Bebek beslenmesinde anne sütü şarttır. Bebeklerde aylar arasında inek sütüne başlanmaması önerilir. Çünkü 1 yaşından sonra bebek inek sütünü sindirmeye hazırdır. Fosfor, kalsiyum ve çinkodan zengin olan inek sütü bebeğin diş, kemik sağlığı ve kas gücü için önemli bir besin kaynağıdır.
Taze inek sütünün 72 derecede 15 saniye ısıtılarak mikroplarından arındırılması sonucu günlük süt üretilir. Bu sütlerin raf ömrü buzdolabında saklanmak koşuluyla 56 gündür. Sonrasında süt ekşir ve bozulur. Uzun ömürlü yanı UHT (Ultra High Temperature) sütler derecede birkaç saniye ısıtılarak ve sonra da hızla soğutularak hazırlanır. Açılmadıkları sürece oda sıcaklığında 36 ay saklanabilirler. UHT yönteminde ısıya duyarlı bazı vitamin ve bağışıklık faktörlerinin yok olması söz konusudur.
Gerçek inek sütü alerjisi bebeklerde yüzde oranında görülür. En yüz güldürücü tarafı ise 3 yaşına kadar hemen tamamen alerjinin kaybolmasıdır. Eğer bebek ilk sene içinde normal bir mama ile beslendiyse ve problem yaşamadıysa 1 yaşından sonra inek sütüne direkt geçebilir. Eğer ilk sene sadece anne sütü ile beslendiyse ve anne inek sütü ürünleri tükettiyse de inek sütüne sorunsuz geçilebilir.
Bebeklerde inek sütü alerjisi belirtileri arasında sütün içiminden sonra kanlı ishal ve kusma görülebilir. Bazen deride egzama olarak da ortaya çıkar. Bazen de solunum sistemini tutan belirtiler yani sürekli burun akıntısı veya tıkanıklığı, öter gibi solunum sıkışıklığıyla da kendini gösterir. İnek sütü protein alerjisi ileri seviyede olduğunda solunum sıkışıklığı, nefes alamama, ciltte yaygın kızarma gibi süt alerjisi belirtileri görülebilir. Süte alerji sinsi sinsi geliştiğinde tanımak zor olabilir. İnek sütüne geçtikten sonra problemlerin başlaması bir ipucu olarak değerlendirilmelidir.
Kan testi ile inek sütüne karşı IgE tipi antikor varlığına bakılmalıdır. Test yüksek çıkarsa inek sütünün her çeşidi (yoğurt, peynir, süt katılmış bisküvi, kek dahil) diyetten kesilmelidir. Bugün inek sütü alerjisi durumunda proteini parçalanmış özel mamaların tedavide çok önemli yeri vardır. Doktor kontrolünde alerji geçene kadar sadece bu mamaların kullanılması gerekir. Keçi sütü ve ürünleri de market raflarında bulunabilir. Soya sütleri değil ama keçi sütü ve ürünleri, inek sütü katkısı yoksa kullanılabilir.
Anne sütü içemeyen bebeklere ilk sene formül mama verilmesinin nedeni; inek sütünün anne sütüne göre olumsuz, yani eksik özelliklerinin mamalarda giderilmiş olmasıdır.
İnek sütünün bazı özelliklerinden dolayı özellikle 1 yaşın altındaki bebeklere verilmesi uygun değildir. Enerji içeriği açısından inek sütünün enerjisi anne sütüne benzer. Ancak protein miktarı anne sütünün üç katıdır. Yani hızlı büyüyen inek yavrusunun ihtiyaçlarını karşılar durumdadır.
Anne sütündeki protein miktarı yavaş büyüyen ve hareketleri yavaş gelişen insan yavrusunun ihtiyaçlarına göre ayarlanmıştır. İnek sütü ile protein yapıları çok farklıdır. İnek sütünde zor sindirilen bir tortu yapan kazein yüzde 80 oranında, kolay sindirilen whey kısmı ise yüzde 20 oranındadır. Anne sütünde ise whey fazla ( yüzde 80 ), kazein azdır ( yüzde 20 ). Aminoasit denilen protein yapıtaşları da farklılıklar gösterir, bazıları inek sütünde yoktur. Neden bu farklılıkların var olduğu halen tam olarak keşfedilememiştir.
İnek sütü, bebekler tarafından kolay sindirilemez. Yağ içeriği açısından bakıldığında da farklar vardır. Anne sütündeki toplam kalorinin yüzde 50'si yağdan gelir. Bunlar doymuş, tekli doymamış ve çoklu doymamış değişik yağlardan oluşur. Son yıllarda DHA ve ARA denilen uzun zincirli çoklu doymamış yağların özellikle bebeklerin beyin ve retinalarının gelişiminde önemli rol oynadıkları bulundu. Bunlar ilk sene bebeklere verilen mamalara eklendi.
Vitaminler: İnek sütünde yeteri miktarda B vitaminleri bulunur. A vitamini hem anne sütü hem de inek sütünde yeterlidir. İnek sütünde vitamin E yeterli değildir. D vitamini litrede IU olacak şekilde inek sütlerine eklenir. Anne sütünün vitamin içeriği annenin diyetine göre de değişir. Vitamin seviyelerini yeterli tutmak amacıyla emziren annelere günde bir kere vitamin tableti almaları önerilir.
Mineraller: Demirin emilimi inek sütünden yüzde 5, anne sütünden ise yüzde 50 oranındadır. Yani inek sütünden emilim 10 kat azdır. Bu emilim yetersizliği nedeniyle inek sütlerine ekstra demir katılır. Anne sütünden çinko daha iyi emilir. İnek sütünün kalsiyum (anne sütüne göre 3 kat) ve fosfor (anne sütüne göre 6 kat) miktarları yüksektir. Diş gelişimi için önemli olan florür ise 2 kat fazladır. İnek sütü daha tuzludur. Tuz miktarı anne sütünün 3 katı kadardır; bu durum özellikle bebeklerin gelişmekte olan böbreklerini zorlar. Süt, kalsiyum içeriği açısından çok zengin bir kaynaktır. yaş arasındaki çocukların günlük kalsiyum ihtiyacı mg'dir. Günde ml süt içen bir çocuk bu ihtiyacın yaklaşık yarısını karşılamış olur.
Bağışıklık Faktörleri: Anne sütü ve kolostrum, büyüyen insan yavrusunun bağışıklık sistemini geliştiren yüzlerce önemli faktör içerir. Bunlara örnek olarak nükleotidler ishali önleyici ve bağışıklığı destekleyen maddelerdir. Tam yararları bilinmese de formül mamalara nükleotidler eklenmişlerdir.
Özetle; protein miktarının fazla olması, sindiriminin zor olması, tuz içeriğinin fazla olması, bazı yararlı yağların bulunmaması, bağışıklık faktörlerinin eksik olması nedenleriyle bebeğe uyarlanmamış, direkt inek sütü yaş bebekleri için uygun değildir.
*Bu içeriğin geliştirilmesinde Tıbbi Direktörlük katkı sağlamıştır.
*Web sitemizdeki bilgiler kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız. İçeriklerde Acıbadem Sağlık Grubu'nun tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelik bilgiler yer almamaktadır.
Güneş bize doğanın en büyük armağanı ve Vitamin D içinde en büyük kaynak. Atalarımız boşuna güneş girmeyen eve doktor girer dememişler. Son dönemlerde yapılan çalışmalar D vitamininin bilinenin aksine sadece kemik ve kalsiyum metabolizması ile ilgili olmadığını söylüyor. Vücuttaki hemen bütün sistemleri etkilediğini ve yine maalesef hem ülkemizde hem de bütün dünyada tahminlerin çok üstünde bir vitamin D eksikliği olduğunu göstermektedir. D vitamini eksikliği ile ilgili bazı çalışmalarda Kanada'da %90, Amerika'da %60 , Avrupa'da % 55 bizim ülkemizde de özellikle kış aylarında arttığını ve %70’lere ulaştığını gösteren çalışmalar mevcuttur.
Dünyanın bütün ülkelerinde beklenin çok üstünde vitamin eksiklikleri tespit edildiği için halkın bu konuya dikkatini çekebilmek için Dünya Vitamin D Komitesi ilk defa 'de kasım ayını D vitamini farkındalık ayı olarak ilan etmiştir ve bu sene Vitamin D farkındalık ayının 7. yılındayız yüzyılda birçok insan ihtiyacı olduğu kadar D vitaminini maalesef alamıyor. Vitamin D için asıl kaynağımız güneştir.
Normalde Vitamin D yi güneş ışınlarının derimize temas etmesi ile elde ederiz ve güneş aracılığıyla elde ettiğimiz vitamin D vitamin ihtiyacımızın %’ini karşılar. Günümüz şartlarında eskiye nazaran daha az güneşe maruz kalıp daha az dışarı çıkıp daha çok içeride vaktimizi geçirir olduğumuz için özellikle kış ayları başta olmak üzere vitamin D seviyelerinde belirgin düşmeler oluşmaktadır ve yine yaz aylarında bolca kullandığımız güneş koruyucularda vitamin D’nin deriden sentezini engelleyen faktörlerin başında gelmektedir.
Son dönemlerde yapılan çalışmalar vitamin D’nin sadece kemik metabolizmasıyla değil vücuttaki bütün sistemleri ilgilendiren bir vitamin olduğunu ve eksikliğinde birçok sistemi ilgilendiren hastalıklar ortaya çıkabildiğini göstermiştir.
Enfeksiyon hastalıklarında D vitamini eksikliği görülebilir;
Kemik ve kaslarla İlgili rahatsızlıklar D vitamini eksikliği ile ilişkilendirilebilir;
Otoimmun yani bağışıklık ile ilgili hastalıklar D vitamini eksikliği ile ilişkilendirilebilir;
Alerjik Hastalıklar D vitamini eksikliğinin nedeni ya da sonucu olabilir;
Bazı kanser türleri D vitamini eksikliği ile ilişkilendirilebilir;
Metabolizma ile ilgili hastalıklar D vitamini eksikliği ile alakalı olabilir;
Kalp Hastalıkları D vitamini eksikliği ile ilişkili olabilir;
Ayrıca bu rahatsızlıklar da D vitamini eksikliği ile alakalı olabilir;
Vitamin D eksikliği yapan en temel sebep yeteri kadar güneşe maruz kalamamaktır. Dolayısıyla kış mevsimi vitamin D eksikliğinin en sık görüldüğü dönemdir. UVB ışınlarının kışın ülkemize gelme açısı değiştiği için ve daha kapalı giyinip daha fazla kapalı alanda bulunduğumuz için güneş ile temasımız azalmakta haliyle deride D vitamini sentezide azalmaktadır. Kış mevsimi dışında D vitamin eksikliğinin sebepleri olabilen bazı özel durumlar da mevcuttur bunlar:
D vitaminiden zengin gıdalar, samon, uskumru, ringa balığı gibi yağlı balıklar, balık yağı. Ayrıca karaciğer, yumurta sarısı, süt, tereyağı ve peynirde de daha az miktarda Vitamin D bulunur.
D vitamini eksikliğine neden olabilen bazı bağırsaklardan sindirim ve emilim problemleri şunlardır;
Sara ilaçları, kortizon içeren ilaçlar ve kolesterol ilaçları gibi bazı İlaç Kullanımları D vitamini emilimini olumsuz etkileyebilir.
Yaz mevsiminde ve güneşli günlerde mümkün olduğunca vitamin D depolamak. Deride D vitamin sentezleyen ışınlar UVB ışınlarıdır. Işınların en dik olduğu saatler yani öğlen saatleri çok ödemlidir. Yine ışının direkt deriye temas etmesi gerekir. Pencere, araba camı, giysiler deriden UVB ışınlarının vitamin B sentezini engeller. Dolaysıyla kışın özellikle her gün saat 11 ile arasında 20 - 25 dakikayı dışarıda en azından yüz ve eller güneşi görecek şekilde geçirmek gerekir. Havanın güneşli olduğu günlerde diz ve dirsekten aşağısında ki kısımlarında güneşle dakika temas etmesi çok daha iyi olur. Ayrıca D vitamini eksikliği için öneriler uygulanabilir;
Büyük, küçük, yaşlı genç, hemen herkesin Vitamin D vitamini seviyesine baktırarak eksiklik tespit edildiğinde mutlaka tedavi olması gerekir. Bazı gruplar özellikle risk grubunu oluşturur. D vitamini eksikliğinin tehlikeli olabileceği ve mutlaka giderilmesi gerektiği kişi grupları şunlardır;
Bu kişilerde D vitamini eksikliği görülmesi durumunda hekimler tarafından D vitamini takviyesi önerilir.
Vitamin D eksikliğinin tanısını koymak çok kolay ve tedavisi de hem çok kolay hem de uygun fiyatlıdır. Bu nedenle büyük küçük, yaşlı genç herkese mümkünse senede bir kere özellikle her Kasım ayında bir kere vitamin D seviyesine bakılara ihtiyaç varsa doktor kontrolünde Vitamin D tedavisi almasını tavsiye ediyoruz.
D vitamini referans aralıkları şu şekilde sıralanabilir;
Bol güneşli ve bol D vitaminli günler.
D vitamini bulunan besinler; yumurta sarısı, yağlı balıklar, karaciğer, tavuk, mantar, karides şeklinde sıralanabilir.
D vitamini kemikleri güçlendirmek ve korumak için önem taşır. Raşitizm gibi kemik bozukluklarının tedavisinde D vitamini önem taşır.
D vitamini eksikliği sonucunda kişide halsizlik, kemik ağrısı, güçsüzlük, yürümede güçlük, uykusuzluk, saç dökülmesi, baş ağrısı gibi durumlar ortaya çıkabilir.
D vitaminin sabah kullanımı sayesinde daha fazla emilim sağlandığı bilinmektedir. Kahvaltıyla birlikte alınması daha iyi sonuç vermektedir.
D vitamini doktor tavsiyesiyle alınmalıdır. Doktorunuz ne sıklıkla içilmesi gerektiğini söyleyecektir. Doktor kontrolü olmadan alınan D vitaminin fazla alınması sonucunda kalp krizi, böbrek hasarı ve düzensiz kalp atışına sebep olabilir.
Uyku bozukluğunun sebeplerinden biri olarak D vitamini eksikliği gösterilebilir.
D vitamini eksik olduğu durumlarda halsizlik, saç dökülmesi, yaraların zor iyileşmesi, kas ağrısı gibi belirtiler D vitamini eksikliğine işaret ediyor olabilir.
D vitamini gibi yağda çözülen vitaminler tok karnına alınmalıdır. Bu vitaminlerin etkilerinin sağlanması için yağda çözünmesi gerekmektedir.
D vitamini kalsiyum emilimi için zorunludur. D vitaminin %’i güneş ışınları sayesinde alınmaktadır.