Parenteral beslenme, olağan beslenme ve sindirim sürecini atlayıp, bir kişiye sıvı beslenme ürünlerinin damar yolu ile verilmesidir. Kişi, glikoz, protein, amino asitler, yağ, vitaminler ve diyet minerallerini içeren formüle göre bir besin karışımı almaktadırlar, üç gün içerisinde olağan beslenmeye geçmesi mümkün olmayan hastalarda uygulanır.
Parenteral beslenme, gıda maddelerini damar yolu ile almak için uygulanan tıbbi terimdir. İki türlü parenteral beslenme çeşidi vardır, total parenteral beslenme ve parenteral beslenme olarak ikiye ayrılmaktadır.
Total parenteral beslenme ile besinler tüketiliyorsa, bütün gereken beslenmeyi damardan bir iğne yolu ile alınmış olmasıdır. Parsiyel parenteral beslenme uygulanıyorsa, yine de sindirim sistemini kullanarak bazı yiyecekler tüketilebilir. Beslenmenin önemi büyüktür. Alınan gıdalar bedene işlev görme yeteneği vermektedir. Bilhassa çocuklar için önemlidir. Sağlıklı beslenmeme, gelişimin gecikmesine ve gerileyen büyümeye yol açabilir. Parenteral beslenme, bazı bireylerin sağlıksız olmamaları için gereksinim duydukları tüm gıdaları almasına katkı sağlar.
Herhangi bir bir yaş gurubunda olan kişiler, bebekler bu beslenme yöntemine başvurabilirler. Gerekli miktarda parenteral beslenme alınabilir. Gıdaları sağlıklı bir biçimde almayı engelleyen bir durum var ise, parenteral beslenmeye ihtiyaç olabilir. Bu beslenme biçimini gerektiren özel şartlar şöyledir;
Sağlıklı görev yapan bir sindirim sistemine sahipseniz ya da damar erişiminiz kötüyse, parenteral beslenme sağlıklı olmayabilir.
Genel olarak uzman, hemşire ve beslenme alanında uzman kişilerden oluşan bir ekip, parenteral beslenmeye gereksinim duyup duymadığınıza karar vermektedir. Beslenme planının bir parçası olarak tam anlamı ile kaç kalori, gıda maddesi ve sıvı ihtiyacı olduğunu belirlemek için beraber hareket etmektedir. Aşağıda belirtilen şu şekilde çalışırlar;
Kısa dönemli kateterler: Kısa dönemli parantel beslenme için en sağlıklısıdır.
Uzun dönemli kateterler: Uzun dönemli parantel beslenme için daha sağlıklıdır çünkü enfeksiyon ve virüslere sebep olma durumları oldukça azdır.
Periferik olarak yerleştirilmiş merkezi kateterler: Uzun zamanlı parantel beslenme için farklı bir seçenektir. Bu, direkt kalbe kan sağlamakta olan büyük bir damar kateterdir.
İmplante edilmiş cihazlar: Bu cerrahi implantlar, özel bir iğne ile beslenme almanızı sağlamaktadır. Parantel beslenme alındığı zaman beslenme sindirim sisteminden geçmez, direkt kan dolaşımına gider.
Parenteral nütrisyon; amino asit, glukoz, elektrolit, vitamin ve mineraller gıda öğelerinin damar yolu ile verildiği bir beslenme tedavisidir. Parantel nütrisyon riskleri şu şekildedir;
Uzmanlar, enfeksiyonu engellemek için kişisel hijyenine özen göstermesi gerektiğini belirtmektedir. Devamlı el yıkamak, portun ya da kateterin tutulduğu zaman eldiven giymek ve portu enfeksiyon semptomları bakımından kontrol etmeyi önerir. Tıkanmaları engellemek ve kateteri arındırmak için su ile yıkayabilirsiniz. Bunun ile birlikte ilgili sağlık personeli tıkanmaları engellemek için pıhtılaşma engelleyici bir madde kullanabilmektedir.
Pek çok kişi parenteral beslenme ile alakalı olarak çalışma hayatına devam etmeye, okul hayatına devam etmeye ya da etkinliklerden bazılarını yapmayı sürdürebilir. Bununla birlikte, parenteral beslenmeyi yaparken hayat tarzı, muhtemelen PN kullanmaya neden olan altta yatan koşullar tarafından belirlenir.
Uzmanlar genel olarak paranteral beslenme uygularken temas sporlarından ve yüzmekten uzak durmayı önermektedir. Bununla beraber, bisiklet sürmek ya da yırtılma tehlikesi daha az olan düşük etkili faaliyetler, parenteral beslenme uygulayan bireyler için iyi bir tercih olabilmektedir.
Parenteral beslenme, kronik gastrointestinal sistem yetmezliği bulunan bireyler için oldukça önemlidir. Besini ağızdan tüketmenin mümkün olmadığı durumlarda enerji ve besin sağlamada etkilidir. Gıdalar gastrointestinal sistemi devre dışı bırakarak damar yolu yolla verilir.
Endoskopi, laparoskopi ya da cerrahi bir işlem ile beslenme tüpünün karın üzerinden cilt yolu ile mideye yerleştirilmesi durumudur. Yerleştirilen tüp aracılığı ile gıdalar direkt mideye iletilir.
Kısa süreli beslenme gereksinimi olan hasta kişilerde uygulanan bir yöntemdir. Oldukça etkili bir tedavi yöntemidir.
Güncelleme Tarihi: 14 Aralık 2022
Yayınlama Tarihi: 22 Kasım 2022
Sayfa içeriğinde yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. İlgili sayfada tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğeler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Enteral beslenme, gastrointestinal (GI) sistem yoluyla gıda alımını anlatan bir ifadedir. GI yolu ağız, yemek borusu, mide ve bağırsaklardan oluşur. Beslenme ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar kalori alamadığınızda tüple besleme zorunluluk haline gelebilir. Bu durum fiziksel olarak kişinin yemek yiyemediği, güvenli bir şekilde besin alamadığı ya da kalori ihtiyacının kişinin yemek yeme kapasitesinin çok ötesinde geçtiği durumlarda yaşanıyor. Diyetisyen Gülçin Işık, bu noktada enteral beslenmenin ihtiyaç duyulan tüm besinlerin ağızdan veya tüple alınmasını ifade ettiğini söylüyor. Enteral beslenme konusuna yakından bakalım.
Işık, enteral beslenme ile ilgili şu bilgileri paylaşıyor: Yaşamak için beslenmeye ihtiyaç duyarız. Bazı durumlar da beslenmemizi etkileyebilir. İştah azalması, yutma güçlüğü veya yemek yemeye engel olabilecek herhangi bir hastalık olması durumunda kişinin günlük beslenmesini sağlayabilmek adına enteral beslenme desteğini kullanırız. Bu hastalıkların durumuna göre beslenme modeli parenteral (damar yoluyla) da olabiliyor. Ancak önceliğimiz her zaman için normal beslenmeye en yakın haldir. Bu yüzden enteral beslenme üzerinde yoğunlaşacağım.
Enteral beslenme, ihtiyaç duyulan tüm besinlerin ağızdan veya tüple beslenilmesi olarak ifade edebiliriz. Beslenme miktarı, türü, çeşidi, yolu tamamen kişiye özel uygulanmaktadır. Hastalığının iyileştirilmesine, oluşabilecek enfeksiyonların engellenmesine yönelik, mümkün olduğunca normal yaşam tarzına uygun olacak şekilde bireysel olarak karar verilir.
Enteral beslenme, sindirim sisteminin (gastrointestinel sistemin) düzgün çalışmasını sağlar. Tüm besin maddelerinin emilimini sağlayarak, yağ ve protein metabolizmasını destekler. Bağırsakların pH değerini ve florasını korumaya yardımcı olur. Yara iyileşmelerini hızlandırmaya yardımcı olur, enfeksiyöz durumlardan korur.
Bu enteral tüpler nazogastrik, oral gastrik, nazoduedonal, nasojejunal şeklinde olabilir ya da tüpe gerek duyulmadan enteral solüsyonlar olarak kullanılabilir. Bu da hastanın/kişinin mevcut hastalık durumlarına bağlı (diyabet/laktoz intoleransı vb.), ihtiyaç duyulan kalori ihtiyacına göre bireysel olarak karar verilmektedir.
Hastalığa özel olarak farklı farklı çeşitlerde bulunmaktadır.
Önemli Not: Her ne kadar iyileştirici etkilerinden bahsetmiş olsak da enteral beslenmeye bağlı; kabızlık, ishal, dehidrasyon, karında enfeksiyon, cilt sorunları gibi farklı problemlerle karşılaşabilirsiniz. Böyle durumlarda mutlaka doktorunuza başvurun.
Yazar:
Dyt. Gülçin Işık
instagram.com/isik_gulcin
Şunlara da göz atın;
Enteral ve parenteral beslenme; genelde yanık, travma, kanser, yoğun bakım hastaları ve büyük ameliyatlar sonrası görülen yeme bozukluklarında ortaya çıkan malnütrisyon sonucu, hastalara uygulanan beslenme desteğidir. Özellikle hastanede oluşan malnütrisyonların prevelansı çeşitli çalışmalarda %20-%60 olarak bildirilmiştir. Hastanede, yatan hastalarda oluşan malnütrisyon genellikle kas, solunum, immün sistem fonksiyonlarında bozulmaya, yaşam kalitesinde azalmaya ve yara iyileşmesinde gecikmeye sebep olmaktadır. Hastane malnütrisyonu yemek servisindeki yetersizlikler ile hastane yemek hizmetinin yetersiz kalite ve esneklikte olması gibi nedenlere bağlı olabilir . Ayrıca sunulan yemek dağıtım hizmetinin yetersiz olmasının da hastane malnütrisyonunun bir nedeni olabileceği belirtilmiştir.
Malnütriyon durumuna nasıl tanı konulur ?
Aslında malnütrisyonun erken dönem belirtileri belirgin değildir ve yavaş yavaş gelişir. Bu yüzden hastaneye yatışı yapılan hastalarda öncelikle dikkat edeceğimiz şey hastanın malnütrisyonlu olup olmamasıdır. Beslenme durumunun saptanması için öncelikli amacımız malnütriyona etmen olabilecek durumları belirlemektir. Bu nedenle hastanın anamnezi(öyküsü) ve fizik muayenesi işlevsel testlerin değerlendirilmesi, hastalık şiddeti, laboratuvar testleri ve sıvı dengesi araştırılmalıdır.
Bu yöntemler:
a) Vücut ağırlığı ve boy uzunluğu
b) Beden kütle endeksi
c) Vücut kompozisyon ölçümleri
d) Laboratuvar bulguları
e) Diğer yöntemler : Nütrisyonel değerlendirme için en sık kullanılan sistematik değerlendirme yöntemleri ise Subjektif Global Değerelendirme (SGD), Nütrisyonel Risk Taraması 2002 (NRS-2002), Malnütrisyon Universal Tarama testi (MUST), Mini Nütrisyonel Değerlendirme ( MNA)’dır.
Klinik nütrisyon hangi durumlarda yapılır ?
İyi beslenmiş, stresi olmayan veya orta stresteki hastaların 7-10 gün içerisinde beslenmesinin iyiye gideceği düşünülüyorsa, dekstroz içeren sıvı ve elektrolitlerin sağlanmasının yeterli olunabileceği belirtilirken, besin ögelerinin 7 günden daha uzun süre yetersiz alınımı, alım ve emilim kapasitelerinin bozulması, yetersiz beslenmeye neden olmaktadır.
Klinik nütrisyon gerektiren durumlar :
Malnütrisyon ve komplikasyonları: Hastanın vücut ağırlığının 6 ayda %10 veya 1 ayda %5 ve ideal vücut ağırlığının %20’den fazlasının kaybedilmesi malnütrisyondur. Bu durumlar ve kuralları ESPEN tarafından koyulmuş değerlendirmeler ve belirli sınırlar vardır bunlar dikkate alınarak klinik nütrisyona geçiş yapılır.
Diyet değişiklikleri: Ameliyat, hastalık ve travmadan dolayı EN-TPN değişikliklerinde beslenme desteği yapılmalıdır.
Yetersiz beslenme: Besin ögelerinin 7 günden daha uzun süre yetersiz alınımı, alım ve emilim kapasitelerinin bozulması.
Kliniği ağır hastalar: Bu 4 durum mutlaka beslenme desteğini gerektirir. Alışageldiği ağırlığın %10-20’sini kaybeden bireylerde orta ve şiddetli stres durumlarında beslenme desteği (BD) verilmelidir.
Beslenme desteği; malnütrisyon ve komplikasyonları, diyet değişiklikleri (enteral-parenteral beslenme uygulamaları), yetersiz beslenme, kliniği ağır hastalıklarda yapılmalıdır.
Aşırı beslenme ( overfeeding):
Beslenme desteği yapılırken aşırı beslenmeden kaçınılmalı. Bu durum bazal metabolizmayı hızlandırarak kardiopulmoner eforu artırır. Dolayısıyla fazla alınan enerji, sıvı hacmini(özellikle TPN’de) artırarak retansiyona ve ödeme neden olur. Karaciğer fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek kolestatik sarılığa yol açar.
Reefeding sendromu:
Malnütrisyonlu hastalarda kısa sürede ve aşırı BD sonrası hipofosfatemi ve komlikasyonları ile seyreden bir sendromdur. Ağır malnütrisyonu olan hastalarda, özellikle kalp rezervi sınırlı ise total nütrisyon tedavisi (TNT) başlandığında 20-23 kkal/kg/gün’den daha fazla enerji verildiğinde( özellikle glikoz) gelişen bir hastalık tablosudur. Hayatı tehdit edecek kadar ağır olabilir. TNT’nin doğrudan etkisi ile gerçekleştiği için her nütrisyonist tarafından tanınması ve bilinmesi gerekir. Reefeding sendromunun önlenmesi için,ağır malnütrisyonu olan veya yüksek miktarda glukoz enerjisi ihtiyacı olan hastalarda hesaplanan enerji miltarına yavaş yavaş çıkılmalıdır. “yavaş” deyiminin tanımını yapmak çok kolay değildir . Burada bireyin verdiği tepkiler çok önemlidir. Tedavisi için önerilen, 20 kkal/kg/gün enerji ve 1.2-1.5 g/kg/gün proteindir.
ENTERAL BESLENME:
Bağırsak, besin ve besin maddelerini emmek için normal olarak çalışıyorsa, Enteral Beslenme, beslenme desteğinin sağlanması için tercih edilen yoldur. Bazı hastalarda, enteral nütrisyonun bir tüp yoluyla bağırsak içine verilmesi gerekebilir, ancak diğerlerinde bunları ağız yoluyla almak mümkün olabilir.
a) Ağız yoluyla beslenme :
Beslenme desteğinin bu biçimi, yetersiz beslenmeye sahip olmaları, yemek yemeklerinin zor olmasından ya da vücutlarının hastalık nedeniyle ek enerjiye ihtiyaç duymaları nedeniyle yeterli yiyecekleri yiyemeyen hastalar için kullanılmaktadır. Beslenme ürünleri, hastaları yönetebilecekleri herhangi bir yiyecek veya içeceğe ek olarak yenebilir veya içilebilir. Bu ürünler normal gıdalardan daha fazla enerji ve besin sağlarlar, bu nedenle hastalar büyük miktarda tüketmek zorunda kalmazlar.
b) Tüp yoluyla beslenme :
Beslenmenin ağız yoluyla normal olarak alınamadığı durumlarda, bağırsak içine bir tüple verilen enteral nütrisyon kullanılır, ancak bağırsak başka türlü çalışır. Bu tip beslenmenin yaygın nedenleri arasında şunlar yer almaktadır:
PARANTERAL BESLENME:
Eğer bağırsaklar besinleri emmek için kullanılamazlarsa, o zaman bağırsağı atlayarak beslenme, hastanın kan dolaşımına iletilmelidir. Bu tip beslenmenin nedenleri şunlardır:
Bağırsak tıkanıklığı (tıkanıklık) veya işe yaramayan bağırsaklar (ileus).
Beslenmenin, kötüleşen enfeksiyonlara neden olacağı bağırsağın delinmesi.
Bağırsakların büyük bir kısmı alındığında ve hasta yeterli yiyecekleri alamıyorsa (kısa bağırsak sendromu).
Bağırsak bölgelerinin hasta olduğu ve uygun şekilde emilemediği durumlarda (fonksiyonel kısa barsak).
Parenteral beslenme yavaş yavaş bir damlama yoluyla kan dolaşımına pompalanır. Kan damarları için çok tahriş edici olabileceğinden, normal olarak üst kol, göğüs veya boyun içine yerleştirilmiş bir santral venöz hat olmasına rağmen, kalbin yakınındaki büyük bir damar içine verilir. Parenteral beslenmenin kullanılması bazen kan enfeksiyonları veya biyokimyada bozukluk gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, hastalar yoğun izlemeye ihtiyaç duyarlar. Bağırsak fonksiyonu ile ilgili problem kalıcı ya da uzun süre devam ederse, bazı hastalara evde kendi parenteral beslenmelerini nasıl idare edebilecekleri öğretilebilir.
ENTERAL VE PARENTERAL BESLENME ARASINDAKİ SEÇİM
Genel olarak, daha fizyolojik, daha basit, daha ucuz ve daha az karmaşık olan enteral beslenme parenteral beslenmeye tercih edilir. Bununla birlikte, nazogastrik beslenmenin bile bakım gerektirmesi ve gastrostomi ve jejunostomi gibi daha karmaşık enteral beslenme türlerinin önemli müdahalelere ihtiyacı vardır. Bu nedenle, yapay beslenme kullanan herhangi bir kurumun kullanımı için katı protokolleri ve prosedürleri takip etmesi önemlidir.
Bazen enteral ve parenteral nütrisyon arasındaki seçim zordur ve bir hastalıkta farklı aşamalarda bir hastanın farklı tip ve miktarlarda yapay beslenme desteğine ihtiyacı olabilir. Bazı aşamalarda hem enteral hem de parenteral nütrisyon gerekli olabilir. Bu alanda bir beslenme destek ekibinin sürekli tavsiyesi hayati önem taşımaktadır.
Murat Yemiş
KAYNAKLAR
Erdem Z. ve Gümüşel S. Nütrisyonda Güncel Konular. TDD yayınları, ANKARA, 2008.
BAPEN. ”Enteral and Paranteral Nutrition”Erişim 05 şubat 2018. https://www.bapen.org.uk/nutrition-support/assessment-and-planning/enteral-and-parenteral-nutrition
Enteral beslenme, işlevsel sindirim sistemine sahip olduğu halde günlük alması gereken besin miktarını ağız yoluyla alamayan hastalarda alternatif beslenme çeşidi ile besinlerin bir tüp aracılığıyla mideye veya ince bağırsağa verilmesidir. Son 20 yılda uzun süre kullanılabilen poliüretan ve silikon tüplerin kullanıma girmesi, küçük taşınabilir pompalar ve yeni enteral beslenme ürünlerinin geliştirilmesiyle birlikte enteral beslenme giderek artan bir sıklıkta kullanılmaya başlanmıştır.
Enteral beslenmeye karar verme ve uygulama aşamasında bazı sorulara yanıt aranır;
Hastada enteral beslenme uygulaması gerekli midir?
Ağızdan yeterli besin alamayan kişiler 2 şekilde beslenebilirler; damar yoluyla (İV: intra venöz) beslenme ve enteral (tüple) beslenme. İşlevsel bir sindirim sistemi varsa enteral beslenme her zaman damar yoluyla beslenmeye tercih edilir. Damar yoluyla beslenmeyle karşılaştırıldığında enteral beslenme bir çok avantaja sahiptir; daha ucuzdur, daha kolay uygulanır, enfeksiyon daha nadirdir, bağırsak hücreleri için daha fizyolojik ve besleyicidir, beslenmeye bağlı karaciğer hastalığı daha nadirdir.
Enteral beslenme önerilmesi için temel kriter hastanın alması gereken günlük besini ağız yoluyla alamamasıdır. Bunun nedenleri yaşa göre değişir;
başta gelir.
Enteral beslenmenin kesinlikle uygulanmaması gereken hastalar ise bağırsak tıkanması ve besinler bir şekilde verilse bile sindirim sisteminden emilimin mümkün olmayacağı durumlardır.
Besinlerin tüple (sondayla) verilebileceği iki bölge vardır; mide veya ince bağırsak.
Bu bölgelere beslenme tüpünün yerleştirilmesi ise iki yöntemle olabilir;
1- Burun ya da ağız yoluyla (küçük bebeklerde) tüpün mide ya da ince bağırsağa yerleştirilmesi,
2- Değişik yöntemlerle (endoskopi yoluyla, radyolojik olarak ya da ameliyatla) mide (gastrostomi) veya ince bağırsağa (jejunostomi) karın ön duvarından tüp yerleştirilmesi.
Enteral beslenmenin kısa (4-6 hafta) süreceği düşünülen hastalarda burun yoluyla tüp yerleştirilmesi tercih edilirken, daha uzun süre enteral beslenme gerekeceği düşünülen hastalarda ise ikinci yöntem tercih edilir. Ayrıca psikososyal faktörler, hasta ve ailesinin uyumu, deneyim ve maliyet de seçimi etkileyen faktörler arasındadır. Çoğunlukla tüpün mideye yerleştirilmesi tercih edilir; daha fizyolojiktir, mide asidi mikroplara karşı koruyucudur, bakımı ve yerleştirmesi daha kolaydır, sindirime yararlı bazı kimyasalları içerir ve yüksek hacimde besini kısa sürede vermeye uygundur. Kusma ve dolayısıyla akciğerlere besin kaçma riskinin yüksek olduğu veya midenin kullanılamadığı durumlarda ise ince bağırsağa yerleştirilmiş tüpler tercih edilir.
En uygun ürünü seçmek için hastanın yaşı (bebek, çocuk, erişkin gibi), hastalığı (kısa bağırsak sendromu, sarılık, felç, v.b.) ve hastalığının ak-tivasyonu, beslenme sorununun özelliği, alerjisinin olup olmadığı, besin ve sıvı gereksinimi ve sindirim sisteminin anatomik/işlevsel durumu göz önünde bulundurulmalıdır. Bugün her yaş için uygun ürünler ticari olarak vardır. On yaşından sonra erişkinler için kullanılan ürünler çocuklarda da kullanılabilir. Ayrıca hastalığa özel (akciğer hastaları, şeker hastaları gibi) formüller de bulunur. Verilecek mama ne kadar özel ise fiyatı o kadar fazladır. Bu nedenle gerekmedikçe özel mamalar kullanılmamalıdır.
Ekonomik koşulların iyi olmadığı durumlarda blendırdan geçirilmiş diyetler de kullanılabilir. Ancak hazırlanmaları zaman alıcıdır, formülalara (mamalara) göre daha az akışkan olduklarından tüpün tıkanma riskini artırırlar, standartlara uygun hazırlamak mümkün olmaz, bir çok besin maddesini içermez ya da yeterli miktarda içermez, mikrop bulaşma riski yüksektir ve hastanın ihtiyacına göre uyarlama yapmak güçtür.
Hastanın sıvı, enerji, protein, elektrolit ve mineral, vitamin ve eser element gereksinimleri hesaplanmalı ve seçtiğimiz üründen günlük verdiğimiz miktarın gereksinimleri karşılayıp karşılamadığı hesaplanmalıdır. Hastaların yaş, cinsiyet, şikayet, fiziksel aktivite ve sağlık durumuna göre bireysel ihtiyaçlarında farklılık gözlenir.
Örneğin, yatağa bağımlı az hareketli bir hastanın enerji gereksinimi düşük olacaktır. Bu enerji gereksinimini karşılayacak besin miktarı günlük sıvı gereksinimini karşılamayabilir. Aynı şekilde verilen miktar hastanın elektrolit, kalsiyum, eser element, vitamin gibi diğer gereksinimlerini de karşılayamayabilir. Alınması önerilen günlük miktarlara göre bunlar tek tek hesaplanıp açıkları ayrıca vermelidir. Hastaların günlük gereksinimlerinin hesaplanmasında yaşa ve cinse göre belirlenmiş tablolardan yararlanılır.
Günlük kalorinin, özel bir nedeni olmadıkça, %50 kadarı karbohidrat, %35 kadarı yağ ve %15 kadarı proteinden sağlanmalıdır.
Enteral beslenme ürünleri 2 şekilde verilebilir;
1-Bolus şeklinde: Bir öğünde verilmesi planlanan miktar normal beslenmeye benzer şekilde 10-20 dakika içinde verilir. Basit, genellikle alet gerektirmeyen, evde beslenmeye daha uygun bir yöntemdir. Daha fizyolojiktir ve sindirim sisteminin gelişmesini, trofik faktörlerin salınmasını ve normal bağırsak hareketlerini daha iyi uyarır.
2- Devamlı infüzyon şeklinde (uzun sürede damla damla vermek): İnce bağırsağa besin verildiği durumlarda bolus beslenme iyi tolere edilemez ve devamlı infüzyon tercih edilir. Bağırsakların sindirim ve emilim işlevlerinin azaldığı kronik ishal, malabsorpsiyon (emilim bozukluğu) ve kısa bağırsak sendromu olan hastalarda da devamlı infüzyon daha iyi tolere edilir.
Sindirim sistemiyle ilgili olarak ishal, bulantı, kusma, karında kramp ve şişkinlik olabilir. Bu sorunlar görüldüğünde mutlaka tüpün yeri ve devamlılığı, mamanın veriliş hızı ve oz-molalitesi (yoğunluğu) kontrol edilmelidir. Devamlı infüzyon ve pompa ile vermek, ozmolalitesi düşük bir mamayı daha az hacimde vermek alınabilecek önlemler arasındadır. Mama veya beslenme için kullanılan araç ve gereçlerin temizliği ve hazırlama aşamaları gözden geçirilmeli, hazırlanan mamalar oda ısısında 4-8 saatten fazla bekletilmemelidir.
Solunum sistemi ile ilgili olarak mide içeriğinin akciğerlere kaçması ve buna bağlı zatürre (pnömoni), tüpün yanlış yerleştirilmesi veya tüpün hava yoluna kaçması ölümcül sonuçlar doğurabilir. Yüksek riskli hastalarda ince bağırsağa yerleştirilmiş tüplerin kullanılması tercih edilmelidir.
Tüplerin yarattığı mekanik travma veya deri/mukozanın mide ve bağırsak salgılarıyla teması sonucu enfeksiyonlara yatkınlık vardır. Besinlerin hazırlanması veya verilmesi sırasında olabilecek bulaşma da önemlidir. Mekanik komplikasyon olarak beslenme tüpünün yeri değişebilir, tamamen çıkabilir veya tıkanabilir. Tüpün tıkanmasını önlemek için tüp düzenli aralıklarla (devamlı infüzyon için 8 saatte bir, bolus beslenmede her beslenme sonrası) suyla yıkanmalıdır.
Bunların dışında, damar yoluyla beslenmeye göre daha nadir olsa da, metabolik komplikasyonlar gelişebilir. Sıvı ve elektrolit dengesizlikleri, kan şekeri yükselmesi veya düşmesi başlıca oanlarıdır.
Çocuklar için ağızdan beslenme öğrenilen bir işlevdir. Çiğneme, yutma gibi işlevler ancak zamanında uygulama olanağı sağlanmasıyla elde edilebilir. Bu nedenle, enteral beslenen çocuklar kesin kontrendikasyon (yapılmaması gereken durum) olmadıkça çok az da olsa mutlaka ağızdan almaya teşvik edilmelidir. Enteral beslenmeden oral beslenmeye geçişte ağız yolu ile alınan miktarlar yeterli enerji sağlayacak düzeye ulaştığında enteral beslenmeye son verilir. Hastalığı nedeniyle ağızdan beslenmesi mümkün olmayan hastalara enteral beslenmeye devam edilir ve bu hastalar/yakınları evde bu işlemi yürütecek şekilde eğitilirler.
Son yıllarda kullanılan malzeme ve yöntemlerdeki gelişmelerle beraber evde enteral beslenme uygulanan hasta sayısında büyük bir artış olmuştur. Evde enteral beslenme ucuzluğu yanında hastanede kalmaya göre yaşam süresi ve kalitesine de olumlu etki eder. Uzun süreli enteral beslenme alacağı düşünülen her hastada evde enteral beslenme planlanır ve aile/hasta eğitilir.