nükleer gücünü geliĢtirmeye odaklandı. Fransa'ya ek olarak Kriz boyunca ABD'yi destekleyen NATO üyesi Batılı ülkeler de ulusal çıkarları hususunda ABD'nin kimseye danıĢmadan hareket edeceklerini anlamıĢlardı. Krizin galibi olarak lanse edilen ABD ise dünya kamuoyunda prestijini ve en güçlü ülke imajını güçlendirdi. Sovyetlerin Küba planı düĢünülmeden uygulamaya konulduğu için ABD'nin tacizlerine karĢılık verememiĢti. Bu olay sonrası Amerika'da Soğuk SavaĢta ortaya çıkan Anti-Komünizm çılgınlığı büyük bir propaganda malzemesi haline geldi ve diğer ülkelerde bir çok sol rejim ABD ve CIA tarafından demokrasi bahanesiyle darbelerle yerinden edildi Buhranın Türkiye açısından sonuçlarına gelecek olursak Türkiye farkında olmadan baĢından beri krizin aktörü ve çözüm için aracı durumundaydı. ABD'ye göre Jüpiter Füzeleri zaten iĢlevini yitirmiĢ olup bakımı masraflı olan silahlardı. Ayrıca füzelerin üstleneceği görevi Amerikan uçak gemileri ve 6. Filosu zaten üstlenmekteydi. Bu yüzden kısacası modernleĢmeye gidilmesi Ģarttı. 43 Ancak ortada bir dayatma yoktu. Jüpiterlerin sökülmesi pazarlığı Türkiye ile yapılmıĢ ve Türkiye 40 monash.pw, (e.t). 41 Armaoğlu, op. cit., s. 42 Ozan Örmeci, ''Yılında Küba Füze Krizi'', monash.pw, (e.t). 43 Sander, 'Türk-Amerikan İlişkileri : ()', op. cit., s. Polaris denizaltıları karĢılığında füzelerin ülkesinden sökülmesini kabul etmiĢti. Türkiye açısından hem olası savaĢta ilk hedef olmaktan çıkılması hem de modern saldırı araçlarına sahip olunması fikri oldukça makul karĢılandı. Füzelerin sökülmesi Türkiye-Sovyetler Birliği iliĢkilerinde de etkisini gösterdi, iki ülke arasındaki iliĢkiler normalleĢme yoluna girdi ve Türkiye'ye Sovyetlere karĢı esnek politika izleme kozunu kazandırdı. Bunun Türkiye'ye ileriki yıllarda ABD'yi dengelemek adına iyi bir araç olarak faydalanabileceği türden bir koz olarak düĢünüldüğünde oldukça değerli olduğu söylenebilir. Türkiye topraklarının pazarlık konusu yapılmasını geride bırakmıĢ gibi davransa da aslında Türk halkı ve yetkililerinde yine bu gibi bir durumda varlığının tehlikede olacağı fikrini doğurmuĢ ve zaten halihazırda bulunan ABD'ye karĢı hoĢnutsuzluk iyice dillendirilmeye baĢlanmıĢtı. Nitekim daha sona ortaya çıkacak Kıbrıs Bunalımında bu hoĢnutsuzluğun etkileri açıkça iliĢkilere yansıyacaktır. SONUÇ SavaĢ sonrası toparlanmakta olan Avrupa'da Hitler Almanya'sı sonrası yeni bir tehdit doğmuĢtu. Stalin önderliğindeki Sovyetler Birliği Avrupa kıtasında ciddi toprak kazanmıĢ ve etkinlik alanını oldukça geniĢletmiĢti. Batılı ülkelerin ve ABD'nin planı ise SSCB'yi çevreleyerek olası savaĢ durumunda harekat alanını kısıtlamaktı. Bu amaç için gerekli araçlardan biri olan NATO ve Sovyetlerin karĢı örgütlenmesi olan VP ile dünya kutuplaĢmaya baĢladı.Bu kutuplaĢma sonrası Demir perde olarak adlandırılan Sovyetler öncülüğündeki Doğu bloğu Dünya'ya kapalı konuma geldi. Bu kutuplaĢma ile Soğuk SavaĢın beraberinde getirdiği kuĢku ortamı tarafların varlıklarını sona erdirecek nitelikte tehditleri önceden öğrenip ilk vuruĢ imkanı yapmaları konusunda zorunlulukta bırakmıĢtır. Bu zorunluluğun neticesinde ülkelerin yaptığı istihbarat faaliyetleri aslında anlaĢılabilir olarak sayılmakta ve meĢruluğu tartıĢmaya konu olamaz. Nitekim ABD bu zorunluluk neticesinde U-2 uçuĢları ile gerekli bilgileri toplamaktaydı ta ki uçaklarından biri Sovyetler tarafından Sovyetler Birliğinde düĢürülene kadar. Bu olay sonrası ortaya çıkan güvensizlik ortamı zirve yaptı. U-2 casus uçağı krizi sonrası ABD baĢkanın yaptığı açıklama da aslında bu kuĢku ortamını açıklar niteliktedir. Bu uçuĢların herkes tarafından yapıldığı ve zorunlu olduğu söylenmiĢ ve olayın meĢruluğunu bu yolla sağlamaya çalıĢtı ABD. Casusluk yeni bir terim ve olgu değildir aslında. Devletler yüzlerce yıldan beri birbirlerinin açıklarını kollayarak hem avantaj hem de güvenlik sağlama peĢindeler. ''Ġstihbaratı olmayan devlet ayakta kalamaz.'' mottosu da bu durumu açıklar niteliktedir. Bu bağlamda bakıldığında casusluk faaliyetleri devletin varlığını sürdürmesi için gerekli araçlardan biridir. Günümüzde devletler insansız hava araçlarını geliĢtirerek hiç kayıp vermeden hedeflerini vurabilmekte ve hiçbir ülke birbirini bu uçuĢlar yüzünden ciddi olarak suçlayamamaktadır. Ek olarak bu casusluk yöntemi günümüzde siber ortama taĢınmıĢtır. Teknolojinin geliĢmesiyle baĢlayan siber casusluk skandalları günümüzün U-2 uçuĢlarıdır bir nevi. Bu uçuĢlar sonrası aslında dünya çok önemli bir Ģeyi de fark edecekti. Küba'ya yerleĢtirilen Sovyet Füzeleri. Soğuk savaĢ dönemi Sovyetlerin etki alanına giren Küba hem ekonomik hem de askeri olarak SSCB tarafından desteklenmekteydi. Bu desteğin sonucu olarak ABD'nin gerçek anlamda korkmasına neden olacak Ģey gerçekleĢecekti. Füzelerin fark edilmesinden sökülmesine kadar geçen 13 gün dünyanın kaderinin belirlendiği 13 gün olarak tarihe geçti. Krizin sonuçlanmasının ardından çıkarılacak derslerden biri, uluslararası iliĢkiler yüksek insan idealleri, barıĢ içinde yaĢama gibi duygusal ifadelerden çok ulusal çıkarların ön planda olduğu bir dünyadır. Uluslararası iliĢkilerde uzun vadeli hedef ve planlar yapıldığı gibi Küba krizi gibi gerginliğin tırmandığı kısıtlı zamanda karar alınabilecek olaylar da yaĢanmaktadır. Bugün atılan adımın etkisi ileride mutlaka kendisini göstermektedir(U-2 uçuĢları ve Küba Krizine etkisi). Kısacası Küba krizi nükleer silah tehdidi altında verilen bir diplomatik savaĢtır ve bu savaĢ da az önce belirttiğimiz gibi ileride yeni bir etkiye neden olacak ve silahsızlanmaya giden yolu açacaktır. KAYNAKÇA KĠTAPLAR: ARI Tayyar, Uluslararası ĠliĢkiler ve DıĢ Politika, Bursa: Mkm Yayıncılık, Kasım ARMAOĞLU, Fahir H., yüzyıl siyasi tarihi , Ankara: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, PEHLĠVANOĞLU A. Öner, Küba Krizi ve Nükleer SavaĢ EĢiğinde Türkiye, Ġstanbul: KastaĢ Yayınları, Mayıs SANDER Oral, Türk - Amerikan iliĢkileri : ( - ), Ankara : Ankara Üniversitesi, SANDER Oral, Siyasi Tarih , Ankara: Ġmge Kitabevi, SÖNMEZOĞULLARI Faruk, , Uluslararası ĠliĢkiler Sözlüğü, Ġstanbul: Der Yayınları, MAKALELER: KOÇAK Özkan, ''Küba Füze Krizi'', Ġstanbul: T.C. Ġstanbul Medeniyet Üniversitesi Yayınları, Haziran Elektronik Yayımlar: ÖRMECĠ Ozan, ''Yılında Küba Füze Krizi'', monash.pw kuba-fuze-krizi/ (e.t). CAMPBELL Duncan, '' ways to kill Castro'', monash.pw (e.t). Ismay Lord, The Nato First Five Years (), monash.pw (e.t). GÜVEN Erdal, ''Ver Türkiye'yi Al Küba'yı'', monash.pw (e.t). monash.pw (e.t). monash.pw (e.t). monash.pw?armor_id= (e.t). CARLSON Cody, monash.pw monash.pw?pg=all (e.t). monash.pw (e.t). monash.pw (e.t). monash.pw (e.t). monash.pw (e.t). monash.pw (e.t). monash.pw (e.t). monash.pw _Hukuku/SCHhtml (e.t).

Küba Füze Krizi

Soğuk Savaş döneminin önemli kilometre taşlarından birini teşkil eden Küba Füze Krizi, ABD'nin çevreleme politikasının bir uzantısıdır. Ek olarak, Türkiye'de bulunan Jüpiter füzelerine bir nevi misilleme olarak SSCB tarafından Küba topraklarına konuşlandırılan nükleer füzelerin, 14 Ekim tarihinde ABD'ye ait U-2 keşif uçakları tarafından ortaya çıkarılmasıyla gelişen ve tüm dünyaya nükleer savaş korkusu yaşatan süreçtir.

İkinci Dünya Savaşı sürecinde faşist yayılmacılığına karşı aynı safta yer alan ABD ve SSCB, savaşın bitimiyle iki süper güç olarak ortaya çıkmış ve ideolojik karşıtlığa dayalı iki kutuplu bir dünya düzeninin doğmasına sebep olmuşlardır. Kutuplar arası güç mücadelesinin kaçınılmaz sonucu ise silahlanma yarışı olmuştur. Nükleer silahların geliştirilmesi ile tepe noktasına ulaşan bu güç mücadelesi, mesafelerin önemini ortadan kaldırmış ve karşılıklı tehdit algısını çok ciddi boyutlara taşımıştır.[1] Buna göre; CIA tarafından SSCB'nin Sputnik yapay uydusunu uzaya fırlatması üzerine hazırlanan 7 Kasım tarihli “Nükleer Çağda Caydırıcılık ve Hayatta Kalma” (Deterrence & Survival in the Nuclear Age) raporu Milli Güvenlik Konseyi’nin Türkiye’de nükleer silahların konuşlandırılması kararına neden olmuştur.[2] Bu gelişmelerin tetiklediği Küba Füze Krizi ise bu iki süper gücün doğrudan karşı karşıya geldiği ilk ve tek örnektir.

Küba Füze Krizi'nin Tarihsel Arka Planı

Krizin ortaya çıkması sürecinde önemli rol oynayan fakat daha sonrasında geri planda kalan Küba’nın SSCB ile yakınlaşması Küba Devrimi ile başlar. Askeri bir darbeyle başa gelen ve ABD’nin desteğiyle yönetimini sürdüren Fulgencio Batista’nın politikaları o dönemde çeşitli kesimlerden tepki görmeye başlamıştı. Batista’nın yönetimine karşı ilk tepki Fidel Castro’dan gelmiştir. 26 Temmuz yılında gerçekleştirdiği başarısız girişim sonucunda 15 yıl hapse mahkûm edilen Castro, yılları arasında “isyan ordusu” adını verdiği birliklerle beraber 25 ay boyunca gerilla savaşı sürdürmüştür. ABD tarafından beklediği desteği alamayan Batista’nın 1 Ocak tarihinde Küba’yı terk etmesi sonucunda Küba Devrimi gerçekleşmiş, Castro iktidara gelmiştir.[3]

Başlangıçta dönemin ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower yönetimi Küba Devrimi’ni memnuniyetle karşılamıştır. ABD, Küba’da acil sosyal reformları hayata geçirecek dostane, demokratik, istikrarlı ve güvenilir bir hükümetle iş birliği yapabileceğini düşünmüş ancak bu görüşler uzun sürmemiştir. Zira Küba’daki yeni hükümet ekonomiyi millileştirmiş, ABD varlıklarını kamulaştırmış; bu devlet ise ülkedeki sorunların kaynağı olarak görülmüş, adada büyük bir nefretle anılır olmuştur.[4] ABD ile ilişkilerin gerginleştiği dönemde Küba’yı destekleyecek bir güç arayışına giren Castro ise çareyi SSCB ile yakınlaşmakta bulmuştur. Castro'nun Sovyetler Birliği ile ittifak kurma niyetinde olduğu netleşince, Başkan Eisenhower Küba ile diplomatik bağları kesmiş ve Castro'yu devirmek ve onun yerine ABD'ye daha uygun birini getirmek için acil durum planları hazırlamaya başlamıştır.[5] Dönemin yeni başkanı John F. Kennedy de aynı politikayı sürdürmüştür.

Fidel Castro ve Nikita Kruşçev

Eisenhower’ın emri üzerine yılında CIA tarafından Küba'daki Castro rejimini devirmek üzere bir askerî harekât planlanmıştır. Buna göre CIA, Küba'daki Bahia de Cochinos (Bay of Pigs) yani Domuzlar Körfezi'ne bir çıkarma yapılmasını, körfezin yarımadası olan Zapata burnunun geçilerek, Escambray Dağları'ndaki Castro karşıtı güçlerle birleşilerek, Castro'nun devrilmesini planlamıştı.[6] Başarısızlıkla sonuçlanan bu harekât Küba-SSCB ilişkilerinin gelişmesini hızlandırmıştır. Sovyetler Küba ile çok sayıda ticaret ve yardım anlaşması imzalamış, Castro'ya silah sağlamış, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlarda Küba Devrimi'ne siyasi destek vermiştir. Bu bağlamda Sovyet hükümeti tarafından silah desteği ilk kez sonbaharında gerçekleştirilmiştir. başlarında Sovyet hükümeti, 12 Nisan’da Küba’ya SA-2 füzesinin teslim edilmesini onaylayarak herhangi bir istilaya karşı ihtiyatlı önlemler alınmasını da onaylamıştır. Raul Castro başkanlığındaki Küba heyetinin Temmuz’da Moskova’ya gelmesi sonucuyla Küba’ya konuşlandırılacak füzelerin ve silah sevkiyatlarının görüşmesi yapılmış ve temmuz sonunda ilk sevkiyatın yapılması kararlaştırılmıştır. Kruşçev, Küba'ya bu denli yüklü bir nükleer silah gücü sağlamasının sebebinin Küba Devrimi'ni ABD saldırganlığına karşı korumak ve küresel güç dengesini Sovyetler Birliği lehine değiştirmek olduğunu iddia etmiştir.[5]

U-2 Uçakları Tarafından Çekilen ve Küba'da Sovyet Füzelerinin Varlığını Kanıtlayan Belgeler

Küba Füze Krizi Süreci

Bu dönemde Kennedy, CIA ve Pentagon’a Küba’daki faaliyetlerin izlenmesi konusunda emir verdi. 22 Ağustos’ta CIA tarafından Küba’daki Sovyet askeri varlığının tehlikeli boyuta vardığı raporu üzerine yayınlanan Eylül Tahmini’nde (September Estimate) Küba’nın henüz ABD için bir sorun yaratmayacağı kanaatine varılmıştır.[7] 29 Ağustos tarihinde Kuzey Küba üzerinde keşif uçuşları yapan ABD’ye ait U-2 uçakları, burada Sovyet füzelerini keşfetmişti fakat Kennedy bunu, Sovyet Elçisi Dobrynin’in SSCB’nin ne Berlin’de ne de Güney Doğu Asya’da ABD için sorun yaratmayacağına yönelik sözüne güvenerek Küba’nın kendisini savunmak için giriştiği bir hazırlık şeklinde yorumlamıştı.[8] 19 Eylül’de yayınlanan Özel Milli İstihbarat Değerlendirmesi (Special National İntelligence Estimate) raporunda ise SSCB’nin amacının ABD’nin Küba’ya karşı olası saldırısını önlemek ve Castro rejiminin savunmasının geliştirilerek ABD’nin herhangi bir girişimini önlemek olduğu belirtildi.[9] Fakat ABD hükümeti 14 Ekim’de yanıldığının farkında vardı.

ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Yürütme Komitesi Toplantısı

U-2 uçakları tarafınca sağlanan hava keşif raporları Küba’da saldırı amaçlı Sovyet füzelerinin varlığını kanıtladı. Bunun üzerine Kennedy bir çözüm bulmak amacıyla 16 Ekim’de Uusal Güvenlik Konseyi Yürütme Komitesi'ni (ExComm) topladı. Günler boyu yapılan toplantılarda ABD'nin derhal Küba'yı işgali (veya füze sahalarına hava saldırıları), adanın ablukası veya daha ileri diplomatik manevralar gibi alternatifleri dikkatle değerlendirildikten sonra, Kennedy, Sovyetlerin daha fazla füze göndermesini önlemek için Küba'ya bir deniz “karantinası” uygulamaya karar verdi.[10]

22 Ekim'de karantinayı duyuran Kennedy, ABD kuvvetlerinin Sovyet gemilerinin Küba'ya ulaştırmaya çalışabileceği “saldırı silahlarını ve ilgili malzemeleri” ele geçireceği konusunda uyardı. “Karantina” kelimesinin kullanılması, bu eylemi, bir savaş halinin var olduğunu varsayan bir ablukadan yasal olarak ayırdı ve ayrıca “abluka” yerine “karantina” kullanılması, Amerika Birleşik Devletleri'nin Amerikan Devletleri Örgütü'nün desteğini almasını da sağladı.[11]

Aynı gün Kennedy, Kruşçev'e ABD'nin Küba'ya saldırı silahlarının teslim edilmesine izin vermeyeceğini bildiren bir mektup gönderdi. Bu mektupta Sovyetlerden inşa halindeki veya tamamlanmış füze üslerini dağıtmasını ve tüm saldırı silahlarını SSCB'ye iade etmesini istedi. 24 Ekim'de Kruşçev, Kennedy'nin mesajına, ABD'nin “ablukasının” bir “saldırganlık eylemi” olduğunu ve Küba'ya giden Sovyet gemilerine ilerleme emri verileceğini ifade ederek yanıt verdi.[11] Bu dönemde Adalet Bakanı Robert F. Kennedy, Ekim ayında SSCB Büyükelçisi Anatoly Fyodorovich Dobrynin ile gizlice üç kez bir araya geldi. Bu toplantılar kritik önem taşımış ve ABD Başkanı Kennedy ile Sovyetler Birliği Başkanı Kruşçev’in iletişim kurmasını sağlamıştır. Yaklaşık iki hafta boyunca Kennedy ve Kruşçev füze krizine barışçıl bir sonuç için müzakere ettiler.[5] 28 Ekim'de Kruşçev, Kennedy'ye füze sahalarındaki çalışmaların durdurulacağını ve Küba'da bulunan füzelerin Sovyetler Birliği'ne iade edileceğini bildirdi. Karşılığında Kennedy, Amerika Birleşik Devletleri'ni Küba'yı asla işgal etmeme taahhüdünde bulundu. Ayrıca, ABD'nin önceki yıllarda Türkiye'ye yerleştirdiği nükleer silahlı füzeleri geri çekeceğine dair gizli bir anlaşmaya vardılar.[10] İlerleyen günlerde taraflar verdiği sözleri yerine getirse de IL uçakları bir süre daha sorun teşkil etmiştir.

Küba Füze Krizi'nin Sonuçları

Soğuk Savaş döneminin iki süper gücünün nükleer silahlanma yarışı sebebiyle karşı karşıya geldiği 13 gün süren bu kriz, yine bu liderlerin ılımlı yollara yönelmesi sayesinde sıcak bir çatışma yaşanmadan çözülmüştür. Yaşanan krizin ardından ABD ve SSCB tarafından tansiyonu düşürmek için atılan adımlar[12] Doğu-Batı blokları arasında yumuşamanın önünü açmış; olası bir durumda Washington ve Moskova arasına doğrudan bir iletişimi sağlamak amacıyla Kırmızı Hat (Hot Line) kurulmuştur. [13]Ayrıca, iki liderin de isteği üzerine nükleer silahların yayılmasını önlemek için 5 Temmuz ’te Moskova’da “Kısmi Deneme Yasağı Sözleşmesi” imzalanmış, bu anlaşma&#;ile atmosferde, uzayda ve denizaltında nükleer denemeler yasaklanmış ancak toprak altındaki nükleer denemelere müsaade edilmiştir.[14] yılında ise Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması imzalanmıştır. Son olarak, Soğuk Savaş’ın gidişatını değiştiren bu kriz Kennedy’nin Domuzlar Körfezi Çıkarması’nda sergilediği başarısızlığının göz ardı edilmesini ve halkın kendisine yönelik desteğinin artmasını sağlamışken Kruşçev’in “fazla maceracı” olduğu gerekçesiyle görevden alınmasına sebep olmuştur.


Hazırlayan: Gaye SOLMAZ

  1. ↑Bülent Varlı, Küba Füze Krizi ve Uluslararası Alandaki Yansımaları, (Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, ), 1.
  2. ↑Kaan Kutlu Ataç ve Begüm Sezin ÖZCAN, Küba Krizi: Amerikan Arşivleri Üzerinden Bir Okuma. (Güvenlik Stratejileri Dergisi, 17, 39, ),
  3. ↑Bülent Varlı, Küba Füze Krizi ve Uluslararası Alandaki Yansımaları, (Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, ),
  4. ↑Sibel Turan, Küba Krizi, (Dora Yayıncılık, Bursa, ),
  5. 5,05,15,2Khan Academy, "The Cuban Missile Crisis", Erişim Tarihi" , monash.pw
  6. ↑Bülent Varlı, Küba Füze Krizi ve Uluslararası Alandaki Yansımaları, (Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, ),
  7. ↑Bülent Varlı, Küba Füze Krizi ve Uluslararası Alandaki Yansımaları, (Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, ),
  8. ↑Hasan Köni, Küba Buhranı, Uluslararası Alana Etkisi ve Türkiye, (Ankara İktisat ve Ticaret İlimleri Akademisi Dergisi, VI/, ),
  9. ↑Kaan Kutlu Ataç ve Begüm Sezin Özcan, Küba Krizi: Amerikan Arşivleri Üzerinden Bir Okuma. (Güvenlik Stratejileri Dergisi, 17, 39, ),
  10. 10,010,1Britannica, "Cuban Missile Crisis", Erişim Tarihi: , monash.pw,
  11. 11,011,1Office of The Historian, "The Cuban Missile Crisis, October ". Erişim Tarihi: , monash.pw
  12. ↑Laurie Collier Hillstrom, (Defining Moments)The Cuban Missile Crisis, (Omnigraphics, Inc., ),
  13. ↑David Andrew Welch, The Cuban Missile Crisis, (The Oxford Handbook of Modern Diplomacy, Oxford University Pres, ), 4.
  14. ↑Erdem Denk, Bir Kitle İmha Silahı Olarak Nükleer Silahların Yasaklanmasına Yönelik Çabalar, (Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, , Cilt 66, No. 3),
Özet:

Küba Füze Krizi ya da Türkiye’deki algılanış biçimiyle Jüpiter Füzeleri Krizi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Türkiye’ye, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) ise Küba’ya nükleer başlıklı füzeler yerleştirmesi sonucunda ortaya çıktı. Söz konusu kriz, Soğuk Savaş Dönemi’nde her iki bloğun başat gücünü ilk kez ciddi manada karşı karşıya getirmekle birlikte dünyayı da nükleer bir savaş tehdidi ile karşı karşıya bırakacaktı. Krizin aktörleri ABD ve SSCB olsa da Türkiye de bu krizden ziyadesiyle etkilenecekti. Zira ABD’nin, Sovyetlerin Küba’daki füzelerini kaldırması karşılığında Türkiye’de konuşlandırılan Jüpiter füzelerini Ekim ’de kaldırmayı kabul etmesi, Türkiye’yi de bu krizin bir parçası haline getirecekti. Türk-Amerikan ilişkileri tarihinde önemli bir yeri olan Jüpiter Füzeleri Krizi farklı boyutlarıyla da ele alınması gereken bir konudur. Şöyle ki, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda söz konusu krize daha çok devlet adamlarının nasıl baktığı, nasıl bir çözüm ürettiği ve iki ülkenin diplomasi tarihindeki yeri açısından ele alındığı görülmektedir. Oysaki krizin her iki ülkenin kamuoyu tarafından nasıl algılandığı da oldukça önemlidir. Zira devletlerarasında yaşanan krizler bazen kamuoyunda çok farklı algılanabilmektedir. Bu minvalde, tebliğde Jüpiter Füzeleri Krizi’nin iki ülke ilişkilerini nasıl etkilediği sorgulanmakla birlikte, daha çok iki ülkenin kamuoyunun bu krizi algılayış biçimine ağırlık verilecektir. Basının işlevinin ve bu kriz sırasındaki tutumunun Türk-Amerikan ilişkilerine bir etkisi olup olmadığı da sorgulanacaktır. Bu amaçla, iki ülkede neşredilen gazete ve dergiler incelenecek, ayrıca arşiv kaynaklarından da yararlanılacaktır. 

Anahtar Kelimeler:

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır