﴿مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ﴾
[ الفاتحة: 4]
Yüce Allah burada kıyamet gününde olan her şeyin maliki olmakla övülmüştür. Öyle ki o gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. "Din günü", karşılık ve hesap günüdür.
Ceza (âhiretteki hesap) gününün sâhibidir
Sovereign of the Day of Recompense.
Fâtiha suresi okudin gününün sahibidir.
Haqq-Hesab (qiyamət) gününün sahibinə!
Ceza gününün malikidir.
Fâtiha Suresi mp3 : Fâtiha suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Ahmed Al Ajmy
Bandar Balila
Khalid Al Jalil
Saad Al Ghamdi
Saud Al Shuraim
Abdul Basit
Abdul Rashid Sufi
Abdullah Basfar
Abdullah Al Juhani
Fares Abbad
Maher Al Muaiqly
Al Minshawi
Al Hosary
Mishari Al-afasi
Yasser Al Dosari
desteğin için teşekkürler
Kuran Suresi sitesi, sevgili kitabı ve arındırılmış Sünnet'i hizmet etmek, Kuran ve Sünnet müfredatında şeriat bilimlerini kolaylaştırmak, bilginin öğrencilerine önem vermek ve şeriat bilimlerini kolaylaştırmak amacıyla mütevazı bir girişim olarak kurulmuştur ve bize desteğinizden memnunuz ve Yüce Allah'tan bizi şerefli bir şekilde kabul etmesini ve amellerimizi kabul etmesini diliyoruz. .
Fâtiha Suresi - 4 . Ayet Tefsiri
﴿٤﴾
﴾4﴿
Ödül ve ceza gününün tek hâkimi.“Ödül ve ceza (din) gününün hâkimi” diye çevirdiğimiz tamlamada geçen mâlik “malın, mülkün sahibi” demektir. Kıraat âlimlerince “hükümdar, iktidar sahibi” anlamında “melik” şeklinde de okunmuştur. İnsanlar için kullanıldığında mâlik ile melik arasında güç, yetki ve tasarruf hakkı bakımlarından önemli farklar vardır. Mal ve mülkün sahibi (mâlik) kişinin başkalarına hükmü geçmez, başkalarına hükmü geçen hükümdar (melik) ise her malın ve mülkün sahibi değildir. Allah Teâlâ hakkında mâlik ve melik sıfatları kullanıldığı zaman mâna çerçevesinde bir eksiklik olamaz; çünkü O hem âlemlerin sahibidir hem de herkese ve her şeye hükmü geçer; O’nun iktidarı üstünde bir iktidar tasavvur bile edilemez. Melik O’nun zâtına, mâlik ise fiiline ait sıfatlardır.
“Ödül ve ceza (din) günü”nün âhiretteki hesaba çekme ve hüküm verme günü olduğu, bunu açıklayan başka âyetlerden anlaşılmaktadır (meselâ bk. İnfitâr 82/17-19). Allah Teâlâ bütün zamanlarda ve zaman kavramına bağlı olmaksızın mutlak hâkim, sahip, melik ve mâliktir. Ancak Allah Teâlâ dünya hayatında, imtihan için kullarına da sahiplik ve iktidar vermiş; imanı olduğu halde gaflet içinde bulunan kimseler –zaman zaman da olsa– Allah’ın sahipliği ve iktidarının bilincinde olmaya özen göstermemişler; imanı olmayanlar ise bunun şuurundan tamamen yoksun kalıp inkâr etmişlerdir. Âhiret âleminde kulun, bu görünürdeki ve geçici iktidarı da ortadan kalkacağı için Allah’ın melik ve mâlik sıfatı bütün azametiyle ortaya çıkacak, belli olacaktır. Bunun için âhirette O, gerçekte ve görünürde “melik ve mâlik”tir.
Fâtiha Suresi Ayet Listesi
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz
Üveys Veysel Karane zikrine başlamadan önce, yalnızca sıkıntılı anlarımda ihtiyaç sahibi olduğumu zanneder, imtihan anlarımda duaya sarılırdım. Dünyalık bir sıkıntı gelmese eksiklerimi göremez ve bu sıkıntı geldiğinde de Rabbimi unutup makam, mevkii ve para putlarına koşar, onlardan yardım dilerdim. Dilenirdim.
Halbuki Rabbimiz ayetlerinde “Allah yetmez mi kuluna?” diye soruyor bizlere. Kuluz biz, Allah’a kul olmak için gayretteyiz. Beşeriz, şaşarız. İnsan yardım istemesi ve kulluğu için her şeyden önce acizliğini bilmeli. Bu zamana kadar Rabbimizden yardım istemeyi unutarak kendi elimizle, gücümüzle yapmaya çalıştığımız hangi şeyde başarılı olabildik? Bir çocuğun yemek yapmaya kalkışması gibi, her şeyi elimize yüzümüze bulaştırdık sonra da oturup ağladık neden neden diye… Marifet ehli olana kadar ne Rabbimizin yüceliğini ne kendi acizliğimizi, küçüklüğümüzü, güçsüzlüğümüzü olması gerektiği gibi bilemedik. Üstelik çoğu vakit kendimizi güçlü yetenekli sanıp, yaptığımız işlerle övündük durduk. Sözün kısası bir iş olduğunda ya güç yetirip övündük, ya aciz kalıp dilendik. Allah affetsin.
Üveys zikriyle anladık ki; her işimizi çözmek için hazır, bizleri çok seven biricik Rabbimiz var. Bizlerden Fatiha Suresi’nin 4. ayetini: “İyyâkena’budu ve iyyâkenestaîn” (Yalnız sana ibadet eder, yalnız Senden yardım dileriz.) hayatımıza sokmamızı istiyor. Beş vakit namazlarımızın her rekatında okuduğumuz Fatiha Suresi; Kuran-ı Kerim’in özeti, özünü barındırıyor. İşte üveysler Fatiha Suresi’nin 4. Ayetini sancak edinenlerdir. Bu ayeti yaşamak için gayret eden kullardır. İbadetlerimizi yalnızca Allah rızasını kazanmak için yapar, her işimizden de Rabbimize sığınırız. 4. Ayete uymak için gayret edenleriz.
Allah’tan yardım istemenin sınırı nedir sorusu geliyor aklımıza hemen. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin.” Demek ki en küçük işlerimizde dahi Rabbimizden yardım istememiz önem arz ediyor. Yemek yemek, su içmek, adım atmak gibi her işimizde Allah’ın adını anmamız, Besmele ile işe başlamamız isteniyor. Küçük işler denilince, gücümüzün yeteceğini düşünüp, benliği ortaya çıkarmak isteriz. Halbuki bizler her işimize Rabbimizle başlarsak, her daim “O tecelli eder. Benlikten çıkıp, tevhid nuru kullarını sarmaya başlar.
Nefesi almamıza yardımcı Rabbimiz, bizi var eden, yaşatan Allah. Kullarından muhabbet bekliyor! Acziyetimizi bilip, O’na yönelmemizi, tevhidle Rabbimizi birlememizi istiyor! Yalnız Allah için ibadet etmemizi, yalnız Allah’tan yardım dilememizi istiyor!
Üveyslik hakkında ayrıntılı bilgi için: www.veyselkarane.com sitesini inceleyebilirsiniz.
TwitterFacebookWhatsAppGoogle+