YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
Tarih :
Esas No : /
Karar No : /
Kural olarak borçlunun aldığı emekli maaşı üzerine haciz konulamayacağı, ancak başlatılan icra takibi kapsamında borçlunun emekli maaşından uzunca bir süre kesinti yapıldıktan sonra şikâyeti üzerine kesinti işlemine son verilen somut olayda, haciz ve ilk kesinti tarihinin üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen emekli maaşından kesinti yapılmasına açıkça karşı çıkmayarak zımni rıza gösteren borçlunun geçmişe yönelik yapılan kesintilerin iadesini talep etmesinin Medeni Kanun’un 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği, buna göre sadece şikâyet tarihinden sonra yapılan kesintiler yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken, davacının zımni rıza gösterdiği dönemi de kapsayacak şekilde itirazın tümden iptalinin doğru olmadığı hk.
İstemin Özeti: Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı tarafından aleyhine başlatılan icra takibi kapsamında, emekli maaşına haciz konularak kesinti yapıldığını, haksız kesintinin iadesi için davalı hakkında başlattığı icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak; itirazın iptali ile takibin devamına ve davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Karar: yılı Ekim Ayı başında yürürlüğe girmiş olan, sayılı Sosyal Güvenlik Kanunu’nun sayılı Yasa ile değişik maddesinin ilk fıkrasının ikinci cümlesinde; “Gelir, aylık ve ödenekler, maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü düzenlenmiştir. İİK’nın 83/a maddesi gereğince, “İİK’nın 82 ve maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmüne karşın, tarihinde yürürlüğe giren sayılı Kanun’un maddesi ile değişik sayılı SGK’nın 93/1. maddesine, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakatı bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir” ibaresi eklenmiştir. Yani, kural olarak borçlunun aldığı emekli maaşı üzerine yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında haciz konulamaz.
Dosya incelendiğinde; davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibi kapsamında, İcra Müdürlüğü’nün tarihli yazısı ile davacının emekli maaşından kesinti yapılmasının istendiği, sırası geldikten sonra tarihinden itibaren kesinti yapılmaya başlandığı, uzun bir süre kesinti yapıldıktan sonra, emekli maaşına haciz konulamayacağından bahisle davacı tarafından İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde tarihinde şikayette bulunulduğu, davacının şikayeti haklı görülerek tarihinde haczin kaldırılmasına karar verildiği, icra müdürlüğü tarafından Kurum’a gönderilen tarihli yazı ile Aralık tarihi itibariyle kesinti işlemine son verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı, haciz ve ilk kesinti tarihinin üzerinden uzunca bir süre geçmesine rağmen maaşından kesinti yapılmasına açıkça karşı koymayarak zımni rıza göstermiştir. Ancak tarihinde İcra Hukuk Mahkemesine şikâyette bulunarak haciz ve kesinti işlemine karşı açıkça rıza göstermeme iradesini ortaya koymuştur. Bu hal ve şartlar altında, davacının geçmişe dönük yapılan kesintilerin iadesini istemesi Medeni Kanun’un 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. Şu halde, sadece şikâyet tarihinden sonra yapılan kesintiler yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken, davacının zımni rıza gösterdiği dönemi de kapsayacak şekilde itirazın tümden iptali doğru değildir. Diğer yandan, davacının davalı hakkında başlattığı icra takip dosyasına sunulan “(…) İcra Dairesi / Dosyasındaki Reddiyatlar ve İlgili Harçlar Listesi” başlıklı tabloda, faiz başlangıç tarihi olarak reddiyat tarihlerinin esas alındığı görülmektedir. Mahkemece hükme esas alınan tarihli bilirkişi raporunda ise tahsilat tarihlerinden faiz hesaplanmıştır. Bu hesaplama, davacının talebini aşar niteliktedir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece yapılacak iş, haczedilmezlik şikâyetinin tarihi olan tarihinden itibaren, kesintiye son verildiği Aralık tarihine kadar yapılan ödemeler ile bu ödemelere ait reddiyat tarihleri esas alınarak hesaplanacak işlemiş faizler yönünden itirazın iptaline ve takibin devamına karar vermektir. Yanılgılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve Yasa’ya uygun görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
b) Mahkemece, icra takibindeki asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Dosya kapsamına göre, alacağın başlangıçta belirli olmadığı, çözümünün yargılamayı gerektirdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, likit bir alacaktan söz edilemez. Şu durumda, icra inkar tazminatına hükmedilmiş olması doğru değildir. Kararın açıklanan bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmasına, davalının diğer temyiz itirazlarının reddine oybirliğiyle karar verildi.
ES Hukuk Bürosu, Şişli Avukatlık Bürosu, Mecidiyeköy Avukatlık Bürosu, Şişli Hukuk Bürosu, Mecidiyeköy Hukuk Bürosu
SORU: Merhaba 4/C'den malulen emekliyim, eşim de memur çalışıyor. Ben, kredi borcumdan dolayı icralık olursam, eşime herhangi sıkıntısı olur mu? Onun maaşına benden dolayı icra gelme ihtimali var mı? Ben emekli olduğum için maaşıma icra gelemiyor ama eşim memur olarak çalışıyor bununla ilgili açıklama yaparmısınız teşekkürler.
CEVAP: sayılı Türk Medeni Kanununda Ortak Edinilmiş Mallar ile Kişisel Edinilmiş Mallara ilişkin hükümler bulunur. Bu hükümler şu şekildedir;
"A. Yasal mal rejimi
Madde Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
A. Mülkiyet
I. Kapsamı
Madde Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.
II. Edinilmiş mallar
Madde Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4. Kişisel mallarının gelirleri,
5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
III. Kişisel mallar
1. Kanuna göre
Madde Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevi tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler."
DEĞERLENDİRME
Evlilik devam ederken, mal, mülk kimin adına kayıtlıysa, o mal, mülk onun sayılır, Ancak evlilik sona ererse ayrılır. Bu da, şu demektir. Evlilik devam ederken mal, mülk kimin adına kayıtlıysa o eş sorumlu olacağından, o eşin borçlu duruma, icralı duruma düşmesi diğer eşin sorumlu olmasını gerektirmeyecektir.
Bu nedenle eşinizin borcundan dolayı sizin maaşınıza ve görev konumunuza bir zarar getirmeyeceğini değerlendirmekteyiz.
Bu yazımda, muhtelif yıllara ve vergilere ilişkin olarak vergi mükellefleri tarafından süresinde ödenmeyen amme alacaklarının tahsili amacıyla sayılı Kanun hükümleri uyarınca emekli maaş hesabına konulan haciz işleminin hukuka uygun olup olmadığı hususundaki kişisel değerlendirmelerime yer vereceğim.
sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanunu'nun maddesinde, ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı, cebren tahsilin;
Diğer taraftan, sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun
maddesinin 1. fıkrasında; bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacaklarının, devir temlik edilemeyeceği, gelir, aylık ve ödeneklerin, maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ( sayılı Kanun uyarınca ödenecek primler) ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği, bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakatinin bulunmaması halinde icra müdürü tarafından reddedileceği hükmüne yer verilmiştir.
Vergi idareleri tarafından, vergi mükellefleri hakkında yürütülen incelemeler neticesinde vergi tekniği raporları düzenlenmekte olup, anılan vergi tekniği raporlarında yer alan tespitler doğrultusunda düzenlenen vergi inceleme raporlarında belirlenen tutarlar veya takdir komisyonu tarafından takdir edilen matrahlar üzerinden vergi ziyaı cezalı tarhiyatlar yapılmaktadır.
Öncelikle bu tarhiyatlara ilişkin olarak düzenlenen vergi / ceza ihbarnamelerinin sayılı Kanun'da öngörülen hükümler uyarınca vergi mükelleflerine tebliğ edilmesi gerekmektedir. sayılı Tebligat Kanunu veya başka diğer Kanun'lar uyarınca yapılan tebligatların vergi mükellefleri açısından sonuç doğurması ve amme alacağının bu suretle kesinleştirilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Tebliğ edilen ihbarnamelere karşı süresinde dava açılmaması veya açılan davanın reddedilmesi halinde amme alacağının kesinleşeceği açıktır. Ayrıca beyan üzerine tahakkuk eden alacaklar açısından vergi idarelerince ihbarname düzenlenmesi gerekmemektedir. Zira, mükellefin kendi iradesi ile verilen beyanlar neticesinde amme alacağı ödenmesi gereken safhaya gelmiş olmaktadır.
Dolayısıyla, usulüne uygun bir şekilde kesinleşen amme alacaklarının sayılı Kanun hükümleri uyarınca ödeme emri ile ilgilisinden tahsiline çalışılması gerekmektedir.
Mükelleflere tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 15 gün içinde dava açılması mümkündür. Ödeme emirlerine karşı açılan davalarda, sayılı Kanun'un maddesinde belirtilen "böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı" iddiaları ileri sürülebilecektir.
Vergi yargılamasında, bu durum bazı mahkemeler tarafından katı bir şekilde uygulanmakta ise de, bazı mahkemeler tarafından işin esası hakkında detaylı bir inceleme yapılmaktadır.
Kanaatimce, ödeme emrine karşı açılacak davalarda vergi mahkemelerince yapılacak hukuki denetiminin şekli bir inceleme ile sınırlı olmaması gerekmektedir. Zira, borcun tarh veya tahsil zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, kişinin borçtan dolayı sorumlu olup olmadığı (ilgili dönemde ortak veya temsilci olmayabilir) gibi işin esasına dair hususların detaylı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Aksi düşünce, vergi idarelerince tarafına belge gönderilen kişiler açısından büyük bir hak kaybına sebebiyet verecektir.
Ödeme emirlerine karşı dava açılmaması veya açılan davanın reddedilmesi durumlarında, vergi idarelerince amme alacağının tahsili için mükellefler hakkında "haciz" yoluyla takibe geçileceği açıktır. Haciz işleminin tarafı olan kişiler tarafından, bu hususun öğrenilmesinden sonra (haciz işleminin hukuka aykırı olduğu düşünülüyorsa) vakit kaybetmeden dava yoluna başvurulması gerekmektedir. Zira, haciz işlemi neticesinde banka hesaplarına bloke konulabileceği gibi taşınır veya taşınmaz mallarının satılması gibi durumlar nedeniyle telafisi mümkün olmayan zararların doğabileceği de açıktır.
Vergi idarelerince uygulanan haciz işlemleri genellikle ilgililere tebliğ edilmemekte olup, mükellefler tarafından banka veya tapu dairelerinde işlem yapılmak üzere başvurulduğunda banka hesaplarına veya taşınır - taşınmaz mal varlığı üzerine haciz konulduğu öğrenilmektedir. Her ne kadar haciz işlemi öğrenilse bile, çoğu zaman haczin nedeni, hacze dayanak alınan borçlar hakkında bilgi sahibi olunmamaktadır. Böyle olunca da, haciz işlemine karşı açılan davalarda tarafların bu işleme karşı itirazlarını ileri sürebilmesi kısıtlı bilgiler ile mümkün olmaktadır.
Öncelikle haciz işlemine karşı açılan davalarda, muhtelif nedenler ileri sürülerek haciz işleminin hukuka aykırı olduğu hususu ileri sürülebilecektir. Davalı idarenin savunma dilekçesinde veya vergi mahkemelerince verilecek ara kararlar üzerine dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden haciz işlemi hakkında detaylı bir bilgiye sahip olunacaktır.
Bu belgeler görüldükten sonra, haciz işlemine karşı itirazların sunulmasına da herhangi bir engel yoktur. Önemli olan husus, davanın güncel olarak takip edilmesi ve dosyaya gelen evraklara ulaşılarak bunlara karşı beyanların süresinde verilmesidir.
Uygulamada, vergi borcu bulunan emeklilerin banka hesaplarına da haciz konulduğu görülmektedir. Ancak, yukarıda yer verilen sayılı Kanun'un maddesi uyarınca, hangi kurumdan veya ne zaman emekli olduğuna bakılmaksızın bir emeklinin maaşına haciz konulabilmesi için, bu Kanun'un maddesinde yer alan prim giderlerine ilişkin borçlar ile nafaka borçları dışındaki borçlar için emekli şahsın muvafakatinin bulunması gerekmektedir.
Bu itibarla, haciz konulan banka hesabının ilgilinin emekli maaş hesabı olduğu hususu Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü'nden alınacak bir yazı ile belgelendirilmesi davanın kısa sürede sonuçlandırılması açısından önemlidir. Vergi borçlarının tahsili için dahi olsa emekli maaş hesaplarına haciz konulabilmesi için kişinin muvafakatinin bulunması gerekmektedir. Aksi halde, haciz işleminin hukuka uygun olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Ancak haciz işleminin bu gerekçe ile iptal edilmesi durumunda, Mahkemece işin esasına girilmediği ve haciz işleminin hukuka uygun olup olmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmadığı da unutulmamalıdır.
Söz konusu borçların tahsili için, vergi idarelerince kişinin diğer banka hesapları ve / veya taşınır - taşınmaz mal varlıkları açısından takip yapılabilecektir. Hal böyle olunca, haciz işleminin esasa ilişkin bir nedenden dolayı hukuka aykırı olduğu anlaşılıyorsa itiraz eden kişinin söz konusu durumları açık bir şekilde ileri sürmesi ve Mahkemece söz konusu gerekçe ile işlemin iptaline karar verilmesi gerektiğini belirtmesi lehine olacaktır.