eshedu en la ilahe illallah ve eshedu enne muhammeden resulullah / Eşhedü Enla İlahe İllallah ve Eşhedü Enne Muhammeden Abduhu ve Resuluhu Anlamı | İslam ve İhsan

Eshedu En La Ilahe Illallah Ve Eshedu Enne Muhammeden Resulullah

eshedu en la ilahe illallah ve eshedu enne muhammeden resulullah

Kelime-i Şehadet anlamı, yazılışı, okunuşu nasıl olur? T&#;rk&#;e - Arap&#;a Kelime - i Şehadet dinleme ve okuma sayfası

Haberin Devamı

2 - Namaz kılmak

İslam'ın ikinci şartı olan namaz kılmak en önemli ibadetlerin de başında yer alır. Müslüman kişilere farz olarak buyurulan beş vakit namaz ibadeti de mutlaka yerine getirilmelidir. Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazını herkes tarafından kılınmalıdır. Bu namazların dışında farz olan Cuma namazı da bulunur.

3 - Oruç tutmak

İslam dininin temelini oluşturan beş şarttan bir tanesi de oruç tutmaktır. Kur'an-ı Kerim'in indirildiği Ramazan ayında oruç tutulur. Müslüman âlemi tarafından on bir ayın sultanı olarak adlandırılan Ramazan ayı çok mühim bir yere sahiptir. Birlik, beraberlik ve mağfiret ayı oruç tutmanın yanı sıra dualar, ibadetler ve zikirler ile geçirilir. Bu ay en verimli şekilde değerlendirilir.

4- Zekât vermek

İslam'ın dördüncü şartı ise zekât vermektir. Zekât, sahip olunan mal ve paranın kırkta birinin her yıl sadaka olarak dağıtılmasıdır. Zekâtın farz olması için şartlar; malların nisaba ulaşması yanında nâmî (üreyici/artıcı) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır. Zekâtın verileceği kimseler Kur'an-ı Kerim'de belirtilmiştir. Bunlar; fakirler, miskinler, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar, müellefe-i kulûb adı verilen kalpleri İslam'a ısındırılmak istenen kimseler, esaretten kurtulacaklar, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış olanlardır.

Haberin Devamı

5 - Hacca gitmek

Hacca gitmek, İslam'ın beşinci ve son şartıdır. Maddi ve fiziki imkânı olan kişinin usulüne uygun şekilde kutsal toprakları ziyaret ederek hac vazifesini yerine getirmesi gerekir. Bu kutsal vazife ile Müslümanların birlik ve beraberliğini, ırk, cinsiyet, dil, ülke ve kültür ayrımı yapmadan kardeşlik ve eşitliğin önemini ortaya çıkarır.

Kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet ayetlerde geçer mi?

Değerli kardeşimiz,

Kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet terimleri, iman esaslarının özünü ifade eden cümle için kullanılan birer tabirdirler.

Kelime-i tevhid’in aslı “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah”cümlelerinden ibaret olup “Allah’tan başka tanrı yoktur, Muhammed Allah’ın elçisidir.” şeklinde Türkçe’ye çevrilir.

Kelime-i tevhid, inanç esaslarının ve dolayısıyla dinin özünü oluşturan iki temel üzerine kurulmuştur. Bunların ilki Allah’ın yüceliğini ve birliğini, ikincisi de O’nun insanlarla münasebetini sağlayan nübüvveti vurgulamaktadır.

Kelime-i tevhid gramer açısından incelendiğinde önce “lâ” olumsuzluk edatı ile hiçbir tanrının bulunmadığı, sonra da sadece bir ve gerçek tanrı olan Allah’ın varlığının ispat edildiği görülür. Bu ise tevhid ilkesinde öncelikle şirke sebebiyet verecek inançların geçersiz hale getirilmesi, ardından ispatın gerçekleştirilmesinin gerektiğini gösterir.

İmam Gazzâlî, Allah’tan başka ilâhın bulunmadığına inanmanın imanın kemali için yeterli olamayacağını kaydettikten sonra Hz. Peygamber (asm)’in risâletinin önemine değinir ve nübüvveti tasdik etmekle imanın tamamlanacağını belirtir. (İhya, I, )

Bu da Allah’ın varlığına ve birliğine Resûl-i Ekrem (asm)’in açıkladığı şekilde inanılması gerektiğini gösterir.

“De ki, Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”(Âl-i İmrân 3/31)

mealindeki ayet bu gerçeği kanıtlamaktadır.

Kelime-i şehadet ise,İslâm'a girişin temel şartı olan cümledir. Bu Arapça cümle, "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve rasûluh"tur. Şehadet cümlesi tevhidi ve Hz. Muhammed (asm)'in peygamberliğini ifade eden iki bölümden oluşur.

Birinci bolümde Allah'tan başka ilah olmadığına, ikinci bölümde de Hz. Muhammed (asm)'in Allah'ın kulu ve rasulü olduğuna tanıklık edilir. Bu tanıklık kesinlik kazanan bir bilgi ve inancın dille açıklanması anlamındadır.

Kelime-i şehadet-i söyleyen kişi Müslüman ve İslam toplumunun bir üyesi olur. Artık İslâm hukukunun Müslümanlara tanıdığı tüm haklara sahiptir.

Kelime-i tevhidle aynı niteliği taşıyan kelime-i şehadet, İslâmiyet’in Allah’ın birliği ve Hz. Muhammed (asm)’in nübüvvetinden ibaret bulunan iki temel ilkesini içerdiğinden bazı kaynaklarda “kelimeteyi’t-tevhîd” ve “kelimeteyi’ş-şehâde” biçiminde tesniye sıgasıyla anılmıştır. (Meselâ bk. İhya, I, )

Bu iki ilke bir arada Kur'an’da bulunmamakla birlikte birinci ilke otuz yedi ayette yer almaktadır. Bunların üçü“lâ ilâhe illallah”, otuzu “lâ ilâhe illâ hû”, üçü “lâ ilâhe illâ ene”, biri de “lâ ilâhe illâ ente” şeklindedir. (M. F. Abdülbâkī, el-Mucem, “İlâh” md.)

İkinci tabir olan Muhammedün resûlullah ise bir ayette kelime-i tevhiddeki biçimiyle (Feth 48/29), iki ayette de unsurlarını Muhammed ile resul kelimelerinin oluşturduğu farklı cümlelerle tekrarlanmıştır. (Âl-i İmrân 3/; Ahzâb 33/40)

Bir ayette de kendisinden sonra bir peygamberin geleceğini müjdeleyen Hz. Îsâ’nın ifadesinde Resûl-i Ekrem’in Ahmed ismine resul vasfı nisbet edilmiştir. (Saf, 61/6)

Kur'an’da ilim sahiplerinin Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik yaptığı belirtilir. (Âl-i İmrân, 3/18)

Hz. Peygamber (asm) bir hadisinde imanı, daha sonra “âmentü” şeklinde ifade edilen altı esas çerçevesinde tanımladıktan başka İslâm’ın ilk ilkesini de kelime-i şehadete esas teşkil edecek bir cümle ile anlatmıştır. (Müslim, Îmân”, 2; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16)

Resûlullah’ın iman için “inanmak”, İslâm için “şehadet etmek” kavramlarını kullanmasından imanın, dolayısıyla kelime-i tevhidin zihnî ve kalbî bir amel, kelime-i şehadetin ise dil ve ikrar yoluyla icra edilen bir fiil olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür.

Kelime-i tevhid ve kelime-i şehadete ilişkin hadisler, ilgili kaynakların başta iman ve tevhid babları olmak üzere değişik bölümlerinde yer almıştır (Wensinck, el-Mucem, “İlâh” md.)

Bazı şarkiyatçılar, kelime-i tevhid ile kelime-i şehâdetin Yahudi veya Hristiyan menşeli olduğunu ileri sürmüşlerdir. (bk. Rosenthal, s. 18)

Aslında bu tür iddialar müsteşriklerin Kur'an ve vahiy hakkında taşıdıkları şüphelerden ileri gelmektedir.

Esasen ilâhî menşeli olmaları sebebiyle her üç dinde de bu kavram ve ifadelerin bulunması tabiidir. Ancak bu konuda ilâhî dinler arasında görülen farklılıklar, son din olan İslâmiyet’in kelime-i şehadeti ve kelime-i tevhidi Hristiyanlık veya Yahudilik’ten aldığını değil önceki dinlerin aslî hallerini tam anlamıyla koruyamadıklarını gösterir.

Müsteşriklerce ileri sürülen diğer bir iddia da kelime-i tevhid ile kelime-i şehadette yer alan son peygamberin nübüvvetini kabul etmeyi bir zaaf olarak değerlendirmeleridir. (TA, XXI, )

Nübüvvet inancının tevhid ilkesini zedelediğini söylemek uluhiyyet ve beşeriyet statüsünü çok açık bir şekilde belirleyen İslâmiyet için mümkün değildir. Peygamber sadece dinin teorik yapısını pratikte uygulayan canlı bir rehber konumundadır. Peygamber (asm)’in tebliğde bulunduğu hemcinsleri gibi beşer olması (Kehf, 18/; Fussılet, 41/6) onun hakkında ileri sürülebilecek yanlış zanları ortadan kaldırır.

Bilgi ve kaynaklar için bk.:

TDV İslam Ansiklopedisi, Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şehâdet md.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

MÜSNED-İ HANBEL

BABLARKONULARNUMARALAR

EZAN VE KAMET

<<>>

5- Ezan ile Kametin Lafızları ve Ebu Mahzure Olayı

1. Ebu Mahzure (r.a.)

- - (-)

(1)- Ebu Mahzure der ki: Benim gibi on çocukla (Huneyn'e) Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte gittiğimizde insanlar içinde en nefret ettiğimiz kişi kendisiydi. Müezzin ezan okumaya başlayınca biz de kalkıp istihza ile müezzinin sesini taklit ediyorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizi duyunca: ''Şu çocukları yanıma getirin! '' emrini verdi. Geldiğimizde bize: ''Ezanı okuyun!'' buyurdu. Bütün çocuklar ezam okudu. Ben de okuduğumda, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Evet, duyduğum ses buydu! Git ve Mekke ahalisine bu ezanı oku'' buyurdu. Sonra saçımın ön tarafını okşadı ve şöyle devam etti: ''Şöyle okursun: ''Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber! Eşhedu en la ilahe illallahı Eşhedu en Ia ilahe illallah! Eşhedu enne Muhammeden Resulullahl Eşhedu enne Muhammeden Resulullah!''Sonra bir daha dönüp iki defa: ''Eşhedu en la ilahe illallah!''ı iki defa da: ''Eşhedu enne Muhammeden Resulullah'' der ve şöyle devam edersin: ''Hayya alels-salat, Hayya alels-salat! Hayya ale'l-felah, Hayya ale'l-felah! Allahu Ekber, Allahu Ekber! La ilahe illallah!'' şayet sabah namazı için okuyacaksan ilk kısmı okuduktan sonra iki defa ''es-Salatu hayrun mine'n-nevm, es-Salatu hayrun mine'n-nevm'' dersin. Namaz için kamet getireceğin zaman da iki defa ''Kad kameti's-salatu'' dersin. '' Sonra bana: ''Duydun mu?'' diye sordu. Ravi der ki: "Ebu Mahzure, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) okşadı diye saçının ön tarafını kesmez ve ayırmazdı."

[-Sahihtir-]

Diğer tahric: Müsliın, salat 1/ (), Ebu Davud, salat 1/ (), Nesai, salat 2/5, 6 (), İbn Mace, ezan 1/ () ve Dariıni, salat 1/ () rivayet ettiler.

(2)- Ebu Mahzure der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn'e döndüğü zaman on kişilik bir grup içinde yanına gittim." Sonrasında bir önceki hadisin aynısını zikreder, ancak ezana başlarken "Allahu Ekber, Allahu Ekber'' şeklinde sadece iki defa tekrarlar. Ravh da bunu rivayet ederken "Allahu Ekber" lafzını iki defa tekrarlamıştır.

Bu Hadis Hasendir.

(3)- Ebu Mahzure der ki: Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında sabah ezanlarını okurdum. Ezanda "Hayya ale'l-felah" dedikten sonra: "es-Salatu hayrun mine'n-nevm, es-Salatu hayrun mine'n-nevm" derdim.

[-Sahihtir-]

(4)- Muhammed b. Abdülmelik b. Ebi Mahzure, babasından, o da dedesinden bildiriyor: "Ey Allah'ın Resulül Bana ezanın nasıl okunduğunu öğret" dediğimde saçımın ön tarafını okşadı ve şöyle buyurdu: ''Sesini yükselterek ''Allahu Ekber, Allahu Ekber'' de. Sonra daha alçak bir sesle ''Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah! Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah'' dersin. Sonra sesini yükelterek iki defa ''Eşhedu en la ilahe illallah''ı iki defa da ''Eşhedu enne Muhammeden Resulullah'' der ve şöyle devam edersin: ''Hayya alels-salat, Hayya alels-salat! Hayya ale'l-felah, Hayya ale'l-felah.'' şayet sabah ezanını okuyorsan burada ''es-Salatu hayrun mine'n-nevm, es-Salatu hayrun mine'n-nevm'' dedikten sonra ''Allahu Ekber, Allahu Ekber! La ilahe illallah'' ile bitirirsin.''

[-Sahihtir-]

(5)- Ebu Mahzure'nin himayesinde yetişen bir yetim olan Abdullah b. Muhayriz bildiriyor: Ebu Mahzure'ye: "Amcacığım! şam'a gidiyorum. Belki orada senin ezanını bana sorarlar" dediğimde, Ebu Mahzure: "Evet" dedi ve şöyle devam etti: "Bir grupla birlikte yola çıktık. Huneyn'e giden yolun bir yerine ulaştığımızda Huneyn'den dönen Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaştık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in müezzini yanında ezan okumaya başladı. Biz biraz da uzakta olduğumuz için müezzinin sesini biraz da istihza ile taklit ediyorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sesimizi işitince yanına çağırttı. Gelip önünde durduk. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İçinizden sesi en yüksek çıkan kimdi?'' diye sorunca, oradakilerin tümü beni gösterdi ki doğruyu söylemişlerdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları gönderip beni yanında tuttu.

Bana: ''Kalkıp ezan oku'' buyurunca kalktım. O sırada en nefret ettiğim kişi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) idi. En nefret ettiğim şey de benden istediği ezan okumam idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in önünde ezan okumak üzere kalktığımda Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ezanı nasıl okumam gerektiğini bizzat kendisi şu şekilde söylemeye başladı: ''Şöyle de: ''Allahu Ekber, Allahu Ekber. Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullahl Eşhedu enne Muhammeden Resulullahl'' Sonra bir daha başa dön ve sesini uzatarak ''Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah! Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullahl Hayya ale's-salat, Hayya ale's-salat! Hayya ale'l-felahi Hayya ale'l-felah! Allahu Ekber, Allahu Ekber! La ilahe illallah!'' de. ''

Ezanı bitirdikten sonra beni yanına çağırdı ve içinde gümüş bulunan bir kese verdi. Sonra elini saçımın ön tarafına koyup iki defa okşadı. Sonra elini göğsüme, oradan da göbeğime kadar getirdi. Bunu yaptıktan sonra da bana: ''Allah sana bereketler versin'' dedi. Ona: "Ey Allah'ın Resulü! Beni Mekke'de ezan okumakla görevlendir" dediğimde, Allah Resıdü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu görevi sana verdim'' buyurdu. O sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı olan tüm nefretim gidip yerini sevgiye bıraktı. Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Mekke valisi olan İbn Useyd'e geldim ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ezanı okuma konusundaki emrini ona bildirdim."

Abdulaziz b. Abdülmelik b. Ebi Mahzure der ki: "Ailemden Ebu Mahzure'ye yetişen kişiler de bana Abdullah b. Muhayriz'in aktardığının aynısını anlattılar."

[-Sahihtir-]

(6)- Ebu Mahzure bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana ezanı on dokuz, kameti de on yedi kelime olarak öğretti. Ezan'ın kelimeleri şöyledir: "Allahu Ekber, Allahu Ekber! Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah! Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah! (Sonra sesi uzatarak tekrar:) Eşhedu en la ilahe illallah, Eşhedu en la ilahe illallah! Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah! Hayya ale's-salat, Hayya ale's-salat! Hayya ale'l-felah, Hayya ale'l-felah! Allahu Ekber, Allahu Ekber! La ilahe illallah!"

Kametin de kelimeleri ikişer defa tekrarlanmak üzere şöyledir: "Allahu Ekber, Allahu Ekber! Eşhedu en la ilahe illalIah! Eşhedu enne Muhammeden Resulullah! Hayya ale's-salat, Hayya ale's-salat! Hayya ale'l-felah, Hayya ale'l-felah! Kad kameti's-salatu, Kad kameti's-salatu! Allahu Ekber, Allahu Ekber! La ilahe illallah!"

[-Sahihtir-]

(7)- Ebu Mahzure bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana ezanı on dokuz, kameti de on yedi kelime olarak öğretti. Ezanın kelimeleri şöyledir: "Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber! Eşhedu en la ilahe illalIah, Eşhedu en la ilahe illalIah! Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah! (Sonra sesi uzatarak tekrar:) Eşhedu en la ilahe illalIah, Eşhedu en la ilahe illalIah! Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah! Hayya ale's-salat, Hayya ale's-salat! Hayya ale'l-felah, Hayya ale'l-felah! Allahu Ekber, Allahu Ekber! La ilahe illallah!" Kameti de ikişer defa tekrarlanmak üzere ve arada sesi uzatıp tekrar edilmeyecek şekilde öğretti.

[-Sahihtir-]

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır