Euro-dolar paritesi son 20 yılın en düşük seviyesini gördü. Eurodaki değer kaybı, Rusya'nın Ukrayna işgalinin neden olduğu enerji kriziyle mücadele eden Avrupa ülkelerini endişeye sevk ediyor. Peki neden euro özellikle dolar karşısında değer kaybediyor ve bu durum Avrupa ve ABD için için ne tür sonuçlar doğurabilir?
Parite kısaca ülkelerin para birimlerinin birbirlerine oranı olarak tanımlanıyor. Para birimi değerinin diğer para biriminin değerine bölünmesi ile elde ediliyor.
AB ve ABD para birimleri son günlerde aynı değer seviyesinde seyrediyor.
Bir para biriminin döviz kuru, ekonomik beklentiler hakkında bir gösterge olma özelliğine sahip. Ve bu göstergede Avrupa'nınki güç kaybediyor. Covid-19 salgını ile ilgili endişeler bittikten sonra Avrupa'da ekonominin bir toparlanma göreceğine dair umutlar yerini durgunluk tahminlerine bırakıyor.
Buna başlıca sebep olarak yüksek enerji fiyatları ve rekor enflasyon gösteriliyor. Avrupa, endüstriyi canlı tutmak ve elektrik üretmek için ABD'den çok Rus petrolüne ve doğal gazına bağımlı.
Ukrayna'daki savaşın küresel piyasalarda Rus petrolünün kaybına yol açacağına dair korkular petrol fiyatlarını yükseltmiş durumda. Fiayların yükselmesindeki diğer bir neden de yaptırımların hedefindeki Kremlin'in misilleme olarak Avrupa Birliği'ne doğal gaz tedarikini azaltmaya hatta kesmeye başlaması.
Enerji fiyatları, euro bölgesi enflasyonunu haziran ayında yüzde 8,6 ile rekor seviyeye çıkararak, marketten elektrik faturalarına kadar her şeyi daha pahalı hale getirdi. Ayrıca, Rusya'nın gaz musluklarını daha da kısması veya tamamen kapatması halinde, hükümetlerin doğal gazı çelik, cam yapımı ve tarım gibi sektörlere paylaştırmasından korkuluyor.
Rusya'dan Almanya'ya uzanan Nord Stream 1 boru hattı planlı bakım nedeniyle kapandığında panik duygusu arttı ve Kremlin'in bu ayki teslimatları başlatmayacağı endişesi oluştu. Almanya'da olası doğal gaz kesintilerine hazır olmak isteyen çok sayıda insan şöminelerine odun almak için sıraya girdi.
Euro, 15 Temmuz 2002'den beri 1 doların altına düşmemişti. Son hafta içerisinde ise zaman zaman 1 doların biraz altını gördü.
Euro, 1 Ocak 1999'daki lansmanından kısa bir süre sonra tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 1.18 dolara ulaşmış ancak daha sonra uzun bir düşüşe başlayarak Şubat 2000'de 1 dolar ile eşitlenmişti.
Ekim 2000'de ise 82.30 sent ile en düşük seviyeye ulaşmıştı. Wall Street'teki büyük ticaret açıkları ve muhasebe skandallarının dolar üzerinde baskı oluşturmasıyla 2002'de yeniden paritenin üzerine çıktı.
Dolar, belirsizlik zamanlarında yatırımcılar için güvenli liman statüsünde olmaya devam ediyor.
Pek çok analist, eurodaki düşüşü, ABD'de son 40 yılın en yüksek seviyesine (yüzde 9.1) ulaşan enflasyonla mücadele etmek için ABD Merkez Bankası'nın (Fed) hızlı faiz artırımı beklentilerine bağlıyor.
Fed faiz oranlarını yükseltirken, haliyle faiz getiren yatırımların oranları da yükselme eğiliminde oluyor.
Fed'in oranları Avrupa Merkez Bankası'ndan (ECB) daha fazla yükseltmesi durumunda daha yüksek faiz getirileri oluşması nedeniyle yatırımcının parasını eurodan dolar cinsine kaydırma olasılığı yükseliyor. Bu işlemin gerçekleşmesi için yatırımcıların euro satıp dolar alması da euroyu aşağı, doları yukarı çekiyor.
ECB de önümüzdeki hafta faiz oranlarını artıracağını ve Eylül ayında bir artış daha ekleyeceğini açıkladı. Ancak ekonomi resesyona girerse, bu ECB'nin faiz artırımlarını durdurabilir. Zira artan faizler iş dünyasındaki yatırımların yavaşlamasına neden oluyor.
ABD ekonomisinin son dönemde daha güçlü görünmesi de Fed'in sıkılaştırmaya devam edebileceği ve oran farkını genişletebileceği anlamına geliyor.