Geçen hafta yani 20-21-22 Ekim 2019 tarihinde, Irak Kürdistan Bölgesinin başkenti Erbil'de, Bölgenin önemli ve köklü üniversitelerinden Selahaddin Üniversitesi ile Tahran'daki Zehra Üniversitesi'nin ortaklaşa düzenledikleri "Kürtçe ve Farsça Dil-Edebiyat; Etkileşim ve İlişkiler" adıyla bir sempozyum düzenlendi.
Fotoğraf: Independent Türkçe
Bu sempozyuma bendenizle beraber Türkiye'den de beş kişi katılmıştık. Toplamda 41 tebliğ vardı.
Türkiye'den giden 6 tebliğcinin dışındaki tebliğlerin 10 tanesi İran'ın Mahabad, Zehra ve Senendeç Üniversitelerinden gelen katılımcılar tarafından, geri kalanı da Kürdistan Bölgesi üniversitelerinden katılanlar tarafından sunuldu.
Fotoğraf: Independent Türkçe
Bu sempozyum esnasında dikkate şayan hususlardan biri, İran İslam Cumhuriyeti'nin kurumsal olarak bütün ayrıntılarıyla katılması ve Erbil Başkonsolos yardımcısının neredeyse bütün tebliğleri dinlemiş olmasıydı.
Yani İran Devleti, Irak Kürdistan Bölgesi'nde varlığını her alanda hissettiriyor.
Tebliğlerin içeriğine ve niteliğine değinmeden önce Van'dan Duhok'a gidişimizle ilgili bir şeyler arz etmek istiyorum.
Biliyorsunuz birkaç yıl öncesine kadar Irak Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında tek bir sınır kapısı vardı; Silopi'deki Habur Sınır Kapısı.
Oysa Irak ile sınırımız 384 km.dir.
Hakkari'nin Şemdinli, Yüksekova ve Çukurca ilçesi, eskiden Hakkari'ye bağlı olan ama şimdi ise Şırnak'a bağlanmış olan Beytüşşebap ve Uludere ile Silopi ilçeleri Irak ile sınırdaş olduğumuz yerlerdir.
Bütün bu ilçelerde yaşayan aşiretlerin bir kısmı 1924 Lozan ve daha sonraki Ankara Antlaşması ile Irak'ta kalmış.
Aşiretler, ocaklar hatta aileler bölünmüş.
Yaklaşık olarak 80 yıl boyunca bu aileler ve aşiretler ya sınırlardan kaçak bir şekilde gelip gittiler veya bazen yerel yöneticilerin insiyatifiyle ve gayri resmi olarak gelip gittiler.
Bu konuyu çok detaylı bir şekilde bir gün yazacağım. Kısaca şunu söylemek istiyorum.
2010 yılında Hakkari'ye o güne kadar gelen valilerden farklı olan bir vali geldi.
Adı Muammer Türker.
Allah kendisine selamet versin son derece mütevazı, aydın ve entellektüel bir insandı.
Okur yazardı. Hal ve ahvalden anlardı.
Bendeniz ve başka insanlarla da samimi ve dostane bir ilişkisi vardı.
Ona, Şemdinli'den birisinin Irak'a geçmek isterse 10 dakikada kaçak olarak sınırı geçebileceğini, ama resmi olarak ve pasaportla geçmek isterse, ancak 400 km.lik bir yolculuktan sonra Silopi'ye varabileceğini, orada saatlerce gümrükte bekledikten sonra nihayet 400 km.lik bir yolculuktan sonra da Şemdinli'nin karşısındaki Soran, Barzan ve Rewanduz'a gidebileceğini izah etmiştim.
Ve sayın valimize "Siz olsanız 10 dakikalık yoldan kaçak olarak mı gidersiniz yoksa bir günlük yolculuk meşakkatinden sonra resmi olarak mı?" diye sormuştum.
Tabii kendisi nazik bir insandı cevap veremezdi.
Tebessümle geçiştirdi.
Ama konuya bütün ağırlığı ile eğildi.
Çalıştı çabaladı ve biri Şemdinli'de diğeri de Çukurca'da olmak üzere iki tane yeni sınır kapısının açılması için olabilecek her yola başvurdu.
Ve nihayet tayinine yakın bir zamanda Çukurca'daki Üzümlü Sınır Kapısını açabildi.
İşte biz bu sınır kapısından Kürdistan Bölgesi'ne gidip geldik.
Daha öncede bu sınır kapısından gelip gitmiştim.
Her gün oradan onlarca araba gelip gidiyor.
O sınır kapısının sağladığı kolaylıktan kaynaklı olarak, akrabalar birbirlerini ziyaret edebiliyor, düğün ve taziyelerine katılabiliyor.
Kısmen de olsa bu bölgede bir rahatlamaya ve ticaret ile turizm gelişmesine de sebep oluyor.
Van'da, Hakkari'de ve çevre ilçelere çok yoğun bir geliş gidiş var.
Bu da bölgenin ekonomisine çok ciddi bir katkı sağlıyor.
Ayrıca Kürdistan Bölgesi'nden yüzlerce öğrenci bu sınır kapısından gelip ülkemizde yüksek lisans ve doktora eğitimi de alıyor.
Bu da kültürel etkileşime vesile oluyor.
Bütün bu güzelliklerin oluşmasına sebep olan sayın valimiz Muammer Türker Beye minnet ve şükran borçluyuz.
Keşke Şemdinli, Uludere ve Beytüşşebap'ta da benzer sınır kapıları açılsaydı ve halkımız daha rahat gelip gitseydi.
Neyse... Biz konumuza geri dönelim.
Sempozyumun konusu Kürtçe ve Farsça Dil ve Edebiyat; İlişkiler ve Etkileşimler idi.
Bilindiği gibi, Kürtçe ve Farsça aynı Ari dil grubunun İrani koluna mensup kardeş dillerdir.
Farsça ile Kürtçe kelimelerin yüzde ellisinden fazlası aynı kökene dayanıyor.
Tarihi kaynakları, efsaneleri, halk hikayeleri, şarkıları, destanları aynı kökten geliyor.
Firdevsi'nin Şahname'sinin hikayelerine aynı duygularla sahip çıkıyorlar.
Muhtemelen 4 bin yıl önce aynı klan veya aşiret olan bu iki milletin ortak özellikleri sayılmayacak kadar fazladır.
Dolayısıyla edebi, kültürel ve dil benzerliklerini açıklayacak çok materyal de bulunmaktadır.
Kürtçe dilinde eril ve dişil kelimeler var.
Farsça da erillik dişillik yok.
Kürtçenin Kurmanci lehçesinin başat bir özelliği olan kelimelerin bu eril ve dişilik hali Kürtçenin Soranice lehçesinde de yok.
Bundan dolayı Sorani lehçemiz, Gorani ve Hawramani lehçeleri ile birlikte Kurmanciden ziyade Farsçaya daha yakındırlar.
İran'da yaşayan Kürtlerin ve Irak Kürdistan Bölgesinin Erbil ve Süleymaniye ile Halepçe kentlerinde yaşayan Kürtlerin Sorani lehçesi ile konuşmaları her iki bölgeyi kültürel olarak ayrılmaz bir bütün haline getirmektedir.
Onları ayıran tek şey devletlerin siyasi sınırlarıdır.
Bu siyasi sınırlarda, teknolojinin gelişmesiyle neredeyse anlamını yitirmek üzeredir.
Çünkü sosyal medya ve internet ortamı hiçbir şekilde sınırlara takılmıyor.
Gerçi İran devleti bu ortamı kısıtlamak için olağanüstü bir çaba harcıyor ama nafile; Facebook, Twitter veya İnstagram sınır tanımıyor.
Tebliğlerin önemli bir kısmı da bu ortak özellikler üzerine idi.
Ancak dikkatimi çeken önemli hususlardan biri, Türkiye'de Kürdoloji çok yeni olmasına rağmen Türkiye'den gidenlerin konularına hakim olmasıydı.
Gerek Süleymaniye ve Erbil'de olsun ve gerekse Mahabad ve Senendeç'te olsun Kürtçe eğitim ve özellikle de üniversite eğitimi bizden çok daha eskilere dayanıyor.
Buna rağmen istisnalar hariç tebliğleri çok güçlü değildi.
Oysa buradan gelen hocaların hem tebliğleri konuyla ilgili ve güçlü hem de konuya hakimiyetleri gözle görülür derecede iyiydi.
Fotoğraf: Independent Türkçe
Mesela Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü'nden gelen Doç. Abdulhadi Timurtaş'ın "Klasik Kürt Edebiyatı'nda Mülemma" adlı tebliği ile aynı enstitüden gelen Doç. Nesim Sönmez'in Hamse'nin yazarı meşhur Nizami Gencevi ile Kürtçe "Leyla ile Mecnun" mesnevisini yazan Sewadî'yi karşılaştırması önemliydi.
Ayrıca Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinden gelen, Türkiye'nin önemli Mevlana Halid-i Şehrezori (evet, diğer adıyla Bağdadi) uzmanı Doç. Abdulcebbar Kavak'ın "Kürt Tasavvuf Edebiyatı'nda Farsçanın Etkisi" göz dolduruyordu.
Zira tasavvufi geleneğimizin menşei ve edebiyatı fars kökenlidir.
Fotoğraf: Independent Türkçe
Aynı şekilde Muş Alparslan Üniversitesinden Nevzat Eminoğlu'nun "Mevlana Celaleddin Rûmi ile Melayê Cizîrî'deki Wisal (kavuşma) ve Hicran (ayrılık) Düalizminin Karşılaştırılması" adlı tebliği dikkat çekiciydi.
Bütün bu tebliğler Türkiye'de görece geç başlamışsa da Kürdoloji'nin sağlam temellerde yürüdüğünü göstermektedir.
Bu da son derece sevindirici bir gelişmedir.
Fotoğraf: Independent Türkçe
Tebliğler Farsça, Kürtçe (Kurmanci ve Sorani lehçeleri ile) ve Arapça sunuldu.
Ne yazık ki hiç Türkçe tebliğ yoktu.
Bu da bölgenin kadim dilleri olan "Elsine-i Erbaa" (Arapça-Farsça-Kürtçe-Türkçe) dengesini bozuyordu.
Sanırım bölgemiz dışındaki diğer üniversitelerin konuya ilgisizliğinden kaynaklanan bir durum.
Ancak bu bir eksikliktir.
Türkiye'de 200 den fazla üniversite var.
Bu üniversiteler bölgenin kültürel etkileşimi ile ilgilenmeyeceklerde ne yapacaklar, demekten alıkoyamıyor insan kendisini.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14, Sayı 2 (Haziran 2017), ss. 56-73 DOI: 10.1501/MTAD.14.2017.2.18 Telif Hakkı©Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler M ehdi Rezaei Allameh Tabataba'i Üniversitesi (Tahran) ÖZET Türkçe ve Farsça uzun bir süre irtibat hâlinde olmuşlardır. Her bir dilden diğerine yüzlerce sözcük geçmiştir. Bu sözcükler bazen eski biçimlerini korurken bazen de değişime uğramıştır. Kimi sözcüklerde fonetik değişim ortaya çıkarken kimi sözcüklerde de anlam değişikliği meydana gelmiştir. Bu makalede, Farsçada bulunan Türkçe unsurlar hakkında genel bir değerlendirme yapılmıştır. Farsça sözlüklerde mevcut olan Türkçe sözcükler çeşitli yönlerden incelenmiştir. Türkçe unsurlar, ünlü değişmeleri, ünsüz değişmeleri, aslî uzun ünlülerin korunması, son hecede yuvarlak ünlülerin korunması, Türkçe sözcüklerin eski biçimlerinin korunması, anlam değişmeleri, Farsçada bulunan Türkçe kelime grupları gibi başlıklar altında incelenmiştir. Ayrıca Farsçada konuşma dilinde yaygın olan Türkçe ögelere de değinilmiştir. ANAHTAR SÖZCÜKLER Türkçe, Farsça, Farsçadaki Türkçe sözcükler, dil ilişkileri. ABSTRACT Turkish and Persian languages have long been in mutual relationship. Hundreds of words have entered each language from the other one. These words, at times, have remained intact in their original form, but at other times, they have gone undergone changes. There has been phonetic changes in some and semantic changes in others. In this research, some general evaluation are given on Turkish words in Persian language. These newly-entered words in Persian language have been investigated from various perspectives. Turkish words have been studied under the headings of vowel changes, consonant changes, preserving primary long vowels, preserving rounded vowels in final syllables, preserving the original Turkish form, semantic changes, and Turkish word groups in Persian language. Also, there are references to useful Turkish words in the colloquial Persian. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 57 KEYWORDS Turkish, Persian, Turkish Words in Persian Language, Language Contacts. 1. Giriş Dil ilişkileri ve onun sonucunda kelime alışverişi pek çok dil için gerçekleşmiş tarihî bir olaydır. Dünya üzerinde yaşayan bir dilin diğer dillerle geçmişte ve günümüzde irtibatta olmaması düşünülemez. Bu durum, geniş bir coğrafyaya yayılan ve çok konuşuru olan bir dil için daha fazla geçerlidir. Tarih boyunca, geniş bir alanda yaygın olan diller sadece bir dil ile değil, birkaç dil ile irtibatta olmuşlardır. Bu ilişki sonucunda temasta bulunan dillerde birtakım değişiklikler ortaya çıkmıştır. Söz konusu değişikliklerin en belirgin örneği sözcük alanında olmuştur. Diller arasında olan etkileşim, sözcük alışverişinden öteye gidip kelime grupları veya cümle yapısına kadar ulaşmışsa gerçekleşen dil ilişkisi uzun zaman dilimi içinde ve derin bir şekilde tahakkuk etmiştir. Türkçenin yazılı metinlerine baktığımızda bu dilin ilk temasları Çince, Soğdca, Toharca gibi dillerle olmuştur. Daha sonraki dönemlerde yoğun bir dil ilişkisini Farsça ile yaşamıştır. Türkçenin tarihî dil ilişkilerini dikkate aldığımızda, Farsça bu bağlamda çok önemli bir yeri tutmaktadır. Özellikle, Türklerin uzun zaman İranî kavimlerle iç içe yaşaması; yakın bir dinî, siyasî, kültürel münasebet kurması; Türkçe ve Farsçanın aynı coğrafyada karışık bir durumda yaşaması gibi konular düşünüldüğünde Türkçe ve Farsçanın bu bağlamda seçkin bir mevkide bulunması açıkça görülmektedir. Günümüzde Farsçada kullanılan çok sayıda Türkçe sözcüğün yanı sıra Türkçede de var olan pek çok Farsça kökenli sözcük bu gerçeğin göstergesidir. Dil ilişkilerini tarihî yönden incelemek istersek kuşkusuz coğrafî yakınlık en önemli etken olarak değerlendirilmektedir. Türkçe ve Farsça ilişkisi sadece sözcük alışverişinden ibaret olmamıştır. Bu ilişki, kimi dilcilerce diğer alanlarda da görülmektedir. Lars Johanson'ʹun görüşüne göre Orta Farsça zamanından bu yana, Farsça artan bir şekilde Türkçeyle birleşme noktasına doğru hareket etmektedir. Johanson bu konuyla ilgili kendi görüşünün yanı sıra Doerfer'ʹin görüşüne de yer vermiştir. Doerfer'ʹe göre, Farsça çoktandır Türk dili tipine meyletmektedir ve bazı durumlarda hiç de Hint-‐‑Avrupa olmayan bir görünüme sahiptir (Johanson 2007: 75). Diğer taraftan Farsçanın Osmanlı döneminde etkili olması veya Özbek Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesi üzerinde bıraktığı ciddi tesirler inkâr edilemez. Bu da çok derin ve uzun bir dil ilişkisinin sonucunda gerçekleşebilir. Türkçenin en çok sözcük verdiği dillerden biri Farsçadır. Farsçada bulunan Türkçe unsurları genel Türk dili kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Kimi unsurlar bin yıl önce kullanılmaya başlarken kimi unsurlar ise son dönemlerde 58 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 Farsçaya girmiştir. Eski dönemlerde Farsçaya giren Türkçe sözcükler genellikle eski biçimlerini korumaktadırlar. Örneğin oloġ (< uluġ) "ʺulu"ʺ, ätliġ (< atlıġ/ātlıġ) "ʺsüvari / ünlü"ʺ, adak (< adaġ) "ʺada"ʺ. Farsçada var olan bu tür Türkçe unsurların kimi çağdaş Türk lehçelerinde değişime uğramış şekillerini görmekteyiz. Diğer taraftan Farsçada kullanılan Türkçe unsurları araştırırken ses ve anlam değişmelerine dikkat etmek gerekir. Fars dilinin çeşitli kaynaklarında (farklı alanlarda hazırlanan sözlükler, edebî ve tarihî metinler vb.) o kadar Türkçe materyal var ki Türkçenin söz varlığını kapsamlı bir biçimde tespit etmek için Türkçenin tarihî metinlerinin yanı sıra Farsçanın da tarihî metinlerini dikkatle taramak faydalı olacaktır. Son iki yüzyılda yazılan Farsça sözlükleri taradığımızda günümüz Türkçesi ve tarihî dönemlerde geçen pek çok sözcüğü söz konusu eserlerde bulmak mümkündür. Bunun yanı sıra İran'ʹın çeşitli illerinde yaygın olan diller ve lehçelerde bulunan Türkçe materyalleri işin içine katarsak çok geniş bir sözcük hazinesinin ortaya çıkacağı muhakkaktır. Bu da Türkçenin uzun bir süre Farsça ile iç içe yaşadığı anlamına gelmektedir. Farsçadaki Türkçe sözcükler, farklı dönemlerde ve farklı lehçeler aracılığıyla bu dile girmiştir. Bu doğrultuda Türkçenin tarihî lehçelerinin yanı sıra Oğuz Türkçesinin değişik lehçeleri rol oynamaktadır. Ayrıca uzun zaman İran coğrafyasında etkili olan Çağatay Türkçesi göz ardı edilmemelidir. 2.Farsçadaki Türkçe U nsurlar Bu çalışmada genel Türk dili esas alınmıştır; ancak yeri geldiğinde çeşitli Türk lehçeleri özellikle Türkiye Türkçesine karşılaştırma amacıyla başvurulmuştur. Farsçada bulunan Türkçe unsurları en kapsamlı şekilde araştıran kişi, Alman Türkolog Gerhard Doerfer1 olmuştur. Doerfer'ʹin hazırladığı kapsamlı çalışmada Türkçe unsurların yanı sıra Moğolca sözcükler de bulunmaktadır. Ancak Doerfer kendi çalışmasında, Farsçada özellikle konuşma dilinde kullanılan birçok Türkçe kelimeye yer vermemiştir. Farsçada bulunan Türkçe unsurlar, diğer araştırmacıların da dikkatini çekmiştir. Konuyla ilgili İran'ʹda Parviz Zare Shahmarasi2, Adel Ershadifard3 gibi araştırıcılar eserlerini ortaya koymuşlardır. Azerbaycan'ʹda da benzer bir eser yazılmıştır, H. Zerinezade4 eserinde Farsçaya Azerbaycan Türkçesinden geçen sözcükleri ele almıştır. Türkiye'ʹde de konuyla ilgili birtakım çalışmaların yapıldığı 1. Doerfer, Gerhard (1963-‐‑1975). Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen I -‐‑ IV, Wiesbaden. 2. Zare Shahmarasi, Parviz (2012). Färhäng-‐‑é Vājégān-‐‑é Däḫil-‐‑é Torkį där Zäbānhāy-‐‑é Fārsį vä Erebį, Tahran. 3. Ershadifard, Adel (2000). Färhäng-‐‑é Vājégān-‐‑é Torkį Där Zäban vä Ädäbiyyāt-‐‑é Fārsį, Erdebil. 4. Zerinezade, H. (1962). Fars Dilinde Azerbaycan Sözleri, Baku. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 59 bilinmektedir. Tuncer Gülensoy5 bir makalesinde Farsçanın yanı sıra Arapçada da bulunan Türkçe sözcükleri değerlendirmiştir. Naile Ağbaba6, Zerinezade'ʹnin eserinden hareketle Farsçadaki Türkçe sözcüklerin özelliklerinden bahsetmiştir. İki dilin ilişkisi hakkında da dil bilimciler görüşlerini belirtmişlerdir. Mustafa Balcı7 yayınladığı kitabında Türkçenin Farsça üzerinde etkisinden bahsetmiştir. Süer Eker8 Türkçe ve Farsça ilişkilerini farklı yönlerden incelemiş, iki dil arasında tipolojik yakınlaşmalara değinmiştir. Elnaz Maleki9 ise dil ve kültür etkileşimi kapsamında kaleme aldığı yazısında bir bölümü Farsçadaki Türkçe sözcüklere ayırmıştır. Farsçada bulunan Türkçe sözcükleri iki gruba ayırmak mümkündür. Birinci grup halkın işlek biçimde kullandıkları sözcüklerdir, örneğin otaḳ "ʺoda"ʺ, ḳāşoḳ "ʺkaşık"ʺ, toşäk "ʺdöşek"ʺ gibi sözcükler. İkinci grup ise genellikle sözlüklerde veya tarihî metinlerde yer alan; ancak halkın pek bilmediği sözcüklerdir, örneğin uruġ / uruḳ "ʺaile, kabile"ʺ, oga (< öge) "ʺçok akıllı"ʺ, äynį (< ini) "ʺküçük erkek kardeş"ʺ gibi sözcükler. Farsçadaki Türkçe sözcüklerle ilgili ilginç olan şu ki Türkiye Türkçesinde bazı durumlarda bir nesne için alıntı bir kelime kullanılırken aynı nesnenin Farsçadaki karşılığı Türkçedir. Örneğin TT'ʹde Arapçadan alınmış tabak ve tencere sözcüklerinin Farsçadaki karşılığı Türkçe boşqab ve qablämé'ʹdir veya TT'ʹde yaygın olan Rumca kökenli anahtar sözcüğünün karşılığı Farsçada açar'ʹdır (TT'ʹde İngiliz anahtarı Farsçada açar Färansé olarak karşılanır). Başka bir örnek İran ve Türkiye'ʹde mevcut olan para birimleridir, Türk para birimi için İtalyanca kökenli lira kullanılırken İran para biriminin adı Türkçe tümen kelimesidir. Türkçede Farsça kökenli keş (< käşk) kullanılırken Farsçada bir çeşit keş olan ḳäré ḳurut (< ḳara ḳurut) kullanılmaktadır. Türkiye Türkçesinde Arapça kökenli makas kullanılırken Farsçada Türkçe (veya Moğolca) ḳéyçi (AzT qayçı, Kırg. kayçı, Kaz. kayşı, Bşk. kaysı, Trkm. ġayçı < Moğ.? hayçi) kullanılmaktadır. Türkçeden Farsçaya giren sözcükler sadece Türkçe kökenli olmayıp bazen alıntı menşeli sözcükler de Farsçaya girmiştir. Örneğin Türklerin Arapça bir kökten uydurdukları meşrutiyet kelimesi Türkçeden Farsçaya giren son sözcüklerden biridir veya Yunanca bir kelime olan gomrok "ʺgümrük"ʺ de Türkçe aracılığıyla Farsçaya 5. Gülensoy, Tuncer (1975). "ʺYaşayan Farsça ve Arapçadaki Türkçe Kelimeler Üzerine Notlar"ʺ, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, TDED, C.XXI, s. 127-‐‑157. 6. Ağbaba, Naile (2013). "ʺFars Dilinde Türk Dilinden Alıntı Sözcükler"ʺ, Turkish Studies, Volume 8/1, s. 667-‐‑675. 7. Balcı, Mustafa (2014). Türkçe-‐‑Farsça İlişkileri Türkçenin Farsça Üzerindeki Etkilerine Dair Bir İnceleme, Konya. 8. Eker, Süer (2009). "ʺTürkçe-‐‑Farsça ilişkilerine ses, biçim ve tümcebilgisi düzeylerinde eşzamanlı genel bir bakış"ʺ, Turcologica 79, Essays on Turkish Linguistics. s. 373-‐‑382. 9. Maleki, Elnaz (2013). "ʺTürk Kültür ve Dilinin Fars Kültür ve Diliyle Etkileşimi"ʺ, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 17, Sayı: 3, s. 129-‐‑149. 60 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 girmiştir. Son yüzyıllarda ortaya çıkan Avrupa ilişkileri ve sanayileşme, dil ilişkilerine de etki bırakmıştır. Bu döneme kadar daha çok doğu dilleriyle irtibatta olan Türkçe bu sefer Avrupa dilleri, özellikle Fransızca ile temasta bulunmuş; ancak Türkçe-‐‑Farsça ilişkisi yine de tamamen kopmamıştır. İster Anadolu Türkçesinden ister İran'ʹda etkin olan Türkçeden Farsçaya sözcükler geçmiştir. Bugün Farsçada kullanılan yataġan/yataḳan "ʺBağıl devinimli iki parça arasında sürtünmeyi ve aşınmayı azaltmaya yarayan örgen"ʺ, bası endüstrisi ile ilgili olan basma "ʺbası işi yapmak, tabetmek"ʺ ve çäkmé10 "ʺçizme"ʺ sözcükleri son dönemlerde Farsçaya geçmiştir. Kimi durumlarda Türkçe ve Farsçada bir sözcüğün kökenini araştırdığımızda karışık bir durumla karşılaşırız. Şöyle ki Türkçe sözlükte Farsça belirtilen bir sözcük Farsça sözlüklerde Türkçe olarak kaydedilmiştir. Örneğin Türkçe kaynaklarda karpuz kelimesi genellikle Farsça ḫärbozé "ʺkavun"ʺ sözcüğünün değişilmiş biçimi olarak kaydedilmiştir; ancak kimi İranlı dilcilere göre ḫerbozé sözcüğü karpuz'ʹun değişime uğramış biçimidir (Safavi 1995: 106). Aynı durum perçem için de geçerlidir, bu kelime Türkçe sözlükte Farsça kökenli ve Farsça sözlüklerde Türkçe olarak kaydedilmiştir. kötek (Far. kotäk) "ʺsopa, dövmek"ʺ, yağma (Far. yäġma) "ʺtalan, çapul"ʺ, talan (Far. tālān) "ʺyağma, çapul"ʺ (bu sözcük Moin sözlüğünde Moğolca olarak belirtilmiştir), vaşak (Far. väşäḳ) "ʺkedigillerden, yırtıcı bir hayvan"ʺ, bahadır (Far. bähādor), iğdiş (Far. äkdäş "ʺmelez, kırma"ʺ / eḫté "ʺiğdiş"ʺ) gibi sözcüklerde de aynı durumu görmekteyiz. Bu tarz şüpheli durumlarda sözcüğün Moğolca olma olasılığı vardır.11 Dolayısıyla bu tarz durumlarda Moğolcanın etimolojik sözlüklerine bakmak gerekir. Farsçada sık kullanılan tälaş "ʺçaba"ʺ sözcüğü, Dehkhoda sözlüğünde Türkçe kökenli kaydedilmiştir; ancak Türkçe sözlükte "ʺacelecilik, kaygı, tasa"ʺ anlamlarında kullanılan telaş sözcüğü Arapça diye belirtilmiştir. Dehkhoda bu kelimenin üzerinde durarak Arapça olmadığını özellikle vurgulamıştır. Bazen Batılı bilim insanları da aynı ikilemin içindedirler. Örneğin armağan sözcüğü Farsça ve Türkçe sözlüklerde genellikle Türkçe olarak belirtilmiştir. Doerfer (1965: 465) sözcüğün Türkçeden Farsçaya girdiği kanaatindedir; ancak Clauson (1972: 232) ve Tietze (2002:198) sözcüğün Farsça olma ihtimali üzerinde durmuşlardır. Kökeni Türkçe olan bazı sözcükler, kimi Farsça sözcüklerde Farsça olarak kaydedilmiştir. Bu durum genellikle İranlı sözlükçülerin Türk dilini etraflıca 10. Türkiye Türkçesinde çiz-‐‑ fiilinden yapılan çizme sözcüğünün Farsçadaki karşılığı, çek-‐‑ fiilinden yapılmış olan çäkmé'ʹdir (< çekme). 11. Farsça sözlüklerde Türkçe ve Moğolca sözcükler tam olarak birbirinden ayırt edilmemiştir. Sözlüklerde birçok örnekte Türkçe sözğün kökenini açıklarken Tür. Moğ. ( . ﻣﻎ . )ﺗﺮ kısaltmaları kullanılmıştır. Bazen Moğolca bir sözcük Türkçe olarak kaydedilmiştir. Örnek olarak Moğolca colow "ʺön, dizgin"ʺ (< cıla'ʹu), meral "ʺahu"ʺ ve céyran "ʺceylan"ʺ gibi sözcükler, sözlüklerde Türkçe olarak belirtilmiştir. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 61 araştırmamalarından ve Türkçenin tarihî kaynaklarını kapsamlı bir şekilde incelememelerinden kaynaklanmaktadır. Örneğin Moin sözlüğünde béldérçin "ʺbıldırcın"ʺ, bäzäk "ʺmakyaj, bezek"ʺ, baḳläva "ʺbaklava"ʺ, gäduk "ʺgedik"ʺ, çurūk "ʺçürük"ʺ, olgu "ʺörnek"ʺ, äläk "ʺelek"ʺ, bolġaḳ / bolġak "ʺisyan, kargaşa"ʺ (DLT bulġaḳ "ʺdüşman gelmesi yüzünden halk arasına düşen kargaşalık"ʺ) gibi sözcükler Farsça olarak belirtilmiştir. Yine aynı dilci sāḳdūş "ʺsağdıç, düğün gecelerinde damadın sürekli yanında bulunan kişi"ʺ gibi bir kelimede +dūş kısmını Farsça dūş "ʺomuz"ʺ şeklinde algılayıp yanıltıcı bir yorumda bulunmuştur. Türkçe ve Farsça arasında olan ilişki öyle bir aşamaya ulaşmıştır ki Farsçada Türkçe sözcüklerden fiil bile yapılmıştır. Bu konuyla ilgili kūçįdän12 "ʺgöçmek"ʺ, kūçandän "ʺgöç ettirmek"ʺ, ḳāpįdän "ʺkapmak"ʺ, tūpįdän "ʺkızarak birine bağırmak"ʺ, cūşįdän "ʺcoşmak"ʺ (Trkm: cōş-‐‑) veya qātį kärdän "ʺkatmak"ʺ, dāġun şodän "ʺdağılmak"ʺ, ġämiş gozaştän "ʺrahatsız etmek"ʺ, ḳaçaḳ kärdän "ʺgizli olarak ülkeye mal sokma işi"ʺ, ḳoşlamiş kärdän "ʺkışı sıcak bir yerde geçirmek"ʺ, bäzäk kärdän "ʺsüslemek"ʺ gibi birleşik fiilleri göstermek mümkündür. Farsçada owc "ʺyükseklik, yukarı, zirve"ʺ Türkçe uç (Trkm. ūç, MK ūç, Hlç. hūuç), Tür. boş ile Far. pūç "ʺboş"ʺ, Tür. şen ve Far. şengul "ʺneşeli"ʺ, Tür. cılız, Far. çälġuz "ʺkısa boylu"ʺ, Tür. tombul ve Far. topol "ʺşişman, dolgun"ʺ gibi sözcükler arasında nasıl bir ilişki bulunabilir? Sadece ses ve anlam benzerliğinden mi ibarettir? Bu tarz sözcükleri daha detaylı araştırarak kesin sonuçlara varmak mümkündür. Farsçaya giren Türkçe unsurlar kimi durumlarda Farsça bir ögeyle kaynaşarak yeni sözcüklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örnek: āḳāzādé (āḳā+zādé) "ʺbüyük bir insanın çocuğu"ʺ, dähbaşį (däh+başı) "ʺonbaşı"ʺ, dustaḳban (dustaḳ+ban) "ʺzindancı"ʺ13, aşpäzbaşį (aş+päz+başı) "ʺaşçıbaşı"ʺ. Bu konuyla ilgili ilginç bir gelişme Türkçeye Farsçadan giren müjde veya onun değişmiş biçimi muştu sözcüğünde görülmektedir. Bu sözcük Türkçe isimden isim yapan +luḳ ekini alarak moştoloḳ "ʺmuştuluk"ʺ şeklinde Farsçada yeniden kullanılmaya başlamıştır: Far. (mojdé) > Tür. (muştu+luḳ) > Far. (moştoloḳ). Türkçeden Farsçaya giren bazı sözcüklerde imla bakımından bir tutarlılık bulunmamaktadır. Farsça sözlüklere baktığımızda oda sözcüğü otaḳ/otaġ/oŧaḳ (ﺍاﺗﺎﻕق/ﺍاﻭوﺗﺎﻍغ/ )ﺍاﻁطﺎﻕق biçimlerinde görülmektedir. bohça sözcüğü boḳçé/boġcé/boġçé (ﺑﻐﭽﻪﮫ/ﺑﻮﻏﺠﻪﮫ/ )ﺑﻘﭽﻪﮫ olmak üzere farklı şekillerde yazılmıştır. Aynı durumu boncuk sözcüğü için de görmekteyiz, bu sözcük Farsça sözlüklerde boncaḳ/boncoḳ/boncuḳ/moncuḳ (ﻣﻨﺠﻮﻕق/ﺑﻨﺠﻮﻕق/ﺑﻨﺠﻖ/ )ﺑﻨﺠﺎﻕق biçimlerinde yazılmıştır. 12. Farsçada sahte fiiller ( ﺟﻌﻠﯽ )ﺍاﻓﻌﺎﻝل diye tanımlanan bu tür fiiller genellikle alıntı bir sözcük ile yapılmaktadır. 13. Burada dikkat çekici bir detay görülmektedir, dustaḳban sözcüğünde Türkçe bir sözcük Farsça bir ek ile gelirken zindancı sözcüğünde Farsça bir sözcük Türkçe bir ekle birleşmiştir. 62 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 Farsça sözlüklere baktığımızda, bazen Türkçe bir kelimenin hem eski hem de yeni biçimini görebiliriz. Örneğin ḳazġan "ʺkazan"ʺ sözcüğünün yanı sıra ḳazan biçimini de görmek mümkündür. Bu iki biçim, farklı asırlarda veya farklı Türk lehçeleri aracılığıyla Farsçaya girmiştir. Bazen de aynı fiil kökünden yapılmış farklı iki sözcük Türkçe ve Farsçada kullanılmaktadır: TT batak, AzT bataq "ʺbatak"ʺ, Far.: batlaḳ "ʺbatak"ʺ. 3. Konuşm a Dilinde Bulunan Türkçe Unsurlar Farsça sözlüklerde olmayıp konuşma dilinde bulunan Türkçe menşeli sözcükleri de görmek mümkündür. Bu tarz sözcükler bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Söz konusu kullanımlarda Türkçe bir öge Farsça sözcükler veya eklerle bir araya gelip belli bir anlamı ifade etmektedir. Örnekler: to ra sänänä "ʺsana ne"ʺ, yér bé yér şodän "ʺhesaplaşma, ödeşmek"ʺ, iki sāniye "ʺkısa bir zaman, çabuk"ʺ, ḳorḫįdän "ʺkorkmak"ʺ, él şodän bél şodän "ʺöyle olmak böyle olmak"ʺ (krş. AzT elä belä "ʺöyle böyle"ʺ), oldoräm boldoräm kärdän "ʺöyle yaparım böyle yaparım"ʺ (< öyle ederim böyle ederim?). İran modern edebiyatının ilk ürünlerine baktığımızda da Türkçe unsurlara sıkça rastlamak mümkündür. Daha sonraki dönemlerde söz konusu unsurlar dil reformu ve dil politikaları sonucunda büyük ölçüde azalmaya başlamıştır. Konuyla ilgili örnek olarak 1954 yılında Fars edebiyatının önde gelen roman yazarlarından Celal Âl-‐‑i Ahmet'ʹin kaleme aldığı Särgozäşt-‐‑é Kändûha "ʺPeteklerin Serüveni"ʺ adlı romanında Türkçe olan ḳabcibaşį "ʺkapıcı başı"ʺ, ämḳizį "ʺhala kızı"ʺ (< ämméḳézi), ḫalḳézį "ʺteyze kızı"ʺ (< ḫāléqizi), aġ gälin "ʺbeyaz gelin"ʺ, ḫanbacį "ʺabla"ʺ, şabacı ḫanum "ʺkadınlar için kullanılan bir tür unvan"ʺ (< şahbacı ḫanum), ilçį "ʺelçi"ʺ, saḳ ve sālém "ʺsağ salim"ʺ gibi unsurlar birçok sayfada görülmektedir. Bu gibi romanlarda konuşma dili temel alındığı için doğal bir dil üslubunun kullanıldığını görmekteyiz. 4. Ses Değişm eleri Farsçada bulunan Türkçe sözcüklerde birçok durumda ses değişmeleri ortaya çıkmıştır. Bu değişmelerin bir kısmı Farsçada bulunmayan /ı/, /ö/, /ü/ ve /ŋ/ gibi seslerden kaynaklanmaktadır. Farsçada ünlü uyumunun olmaması ses değişmelerine sebep olan diğer nedenlerden biridir. Bazı örneklerde de Farsçanın kendi içinde gelişmeler yaşanarak değişmeler gerçekleşmiştir. Bu bölümde Farsçadaki Türkçe sözcüklerde ortaya çıkan en önemli ses olayları kısaca gösterilecektir. 4.1. Ünlü Değişmeleri a > é/ä: Farsçada ünlü uyumunun olmaması ve kelime sonunda bulunan /ﻪﮫ/ ünlüsünün Farsçada genellikle /é/ biçiminde telaffuz edilmesi bu tarz söylenişin nedenlerindendir. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 63 a > ä : sancaḳ > säncaḳ "ʺçengelli iğne"ʺ, açmaz > açmäz "ʺsatranç oyununda şahı koruyan taşlardan birinin yerinden oynatılmaması durumu"ʺ, çaḳmaḳ > çäḫmaḳ "ʺçakmak taşı, çakmak"ʺ, yavaş > yävaş, yaḳa > yäḳé "ʺyaka"ʺ, atabeg > ätābäk "ʺdede, vezir, atabey"ʺ, armaġan > ärmäġan "ʺarmağan"ʺ. a > é : dolma > dolmé "ʺbiber dolması"ʺ, kavurma > ḳormé "ʺkavurma"ʺ, basma > basmé "ʺbası, basılmış resim"ʺ, kıyma > ḳéymé "ʺkuşbaşı et, bir çeşit yemek adı"ʺ, ḳama > ḳämé "ʺkama"ʺ, ḳurbaġa > ḳurbāġé "ʺkurbağa"ʺ, yaylaḳ > yéylaḳ "ʺsoğuk bölge, yaz aylarında yaşamaya uygun olan bölge"ʺ, bayraḳ > béyräḳ14 "ʺbayrak"ʺ. ı > i/é: Farsçada /ı/ ünlüsü bulunmamaktadır. Bu ünlüyü içeren Türkçe sözcüklerde ı > i (į) veya ı > é değişimi gerçekleşmektedir. ı > é: ḳayıḳ > ḳāyéḳ "ʺkayık"ʺ, ḳıyma > ḳéymé "ʺ kuşbaşı et, bir çeşit yemek adı"ʺ, ḳılıç > ḳélic "ʺkılıç"ʺ. ı > i (į): yaġı > yāġį "ʺbaşkaldırıcı"ʺ, dayı > dāyį "ʺdayı"ʺ (Yak. tāy, Trkm. dāyı), başlıġ > başliġ / başliḳ "ʺkomutan, yüksek askerȋ rütbe"ʺ, sübaşı > subaşi "ʺsubaşı"ʺ, yüzbaşı > yuzbaşi "ʺyüz erden oluşan askerȋ birliğin başı"ʺ. ı > o: /ı/ ünlüsü iki örnekte /o/ ünlüsüne dönüşmüştür: ḳışlamış > ḳoşlamiş (kärdän) "ʺkışı sıcak bir yerde geçirmek"ʺ, ḳıpçaḳ > ḫofçaḳ "ʺKıpçak"ʺ. 4.2. Yuvarlak ünlülerle ilgili değişmeler Yuvarlak ünlülere sahip olan birçok Türkçe kelime (özellikle /ö/ ve /ü/ ünlülerini içeren sözcükler) Farsçada değişime uğramıştır; ancak bu değişim düzenli değildir. Yapısında /ü/ ünlüsünü barındıran sözcüklerde bazen ü > o değişimi (sürme > sormé) görülürken bazen de ü > u değişimi (tütün > tutun) görülmektedir. ü > o: sürme > sormé "ʺkirpik diplerine sürülen siyah boya"ʺ, ütü > otū/utū "ʺütü"ʺ, süpür > sopur "ʺçöpçü"ʺ, ü > u: tütün > tutun, o > u (ū): top > tup, tor > tūr, u > o: ulaġ > olaġ "ʺeşek, ulak"ʺ, ö > u: köl > kul "ʺgölek"ʺ, ö > o: töşek > toşäk "ʺdöşek"ʺ, çombatmé "ʺçömelme"ʺ (< çöm oturma, krş. TT çömmek, çömelmek, AzT çöm(b)älmäk, Çağ.: çönḳatıma). 4.3. Ünlü düşmesi yardanḳolį "ʺyabancı, halk dilinde laubali"ʺ (< yaradan kulı), béyglär béyg "ʺbeyler beyi"ʺ (< begler begi), otraḳ "ʺdinlenme yeri"ʺ (< oturaḳ), bolmac "ʺetsiz bir tür çorba"ʺ (< bulamaç), ġoz "ʺOğuz"ʺ (< oġuz), yälvāc "ʺpeygamber"ʺ (< yalavaç), säḳnaḳ "ʺbir şehri korumak için yapılan kaleler, surlar ve sığınaklara verilen ad"ʺ (< sıġınaḳ). 14. yéylaḳ ve béyräḳ gibi örneklerde /y/ ünsüzünün inceltici özelliği a > é değişimine sebep olmuştur. 64 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 4.4. Ünlü türemesi ärsälan "ʺaslan"ʺ (< arslan), āzūḳé "ʺazık"ʺ (DLT azuḳ, İTA: azqa), tängäri "ʺTanrı"ʺ (ET: teŋri). 4.5. Ünsüz Değişmeleri ç > c: Kelime sonunda bulunan /ç/ ünsüzü düzenli olarak /c/ ünsüzüne dönüşmektedir: dinç > dénc "ʺsessiz yer, dinlenmeye uygun yer"ʺ, dilmaç > dilmac "ʺçevirmen"ʺ, sāç > sāc "ʺsac"ʺ (DLT sāç), ḳılıç > ḳélic "ʺkılıç"ʺ, güç > gūc "ʺgüç"ʺ (ET kǖç). Kelime başı ç > c değişimi de görülmektedir: çoḳ > cuḳ "ʺgrup, yaya ve süvarilerden oluşan bir grup"ʺ. t > d: Türkçede t > d değişimi lehçeden lehçeye farklılık göstermektedir. Bu değişim Batı Türkçesinde daha yaygın biçimde görülmektedir. Farsçada bulunan Türkçe sözcüklerde, kelime başı t > d değişimi Farsçanın kendi içinde mi gerçekleşmiştir yoksa değişimden sonra mı Farsçaya girmiştir tam olarak tespit edilemez. Örneğin dorna "ʺturna"ʺ (OT turna) sözcüğü ya AzT (durna) ya da Trkm. (durna) aracılığıyla Farsçaya girmiştir veya Farsçanın kendi içinde t > d değişimi sonucunda sözcük dorna şekline girmiştir. t > d değişimi ile ilgili başka örnekler: dokmé "ʺdüğme"ʺ (ET: tügme), dämar "ʺdamar"ʺ (OT tamar, tamır, tamur), dägéş "ʺdeğişme"ʺ (OT tegiş), dägänäk "ʺdeğnek"ʺ. Ancak bazı örneklerde kelime başında bulunan /t/ ünsüzü korunmuştur: tämġa "ʺdamga"ʺ (OT tamġa), toşäk "ʺdöşek"ʺ (OT töşek), tiyräk15 "ʺdirek"ʺ (OT tirek). ġ > v: Bu değişim genellikle -‐‑ġu ekini içeren sözcüklerde ortaya çıkmaktadır: yäġlevį ( < yaġlaġu16) "ʺaskerlere verilen yemek kabı"ʺ, ḳäşov "ʺkaşağı"ʺ (< ḳaşaġu). ġ > v değişimi aslında Azerbaycan ve İran diyalektlerinde görülen ses olaylarından biridir (Örneğin: buzov "ʺbuzağı"ʺ < buzaġu, qırov "ʺkırağı"ʺ < ḳıraġu, bilöv "ʺbileği"ʺ < bilgü). Demek ki bu sözcükler söz konusu diyalektler aracılığıyla Farsçaya geçmiştir. Bazen yapısında -‐‑aġu-‐‑ (> -‐‑avu-‐‑) bulunan bir sözcükte, değişim daha ileri giderek yuvarlak bir 15. direk (Far. tiyräk/diyräk) sözcüğü Farsça sözlüklerde Farsça, Türkçe sözlüklerde ise Türkçe olarak kaydedilmiştir. Farsçada tir (çatıları örtmeye yarayan ağaç) + k (küçültme eki) şeklinde açıklanmıştır. Türkçede ise dire-‐‑ (desteklemek) + k (fiilden isim yapan ek) biçiminde açıklamak mümkündür (Ayrıca DLT'ʹde tiregü biçimini de göz ardı etmemek gerekir). Bu açıklamalardan yola çıkarak sözcüğün Türkçe olma ihtimali yüksektir; yoksa birbirinden bağımsız iki sözcük olarak düşünmemiz gerekmektedir. Kaldı ki sözcüğün Farsçada d'ʹli biçiminin (diyräk) var olması da Türkçe olma olasılığını desteklemektedir, yani Farsçada dir diye bir sözcük bulunmamaktadır. 16. Bu sözcüğün benzeri Anadolu ağızlarında da var: yağlağı "ʺkağnıların dingilinin yağlamak için, içinde sabun, bezir yağı saklanan, boynuzdan yapılmış kap"ʺ (Gülensoy 2007: 1030). İTA'ʹnda da yaġlow "ʺorak ve benzeri aletleri bilemek için içinde yağ saklanan küçük kap"ʺ sözcüğü kullanılmaktadır. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 65 ünlü biçiminde görülmektedir: ḳormé "ʺkavurma, kızartılmış et"ʺ (< ḳovurma < ḳavurma < ḳaġurma). ġ > ḳ / ḳ > ġ: Farsça sözlüklere baktığımızda bazen /ḳ/ ünsüzünün yerine /ġ/ bazen de /ġ/ ünsüzünün yerine ḳ'ʹnın kullanıldığını görmekteyiz. ġ > ḳ: otaġ > otaḳ "ʺoda"ʺ, saġ > saḳ "ʺsağ, salim"ʺ. ḳ > ġ: ḳaz > ġaz "ʺkaz"ʺ, ḳazġan > ġazġan "ʺkazan"ʺ, ḳamış > ġamiş "ʺkamış"ʺ. g > k: Bazen kelime veya hece sonunda bulunan /g/ ünsüzü /k/ sesine dönüşmektedir: çerig > çérįk "ʺpartizan, silahlı harekete katılan kimse"ʺ (OT çerig "ʺasker, ordu"ʺ AzT çäri "ʺordu"ʺ, TT çeri), beg > béyk "ʺşehzadeler ve soylular için kullanılan unvan, ordu komutanı, kabile reisi"ʺ, begtaş > bäktaş "ʺkabile reisi, bir topluluğun en büyüğü"ʺ, tügme > dokmé "ʺdüğme"ʺ (ET: tügme, AzT düymä). ḳ > ḫ: ḳaftan > ḫéftan "ʺsavaşlarda giyilen bir tür giysi"ʺ, ḳıpçaḳ > ḫofçaḳ "ʺKıpçak"ʺ, ḳaġan > ḫāḳan "ʺhakan"ʺ. ŋ > ḳ/n/ng/nk: Damak n'ʹsini içeren Türkçe sözcükler Türkçede olduğu gibi Farsçada da değişik seslere dönüşmüştür: ŋ > ḳ: yalḳuz "ʺbekâr adam"ʺ (EUT yalnguz/yalınguz/yalġuz, DLT yalŋus), ŋ > n: tänsoḳ "ʺnefis ve nadir olan her şey"ʺ (EUT taŋsuḳ), ŋ > ng: tängäri "ʺTanrı"ʺ (ET: teŋri), kongäläk "ʺgömlek"ʺ (ET: köŋlek).17 ŋ > nk: känkaş18 "ʺdanışma, arama"ʺ (DLT keŋeş "ʺişlerde danışma, görüşme, düşünme, tedbir"ʺ, AzT gänäşmäk, Trkm.: geŋeşmek, Kaz.:keŋesüv, Krg.: keneşǖ, Özb.: kengäşmàḳ) s > ç/z: İki örnekte tespit edilmiştir. s > ç: saġ > çāḳ "ʺsağlık, sağ, şişman"ʺ, s > z: sigil > zégil "ʺsiğil"ʺ. y > c/ç: Tek bir örnekte görülmektedir: yoġurt > coġrat / çoġrat "ʺsüzme yoğurt"ʺ. ş > ç/s: Seyrek görülen bir ses değişimidir. ş > ç: ḳaş > ḳaç "ʺeyerin ön kısmındaki çıkıntılı bölüm"ʺ, ş > s: ḳaş > ḳās "ʺgözlerin üzerinde kemerli birer çizgi oluşturan kısa kıllar"ʺ. m > b: İki örnekte tespit edilmiştir: darmadāġun > därbodāġun "ʺdarmadağın"ʺ, ḳurman > ḳorban "ʺyay kabı"ʺ (DLT ḳurman "ʺyay kabı"ʺ). 4.6. Ünsüz düşmesi éngä19 "ʺdüğün gecesi geline kılavuzluk eden kadın, kardeşin karısı"ʺ (< yéngä), įlḫi "ʺyılkı, at sürüsü"ʺ (< yılḳı), tāri20 "ʺTanrı"ʺ (< teŋri), ḳāan "ʺimparator"ʺ (< ḳaġan21), yūḫé "ʺbir tür ince 17. ŋ > ng değişimine bakarak Farsça çäng "ʺarp, bir tür çalgı, eğri"ʺ ve zäng "ʺzil"ʺ ile Türkçe çan "ʺçan, çıngırak"ʺ (< çaŋ) arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. 18. İran'ʹda ilk millî meclis kurulduğunda ismini känkāşéstān koymuşlardır; ancak daha sonra bundan vazgeçilmiştir. 19. yéngä biçimi de mevcuttur. 20. tängäri (< teŋri) biçimi de sözlüklerde bulunmaktadır. 21. Bugün TT'ʹde kağan sözcüğünün yanı sıra hakan sözcüğü de mevcuttur. Bu durum herhâlde 66 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 ekmek"ʺ (< yufḳa), sōgolį "ʺbiricik, çok eşli adamın en sevdiği karısı"ʺ (< sevgili), ḳormé "ʺkavurma"ʺ (< ḳavurma). 4.7. Ünsüz ikizleşmesi Türkçeden Farsçaya geçen iki sözcükte tespit edilmiştir: tepe > täppé (ET töpü, Uyg. töppö, KMT töppe), saḳız > säḳḳéz (EUT saḳız, DLT saḳız, saḳır, AzT saqqız, Trkm. sakgıç). 4.8. Hece düşmesi Türkçeden Farsçaya geçen bazı sözcüklerde hece düşmesi gerçekleşmiştir: dadaş > daş "ʺkardeş"ʺ, ḳuġu > ḳū "ʺkuğu"ʺ, kakuti "ʺBallıbabagillerden olan kokulu bir bitki, kekik"ʺ (< keklik otu), yūréş "ʺsaldırı"ʺ (< yürüyüş veya yügür-‐‑ "ʺkoşmak, yürümek"ʺ). 4.9. Göçüşme Azerbaycan Türkçesinde de sıkça görülen göçüşme hadisesi Farsçaya giren birkaç sözcükte görülmektedir: dostaḳ "ʺtutsak"ʺ (AzT dustaq "ʺhapsedilmiş"ʺ), korpi "ʺköprü"ʺ (AzT körpü), yoraġ "ʺeğitilmiş at"ʺ (yorġa "ʺat yürüyüşlerinden biri"ʺ). 4.10. Son Hecede Yuvarlak Ünlülerin Korunması Son hecesinde yuvarlak ünlüyü bulunduran sözcüklerde Batı Türkçesinde genellikle düzleşme olayı gerçekleşmiştir. Söz konusu sözcükler Farsçada değişime uğramadan son hecedeki yuvarlak ünlüyü genellikle korumuşlardır. ḳapu22 "ʺbüyük kapı"ʺ (OT ḳapuġ), ḳatoḳ "ʺyoğurt"ʺ (AzT qatıq), ḳāşoḳ "ʺkaşık"ʺ (OT ḳaşuḳ), çāroḳ "ʺçarık"ʺ (DLT çaruḳ), çäkkoş "ʺçekiç"ʺ (DLT çekük), başloḳ "ʺbaşlık, külah"ʺ, ḫānom "ʺhanım, bayan"ʺ, ḳabuḳ/ḳapuḳ "ʺkabuk"ʺ (TT kabuk, AzT. qabıq), ḳavluġ "ʺçanta"ʺ (TT kavlık "ʺiçine çakmak, para vb. şeyler konulan kese"ʺ), gäduk "ʺgedik"ʺ (TT gedik, AzT. gädik), yärġu "ʺcezalardan dolayı alınan vergi, siyaset, denetleme"ʺ (ET yarġu "ʺkarar, hüküm"ʺ), aġuz "ʺyeni doğurmuş inek ve koyunun sütü"ʺ (EUT uġuz, OT aġuz), yalḳuz "ʺbekâr adam"ʺ (DLT yalŋus), saroġ/saroḳ "ʺbohça, sofra"ʺ (TT sarık, Çağ. saruḳ). 4.11. Aslî Uzun Ünlülerin Korunması Farsçadaki Türkçe sözcüklerin en önemli özelliklerinden biri Ana Türkçede uzun şu gelişme sonucunda ortaya çıkmıştır: Tür. ḳaġan > Far. ḫāḳan > Tür. hākan. 22. Bu sözcük bazı tarihî yapıtların adlarında görülmektedir: 'ʹālį qapu ( ﻗﺎﭘﻮ )ﻋﺎﻟﯽ "ʺİsfahan şehrinde bulunan ünlü bir mimarî yapı"ʺ. Ayrıca ḳapuçį "ʺkapıcı"ʺ ve ḳapuçį başį "ʺkapıcıların başı"ʺ sözcüklerinde de yuvarlak biçim korunmaktadır. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 67 ünlüyü içeren sözcüklerin korunmasıdır.23 ḳurbāġé "ʺkurbağa"ʺ (Trkm. bāğa, Hlç. bāka), āġol "ʺağıl"ʺ (Trkm. āğıl, Nij. āwıl), āzūḳé "ʺazık"ʺ (Trkm. āzık), āş "ʺbaklagiller, yağ ve sebze gibi malzemelerle pişirilen sulu yemek"ʺ (MK: āş), ḫātun "ʺhanım, soylu kadın"ʺ, ḳāz "ʺkaz"ʺ (Trkm. gāz, MK ḳāz, Yak. ḫās), ḳāb "ʺkap"ʺ (Trkm. gāp, MK ḳāp, AzT. qāb), sāc "ʺsac"ʺ (Trkm. sāç, MK sāç), dāġan /dāġun "ʺdağılmış, parçalanmış"ʺ (Trkm. dāğa-‐‑, Hlç. tāa-‐‑ğu-‐‑l-‐‑), yāl "ʺyele"ʺ (Trkm. yāl, Yak. siel, KM yāl), tūr "ʺağ, tor"ʺ (Uyg. toor, MK tōr ), yūréş "ʺsaldırı, taarruz"ʺ (Uyg. Br. yorri-‐‑, yuorri-‐‑, MK yōrı-‐‑), tūġ "ʺbayrak, alem"ʺ (Uyg. tuug, Trkm. tūğ), yūrt "ʺyaylak, ikametgah"ʺ (Trkm. yūrt, Yak. sūrt), béyk "ʺşehzadeler ve soylular için kullanılan unvan, ordu komutanı, kabile reisi"ʺ (MK bēg, Uyg. Br. pēg), įl "ʺkabile, dost, yoldaş"ʺ (Trkm.: įl, MK: įl), tįrek/dįrek "ʺdirek"ʺ (Trkm. dįre-‐‑, dįrek), dāyį "ʺdayı"ʺ (Yak. tāy, Trkm. dāyı), ātaş/ādaş "ʺadaş"ʺ (Orh. āt, MK āt, Trkm. āt, Yak. āt), āḳā /āġā "ʺbey, beyefendi"ʺ (Moğ. *āgā > Trkm. a:ga)24. Bu konuyla ilgili şu sözcükler de dikkat çekicidir: būr "ʺkırmızı, açık kırmızı"ʺ (Yak. buor "ʺsarı toprak"ʺ), pūç "ʺboş"ʺ (Uyg. booş, MK bōş), cūşįdän "ʺkaynamak, galeyan etmek"ʺ, (Trkm. cōş-‐‑). Farsçada kullanılan säkku "ʺseki"ʺ kelimesi Türkçe seki (AT sēk, OT sekü, Mac.: szék, İTA: säkki) sözcüğü ile ilgilidir. Clauson (1972: 819) bu sözcüğü Farsçadan bir alıntı olarak kaydetmiştir; ancak Doerfer (1967: 1258) sözcüğü Türkçeden Farsçaya geçen sözcükler listesine almıştır. Fonetik kuralları dikkate aldığımızda uzun ünlünün kısalması ve akabinde ünsüz ikizleşmesinin ortaya çıkması doğal bir ses olayıdır. Bunun tersinin gerçekleşmesi pek görülmeyen bir hadisedir. Dolayısıyla Talat Tekin'ʹin Ana Türkçede Uzun Ünlülü Kök ve Gövdeler listesinde, bu sözcüğü sēk biçiminde göstermesi doğru bir tespit olarak görülmektedir. 4.12. Sözcüklerin Eski Biçimlerinin Korunması Farsça sözlükler, günümüz Farsçasında kullanılan sözcüklerin yanı sıra Fars dilinin tarihî kaynaklarında geçen sözcükleri de içermektedir. Bu sözlükler, güncel olma özelliğinin yanı sıra tarama sözlüğü niteliğini de taşımaktadır. Bu bağlamda Türkçe unsurların eski biçimlerini söz konusu sözlüklerde görmek mümkündür. Bu sözcüklerin birçoğunu sıradan halkın bilmemesi doğaldır; ancak dilciler ve edebiyatçılar bu sözcükleri tanımaktadırlar. Örnekler: oloġ "ʺulu"ʺ (ET uluġ), ätliġ "ʺsüvari"ʺ (ET atlıġ), "ʺünlü"ʺ (ET ātlıġ), adak "ʺada"ʺ (< adaġ), utuk "ʺgeçmişi anlatan yazı, bağış"ʺ (DLT ötük "ʺhikâye, hakana sunulan dilek"ʺ), uruġ / uruḳ "ʺaile, kabile"ʺ (ET uruġ "ʺnesil, soy"ʺ), oga "ʺçok akıllı"ʺ (DLT öge), äynį "ʺküçük erkek kardeş"ʺ (ET ini), basḳaḳ "ʺvergi toplama görevlisi, padişah naibi"ʺ (EUT basıḳ "ʺbir vergi"ʺ), tänsoḳ "ʺnefis ve nadir olan her şey"ʺ 23. Bu bölümde Talat Tekin'ʹin Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler adlı eseri esas alınmıştır. 24. Bu sözcük doğrudan doğruya Moğolcadan geçtiği gibi Türkçe aracılığıyla da geçmiş olabilir. 68 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. 5. A nlam Değişikliği Türkçeden Farsçaya geçen sözcüklerin bir kısmında anlam değişikliği ortaya çıkmıştır. Bu sözcüklerin anlamlarını Türkiye Türkçesinde olan anlamlarıyla karşılaştırdığımızda söz konusu farklılık açık bir şekilde görülmektedir. Bu sözcüklerin bazısında birkaç anlam mevcuttur; ancak burada zamanla farklılaşan anlam kastedilmektedir. gul biçimi de mevcuttur. Türkiye Türkçesinde anlam değişikliğine uğrayan kılık "ʺbir kimsenin giyinişi, giyim"ʺ ve koru "ʺbakımlı küçük orman"ʺ sözcükleri Farsçada eski anlamlarını korumuştur: ḳéléḳ "ʺkişiye özel davranış ve huy"ʺ (OT ḳılıḳ "ʺhuy, gidiş"ʺ, AzT qılıq "ʺhuy, iyi davranış"ʺ), ḳoroḳ "ʺyasaklama, bir kişiye ait özel bölge"ʺ (KB ḳoruġ "ʺkorunma"ʺ, AzT qoruq "ʺkoru, yasak bölge, ekili yer"ʺ). 6. Farsça Sözlüklerde Bulunup Türkçe Sözlükte Bulunm ayan Türkçe Sözcükler Farsça sözlüklere baktığımızda TT'ʹde bulunmayan kimi Türkçe sözcüklere rastlamak mümkündür. İşlek olan bu sözcüklerin Türkçe oldukları söz konusu sözlüklerde belirtilmiştir. Bu sözcüklerin bir kısmı AzT'ʹde de kullanmaktadır. çönḳatıma), çaḫan "ʺhileci, dalkavuk"ʺ, kornéş "ʺsaygı göstermek için eğilme"ʺ, komäk "ʺyardım"ʺ (AzT kömäk), doḳulu "ʺikiz"ʺ (< doġulu)27. 26. Bu sözcük yoğur-‐‑ fiiliyle ilgili olmazsa AzT'ʹde "ʺhacim, kalın, şişman, kaba"ʺ anlamlarında kullanılan yoğun sözcüğünün değişime uğramış biçimi olmalıdır. 27. Farsçada ikiz sözcüğü ilginç bir şekilde Türkçe kökenli doḳolu (< doġ-‐‑u-‐‑lu) sözcüğüyle karşılanmaktadır. Türk lehçelerinde kullanılmayan bu sözcükten daha sonra séḳolu "ʺüçüz"ʺ, çaharḳolu "ʺdördüz"ʺ vb. türetilmiştir. Bunun sebebi doḳolu sözcüğündeki ilk hecenin Farsça do "ʺiki"ʺ sözcüğü şeklinde algılanmasıdır. 70 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 7. Sözcük Grupları Türkçeden Farsçaya giren unsurlar sadece tek bir sözcük biçiminde olmayıp bazen sözcük grupları şeklinde de görülmektedir. Bu bağlamda isim tamlamasının yanı sıra sıfat tamlaması, kısaltma ve tekrar grubu da tespit edilmiştir. İsim tamlaması: béyglär béygi "ʺbir şehir veya kavmin başı"ʺ, aşpäz başi28 "ʺaşçıbaşı"ʺ, yardanḳolį 29 (< yaradan kulı) "ʺyabancı, kimliği belirsiz"ʺ, bulaġ oti "ʺsu teresi"ʺ, dįvan béygi "ʺadalet sarayı başkanı"ʺ, subaşi "ʺsubaşı"ʺ, ḳäl'ʹé béygi "ʺkale bekçisi"ʺ, ḳullär aġasi "ʺköleler başkanı"ʺ, kakuti "ʺBallıbabagillerden olan kokulu bir bitki, kekik"ʺ (< keklik otu), yuzbaşi "ʺyüz erden oluşan askerî birliğin başı"ʺ (< yüzbaşı). İsim tamlaması bazen iyelik eki kullanmadan da görülmektedir: ḳuy įl "ʺkoyun yılı"ʺ. Sıfat tamlaması: qäré qurut "ʺbir tür keş"ʺ, uzun burun "ʺMersin balığı"ʺ, ḳézél āla "ʺalabalık"ʺ, boşḳab "ʺtabak"ʺ (< boş ḳab), ḳäré yäraḳ "ʺsilah ve malzeme taşıyan kimse"ʺ, yenge donya "ʺyeni dünya, Amerika Kıtası"ʺ, ḳormé säbzį "ʺbir tür yemek adı"ʺ, ḳäré néy30 "ʺbir tür ney"ʺ. Kısaltma grubu: başi bozuḳ "ʺOsmanlı döneminde sert davranışlarıyla ünlü olan asker grubu"ʺ, baḳri ḳära "ʺbağırtlak"ʺ (< baġrı ḳara). Tekrar grubu: gälän gédän "ʺateşli silahlarda mekanizma parçası"ʺ, bäzäk duzäk "ʺsüslenme"ʺ, gäräk yäraḳ "ʺkoruyucu, hami"ʺ. 8. Sonuç Uzun bir dil teması sonucunda Türkçeden Farsçaya pek çok sözcük geçmiştir. Bu sözcüklerin bir kısmı günümüz Farsçasında kullanımdan düşse de pek çoğu işlek biçimde kullanılmaktadır. Farsça sözlüklerde, Farsçanın çeşitli diyalektlerinde, Farsçanın tarihî metinlerinde bulunan Türkçe unsurlar bir araya getirilirse hacimli bir eserin ortaya çıkacağı muhakkaktır. Bu da asırlarca süren bir dil ilişkisinin göstergesidir. Farsçada kullanılan Türkçe unsurlar genelde eski biçimlerini korumaktadırlar. Bu unsurların biçim özellikleri ile anlamları dikkate alınırsa hangi dönemde Farsçaya girdikleri tahmin edilebilir. Yüzyıllarca süren bir dil temasında doğal olarak birtakım ses ve anlam değişmeleri de gerçekleşebilir, aynı durumu 28. başi sözcüğü baş + i (teklik üçüncü şahıs iyelik eki) birimlerinden oluşmaktadır; Bu sözcük kıdemlilik veya başçı olma durumunu göstermek için kullanılmaktadır: aşpäzbaşi "ʺaşçıbaşı"ʺ, häkimbaşi "ʺhekimbaşı"ʺ, monşibaşi "ʺmünşilerin başı"ʺ, dähbaşi "ʺonbaşı"ʺ. 29. ḳul sözcüğü ile yapılan bazı özel isimlerde de aynı yapıyı görebiliriz: Rézaḳolį "ʺRızakulu"ʺ, Ebbasḳolį "ʺAbbaskulu"ʺ. 30. Son üç örnekte ikinci öge Farsça olsa bile tamlama Türkçedir. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 71 Türkçeden Farsçaya geçen sözcüklerde de görmekteyiz. Özellikle ses değişmelerinde iki dil arasında bulunan farklılıklar belirleyici olmuştur. Örneğin Türkçe için tipik ünlüler olan /ı/, /ö/ ve /ü/ sesleri, Farsçada genellikle /é/, /i/, /o/ ve /u/ ünlüleriyle karşılanmaktadır. Türkçenin uzun bir süre doğu, kuzey ve batıdan Farsçayı kuşatması ve aynı zamanda İran'ʹda Farsçayla iç içe yaşaması söz konusu dil temasına yol açmıştır. Bu dil teması sonucunda Türkçeden Farsçaya sadece sözcük değil, ek, sözcük grupları, fiil tabanları gibi yapısal birimler de girmiştir. Farsça kaynaklara baktığımızda Türkçe unsurların farklı dönemlerde değişik Türk lehçeleri aracılığıyla bu dile girdiği anlaşılmaktadır. Farsçanın tarihî metinlerinde Doğu Türkçesinden geçen pek çok sözcük bulunurken son yüzyıllarda daha çok İran coğrafyasında yaygın olan Türkçe bu alanda etkili olmuştur. Bin yıla yakın Türkçe-‐‑Farsça ilişkisi siyasî sınırların çizilmesi, modern devletlerin kurulması, dil temaslarının yön değiştirmesi ve dil siyasetlerinin devreye sokulmasıyla birlikte sona ermiştir. Kısaltm alar AT Ana Türkçe AzT Azerbaycan Türkçesi Br. Brahmi Bşk. Başkurt Türkçesi Çağ. Çağatay Türkçesi DLT Dîvânü Lugati'ʹt-‐‑Türk ET Eski Türkçe EUT Eski Uygur Türkçesi Hlç. Halaç Türkçesi İTA İran Türk Ağızları Kaz. Kazak Türkçesi KB Kutadgu Bilig KMT Karaçay-‐‑Malkar Türkçesi Kırg. Kırgız Türkçesi Mac. Macarca MK Mahmud Kaşgarî Moğ. Moğolca Nij. Nijniy Novgorod Tatar Ağzı Orh. Orhun Türkçesi OT Orta Türkçe Trkm. Türkmen Türkçesi TT Türkiye Türkçesi Uyg. Uygur Türkçesi Yak. Yakut Türkçesi 72 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 14. Sayı 2. Haziran 2017 Kaynaklar AĞBABA N. (2013) Fars Dilinde Türk Dilinden Alıntı Sözcükler. Turkish Studies, Volume 8/1, 667-‐‑675. AKDOĞAN Y. (1999) Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine Büyük Sözlük. İstanbul: Beşir Yay. ÂL-‐‑İ AHMET C. (1954). Särgozäşt-‐‑é Kändûha (Peteklerin Serüveni). Tahran: Tûs Yay. AMİD H. (1999) Färhäng-‐‑é Amid (Amid Sözlüğü). Tahran: Amir Kabir Yay. ARAT R. R. (2008) Kutadgu Bilig. İstanbul: Kabalcı Yay. ATALAY B. (2006) Divanü Lûgat-‐‑it-‐‑Türk. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. Azəәrbaycan Dilinin İzahli Lüğəәti (2006) Bakı: Azəәrbaycan Elmləәr Akademiyası Nəәşriyyatı. CAFEROĞLU A. (1968) Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yay. CLAUSON S. G. (1972) An Etymological Dictionary of pre-‐‑thirteenth-‐‑century Turkish. Oxford: Clarendon Press. DEHKHODA A. (1993) Loghatnâme (Sözlük). Tahran: Tahran Üniversitesi Yay. DOERFER G. (1963-‐‑1975) Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen I-‐‑II-‐‑III-‐‑IV. Wiesbaden: Franz Steiner Verlag. EKER S. (2009) "ʺTürkçe-‐‑Farsça ilişkilerine ses, biçim ve tümcebilgisi düzeylerinde eşzamanlı genel bir bakış"ʺ, Turcologıca 79, Essays on Turkish Linguistics, 373-‐‑382. ERGİN M. (2006) Orhun Abideleri. İstanbul: Boğaziçi Yay. ERSHADİFARD A. (2000) Färhäng-‐‑é Vājégān-‐‑é Torkį Där Zäban vä Ädäbiyyāt-‐‑é Fārsį (Fars Dili ve Edebiyatında Türkçe Kelimeler Sözlüğü). Erdebil: Bāgh-‐‑é Ändįşé Yay. GÜLENSOY T. (2007) Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. GÜLENSOY T. (1975) "ʺYaşayan Farsça ve Arapçadaki Türkçe Kelimeler Üzerine Notlar"ʺ, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, TDED, C. XXI, 127-‐‑157. JOHANSON L. (2007) Türkçe Dil İlişkilerinde Yapısal Etkenler. Çev.: Nurettin DEMİR. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. KARAAĞAÇ G. (2008) Türkçe Verintiler Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. LESSING F. D. (2003) Moğolca-‐‑Türkçe Sözlük. Çev. Günay KARAAĞAÇ. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. MOİN M. (2005) Färhäng-‐‑é Fārsį (Farsça Sözlük). Tahran: Rāh-‐‑é Roşd Yay. SAFAVİ K. (1995). "ʺVājéhā-‐‑yé Qärzį Där Zäbān-‐‑é Fārsį"ʺ (Fars Dilinde Alıntı Sözcükler), Nāmé-‐‑yé Färhäng 19, 97-‐‑111. TEKİN T. (1995) Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler, Ankara: Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi. TEKİN T., ÖLMEZ M., CEYLAN E., ÖLMEZ Z., EKER S. (1995). Türkmence-‐‑Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi. TİETZE A. (2002) Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati. İstanbul: Simurg Yay. TOPARLI R., VURAL H., KARAATLI R. (2003) Kıpçak Türkçesi Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. Türkçe Sözlük (2005) Ankara: Ankara: Türk Dil Kurumu Yay. Farsçadaki Türkçe Sözcüklerin Gelişim Sürecine Dair Bazı Tespitler Mehdi Rezaei 73 M ehdi Rezaei Yrd. Doç. Dr., Allameh Tabataba'i Üniversitesi - Fars Edebiyatı ve Yabancı Diller Fakültesi - Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Tahran - İran İslam Cumhuriyeti. E-posta: [email protected] Yazı bilgisi: Alındığı tarih: 29 Ekim 2016 Yayına kabul edildiği tarih: 12 Mayıs 2017 E-yayın tarihi: 7 Ağustos 2017 Çıktı sayfa sayısı:18 Kaynak sayısı: 26