farsçanın kökeni / Farsça - Vikipedi

Farsçanın Kökeni

farsçanın kökeni

Geçen hafta yani 20-21-22 Ekim 2019 tarihinde, Irak Kürdistan Bölgesinin başkenti Erbil'de, Bölgenin önemli ve köklü üniversitelerinden Selahaddin Üniversitesi ile Tahran'daki Zehra Üniversitesi'nin ortaklaşa düzenledikleri "Kürtçe ve Farsça Dil-Edebiyat; Etkileşim ve İlişkiler" adıyla bir sempozyum düzenlendi.

SEMPOZYUM (3).jpeg

Fotoğraf: Independent Türkçe


Bu sempozyuma bendenizle beraber Türkiye'den de beş kişi katılmıştık. Toplamda 41 tebliğ vardı. 

Türkiye'den giden 6 tebliğcinin dışındaki tebliğlerin 10 tanesi İran'ın Mahabad, Zehra ve Senendeç Üniversitelerinden gelen katılımcılar tarafından, geri kalanı da Kürdistan Bölgesi üniversitelerinden katılanlar tarafından sunuldu.

SEMPOZYUM (7).jpeg

Fotoğraf: Independent Türkçe


Bu sempozyum esnasında dikkate şayan hususlardan biri, İran İslam Cumhuriyeti'nin kurumsal olarak bütün ayrıntılarıyla katılması ve Erbil Başkonsolos yardımcısının neredeyse bütün tebliğleri dinlemiş olmasıydı.

Yani İran Devleti, Irak Kürdistan Bölgesi'nde varlığını her alanda hissettiriyor.

Tebliğlerin içeriğine ve niteliğine değinmeden önce Van'dan Duhok'a gidişimizle ilgili bir şeyler arz etmek istiyorum.

Biliyorsunuz birkaç yıl öncesine kadar Irak Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında tek bir sınır kapısı vardı; Silopi'deki Habur Sınır Kapısı.

Oysa Irak ile sınırımız 384 km.dir.

Hakkari'nin Şemdinli, Yüksekova ve Çukurca ilçesi, eskiden Hakkari'ye bağlı olan ama şimdi ise Şırnak'a bağlanmış olan Beytüşşebap ve Uludere ile Silopi ilçeleri Irak ile sınırdaş olduğumuz yerlerdir.

Bütün bu ilçelerde yaşayan aşiretlerin bir kısmı 1924 Lozan ve daha sonraki Ankara Antlaşması ile Irak'ta kalmış.

Aşiretler, ocaklar hatta aileler bölünmüş.

Yaklaşık olarak 80 yıl boyunca bu aileler ve aşiretler ya sınırlardan kaçak bir şekilde gelip gittiler veya bazen yerel yöneticilerin insiyatifiyle ve gayri resmi olarak gelip gittiler.

Bu konuyu çok detaylı bir şekilde bir gün yazacağım. Kısaca şunu söylemek istiyorum.

2010 yılında Hakkari'ye o güne kadar gelen valilerden farklı olan bir vali geldi.

Adı Muammer Türker.

Allah kendisine selamet versin son derece mütevazı, aydın ve entellektüel bir insandı.

Okur yazardı. Hal ve ahvalden anlardı.

Bendeniz ve başka insanlarla da samimi ve dostane bir ilişkisi vardı.

Ona, Şemdinli'den birisinin Irak'a geçmek isterse 10 dakikada kaçak olarak sınırı geçebileceğini, ama resmi olarak ve pasaportla geçmek isterse, ancak 400 km.lik bir yolculuktan sonra Silopi'ye varabileceğini, orada saatlerce gümrükte bekledikten sonra nihayet 400 km.lik bir yolculuktan sonra da Şemdinli'nin karşısındaki Soran, Barzan ve Rewanduz'a gidebileceğini izah etmiştim.

Ve sayın valimize "Siz olsanız 10 dakikalık yoldan kaçak olarak mı gidersiniz yoksa bir günlük yolculuk meşakkatinden sonra resmi olarak mı?" diye sormuştum.

Tabii kendisi nazik bir insandı cevap veremezdi.

Tebessümle geçiştirdi.

Ama konuya bütün ağırlığı ile eğildi.

Çalıştı çabaladı ve biri Şemdinli'de diğeri de Çukurca'da olmak üzere iki tane yeni sınır kapısının açılması için olabilecek her yola başvurdu.

Ve nihayet tayinine yakın bir zamanda Çukurca'daki Üzümlü Sınır Kapısını açabildi.

İşte biz bu sınır kapısından Kürdistan Bölgesi'ne gidip geldik. 

Daha öncede bu sınır kapısından gelip gitmiştim.

Her gün oradan onlarca araba gelip gidiyor.

O sınır kapısının sağladığı kolaylıktan kaynaklı olarak, akrabalar birbirlerini ziyaret edebiliyor, düğün ve taziyelerine katılabiliyor.

Kısmen de olsa bu bölgede bir rahatlamaya ve ticaret ile turizm gelişmesine de sebep oluyor.

Van'da, Hakkari'de ve çevre ilçelere çok yoğun bir geliş gidiş var.

Bu da bölgenin ekonomisine çok ciddi bir katkı sağlıyor.

Ayrıca Kürdistan Bölgesi'nden yüzlerce öğrenci bu sınır kapısından gelip ülkemizde yüksek lisans ve doktora eğitimi de alıyor.

Bu da kültürel etkileşime vesile oluyor.

Bütün bu güzelliklerin oluşmasına sebep olan sayın valimiz Muammer Türker Beye minnet ve şükran borçluyuz.

Keşke Şemdinli, Uludere ve Beytüşşebap'ta da benzer sınır kapıları açılsaydı ve halkımız daha rahat gelip gitseydi.


Neyse... Biz konumuza geri dönelim.

Sempozyumun konusu Kürtçe ve Farsça Dil ve Edebiyat; İlişkiler ve Etkileşimler idi.

Bilindiği gibi, Kürtçe ve Farsça aynı Ari dil grubunun İrani koluna mensup kardeş dillerdir.

Farsça ile Kürtçe kelimelerin yüzde ellisinden fazlası aynı kökene dayanıyor.

Tarihi kaynakları, efsaneleri, halk hikayeleri, şarkıları, destanları aynı kökten geliyor.

Firdevsi'nin Şahname'sinin hikayelerine aynı duygularla sahip çıkıyorlar. 

Muhtemelen 4 bin yıl önce aynı klan veya aşiret olan bu iki milletin ortak özellikleri sayılmayacak kadar fazladır.

Dolayısıyla edebi, kültürel ve dil benzerliklerini açıklayacak çok materyal de bulunmaktadır. 

Kürtçe dilinde eril ve dişil kelimeler var.

Farsça da erillik dişillik yok.

Kürtçenin Kurmanci lehçesinin başat bir özelliği olan kelimelerin bu eril ve dişilik hali Kürtçenin Soranice lehçesinde de yok.

Bundan dolayı Sorani lehçemiz, Gorani ve Hawramani lehçeleri ile birlikte Kurmanciden ziyade Farsçaya daha yakındırlar.  

İran'da yaşayan Kürtlerin ve Irak Kürdistan Bölgesinin Erbil ve Süleymaniye ile Halepçe kentlerinde yaşayan Kürtlerin Sorani lehçesi ile konuşmaları her iki bölgeyi kültürel olarak ayrılmaz bir bütün haline getirmektedir.

Onları ayıran tek şey devletlerin siyasi sınırlarıdır.

Bu siyasi sınırlarda, teknolojinin gelişmesiyle neredeyse anlamını yitirmek üzeredir.

Çünkü sosyal medya ve internet ortamı hiçbir şekilde sınırlara takılmıyor.

Gerçi İran devleti bu ortamı kısıtlamak için olağanüstü bir çaba harcıyor ama nafile; Facebook, Twitter veya İnstagram sınır tanımıyor.

Tebliğlerin önemli bir kısmı da bu ortak özellikler üzerine idi.

Ancak dikkatimi çeken önemli hususlardan biri, Türkiye'de Kürdoloji çok yeni olmasına rağmen Türkiye'den gidenlerin konularına hakim olmasıydı.

Gerek Süleymaniye ve Erbil'de olsun ve gerekse Mahabad ve Senendeç'te olsun Kürtçe eğitim ve özellikle de üniversite eğitimi bizden çok daha eskilere dayanıyor.

Buna rağmen istisnalar hariç tebliğleri çok güçlü değildi.

Oysa buradan gelen hocaların hem tebliğleri konuyla ilgili ve güçlü hem de konuya hakimiyetleri gözle görülür derecede iyiydi.

SEMPOZYUM (4).jpeg

Fotoğraf: Independent Türkçe


Mesela Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü'nden gelen Doç. Abdulhadi Timurtaş'ın "Klasik Kürt Edebiyatı'nda Mülemma" adlı tebliği ile aynı enstitüden gelen Doç. Nesim Sönmez'in Hamse'nin yazarı meşhur Nizami Gencevi ile Kürtçe "Leyla ile Mecnun" mesnevisini yazan Sewadî'yi karşılaştırması önemliydi.

Ayrıca Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinden gelen, Türkiye'nin önemli Mevlana Halid-i Şehrezori (evet, diğer adıyla Bağdadi) uzmanı Doç. Abdulcebbar Kavak'ın "Kürt Tasavvuf Edebiyatı'nda Farsçanın Etkisi" göz dolduruyordu.

Zira tasavvufi geleneğimizin menşei ve edebiyatı fars kökenlidir.

SEMPOZYUM (8).jpeg

Fotoğraf: Independent Türkçe


Aynı şekilde Muş Alparslan Üniversitesinden Nevzat Eminoğlu'nun "Mevlana Celaleddin Rûmi ile Melayê Cizîrî'deki Wisal (kavuşma) ve Hicran (ayrılık) Düalizminin Karşılaştırılması" adlı tebliği dikkat çekiciydi. 

Bütün bu tebliğler Türkiye'de görece geç başlamışsa da Kürdoloji'nin sağlam temellerde yürüdüğünü göstermektedir.

Bu da son derece sevindirici bir gelişmedir.

SEMPOZYUM (6).jpeg

Fotoğraf: Independent Türkçe


Tebliğler Farsça, Kürtçe (Kurmanci ve Sorani lehçeleri ile) ve Arapça sunuldu.

Ne yazık ki hiç Türkçe tebliğ yoktu.

Bu da bölgenin kadim dilleri olan "Elsine-i Erbaa" (Arapça-Farsça-Kürtçe-Türkçe) dengesini bozuyordu.

Sanırım bölgemiz dışındaki diğer üniversitelerin konuya ilgisizliğinden kaynaklanan bir durum.

Ancak bu bir eksikliktir.

Türkiye'de 200 den fazla üniversite var. 

Bu üniversiteler bölgenin kültürel etkileşimi ile ilgilenmeyeceklerde ne yapacaklar, demekten alıkoyamıyor insan kendisini.

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.    

Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14, Sayı 2 (Haziran 2017), ss. 56-73 DOI: 10.1501/MTAD.14.2017.2.18 Telif Hakkı©Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler M ehdi Rezaei Allameh Tabataba'i Üniversitesi (Tahran) ÖZET Türkçe ve Farsça uzun bir süre irtibat hâlinde olmuşlardır. Her bir dilden diğerine yüzlerce sözcük geçmiştir. Bu sözcükler bazen eski biçimlerini korurken bazen de değişime uğramıştır. Kimi sözcüklerde fonetik değişim ortaya çıkarken kimi sözcüklerde de anlam değişikliği meydana gelmiştir. Bu makalede, Farsçada bulunan Türkçe unsurlar hakkında genel bir değerlendirme yapılmıştır. Farsça sözlüklerde mevcut olan Türkçe sözcükler çeşitli yönlerden incelenmiştir. Türkçe unsurlar, ünlü değişmeleri, ünsüz değişmeleri, aslî uzun ünlülerin korunması, son hecede yuvarlak ünlülerin korunması, Türkçe sözcüklerin eski biçimlerinin korunması, anlam değişmeleri, Farsçada bulunan Türkçe kelime grupları gibi başlıklar altında incelenmiştir. Ayrıca Farsçada konuşma dilinde yaygın olan Türkçe ögelere de değinilmiştir. ANAHTAR SÖZCÜKLER Türkçe, Farsça, Farsçadaki Türkçe sözcükler, dil ilişkileri. ABSTRACT Turkish and Persian languages have long been in mutual relationship. Hundreds of words have entered each language from the other one. These words, at times, have remained intact in their original form, but at other times, they have gone undergone changes. There has been phonetic changes in some and semantic changes in others. In this research, some general evaluation are given on Turkish words in Persian language. These newly-entered words in Persian language have been investigated from various perspectives. Turkish words have been studied under the headings of vowel changes, consonant changes, preserving primary long vowels, preserving rounded vowels in final syllables, preserving the original Turkish form, semantic changes, and Turkish word groups in Persian language. Also, there are references to useful Turkish words in the colloquial Persian. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 57   KEYWORDS Turkish, Persian, Turkish Words in Persian Language, Language Contacts. 1. Giriş Dil  ilişkileri  ve  onun  sonucunda  kelime  alışverişi  pek  çok  dil  için  gerçekleşmiş  tarihî   bir  olaydır.  Dünya  üzerinde  yaşayan  bir  dilin  diğer  dillerle  geçmişte  ve  günümüzde   irtibatta   olmaması   düşünülemez.   Bu   durum,   geniş   bir   coğrafyaya   yayılan   ve   çok   konuşuru  olan  bir  dil  için  daha  fazla  geçerlidir.  Tarih  boyunca,  geniş  bir  alanda  yaygın   olan   diller   sadece   bir   dil   ile   değil,   birkaç   dil   ile   irtibatta   olmuşlardır.   Bu   ilişki   sonucunda   temasta   bulunan   dillerde   birtakım   değişiklikler   ortaya   çıkmıştır.   Söz   konusu   değişikliklerin   en   belirgin   örneği   sözcük   alanında   olmuştur.   Diller   arasında   olan  etkileşim,  sözcük  alışverişinden  öteye  gidip  kelime  grupları  veya  cümle  yapısına   kadar  ulaşmışsa  gerçekleşen  dil  ilişkisi  uzun  zaman  dilimi  içinde  ve  derin  bir  şekilde   tahakkuk  etmiştir.       Türkçenin   yazılı   metinlerine   baktığımızda   bu   dilin   ilk   temasları   Çince,   Soğdca,   Toharca  gibi  dillerle  olmuştur.  Daha  sonraki  dönemlerde  yoğun  bir  dil  ilişkisini  Farsça   ile  yaşamıştır.  Türkçenin  tarihî  dil  ilişkilerini  dikkate  aldığımızda,  Farsça  bu  bağlamda   çok  önemli  bir  yeri  tutmaktadır.  Özellikle,  Türklerin  uzun  zaman  İranî  kavimlerle  iç   içe  yaşaması;  yakın  bir  dinî,  siyasî,  kültürel  münasebet  kurması;  Türkçe  ve  Farsçanın   aynı  coğrafyada  karışık  bir  durumda  yaşaması  gibi  konular  düşünüldüğünde  Türkçe   ve   Farsçanın   bu   bağlamda   seçkin   bir   mevkide   bulunması   açıkça   görülmektedir.   Günümüzde  Farsçada  kullanılan  çok  sayıda  Türkçe  sözcüğün  yanı  sıra  Türkçede  de   var  olan  pek  çok  Farsça  kökenli  sözcük  bu  gerçeğin  göstergesidir.  Dil  ilişkilerini  tarihî   yönden   incelemek   istersek   kuşkusuz   coğrafî   yakınlık   en   önemli   etken   olarak   değerlendirilmektedir.   Türkçe  ve  Farsça  ilişkisi  sadece  sözcük  alışverişinden  ibaret  olmamıştır.  Bu  ilişki,     kimi   dilcilerce   diğer   alanlarda   da   görülmektedir.   Lars   Johanson'ʹun   görüşüne   göre   Orta   Farsça   zamanından   bu   yana,   Farsça   artan   bir   şekilde   Türkçeyle   birleşme   noktasına  doğru  hareket  etmektedir.  Johanson  bu  konuyla  ilgili  kendi  görüşünün  yanı   sıra  Doerfer'ʹin  görüşüne  de  yer  vermiştir.  Doerfer'ʹe  göre,  Farsça  çoktandır  Türk  dili   tipine   meyletmektedir   ve   bazı   durumlarda   hiç   de   Hint-­‐‑Avrupa   olmayan   bir   görünüme  sahiptir  (Johanson  2007:  75).  Diğer  taraftan  Farsçanın  Osmanlı  döneminde   etkili   olması   veya   Özbek   Türkçesi   ile   Azerbaycan   Türkçesi   üzerinde   bıraktığı   ciddi   tesirler   inkâr   edilemez.   Bu   da   çok   derin   ve   uzun   bir   dil   ilişkisinin   sonucunda   gerçekleşebilir.   Türkçenin   en   çok   sözcük   verdiği   dillerden   biri   Farsçadır.   Farsçada   bulunan   Türkçe   unsurları   genel   Türk   dili   kapsamında   değerlendirmek   gerekmektedir.   Kimi   unsurlar   bin   yıl   önce   kullanılmaya   başlarken   kimi   unsurlar   ise   son   dönemlerde   58 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 Farsçaya  girmiştir.  Eski  dönemlerde  Farsçaya  giren  Türkçe  sözcükler  genellikle  eski   biçimlerini   korumaktadırlar.   Örneğin   oloġ   (<   uluġ)   "ʺulu"ʺ,   ätliġ   (<   atlıġ/ātlıġ)   "ʺsüvari   /   ünlü"ʺ,   adak   (<   adaġ)   "ʺada"ʺ.   Farsçada   var   olan   bu   tür   Türkçe   unsurların   kimi   çağdaş   Türk  lehçelerinde  değişime  uğramış  şekillerini  görmekteyiz.  Diğer  taraftan  Farsçada   kullanılan   Türkçe   unsurları   araştırırken   ses   ve   anlam   değişmelerine   dikkat   etmek   gerekir.   Fars  dilinin  çeşitli  kaynaklarında  (farklı  alanlarda  hazırlanan  sözlükler,  edebî  ve   tarihî  metinler  vb.)  o  kadar  Türkçe  materyal  var  ki  Türkçenin  söz  varlığını  kapsamlı   bir  biçimde  tespit  etmek  için  Türkçenin  tarihî  metinlerinin  yanı  sıra  Farsçanın  da  tarihî   metinlerini   dikkatle   taramak   faydalı   olacaktır.   Son   iki   yüzyılda   yazılan   Farsça   sözlükleri   taradığımızda   günümüz   Türkçesi   ve   tarihî   dönemlerde   geçen   pek   çok   sözcüğü   söz   konusu   eserlerde   bulmak   mümkündür.   Bunun   yanı   sıra   İran'ʹın   çeşitli   illerinde   yaygın   olan   diller   ve   lehçelerde   bulunan   Türkçe   materyalleri   işin   içine   katarsak   çok   geniş   bir   sözcük   hazinesinin   ortaya   çıkacağı   muhakkaktır.   Bu   da   Türkçenin  uzun  bir  süre  Farsça  ile  iç  içe  yaşadığı  anlamına  gelmektedir.     Farsçadaki   Türkçe   sözcükler,   farklı   dönemlerde   ve   farklı   lehçeler   aracılığıyla   bu   dile  girmiştir.  Bu  doğrultuda  Türkçenin  tarihî  lehçelerinin  yanı  sıra  Oğuz  Türkçesinin   değişik  lehçeleri  rol  oynamaktadır.  Ayrıca  uzun  zaman  İran  coğrafyasında  etkili  olan   Çağatay  Türkçesi  göz  ardı  edilmemelidir.     2.Farsçadaki Türkçe U nsurlar Bu  çalışmada  genel  Türk  dili  esas  alınmıştır;  ancak  yeri  geldiğinde  çeşitli  Türk  lehçeleri   özellikle   Türkiye   Türkçesine   karşılaştırma   amacıyla   başvurulmuştur.   Farsçada   bulunan   Türkçe   unsurları   en   kapsamlı   şekilde   araştıran   kişi,   Alman   Türkolog   Gerhard   Doerfer1   olmuştur.   Doerfer'ʹin   hazırladığı   kapsamlı   çalışmada   Türkçe   unsurların   yanı   sıra   Moğolca   sözcükler   de   bulunmaktadır.   Ancak   Doerfer   kendi   çalışmasında,  Farsçada  özellikle  konuşma  dilinde  kullanılan  birçok  Türkçe  kelimeye   yer   vermemiştir.   Farsçada   bulunan   Türkçe   unsurlar,   diğer   araştırmacıların   da   dikkatini  çekmiştir.  Konuyla  ilgili  İran'ʹda  Parviz  Zare  Shahmarasi2,  Adel  Ershadifard3   gibi   araştırıcılar   eserlerini   ortaya   koymuşlardır.   Azerbaycan'ʹda   da   benzer   bir   eser   yazılmıştır,   H.   Zerinezade4   eserinde   Farsçaya   Azerbaycan   Türkçesinden   geçen   sözcükleri   ele   almıştır.   Türkiye'ʹde   de   konuyla   ilgili   birtakım   çalışmaların   yapıldığı   1.   Doerfer,   Gerhard   (1963-­‐‑1975).   Türkische   und   Mongolische   Elemente   im   Neupersischen   I   -­‐‑   IV,   Wiesbaden.   2.  Zare  Shahmarasi,  Parviz  (2012).  Färhäng-­‐‑é  Vājégān-­‐‑é  Däḫil-­‐‑é  Torkį  där  Zäbānhāy-­‐‑é  Fārsį  vä  Erebį,   Tahran.   3.  Ershadifard,  Adel  (2000).  Färhäng-­‐‑é  Vājégān-­‐‑é  Torkį  Där  Zäban  vä  Ädäbiyyāt-­‐‑é  Fārsį,    Erdebil.   4.  Zerinezade,  H.  (1962).  Fars  Dilinde  Azerbaycan  Sözleri,  Baku.   Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 59   bilinmektedir.   Tuncer   Gülensoy5   bir   makalesinde   Farsçanın   yanı   sıra   Arapçada   da   bulunan   Türkçe   sözcükleri   değerlendirmiştir.   Naile   Ağbaba6,   Zerinezade'ʹnin   eserinden   hareketle   Farsçadaki   Türkçe   sözcüklerin   özelliklerinden   bahsetmiştir.   İki   dilin   ilişkisi   hakkında   da   dil   bilimciler   görüşlerini   belirtmişlerdir.   Mustafa   Balcı7   yayınladığı  kitabında  Türkçenin  Farsça  üzerinde  etkisinden  bahsetmiştir.  Süer  Eker8   Türkçe   ve   Farsça   ilişkilerini   farklı   yönlerden   incelemiş,   iki   dil   arasında   tipolojik   yakınlaşmalara   değinmiştir.   Elnaz   Maleki9   ise   dil   ve   kültür   etkileşimi   kapsamında   kaleme  aldığı  yazısında  bir  bölümü  Farsçadaki  Türkçe  sözcüklere  ayırmıştır.   Farsçada  bulunan  Türkçe  sözcükleri  iki  gruba  ayırmak  mümkündür.  Birinci  grup   halkın  işlek  biçimde  kullandıkları  sözcüklerdir,  örneğin  otaḳ  "ʺoda"ʺ,  ḳāşoḳ  "ʺkaşık"ʺ,  toşäk   "ʺdöşek"ʺ  gibi  sözcükler.  İkinci  grup  ise  genellikle  sözlüklerde  veya  tarihî  metinlerde  yer   alan;  ancak  halkın  pek  bilmediği  sözcüklerdir,  örneğin  uruġ  /  uruḳ  "ʺaile,  kabile"ʺ,  oga  (<   öge)  "ʺçok  akıllı"ʺ,  äynį  (<  ini)  "ʺküçük  erkek  kardeş"ʺ  gibi  sözcükler.   Farsçadaki   Türkçe   sözcüklerle   ilgili   ilginç   olan   şu   ki   Türkiye   Türkçesinde   bazı   durumlarda   bir   nesne   için   alıntı   bir   kelime   kullanılırken   aynı   nesnenin   Farsçadaki   karşılığı   Türkçedir.   Örneğin   TT'ʹde   Arapçadan   alınmış   tabak   ve   tencere   sözcüklerinin   Farsçadaki   karşılığı   Türkçe   boşqab   ve   qablämé'ʹdir   veya   TT'ʹde   yaygın   olan   Rumca   kökenli  anahtar  sözcüğünün  karşılığı  Farsçada  açar'ʹdır  (TT'ʹde  İngiliz  anahtarı  Farsçada   açar  Färansé  olarak  karşılanır).  Başka  bir  örnek  İran  ve  Türkiye'ʹde  mevcut  olan  para   birimleridir,   Türk   para   birimi   için   İtalyanca   kökenli   lira   kullanılırken   İran   para   biriminin   adı   Türkçe   tümen   kelimesidir.   Türkçede   Farsça   kökenli   keş   (<   käşk)   kullanılırken   Farsçada   bir   çeşit   keş   olan   ḳäré   ḳurut   (<   ḳara   ḳurut)   kullanılmaktadır.   Türkiye   Türkçesinde   Arapça   kökenli   makas   kullanılırken   Farsçada   Türkçe   (veya   Moğolca)  ḳéyçi  (AzT  qayçı,  Kırg.  kayçı,  Kaz.  kayşı,  Bşk.  kaysı,  Trkm.  ġayçı  <  Moğ.?  hayçi)   kullanılmaktadır.   Türkçeden  Farsçaya  giren  sözcükler  sadece  Türkçe  kökenli  olmayıp  bazen  alıntı   menşeli   sözcükler   de   Farsçaya   girmiştir.   Örneğin   Türklerin   Arapça   bir   kökten   uydurdukları  meşrutiyet  kelimesi  Türkçeden  Farsçaya  giren  son  sözcüklerden  biridir   veya   Yunanca   bir   kelime   olan   gomrok   "ʺgümrük"ʺ   de   Türkçe   aracılığıyla   Farsçaya   5.  Gülensoy,  Tuncer  (1975).  "ʺYaşayan  Farsça  ve  Arapçadaki  Türkçe  Kelimeler  Üzerine  Notlar"ʺ,   İ.Ü.  Edebiyat  Fakültesi,  TDED,  C.XXI,  s.  127-­‐‑157.   6.  Ağbaba,  Naile  (2013).  "ʺFars  Dilinde  Türk  Dilinden  Alıntı  Sözcükler"ʺ,  Turkish  Studies,  Volume   8/1,  s.  667-­‐‑675.   7.   Balcı,   Mustafa   (2014).  Türkçe-­‐‑Farsça   İlişkileri   Türkçenin   Farsça   Üzerindeki   Etkilerine   Dair   Bir   İnceleme,  Konya.   8.   Eker,   Süer   (2009).   "ʺTürkçe-­‐‑Farsça   ilişkilerine   ses,   biçim   ve   tümcebilgisi   düzeylerinde   eşzamanlı  genel  bir  bakış"ʺ,  Turcologica  79,  Essays  on  Turkish  Linguistics.  s.  373-­‐‑382.   9.  Maleki,  Elnaz  (2013).  "ʺTürk  Kültür  ve  Dilinin  Fars  Kültür  ve  Diliyle  Etkileşimi"ʺ,  Türkiye  Sosyal   Araştırmalar  Dergisi,  Yıl:  17,  Sayı:  3,  s.  129-­‐‑149.   60 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 girmiştir.   Son  yüzyıllarda  ortaya  çıkan  Avrupa  ilişkileri  ve  sanayileşme,  dil  ilişkilerine  de   etki  bırakmıştır.  Bu  döneme  kadar  daha  çok  doğu  dilleriyle  irtibatta  olan  Türkçe  bu   sefer   Avrupa   dilleri,   özellikle   Fransızca   ile   temasta   bulunmuş;   ancak   Türkçe-­‐‑Farsça   ilişkisi  yine  de  tamamen  kopmamıştır.  İster  Anadolu  Türkçesinden  ister  İran'ʹda  etkin   olan   Türkçeden   Farsçaya   sözcükler   geçmiştir.   Bugün   Farsçada   kullanılan   yataġan/yataḳan  "ʺBağıl  devinimli  iki  parça  arasında  sürtünmeyi  ve  aşınmayı  azaltmaya   yarayan   örgen"ʺ,   bası   endüstrisi   ile   ilgili   olan   basma   "ʺbası   işi   yapmak,   tabetmek"ʺ   ve   çäkmé10  "ʺçizme"ʺ  sözcükleri  son  dönemlerde  Farsçaya  geçmiştir.     Kimi   durumlarda   Türkçe   ve   Farsçada   bir   sözcüğün   kökenini   araştırdığımızda   karışık  bir  durumla  karşılaşırız.  Şöyle  ki  Türkçe  sözlükte  Farsça  belirtilen  bir  sözcük   Farsça  sözlüklerde  Türkçe  olarak  kaydedilmiştir.  Örneğin  Türkçe  kaynaklarda  karpuz   kelimesi   genellikle   Farsça   ḫärbozé   "ʺkavun"ʺ   sözcüğünün   değişilmiş   biçimi   olarak   kaydedilmiştir;   ancak   kimi   İranlı   dilcilere   göre   ḫerbozé   sözcüğü   karpuz'ʹun   değişime   uğramış  biçimidir  (Safavi  1995:  106).  Aynı  durum  perçem  için  de  geçerlidir,  bu  kelime   Türkçe  sözlükte  Farsça  kökenli  ve  Farsça  sözlüklerde  Türkçe  olarak  kaydedilmiştir.   kötek   (Far.   kotäk)   "ʺsopa,   dövmek"ʺ,   yağma   (Far.   yäġma)   "ʺtalan,   çapul"ʺ,   talan   (Far.   tālān)   "ʺyağma,  çapul"ʺ  (bu  sözcük  Moin  sözlüğünde  Moğolca  olarak  belirtilmiştir),  vaşak  (Far.   väşäḳ)  "ʺkedigillerden,  yırtıcı  bir  hayvan"ʺ,  bahadır  (Far.  bähādor),  iğdiş  (Far.  äkdäş  "ʺmelez,   kırma"ʺ  /  eḫté  "ʺiğdiş"ʺ)  gibi  sözcüklerde  de  aynı  durumu  görmekteyiz.  Bu  tarz  şüpheli   durumlarda   sözcüğün   Moğolca   olma   olasılığı   vardır.11   Dolayısıyla   bu   tarz   durumlarda   Moğolcanın   etimolojik   sözlüklerine   bakmak   gerekir.   Farsçada   sık   kullanılan  tälaş  "ʺçaba"ʺ  sözcüğü,  Dehkhoda  sözlüğünde  Türkçe  kökenli  kaydedilmiştir;   ancak  Türkçe  sözlükte  "ʺacelecilik,  kaygı,  tasa"ʺ  anlamlarında  kullanılan  telaş  sözcüğü   Arapça   diye   belirtilmiştir.   Dehkhoda   bu   kelimenin   üzerinde   durarak   Arapça   olmadığını   özellikle   vurgulamıştır.   Bazen   Batılı   bilim   insanları   da   aynı   ikilemin   içindedirler.  Örneğin  armağan  sözcüğü  Farsça  ve  Türkçe  sözlüklerde  genellikle  Türkçe   olarak   belirtilmiştir.   Doerfer   (1965:   465)   sözcüğün   Türkçeden   Farsçaya   girdiği   kanaatindedir;  ancak  Clauson  (1972:  232)  ve  Tietze  (2002:198)  sözcüğün  Farsça  olma   ihtimali  üzerinde  durmuşlardır.   Kökeni   Türkçe   olan   bazı   sözcükler,   kimi   Farsça   sözcüklerde   Farsça   olarak   kaydedilmiştir.   Bu   durum   genellikle   İranlı   sözlükçülerin   Türk   dilini   etraflıca   10.   Türkiye   Türkçesinde   çiz-­‐‑   fiilinden   yapılan   çizme   sözcüğünün   Farsçadaki   karşılığı,   çek-­‐‑   fiilinden  yapılmış  olan  çäkmé'ʹdir  (<  çekme).   11.  Farsça  sözlüklerde  Türkçe  ve  Moğolca  sözcükler  tam  olarak  birbirinden  ayırt  edilmemiştir.   Sözlüklerde   birçok   örnekte   Türkçe   sözğün   kökenini   açıklarken   Tür.   Moğ.   ( .‫ ﻣﻎ‬  .‫ )ﺗﺮ‬  kısaltmaları   kullanılmıştır.  Bazen  Moğolca  bir  sözcük  Türkçe  olarak  kaydedilmiştir.  Örnek  olarak  Moğolca   colow   "ʺön,   dizgin"ʺ   (<   cıla'ʹu),   meral   "ʺahu"ʺ   ve   céyran   "ʺceylan"ʺ   gibi   sözcükler,   sözlüklerde   Türkçe   olarak  belirtilmiştir.   Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 61   araştırmamalarından   ve   Türkçenin   tarihî   kaynaklarını   kapsamlı   bir   şekilde   incelememelerinden   kaynaklanmaktadır.   Örneğin   Moin   sözlüğünde   béldérçin   "ʺbıldırcın"ʺ,  bäzäk  "ʺmakyaj,  bezek"ʺ,  baḳläva  "ʺbaklava"ʺ,  gäduk  "ʺgedik"ʺ,  çurūk  "ʺçürük"ʺ,  olgu   "ʺörnek"ʺ,   äläk   "ʺelek"ʺ,   bolġaḳ   /   bolġak   "ʺisyan,   kargaşa"ʺ   (DLT   bulġaḳ   "ʺdüşman   gelmesi   yüzünden  halk  arasına  düşen  kargaşalık"ʺ)  gibi  sözcükler  Farsça  olarak  belirtilmiştir.   Yine  aynı  dilci  sāḳdūş  "ʺsağdıç,  düğün  gecelerinde  damadın  sürekli  yanında  bulunan   kişi"ʺ  gibi  bir  kelimede  +dūş  kısmını  Farsça  dūş  "ʺomuz"ʺ  şeklinde  algılayıp  yanıltıcı  bir   yorumda  bulunmuştur.   Türkçe   ve   Farsça   arasında   olan   ilişki   öyle   bir   aşamaya   ulaşmıştır   ki   Farsçada   Türkçe   sözcüklerden   fiil   bile   yapılmıştır.   Bu   konuyla   ilgili   kūçįdän12   "ʺgöçmek"ʺ,   kūçandän  "ʺgöç  ettirmek"ʺ,  ḳāpįdän  "ʺkapmak"ʺ,  tūpįdän  "ʺkızarak  birine  bağırmak"ʺ,  cūşįdän   "ʺcoşmak"ʺ   (Trkm:   cōş-­‐‑)   veya   qātį   kärdän   "ʺkatmak"ʺ,   dāġun   şodän   "ʺdağılmak"ʺ,   ġämiş   gozaştän   "ʺrahatsız   etmek"ʺ,   ḳaçaḳ   kärdän   "ʺgizli   olarak   ülkeye   mal   sokma   işi"ʺ,   ḳoşlamiş   kärdän   "ʺkışı   sıcak   bir   yerde   geçirmek"ʺ,   bäzäk   kärdän   "ʺsüslemek"ʺ   gibi   birleşik   fiilleri   göstermek  mümkündür.   Farsçada  owc  "ʺyükseklik,  yukarı,  zirve"ʺ  Türkçe  uç  (Trkm.  ūç,  MK  ūç,  Hlç.  hūuç),   Tür.   boş   ile   Far.   pūç   "ʺboş"ʺ,   Tür.   şen   ve   Far.   şengul   "ʺneşeli"ʺ,   Tür.   cılız,   Far.   çälġuz   "ʺkısa   boylu"ʺ,  Tür.  tombul  ve  Far.  topol  "ʺşişman,  dolgun"ʺ  gibi  sözcükler  arasında  nasıl  bir  ilişki   bulunabilir?  Sadece  ses  ve  anlam  benzerliğinden  mi  ibarettir?  Bu  tarz  sözcükleri  daha   detaylı  araştırarak  kesin  sonuçlara  varmak  mümkündür.     Farsçaya  giren  Türkçe  unsurlar  kimi  durumlarda  Farsça  bir  ögeyle  kaynaşarak   yeni  sözcüklerin  ortaya  çıkmasına  neden  olmuştur.  Örnek:  āḳāzādé  (āḳā+zādé)  "ʺbüyük   bir  insanın  çocuğu"ʺ,  dähbaşį  (däh+başı)  "ʺonbaşı"ʺ,  dustaḳban  (dustaḳ+ban)  "ʺzindancı"ʺ13,   aşpäzbaşį   (aş+päz+başı)   "ʺaşçıbaşı"ʺ.   Bu   konuyla   ilgili   ilginç   bir   gelişme   Türkçeye   Farsçadan  giren  müjde  veya  onun  değişmiş  biçimi  muştu  sözcüğünde  görülmektedir.   Bu  sözcük  Türkçe  isimden  isim  yapan  +luḳ  ekini  alarak  moştoloḳ  "ʺmuştuluk"ʺ  şeklinde   Farsçada   yeniden   kullanılmaya   başlamıştır:     Far.   (mojdé)   >   Tür.   (muştu+luḳ)   >   Far.   (moştoloḳ).   Türkçeden   Farsçaya   giren   bazı   sözcüklerde   imla   bakımından   bir   tutarlılık   bulunmamaktadır.   Farsça   sözlüklere   baktığımızda   oda   sözcüğü   otaḳ/otaġ/oŧaḳ   (‫ﺍاﺗﺎﻕق‬/‫ﺍاﻭوﺗﺎﻍغ‬/‫ )ﺍاﻁطﺎﻕق‬  biçimlerinde   görülmektedir.   bohça   sözcüğü   boḳçé/boġcé/boġçé   (‫ﺑﻐﭽﻪﮫ‬/‫ﺑﻮﻏﺠﻪﮫ‬/‫ )ﺑﻘﭽﻪﮫ‬ olmak  üzere  farklı  şekillerde  yazılmıştır.  Aynı  durumu  boncuk  sözcüğü   için   de   görmekteyiz,   bu   sözcük   Farsça   sözlüklerde   boncaḳ/boncoḳ/boncuḳ/moncuḳ   (‫ﻣﻨﺠﻮﻕق‬/‫ﺑﻨﺠﻮﻕق‬/‫ﺑﻨﺠﻖ‬/‫ )ﺑﻨﺠﺎﻕق‬ biçimlerinde  yazılmıştır.   12.  Farsçada  sahte  fiiller  ( ‫ ﺟﻌﻠﯽ‬  ‫ )ﺍاﻓﻌﺎﻝل‬ diye  tanımlanan  bu  tür  fiiller  genellikle  alıntı  bir  sözcük  ile   yapılmaktadır.   13.   Burada   dikkat   çekici   bir   detay   görülmektedir,   dustaḳban   sözcüğünde   Türkçe   bir   sözcük   Farsça  bir  ek  ile  gelirken  zindancı  sözcüğünde  Farsça  bir  sözcük  Türkçe  bir  ekle  birleşmiştir.   62 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017   Farsça  sözlüklere  baktığımızda,  bazen  Türkçe  bir  kelimenin  hem  eski  hem  de  yeni   biçimini  görebiliriz.  Örneğin  ḳazġan  "ʺkazan"ʺ  sözcüğünün  yanı  sıra  ḳazan  biçimini  de   görmek   mümkündür.   Bu   iki   biçim,   farklı   asırlarda   veya   farklı   Türk   lehçeleri   aracılığıyla  Farsçaya  girmiştir.  Bazen  de  aynı  fiil  kökünden  yapılmış  farklı  iki  sözcük   Türkçe  ve  Farsçada  kullanılmaktadır:  TT  batak,  AzT  bataq  "ʺbatak"ʺ,  Far.:  batlaḳ  "ʺbatak"ʺ.   3. Konuşm a Dilinde Bulunan Türkçe Unsurlar Farsça  sözlüklerde  olmayıp  konuşma  dilinde  bulunan  Türkçe  menşeli  sözcükleri  de   görmek   mümkündür.   Bu   tarz   sözcükler   bölgeden   bölgeye   farklılık   göstermektedir.   Söz  konusu  kullanımlarda  Türkçe  bir  öge  Farsça  sözcükler  veya  eklerle  bir  araya  gelip   belli   bir   anlamı   ifade   etmektedir.   Örnekler:   to   ra   sänänä   "ʺsana   ne"ʺ,   yér   bé   yér   şodän   "ʺhesaplaşma,   ödeşmek"ʺ,   iki   sāniye   "ʺkısa   bir   zaman,   çabuk"ʺ,   ḳorḫįdän   "ʺkorkmak"ʺ,   él   şodän   bél   şodän   "ʺöyle   olmak   böyle   olmak"ʺ   (krş.   AzT   elä   belä   "ʺöyle   böyle"ʺ),   oldoräm   boldoräm  kärdän  "ʺöyle  yaparım  böyle  yaparım"ʺ  (<  öyle  ederim  böyle  ederim?).   İran  modern  edebiyatının  ilk  ürünlerine  baktığımızda  da  Türkçe  unsurlara  sıkça   rastlamak  mümkündür.  Daha  sonraki  dönemlerde  söz  konusu  unsurlar  dil  reformu   ve  dil  politikaları  sonucunda  büyük  ölçüde  azalmaya  başlamıştır.  Konuyla  ilgili  örnek   olarak   1954   yılında   Fars   edebiyatının   önde   gelen   roman   yazarlarından   Celal   Âl-­‐‑i   Ahmet'ʹin   kaleme   aldığı   Särgozäşt-­‐‑é   Kändûha   "ʺPeteklerin   Serüveni"ʺ   adlı   romanında   Türkçe  olan  ḳabcibaşį  "ʺkapıcı  başı"ʺ,  ämḳizį  "ʺhala  kızı"ʺ  (<  ämméḳézi),  ḫalḳézį  "ʺteyze  kızı"ʺ  (<   ḫāléqizi),  aġ  gälin  "ʺbeyaz  gelin"ʺ,  ḫanbacį  "ʺabla"ʺ,  şabacı  ḫanum  "ʺkadınlar  için  kullanılan  bir   tür  unvan"ʺ  (<  şahbacı  ḫanum),  ilçį  "ʺelçi"ʺ,  saḳ  ve  sālém  "ʺsağ  salim"ʺ  gibi  unsurlar  birçok   sayfada  görülmektedir.  Bu  gibi  romanlarda  konuşma  dili  temel  alındığı  için  doğal  bir   dil  üslubunun  kullanıldığını  görmekteyiz.   4. Ses Değişm eleri Farsçada   bulunan   Türkçe   sözcüklerde   birçok   durumda   ses   değişmeleri   ortaya   çıkmıştır.   Bu   değişmelerin   bir   kısmı   Farsçada   bulunmayan   /ı/,   /ö/,   /ü/   ve   /ŋ/   gibi   seslerden  kaynaklanmaktadır.  Farsçada  ünlü  uyumunun  olmaması  ses  değişmelerine   sebep   olan   diğer   nedenlerden   biridir.   Bazı   örneklerde   de   Farsçanın   kendi   içinde   gelişmeler   yaşanarak   değişmeler   gerçekleşmiştir.   Bu   bölümde   Farsçadaki   Türkçe   sözcüklerde  ortaya  çıkan  en  önemli  ses  olayları  kısaca  gösterilecektir.   4.1. Ünlü Değişmeleri a   >   é/ä:   Farsçada   ünlü   uyumunun   olmaması   ve   kelime   sonunda   bulunan   /‫ﻪﮫ‬/   ünlüsünün   Farsçada   genellikle   /é/   biçiminde   telaffuz   edilmesi   bu   tarz   söylenişin   nedenlerindendir.   Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 63   a   >   ä   :   sancaḳ   >   säncaḳ   "ʺçengelli   iğne"ʺ,   açmaz   >   açmäz   "ʺsatranç   oyununda   şahı   koruyan   taşlardan   birinin   yerinden   oynatılmaması   durumu"ʺ,   çaḳmaḳ   >   çäḫmaḳ   "ʺçakmak  taşı,  çakmak"ʺ,  yavaş  >  yävaş,  yaḳa  >  yäḳé  "ʺyaka"ʺ,  atabeg  >  ätābäk  "ʺdede,  vezir,   atabey"ʺ,  armaġan  >  ärmäġan  "ʺarmağan"ʺ.   a  >  é  :  dolma  >  dolmé  "ʺbiber  dolması"ʺ,  kavurma  >  ḳormé  "ʺkavurma"ʺ,  basma  >  basmé   "ʺbası,   basılmış   resim"ʺ,   kıyma   >   ḳéymé   "ʺkuşbaşı   et,   bir   çeşit   yemek   adı"ʺ,   ḳama   >   ḳämé   "ʺkama"ʺ,   ḳurbaġa   >   ḳurbāġé   "ʺkurbağa"ʺ,   yaylaḳ   >   yéylaḳ   "ʺsoğuk   bölge,   yaz   aylarında   yaşamaya  uygun  olan  bölge"ʺ,  bayraḳ  >  béyräḳ14  "ʺbayrak"ʺ.   ı   >   i/é:   Farsçada   /ı/   ünlüsü   bulunmamaktadır.   Bu   ünlüyü   içeren   Türkçe   sözcüklerde  ı  >  i  (į)  veya  ı  >  é  değişimi  gerçekleşmektedir.     ı  >  é:  ḳayıḳ  >  ḳāyéḳ  "ʺkayık"ʺ,  ḳıyma  >  ḳéymé  "ʺ  kuşbaşı  et,  bir  çeşit  yemek  adı"ʺ,  ḳılıç  >   ḳélic  "ʺkılıç"ʺ.   ı  >  i  (į):  yaġı  >  yāġį    "ʺbaşkaldırıcı"ʺ,  dayı    >  dāyį    "ʺdayı"ʺ  (Yak.  tāy,  Trkm.  dāyı),  başlıġ  >   başliġ  /  başliḳ  "ʺkomutan,  yüksek  askerȋ  rütbe"ʺ,  sübaşı  >  subaşi  "ʺsubaşı"ʺ,  yüzbaşı  >  yuzbaşi   "ʺyüz  erden  oluşan  askerȋ  birliğin  başı"ʺ.   ı  >  o:  /ı/  ünlüsü  iki  örnekte  /o/  ünlüsüne  dönüşmüştür:  ḳışlamış  >  ḳoşlamiş  (kärdän)   "ʺkışı  sıcak  bir  yerde  geçirmek"ʺ,  ḳıpçaḳ  >  ḫofçaḳ  "ʺKıpçak"ʺ.   4.2. Yuvarlak ünlülerle ilgili değişmeler Yuvarlak   ünlülere   sahip   olan   birçok   Türkçe   kelime   (özellikle   /ö/   ve   /ü/   ünlülerini   içeren   sözcükler)   Farsçada   değişime   uğramıştır;   ancak   bu   değişim   düzenli   değildir.   Yapısında  /ü/  ünlüsünü  barındıran  sözcüklerde  bazen  ü  >  o  değişimi  (sürme  >  sormé)   görülürken  bazen  de  ü  >  u  değişimi  (tütün  >  tutun)  görülmektedir.     ü   >   o:   sürme   >   sormé   "ʺkirpik   diplerine   sürülen   siyah   boya"ʺ,   ütü   >   otū/utū   "ʺütü"ʺ,   süpür  >  sopur  "ʺçöpçü"ʺ,  ü  >  u:  tütün  >  tutun,  o  >  u  (ū):  top  >  tup,  tor  >  tūr,  u  >  o:  ulaġ  >  olaġ   "ʺeşek,  ulak"ʺ,  ö  >  u:  köl  >  kul  "ʺgölek"ʺ,  ö  >  o:  töşek  >  toşäk  "ʺdöşek"ʺ,  çombatmé  "ʺçömelme"ʺ  (<   çöm  oturma,  krş.  TT  çömmek,  çömelmek,  AzT  çöm(b)älmäk,  Çağ.:  çönḳatıma).   4.3. Ünlü düşmesi yardanḳolį  "ʺyabancı,  halk  dilinde  laubali"ʺ  (<  yaradan  kulı),  béyglär  béyg  "ʺbeyler  beyi"ʺ  (<   begler  begi),  otraḳ  "ʺdinlenme  yeri"ʺ  (<  oturaḳ),  bolmac  "ʺetsiz  bir  tür  çorba"ʺ  (<  bulamaç),  ġoz   "ʺOğuz"ʺ  (<  oġuz),  yälvāc  "ʺpeygamber"ʺ  (<  yalavaç),  säḳnaḳ  "ʺbir  şehri  korumak  için  yapılan   kaleler,  surlar  ve  sığınaklara  verilen  ad"ʺ  (<  sıġınaḳ).   14.   yéylaḳ   ve   béyräḳ   gibi   örneklerde   /y/   ünsüzünün   inceltici   özelliği   a   >   é   değişimine   sebep   olmuştur.   64 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 4.4. Ünlü türemesi ärsälan  "ʺaslan"ʺ  (<  arslan),  āzūḳé  "ʺazık"ʺ  (DLT  azuḳ,  İTA:  azqa),  tängäri  "ʺTanrı"ʺ  (ET:  teŋri).   4.5. Ünsüz Değişmeleri ç   >   c:   Kelime   sonunda   bulunan   /ç/   ünsüzü   düzenli   olarak   /c/   ünsüzüne   dönüşmektedir:   dinç   >   dénc   "ʺsessiz   yer,   dinlenmeye   uygun   yer"ʺ,   dilmaç   >   dilmac   "ʺçevirmen"ʺ,  sāç  >  sāc  "ʺsac"ʺ  (DLT  sāç),  ḳılıç  >  ḳélic  "ʺkılıç"ʺ,  güç  >  gūc  "ʺgüç"ʺ  (ET  kǖç).  Kelime   başı  ç  >  c  değişimi  de  görülmektedir:  çoḳ  >  cuḳ  "ʺgrup,  yaya  ve  süvarilerden  oluşan  bir   grup"ʺ.   t   >   d:   Türkçede   t   >   d   değişimi   lehçeden   lehçeye   farklılık   göstermektedir.   Bu   değişim   Batı   Türkçesinde   daha   yaygın   biçimde   görülmektedir.   Farsçada   bulunan   Türkçe   sözcüklerde,   kelime   başı   t   >   d   değişimi   Farsçanın   kendi   içinde   mi   gerçekleşmiştir   yoksa   değişimden   sonra   mı   Farsçaya   girmiştir   tam   olarak   tespit   edilemez.   Örneğin   dorna   "ʺturna"ʺ   (OT   turna)   sözcüğü   ya   AzT   (durna)   ya   da   Trkm.   (durna)   aracılığıyla   Farsçaya   girmiştir   veya   Farsçanın   kendi   içinde   t   >   d   değişimi   sonucunda  sözcük  dorna  şekline  girmiştir.  t  >  d  değişimi  ile  ilgili  başka  örnekler:  dokmé   "ʺdüğme"ʺ   (ET:   tügme),   dämar   "ʺdamar"ʺ   (OT   tamar,   tamır,   tamur),   dägéş   "ʺdeğişme"ʺ   (OT   tegiş),   dägänäk   "ʺdeğnek"ʺ.   Ancak   bazı   örneklerde   kelime   başında   bulunan   /t/   ünsüzü   korunmuştur:  tämġa  "ʺdamga"ʺ  (OT  tamġa),  toşäk  "ʺdöşek"ʺ  (OT  töşek),  tiyräk15    "ʺdirek"ʺ  (OT   tirek).   ġ   >   v:     Bu   değişim   genellikle   -­‐‑ġu   ekini   içeren   sözcüklerde   ortaya   çıkmaktadır:   yäġlevį    (  <  yaġlaġu16)  "ʺaskerlere  verilen  yemek  kabı"ʺ,  ḳäşov  "ʺkaşağı"ʺ  (<  ḳaşaġu).  ġ  >  v   değişimi  aslında  Azerbaycan  ve  İran  diyalektlerinde  görülen  ses  olaylarından  biridir   (Örneğin:  buzov  "ʺbuzağı"ʺ  <  buzaġu,  qırov  "ʺkırağı"ʺ  <  ḳıraġu,  bilöv  "ʺbileği"ʺ  <  bilgü).  Demek   ki   bu   sözcükler   söz   konusu   diyalektler   aracılığıyla   Farsçaya   geçmiştir.   Bazen   yapısında  -­‐‑aġu-­‐‑  (>  -­‐‑avu-­‐‑)  bulunan  bir  sözcükte,  değişim  daha  ileri  giderek  yuvarlak  bir   15.   direk   (Far.   tiyräk/diyräk)   sözcüğü   Farsça   sözlüklerde   Farsça,   Türkçe   sözlüklerde   ise   Türkçe   olarak   kaydedilmiştir.   Farsçada  tir   (çatıları   örtmeye   yarayan   ağaç)   +   k   (küçültme   eki)   şeklinde   açıklanmıştır.  Türkçede  ise  dire-­‐‑   (desteklemek)  +  k  (fiilden  isim  yapan  ek)  biçiminde  açıklamak   mümkündür   (Ayrıca   DLT'ʹde   tiregü   biçimini   de   göz   ardı   etmemek   gerekir).   Bu   açıklamalardan   yola   çıkarak   sözcüğün   Türkçe   olma   ihtimali   yüksektir;   yoksa   birbirinden   bağımsız   iki   sözcük   olarak   düşünmemiz   gerekmektedir.   Kaldı   ki   sözcüğün   Farsçada   d'ʹli   biçiminin   (diyräk)   var   olması   da   Türkçe   olma   olasılığını   desteklemektedir,   yani   Farsçada   dir   diye   bir   sözcük   bulunmamaktadır.   16.   Bu   sözcüğün   benzeri   Anadolu   ağızlarında   da   var:   yağlağı   "ʺkağnıların   dingilinin   yağlamak   için,   içinde   sabun,   bezir   yağı   saklanan,   boynuzdan   yapılmış   kap"ʺ   (Gülensoy   2007:   1030).   İTA'ʹnda   da   yaġlow   "ʺorak   ve   benzeri   aletleri   bilemek   için   içinde   yağ   saklanan   küçük   kap"ʺ   sözcüğü  kullanılmaktadır.   Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 65   ünlü  biçiminde  görülmektedir:  ḳormé  "ʺkavurma,  kızartılmış  et"ʺ  (<  ḳovurma  <  ḳavurma  <   ḳaġurma).   ġ  >  ḳ  /  ḳ  >  ġ:  Farsça  sözlüklere  baktığımızda  bazen  /ḳ/  ünsüzünün  yerine  /ġ/  bazen   de  /ġ/  ünsüzünün  yerine  ḳ'ʹnın  kullanıldığını  görmekteyiz.  ġ  >  ḳ:  otaġ  >    otaḳ  "ʺoda"ʺ,  saġ  >   saḳ  "ʺsağ,  salim"ʺ.  ḳ  >  ġ:  ḳaz  >  ġaz  "ʺkaz"ʺ,  ḳazġan  >  ġazġan  "ʺkazan"ʺ,  ḳamış  >  ġamiş  "ʺkamış"ʺ.   g   >   k:   Bazen   kelime   veya   hece   sonunda   bulunan   /g/   ünsüzü   /k/   sesine   dönüşmektedir:  çerig  >  çérįk  "ʺpartizan,  silahlı  harekete  katılan  kimse"ʺ  (OT  çerig  "ʺasker,   ordu"ʺ  AzT  çäri  "ʺordu"ʺ,  TT  çeri),  beg  >  béyk  "ʺşehzadeler  ve  soylular  için  kullanılan  unvan,   ordu  komutanı,  kabile  reisi"ʺ,  begtaş  >  bäktaş  "ʺkabile  reisi,  bir  topluluğun  en  büyüğü"ʺ,   tügme  >  dokmé  "ʺdüğme"ʺ  (ET:  tügme,  AzT  düymä).   ḳ   >   ḫ:   ḳaftan   >   ḫéftan   "ʺsavaşlarda   giyilen   bir   tür   giysi"ʺ,   ḳıpçaḳ   >   ḫofçaḳ   "ʺKıpçak"ʺ,   ḳaġan  >  ḫāḳan  "ʺhakan"ʺ.   ŋ   >   ḳ/n/ng/nk:   Damak   n'ʹsini   içeren   Türkçe   sözcükler   Türkçede   olduğu   gibi   Farsçada   da   değişik   seslere   dönüşmüştür:   ŋ   >   ḳ:   yalḳuz   "ʺbekâr   adam"ʺ   (EUT   yalnguz/yalınguz/yalġuz,  DLT  yalŋus),  ŋ  >  n:  tänsoḳ  "ʺnefis  ve  nadir  olan  her  şey"ʺ  (EUT   taŋsuḳ),     ŋ   >   ng:   tängäri   "ʺTanrı"ʺ   (ET:   teŋri),   kongäläk   "ʺgömlek"ʺ   (ET:   köŋlek).17   ŋ   >   nk:   känkaş18  "ʺdanışma,  arama"ʺ  (DLT  keŋeş  "ʺişlerde  danışma,  görüşme,  düşünme,  tedbir"ʺ,   AzT  gänäşmäk,  Trkm.:  geŋeşmek,  Kaz.:keŋesüv,  Krg.:  keneşǖ,  Özb.:  kengäşmàḳ)   s  >  ç/z:  İki  örnekte  tespit  edilmiştir.  s  >  ç:  saġ  >  çāḳ  "ʺsağlık,  sağ,  şişman"ʺ,  s  >  z:  sigil  >   zégil  "ʺsiğil"ʺ.   y  >  c/ç:  Tek  bir  örnekte  görülmektedir:  yoġurt  >  coġrat  /  çoġrat  "ʺsüzme  yoğurt"ʺ.   ş  >  ç/s:  Seyrek  görülen  bir  ses  değişimidir.  ş  >  ç:  ḳaş  >  ḳaç  "ʺeyerin  ön  kısmındaki   çıkıntılı  bölüm"ʺ,  ş  >  s:  ḳaş  >  ḳās  "ʺgözlerin  üzerinde  kemerli  birer  çizgi  oluşturan  kısa   kıllar"ʺ.   m   >   b:   İki   örnekte   tespit   edilmiştir:   darmadāġun   >   därbodāġun   "ʺdarmadağın"ʺ,   ḳurman  >  ḳorban  "ʺyay  kabı"ʺ  (DLT  ḳurman  "ʺyay  kabı"ʺ).   4.6. Ünsüz düşmesi éngä19  "ʺdüğün  gecesi  geline  kılavuzluk  eden  kadın,  kardeşin  karısı"ʺ  (<  yéngä),  įlḫi  "ʺyılkı,   at  sürüsü"ʺ  (<  yılḳı),  tāri20  "ʺTanrı"ʺ  (<  teŋri),  ḳāan  "ʺimparator"ʺ  (<  ḳaġan21),  yūḫé  "ʺbir  tür  ince   17.   ŋ   >   ng   değişimine   bakarak   Farsça   çäng   "ʺarp,   bir   tür   çalgı,   eğri"ʺ   ve   zäng   "ʺzil"ʺ   ile   Türkçe   çan   "ʺçan,  çıngırak"ʺ  (<  çaŋ)  arasındaki  benzerlik  dikkat  çekicidir.   18.   İran'ʹda   ilk   millî   meclis   kurulduğunda   ismini   känkāşéstān   koymuşlardır;   ancak   daha   sonra   bundan  vazgeçilmiştir.   19.  yéngä  biçimi  de  mevcuttur.   20.  tängäri  (<  teŋri)  biçimi  de  sözlüklerde  bulunmaktadır.   21.  Bugün  TT'ʹde  kağan  sözcüğünün  yanı  sıra  hakan  sözcüğü  de  mevcuttur.  Bu  durum  herhâlde   66 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 ekmek"ʺ   (<   yufḳa),   sōgolį   "ʺbiricik,   çok   eşli   adamın   en   sevdiği   karısı"ʺ   (<   sevgili),   ḳormé   "ʺkavurma"ʺ  (<  ḳavurma).   4.7. Ünsüz ikizleşmesi Türkçeden   Farsçaya   geçen   iki   sözcükte   tespit   edilmiştir:   tepe   >   täppé   (ET   töpü,   Uyg.   töppö,  KMT  töppe),  saḳız  >  säḳḳéz  (EUT  saḳız,  DLT  saḳız,  saḳır,  AzT  saqqız,  Trkm.  sakgıç).   4.8. Hece düşmesi Türkçeden  Farsçaya  geçen  bazı  sözcüklerde  hece  düşmesi  gerçekleşmiştir:  dadaş  >  daş   "ʺkardeş"ʺ,  ḳuġu  >  ḳū  "ʺkuğu"ʺ,  kakuti  "ʺBallıbabagillerden  olan  kokulu  bir  bitki,  kekik"ʺ  (<   keklik  otu),  yūréş  "ʺsaldırı"ʺ  (<  yürüyüş  veya  yügür-­‐‑  "ʺkoşmak,  yürümek"ʺ).   4.9. Göçüşme Azerbaycan   Türkçesinde   de   sıkça   görülen   göçüşme   hadisesi   Farsçaya   giren   birkaç   sözcükte  görülmektedir:  dostaḳ  "ʺtutsak"ʺ  (AzT  dustaq  "ʺhapsedilmiş"ʺ),  korpi  "ʺköprü"ʺ  (AzT   körpü),  yoraġ  "ʺeğitilmiş  at"ʺ  (yorġa  "ʺat  yürüyüşlerinden  biri"ʺ).   4.10. Son Hecede Yuvarlak Ünlülerin Korunması Son  hecesinde  yuvarlak  ünlüyü  bulunduran  sözcüklerde  Batı  Türkçesinde  genellikle   düzleşme  olayı  gerçekleşmiştir.  Söz  konusu  sözcükler  Farsçada  değişime  uğramadan   son  hecedeki  yuvarlak  ünlüyü  genellikle  korumuşlardır.   ḳapu22   "ʺbüyük   kapı"ʺ   (OT   ḳapuġ),   ḳatoḳ   "ʺyoğurt"ʺ   (AzT   qatıq),   ḳāşoḳ   "ʺkaşık"ʺ   (OT   ḳaşuḳ),     çāroḳ   "ʺçarık"ʺ   (DLT   çaruḳ),   çäkkoş   "ʺçekiç"ʺ   (DLT   çekük),   başloḳ   "ʺbaşlık,   külah"ʺ,   ḫānom  "ʺhanım,  bayan"ʺ,  ḳabuḳ/ḳapuḳ  "ʺkabuk"ʺ  (TT  kabuk,  AzT.  qabıq),  ḳavluġ  "ʺçanta"ʺ  (TT   kavlık   "ʺiçine   çakmak,   para   vb.   şeyler   konulan   kese"ʺ),   gäduk   "ʺgedik"ʺ   (TT   gedik,   AzT.   gädik),   yärġu   "ʺcezalardan   dolayı   alınan   vergi,   siyaset,   denetleme"ʺ   (ET   yarġu   "ʺkarar,   hüküm"ʺ),  aġuz  "ʺyeni  doğurmuş  inek  ve  koyunun  sütü"ʺ  (EUT  uġuz,  OT  aġuz),  yalḳuz   "ʺbekâr  adam"ʺ  (DLT  yalŋus),  saroġ/saroḳ  "ʺbohça,  sofra"ʺ  (TT  sarık,  Çağ.  saruḳ).   4.11. Aslî Uzun Ünlülerin Korunması Farsçadaki   Türkçe   sözcüklerin   en   önemli   özelliklerinden   biri   Ana   Türkçede   uzun   şu  gelişme  sonucunda  ortaya  çıkmıştır:  Tür.  ḳaġan  >  Far.  ḫāḳan  >  Tür.  hākan.   22.  Bu  sözcük  bazı  tarihî  yapıtların  adlarında  görülmektedir:  'ʹālį  qapu  ( ‫ ﻗﺎﭘﻮ‬ ‫ )ﻋﺎﻟﯽ‬ "ʺİsfahan  şehrinde   bulunan   ünlü   bir   mimarî   yapı"ʺ.   Ayrıca   ḳapuçį   "ʺkapıcı"ʺ   ve   ḳapuçį   başį   "ʺkapıcıların   başı"ʺ   sözcüklerinde  de  yuvarlak  biçim  korunmaktadır.   Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 67   ünlüyü  içeren  sözcüklerin  korunmasıdır.23     ḳurbāġé  "ʺkurbağa"ʺ  (Trkm.  bāğa,  Hlç.  bāka),  āġol  "ʺağıl"ʺ  (Trkm.  āğıl,  Nij.  āwıl),  āzūḳé   "ʺazık"ʺ   (Trkm.   āzık),   āş   "ʺbaklagiller,   yağ   ve   sebze   gibi   malzemelerle   pişirilen   sulu   yemek"ʺ  (MK:  āş),  ḫātun  "ʺhanım,  soylu  kadın"ʺ,  ḳāz  "ʺkaz"ʺ  (Trkm.  gāz,  MK  ḳāz,  Yak.  ḫās),   ḳāb  "ʺkap"ʺ  (Trkm.  gāp,  MK  ḳāp,  AzT.  qāb),  sāc  "ʺsac"ʺ  (Trkm.  sāç,  MK  sāç),  dāġan  /dāġun   "ʺdağılmış,  parçalanmış"ʺ  (Trkm.  dāğa-­‐‑,  Hlç.  tāa-­‐‑ğu-­‐‑l-­‐‑),  yāl  "ʺyele"ʺ  (Trkm.  yāl,  Yak.  siel,  KM   yāl),  tūr  "ʺağ,  tor"ʺ  (Uyg.  toor,  MK  tōr  ),  yūréş  "ʺsaldırı,  taarruz"ʺ  (Uyg.  Br.  yorri-­‐‑,  yuorri-­‐‑,  MK   yōrı-­‐‑),  tūġ  "ʺbayrak,  alem"ʺ  (Uyg.  tuug,  Trkm.  tūğ),  yūrt  "ʺyaylak,  ikametgah"ʺ  (Trkm.  yūrt,   Yak.  sūrt),  béyk  "ʺşehzadeler  ve  soylular  için  kullanılan  unvan,  ordu  komutanı,  kabile   reisi"ʺ  (MK  bēg,  Uyg.  Br.  pēg),  įl  "ʺkabile,  dost,  yoldaş"ʺ  (Trkm.:  įl,  MK:  įl),  tįrek/dįrek  "ʺdirek"ʺ   (Trkm.  dįre-­‐‑,  dįrek),  dāyį    "ʺdayı"ʺ  (Yak.  tāy,  Trkm.  dāyı),  ātaş/ādaş  "ʺadaş"ʺ  (Orh.  āt,  MK  āt,   Trkm.  āt,  Yak.  āt),  āḳā  /āġā  "ʺbey,  beyefendi"ʺ  (Moğ.  *āgā  >  Trkm.  a:ga)24.   Bu  konuyla  ilgili  şu  sözcükler  de  dikkat  çekicidir:  būr  "ʺkırmızı,  açık  kırmızı"ʺ  (Yak.   buor  "ʺsarı  toprak"ʺ),  pūç  "ʺboş"ʺ  (Uyg.  booş,  MK  bōş),  cūşįdän  "ʺkaynamak,  galeyan  etmek"ʺ,   (Trkm.  cōş-­‐‑).   Farsçada  kullanılan  säkku  "ʺseki"ʺ  kelimesi  Türkçe  seki  (AT  sēk,  OT  sekü,  Mac.:  szék,   İTA:   säkki)   sözcüğü   ile   ilgilidir.   Clauson   (1972:   819)   bu   sözcüğü   Farsçadan   bir   alıntı   olarak   kaydetmiştir;   ancak   Doerfer   (1967:   1258)   sözcüğü   Türkçeden   Farsçaya   geçen   sözcükler   listesine   almıştır.   Fonetik   kuralları   dikkate   aldığımızda   uzun   ünlünün   kısalması   ve   akabinde   ünsüz   ikizleşmesinin   ortaya   çıkması   doğal   bir   ses   olayıdır.   Bunun   tersinin   gerçekleşmesi   pek   görülmeyen   bir   hadisedir.   Dolayısıyla   Talat   Tekin'ʹin  Ana  Türkçede  Uzun  Ünlülü  Kök  ve  Gövdeler  listesinde,  bu  sözcüğü  sēk  biçiminde   göstermesi  doğru  bir  tespit  olarak  görülmektedir.   4.12. Sözcüklerin Eski Biçimlerinin Korunması Farsça  sözlükler,  günümüz  Farsçasında  kullanılan  sözcüklerin  yanı  sıra  Fars  dilinin   tarihî   kaynaklarında   geçen   sözcükleri   de   içermektedir.   Bu   sözlükler,   güncel   olma   özelliğinin  yanı  sıra  tarama  sözlüğü  niteliğini  de  taşımaktadır.  Bu  bağlamda  Türkçe   unsurların   eski   biçimlerini   söz   konusu   sözlüklerde   görmek   mümkündür.   Bu   sözcüklerin   birçoğunu   sıradan   halkın   bilmemesi   doğaldır;   ancak   dilciler   ve   edebiyatçılar  bu  sözcükleri  tanımaktadırlar.  Örnekler:  oloġ  "ʺulu"ʺ  (ET  uluġ),  ätliġ  "ʺsüvari"ʺ   (ET  atlıġ),  "ʺünlü"ʺ  (ET  ātlıġ),  adak  "ʺada"ʺ  (<  adaġ),  utuk  "ʺgeçmişi  anlatan  yazı,  bağış"ʺ  (DLT   ötük  "ʺhikâye,  hakana  sunulan  dilek"ʺ),  uruġ  /  uruḳ  "ʺaile,  kabile"ʺ  (ET  uruġ  "ʺnesil,  soy"ʺ),  oga   "ʺçok   akıllı"ʺ   (DLT   öge),   äynį   "ʺküçük   erkek   kardeş"ʺ   (ET   ini),   basḳaḳ   "ʺvergi   toplama   görevlisi,   padişah   naibi"ʺ   (EUT   basıḳ   "ʺbir   vergi"ʺ),   tänsoḳ   "ʺnefis   ve   nadir   olan   her   şey"ʺ   23.  Bu  bölümde  Talat  Tekin'ʹin  Türk  Dillerinde  Birincil  Uzun  Ünlüler  adlı  eseri  esas  alınmıştır.   24.  Bu  sözcük  doğrudan  doğruya  Moğolcadan  geçtiği  gibi  Türkçe  aracılığıyla  da  geçmiş  olabilir.   68 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. 5. A nlam Değişikliği Türkçeden  Farsçaya  geçen  sözcüklerin  bir  kısmında  anlam  değişikliği  ortaya  çıkmıştır.   Bu   sözcüklerin   anlamlarını   Türkiye   Türkçesinde   olan   anlamlarıyla   karşılaştırdığımızda   söz   konusu   farklılık   açık   bir   şekilde   görülmektedir.   Bu   sözcüklerin   bazısında   birkaç   anlam   mevcuttur;   ancak   burada   zamanla   farklılaşan   anlam   kastedilmektedir.     gul  biçimi  de  mevcuttur.   Türkiye   Türkçesinde   anlam   değişikliğine   uğrayan   kılık   "ʺbir   kimsenin   giyinişi,   giyim"ʺ   ve   koru   "ʺbakımlı   küçük   orman"ʺ   sözcükleri   Farsçada   eski   anlamlarını   korumuştur:  ḳéléḳ  "ʺkişiye  özel  davranış  ve  huy"ʺ  (OT  ḳılıḳ  "ʺhuy,  gidiş"ʺ,  AzT  qılıq  "ʺhuy,   iyi  davranış"ʺ),  ḳoroḳ  "ʺyasaklama,  bir  kişiye  ait  özel  bölge"ʺ  (KB  ḳoruġ  "ʺkorunma"ʺ,  AzT   qoruq  "ʺkoru,  yasak  bölge,  ekili  yer"ʺ).   6. Farsça Sözlüklerde Bulunup Türkçe Sözlükte Bulunm ayan Türkçe Sözcükler Farsça  sözlüklere  baktığımızda  TT'ʹde  bulunmayan  kimi  Türkçe  sözcüklere  rastlamak   mümkündür.   İşlek   olan   bu   sözcüklerin   Türkçe   oldukları   söz   konusu   sözlüklerde   belirtilmiştir.  Bu  sözcüklerin  bir  kısmı  AzT'ʹde  de  kullanmaktadır.  çönḳatıma),   çaḫan   "ʺhileci,   dalkavuk"ʺ,  kornéş  "ʺsaygı  göstermek  için  eğilme"ʺ,  komäk  "ʺyardım"ʺ  (AzT  kömäk),  doḳulu   "ʺikiz"ʺ  (<  doġulu)27.   26.   Bu   sözcük   yoğur-­‐‑   fiiliyle   ilgili   olmazsa   AzT'ʹde   "ʺhacim,   kalın,   şişman,   kaba"ʺ   anlamlarında   kullanılan  yoğun  sözcüğünün  değişime  uğramış  biçimi  olmalıdır.   27.   Farsçada   ikiz   sözcüğü   ilginç   bir   şekilde   Türkçe   kökenli   doḳolu   (<   doġ-­‐‑u-­‐‑lu)   sözcüğüyle   karşılanmaktadır.   Türk   lehçelerinde   kullanılmayan   bu   sözcükten   daha   sonra   séḳolu   "ʺüçüz"ʺ,   çaharḳolu   "ʺdördüz"ʺ   vb.   türetilmiştir.   Bunun   sebebi   doḳolu   sözcüğündeki   ilk   hecenin   Farsça   do   "ʺiki"ʺ  sözcüğü  şeklinde  algılanmasıdır.   70 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 7. Sözcük Grupları Türkçeden   Farsçaya   giren   unsurlar   sadece   tek   bir   sözcük   biçiminde   olmayıp   bazen   sözcük  grupları  şeklinde  de  görülmektedir.  Bu  bağlamda  isim  tamlamasının  yanı  sıra   sıfat  tamlaması,  kısaltma  ve  tekrar  grubu  da  tespit  edilmiştir.   İsim  tamlaması:  béyglär  béygi  "ʺbir  şehir  veya  kavmin  başı"ʺ,  aşpäz  başi28  "ʺaşçıbaşı"ʺ,   yardanḳolį   29  (<  yaradan  kulı)  "ʺyabancı,  kimliği  belirsiz"ʺ,  bulaġ  oti  "ʺsu  teresi"ʺ,  dįvan  béygi   "ʺadalet   sarayı   başkanı"ʺ,   subaşi   "ʺsubaşı"ʺ,   ḳäl'ʹé   béygi   "ʺkale   bekçisi"ʺ,   ḳullär   aġasi   "ʺköleler   başkanı"ʺ,  kakuti  "ʺBallıbabagillerden  olan  kokulu  bir  bitki,  kekik"ʺ  (<  keklik  otu),  yuzbaşi   "ʺyüz  erden  oluşan  askerî  birliğin  başı"ʺ  (<  yüzbaşı).   İsim   tamlaması   bazen   iyelik   eki   kullanmadan   da   görülmektedir:   ḳuy   įl   "ʺkoyun   yılı"ʺ.   Sıfat   tamlaması:   qäré   qurut   "ʺbir   tür   keş"ʺ,   uzun   burun   "ʺMersin   balığı"ʺ,   ḳézél   āla   "ʺalabalık"ʺ,  boşḳab  "ʺtabak"ʺ  (<  boş  ḳab),  ḳäré  yäraḳ  "ʺsilah  ve  malzeme  taşıyan  kimse"ʺ,  yenge   donya  "ʺyeni  dünya,  Amerika  Kıtası"ʺ,  ḳormé  säbzį  "ʺbir  tür  yemek  adı"ʺ,  ḳäré  néy30  "ʺbir  tür   ney"ʺ.   Kısaltma  grubu:  başi  bozuḳ  "ʺOsmanlı  döneminde  sert  davranışlarıyla  ünlü  olan   asker  grubu"ʺ,  baḳri  ḳära  "ʺbağırtlak"ʺ  (<  baġrı  ḳara).   Tekrar   grubu:   gälän   gédän   "ʺateşli   silahlarda   mekanizma   parçası"ʺ,   bäzäk   duzäk   "ʺsüslenme"ʺ,  gäräk  yäraḳ  "ʺkoruyucu,  hami"ʺ.   8. Sonuç Uzun   bir   dil   teması   sonucunda   Türkçeden   Farsçaya   pek   çok   sözcük   geçmiştir.   Bu   sözcüklerin   bir   kısmı   günümüz   Farsçasında   kullanımdan   düşse   de   pek   çoğu   işlek   biçimde   kullanılmaktadır.   Farsça   sözlüklerde,   Farsçanın   çeşitli   diyalektlerinde,   Farsçanın  tarihî  metinlerinde  bulunan  Türkçe  unsurlar  bir  araya  getirilirse  hacimli  bir   eserin   ortaya   çıkacağı   muhakkaktır.   Bu   da   asırlarca   süren   bir   dil   ilişkisinin   göstergesidir.   Farsçada   kullanılan   Türkçe   unsurlar   genelde   eski   biçimlerini   korumaktadırlar.   Bu   unsurların   biçim   özellikleri   ile   anlamları   dikkate   alınırsa   hangi   dönemde   Farsçaya   girdikleri   tahmin   edilebilir.   Yüzyıllarca   süren   bir   dil   temasında   doğal   olarak   birtakım   ses   ve   anlam   değişmeleri   de   gerçekleşebilir,   aynı   durumu   28.   başi   sözcüğü   baş   +   i   (teklik   üçüncü   şahıs   iyelik   eki)   birimlerinden   oluşmaktadır;   Bu   sözcük   kıdemlilik   veya   başçı   olma   durumunu   göstermek   için   kullanılmaktadır:   aşpäzbaşi   "ʺaşçıbaşı"ʺ,   häkimbaşi  "ʺhekimbaşı"ʺ,  monşibaşi  "ʺmünşilerin  başı"ʺ,  dähbaşi  "ʺonbaşı"ʺ.   29.   ḳul   sözcüğü   ile   yapılan   bazı   özel   isimlerde   de   aynı   yapıyı   görebiliriz:   Rézaḳolį   "ʺRızakulu"ʺ,   Ebbasḳolį  "ʺAbbaskulu"ʺ.     30.  Son  üç  örnekte  ikinci  öge  Farsça  olsa  bile  tamlama  Türkçedir.   Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 71   Türkçeden  Farsçaya  geçen  sözcüklerde  de  görmekteyiz.  Özellikle  ses  değişmelerinde   iki   dil   arasında   bulunan   farklılıklar   belirleyici   olmuştur.   Örneğin   Türkçe   için   tipik   ünlüler   olan   /ı/,   /ö/   ve   /ü/   sesleri,   Farsçada   genellikle   /é/,   /i/,   /o/   ve   /u/   ünlüleriyle   karşılanmaktadır.  Türkçenin  uzun  bir  süre  doğu,  kuzey  ve  batıdan  Farsçayı  kuşatması   ve   aynı   zamanda   İran'ʹda   Farsçayla   iç   içe   yaşaması   söz   konusu   dil   temasına   yol   açmıştır.  Bu  dil  teması  sonucunda  Türkçeden  Farsçaya  sadece  sözcük  değil,  ek,  sözcük   grupları,   fiil   tabanları   gibi   yapısal   birimler   de   girmiştir.   Farsça   kaynaklara   baktığımızda  Türkçe  unsurların  farklı  dönemlerde  değişik  Türk  lehçeleri  aracılığıyla   bu   dile   girdiği   anlaşılmaktadır.   Farsçanın   tarihî   metinlerinde   Doğu   Türkçesinden   geçen   pek   çok   sözcük   bulunurken   son   yüzyıllarda   daha   çok   İran   coğrafyasında   yaygın   olan   Türkçe   bu   alanda   etkili   olmuştur.   Bin   yıla   yakın   Türkçe-­‐‑Farsça   ilişkisi   siyasî   sınırların   çizilmesi,   modern   devletlerin   kurulması,   dil   temaslarının   yön   değiştirmesi  ve  dil  siyasetlerinin  devreye  sokulmasıyla  birlikte  sona  ermiştir.       Kısaltm alar AT     Ana  Türkçe   AzT     Azerbaycan  Türkçesi   Br.     Brahmi   Bşk.     Başkurt  Türkçesi   Çağ.     Çağatay  Türkçesi   DLT     Dîvânü  Lugati'ʹt-­‐‑Türk   ET     Eski  Türkçe   EUT     Eski  Uygur  Türkçesi   Hlç.     Halaç  Türkçesi   İTA     İran  Türk  Ağızları   Kaz.       Kazak  Türkçesi     KB     Kutadgu  Bilig   KMT   Karaçay-­‐‑Malkar  Türkçesi   Kırg.     Kırgız  Türkçesi   Mac.     Macarca   MK     Mahmud  Kaşgarî   Moğ.   Moğolca   Nij.     Nijniy  Novgorod  Tatar  Ağzı   Orh.     Orhun  Türkçesi   OT     Orta  Türkçe   Trkm.   Türkmen  Türkçesi   TT     Türkiye  Türkçesi   Uyg.     Uygur  Türkçesi   Yak.     Yakut    Türkçesi   72 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 Kaynaklar AĞBABA   N.   (2013)   Fars   Dilinde   Türk   Dilinden   Alıntı   Sözcükler.   Turkish   Studies,   Volume   8/1,   667-­‐‑675.   AKDOĞAN   Y.   (1999)   Azerbaycan   Türkçesinden   Türkiye   Türkçesine   Büyük   Sözlük.   İstanbul:   Beşir   Yay.   ÂL-­‐‑İ  AHMET  C.  (1954).  Särgozäşt-­‐‑é  Kändûha  (Peteklerin  Serüveni).  Tahran:  Tûs  Yay.   AMİD  H.  (1999)    Färhäng-­‐‑é  Amid  (Amid  Sözlüğü).  Tahran:  Amir  Kabir  Yay.     ARAT  R.  R.  (2008)  Kutadgu  Bilig.  İstanbul:  Kabalcı  Yay.   ATALAY  B.  (2006)    Divanü  Lûgat-­‐‑it-­‐‑Türk.  Ankara:  Türk  Dil  Kurumu  Yay.   Azəәrbaycan  Dilinin  İzahli  Lüğəәti  (2006)  Bakı:  Azəәrbaycan  Elmləәr  Akademiyası  Nəәşriyyatı.   CAFEROĞLU  A.  (1968)  Eski  Uygur  Türkçesi  Sözlüğü.  İstanbul:  Türk  Dil  Kurumu  Yay.     CLAUSON   S.   G.   (1972)   An   Etymological   Dictionary   of   pre-­‐‑thirteenth-­‐‑century   Turkish.   Oxford:   Clarendon  Press.     DEHKHODA  A.  (1993)  Loghatnâme  (Sözlük).  Tahran:  Tahran  Üniversitesi  Yay.   DOERFER   G.   (1963-­‐‑1975)   Türkische   und   Mongolische   Elemente   im   Neupersischen   I-­‐‑II-­‐‑III-­‐‑IV.   Wiesbaden:  Franz  Steiner  Verlag.   EKER   S.   (2009)   "ʺTürkçe-­‐‑Farsça   ilişkilerine   ses,   biçim   ve   tümcebilgisi   düzeylerinde   eşzamanlı   genel  bir  bakış"ʺ,  Turcologıca  79,  Essays  on  Turkish  Linguistics,  373-­‐‑382.   ERGİN  M.  (2006)  Orhun  Abideleri.  İstanbul:  Boğaziçi  Yay.   ERSHADİFARD  A.  (2000)  Färhäng-­‐‑é  Vājégān-­‐‑é  Torkį  Där  Zäban  vä  Ädäbiyyāt-­‐‑é  Fārsį  (Fars  Dili  ve   Edebiyatında  Türkçe  Kelimeler  Sözlüğü).  Erdebil:  Bāgh-­‐‑é  Ändįşé  Yay.   GÜLENSOY   T.   (2007)   Türkiye   Türkçesindeki   Türkçe   Sözcüklerin   Köken   Bilgisi   Sözlüğü.   Ankara:   Türk  Dil  Kurumu  Yay.   GÜLENSOY   T.   (1975)   "ʺYaşayan   Farsça   ve   Arapçadaki   Türkçe   Kelimeler   Üzerine   Notlar"ʺ,   İ.Ü.   Edebiyat  Fakültesi,  TDED,  C.  XXI,    127-­‐‑157.   JOHANSON   L.   (2007)   Türkçe   Dil   İlişkilerinde   Yapısal   Etkenler.   Çev.:   Nurettin   DEMİR.   Ankara:   Türk  Dil  Kurumu  Yay.   KARAAĞAÇ  G.  (2008)  Türkçe  Verintiler  Sözlüğü.  Ankara:  Türk  Dil  Kurumu  Yay.   LESSING   F.   D.   (2003)   Moğolca-­‐‑Türkçe   Sözlük.   Çev.   Günay   KARAAĞAÇ.   Ankara:   Türk   Dil   Kurumu  Yay.   MOİN  M.  (2005)  Färhäng-­‐‑é  Fārsį  (Farsça  Sözlük).  Tahran:  Rāh-­‐‑é  Roşd  Yay.   SAFAVİ  K.  (1995).  "ʺVājéhā-­‐‑yé  Qärzį  Där  Zäbān-­‐‑é  Fārsį"ʺ  (Fars  Dilinde  Alıntı  Sözcükler),  Nāmé-­‐‑yé   Färhäng  19,  97-­‐‑111.   TEKİN  T.  (1995)  Türk  Dillerinde  Birincil  Uzun  Ünlüler,  Ankara:  Türk  Dilleri  Araştırmaları  Dizisi.   TEKİN   T.,   ÖLMEZ   M.,   CEYLAN   E.,   ÖLMEZ   Z.,   EKER   S.   (1995).   Türkmence-­‐‑Türkçe   Sözlük.   Ankara:  Türk  Dilleri  Araştırmaları  Dizisi.   TİETZE  A.  (2002)  Tarihi  ve  Etimolojik  Türkiye  Türkçesi  Lugati.  İstanbul:  Simurg  Yay.   TOPARLI   R.,   VURAL   H.,   KARAATLI   R.   (2003)   Kıpçak   Türkçesi   Sözlüğü.   Ankara:   Türk   Dil   Kurumu  Yay.   Türkçe  Sözlük  (2005)  Ankara:  Ankara:  Türk  Dil  Kurumu  Yay.     Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 73   M ehdi Rezaei Yrd. Doç. Dr., Allameh Tabataba'i Üniversitesi - Fars Edebiyatı ve Yabancı Diller Fakültesi - Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Tahran - İran İslam Cumhuriyeti. E-posta: [email protected] Yazı bilgisi: Alındığı tarih: 29 Ekim 2016 Yayına kabul edildiği tarih: 12 Mayıs 2017 E-yayın tarihi: 7 Ağustos 2017 Çıktı sayfa sayısı:18 Kaynak sayısı: 26

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır