eskiden berberler saç kesmenin dışında ne iş yaparlardı / Türkiye'de Berberlik

Eskiden Berberler Saç Kesmenin Dışında Ne Iş Yaparlardı

eskiden berberler saç kesmenin dışında ne iş yaparlardı

Dünya Bizim Kültür Portalı

Osmanlı şehir hayatının çekirdeği, Osmanlı dünya görüşünün neşv ü nemâ bulduğu mahallenin renkli simalarından ve içinde yaşadıkları toplumun önemli kültür unsurlarından olan berberlerin dükkânları şeyhlerden kadılara, askerlerden gemicilere, tüccarlardan amelelere kadar her sosyal kesimden ve gelir seviyesinden kişilerin gelip gittiği, sohbet ettiği, dedikodu yaptığı, dertleştiği sosyal hayatın merkezinde yer alan bir kamusal alandı.

İşte Osmanlıda berberlerin panoraması

Hayatta kalma, beslenme, barınma ve güvenlik kadar öncelikli olmasa da insanların temel ihtiyaçlarından olan güzel görünme arzusu, berberliğin meslek hâline gelmesinde etkili olmuştur. Ancak insanlık tarihi kadar eski olması gereken bu mesleğin kimler tarafından, nerede ve nasıl icra edildiğine ilişkin bilgiler son derece sınırlıdır.

Berberlik mesleğinin ortaya çıkışı ile ilgili en eski bilgiler, İslam geleneği içerisinde, Hz. İbrahim’e (as) dayandırılır. O zamana kadar tıraş olmayı bilmeyen insanoğlu, Allah’ın emri üzerine Hz. İbrahim’in (as), Hz. İsmail (as) ve Hz. İshak’ın (as) saçlarını kesmesiyle tıraşı öğrenir.

Bu yüzden Hz. İbrahim, berberlerin ilk piri, peygamberimizin saçını tıraş eden Selmân-ı Fârisi de ikinci piri olarak kabul edilmiştir.

20. yüzyılın başlarına kadar İstanbul’da bir çok berber dükkânında;

Her seherde Besmeleyle açılır dükkânımız

Hazret-i Selmân-i Pâk’dir pîrimiz üstâdımız

şeklinde bir yazılı bir levha asılı dururdu.

Berberlerin piri olarak kabul edilen Selmân-ı Pâk’in adı şiirlerde de geçmektedir.

Şekve-i cevri o şûh-ı ser-terâşın rûz-ı haşr

Gûşe-gîr-i dâmen-i Selmân-ı Pâk eyler beni

(Ahmed Neyli)

Berber kelimesi İtalyancadan gelmiş

İtalyanca sakal anlamına gelen “barba” kelimesinden türetilen, saç ve sakal kesimi yapan meslek sahiplerine denilen “barbiere” kelimesi muhtemelen 16. yüzyıl başlarında Osmanlı Türkçesinde “berber” şeklinde kullanılmaya başlandı. “Berber” kelimesinin geçtiği ilk resmi belge Yavuz Sultan Selim Kanunnamesidir.

Bu mesleği karşılamak üzere Osmanlı’da önceleri Arapça kökenli “hallâk” ya da “hâlik ” kelimeleri kullanılmış, daha sonra İtalyanca sakal anlamındaki “barbiere”den gelen “berber” kelimesi bunların yerini almıştır.

Tanzimat döneminde “perukâr” adıyla modern dükkânlar açıldıysa da Cumhuriyet’ten sonra bu isim de ortadan kalkmış ve “berber” kelimesi yine yaygınlık kazanmıştır. Divan şiirinde bunlardan başka “ser-terâş” ve “şâne-zen” gibi isimler de karşımıza çıkar. Günümüzde bayanlar için “kuaför”, erkekler içinse “berber” kelimesi daha yaygın olarak kullanılmaktadır.

Osmanlı’da berberlerin sadece saç kesen ya da tıraş yapan kişiler olmadıkları, aynı zamanda sünnetçilik, hacamatçılık, dişçilik gibi işler de yaptıkları bilinmektedir.

Bu yönleriyle toplumun önemli simalarından biri olan berberlerin dükkânları da her kesimden insanın girip çıktığı, sırların paylaşıldığı, dedikoduların yapıldığı ve böylelikle halkın nabzının tutulduğu mekânlar olarak toplumsal yaşamın merkezinde yer almıştır. Bu bakımdan içinde yaşadıkları toplumun önemli kültür öğelerinden ve taşıyıcılarından olan berberler, hemen her dönemde ve gelenekte edebi eserlerin önemli figürlerinden olagelmiş, şiirlerden hikâyelere, romanlardan tiyatrolara, masallardan tekerlemelere kadar birçok türe konu olmuştur.

Paşalığa yükselen bir berber

Berberlik mesleğinde usta olanlar çok yüksek mevkilere gelebiliyorlardı. Örneğin Üsküdarlı bir kapıcının berber olan oğlu üç tuğlu paşa mevkiine getirilmişti. Bahsettiğimiz kişi: Cerrah Mehmed Paşa’dır.  

Osmanlı’da padişahın saçları, kesildikten sonra özenle toplanır, yıkanır, kurutulur ve esanslar sürülerek saklanırdı. Yavuz Sultan Selim zamanından kalan eski bir geleneğe göre bu saçlar bir paket yapılarak mühürlenir, her yıl hacca giden kafileye verilir ve Hz. Peygamber’in (sas) gömüldüğü mescidin yakınına gömülürdü.

Seyyar berberler sanatlarını sokaklarda, pazarlarda, cami ve sebillerin önlerinde icra ederlerdi. Önlüklerinde bıçaklarını bilemek için kullandıkları deri parçası asılı olur, aletleri arasında leğen, havlu, sabunluk, ayna, tarak tıraş bıçağı, makas ve cımbız, üzerinde su ısıttıkları küçük bir kömür ocağı ve küçük bir tabure bulunurdu.

Berber dükkânlarında “Alman malı” usturalar, sünnet usturaları, sakal tarakları, makaslar, kerpetenler, mengene, neşterler, bıçaklar, aynalar, peştamallar, düz ve nakışlı peşkirler, yemeni peşkir, tülbend ve makrameler, boynuz, yelpaze, berber zinciri, köstere, bileği, bakraç, bakır hokka, berber kazanı, “sarı pirinçten” leğen ve ibrikler, sıtıllar, kapaklı taslar gibi berberlerin yaptıkları işlerde kullandıkları aletler bulunurdu. Sünnetçi berberler dükkânlarını renk renk sünnet usturaları ile süslerler, berber çırakları def ve kudüm çalarak sünnete katılanları eğlendirirlerdi.

Bıyık terbiyesi nasıl yapılır?

Dükkâna gelen müşteri, peyke denilen halı döşeli tahta bir sedire oturtulur, müşterinin önüne Bursa ipeklisi futa bağlayan, omzuna ipek başlı havlular örten berber besmele ile tıraşa başlar, önce sakalı ustura ile kazır ya da sakalı mıkras (makas) ile düzeltirdi.

Sonra duvara asılı sarı pirinçten berber sıtılına sıcak su koyarak başı ıslatır, sol ayağını müşterinin oturduğu peykeye dayar, dizine temiz bir peşkir koyar, müşterinin başını dizine yatırır, karanfil yağı ile başı ovduktan sonra önce sağ tarafını tıraş eder, sonra sağ ayağını dayar, başı öbür dizine yatırır ve sol tarafını tıraş ederdi. Müşterilere kahve ikram edilir, tıraştan sonra müşterinin yüzüne ve başına kekik yağı ve gülsuyu dökülürdü. Bıyığa büyük bir özen gösterilir, fazla kıllar cımbızla alınır, sivri uçlar fındık yağı ile düzeltilir ve döndürülür, böylece “Bıyık Terbiyesi” yapılırdı.

Çalışma ruhsatı olmayan sokak berberler, bir memur gördüklerinde yıldırım hızıyla tası tarağı toplayıp yok olurlardı. Tıraşı bitmemiş, sabunlar içindeki müşterilerini kaderlerine terk ederlerdi. Seyyar berberlerin Eminönü ve Tahtakale civarında çalışanlarına ayak berberi de denirdi. Bu berberlerin yaptığı tıraşın da “Yeni Camii işi”, “Tahtakale işi” ya da “Acem işi” denirdi.

Ayrıca ustura kullanmayarak yüzdeki ince tüyleri iple alan ve genellikle Nuruosmaniye civarında çalışan “ibrişim berberleri” de vardı. Bazı ayak berberleri ise sokak sokak dolaşıp, “Lahana kadar baş, on paraya tıraş” diye bağırarak müşteri ararlardı.

Berber dükkânları, sosyal hayatın kalbinin attığı, her konunun konuşulduğu, fikir alışverişinin yapıldığı, gerçek hayatın tanıtıldığı, dostlukların kurulduğu ve insanların rahatladığı mekânlardı. Geçmişte berber dükkânları çarşı, cami, hamam, kahvehane, iskele civarı, han içi ve mahalle arası gibi şehrin farklı yerlerine dağılmıştır. Berber dükkânlarında malzeme denince akla ilk önce ustura, tarak, makas gelmektedir.

Bunların dışında müşterinin önüne serilen peşkir, sakalın ıslatıldığı tas, tıraştan sonra saçın yıkandığı sitil, ayna ve usturanın bilendiği kayış bu meslekte kullanılan diğer malzemelerdir.

Berber dükkânlarının fonksiyonları

Berberler, içinde yaşadıkları toplumun önemli kültür öğeleri ve taşıyıcıları olarak her dönemin özelliklerini yansıtmış ve hayatın önemli simalarından biri olmuşlardır. Perukâr ve seyyar olarak mesleklerini icra eden berberler, tıraşın yanı sıra pek çok iş yapmıştır. Perukâr berberler, toplumun nabzının tutulduğu toplanma mekânı durumundaki dükkânlarda; seyyar berberler, kahvehane, hamam, meydan, çeşme önleri gibi yerlerde mesleklerini yapmışlardır. Seyyar berberlerin mesleklerini icra etmek için mekân olarak buraları seçmelerinin sebebi olarak; rahatça su bulmaları ve insanların boş vakitlerinde dinlenme amacıyla bu yerlere gelmelerinin olduğu düşünülmektedir.

Berberlikle ilgili unsurlar divan şiirine de konu olmuştur. Bu geleneğin aşk algılayışı içerisinde birer sembole dönüştürülmüştür. Örneğin; sevgili kimi zaman berber kimi zaman da berber çırağı olarak tasavvur edilirken Âşık, müşteri; rakipse aşığın istemediği halde berberin ilgi gösterdiği diğer müşterileri karşılamaktadır.

Bazı kaynaklara göre berberler dişçilik, sünnetçilik, sülük yapıştırma, kan alma gibi işlerin yanında bazı berberler kellik, uyuzluk ve egzama gibi cilt hastalıklarına ilaç hazırlar ve hatta cerrahlık yaparlardı.

17. yüzyılın ortalarına doğru berber çırakları en az beş yıllık çıraklık deneyiminden sonra cerrahlık yapabilirlerdi. Bununla birlikte Hassa Cerrahbaşısı tarafından bazı kazaların berberler kethüdasının atanması on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısındaki berberlerin cerrahi faaliyetlerine örnektir.

Tarihin en eski mesleklerinden biri olarak bilinen berberlik, günümüzde gelişen teknoloji ve günümüz kültürüne ayak uydurabilmek adına dönüşüm yaşayarak, sadece saç, sakal kestirilen bir yer olmanın ötesinde her türlü kişisel bakımın yapılabildiği erkek bakım merkezleri haline geldi.

Yazımızı meşhur beyitle bitirelim:

Her seherde Besmeleyle açılır dükkânımız

Hazret-i Selmân-i Pâk’dir pîrimiz üstâdımız

Hikmet Kızıl yazdı



Kaynaklar

- Uğur Aktaş, İstanbul’un 100 Esnafı; İstanbul’un Yüzleri Serisi-15, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, 2010, İstanbul.

- Renate Schiele ve Wolfgang Müller-Wiener, 19.Yüzyılda İstanbul Hayatı, Roche, İstanbul, 1988.

- Reşat Ekrem Koçu, “Berber”.

- Mehmed Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul, 2000.

- Reşat Ekrem Koçu, Tarihte İstanbul Esnafı, İstanbul, 2002

- Evliyâ Çelebi, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 1. Kitap, (Haz. Orhan Şaik Gökyay) , İstanbul 1995.

- Uğur Göktaş, Berberler-Osmanlı Dönemi, 1994.

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

  OSMANLI’DA BERBERLİK - CORONA GÜNLERİ KARARNAMESİ

“AH BİR BERBER BULSAM DA TRAŞ OLSAM”

Berberliğin tarihi oldukça eskilere dayanır. Antik Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinde berberlerin varlığına rastlanmaktadır. Geçmişte umumî berberlerin yanı sıra varlıklı kimseler için şahsî berberler de bulunurdu. Özellikle Antik Mısır’da misafirlerin ev berberini kullanmasına izin vermek misafirperverliğin gereklerindendi.

  1. yüzyılda Avrupa’da din adamlarına sakal tıraşı olma zorunluluğu getirildi. Bu dönemde berberler, manastırların bir elemanı haline geldiler. Din adamları düzenli olarak kan aldırıyor ve bu işlemi diğer din adamlarına yaptırıyorlardı. Papalık 1163’te din adamlarının kan akıtmasını yasaklayınca, kan alma ve bazı diğer küçük cerrahi işler berberlere devredildi. Bu dönemden sonra Avrupa’da yaklaşık altı asır boyunca berberler pek çok küçük cerrahî işlemi gerçekleştirdiler. Bu durum; kan alma, yara temizleme vb. gibi işlerin kendi ilmî seviyelerinin altında olduğunu düşünen tıp doktorlarını da memnun ediyordu.

Berber deyip geçmeyin sakın; kadim zamanlarda o, bulunduğu semtin gediklisiydi. Eski zamanların berberleri sadece saç ve sakalla uğraşmaz, cilt hastalıklarını bile tedaviye çalışırlardı. Çocukları sünnet eder, hacamatın her türlüsünü yapar, kan çıbanlarını yarıp temizler, dişçilik yapar; hatta sülük bile tutarlardı. Günümüzde lüks dekorlu süslü bir dükkân bu işleri yapmak için kâfi geliyorsa da Osmanlı’da berberlik yapmak hiç kolay iş değildi.

Avrupa’ya karşılıksız ilân-ı aşk etmeden önce berberin adı “hallak” idi, yani “tıraş eden.” Sonra İtalyancanın “barbiere”sini alıp “berber” yaptık. Derken Batılılaşma merakının zirveye çıktığı 1900’lerin başında “berber” yerine “perukâr” demeye başladık. Fakat kısa süre sonra onu da bıraktık ve Fransızcada “saçı düzene koymak” anlamına gelen “coiffer” fiilinden gelme “kuaför”ü ithâl ederek biraz daha Avrupalılaştık!

Osmanlı’da meslek dallarının hepsi, lonca ve gedik sistemi denilen belli kanun ve kaidelere bağlı olarak dükkân açar, imalat ve satış yapardı. Gedik, bir çeşit kurallar bütünüydü. Dükkân açmak, kapatmak veya herhangi bir yerde bir şey satmak gedik idaresinden alınan izinle yapılabiliyordu. Mesleklerin örgütlenmesine ise “lonca” deniyordu. Halkın takdirini kazanmış, sözü dinlenen kişiler bunlara başkan olarak seçilirdi. Her esnafın kendine has güzellikleri vardı. Sakal tıraşı, modernleşme öncesinde Müslüman dini inancı çerçevesinde hadiste “bıyıkları kısaltın, sakalları uzatın” emriyle fıtrattan görülüp kesmek haram, mekruh sayılır, erkekler sakallarını uzatır ve sakal duası yaparlardı.

Osmanlı berberleri seyyardı. Kahvede-sokakta tıraş ederler, evlere servis yaparlardı. Sabun, leğen, ustura onların temel araçlarıydı. Akabinde berberler dükkân açmaya başladılar. Modern zamanlarda ise sakal tıraşı medenilik göstergesi oldu: İlk dönemlerde sakal tıraşı olmayana medeni gözle bakılmazdı.

Osmanlı padişahları içinde Yavuz Sultan Selim dışında bütün padişahlar sakallıydı. Evliya Çelebi’ye göre ise Hz. İbrahim’e kadar sakal tıraşı yoktu, İbrahim Kâbe’de Hacdan sonra saç sakal kesimini başlattı. Hz. Muhammed’in sakal-ı şerifini kesen Selman-ı Farisi olduğu için berber dükkânlarında “Her seher besmele ile açılır dükkânımız, Selman-ı Farisi’dir pirimiz üstadımız” yazan bir levha vardır.

Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman zamanında kahve keyfinin yayılıp, İstanbul’da ilk kahvehanelerin açılmasına kadar berber dükkânlarının nasıl yerler oldukları bilinmemektedir. Kahvehanelerin açılmasıyla berberler kahvehanelerin köşelerine yerleştiler ve berber esnafı da kahveci esnafına yamak oldu. II. Mahmud 1826’da Yeniçeri Ocağını kapattıktan sonra berberlerin bir kısmı yine kahvehanelerin bir köşesine müstakil gedik sahibi olarak girdi. Bir kısmı da müstakil dükkânlarını muhafaza ettiler.

Osmanlı sarayında berberlik ve tellaklık hizmeti önemli vazifelerden sayılırdı. Sarayda berberlik hizmetleri önceleri Enderun’da hazine ve kiler koğuşunda bulunan zülüflü ağalar arasından seçilen yetenekli kişiler tarafından yürütülürdü. Seferli koğuşu kurulduktan sonra bu hizmet bu koğuştan yetişen zülüflü ağalara verildi. Osmanlı’da tıraş öyle aynanın karşısında değil, dizde yapılır, müşteri başını kurbanlık koyun gibi berberin kucağına koyar, ustura bu sırada gidip gelir, berberin çırağı da elindeki yelpazeyle müşterinin tepesinde uçuşan sinekleri kovardı. Hatta tıraş etmek sadece berberlerin değil, hamamdaki tellağın da vazifeleri arasındaydı ve berberlerle tellaklar resmî belgelerde bu yüzden aynı meslek grubunun mensupları olarak geçerlerdi.

Sultan Mecid zamanında basılmış “Berberlik Âdâbı” adındaki kitabı ölçüt aldığımız takdirde inanın bugün Türkiye'de bir avuç berber ya kalır ya da kalmaz. Bu kitapta yazılı şartlara göre âyân âzâsı olmak bundan daha kolaydır. İşte berber olmak için ileri sürülen şartlardan bazıları: Berberin yaşı otuzdan aşağı olmayacak, Evli olacak, İşret ile asla ülfet etmeyecek. Beş vakit namazına devam edecek. Ayrıca İstanbul Kadısı'nın on beş günde bir bunları gözden geçirmesi de şartlar arasındaydı.

Eski berberlerde temizlik çok önemliydi. Ustalar yalnız dükkânın ve kendilerinin değil, kalfalar ve çırakların da temizlik ve kılık kıyafetlerine dikkat ederlerdi. Zamanımızda olduğu gibi, bir müşteri için kullanılan havlu yıkanmadan diğer bir müşteri için tekrar kullanılmaz; çırpılıp dürülüp dolaba kaldırılmazdı. Müşteri tıraş ücretini ustanın eline vermez, üstü sedefli ve para deliği bulunan bir çekmeceye atardı.

En mühimi ise şu idi; o dönemlerde berberlerin asabi ve hiddetli olup olmadıkları bir heyet huzurunda türlü denemelere tâbi tutulurdu. Hele bir tanesinin hikâyesi hayli ilginçtir; Çeşme Meydanı'ndan tedarik ettikleri iflah olmaz takımından bir ipsizi berber dükkânının ilk açılacağı günden itibaren dükkânın kapısı önünde bekletirler. İpsizin vazifesi, berber dükkâna girerken bir kol vurmak veya çelme takmaktır. Fakat berberin düşmesine meydan bırakmadan onu kucaklayıp kaldırmak kaydıyla. Tabii bütün bu alınan tertibattan zavallı berberin haberi olmaz. Tüm bunların yanı sıra ipsiz apansız içeri girecek ve tıraş leğenini devirecektir. Anlayacağınız, adamı çileden çıkarmak için mümkün olan her şey yapılması istenmektedir. Bütün bu denemeler karşısında berber kızmaz, sükûnetine devam ederse, imtihanı kazanmış demektir. Bu suretle de vatandaşların kellesinin rahatlıkla kendisine teslim edilebileceğine dair fetvası çıkarılır.

Günümüzde berberlik, corona sebebiyle oldukça kıymetlenen bir meslek oldu. Hatta haklarında genelge bile yayınlandı.

 Cumhuriyet’in ilanından günümüze kadar geçen sürede berberlik mesleği, gelişen teknoloji, siyasal ve sosyal olaylar neticesinde hızlı ve büyük bir değişime girmiştir. Bu şekilde hızla değişen ve gelişen ülkemizde berberlik mesleği çok önemli mesafeler kat ederek salon dekorasyonu, işletme anlayışı, müşteri ilişkileri, teknik uygulama, meslek içi eğitimi, makine ve teknik donanım sayesinde bugünkü durumuna ulaşmıştır.

Vâr olasınız berberler diyerek yazımızı bitirelim.

 

Haftaya yeni yazımızla görüşmek üzere hürmetler efendim…

 

 

sayfa 1ali_demirci
14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 02:59

Türkiye'de Berberlik



Alıntı:
Berberlik Nedir Berberlik Tarihi

yüzyıldan önce herkes karşılıklı olarak birbirlerine berberlik yaparlardı. Daha sonra berberler ortaya çıktı. O zamanlarda berberler sadece saç sakal kesimi değil sünnet hacamat diş çıkarmacılık sülükçülük kellik ve uyuz bit tedavisi ve halk hekimliği de yapıyorlardı.

Sakal tıraşı modernleşme öncesinde müslüman dini inancı çerçevesinde hadiste “bıyıkları kısaltın sakalları uzatın” emriyle fıtrattan görülüp haram mekruh sayılır erkekler sakallarını uzatırlar sakal duası yaparlardı.Osmanlı padişahları içinde Yavuz Sultan Selim dışında bütün padişahlar sakallıydı.

Evliya Çelebi'ye göre ise İbrahim'e kadar sakal tıraşı yoktu. Hz.İbrahim Kabe'de Hacdan sonra saç sakal kesimini başlattı. Hz.Muhammed'in sakal-ı şerifini kesen Selmanı Farisi olduğu için berber dükkanlarında “Her seher besmele ile açılır dükkanımız Selmanı Farisidir pirimiz üstadımız” yazan bir levha vardır. Cumhuriyetten önce berberlere Perükar deniliyordu. Osmanlı berberleri seyyardı kahvede sokakta tıraş ederler evlere servis yaparlardı. Sabun leğen ustura temel araçlarıydı. Gitgide berberler dükkan açtı. Modern zamanlarda sakal tıraşı medenilik göstergesi oldu ilk dönemlerde ve sakal tıraşı olmayana kamusal ve medeni gözle bakılmadı.

Modernleşme

Bükreş'te berber dükkanı yaklaşık 1842 yılı.Bu resim berber dükkanlarının sosyal teması da sağladığını ifade eder

Berber dükkanlarında tıraş aletleri ve bir koltukla başlayan eşya tezgahlar başyastıklı dönerkoltuklar tırnak printeri kurutma makinelerine kadar genişledi. Erkek ve kadın berberleri açıldı kuaförlük eğitim okullarında çekirdekten yetişme yanında berberlik eğitimi verildi. Saç kesim modelleri bir zaman Amerikan Avrupa Acem Alaburus diye adlandırıldı.

Yakınçağa kadar erkekler ve kadınlar saçlarını uzatırlardı. 16. yyda Peruk modası yayıldı. Jilet 1901′de keşfedilmeden önce ustura kullanılıyordu.Ustura ustura masatı denilen bir tahta gön kayışında keskinleştirilirdi.1950′lerde elektrikli tıraş makinesi çıkınca berberde sakal tıraşı azaldı. Geleneksel güvey tıraşı sinekkaydı tıraş keçisakal topsakal denilen adetler çıktı.

Hijyen
Berberler egzama siğil mantar nezle grip şeklinde bulaşıcı hastalıklardan korunmak için hijyenik çalışmak zorundaydılar. Özellikle tıraş aletlerinin temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi havluların değiştirilmesi veya yıkanması tıraş önlüklerinin değiştirilmesi şarttı. Her tıraştan sonra berber ellerini yıkar müşteriye temiz önlük ve havlu çıkarırdı.

İş Aletleri
Berberin iş aletleri Su su ısıtıcısı sabun fırça tarak makas kolonya şampuan saç kurutma makinesi manuel saç kesme makinesi elektrikli saç kesme makinesi krem dönerkoltuk lavabo ayna jilet kantaşı iş önlüğü müşteri önlüğü ve kulak temizleme makinesidir.

Perma boyama meş röfle ondüle permanant manikür pedikür moser mizample gibi hizmetlerde berber dükkanlarında çoğunlukla yapılmaktadır.

berberlik çok önemli bir meslektir.tarihi çok eskidir.biz berberlerin görevi çok zordur.bu başlık altında Türkiye de berber mesleğini yazmak istedim.saygılarımla...............

En son ali_demirci tarafından Pzr 01 Şub 2009, 03:55 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi

 mesajı beğendiniz mi?: ★+6

Erhan Sevgili

14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 03:15

Ben Türkiyedeki berberleri yere göğe sığdıraymıyorum. Türkiyede bir berbere oturursun hiç
saçının nasıl olacağını anlatmadan o sana hangi saç modelinin gideceğini bilir ve ona göre keser.

Ve saç tıraşından senin batı avrupadan geldiğini anlar, çünkü senin (batı avrupada) saçını kesen
Berber kesimi tam becerememiştir.

Bu olay benim başıma bir kaç defa gelmiştir.

 mesajı beğendiniz mi?: ★+1

Nazmi
14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 03:25

Berberlik;direk yada dolaylı yollardan herkezi ilgilendiren bir meslek dalıdır.
Çok parası olupta evinde özel berberi olan ve akli dengesini yitirmiş (bazı) insanlar dışında herkes belli zaman dilimlerinde berberlere mutlaka uğrar.

Yani,bazı işler belki başkasına yaptırılabilir (mesela bakkala hiç uğramazssın çoluğu çocuğu salarsın) ama berbere traş olmak için bir başkasını gönderemezsin,istersen padişah ol,mutlaka kendin gideceksin.

Bir insan,kolay kolay her zaman traş olduğu berberi değiştirmez,çünkü bu hem berber açısından,hemde kendisi açısından çok sorunlar oluşturabilir,en azından yeni gittiği bir berbere ne tipte tarş olduğunu anlatması bayağı bir zaman alır ve buda hemen hemen yarım yıla mâl olabilir,
birde yeni gidilen bir berbere,insanın pek nazı geçmez,"al abi bu gün bununla idare et" diyerek,tabelada yazan ücretin altında para da veremezsiniz,örnekler çoğalır gider...

Buradan,ülkemizdeki tüm berberlere ve ayrıca Argıncık'lı Duru Berber'in sahibi,kadim dostum Tayfur Duru'ya selam ve sevgilerimi iletiyorum.

 mesajı beğendiniz mi?: ★+1

ali_demirci

14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 03:29

bende istanbul berberler odası na ve bana bu mesleği öğreten canım abim hayrullah ustama çok teşekür ederim.saygılarımla..............

 mesajı beğendiniz mi?

Eyüp Emre
14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 03:32

Berberlik bence de çok önemli bir meslek. Memleketimdeki berberim tam 15 yıl saçımı kesti hatta memlekete gittiğimde yine saçımı kestirmeye onun yanına giderim. İki yıldır yaşadığım yerde ise hep aynı berbere saçımı kestiriyorum; yani berberler önemli benim için berberimden vazgeçemiyorum



 mesajı beğendiniz mi?

ali_demirci

14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 03:34

bizler olmasak sokakda herkez 1 metre saçla dolaşırdı.mesleğimi yüksetmek için yazmadım ama gerçektende önemli meslektir.saygılarımla.............

 mesajı beğendiniz mi?

İsmail Kaplan

14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 04:56

Fazla uğramam berbere () ama gerçekten önemlidir. Hele bir de berber tanıdıksa İstanbul'da 5 yıl aynı berbere gitmiştim, şimdi Eskişehir'de 6 yıldır aynı berbere gidiyorum, farklı bir yere taşındık ama üşenmeden gidiyorum oraya çünkü şu anda benim saçımdan benden sonra en iyi anlayan kişi o

 mesajı beğendiniz mi?

messiah_haktan

14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 07:16

Berber dükkani acmak icin, berber olmak icin her hangi bir sertikifaya ihtiyac var mi Türkiye'de? Mesela bir ay bir berberin yaninda calissam bir ay sonra istersem kendi dükkanimi acabilir miyim?

 mesajı beğendiniz mi?

Nazmi
14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 20:38

Alıntı:
Berber dükkani acmak icin, berber olmak icin her hangi bir sertikifaya ihtiyac var mi Türkiye'de? Mesela bir ay bir berberin yaninda calissam bir ay sonra istersem kendi dükkanimi acabilir miyim?

Çıraklık ve ustalık olmak üzere belli kademelerde eğitim görmesi şart,
bildiğim kadarıyla en az 2 sene bu işin okul ve sınavları var.

 mesajı beğendiniz mi?: ★+1

Alper K2

14 yıl önce - Pzr 01 Şub 2009, 21:17

"Türk berberleri benim su ana kadar gördügüm en iyi berberler "
Bu sözler Almanya'da ki Türk berberlerini hinca hinc doldurup Alman berberlerin bombos kalmasini saglayan yüzbinlerce Alman'a ait.
Adamlar bizim sayemizde sakal trasi olmanin, iplikle kas aldirmanin, kulak kilini yakmanin ne oldugunu ögrendiler.
Cocukken bir kere eve yakin diye bir Alman berbere gitmistim. Herif hem dünyanin parasini aldi hem de yamuk yumuk sacimin icine etti.
O gün bu gündür hep Türk berberine giderim ve paranin ve zamanin yarisina mis gibi cikarim salondan.
Ne yazikki Almanlar da uyandi ve hangi berberinize gidersem gideyim, hep tiklim tiklim icerisi.
Daha neler neler ögrendi bizden bu kendilerini bisey sanan gevurlar bizden...



 mesajı beğendiniz mi?: ★+1

sayfa 1

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır