Erzurumlu Emrah (d. ?, Tanbura Köyü/Erzurum ö. , Niksar/Tokat ) Halk ozanı.
Erzurumlu Emrahın yaşamı üstüne yeterli bilgi yoktur. Erzurum yakınlarında Tanbura köyünde (?)de doğduğu sanılıyor. Halk ağzında dolaşan söylentilere göre, ilkin Erzurumda medresede öğrenim gördü. Sevdiği, küçük Paşanın kızı bir ağanın oğluyla evlendirilince, çok üzüldü; sonra Sivas, Konya, Niğde, Tokat, Kastamonu illerinde geziye çıktı.
Kastamonuda Alişan Beyin sevgi ve yardımını kazandı. Uzun süre onun konağında kaldı. Evlendi. Beyin ölümüyle Kastamonudan ayrıldı. Sinopu, Trabzonu dolaştı. Karısının ölümüyle ta Sivastan şimdiki Tokat iline bağlı Niksara geçti. Yaşamının geri kalan yıllarını orada geçirdi. Çıraklarından Tokatlı Nurinin bir şiirinde belirttiği gibi, yılında öldü, mezarı/türbesi Niksardadır.
Dertli ve Gevheri gibi Emrah da Divan ve tasavvuf geleneğine özenen ürünler de verdi, ama bunlarda gereken yetkinlik ve özgünlüğe kavuşamadı, koşuk düzeni aksak ve dili ağdalıydı. Fuzuli, Baki ve Nedimin etkileri göze batıyordu.
Asıl başarısını Halk geleneğini sürdüren heceyle söylediği şiirlerde gösterdi. Özellikle koşma ve semaileriyle halk arasında haklı bir üne erişti.
Çevresindeki kimi şairleri (Tokatlı Nuri vb.) etkiledi. Fakat Ercişli Emrahın bazı şiirleri yanlışlıkla ona mal edildi.
Erzurumlu Emrahın Eserleri:
Erzurumlu Emrahın Şiirlerinden Örnekler
GÖNÜL GURBET ELE ÇIKMA
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez.
Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez.
Bahçemizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz.
Deryalarda olur bahri
Doldur ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez.
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figan eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz.
KOŞMA
Hazân ile geçti gülşeni bustan
Eyler dertli bülbül zâr garip garip
Haraba yüz tuttu bezmi gülistan
Ağla şimdengeru var garip garip.
Hançeri feleğin ucu ciğerde
Gittikçe artıyor yara bu serde
Diyarı gurbette tutuldum derde
Gel tabip yaramı sar garip garip.
Emrah bizim elin gonca gülleri
Açılmıştır öter dost bülbülleri
Ben sefil sergerdan gurbet elleri
Gezeyim bir zaman yâr garip garip.
DEYİŞ
Dedim: Dilber, sen de sevdakâr mısın?
Dedi: Senden evvel nâra ben yandım.
Dedim: Doğru söyle, bana yâr mısın?
Dedi: Sadık yârim, gönülde andım.
Dedim: Gel, ağyarı feramus eyle!
Dedi: Terkeyledim, gönlüm hoş eyle.
Dedim: Gam-ı aşkı sen de nuş eyle.
Dedi: Çoktan anı nus edip kandım.
Dedim: Germanına benler dizilmiş.
Dedi: Görenler bağrı ezilmiş.
Dedim: Mahmur musun gözler süzülmüş?
Dedi: Hâb-ı nazdan yeni uyandım.
Dedim: Emrah gibi var mı âşıkın?
Dedi: Elbet benim senin lâyıkın.
Dedim: Halinden bil bağrı yanığın!
Dedi: Bilmez idim, şimdi inandım.
TUTAM YÂR ELİNDEN TUTAM
Tutam yâr elinden tutam
Çıkam dağlara dağlara
Olam bir yaralı bülbül
İnem bağlara bağlara
Birin bilir birin bilmez
Bu dünya kimseye kalmaz
Yâr ismini desem olmaz
Düşer dillere dillere.
Emrah eder bu günümdür
Arşa çıkan tütünümdür
Yâra gidecek günümdür
Düşem yollara yollara.
BİR NAZENİN BANA GEL GEL EYLEDİ
Bir nazenin bana gel gel eyledi
Varmasam incinir, varsam incinir.
Nazik miyanından, ince belinden
Sarmasam incinir, sarsam incinir.
Kaşına çekilmiş kudret kalemi
Görmemiş dünyada derdü elemi
Her sabah her sabah verir selâmı
Almasam incinir, alsam incinir.
Yine görünüyor yârin illeri
Başımızda esen sevda yelleri
Yârın bahçesinde konca gülleri
Dermesem incinir, dersem incinir.
Nereden nereye sevmişim onu
Ateşi koymuyor yakıyor beni
Aşık Emrah sever böyle bir canı
Sevmesem incinir, sevsem incinir.
GENE BAHAR OLDU AÇILDI GÜLLER
Gene bahar oldu, açıldı güller
Bülbül-ü şeydalar bağlarda gezer.
Bir saçı Leylâya meyil verenler
Elbet Mecnun olur, dağlarda gezer.
Ne sönmez ateştir aşkın ateşi
Gittikçe artırır serde savaşı
Yâr senin aşkından çeşmimin yaşı
Bahar seli gibi çağlar da gezer.
Emrah tek tıfıldan bağrı yanıklar
Bezm-i muhabbete kalbi sadıklar
Maşukundan cüda düşen âşıklar
Ruz-ü şeb ah eder ağlar da gezer.
Ayrıca bakınız ⇒
Halk Edebiyatı
Tekke edebiyatında kaleme alınan şiirler ise şathiye, nefes, ilahi, deme ve devriye olarak beşe ayrılır. Tarihi yüzyıla kadar uzanan Aşık edebiyatında yer alan nazım türleri ise şu şekilde sıralanabilir. 1- Koçaklama 2- Semai 3- Güzelleme
4- Taşlama 5- Ağıt. Semai nedir? Edebiyatta semai ne demek? İşte, merak edilen tüm detaylar.
En fazla semai yazan halk ozanları şu şekilde sıralanabilir: 1- Karacaoğlan
2- Yunus Emre 3- Aşık Dertli 4- Erzurumlu Emrah 5- Kilisli Zihni
6- Aşık Seyrani 7- Kul Himmet
Semai Nedir?
Semai kelimesinin sözlük anlamı, yalnızca dinlenerek öğrenilmesi mümkün olan şiirdir. Özellikle ve yüzyılda, sözlü Türk edebiyatına ait eserler, yazıyla değil kulaktan kulağa yayılarak gelecek nesillere aktarılmıştır. Semailer de söylenmesi ve ezberlenmesi en kolay nazım türlerinden biri olduğu için, bu ismi almıştır.
Edebiyatta Semai Ne Demek?
Bestelenmek ya da kendine has bir ezgiyle söylenmek üzere 8'li hece ölçüsüyle yazılmış olan manzum eserlere semai denir. Semai de diğer aşık edebiyatı nazım türlerinde olduğu gibi, hem ilahi aşk hem de beşeri aşk anlatılabilir.
Semai türündeki eserlerde kafiye düzeni genellikle abab cccb dddb şeklindedir. Birçok halk ozanı, ezberlenmesi ve okunması çok daha kolay diye redifli semailer de yazmıştır.
Semai Özellikleri ve Örnekleri
1- Semailerde konu sınırlaması yoktur. Bu tür şiirlerde ilahi ve beşeri aşk dışında, göç, ayrılık acısı, memleket özlemi gibi konulara da yer verilmiştir.
2- Semailerin büyük çoğunluğu hece ölçüsüyle yazılmıştır. Ancak başta Karacaoğlan ve Yunus Emre olmak üzere birçok ozanın aruz ölçüsü ile kalem aldığı semailer de mevcuttur.
3- Aruz ölçüsüyle yazılan semailerde öz Türkçe kelimelerin yanı sıra Farsça ve Arapça kökenli kelimelere ve mazmunlara da yer verilmiştir.
4- Hem halk hem de Divan şiirinin tüm nazım türlerinde olduğu gibi, semai türündeki eserlerin son kıtasında da şairin mahlası yer alır.
5- Anlatımı zenginleştirmek için yöresel deyişler, atasözleri ve deyimler kullanılır.
6- Dil sadedir. Şiirde Gül - bülbül, hilal kaşlı, gonca dudaklı gibi mazmunlara sık sık yer verilir.
7- Semai türündeki şiirlerin en kısası 3 ya da 4, en uzunu ise 5 - 6 kıtadır.
8- Aşık edebiyatında çok yaygın olmayan bir nazım türüdür. Bunun en büyük nedeni ise halk ozanlarının daha çok 11'li hece ölçüsü ile yazılan koşma türünde eserler vermesidir.
9- Bu şiirler 8'li hece ölçüsüyle yazıldığı için bestelenmeleri diğer nazım türlerine göre çok daha kolaydır.
İlahi aşkın anlatıldığı semailerde gül Allah'ı, bülbül ise insanı simgeler.
Semai Örnekleri
1- ''Ala gözlü benli dilber
Koma beni el yerine
Altun kemerin olayım
Dola beni bel yerine
Hecine gönlüm hecine
Yiğide ölüm gecine
Al beni zülfün ucuna
Sallanayım tel yerine''
Karacaoğlan
Yukarıdaki semaide ''altın kemer'' ve ''tel'' kelimeleriyle mecaz-i mürsel yapılmıştır. Şair, sevgilisine sarılmak istediğini belindeki kemer mecazıyla anlatırken, ''gecine'' ve ''hecine'' gibi yöresel deyişlere de yer vermiştir.
2- ''Çağır Karacaoğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Kişi sevdiğinden soğur
Kurtar canım al Allah'ım''
Bu semainin son kıtasında şair mahlasına yer vermiştir. Günümüzde de kullanılmakta olan ''taş yerinde ağırdır'' deyiminin farklı bir versiyonunun yer aldığı semai aaab kafiye düzeni ile yazılmıştır.
Semai nedir sorusu edebiyatla ilgilenenler için merak edilen bir sorudur. Kabaca özetlersek Geleneksel Türk Edebiyatının üçe ayrılan kollarından Aşık Edebiyatında yer alan bir nazım türüdür. Bu noktadan sonra ise semai uyak düzeni ve semai özellikleri ön plana çıkar. İşte tüm bu detaylarla birlikte semai nedir, semai hangi döneme aittir sorularını yanıtladık.
Geleneksel Türk Edebiyatının aşık, tekke ve divan edebiyatı olarak 3 kolu vardır. Semai ise aşık edebiyatına dahil olan bir nazım türüdür. Semai kelimesinin sözlük anlamına baktığımız zaman herhangi bir kurala bağlı kalmaksızın yalnızca dinlenerek öğrenilen şiir demektir .
Türk Edebiyatı Ve yüzyıllarda daha çok sözlü olarak gelecek nesillere aktarıldı. Bu yüzden söylenmesi ve ezberlenmesi kolay olduğu için semailer bu döneme yani sözlü halk edebiyatı dönemine aittir.
Semai Özellikleri Ve Uyak Düzeni
En kısa semailer 2 – 3 kıtadan oluşur, fakat kıta sayısı beşe kadar çıkabilir. Kendilerine has bir besteyle okunurlar. Hece veya aruz ölçüsü kullanılır. Semailerin son kıtasında şairin mahlası olur. Sade bir dil kullanılır. Genel olarak uyak düzeni ise aaab – abab – aaba – abcb şeklindedir. Çoğunlukla duygusal ve lirik konular işlenir. Karacaoğlan ve Erzurumlu Emrah semailerin en güzel örneklerini Türk Edebiyatına kazandırmışlardır.
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye
Elif'in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif diye
Elif kaşlarını çatar
Gamzesi bağrıma batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye
Evlerinin önü çardak
Elif'in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diye
Karac'oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklenmiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye
Karacaoğlan