fon helal mi / Yatırım Fonlarından fon almak caiz mi? | Kunfeyekun

Fon Helal Mi

fon helal mi

Yatırım Fonları Caiz Mi?

Yatırım Fonları Caiz Mi?

Yatırım fonlarına girmek isteyen kişiler tarafından en çok merak edilen sorulardan bir tanesi de bu fonlardan kazanç elde etmenin caiz olup olmadığıdır. Bugün cebindeki parayı korumak isteyen ve bu parayı korurken de aynı zamanda parasına değer katmak isteyen kişiler için merak konusu olan bu sorunun cevabı ise ne yazık ki hayırdır. Çünkü yatırım fonlarının çalışma prensiplerine bakıldığında bu konu kesinlikle caiz olarak görülmez. Dinimizde bir yatırım aracının içine faiz oranı eklendiğinde bu din tarafından hoş görülen bir durum olarak bilinmemektedir.

Yatırım Fonları Güvenli Mi? >

Yatırım Fonları Çeşitleri Nelerdir?Yatırım Fonları Nasıl Çalışır?Yatırım Fonu İle Para Kazanma Nasıl Olur?Yatırım Fonları Ne Kadar Kazandırır?Yatırım Fonları Caiz Mi?Yatırım Fonları Güvenli Mi?Yatırım Fonları Devlet Garantisinde Mi?

Yatırım Fonları Hakkında Merak Edilen Bilgiler

Yatırım fonları ülkemizde de tıpkı tüm dünyada olduğu gibi rağbet gören bir sistemdir. Yatırım fonları çeşitleri nelerdir, yatırım fonları nasıl çalışır, yatırım fonu ile para kazanma nasıl olur, ne kadar kazandırır, caiz mi? Güvenli mi, yatırım fonları devlet garantisinde mi?

Yatırım fonları ülkemizde de tıpkı tüm dünyada olduğu gibi rağbet gören bir sistemdir. Oldukça düşük bir risk oranına sahip olması nedeni ile tercih edildiği bilinir. Oldukça cazip bir kazanç kaynağı olarak görülen yatırım fonları, profesyoneller tarafından yönetilerek yapılan bir kazanç kapısıdır. Kolektif bir yatırım aracı olarak görülen yatırım fonları, yatırımcıların katılım payları ile elde edilen kaynaktan türetilerek elde edilir. Tüm birikimlerin sonucunda ortaya çıkan portföye bakılarak bir süreç yönetilir. Oldukça güvenilir olarak kabul gören yatırım fonları, aynı anda birçok işin yapılması ve sürdürülmesinden ziyade tek bir veri ile aynı anda birçok işin kendiliğinden yürümesi esasına dayanan bir yatırım aracı olarak görülür. Çok çeşitlilik sunan yatırım fonları hakkında edinmek istediğiniz bilgilerin tamamı sizler için derlendi…

Yatırım Fonları Çeşitleri Nelerdir?

Profesyonel portföy yöneticileri tarafından yürütülen bu sitemin bir diğer güzelliği ve tercih edilme nedenleri arasında kullanıcı ve yatırımcılara çok çeşitlilik sağlamasıdır. Bilindiği üzere türlerine ayrılan yatırım fonlarının çeşitleri ise şu şekilde sıralanabilir;

·        Altın Fonu

·        Hisse Senedi Fonu

·        Tahviller

·        Bono Fonu

·        Sektör Fonu

·        Karma Fon

·        Korunma Amaçlı Fon

·        Garantili Fon

·        Serbest Yatırım Fonları

·        Fon Sepeti

·        Emeklilik Yatırım Fonları

·        Borsa Yatırım Fonları

·        İştirak Fonları

·        Madenler Fonları

·        Grup Fonu

·        Gayrimenkul Fonu

·        Yabancı Menkul Kıymetler Fonu

·        Girişim Sermayesi Yatırım Fonu

Yatırım Fonları Nasıl Çalışır?

Çok çeşitli olma özelliğine sahip olan yatırım fonları, katılımcılardan elde ettikleri fonların karşılığında oluşan değerlerden bir yönetim paneli oluşturan profesyonellere sahiptirler. Yatırımcılar bahsi geçen portföylerden diledikleri bir kısmı satın alır ve bu fonunun bir parçası haline gelirler.

Yatırım Fonu İle Para Kazanma Nasıl Olur?

Yatırım fonlarına belli bir oranda destek olan yani nakdi yatırım yapan kişiler tarafından en çok merak edilen konulardan bir tanesi de bu sistemden nasıl para kazanılacağıdır. Bilindiği üzere bu sistemden üç ayrı yolla para kazanılabilmektedir. Bunlardan ilki, fona yatırılan menkul kıymetler ya da diğer hisse senetleri gibi fonlardan elde edilen kar paylarıdır. Kar paylarının yanı sıra bu sistem dahilinde faiz geliri de elde edilmesi mümkündür. İkinci yöntem olarak elde edilen kar paylarının ve faiz oranlarının yine diğer fonlara aktırılmasıdır. Bu sayede kazanç yatırımlar boyutunda artmaya devam edecektir. Üçüncüsü ve son olarak da menkul kıymetlerin daima piyasaya bakılarak katlanması ve değer görmesidir. Dolayısı ile bu sistem içerisinde yer alan bir yatırımcının zarar etmesi riski oldukça düşüktür.

Yatırım Fonları Ne Kadar Kazandırır?

Yatırım fonlarının yüksek gelirleri olduğu bilinir. Bu fonların bilindiği üzere çok çeşitlilik taşıdığını belirtmekte yarar bulunmaktadır. Yukarıda bahsi geçtiği üzere sayısız çeşidi olan yatırım fonlarının getirdiği kazanç yatırım aracının ne olduğuna karar verilmesi ve ne kadar yatırım yapıldığıdır. Dolayısı ile burada ne kadar kazanç elde edileceği birçok değişkene bağlıdır. Yatırım fonuna katılmayı planladığınız emtia hakkında en doğru bilgiye ulaştıktan sonra yatırmaya karar verdiğiniz miktara göre kazanç değerlerinizi takip edebilirsiniz.

Yatırım Fonları Caiz Mi?

Yatırım fonlarına girmek isteyen kişiler tarafından en çok merak edilen sorulardan bir tanesi de bu fonlardan kazanç elde etmenin caiz olup olmadığıdır. Bugün cebindeki parayı korumak isteyen ve bu parayı korurken de aynı zamanda parasına değer katmak isteyen kişiler için merak konusu olan bu sorunun cevabı ise ne yazık ki hayırdır. Çünkü yatırım fonlarının çalışma prensiplerine bakıldığında bu konu kesinlikle caiz olarak görülmez. Dinimizde bir yatırım aracının içine faiz oranı eklendiğinde bu din tarafından hoş görülen bir durum olarak bilinmemektedir.

Yatırım Fonları Güvenli Mi?

Evet. Güvendiğiniz ve mümkünse daimi müşteri olarak çalıştığınız bir banka aracılığı ile yatırım fonlarına katılmak oldukça güvenilirdir. Ayrıca yatırım fonları işleyişleri bakımından da son derece güvenli olarak kabul görür. Bakıldığında bu sürecin profesyoneller tarafından yönetildiği de bilinir ve yatırım araçlarından en çok kabul görüleni de bu sistem içinde yer alandır.

Yatırım Fonları Devlet Garantisinde Mi?

Hayır. Yatırım fonlarının herhangi bir garantisi bulunmaz. Devlet garantisi yalnızca mevduatlarda geçerlidir. Mevduatlar için ise devletin uygun gördüğü koruma da bir sınır çerçevesindedir. Bu nedenle yatırımcıların bu sorunu da göz ardı etmemesi gereklidir.

Yorumlar

Helal yatırım yolları…

Helal yatırım yolları…
Selamünaleyküm hocam.
Müsaadeniz olursa size bir konuda danışmak istedim. Hocam birikmiş bir miktar param var ve ben bu paranın değer kaybetmemesi için değerlendirmek istiyorum. Ama helal yönden değerlendirmek istiyorum.
Öncelikle banka faizinin haram olduğu söyleniyor. Peki, katılım bankalarındaki kar payı da haram mıdır? Ayrıca bankaların A ve B tipi fonları mevcut. A tipi fonlar riskli ve fiyatının düşüp çıkması piyasaya bağlı. B tipi fonlar ise (özellikle B tipi likit fon) riski yok veya yok denecek kadar az. B tipi fonlar çok az da olsa bir getiri sağlıyor. Bu bahsettiğim A ve B tipi fonlar haram mıdır?
Ben daha önce altın alarak yatırım yapıyordum ama altından paramın değerini piyasa şartlarına göre koruyamadığımı düşünüyorum. Ayrıca altının fiyatının yükselip düşmesi gibi fonların da fiyatı yükselip düşüyor. Bunlar aynı şey mi yani ikisi de helal kazanç mı?
Bu konularda bana ayrıntılı bilgi verirseniz çok sevinirim. (Banka faizi, kar payı, A ve B tipi fonlar, hazine bonosu, repo…)
Bana vereceğiniz cevapla hem beni mutlu edeceksiniz hem de benim gibi birçok kişiye helal yönden yatırım yapmayı sağlamış olacaksınız.
İlginiz için şimdiden çok teşekkür ederim. Lütfen bana cevabınızı mail ile bildirin. Allah’a emanet olun. Saygılarımla,

Cevap:

Değerli kardeşim,
İslam’da faizden kazanç elde etmek kesin olarak yasaktır,haramdır. Bankalar ise faiz vererek ve alarak işlemektedir bu nedenle faiz amacıyla bankalara para yatırmak caiz değildir. Özel Finans Kurumları (katılım bankaları) ise “kar zarar ortaklığı” şeklinde çalıştıklarını belirtmektedirler. Dolayısıyla güvendiğiniz katılım bankalarına paranızı yatırmanız caizdir. Ayrıca paralarınızı taşınmaz mal, altın, döviz ve hisse senetlerine paylaştırarak ya da ticaret yaparak değerlendirebilirsiniz.
Bankaların fonları için ise değerli alim Prof. Dr. Hayrettin Karaman şu değerlendirmeye yapmakta:
“Önce yatırım fonunun ne olduğu ve bu fonların gelirinin nasıl elde edildiği konusunda kısa bilgiler aktarmamız gerekiyor: “Portföy geniş anlamıyla bir kişinin ya da kuruluşun sahip olduğu varlıkların tümünü ifade eder. Dar anlamıyla portföy ise sermaye piyasası araçları ve kıymetli madenlerden oluşan varlık grubudur. Yatırım fonları halktan topladıkları paralar karşılığı, hisse senedi, tahvil gibi sermaye piyasası araçlarından ve kıymetli madenlerden oluşan portföyleri yönetirler. Her bir yatırımcı fonun sahip olduğu portföyün bir kısmını temsil eden katılma belgesini alarak fona ortak olurlar. Fon yatırımınızdan, şu üç yoldan para kazanabilirsiniz: İlk olarak fon sahip olduğu menkul kıymetlerden kâr payı, faiz olarak menkul kıymetlerden gelir elde eder. Fon elde ettiği bütün gelirini fon portföy değerine yansıtır. Fonun sahip olduğu menkul kıymetlerin fiyatı artabilir. Eğer fon fiyatı yükselen bu menkul kıymeti satarsa sermaye kazanç elde eder. Fon elde ettiği bu sermaye kazancını veya zararını fon portföy değerine yansıtır.”
Yukarıdaki açıklamalar da gösteriyor ki yatırım fonlarının gelirleri içinde faiz de vardır ve önemli bir yer tutmaktadır. İslam dünyasında ve Batı’da çalışan, faize ve harama bulaşmayan yatırım fonları da vardır; ama Türkiye’deki yatırım fonlar faizden arındırılmış değildir. Bu sebeple yatırım fonlarına katılarak buradan gelir elde etmek caiz değildir. ”
( http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00143.htm )
selam ve dua ile…

Ek yazı:

(Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın sitesinden alınmıştır:)

N- Parayı koruma ve arttırma yolları:
Enflasyona karşı parasının değerini korumak ve onu arttırmak isteyen şahıslar bir takım yollara başvurmaktadırlar. Bunların bir kısmı dinimiz bakımından-ziraat, ticaret, zanaat gibi- caizdir, bir kısmı ise ya faize dayandığı, yahut da meşru olmayan maksatlara hizmet ettiği için caiz değildir, haramdır.

Caiz olanlar:
1. Özel finans kurumları:
Ülkemizde hususi bir kanunla Özel Finans Kurumları kurulumasına imkân tanınmış ve bugüne kadar altı finans kurumu kurulmuştur: 1. Faysal Finans, 2. Al-Baraka Türk, 3. Kuveyt-Türk Evkaf, 4. Anadolu Finans, 5. İhlas Finans 6. Asya Finans. Bu kurumların kuruluş gayesi ekonomik hayatlarını dinlerine göre yaşayan müslümanlara, faize bulaşmadan paralarını koruma ve arttırma imkânı sağlamaktır. Bu kurumlar faizsiz banka esasına göre kurulmakta ve “peşin alıp veresi satma, satın alıp uzun vâdeli kiraya verme, ortak ticaret, ortak yatırım” gibi yollara başvurarak kazanç sağlamaktadır.
Bu kurumlara para yatıran şahıslar, kâr ve zarara ortak olmayı kabul etmektedirler; ancak akıllıca ve ihtiyatlı hareket edildiği için bugüne kadar mezkûr kurumlar müşterilerini zarara sokmamış bazen bankaların verdiği faizden fazla helâl kâr dağıtmışlardır.

2. Tüccar ve esnaf ile kâr-zarar ortaklığı:
Ticaret, zanaat veya sanayi sahasında çalışan şahıs veya şirketlere, kâr ve zararda ortak olmak şartıyla para yatırılmakta, yıl sonunda yapılan hesaplara göre para sahibine, hissesine düşen kâr verilmektedir. Meselâ A ticaret ile meşgul olan B’ye, kârında ve zararında ortak olmak şartıyla bir milyon lira vermekte; B, bu parayı da sermayesine katarak ticaret yapmaktadır. Yıl sonunda B yaptığı hesaplara göre % 60 kâr etmiştir, buna göre bir milyonun kazancı 600 bin liradır. Bunun 300 binini kendisi almakta (anlaşma, kâr ve zararın yarı yarıya paylaşılması şeklinde ise), diğer 300 bin lirayı da A’ya vermektedir. A isterse kârı almayıp 1.300.000 lira ile ikinci yıl için ortaklığına devam etmektedir.
3. Hisse senedi:
Şirketler, şahıslar ve menkul değerler borsasında alınıp satılan hisse senetleri, ticaret, hizmet veya üretim yapan bir şirkete ortaklığı ifade etmektedir. Bu senetleri alan şahıs, senedin temsil ettiği ölçüde şirketin kâr ve zararına ortak olmaktadır. Şirketin ürettiği mal alkollü içki, uyuşturucu vb. haram bir mal olmadıkça; arzettiği hizmet fuhuş kumar vb. bir hizmet, olmadıkça, ticarî şirket ticaretini, İslâmın haram kıldığı şekilde yapmadıkça bu ortaklık meşrudur, mezkür senetler alınıp satılır, elde edilen kâr da helâldir. Hisse senedinin ait olduğu şirketin ana sermayesi helal mal olmakla beraber zaman zaman banka kredisi alıyor, yahut banka ile muamele yapıyor ve kârın bir kısmı da bu faizli krediden hasıl oluyor ise hisse sahibi müslüman, elde ettiği kârın bir kısmını (faizli krediden hasıl olan kısmı) mülkünden çıkarıp fukaraya vermelidir. Öz sermayenin hasıl ettiği kâr helaldir. Faizli ekonomilerde müslümanların, faize hiç bulaşmayan şirket ve hisse senedi bulmaları imkânsız gibidir; bu sebeple onların vazifesi, bu şirketlere ortak olmamak değil, faiz verilerek alınmış sermayeden hasıl olan kârı fukaraya vermektir. Sermaye ve kazancının tamamı veya çoğu faizli olmayan şirketlere girilir yukarıda açıklanan usul ile faizden temizlenilir. Müslümanlar böylece ekonomik açıdan güçlenir, bu güçleri ile faizi tamamen ortadan kaldırmaya çalışırlar.
Hisse senedini, gelirinden faydalanmak için değil de alıp satmak için edinenleri, şirketin faizli kredi alması etkilemez; çünkü faizli kredi hisse senedine dahil değildir.

4. Altın ve döviz:
Kâr sağlamamakla beraber paranın değerini koruyan bir usul de altın ve döviz almak, parayı altın ve dövize çevirerek korumaktır. Bir müslümanın, zekâtını vermek şartıyla altın ve dövize sahip olmasında mahzur yoktur, bunları peşin satmak, uzun veya kısa müddet elde tutmak caizdir. Ancak altın ve dövize yatırılan paralar âtıl (işlemeyen) sermaye olduğu için bundan memleket ekonomisi zarar görmekte, bazen ülke sıkıntıya düşmektedir; bu sebeple normal zamanlarda bile bu usul, ancak diğer yollar bulunmadığı zaman, yahut durum müsait olmadığı zaman kullanılmalıdır.

5. Kâr ortaklığı:
Son yıllarda devlet, gelir ve kâr getiren bazı tesisleri kâr ortaklığı yolu ile halka açmaktadır. Bu uygulamanın da gayesi, faiz yemeyen müslümanların elindeki paraları alıp değerlendirmek, bunlarla yeni iş sahası ve tesisler kurmaktır. Bu maksat meşru ve faydalı bir maksattır. Ancak bunun için başvurulan “kâr ortaklığı usûlü” yeni bir uygulama olduğu için bazı tereddütlere yol açmıştır. Bazı fıkıhçılar (İslâm hukuku âlimleri), bir kimsenin, aslına sahip olmadığı şeyin gelirine de sahip olamayacağını, bunun faizcilikten bir farkı bulunmadığını ileri sürmüş ve kâr ortaklığının caiz olmadığı görüşünü benimsemişlerdir. Bizim kanâatimiz aksi istikamettedir. Bize göre kâr ortaklığı caizdir; çünkü:
a) Kâr ortaklığı, devletin belli faiz karşılığında ödünç para alması şeklinde olmamaktadır. Faizli ödünç alma işlemi devlet tahvillerinde sözkonusudur. Kâr ortaklığı, adı üzerinde bir ortaklıktır; ortaklık konusu tesisin satımı mümkün olmadığı için kâr ortaklığı yoluna gidilmekte, kâr da önceden yüzde veya miktar olarak belirli kılınmamakta, kâr ortağı, yıl sonunda ne alacağını bilmemektedir. Bu usûle göre ortakların geliri, ortaklık konusu tesis gelir getirmez ise sıfır olmaktadır; faizcilikte ise faiz önceden bellidir ve hiçbir zaman sıfır olmaz.
b) Mülkiyeti başkasına veya devlete ait olan birşeyin tasarruf ve intifa hakkını satın almak, bundan gelir sağlamak mümkün ve caizdir. Nitekim Osmanlı devletinde mîrî (mülkiyeti devlete ait bulunan) toprakların tasarruf (işleme, kiraya verme, faydalanma) hakkı devlet tarafından halka satılmış, bu hakkı satın alanlar topraktan, ekmek, ortağa veya kiraya vermek suretiyle faydalanmışlar, vefatları halinde de faydalanma hakkı varislerine geçmiştir. Bu usûlün meşru olduğuna dair şeyhülİslâm fetvaları vardır.
c) “Durum ne olursa olsun, malın aslına sahip değil isem gelirine de sahip olamam, gelirine ortak olduğum tesis yıkılıp yok olsa bile devlet paramı iâde etmektedir, şu halde ben bu tesisin mâliki değilim, mâliki olsa idim tesis yok olunca param da iâde edilmemeli idi” diyenler için de yol vardır: Gelir ortağı, ortaklık konusu tesise kendini mâlik sayar ve tesis yok olduğu takdirde parasını devlete bırakır, almaz; cebren verirlerse başka yoldan devlete iade eder. Karşı tarafın (devletin) parayı iâde şartını kâr ortağı, kendi adına kabul etmemiş olur. Nitekim Hz. Aişe, Berîre isimli bir cariyeyi alıp âzâd etmek istemiş, cariyenin sahibi ise-satın alıp âzâd edecek olan Aişe’ye geçmesi gereken- velâ hakkının kendilerinde kalmasını şart koşmuşlardı. Peygamberimiz, Hz. Aişe’ye “Karşı taraf böyle bir şart ileri sürse de sen kabul et ve cariyeyi al, Allah’ın kitabındaki şarta aykırı olan şartlar hükümsüzdür…” buyurdu. Buna göre karşı tarafın, İslâm hukukuna aykırı olarak ileri sürdüğü şartı kabul ederek muâmeleyi yapmak, sonra bu şarta riâyet etmemek mümkün olmaktadır. Bir müslüman, paranın iâde şartını İslâm hukukuna aykırı görüyorsa kâr ortaklığı senedini alır , kârını da alır, tesis yok olursa ana parayı geri almaz, bu niyet içinde olur.
Senet hangi tesise veya tesislere aitse geliri de o tesisin geliri olmalıdır; çünkü kâr ortağı, senette yazılı tesisin (köprü, baraj, fabrika…) ortağıdır. Gelir bir başka şeye (dövize, altına, işletmeye) bağlı ve endeksli olamaz; olursa caiz olmaz.
Kâr ortaklığının caiz olabilmesi için tesisin mevcut ve işler olması gerekir. Henüz yapılmamış tesise ortak olup, başka bir ölçüye göre gelir almak da caiz değildir.

Caiz olmayan yollar:
Paranın değerini korumak ve onu arttırmak için başvurulan yollar arasında caiz olmayanları da vardır. Biz burada, bunlardan üçü üzerinde durmak istiyoruz:
1. Tahvil:
Tahvil, alınıp satılabilen faizli borç senedi mahiyetindedir. Tahvili ister devlet çıkarsın, ister hususi şahıs ve şirketler çıkarsın esası faiz karşılığında borç almaktır. İslâm faiz alıp vermeyi haram kıldığına göre tahvil alıp satmak, bu yoldan kazanç elde etmek de helal değildir.

2. Dövize endeksli tahvil ve döviz karşılığı borç alma:
Tahvil alanın parasının değerini de koruyarak gelir sağlamasını mümkün kılmak ve tahvil alım-satımını teşvik etmek için başvurulan yeni bir yol da tahvile yatırılan parayı, daha doğrusu tahvilin nominal değerini, tahvil ihracı sırasında geçerli kura göre dolar ve mark gibi bir dövize ve ana para, türk lirası olarak iâde edilirken, iâde sırasındaki kura göre tahvil bedelini ödemektir. Burada iki işlem vardır:
a) Ödünç alınan parayı değeri bakımından dövize bağlamak ve iade ederken yeni değeri üzerinden ödemek.
b) Ana yarayı iade edinceye kadar faiz ödemek. Dövize endeksli tahvil alım satımı, birinci unsurdan dolayı değil, ikinci unsurdan (faizden) dolayı haram olmaktadır. Eğer faiz ödenmese idi ödünç alınan paranın döviz olarak alınması ve döviz değerine göre ödenmesi caiz olacaktı. meselâ A ihtiyacın gidermek için B’den bir milyon borç istemekte, vâdesi gelince borcununu, ödünç aldığı günkü eşdeğeri dolara göre ödemeyi vâdetmektedir. Bu takdirde B, ya dolar satın alıp A’ya verecek ve vâdesi dolunca verdiği dolar miktarını, dolar veya türk lirası olarak geri alacaktır, yahut da A’ya istediği bir milyonu vererek dolar alıp kullanması için vekâlet verecektir. A bu para ile dolar almayıp onu türk lirası olarak kullansa dahi ödeme zamanında B’ye dolar değeri üzerinden ödeyecektir. Böylece dövize endeksli ödünç alıp verme işleminin mümkün ve caiz olduğu anlaşılmaktadır; yeter ki ödünç alınan meblağ için ayrıca bir de faiz ödenmesin! Dövize endeksli tahvillerde faiz de ödendiği için bu işlem İslâm hukuku bakımından caiz olmamaktadır.
Bu münasebetle işaret etmekte fayda vardır ki İslâma göre gerek vadeli olmayan satım akdinden ve gerekse ödünç verme işleminden hasıl olan borç ödenirken, şart koşulmamış olsa dahi enflasyon farkı ile birlikte ödenecektir. Çünkü İslâm borcun tam olarak ödenmesini istemektedir; alınandan fazla ödemek faiz oduğu gibi, eksik ödemek de haksızlıktır ve caiz değildir. Yüz bin lira ödünç alan bir şahıs bir yıl sonra yine yüz bin lira olarak borcunu öder, bu arada paranın değeri yüzde otuz düşmüş bulunursa gerçekte yetmişbin lira ödemiş sayılır ve üst tarafını borçlu kalır. Dövize veya altına bağlı ödünç alıp verme işlemleri de değer kaybını önlemeye yönelik tedbirlerdir.

3. Para faizsiz, mülk icarsız:
Paranın değerini korumak ve artırmak için kullanılan yollardan biri de bir şahıstan para alan ikinci şahsın, bir taşınmaz malını ona vermesi, aldığı parayı geri ödeyinceye kadar kendisinin faiz ödememesi, karşı tarafın da taşınmazdan faydalandığı halde kira ödememesidir. Buna her ne kadar “para faizsiz, mülk icarsız” denmiş ise de bu cümleyi tersine çevirerek “para faizli, mülk icarlı, paranın faizi mülkün icarıdır” demek mümkündür. Bu usulü bazı fıkıhçılar “vefâen beyî'” adı altında caiz görmüş iseler de kanâatimize göre bu usul apaçık bir faiz hilesidir ve caiz değildir.
Kaynak : http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/helalharam/0076.htm

Bunu paylaş:

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor...

Kumbara fonu almak caiz midir ?

Kumbara fonu almak caiz midir ?

imam
Gelen Soru
Kumbara fonu Soru kumbara fonu caiz midir?
şu bankaların özel emeklilik sistemi ile aynımıdır?
yani fazie girermi?
iş bankasının uyguladığı kumbara fonunu oğlum için düşünüyorumda.Yardımcı olduğunuz için Allah razı olsun

Cevap
Her hangi bir yatırımın gelirlerinde ve çalışma sisteminde İslamın yasakladığı işlerin yapılması haramdır. Fonların gelirlerinde faiz de yer almaktadır. Faiz gelirleri olan yatırımlar ise caiz değildir.


Yanıt: kumbara fonu almak caızmıdır ?

imam
Fon alım satımı veya hisse senedi türü yatırımlar için dinimizde bir hüküm var mıdır? Cevap Değerli Kardeşimiz; Önce yatırım fonunun ne olduğu ve bu fonların gelirinin nasıl elde edildiği konusunda kısa bilgiler aktarmamız gerekiyor: "Portföy geniş anlamıyla bir kişinin ya da kuruluşun sahip olduğu varlıkların tümünü ifade eder. Dar anlamıyla portföy ise sermaye piyasası araçları ve kıymetli madenlerden oluşan varlık grubudur. Yatırım fonları halktan topladıkları paralar karşılığı, hisse senedi, tahvil gibi sermaye piyasası araçlarından ve kıymetli madenlerden oluşan portföyleri yönetirler. Her bir yatırımcı fonun sahip olduğu portföyün bir kısmını temsil eden katılma belgesini alarak fona ortak olurlar. Fon yatırımınızdan, şu üç yoldan para kazanabilirsiniz: İlk olarak fon sahip olduğu menkul kıymetlerden kâr payı, faiz olarak menkul kıymetlerden gelir elde eder. Fon elde ettiği bütün gelirini fon portföy değerine yansıtır. Fonun sahip olduğu menkul kıymetlerin fiyatı artabilir. Eğer fon fiyatı yükselen bu menkul kıymeti satarsa sermaye kazanç elde eder. Fon elde ettiği bu sermaye kazancını veya zararını fon portföy değerine yansıtır." Yukarıdaki açıklamalar da gösteriyor ki yatırım fonlarının gelirleri içinde faiz de vardır ve önemli bir yer tutmaktadır. İslam dünyasında ve Batı’da çalışan, faize ve harama bulaşmayan yatırım fonları da vardır; ama Türkiye’deki yatırım fonlar faizden arındırılmış değildir. Bu sebeple yatırım fonlarına katılarak buradan gelir elde etmek caiz değildir. Prof. Dr. Hayrettin Karaman


kumbara fonu caiz mi, kumbara fonu harammı

Bu kategoride yer alan TL olarak borç verip dolar veya altın olarak geri almak caiz mi ? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Bireysel emeklilik sistemi 14. yaş gününü kutladı. Fakat halen sistemin İslama uygun olup-olmadığı getirilerin nasıl değerlendirileceği konusunda kafaların karışık olduğu anlaşılıyor. Bazılarının sadece sistemi caiz görmediği için OKS’den çıktığı gözleniyor. Bazıları sistemin nasıl işlediğinden emin olamıyor. Hocaların ve diyanetin fetvaları var ama bunlar kafalardaki karışıklığı gidermemiş,  şüpheler son bulmamış. Sistemi bir sigorta gibi algılayanlar var, sistemin tamamen bir fondan oluştuğunu varsayanlar var. Burada bireysel emeklilik sistemini dini açıdan yorumlayacak, fetva verecek durumda değiliz. Ama gelin mevzuat açısından anlatmaya baştan başlayalım, kararınızı siz verin.

Böyle bir sisteme ne gerek var?

Türkiye’de ve dünyada uzayan yaşam süreleri ve buna bağlı olarak artan sağlık harcamaları yöneticileri çözüm aramaya itiyor. Çünkü mevcut sosyal güvenlik sistemlerinin, gelecekte sayıları daha da artacak olan emeklilere yeterli gelir ve sağlık hizmeti sunabilecek potansiyeli azalıyor. Türkiye’de ortanca yaş 2007’de 28,7 iken bu rakam 2017’de 31,7 oldu. Bu ne demek? Nüfusumuz ortalama olarak 2007’ye göre 3 yıl daha yaşlı anlamına geliyor. Tüik verilerine göre 2007’de %7,1 olan 65 yaş üzeri nüfus 2017’de %8,5’e ulaşmış. Mevcut durumda bile SGK’nın gelirleri giderleri karşılamadığı için devlet her yıl bütçeden SGK’na aktarım yapıyor. 2016’da devletin merkezi bütçeden SGK’na aktardığı tutar 108 milyar lira.

Bireysel emeklilik sistemi yukarıdaki resimde görüldüğü gibi gücü tükenmekte olan kamu sosyal güvenlik sistemlerinin destekleyicisi olarak kurgulanmış. Yurt dışında uzun yıllardır uygulanıyor. Bireysel emeklilikte biriken fon tutarları bazı ülkelerde GSYİH’nın üzerinde. Bizim gibi sisteme sonradan dahil olanlarda daha düşük. Ülkemizde bireysel emeklilik fonlarının GSYİH’ya oranı %5’ler seviyesinde.  

Sistemin işleyiş mantığı

Bireysel emeklilik sistemi ve OKS bir sigorta değil aslında. Katılımcının hiçbir riski sigorta teminatı altına alınmıyor. Tamamen kişilerin sisteme yatırdıkları katkı paylarını ve devlet katkılarını fonlar aracılığıyla yatırıma yönlendirmek üzerine kurulmuş bir sistem. Katılımcıların düzenli tasarruf yapmasını sağlıyor. Devlet de katılımcıların sisteme aktardıkları katkı payı üzerinden %25* devlet katkısıyla teşvik sunuyor. Her bir katılımcının hesabı ayrı. Yani sigorta şirketlerindeki gibi ortak bir havuz söz konusu değil. Her bir katılımcı, sistemde kendisine sunulan fonlardan kendi risk algısına ve tercihine göre seçim yapıyor. Katılımcılar sisteme kendi yatırdıkları tutarı, fonlarının değerini, devlet katkılarını hesaplarından takip edebiliyorlar.

Fon nedir?

Burada, katılımcıların katkı paylarının yönlendirildiği fon kavramını açmakta fayda var. Bireysel emeklilik sistemindeki fonlar bireysel emeklilik şirketi tarafından kuruluyor. Bireysel emeklilik şirketi fonun sahibi mi peki? Hayır. Fonun sahipleri fona katkı payı yatıran katılımcılar. Bireysel emeklilik şirketi fon kuruluşunda önce fona avans veriyor. Bu avansla fon yatırım araçlarına yatırım yapıyor. Daha sonra katılımcılar fona iştirak ettikçe, bireysel emeklilik şirketi fona verdiği avansı geri çekiyor. Fonun operasyonel işlemleri, bireysel emeklilik şirketi tarafından görevlendirilmiş bir fon kurulu tarafından gerçekleştiriliyor. Fonun varlıklarının nasıl yönetileceği işi ise, portföy yönetim şirketinin.  Portföy yönetim şirketi fonun stratejisine uygun olarak portföye hangi yatırım araçlarının alınacağına, hangilerinin satılacağına karar veriyor.

Faizli-Faizsiz Fonlar

Katılımcıların sisteme yatırdıkları katkı payları tercih ettikleri yatırım fonlarıyla yatırıma yönlendiriliyor. Sisteme girerken katılımcılara faizli, faizsiz fon seçenekleri soruluyor. Faizsiz fonları tercih eden katılımcılara içeriğindeki yatırım araçlarının getirilerinde faiz olmayan fonlar sunuluyor.  Bütün bireysel emeklilik şirketlerinde faizsiz fonları bulmak mümkün.

Faizsiz fonların portföyü

Mevzuata göre faizsiz fonların portföyüne faiz getirisi olmayan, katılma hesapları, gelir ortaklığı senetleri, kira sertifikaları, girişim sermayesi ve gayrımenkul yatırım fonu ile hisse senetleri ve kıymetli madenler gibi yatırım araçları alınıyor. Faizsiz fon portföyüne ancak BİST katılım endeksine dahil hisse senetleri alınabilir. Bu nedenle katılımcının tercihi faizsiz bir fon ise bu fonun portföyünde herhangi bir şekilde faiz getirisi içeren bir yatırım aracı bulunamaz.

Fonun yatırım yaptığı varlıklar nerede saklanıyor?

Türkiye’de SPK’dan onay alarak kurulmuş olan bütün fonların mal varlığı yani sermaye ve para piyasalarında yatırım yaptığı varlıklar Takasbank nezdinde kaydi olarak tutuluyor. Her bir fonun malvarlığı fon adına kayıt altına alınıyor. Fon katılma paylarına sahip katılımcıların hesapları da Takasbank’ta. Toplamda ‘A’ fonun malvarlıkları ‘A’ fonuna yatırım yapan katılımcıların hesaplarında demek daha doğru olur. Yani fonun malvarlığının sahibi bireysel emeklilik şirketi değil, portföy yönetim şirketi de değil. Fona yatırım yapan katılımcılar fonun malvarlığının sahibi. Faizli ve faizsiz fonların malvarlıklarının birbirine karışması mümkün değil. Eğer yatırımcı faizsiz bir fon tercih etmişse, kendisinin bilgisi olmadan faizli bir fon türüne yönlendirilmesi de mümkün olamıyor.

*22 Ocak 2022 Cumartesi ve 31727 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Kanunu’nda yapılan değişiklik ile devlet katkısı %25’ten %30 çıkarıldı.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır