emin çölaşan hapis / Sözcü davasında 7 gazeteciye hapis cezası | Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği

Emin Çölaşan Hapis

emin çölaşan hapis

Sözcü davasında hapis cezası alan Emin Çölaşan: Bizim FETÖ'cü terörist olduğumuza inanan bir tek kişi bile yok

Çölaşan kendilerine verilen cezanın indirimsiz halinim 5 yıl 8 ay olduğunu dile getiren Çölaşan, cezanın onanması halinde iki yıl hapis yatacaklarını belirtti.

Çölaşan’ın kaleme aldığı yazı şöyle:

“Sevgili okurlarım, Türkiye'deki milyonlarca insan her gün yeni yargı kararlarını duyup öğreniyor.

Adam karısını dövüp öldürmüş, müebbet hapis almış.

Küçük çocukları taciz etmiş, üç kez müebbet almış.

İnsanları dolandırmış, gerekli cezaya çarptırılmış.

Dosyalarını bilmesek bile bu gibi cezaları medyadan öğrendiğimiz zaman hepimiz ‘İyi olmuş, adalet yerini bulmuş’ diyoruz.

Yargının bazı kararları vardır ki, vicdanları tatmin eder.

Hiç kimse karısını dövüp öldüren adam için ‘Yaa bu ne biçim karar, iki yıl verselerdi keşke’ demez, diyemez.

Önceki gün bizimle ilgili verilen yargı kararı ise vicdanları tatmin etmedi.

Hiç kimse bizim FETÖ'cü olduğumuza inanmadı…

Örgüte üye olmamakla birlikte yardım ettiğimiz suçlamasına inanan olmadı.

Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum.

Sokaklarda rastladığım ve hiç tanımadığım insanlardan hep aynı sözleri duydum.

Abartmadan söylüyorum, bu iki gün içerisinde yüzlerce mesaj aldım.

Birinde bile suçlayan, kınayan bir tek cümle yoktu.

Demek ki bu karar vicdanlarda onaylanmamıştı.

Dünkü gazetelere ayrıntılı bir biçimde baktım…

Aleyhimize verilen bir tek haber yoktu.

En keskin yandaşlar bile ‘Bunlar FETÖ'cü idi, hak ettikleri cezayı aldılar’ diyememişti…

Üstelik bazen tartışmaya ve hatta kavgaya giriştiğim köşe yazarları bile kararı eleştiriyordu.

Fırsat bulursanız okuyun, Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, Sedat Ergin, Nagehan Alçı, Fatih Altaylı, Sevilay Yılman, Rıza Zelyut, Murat Ağırel, Selcan Hamşioğlu, Akif Beki, Elif Çakır, Miyase İlknur gibi her kesimden yazarlar hep aynı doğrultuda düşünüyordu.

Sosyal medya da aynı doğrultuda binlerce yazı ve mesajla doluydu.

Yabancı basın da öyle…

Hukukçular, siyasetçiler, bürokratlar…

Yani şunu söylemek istiyorum, bizim FETÖ'cü terörist olduğumuza inanan bir tek kişi bile yoktu.

Sevgili okurlarım, burada bir düzeltmeyi de sizlere iletmek isterim.

Mahkemenin Necati Doğru ve bana biçtiği ceza aslında medyada yer aldığı gibi 3 yıl 6 ay 15 gün değil.

Verilen cezamız (terör cezası olduğu için artırılmış) ve 5 yıl 8 ay olmuş.

Sonra bazı indirimler yapılmış ve net 3 yıl 6 ay 15 gün olmuş…

Ve bu cezanın yatarı var.

İstinaf Mahkemesi'nde ve Yargıtay'da onandığı takdirde durum şöyle:

Yaklaşık, kabaca söylüyorum, iki yıl hapis!

Yani cezaevi..

FETÖ'cü olmak, terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek suç…

Madem bu suçu işlemişiz, madem ki mahkeme böyle buyurmuş, sonucuna katlanmamız gerek…

Ne yapalım, bunu da çekeriz.

Yeter ki ruh ve beden sağlığımız bozulmasın.


İstinaf Mahkemesi'nin 3 yıl 6 ay hapis cezasını onadığı Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, bugünkü yazısında hakkında verilen cezayla ilgili görüşlerine yer verdi.

"Bugüne kadar FETÖ dahil hiçbir örgütle ve karanlık işle uzaktan yakından ilgim olmamıştır" diyen Çölaşan, "Aradan yıllar geçecek ve birileri bizlerden özür dilemek zorunda kalacak" dedi.

Emin Çölaşan'ın Sözcü'deki "Bizim yerimiz bu topraklar" başlıklı yazısı şöyle:

Sevgili okurlarım, FETÖ'cü olduğumuz iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanırken aklıma hep bazı şeyler üşüşüyordu…

“Sonunda FETÖ'cü olduk haaa… Vay anasını!”

Yargılanan öteki gazeteci arkadaşlarım gibi ben de ilk kez Ağır Ceza salonlarında sanık olarak yer almıştım.

Ne yapacaktım, ne diyecektim…

Bir yazımda, “Şimdi cemaati savunma zamanı” başlığını kullanmışım.

Darbe girişimi falan henüz olmamıştı.

17-25 Aralık operasyonları yapılmış, bazı bakanların ve bir devlet bankası genel müdürünün aldığı yüz karası rüşvetler ortalığa saçılmıştı.

Bu operasyonları yapanlar bu devletin savcıları ve polisleri idi.

Kısa süre sonra rezaletin bütün belgeleri ortaya çıktı.

Kimin ne rüşvet aldığını, paraları nasıl cukkaladığını bilecek konumda olan bizler değildik.

Operasyonları devletin o günkü görevlileri yapmıştı.

Sonra ortaya çıktı ki onlar FETÖ'cü imiş.

İyi de, onları o makamlara getiren biz sanıklar değildik ki…

★★★

Dedim ya, hayatımda ilk kez Ağır Ceza'da yargılanıyordum…

Suçlama şaka değildi:

“Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek!”

Mahkeme bir karar aldı:

Sanıkların örgüte yakın derneklere, vakıflara ve sivil toplum kuruluşlarına üye olup olmadıklarının araştırılması.

Bir sürü yere yazılar yazılıp soruldu:

Bunların sizde üyeliği vesairesi var mıdır?

Hepsinden olumsuz yanıt geldi.

★★★

Evet, yargılanıyorduk ama neye göre ceza alacaktık?

Şimdi anlatacaklarım tahmindir…

Bank Asya'da paramız var mıydı?

ByLock kullanmış mıydık?

FETÖ yemeklerine, toplantılarına katılmış mıydık?

Onlardan herhangi biriyle buluşmamız, görüşmemiz, haberleşmemiz olmuş muydu?

Mahkeme resmen karar almadı ama bu araştırmayı yaptığına inanıyorum. Yapmış olması gerekirdi.

Aksi takdirde dosya eksik kalırdı.

Madem hapis cezasına mahkûm edilecektik, bizi mutlaka sağlam bir biçimde suçlaması gerekirdi.

Gerek sorgulama aşamasında ve gerekse kararda, lehimize olacak bu hususlara hiç değinilmedi…

Çünkü boş çıkacağı belliydi.

★★★

Konuştuğumuz bütün hukukçular, iktidar destekçisi olanlar dahil aynı şeyi söylüyordu:

“Hiç merak etmeyin, bu dosyanın içi boş. Bu davadan sizin aleyhinize bir karar çıkması hukuk açısından söz konusu olamaz. Beraat çıkacaktır.”

Tamam, hukuk açısında olamazdı ama memlekette hukuk kalmamıştı ki!

★★★

Ama herkes aynı şeyi söylüyordu:

Bu gibi davaların, özellikle gazetecilere açılan davalarla birlikte verilecek kararların amacı, gazeteciler üzerinden toplumu sindirmek ve korkutmaktır. Sizin gibilerin suçsuz olması kararı değiştirmez.

Ötesini hepiniz biliyorsunuz!

★★★

Kendi adıma söylüyorum, bugüne kadar FETÖ dahil hiçbir örgütle ve karanlık işle uzaktan yakından ilgim olmamıştır.

Ben ki, Fetullah'la ilgili nice yazılar yazmışım…

Gerek Fetullah ve gerekse onun adına yayın yapan Zaman gazetesi, hem de en güçlü oldukları dönemlerde hakkımda nice davalar açtılar.

Hepsinden aklandım…

Bunların hepsi mahkemenin dosyasında mevcut…

Ve kaderin şu cilvesine bakın ki, günün birinde “FETÖ'cü” olmak, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarından üç yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldım!

★★★

Ben bu toprakların insanıyım…

43 yıllık gazeteciyim. Eğer yılacak ve korkacak olsaydım bütün iktidarların dümen suyuna girip paçayı çoktan kurtarmış olurdum.

Demirden korkan trene binmez!

Bazıları gibi güçlülere ve egemenlere sığınmak ve onlardan medet ummak benim ne hamurumda var, ne de genlerimde.

Bundan sonra da olmayacak.

Bu davada bana koyan ve inciten, mahkeme kararında ismimin yasadışı bir örgütle birlikte anılmasıdır.

Aradan yıllar geçecek ve birileri bizlerden özür dilemek zorunda kalacak.

Etiketler

Sözcü davası

Yazıyı Paylaş:

İstanbul – Sözcü gazetesi muhabiri Gökmen Ulu, gazetenin eski internet sitesi Haber Müdürü Mediha Olgun ve gazetenin Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli’nin “örgüte üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işlemek” iddiasıyla, gazetenin sahibi Burak Akbay’ın ise “silahlı terör örgütünü yönetme” ve “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” iddialarıyla yargılandığı davanın karar duruşması bugün İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Sözcü gazetesi hakkında süren iki farklı davanın birleştirilmesinin ardından gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, internet sitesi Yayın Yönetmeni Mustafa Çetin, internet sitesi Haber Koordinatörü Yücel Arı ile yazarları Necati Doğru ve Emin Çölaşan da bu dosya kapsamında yargılanıyordu. 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve CHP eski milletvekili Umut Oran’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin izlediği duruşmada savcı, mütalaasını tekrar etti. 

Mahkeme heyetinin sanıklara son sözlerini sorması üzerine ilk olarak Emin Çölaşan beyanda bulundu. Duruşmaya Ankara’dan SEGBİS ile bağlanan Çölaşan, “Hakkımızda açılan bu dava boş bir davadır. Aleyhimizde ne bir belge ne de bir tanıdık vardır. Beraatimizi talep ediyorum,” dedi. 

“Yaptığım gazetecilik faaliyetidir”

Gökmen Ulu, “Daha önce dile getirdiğim açıklamaları tekrar ediyorum. Hakkımızdaki iddialar çürümüştür. Hukuka aykırı bir suçlama ile mağduriyetimiz söz konudur. Bu yüzden beraatimizi talep ediyorum,” diye konuştu

Gereken açıklamayı daha önce yaptığını ifade eden Metin Yılmaz ise “Yaptığım gazetecilik faaliyetidir. Beraatimi talep ediyorum,” dedi.

Mediha Olgun önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirterek “Bu davada bulunmak beni hem maddi, hem de manevi anlamda fazlasıyla yordu. Sağdan veya soldan olsun, darbeci hiçbir zihniyetle birlikte hareket etmem,” dedi.

Yonca Yücekaleli, Mustafa Çetin, Necati Doğru ve Yücel Arı da son sözlerinde beraatlerini talep ettiler.

7 gazeteciye ceza verildi

Son sözlerin ardından mahkeme heyeti hükmün açıklanması için duruşmaya bir saat ara verdi.

Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, “FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım” suçundan Emin Çölaşan ve Necati Doğru’ya 3 yıl 6 ay 15 gün, Mustafa Çetin ve Metin Yılmaz’a 3 yıl 4 ay, Yücel Arı, Gökmen Ulu ve Yonca Yücekaleli’ye ise 1 yıl 13 ay hapis cezası verdi. 

Mahkeme, Mediha Olgun’un beraatine, gazetenin sahibi Burak Akbay yönünden ise dosyasının ayrılmasına karar verdi.

Emin Çölaşan kazandı 

Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, ceza aldığı Cumhurbaşkanına hakaret davasında kararın Yargıtay tarafından bozulduğunu duyurdu.

Emin Çölaşan, “Recep Bey’e hakaretten aklanmak…” başlıklı yazısında dava sürecini anlattı.

İşte o yazı…

Sevgili okurlarım, Türkiye'de yaşayan ve bu iktidara karşı olan çoğu kimsenin başına gelen vahim bir tablo var:

Birbiri ardına her adliyede açılan cumhurbaşkanına hakaret davaları!

Gazeteci, iş insanı, sokaktaki vatandaş… Bu açıdan bakıldığında, günün birinde herkesin başı derde girebilir.

“Vay sen böyle dedin, şunu yazdın, cumhurbaşkanına hakaret ettin… Çık bakalım mahkemeye, hesap ver.”

Hakkınızda bir dava açıldığında beraat etmeniz son derece zor.

Davalar ya Recep Bey'in avukatları tarafından verilen şikayet dilekçeleri sonrasında, ya da şikayet olmasa bile savcılar tarafından doğrudan açılıyor…

Tam saymadım ama bugüne kadar benim de hakkımda onlarca cumhurbaşkanına hakaret şikayeti yapılmıştı.

Devlet gücünü kullanarak öyle tutarsız ve anlamsız cümleleri bulup şikayet konusu yapıyorlardı ki ne insanın aklı alır, ne de hukuka sığar…

Her şikayet için adliye koridorlarında uzun turlar attım, savcılara ve hakimlere ifade vermek zorunda kaldım.

İyi ki o dönemlerde korona yoktu, aksi takdirde bir de adliye koridorlarında virüs kapacaktım!

***

Bazı savcılar yürekli idi.

Recep Bey'in avukatları tarafından yapılan şikayet başvuruları reddedildi…

Ama yine de bazı davalar açıldı.

Bazı mahkemelerde beraat ettim, çok azından hapis cezası aldım.

***

Hapis cezası aldıklarımdan birinin son belgesi iki gün önce elime ulaştı.

SÖZCÜ'de çıkan 18 Aralık 2014 tarihli yazımın başlığı “İki taraf da özür dilesin.”

Yapılan şikayet üzerine Küçükçekmece savcılığı dava açtı, Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılandım.

Yazıda FETÖ-AKP iktidarı ilişkilerini irdeliyor, iki kesim arasında büyük bir kavga çıktığını anlatıyor ve özetle şöyle diyordum:

“Tayipgiller-cemaat meydan savaşı… Bundan bir süre öncesine kadar bu ikili arasında muhteşem bir dostluk ve iş birliği vardı. Tayyip gidip Fetullah'ın elini öper, dua isterdi. Yan yana, el ele kol kola otururlardı… Topluma Müslümanlık (!) taslayan iki tarafın da dini imanı para idi. Oysa din iman falan işin göz boyama sanatını oluşturuyordu. Şimdi iki taraf da özür dilemelidir.”

“Tayyipgillerin özrü şöyle olmalıdır: Ey ahali, adına cemaat denilen bu topluluğu biz birkaç yıl öncesine kadar her alanda tepe tepe kullandık. Şimdi anlıyoruz ki biz yanlış ata oynamışız. Pişmanız. Devletin böyle cemaatlerle falan aynı yatağa girmesi son derece yanlışmış.”

“Bu hıyarlığımız nedeniyle Türk ve dünya kamuoyundan özür diliyoruz…”

***

Evet, bu sözlerim nedeniyle yargılandım…

Mahkemenin gerekçeli kararını özetliyorum:

“…Cumhurbaşkanının dininin imanının para olduğu ve hıyarlık ettiği gibi oldukça ağır, haksız ve soyut suç isnatlarının basın özgürlüğünden yararlanmayacağı, yazının gerçeklikle ilgisi olmadığı kanaatine varılmıştır…

Sanığın cumhurbaşkanına basın yoluyla alenen hakaret suçunu işlediği değerlendirilerek 11 ay 20 gün hapis cezası ile mahkûmiyetine ve cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.”

Ceza erteleniyor ama bizim suç kayıtlarına giriyor.

***

Burada araya kısaca gireyim!

Bu yazı çıktığı tarihte ortalıkta darbe olayı falan yoktu. Cumhurbaşkanına hakaret suçundan hapis ceza aldım.

Oysa aynı yazıda ve daha nicelerinde FETÖ'ye de bindiriyordum.

Ancak kaderin cilvesine bakın ki, daha sonra İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde gazeteden Metin Yılmaz, Necati Doğru gibi bazı arkadaşlarımla birlikte bu kez FETÖ'ye yardımdan yargılandık…

Suçumuz aynen şöyle idi;

“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek!..”

Ve benim payıma bu kez o davadan üç yıl altı ay 15 gün hapis cezası düştü!

***

Yazının başında elime son bir belgenin henüz geçtiğini söylemiştim ya…

O belge, yukarıda değindiğim cumhurbaşkanına hakaret suçundan aldığım hapis cezasına ilişkin Yargıtay kararı.

Küçükçekmece mahkemesinin verdiği 11 ay 20 günlük hapis cezasını avukatlarımız Yargıtay'da temyiz etti.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 21 Eylül 2020 tarih ve Esas 2018/ 1199 sayılı o kararını da özetliyorum:

“Köşe yazısının bir bütün olarak değerlendirilmesinde, cumhurbaşkanının şahsına yönelik olmayıp hükümet ve parti politikalarının eleştirilmesi amacıyla sarf edilen kaba ve sert ifadeler kullanılmış olması karşısında cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları oluşmayacağından, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması, bozmayı gerektirmiştir…

Hükmün BOZULMASINA oy birliği ile karar verildi.”

İşte böyle efendim, adalet yerini bulmuş oldu. Söyleyecek başka bir sözüm yok.

Odatv.com

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır