Aile, anne, baba ve çocuklardan oluşur ve toplumun en küçük kurumudur. Aile içerisinde huzurun sağlanması çiftlerin evlilik için sahip olduğu en önemli beklentidir. Toplumsal kurumlar ilişki temelli olduğu için aile de ilişkiye dayalı bir yapıdır. Sağlıklı bir ilişkinin temelinde saygı, güven, sadakat, sevgi, sağlıklı iletişim, dayanışma, anlayış, dürüstlük ve sorumluluk bulunmaktadır. Bunları temel alan ailelerde bireyler ne gördüğünü, duyduğunu, hissettiğini kendilerine de aile üyelerine de açık bir şekilde ifade edebilir. Aile bireyleri birbirine duygusal anlamda bağlıdırlar. Aile üyeleri birlikte vakit geçirir ve bundan keyif alırlar. Birbirlerinin fikir ve görüşlerine saygılıdırlar. Farklılıklar aile üyeleri tarafından benimsenir ve yargılamadan kabul edilir.
Sağlıksız ailede ise psikolojik sağlamlık korunamaz. Bireyler birbiriyle uyumlu değildir. Bu durum nedeniyle bazı aile üyelerinde yalnızlık, kendini soyutlama, çaresizlik, umutsuzluk, sevgisizlik, kaygı, hayal kırıklığı, suçlama gibi olumsuz duygu durumlar yoğundur.
Bu gibi durumlarda kendinize şunu sormalısınız; evliliğinizde sevildiğinizi nasıl hissediyorsunuz? Eşiniz size karşı olan sevgisini nasıl ifade ediyor? Hangi söz ve davranışları kullanıyor? Daha sonrasında ise kendi düşünce ve davranışlarınız hakkındaki farkındalığınızı arttırmanız gerekir. Örneğin kendinize “sevgimi nasıl gösteriyorum?” sorusunu sorduğunuzda ne cevap verdiğinizle ilgili düşünebilirsiniz.
Nitelikli bir birliktelik için sevginin ifade ediliş biçimi önemlidir. Mesela eşinize sıradan bir günde hediye almak, bir sebep olmadan sarılmak ya da dokunmak, bir çay demlemek ya da kahve yapmak… Onun sevdiği içeceklerden sırf içinizden geldiği için ikram edebilirsiniz. Bu hem kadınların hem de erkeklerin partnerine yapabileceği bir jesttir aslında. Kendinizi o enerjiye sahip hissetmiyorsanız, onun hoşuna gidebileceğini düşündüğünüz sözler de söyleyebilirsiniz. Belki bir anda kocaman bir etki görülmeyebilir yine de denemeye değer. Bilirsiniz damlaya damlaya göl olur… Yani bu tarz küçük mutluluk yaratan davranışlarda bulunmanız zamanla onun gözündeki değerinizi arttıracaktır.
Huzurlu bir aile yaşantısı herkesin hayalidir. Fakat bazen evlilikte işler beklenildiği gibi yolunda gitmez. Sonrasında çiftler evliliğe devam etmekle etmemek arasında git gel yaşamaya başlar. Tartışmalar şiddetlenir, anlayışsızlık artar, çiftler arasındaki mesafe artar bazen de psikolojik ya da fiziksel şiddet devreye girer. Evliliğinizi değerlendirmeniz gerekebilir. Bu tarz durumlarda evlilik danışmanlığı alınması gerekebilir. Çiftler arasında yaşanan travmatik bir olay (aldatma, kürtaj, evlat kaybı, şiddet, partnerin ailesinden kaynaklı sorunlar… gibi) sonrasında ya da çiftlerin sürekli birbiriyle tartışma-çatışma-gerginlik içerisinde olduğu veya eşlerin birbirinden uzaklaştığı, duygularına karşılık göremediği durumlarda profesyonel yardım alınabilir. Bu durumda eşlerin evliliklerini nasıl algıladıkları önemlidir.
Eşler birbirine karşı bir şey hissetmedikleri halde dinî inançları gereği ayrılmayıp mutsuz bir evliliği sürdürebilir. Çocukları olacağı için evlenmek zorunda kalan bir çiftin sonrasında evliliğe bir zorunluluk olarak bakıp devam ettirmeleri de mutsuzluk duygusunu pekiştirir. Bu gibi durumlara birçok örnek verilebilir. Kısaca özetleyecek olursak çiftler evliliklerini zorunluluktan kaynaklanan bir birliktelik şeklinde adlandırmaya başlarsa heyecan da kalmaz sevgi de… Bununla birlikte eşler arası çatışmaların yaşanması da kaçınılmazdır.
Her zaman her konuda aynı fikirde olmak mümkün değildir. Elbette ki ailede bazı çatışmalar yaşanabilir. Birbiriyle çatışmayan eşler birbirlerinden uzaklaşıp soğuyabilir. Her zaman mantıklı ve makul olmak da mümkün olmayabilir. Bu noktada eşlerin birbirine hata payı bırakması gerekebilir.
Çiftler genellikle terapiye karşı tarafın değişmesi gerektiğini söyleyerek başvurur. Fakat bir tarafın profesyonel yardım alarak değişmesi eşler arasında daha farklı çatışmalara yol açabilir. Terapi profesyonel bir iş birliğidir.
Evliliği kurtarmak için öncelikle çiftler evliliğe bakış açılarını ayrı ayrı değerlendirmelidir. Evlilik sizin için ne anlama gelmektedir?, İdeal ilişki nasıl olmalıdır?, Evliliğinizdeki asıl problem nedir ? gibi sorulara cevap verilmelidir. Daha sonra ise probleminizin evliliğinizi ne düzeyde etkilediğini belirlemelisiniz. Ardından eşler yaşamlarındaki kişisel hedefleri ayrı ayrı belirlemelidir. Bu zamana kadar hangi çözüm yollarının denendiği gözden geçirilip, yeni ve farklı seçenekler belirlenmelidir. Sorun meydana geldiğinde ne yapıyorsunuz? Kendinizi gözlemlemelisiniz. Hangi davranışlarınızı değiştirdiğinizde sorununuzun etkisini azalttığına bakmalısınız. Birbirimizi seviyorduk ama ne oldu da bu hale geldik diye üzülmek yerine farklı çözüm yolları aranmalıdır. Eşler birbirine karşı olan duygularını ifade etmelidir. Çatışma becerisi geliştirmek bu noktada önemlidir. Kırıcı olmadan çatışmanın yönetilmesi öğrenilmelidir. Sağlıklı bir iletişim kurabilmek için eşler haklı olmaya çalışmak yerine mutlu olmayı seçmelidir. Krizler evliliği yıkabileceği gibi güçlendirebilir de… Önemli olan çiftlerin bu durumla baş etme şeklidir.
Empati en önemli kısımdır. Kendisini karşısındakinin yerine koyan insan, eşinin duygularını daha iyi anlayabilir ve hatalı bir davranış gerçekleştirdiğinde bu hatayı kabullenip telafi edebilir. “Yapamaz, beceremez, yine mi ? hep böylesin?... kalıplarını eşinize kullanmak yerine onu anlamaya çalışın.
Romantizmi yaşamayı unutmayın. Zamanınızı dengeli harcamalısınız. Asla geri gelmeyecek tek şey zamandır. Bu nedenle eşinizle yaşayacağınız özel anlarınızı unutulmaz kılabilirsiniz. Baş başa kalabileceğiniz aktiviteler yapabilirsiniz. Ayrıca cinsel yaşamınızı ihmal etmeyin. Bununla birlikte aile olmanın gerektirdiği sorumlulukları birlikte üstlenin. Unutmayın, aile bağları, aile üyeleri ortak paylaşımda bulundukça güçlenir. Onu mutlu edecek küçük davranışları gözlemleyip fark ettiğinizi belli edebilirsiniz.
Eşler sevdiğinden değer görmek ister. Mükemmelliyetçi olmanıza gerek yok. Kimse sizden eşinizin zihnini okumanızı beklemiyor ki böyle bir şey zaten mümkün değildir. Eşinizle göz teması kurmanız duygusal yakınlık için etkili olacaktır. Eşinize destek olduğunuzda ya da sevginizi gösterdiğinizde kendini değerli hissedecektir. Hatalı davranışlarında onu yargılayıp suçlayıcı davranmak yerine bunları masaya yatırıp konuşun. Sorunları görmezden gelmek fayda sağlamaz. Ayrıca bunun uzun süreli etkilerine baktığımızda eşlerin arasını açtığı görülmektedir. Sorunları konuşmamak eşlerin birbirinden uzaklaşmasına neden olur. Eşinizi uyarabilir, hatalı davranışlarında yanında olduğunuzu hissettirebilirsiniz. Bu sayede kendisine değer verdiğinizi anlayacaktır.
Tek çözüm boşanmak değildir. Fakat çözüm, mutsuz bir evliliğe katlanarak o evliliği sürdürmeye çalışmak da değildir. En başa giderek evlenme nedeninizi kendinize sorun. Birbirinize karşı olan sevgi ve saygınızı geliştirin. Güven duygunuzu pekiştirin. Sorunlarınızı karşılıklı konuşun. Seviyeli tartışmalarda bulunun. Bu tartışmaların sorunu çözmeye yönelik olması önemlidir. Eşinizle birbirinize ortak bir paylaşım alanı yaratın. Unutmayın hayatınızı yönetmek sizin elinizde!
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Bu durum ilişkilerde veya evliliklerde de geçerlidir zira insan ilişkilerinde rutin haline gelen tartışmalar mide bulanması yaratır ve iki insan bir süre sonra birbirlerini görmeye bile tahammül edemezler.
Günümüzde boşanma oranları büyük bir hızla artıyor; belki boşanmaların 51% oranına kadar ulaştığı Amerika’ya ulaşmamız mümkün görünmüyor ancak Türkiye’de boşanmalar çeşitli sebeplerle hızla artıyor ve bunun önüne geçebilmek için detaylı analizler ve çalışmalar yapılması gerekiyor. Genel olarak insanlar evlilik öncesi karşılarındaki insanı analiz ederek, bu evliliğin kendileri açısından doğru bir karar olup olmadığını düşünmüyorlar çünkü hemen hiç kimse boşanma ihtimalini aklına getirmiyor. Benim başıma gelmez diye düşünüyorlar; bu kadar insanın başına geliyor ve çekişmeli boşanma davaları insanın hayatından uzun yılları çalıyor; ancak yine de benim başıma gelmez! diye düşünüyorlar.
Bu yazıda, gerek evlilik gerekse ilişki aşamasında, kopma noktasına geldiğinizde uygulamanız gereken formülü sizlerle paylaşacağım. Bitirme kararını vermeden önce tam olarak ne yapmalısınız? Her zaman aklınıza gelen sorunun yanıtını alabilmeniz için yapmanız gerekenleri beş adımda sizlere ileteceğim: “Acaba hala bu ilişki çabalamaya değer mi?”
Kimi zaman insan yorulur ve “Ben neden halen bu ilişkinin ya da evliliğin içerisinde vakit kaybediyorum, yaşam enerjimi neden buna harcıyorum?” diye sormaya başlar. Etrafındaki insanlara akıl danışır ancak herkes farklı yönlendirmeler yapar çünkü herkesin deneyimleri farklıdır. Kocasından çekişmeli boşanma davasıyla ancak beş senede boşanabilen bir yakın arkadaşınız size “Allah belasını versin bu adamın, sen de ona dersini ver hemen ondan ayrıl!” diye akıl verirken bir başkası “Bence ona çok sevecen davran ve her şeyi görmezden gel, bu devirde düzgün erkek bulamazsın!” diye akıl verebilir. Aklınız karışır; ne yapmanız gerektiğini bilemezsiniz. Sürekli tartışmak sizi yormuştur ve eve giderken ayaklarınız geri gitmeye başlamıştır. Bu evliliğin tadı tuzu kalmamıştır ve aslında kimseye belli etmeden boşanma süreçleri konusunda internetten çeşitli araştırmalar yaparak kendinizi psikolojik olarak bu zorlu sürece hazırlıyor olabilirsiniz.
İşte bu noktada, kesin ayrılık kararını vermeden önce ve size “Son kararınız mı?” sorusu sorulduğunda kendinizden emin bir ifadeyle “Evet!” yanıtını vermeden önce yapmanız gereken ve kesinlikle emin olmanızı sağlayacak yöntemi sizlere bu sayfadan aktarıyorum:
Bakınız hanımlar; erkekler ciddiyetten anlar. Orduda yüzbinlerce erkeği ciddiyet ve disiplinle yönetirler, dünyanın her ülkesinde disiplinle erkekler yönetilir. En azından ciddiyetinizi ona gösterin ve altmış gün boyunca kendinizi tutun. Bir erkek, hayatındaki kadın çekip gitmeden onun değerini anlayamaz.
“Peki ya beni bırakıp giderse?” diye soranlara gelsin: Sen ciddi olduğunda seni hayatında istemeyen bir erkek, seni asla ciddiye almayan bir erkektir.
Riskleri alanlar ilişkilerde, evlilikte ve hayatta her zaman kazanırlar. Risk almadan başarı olmaz. Asla cepte olmayın ve gereken adımları atın.
Sizleri sevdiğimi tek bir an olsun unutmayın.
Sevgiler
Adil Yıldırım
#Aşk#Evlilik#İlişki Psikolojisi
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi