ekoloji ve çevre bilgisi / EKOLOJİ VE ÇEVRE BİLGİSİ - Ünite 1: Ekolojinin Genel İlkeleri Özeti - AOF.SORULAR.NET

Ekoloji Ve Çevre Bilgisi

ekoloji ve çevre bilgisi

AÖF Ekoloji ve Çevre Bilgisi Ders Notu Pratikleri

AÖF Ekoloji ve Çevre Bilgisi Ders Notu Pratikleri

2018

1. Yarovizasyon: Serin ve soğuk yerlerde yetişen kışlık bitkilerin çiçeklenme aşamasına geçebilmek için gelişmelerin ilk devrelerinde belirli bir süre yüksek, belirli süre düşük sıcaklık istemelerine denir.
2. Ekoloji sınıflandırma türleri: Bitki, İnsan ve Hayvan ekolojisi
3. Komminitelerin birbiri arasından ilişkili oldukları geçiş bölgelerine: Ekoton denir.
4. Akuatik organizmalar: suya ihtiyaç duydukları yaşam alanlarına göre sürekli su içinde yaşayan ve hidrofil olarak da isimlendirilen bitki türlerine denir.
5. Nitrifikasyon: Azot döngüsünde amanyağın nitrite nitritlerinde nitratlara çevrilmesi işlemine denir.
6. Sıcaklık iklim elemanlarındandır.
7. Sebeplerine göre erozyon sınıflandırmaları: Rüzgar erezyonu, buzul erozyonu, çığ ve su erozyonu
8. Kohezyon: Benzer özellik gösteren maddelerin birbirini çekmesine denir.
9. Homeostatis: canlı vücudunda gerçekleşen her türlü değişikliğe karşı var olan dengenin korunmaya çalışılması.
10. Sürekli solma noktası: Toprakta doymuş halde bulunan suyun evaporosyanla toprak yüzünden kaybolması ve bitkinin topraktan suyu alamaz hale gelmesi durumu.
11. Bitki örtüsü: Belirli bir yerde yaşayan farklı bitki türlerinden oluşan birbiriyle ve çevresel faktörlerle sürekli ilişki içerisinde bulunan topluluk.
12. Doğal çayırlar: orman, yayla, biçenekler, dağ çayırları
13. Ölü organik maddeler: Humus
14. Bir likeni oluşturan yapı veya gövdenin tamamına: Tallus
15. Bitki alan merkezi: Bitkilerin ilk olarak ortaya çıktıkları ve evrimlerini ilk olarak tamamladıkları yer.

2017
1. Mutualizm: Birbirine karşılıklı olarak yarar sağlayan iki canlının bir arada yaşamasına denir.
2. Çalışan organizmalara göre yapılan ekolojik sınıflandırmalar: Mikrobiyal, Bitki, İnsan ve Hayvan Ekolojisi.
3. Hidrojik döngü:yeryüzünü kaplayan su tabakasının sıcaklık ve nemlilik faktörü ile buharlaşması sonucu suyun tekrar yeryüzüne dönmesi olayına denir.
4. Hava sıcaklığının günün değişik saatlerine göre değişiklik göstermesi: Termoperiyot denir.
5. Fotoperiyodzm: Bitkilerin ışık ve karanlık uzunluğuna göre büyüme ve gelişme gibi fizyolojik olaylarında verdikleri tepkiye denir.
6. Süksesyonda gerçekleşen basamaklar: Nudasyon, yerleşme, göç, kararlılık.
7. Toprak havasında oksijenin azalması ve karbondioksit miktarının artması sonucu bitkide gerçekleşen olay: Bitkinin yaprak gibi kök üstü yüzeylerin ve sayılarının azalması durumudur.
8. Mera amenajmanı: Zarar vermeden en fazla hayvansal ürünü elde etme amaçlı otlatmaya denir.

2016
1. Göl ekosistemi zonları: Littoral, Sublitoral, Derin zon
2. Öfatik zon: Tuzlu sulardak 50m derinliğe kadar olan ışıklı tabaka.
3. Fotoperiyodizm: Organizmaların gelişimi tamamlayabilmeleri için gün uzunluğuna tabi oluşunu ifade eden kavram.
4. Nekton: Gölün su kütlesinde aktif olarak yer değiştirebilen organizmalara denir.
5. Kurak ve yarı kurak bölgelerde toprak tuzluluğu daha fazladır.
6. Tekstür: Toprağın değişmeyen özelliklerini içeren bölüm.
7. Bağıl nem: nemli havadaki su buharı kismi basıncının, havayı aynı sıcaklıkta nem bakımından doygun duruma getiren buhar basıncına oranına denir.
8. Kurakçıl bitki örtüsü gelişimi: Çıplak kayadan başlayan bitki örtüsü gelişimine (süksesyona) denir.
9. Saprofitler: Mera ekosisteminde verimliliğin sürdürülmesinde vazgeçilmez öneme sahip olan canlılar.
10. Akdeniz sahil iklimi: pamuk, yerfıstığı, muz ve turunçgil

2015
1. Populasyon ekolojisi: Aynı türe ait bireylerin, oluşturduğu topluluğun yapısını, gelişimini ve değişimini inceleyen ekoloji koludur.
2. Tayga: İğne yapraklı ağıçlardan oluşan bitki örtüsü.
3. Diapoz: canlılarda düzenli olarak ve tekrarlanan şekilde ortaya çıkan olumsuz çevre koşullarında büyüme ve gelişmedeki gecikme durumu.
4. Birim alana düşen ışınların yoğunluğuna: Işık yoğunluğu
5. Soğuğa karşı en fazla duyarlı bitki organı : çiçek
6. Su alma hızı çoktan aza: kumlu-tınlı-killi
7. Doruk bitki örtüsü: Kendi kendini yenileme özelliğine sahiptirler ve enerji yönünden dengelidirler.
8. Mevsimsel sıcaklık değişiminin en düşük düzeyde olduğu bölge: Karadeniz.
9. Bitkilerde buharlaşma şeklinde gerçekleşen su kaybına: transpirasyon.
10. Fotosentetik otoroflar: güneş enerjisini kullanarak besin üreten canlılar
11. Engelmann deneyi: ışığın dalga boyu ve fotosentez hızı
12. Kloroplast: yeşil bitkilerde hücre içinde ışık emilimini
13. Kır boromu: karanlıkta daha iyi çimlenir.
14. Bitkisel üretim için en uygun topraklar: Orta veya tın bünyeli topraklar.
15. Güney ve batı bakılarının kış merası olarak isimlendirilmesi: Bitki örtüleri erken gelişmeye başladığı için.
16. Kurakçıl süksesyon: Liken-yosun- otsu- doruk- mera
17. Malçlama: Toprak yüzeyinin organik veya inorganik materyaller ile örtülmesi

Anadolu AÖFAÖF Ders Notları

1 EKOLOJİ VE ÇEVRE BİLGİSİ TRM103U KISA ÖZET

2 1

3 1.ÜNİTE Ekolojinin Genel İlkeleri GİRİŞ Üzerinde yasadığımız dünya pek çok canlı ve cansız varlığı içinde barındırmaktadır. Burada yasayan canlılar hem kendi aralarında hem de yasadıkları ortamla sürekli etkileşim halindedir. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin arasındaki ve tüm canlıların birbirleri ve canlı ve cansız çevreleri ile olan etkileşimlerini inceleyen bilim dalına ekoloji adı verilir. Ekoloji, biyolojinin alt bilim dallarından biridir. EKOLOJİDE TEMEL KAVRAMLAR Canlıların Yaşam Alanları ile İlgili Kavramlar Ortam ve Çevre: Ortam ve çevre sözcükleri birbirine es anlamlı olarak çok sık kullanıla-bilse de ekoloji bilimi için ortam sözcüğü çok daha uygundur. Canlı varlıklar organik ya da inorganik maddelerinden meydana gelmiş belli bir alan içerisinde yaşantılarını devam ettirirler ve bu alanda birtakım etmenlerle sürekli iletişim içerisindedirler. Bu alana ortam denir. Canlıların yaşamlarını sürdükleri, yaşamları boyunca etkisini bulunan süreçler, enerjiler ve maddesel varlıkların tümüne ise çevre denir. Hava, su, toprak, yer altı kaynakları, güneş ısınları vb. cansız (ab iyotik) çevre ile insan, bitki, hayvan ve mikroorganizmalardan oluşan canlı (b iyotik) çevrenin yani insan katkısı olmayan doğal etkenlerden oluşmuş çevreye doğal çevre denir. Doğal çevrenin insanların istekleri doğrultusuyla değişikliğe uğratılmış haline yapay çevre denir. Habitat ve Biyotop: genellikle aynı anlamda kullanılmalarına rağmen habitat daha dar anlamlıdır. Bir canlının ya da popülasyonun doğal yasam alanı olarak adlandırılmaktadır. Biyotop ise canlı varlıkların yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli uygun çevre koşullarına sahip bölge veya ortam olarak ifade edilmektedir. 2 Ekolojik Nis: Bir organizma ya da populasyonun kendi aralarında ve cansız çevre ile sürekli etkileşim içinde bulunduğu ekosistem içerisindeki işlevini belirtmektedir. Ekolojik niş, habitat kavramı ile karıştırılan bir kavramdır. Tolerans yasası: 1911 yılında Shelford tarafından ortaya atılmıştır. Canlı varlıklar her-hangi bir faktöre karsı, en iyi gelişebildikleri optimum değerlerin dışında bulunan maksimum ve minimum sınırlardaki değerlere olan toleransları sayesinde hayatlarını devam ettirebilirler. Bir canlının herhangi bir faktör karsısında varlığını devam ettirebildiği alt ve üst sınırlar arasında kalan değerlere ekolojik tolerans denir. Ekolojik toleransın alt ve üst sınırları arasında en iyi gelişim gösterebildiği değerlerin bütünü optimum alan adını alır. Tolerans yasasına göre, herhangi bir faktöre karsı tolerans sınırı, canlı türünden türüne farklılık gösterir. Bir canlının bir faktöre karsı tolerans sınırının alt ve üst değeri arasındaki fark fazla ise o faktör açısından geniş toleranslı canlı, az ise dar toleranslı canlı adını alır. Homeostasis: Canlının vücudunda gerçeklesen her türlü değişikliğe karsı var olan dengenin korunmaya çalışılmasıdır. Hücrelerden gereksiz, fazla ve zararlı maddelerin uzaklaştırılarak iç çevrenin dengeli bir durumda kalmasına homeostasi denir.

4 Canlı Toplulukları ile İlgili Kavramlar Dünya bir sistem içerisinde çalışmakta, ekoloji bilimi de bu sistem içerisinde yer almaktadır. Sistem semasının içerisinde ekoloji organizmaların oluşumu ile baslar ekosfer ile sona erer. Populasyon: En basit anlamıyla popülasyon; belirli bir alan içerisindeki aynı türe ait canlıların oluşturduğu topluluktur. Popülasyon kendine ait özellikleri bulunduğu gen havuzu ve çevresel etmenlerin etkileşimine bağlı olarak değişmektedir. Rekabet, üreme, çeşitli hastalıklar ve migrasyon (göç) populasyon yoğunluğunu etkileyen etmenler arasındadır. Besin, iklim ve yer ise popülasyon yoğunluğunu sınırlayan faktörlerdir. Kommunite (b iyosönoz=tür topluluğu): Belli bir ortamda ve uygun ortam koşullarında yasayan, yasadığı ortamda etkileşim halinde bulunan çeşitli türlere ait bireylerin oluşturduğu topluluktur. Kommuniteler birbirleriyle ilişkili olup aralarında geçiş bölgeleri bulunmaktadır. Bu bölgelere ekoton denir. Geçis bölgeleri komsu kommünitenin özelliklerini de bir ölçüde içerdiğinden tür, birey sayısı ve özellikler açısından farklılıklar bulunmaktadır. Bu durumu sınır etkisi denir. Ekosistem: Belirgin sınırları olan, biyotik (canlı) ve ab iyotik (cansız) bileşenlerin ekolojik sistem oluşturacak şekilde birbirleriyle etkileşimiyle bir araya gelen ve bir sistem olarak çalışan bir birimdir. İlk kez 1935 yılında A.G.Tansley tarafından kullanılmıştır. Bir ekosistemdeki bitki, hayvan çeşidi ve sayısı, bir başka ekosistemde bulunan bitki, hayvan çeşidi ve sayısı ile bu ekosistemlerin coğrafik yapısı, iklim vb. gibi cansız bileşenleri de farklılık gösterebilir. Biyocografya: Yeryüzünde canlıların dağılışını inceleyen bilim dalıdır. İki kısma ayrılır: Bitkilerin yasadığı ortam Bitki coğrafyası (iora), hayvanların yasadığı ortama hayvan coğrafyası (fauna) olarak isim almaktadır. Biyom: Özellikle sıcaklık ve yağış faktörlerinin etkisi altında geniş bir bölgede ya da kara parçasının önemli bir bölümünde ve belirli bir ana vejetasyon tipi ile kaplı olan alana biyom adı verilir. 3 EKOLOJİNİN SINIFLANDIRILMASI Ekoloji bilimi türleri, türlerin oluşturdukları toplulukları ortaya koymak amacıyla ekoloji bilimini sınıflandırmışlardır. Bunlar amaca göre sınıflandırma, yasam ortamlarına göre sınıflandırma ve çalışılan organizmaya göre sınıflandırma seklindedir. Amaca Göre Sınıflandırma Ekoloji bilimi, ilk olarak iki alt bölüm halinde birey ekolojisi (Autekoloji) ve ekosistem ekolojisi (Synekoloji) isimleriyle incelenmeye başlanmıştır. Daha sonra bu iki alt bölüme populasyon ekolojisi (demokoloji) ve uygulamalı ekoloji de eklenerek dört alt bölüm oluşturulmuştur. Bu bölümler ekolojinin amacına göre sınıflandırma içerisinde yer almaktadır. Birey Ekolojisi (Autekoloji): Ekolojik faktörlerin bir türe ait bireylerin üzerindeki morfolojik ve fizyolojik gelisimleri üzerine etkilerini ortaya koyar, bireyin çevresi ile olan ilişkilerini inceler. Autekoloji de canlılar bireysel olarak ele alınarak, bunların çevreleri ve diğer organizmalarla karşılıklı ilişkileri ve verdikleri cevaplar da araştırılır. Ekosistem Ekolojisi (Synekoloji): Bir ekosistem içinde yasayan tür toplulukları, bunların yapısı, işlevleri, değişimler bu bölümün konusudur. Sinekoloji birden fazla tür topluğunun bir araya gelmesi, bunların birbirleri ve bulundukları çevre ile olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.

5 Yasam Ortamlarına Göre Sınıflandırma Ekolojide yaşam ortamlarına göre sınıflandırma organizmaların yaşamsal faaliyetlerini sürdükleri alana göre isimlendirilir. Karasal Ekoloji: Karasal ortamlarda yaşayan canlıların birbirleri ve bulundukları çevre ile olan ilişkilerini inceler. İsimlendirilmelerinde temel fiziksel ya da iklimsel özelliklere ve bünyelerinde bulunan baskın bitki örtüsü önemlidir. Orman, çöl ve çayır ekolojisi olarak alt sınıflara ayırmak mümkündür. Orman ekolojisi ise tropikal yağmur ormanları ve ılıman bölge yaprak döken ormanları olarak iki grupta incelenir. Sucul ekoloji: Dünyamızın 3/2 sinin su ile kaplı olduğunu düşünürsek sucul ekoloji biyosferin en büyük kısmını oluşturmaktadır. Tatlı su ekolojisi ve tuzlu su ekolojisi olarak iki sınıfa ayırmak mümkündür. Organizmaya Göre Sınıflandırma Ekoloji biliminde çalışılan organizmaya göre de bir sınıflandırma yapmak mümkündür. Bitki Ekolojisi: Küçük bitki gruplarından büyük bitki gruplarına kadar tüm bitkilerin kendi aralarında ve çevre ile olan ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır. Hayvan Ekolojisi: Hayvanların kendi aralarındaki ve çevreleri ile karşılıklı ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. İnsan ekolojisi: İnsanın çevre ile olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. Mikrobiyal ekoloji: Ekoloji döngülerin sağlanması, kirletici etmenlerin zararsız hale getirilmesi ve doğal dengenin korunmasında rol alan mikroorganizmaların ekoloji içeri- sindeki işlevselliğini inceler. 4 EKOLOJİK FAKTÖRLER Canlıların hem aynı türe ait diğer bireyleriyle (tür içi) hem de diğer türlerle (türler arası) ilişkileri yanı sıra bulundukları ortamında canlılar üzerine etkisi bulunmaktadır. Organizmaların yaşamını dolaylı yada dolaysız bir biçimde bulundukları ortamın koşullarından olumlu yada olumsuz şekilde etkileyen etmenlere ekolojik faktör adı verilir. Bu etmenlerin fiziksel ve kimyasal bölümü abiyotik (cansız) faktörler ve biyolojik bölümü biyotik (canlı) faktörler olarak iki grupta ele alınır. Abiyotik Faktörler Canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için mutlaka diğer canlılara ve çevrelerine ihtiyaç duymaktadırlar. Abiyotik faktörler yeryüzünde canlıların yasam alanlarını sınırlandıran en önemli etkenlerdir. Fiziksel ve kimyasal yada iklimsel ve iklimsel olmayan sekliyle ele alınan çevresel koşullara abiyotik faktörler denir. İklimsel Abiyotik Faktörler Işık Canlıların yaşamsal faaliyetlerini önemli etkenlerden ışık, abiyotik faktörlerden biridir. Işığın süresi, şiddeti ve yapısı organizmalar üzerine etkilidir. Işık şiddeti ve yapısı farklı olabildiği gibi ışık süresi enlemler ve mevsimlere göre değişkenlik gösterir. Canlıları ışığa olan gereksinimlerine göre 2 grup altında incelenmektedir. Fotofil organizmalar: Yaşamlarını sürdürebilmek için şiddetli ışığa gereksinim duyan canlılar,

6 Siafil organizmalar: Yaşamlarını sürdürebilmek için gölgelik alanlarda, doğrudan gelen ışığa gereksinim duymayan canlılar. Işık süresi, mevsimsel ve biyolojik ritimlerin meydana gelmesinde önemlidir. Hayvanlarda görülen üreme periyodu, diyakoz, bitkilerde görülen tohum oluşumu mevsimsel ritimlere örnek olarak gösterilebilir. Gece ve gündüz ışıklanma süresinin organizmalarda meydana gelen davranışlar içsel bir takım mekanizmalarla gelişir ki buna günlük ritim veya sirkadiyen ritim denir. Sirkadiyen ritim biyolojik saat olarak da bilinir. Sıcaklık Canlıların büyüme ve gelişmesi üzerinde etkin olan bir diğer abiyotik faktör sıcaklıktır. Yeryüzünün ısı kaynağı olan güneş, tüm canlılar için gerekli ısıyı üretmektedir. Canlılarda enzimlerin çalışmasına bağlı biyokimyasal reaksiyonlar belli sıcaklık aralıklarına gerçekleşmektedir. Atmosferdeki hava hareketleri, iklimsel değişiklileri ve mevsimsel oluşumlarda da sıcaklığın etkili olduğu bilinmektedir. Canlıların hayatlarını devam ettirmeleri gereken sıcaklık değerleri birbirinden farklılık göstermektedir. Metabolik aktivitelerini belirli sıcaklık aralıklarında gerçekleştiren organizmalara stenoterm, geniş sıcaklık aralıklarında gerçekleştirenlere ise euriterm denir. İklim İklim klimatoloji bilimi ile incelenir. Işık, sıcaklık, yağış ve nem gibi fiziksel etmenler iklimlerin oluşumunda etken rol oynamaktadır. Keza deniz seviyesi yüksekliği ve ekvatora olan uzaklık iklimin oluşumunu etkiler. Ayrıca volkanik aktiviteler, bitki örtüsü, atmosfer-deki toz miktarı ve rüzgâr da iklimi etkileyen faktörler arasındadır. Yağış ve Nem Atmosferde bulunan su buharının çeşitli faktörlerin etkisi altında yoğunlaşarak sıvı veya katı halde yeryüzüne ulaşmasına yağış adı verilmektedir. Canlılar için önemli olan su kaynaklarından biri olan yağısın oluşumunda yoğunlaşan su buharı önce bulutları, bulutlar da yağışları meydana getirir. Canlıların su ihtiyacını karşılamada gerekli olan yağışlar, bitkilerin yapraklarını üzerinin çeşitli toz ve partiküllerden temizlenmesine yardımcı olup solunum ve fotosentez olaylarını olumlu yönde etkiler. Yağışlar hayvanların vücutlarının ısı dengesini sağlamasına katkıda bulunur. 5 Havada bulunan su buharı miktarına nem adı verilmektedir ve higrometre adı verilen aletle ölçülür. Evaporimetre ise buharlaşma miktarını ölçmede kullanılır. Yeryüzündeki su kütlelerinden buharlaşan su atmosferin nemlenmesine neden olur. Buharlaşma sıcaklık ar-tınca ve havada nem açığı arttıkça artar. Ayrıca su yüzeyi genişledikçe, rüzgâr estikçe ve basınç azaldıkça da buharlaşma artar. Sıcaklığın yüksek olduğum yerlerde ise havanın nem alma kapasitesi yüksek olduğu için buharlaşma artar, düşük olduğum yerlerde buharlaşma azalır. Nem miktarı yer ve zamana göre değişir. Nem; okyanus, deniz, göl, bataklık, akarsu, buzul, bitki ve topraktan oluşabilir. 1 m3 havanın içerisindeki su buharının gram cinsinden ağırlığına mutlak nem denir. Radyasyon Güneşten elektromanyetik dalgalar halinde yeryüzüne ulasan ışık demetine radyasyon denir. Radyasyonun canlılar üzerindeki etkisi rem birimi ile ifade edilir. Güneş ısınları, eko-lojik rolleri ve sahip oldukları dalga boyu açısından morötesi (ultraviole) ısınlar, görünen ısınlar ve kızılötesi (infraruj) ısınlar olarak üç grupta değerlendirilir. Dalga boyları nm. arasında

7 olan ısınlar morötesi ısınlardır. Morötesi ısınlar, görünen ısın ile X- ısınları arasında kalan elektromanyetik radyasyonlardır. Gözle görülmeyen, yeryuvarının yüzeyindeki ısın enerjisinin %2 sini oluşturmaktadırlar. Ancak bal arıları gibi bazı böcekler tarafından rahatlıkla görülebilirler. Morötesi ısınlar, bazı kimyasal reaksiyonları gerçekleştirirler. Güneş ısınlarının etkisiyle giydiğimiz kıyafetlerin renklerinin solması bu reaksiyon ile ifade edilir. Bu ısınların biyolojik etkileri de söz konusudur. İnsan cildinde 3050 A dan kısa dalga boylu ısınlar güneş yanığı meydana getirir A arasındaki dalga boylu ısınlara maruz kalındığında Suntan olarak bilinen pigmentasyona (boyadan meydana gelen renklilik) sebep olur. Morötesi ısınların diğer bir önemli biyolojik etkisi insan derisinde ergosterolden D vitamini oluşturmasıdır. Rasitizm denilen hastalığın önlenmesi ve tedavisi güneş ışığının bu etkisi ile sağlanır. Morötesi ısınlar özellikle bakterilerin öldürülmelerinde kullanılan bir sterilizasyon yöntemidir. İklimsel Olmayan Abiyotik Faktörler Su Doğada katı, sıvı ve gaz hallerinde bulunan su, dünya üzerinde %70 lik bir alanı kaplamaktadır. Bu alana hidrosfer adı verilir. Yasam için vazgeçilmez, kokusuz ve tatsız hidrojen ve oksijen atomlarından meydana gelen bir bileşiktir. Tüm canlılar için suyun ayrı bir önemi vardır. Yasamın devamlılığını mümkün kılan en önemli faktördür. Canlılığın korunması ve normal fizyolojik işlevlerin sürdürülebilmesi vücuda alınan belli miktarda su ile sağlanır. Bazı bitki ve hayvanlarda bu oran %90 a kadar çıkmaktadır. Özellikle insanlarda az miktarda bile olsa su kaybı ciddi rahatsızlıklara %20 lik kayıp ölüme neden olmaktadır. Farklı özelliklerde suların olması farklı canlılar için farklı yasam ortamları oluşmasını gerektirmektedir. Organizmaları suya ihtiyaç duydukları yasam alanlarına göre dört grup altında toplamak mümkündür. Akuatik organizmalar: Bu canlılar sürekli su içinde yasarlar. Hidrofil adı da kullanılır, bitki türlerine ise hidrofit denir. Higrobi organizmalar: Çok nemli karasal ortamlarda yasayan bu canlılara higrofil adı da verilir, bitki türlerine ise higrofit denir. Mesobi organizmalar: Suya olan ihtiyaçları az miktarda olan bu canlılara mesofil adı da verilir, bitki türlerine ise mesofit denir. 6 Toprak Toprak, bütün biyolojik varlıklar için vazgeçilmez bir yasama ortamı, doğal bir mekandır. Yapılan arkeolojik araştırmalar, daha ilk çağlardan beri toprağın ilk insanlar tarafından bitki yetiştirmek amacıyla kullanılmasının milattan en az 8000 yıl önce başladığını göstermiştir. Toprak uzun süre herhangi bir iyileştirme işlemi ve madde ilavesi yapılmadan kullanılmıştır. Toprağa yaptığı ilk müdahale sulama, ikincisi gübrelemedir (M.Ö.4000). İlk iyileştirme işlemi ise M.S.600 yılında teraslamadır. Biyotik Faktörler Bir ekosistemde yer alan mikroorganizma, bitki, hayvan ve insanların birbirlerini dogrudan ya da dolaylı olarak etkileyen beslenme şekilleri ve biyolojik ilişkilerden oluşan faktörlerin tümüne biyotik faktör adı verilmektedir. Canlılarda Beslenme Canlıların üreme, yasam süresi, gelişme hızı, büyüme gelişme, hareket gibi canlılıklarını devam ettirmede gerekli yaşamsal faaliyetlerini yerine getirmeleri için besin ve beslenme şarttır. Canlıların enerji kaynağını oluşturan besinler, bitkisel ve hayvansal maddeler olusmaktadır. Canlılar alemi, beslenme şekillerine göre iki büyük grupta incelenmektedir.

8 Kendi besinlerini kendileri üreten ototrof canlılar ve besinlerini hazır olarak dışarıdan alan heterotrof canlılar. Ototrof canlılar: Üreticiler olarak da bilinen su, karbondioksit ve inorganik tuzları kullanarak kendi besinlerini kendileri sentezleyen yani inorganik maddeleri organik maddelere dönüştüren canlılardır. Heterotrof canlılar: Tüketiciler olarak isimlendirilen bu canlılar hem ototorof canlıları hem de çürüyen maddeleri besin maddesi olarak kullanırlar. Hayvanlar, mantarlar ve pek çok bakteri türünün yer aldığı bu canlılar beslenme şekillerine göre üç grup altında değerlendirilirler. Holozoikler: Hayvanların çoğu bu grupta yer almaktadır. Besinlerini katı parçacıklar halinde alarak enzim ve sindirim sistemleri yardımıyla sindiren canlılardır. Holozoik canlıları aldıkları besin tipine göre; herbivor (otoburlar) geviş getiren bitki ile beslenenler, karnivor (etoburlar) etle beslenenler, omnivorlar (hepçil) hem bitki hem de etle beslenenler olmak üzere üç grup altında değerlendirilirler. Bazı araştırıcılar holozoik canlıların sınıflandırmasını yaparken eurifag ve stenofag terimlerini kullanırlar. Stenofag: Belirli besinlerle beslenen canlılardır. Biyolojik İlişkiler Belirli bir çevrede yasayan canlılar arasında yasam olayları nedeniyle aynı tür ya da faklı türlerle dolaylı ya da dolaysız ilişkileri bulunmaktadır. Bu ikili ilişkiler koaksiyon olarak adlandırılmıştır ve ikiye ayrılır. Birincisi, aynı türün bireyleri arasında tür içi (homotipik ya da intraspesifik), ikincisi ise farklı türlerin bireyleri arasında türler arası (heterotipik ya da interspesisifik) ilişkilerdir. Tür İçi İlişkiler Erkek dişi ilişkileri: Aynı türün erkek ve dişi bireyleri çiilesmek, yavru vermek, yavru korumak amacıyla bir arada bulunurlar. Koloniler: Eşeysiz üreme ile oluşan ve birbirinden ayrılmayan bireyler topluluğudur. Gruplar: Aynı türe ait bireylerin belirli zamanlarda avlanma, besin arama gibi ortak bir amaç için bir araya gelerek oluşturdukları topluluktur. Kümeleşme: Yasam ortamında ihtiyaç duyulan koşulların birey sayısına oranla yetersiz kalmasıyla kümeleşme oluşur. Gruplar bireylerin yararına oluşumlar iken kümeleşmede bireyler açısından zararlı sonuçlar oluşabilir. Sosyal yaşantı: İleri derecede organize olmuş hayvan topluluklarında görülen bu ilişki de canlılar yaşamlarını sürdürebilmek amacıyla is bölümü içerisinde bulunurlar. Rekabet: Aynı türün bireyleri gelişimleri boyunca besin, ışık gibi ihtiyaç duydukları kaynakların azalması durumunda gerçekleşir. 7 Türler Arası İlişkiler Nötralizm: Birbirinden bağımsız iki türün birinin diğerine hiçbir etkisinin olmadığı durumdur. Rekabet: Canlıların en az biri diğeri üzerinde olumsuz etkiye neden olur. İki tarafla zarar görebilir. Kooperasyon: Ortak yaşayan türün biri diğerinden faydalandıktan sonra da bağımsız olarak yaşamını devam ettirebilmesidir. Predasyon: Ekosistemde enerji akısını oluşturan av-avcı ilişkisidir. Bir tür grubu avlanarak yaşamını devam ettirirken diğer bir grup ölmektedir.

9 Herbivori: Hayvanların beslenmeleri için bitkilerin yaprak veya diğer kısımlarını yiyerek onlara zarar vermesi ancak bitkileri tamamen öldürmemeleri olayıdır. Mutualizm: Birbirlerine karşılıklı olarak yarar sağlayan iki canlının bir arada yasamasıdır. Mantar ve alg birlikteliğiyle oluşan liken mutualistik yasama en güzel örnektir. Komensalizm: Türlerden biri yarar sağlarken, diğer türün birliktelik yarar ya da zarar görmediği birlikteliktir. Parazitizm: Bir türün yararlandığı türü olumsuz olarak etkilediği, ondan faydalandığı, onun yokluğunda yaşamını sürdüremediği ilişkidir. EKOSİSTEM Canlı ve cansız çevrenin belirli bir alanda birbirleriyle sürekli ve karşılıklı ilişkilerinden meydana gelen ekolojik birime ekosistem denir. Ekosistemde aynı zamanda besin ağı vardır. Tüm ekosistemlerde canlı ve cansız ögeler birbirlerine enerji akısı ve madde döngüleri ile bağlanırlar. Ekosistemi meydana getiren başlıca dört unsur bulunmaktadır. Cansız varlıklar: İnorganik maddeler, organik atıklar Primer üreticiler: Algler, yeşil bitkiler gibi ototrof canlılar primer üreticilerdir. Klorofilli bitkiler olup potansiyel enerjiyi kimyasal enerjiye çevirerek depolayabilir. Bu sentez karada tohumlu ve tohumsuz bitkiler, sucul ortamda ise fitoplanktonlar, algler ve çiçekli bitkiler tarafından yapılır. Bitkiler, güneş enerjisini fotosentez yoluyla kimyasal enerjiye dönüştürerek birincil ürün oluşturur. 8 Ekosistemlerde Madde Döngüleri Boşlukta yer kaplayan ve kütlesi olan tüm varlıklara madde denir. Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için ortamlarından enerjinin yanı sıra madde alıp vermek zorundadır. Canlı ve cansız çevre arasında maddelerin alınıp verilmesine madde döngüsü (madde çevrimi, ekolojik döngü) denir. Maddenin litosfer, hidrosfer ve atmosfer arasında sade-ce fiziksel değişime uğramasına hidrolojik döngü adı verilir. Su; atmosfer, kara ve deniz arasında sistemli ve sürekli bir şekilde hareket halindedir. Bitkiler fotosentez için güneş ışığıyla beraber su, karbondioksit, azot, fosfor vb. gibi inorganik maddelere de ihtiyaç duyarlar. Bu inorganik maddeler bitkileri yiyen otobur hayvanların vücutlarında toplanır, otobur hayvanlarla beslenen etobur hayvanların dokularına geçer. İnorganik maddelerin cansız ortamdan alınarak canlılar arasında aktarıldıktan sonra tekrar cansız ortama dönmesine biyojeokimyasal madde döngüsü denir. Su Döngüsü Su döngüsü canlılar için yasam olanağı yaratmaktadır. Örneğin; yeryüzüne yıllık ortalama 1000 mm yağış düşmektedir. Eğer su döngüsü olmasaydı bu miktar sadece 24 mm olacaktı. Çünkü havada buhar halinde tutulan su ancak 24 mm yağış verebilecek miktardadır. Bu nedenle ancak su döngüsüyle bir su damlacığının buharlaşması ve yağış halinde yeryüzüne düşmesi olayı yılda kez tekrarlanarak yıllık ortalama 1000 mm yağış olusmaktadır. Yeryüzünü kaplayan su tabakasının sıcaklık faktörü ile buharlaşması ve atmosfer nemini oluşturmasıyla başlayan ve yağışlarla suyun tekrar yeryüzüne dönmesi ile oluşan döngüye su döngüsü veya hidrolojik döngü adı verilmektedir. Buharlaşma, yoğunlaşma ve yağışlar su

10 döngüsünün en önemli evreleridir. Buharlaşma, güneşten gelen sıcaklığın etkisi ile yeryüzün- de farklı ortamlarda bulunan suyun atmosfere verilmesi olayıdır. Karbon Döngüsü Canlı yapısının en önemli elementlerinden biri olan karbon, tüm organik bileşiklerin temel yapı elemanıdır. Canlı organizmalar karbonlu bileşikleri kullanmak zorundadırlar. Karbonun yeryüzünde doğal kaynağı atmosfer, hidrosfer ve litosfer dir. Karbon atmosfer-de karbon dioksit, hidrosferde karbonik asit, karbonat ve bikarbonat, litosferde kömür, linyit, petrol, doğalgaz ve kireç tası, biyosferde yani canlılarda ise organik madde seklinde bulunmaktadır. Bitkilerde organik bileşiklerin yapımı için gerekli olan karbonun ana kaynağı karbondiok- Atmosferde gaz, sit dir. Oksijen Döngüsü Oksijen, doğada değişik biçimlere dönüşerek sürekli bir döngü içerisindedir. litosferde ise çözünmüş olarakak bulunan oksijen, serbest halde azottan sonra en çok bulunan elementtir. Atmosferdeki oksijen oranı sabittir. Hayvanların ve basit yapılıı bitkilerin solunum yoluyla aldıkları oksijen hidrojenle birleşince su oluşur. Bu su, daha sonra dışarıya atılarak doğaya verilir. Ortamdaki karbondioksit, algler ve yeşil bitkiler tarafın-dann fotosentez yoluyla karbonhidratlara dönüştürülür, yan ürün olarak da oksijen açığa çıkar. Dünyadaki sular, bi- yasayan alglerce yosferin başlıca oksijen kaynağıdır. Oksijenin yaklaşık %90 ının bu sularda karşılandığı tespit edilmiştir. Diğer döngülerde de bazı aşamalarda oksijenin yer aldığı bilinmektedir. 9 Azot Döngüsü Azot doğada karmaşık bir yoldan elde edilir. Azot atmosferde yaklaşık %78 oranındadır ve diğer gazlardan daha fazladır. Bu nedenle en önemli kaynağını atmosfer oluşturmaktadır. Tüm canlıların büyümek için gerekli olan proteinleri üretebilmek üzere azota (nitrojen)e iht i- yaçları vardır. Ayrıca, canlılarınn yapısında bulunan proteinleri oluşturan aminoasitler, protein- için gerekli ele- ler, nükleik asitler, hormonlarr ve vitaminlerin içerisinde bulunan ve yasam mentlerden biridir. Ancak, canlıların yapı tasları içerisinde bulunan azot tüm canlılar tarafın- dan direk olarak atmosferden alınıp kullanılamaz. Azot döngüsünün (Sekil 1.8) diğer madde- lerin döngülerine göre oldukça karmaşık bir yapısı vardır. Azotun canlılar tarafından kullanı- labilir hale getirilmesinde mikroorganizmaların rolü çok büyük-tür. Bu Özetin tamamını,çıkmış Sorularını,Deneme Sorularını adresinize gönderiyoruz!... Tıklayınız 103U

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır