george orwell 1984 kitap özeti / 1984 Kitabının Konusu Nedir, Karakterleri Kimlerdir? 1984 Kitap Özeti... - Kültür Sanat Haberleri

George Orwell 1984 Kitap Özeti

george orwell 1984 kitap özeti

Dünya Bizim Kültür Portalı

Yirminci yüzyılın çağdaş roman dalında klasikleşmiş eserlerinden sayılan Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, George Orwell’in Hayvanlar Çiftliği’nden sonra kaleme aldığı son eseridir. Üç totaliler devletin sürekli savaş hâlinde hüküm sürdüğü düşsel bir gelecekte, bugün Britanya diye de adlandırılan topraklar, Okyanusya’nın hâkimiyeti altındadır. İngsos adında bir rejimle yönetilen toplum, tümüyle geçmişten koparılmış, hafızasız, iradesiz, muhalefetsiz bir yaşam mücadelesi sürdürmektedir. Toplumun büyük çoğunluğu, son derece ilkel şartlarda ve kendisi için belirlenmiş sınırlar içerisinde olmasına rağmen “ileri düzeyde ve geniş imkânlarla” yaşıyor olduğuna inandırılmış durumdadır. Sistem; öğretileri, aygıtları ve yürütücüleri tarafından çok sıkı bir koruma ve denetim altında varlığını sürdürürken “parti mensupları” ile “proleterler” olarak sınıflandırılmış kitleler, “insanca yaşamanın” ne demek olduğunu bilmeyen bir teslimiyetçilikle “Büyük Birader”e boyun eğmiş durumdadır. “İnsan”lıklarını sürdürmek ya da kısmen korumak isteyenler ise kraldan çok kralcı mensupların, aşırı bağlılıkları ve “Düşünce Polisi” diye adlandırılan bir mekanizma sayesinde “buharlaştırılmak” suretiyle ortadan kaldırılmaktadır.

Dilin bütün inceliklerini kullanarak distopya türüne bir başyapıt kazandıran Orwell, bu eserinde çeşitli göndermeler yoluyla dil ile özgürlük arasında doğrudan bağlantı kurmaktadır. Orwell’a göre dili kötü kullanan, kelime hazinesi daraltılmış ya da tümüyle değiştirilmiş toplumlar, tutsak kalmaya mahkûmdur.

"1984" kitap özetinden bölümler:

Winston Smith ve Okyanusya

Nisan ayının soğuk ama güneşli bir gününde, yorucu geçen bir iş gününün ertesinde Winston Smith, Zafer Konağı’nın yedinci katındaki dairesine doğru yöneldi. Asansöre binmek, aklına bile gelmedi çünkü Nefret Haftası’na yapılan hazırlıklar nedeniyle her şeyde olduğu gibi elektrikte de kesintiye gidiliyordu. Sağ bileğinin üstünde bir varis ülseri olan Smith, merdivenleri ağır ağır çıkarken hemen her kat boşluğunda “Büyük Birader”in boydan portre fotoğrafıyla göz göze geliyordu, nitekim fotoğrafların altında; “Büyük Birader’in gözü sende” yazılıydı. Eski püskü ve yıllardır değişmeyen mobilyalarla döşeli olan evine, bacağında artık dayanılmaz boyutlara ulaşmış ağrısıyla giriş yaptığında, nefesi tamamen tükenmiş durumdaydı. Herkesin giymek zorunda olduğu parti üniforması olan mavi tulumun içinde oldukça çelimsiz ve narin bir görünüme sahip olan bu adam, henüz otuz dokuz yaşında olmasına rağmen güç yaşam koşulları yüzünden kısmen geçkin görünüyordu. Kapıdan girer girmez duvardaki metal levhaya yönelip düğmeyi çevirdi; ses kısılabiliyor ancak asla tamamen kapatılamıyordu. Gözün eriştiği tüm dairelerin duvarlarına monte edilmiş tele ekranlar, sürekli bültenlerle hükümetin mesajlarını halka iletirken mekânlarda fısıltıyı aşan her ses aynı zamanda kaydedilebiliyordu. Karanlık olmadığı zamanlarda bütün hareketlerinizin gözlendiği, konuştuğunuz her şeyin duyulduğu ve özel alan tanımlamasının tamamen gözden çıkarıldığı bu şartlarda, dairelerin sürekli devriye gezen helikopterler tarafından ara ara gözetleniyor olması hiç yadırganmıyordu. Çünkü bundan daha ötesi vardı; Düşünce Polisi. Görev tanımı ve araçları tam olarak kimse tarafından bilinmese de tutuklanmak için sadece şüpheli hareketler içinde olmak gerekmiyordu. Aklınızdan geçen herhangi bir aykırı düşünce, işinizi yaparken bir anlık dalgınlık ya da farklı bir şeye beş saniyeden fazla dikkat kesilmek, Büyük Birader’in halka açık konuşmalarında; “İki dakikalık nefret” seanslarında yeterince hiddetli olmayan yüzünüzde beliren bir alaycı ifade, tanımlanmış zaman dilimlerinde, tanımlanmış işlerin dışında yapılmış herhangi bir faaliyet; kısaca İNGSOS’un öğretileri doğrultusunda olmayan her türlü fiilî ve zihnî eylem; Düşünce Polisi tarafından kolayca tespit ediliyordu. Ve sonrasını kimse takip edemiyordu. Çünkü tutuklanan kişiler, Sevgi Bakanlığı Binası’nın altında olduğu varsayılan mahzenlerde sonu gelmez işkenceler ve sorgulamalardan geçirildikten sonra “buharlaştırılıyor”du. Buharlaştırılmak; yok edilmek, öldürülmek ve unutulmak şeklinde olmaktan çok “hiç var olmamış olmak” anlamına geliyordu. Buharlaştırılan kişiye dair bütün kayıtlar, anılar, eylemler, kimlik bilgileri siliniyor, bırakın peşine düşmeyi, o kişiyi arkasından soramıyordunuz bile. Hayat; yakınları da dâhil herkes için kaldığı yerden devam ediyor ve akıl ve sağduyunun tamamen devre dışı olduğu bu düzende, hafızasız olmak artık kimse için bir sorun teşkil etmiyordu.

Dairesinin baktığı karşı cephede yükselen ve aynı zamanda Winston’ın çalıştığı yer olan Doğruluk Bakanlığı, yaklaşım üç yüz metre yüksekliğinde, piramit şeklinde, ham betondan imâl edilmiş görkemli bir yapıydı. Beyaz cephesinde boydan boya partinin sloganları okunuyordu:

SAVAŞ BARIŞTIR.

ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR.

BİLGİSİZLİK KUVVETTİR.

Resmi haber hesaplarının, eğlence, eğitim, edebiyat ve kültür sanat faaliyetlerinin yürütüldüğü Doğruluk Bakanlığı’nın yanı sıra savaşlar ve askeri eylemlerden sorumlu Barış Bakanlığı; ekonomiden sorumlu Bolluk Bakanlığı, yasaların, düzenin ve hukukî nizamın yürütücüsü olan Sevgi Bakanlığı, Zafer Konağı’nın çatısından kuş bakışı görülebilecek şekilde konuşlanmıştı. Winston; Londra’nın; Okyanusya’nın üçüncü büyük ve Birinci Havaüssü’nün bu merkez kentinin, hep mi böyle soğuk, donuk ve içler acısı bir hâlde olduğunu hatırlamaya çalıştı. Çocukluk anıları ve eskiye dair her detay o kadar sistemli bir şekilde baskılanmıştı ki bırakın otuz yıl öncesini, beş yıl öncesini bile hatırlamakta zorlanıyordunuz. Etrafta ve muhayyilesinde olup bitenler katlanılmaz olduğunda yaptığı gibi arkasını dönüp mutfak tezgâhının üzerindeki “Zafer Cini” yazılı şişeden bir yudum aldı. Bu nitrik aside benzeyen ve bir çay kaşığıyla insanı yerinde zıplatan içecek, midede yanma hissi geçtikten sonra hayatı kısmen çekilir hâle sokuyordu. Akşam yemeğine yetecek bir yiyecek genelde bulunmadığından üçüncü sınıf bile sayılamayacak “Zafer Sigarası”ndan bir sigara yaktı ve yine ilk denemede bütün tütünü yere döktü. Tele ekranın odanın tümüne hâkim olmaması, Winston’ın o gün yapmayı planladığı kritik şey için işe yarayacak gibi görünüyordu. Yapmak istediği şey; Londra’nın izbe sokaklarının birinde tesadüfen gördüğü eski bir antikacıdan aldığı bir defterle o günlerde artık bulunamayan bir dolma kalemin suç ortağı olacağı; günlük tutmaktı. Bu, kâğıt üstünde yasaya aykırı bir durum değildi- zaten artık yasa diye bir şey kalmadığı için aykırılık da söz konusu değildi- ancak durum fark edilirse ölüm cezasına çarptırılabilir ya da en az yirmi beş yıl kürek cezası alabilirdi. Kalemini, mürekkebe batırdığı anda Winston Smith, dönülmez bir yolun başında olduğunu hissederek derin bir ürperti geçirdi.

Doğruluk Bakanlığı ve Belleksizlik

Ertesi sabah, tele ekrandan gelen siren sesiyle Winston yataktan fırlayarak ve her zamanki öksürük nöbetine tutularak kalktı; çıplaktı. Dış Parti üyeleri, yılda sadece üç bin giyim kuponu alıyorlardı ve bir pijama altı yüz kupon tutuyordu. Öksürüğün şiddetiyle varisleri daha çok aktive oluyor ve korkunç bir şekilde kaşınıyordu. Ekrandan gelen metalik ve buyurgan ses, bütün memurları her sabah yaş skalasına göre sıraya diziyor ve sabah sporu denilen zorunlu hareketleri yaptırıyordu. Winston, varislerini çok zorlayan bu antremanda düşüncelerini başka bir tarafa kaydırarak Okyanusya’nın savaşta olmadığı bir zamanı hatırlamaya çalıştı. Kendini bildi bileli ülke savaştaydı;–Winston 1984’te olduklarından bile emin değildi; çünkü artık bir tarih bilinci de yoktu- fakat müttefikler ve düşmanlar her dört yılda bir değişiyordu. Avrasya, Doğu Asya ve Okyanusya; üçün ikili kombinasyonları şeklinde sürekli küme değiştiriyor fakat dört yıl önceki müttefik, yeni strateji belirlendiğinde kesin olarak reddediliyordu. Çoğunluğun belleği kesin bir şekilde denetim altında olduğu için de ülke vatandaşları, durumu şüpheyle karşılamıyor ve hemen her yerde sürüp giden protestolar; yazılı, görsel ve işitsel propagandalar sayesinde konjonktürel düşmana nefretle dolup taşıyorlardı.

Bakanlıkta yaptığı iş; “sürekli düzeltme işlemi” olarak tanımlanabilirdi. Yazılı ve görsel basına ait bütün araçlara, gazetelere, dergilere, broşürlere, kitaplara, filmlere, afişlere, karikatürlere ve fotoğraflara; dönemin gelişmelerine ters düşecek ve sorgulamaya sebebiyet verecek her türlü yazılı ve basılı ürüne uygulanan bu işlem, bakanlığın farklı birimleri tarafından titizlikle yürütülüyordu. Her gün, her an geçmiş sürekli yenileniyor; baskısı yenilenen Yenikonuş (Okyanusya’nın resmi dili) sözlüğündeki kavramlarla destekleniyordu. Parti’nin akla ve gündeme ters düşebilecek bütün tahminlerinin doğruluğunu kanıtlamak için sanal belgeler üretiliyor, yazı işleri müdürleri, fotoğrafçılar ve matbaacılar; üstün bir teknikle donatılmış stüdyolar ve basımevleri; bunun için insanüstü bir gayret sarf ediyorlardı. Bütün bir geçmiş gerektiğinde yazılıp silinebilecek bir yapboz tahtasına dönüşmüştü. Winston yaptığı işte iyi sayılırdı; genelde Büyük Birader’in Times’ta yayınlanmış demeçlerini, günlük siyasete ters düşmeyecek şekilde güncelliyor ama arada sırada da olsa ilginç ve zorlayıcı bir zihinsel aktiviteye rastlayabiliyordu. Böyle zamanlarda biraz oyalanabildiği için işin zorlayıcı kısmını seviyor ve kelimeler yoluyla anlama yön veriyor olmak sahtekarlık da olsa hoşuna gidiyordu.

Öğle arasında Yenidil konusunda uzman olan ve Araştırma Dairesi’nde çalışan arkadaşı; Syme ile karşılaştı; kendisi Parti’ye akılcı bir tutumla bağlıydı. Syme, Yenikonuş’un her geçen yıl atılan kelimeler ve onların karşıladığı anlamlarla daralan yapısını şiddetle savunurken düşman köylere yapılan hava saldırıları, Sevgi Bakanlığı’nda düşünce suçlularına yapılan işkence ve kıyımlarla içi kin ve nefretle dolu olarak övünüyordu. Dildeki budamalarla aslında düşünme kabiliyetinin daralarak tamamen ortadan kalkacağını dolayısıyla bir düşünce suçunun da kalmayacağını ifade ediyordu; “Parti’ye bağlılık, düşünme gereksinimi duymamaktadır; Parti’ye bağlılık; bilinçsizlik demektir.” Winston; partiye bu derece bağlı olmanın bile bu akıllı adamı kurtaramayacağından ve yakın zamanda buharlaşacağından emindi. Öğle yemeğini yedikleri yemekhane; zeminin altında, duvar sıvaları tamamen dökülmüş ve sonu gelmez kuyruklardaki insanların ter ve nefesiyle bir sis altında görünmez olmuştu. Menü standarttı; pembemsi gri renkli et yemeği, bir parça ekmek, bir dilim peynir ve bir fincan sütsüz “Zafer Kahvesi”ne ek olarak bir sakarin tableti.

Yemekten önce ve sonra iki dakikalık nefret seansları olurdu; önce Partinin kurucularından olan ve sonradan “Büyük Birader”le yaşadığı fikir ayrılıkları yüzünden vatana ihanet suçundan aranan Goldstein’a yürütülen organize bir protesto şeklinde giderek yükselen çığlıklarla ve kendinden geçmelerle sonlanıyordu. Her gün binlerce kez platformlarda, parti yöneticileri tarafından tele ekranlarda yuhalandığı ve alaya alındığı hâlde Goldstein’ın etkisini yitirdiği söylenemezdi. Hatta “Kardeşlik” adında bir karşı örgüt yoluyla her geçen gün taraftarlarını artırdığı ve yeraltında organize gruplarla muhalif faaliyetlerini yürüttüğü söyleniyordu. Nefret seanslarına katılmak zorunluydu, Winston’ın dikkatini en çok çeken iki kişi; belinde Anti-Seks Gençlik Örgütü’nün kırmızı kuşağını taşıyan siyah saçlı kız ve İç Parti üyelerinden heybetli görünümüyle etkili bir hükmetme alanı olan O’Brien’dı. Başından beri hayretini celbeden bu adamın hareketlerinde derin bir sükûnet ve bakışlarında da diğerlerinde rastlanılmayan bir dinginlik ve ağırbaşlılık vardı. Winston günlüğüne onunla ilgili bir rüyasını bile kaydetmişti. Annesi ve kardeşinden ayrılmak zorunda kaldığı geçmişte bir yerde O’Brien, çaresizlik duvarını aşıp geliyor ve Winston’a bakarak; “Seninleyim” diyordu. “Karanlığın olmadığı yerde” yeniden buluşacaklarına söz veriyordu. Siyah tulumunun içinde son derece görkemli bir gövdesi olan bu adamın gerçekten dost mu yoksa düşman mı olduğuna bir türlü karar verememişti. Fakat o gün nefret seansı sırasında aralarında birkaç saniyelik bir bakışma oldu. Seans bittiğinde herkes kinin doruklarında gezerken ve gözle görülür bir fakirleşme olduğu hâlde tam tersi yönde istatistikler tele ekranda akarken O’Brien’ın gözlerinden kendisine yansıyan pırıltı, başka türlü bir hissiyata neden oldu. Nedenini tam açıklayamıyordu ama Winston, o andan itibaren aralarında bir bağ kurulduğunu düşündü.

Devamını okumak ve dinlemek için HAP KİTAP uygulamasını indirebilirsiniz. 

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

1984 Kitap Özeti, Konusu ve Karakterleri

Dünya; Okyanusya, Doğu Asya ve Avrasya olmak üzere üçe ayrılıyor. Roman ise Okyanusya’da geçiyor. Okyanusya halkı İç Parti, Dış Parti ve proleterler olarak sınıflandırılıyor. İç Parti daha ferah bir hayat sürerken dış parti üyeleri kendilerinden istenenleri eksiksiz olarak yapıyor. Proleterlerde gözlenmeye bile gerek duyulmayan alt tabaka konumunda. 

Geçmişte çok kötü hayat şartlarına sahip olan halk devrimden sonra Büyük Birader sayesinde rahat bir yaşama kavuşmuştur. Ama geçmiş aslında yoktur. Değiştirilmektedir.  Olayın kahramanı Winston Smith de tarihte düzenlemeler yapan Gerçek Bakanlığında çalışmaktadır. 

Dış Partilidir. Geçmişi kendinden istenildiği şekilde düzenleyen çalışmalardandır. Bu düzenlemelerdendir ki devrim öncesine ait tüm bilgiler yok edilmiştir. Bu şekilde halk geçmişte daha zor koşullarda yaşadıklarına ikna edilebilmektedir. Aynı zamanda sürekli Doğu Asya ve Avrasyayla savaş içerisinde olan Okyanusya müttefik değiştirdikçe tarihi de güncellenmektedir.

1984 Kitap Özeti

Aslında halk geçmişin farkında olsa da belgeler değiştiğinden dolayı bunu inkar etmelidir. Bu Yenisöylemde çiftdüşün kelimesiyle ifade edilir. Yenisöylem halkın düşüncelerini sınırlandırmak için sürekli sadeleştirilen dildir) Büyük Birader ve Parti inkar edilemez. Edilmesi durumunda Partililerin evleri de dahil neredeyse her yerde bulunan tele-ekranlar bu durumu tespit eder ve kişi düşünce polisi tarafından yakalanır. 

Büyük Biradere ve Partiye karşı nefret duymak, düşünmek suçtur. Yenisöylemde bu suç düşünce suçudur.Bu sırada Winston geçmişte yaşadıklarının gerçekliğini sorgulamaya başlar. Büyük bir suç olduğunu bilse de antikacıdan aldığı bir deftere günce tutmaya başlar.

İlk sayfayı “Kahrolsun Büyük Birader” yazarak doldurmuştur. Günce tutmaya başladıktan sonra etrafını gözlemlemeye ve kendisi gibi Parti’den nefret eden birini aramaya başlar. O’Brian isminde bir İç Partili ona bu hissi verir. Fakat konuşma izni yoktur. Yasaktır. 

Geçmişi sormak için yaşlı proleterlerin yanına giden Winston, net bir cevap alamaz. Çünkü geçmiş onlar tarafından da unutulmuştur. Geçmişi mi yoksa bugünü mü tercih edersiniz sorusuna yanıt alamayan Winston eve dönüşünde kendini bir daha yanına bile yaklaşmayacağını söylediği antikacının önünde bulur ve girmekten geri duramaz. Bu antikacıda tele-ekran yoktur. Zaten proleterleri izlemeye pek gerek duyulmaz.

 Antikacıdan evine dönerken bir Partiliyle karşılaşan Winston endişelenir ve aceleyle evine döner. Ertesi günlerde karşılaştığı bu kızdan kendisini sevdiğine dair bir not alan Winston onunla gizlice buluşmaya başlar ve bir süre sonra antikacının üst katını buluşmak için kiralar. Particilerin birlikte olması yasaktır. 

Bu Partili kızın adı Julia’dır ve Partiden nefret etmektedir. Tüm bunlar olurken Winston O’Brian ile konuşma fırsatı yakalar. O’Brian da partiye karşıdır. O’Brian Winston’a halkın her gün nefret kustuğu, Devlet’i yıkmaya çalışan bozgunculardan oluşan bir yeraltı örgütünün başı olan Goldstein’in yazdığı kitabı verir ve örgütü Kardeşlikten bahseder. 

İlerleyen günlerde antikacıda yakalanan Winston düşünce polisi tarafından yakalanır. O’Brian polislerin başındadır. Öldürülmeden önce Parti gerçeklerini kabul etmesi gerekmektedir ve O’Brian’ın tarafından sorgulanır. Bu sorgulamada Goldstein’in kitabını yazanın O’Brian olduğunu ve kardeşlik örgütünün olup olmadığını bilemeyeceğini öğrenir.

O’Brian gerçeklerin farkındadır fakat Parti’nin yıkılmayacağına inancı tamdır. Winston’un da partinin istediği şekilde düşünme vakti gelmişti. 

1984 kitap konusu ekşi, 1984 verilmek istenen mesaj, 1984 Felsefesi özet, 1984 kitap Özeti karakterleri, 1984 ana fikri nedir, 1984 sonu nasıl bitiyor, 1984 kitap yorumu, George Orwell 1984,

Sıradaki haber:

İslam Medeniyetleri Müzesinin açılış töreni gerçekleşti

1984 (Bin Dokuz Yüz Seksen Dört) Romanının Özeti

1984 (Bin Dokuz Yüz Seksen Dört) Romanının Özeti

George Orwell’ın “Hayvan Çiftliği” romanından sonra kaleme aldığı “1984” romanı 20. yüzyılın en etkileyici distopyalarından sayılır. 1947-1948 yıllarında yazılan roman 1984 yıllarındaki hayali bir dünyayı konu alır. 1984 yılını anlatan romanda bu yıllar hiçte iç açıcı anlatılmaz. Özgürlüğün olmadığı, yaşam kalitesinin diplerde olduğu ve buna rağmen bu durumların eskisinden çok daha iyi olduğuna inandırıldığı bir dünya mevcuttur.

George Orwell, “1984” romanını ‘’Avrupa’daki Son Adam’’ adıyla yayınlamak istese de yayıncının müdahalesi ile “1984” adı ile yayınlanır. 1984 romanında yeni bir dünya yapısı, yeni bir sistem, yeni bir dil vardır. Roman’ın içerisinde distopik dünyanın daha iyi anlaşılabilmesi için ek açıklamalar vardır. Bu açıklamalar sistemin getirdiklerini, götürdüklerini ve sistemin işleyişi hakkında okuyucuyu aydınlatmaktadır. Romanı anlayabilmek için pürdikkat okumak şart. Biz bu yazımızda “1984” romanının başkarakteri Winston Smith’in başından geçenleri sizlere kısaca aktarmaya çalışacağız.

1984 Romanının Konusu

2. Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden kurulan bir dünyanın 1984 yılını anlatan romanda Winston Smith’in sisteme karşı kendi içinde ayaklanmasını ve bu ayaklanma için destek arayışını görmekteyiz. Winston Smith’in bu arayış içerisinde güvendiği kişilerin, en başından bu yana sistemin savunucusu olması ve Winston Smith’in tuzağa çekilmesi sonucu türlü işkenceler ile Winston Smith’i de sisteme ayak uyduran ve sistemden memnun olan birine dönüştürülmesi ile karşı karşıya kalırız.

1984 Romanının Özeti

Winston Smith, Gerçek Bakanlığı’ndaki işi dolayısı ile Hükümet ve Büyük Birader hakkında olumsuz görüşlere sahip bir bireydir ancak devlet hakkında farklı bir görüşü belirtmek bir yana düşünmek bile yasak olduğu için kimse ile konuşamaz. Bu yüzden Proleterler denilen, ikinci sınıf muamelesi gören insanların yaşadığı bir bölgede dolaşırken bir antika dükkanından güzel kaplı, güzel sayfaları olan bir defter alır. Bu defteri Büyük Birader ve sistem ile ilgili düşüncelerini yazmak için kullanmayı planlar.

İşte olduğu bir günün öğle molasında acele bir şekilde eve gelir ve odasındaki tele-ekranın onu görmeyeceği kör noktaya masasını çekerek antikacıdan aldığı deftere yazı yazmaya başlar. Hızını alamayan Winston, defterin bir sayfasına alt alta ”KAHROLSUN BÜYÜK BİRADER” yazar. Tam bu sırada kapısı çalınca defteri masada bırakarak kapıyı açmaya gider. Kapısını çalan komşusudur. Bayan Parsons, evdeki bir arıza için Winston’dan yardım istemeye gelmiştir. Winston, Bayan Parsons’a yardım ettikten sonra Gerçek Bakanlığı’ndaki odasına, işinin başına geri döner.

Winston, anlamsız bulduğu işini tüm vatandaşların katılması zorunlu olan ve iki dakika süren Nefret Haftası etkinliği yüzünden sonlandırır. Bu olayda Emmanuel Goldstein başta olmak üzere bütün ülke düşmanlarına tepki (öfke, küfür, bağırış çağırışlar) gösterilir. Nefretini göstermeyenler Düşünce Polisi tarafından buharlaştırılır. Winston da zoraki olarak aynı tepkileri verir ancak aklı aynı odada bulunduğu Julia’dadır. Winston, Julia’dan hoşlanmaktadır. Bu duyguları da düşünceleri gibi saklı kalmak zorundadır. Çünkü, Okyanusya’da düşünceler gibi duygular da yasaktır. Winston’ın ilgisini çeken bir diğer kişi ise O’Brien adlı kişidir. Winston, O’Brien’in bakışlarından onun da kendi gibi aynı düşüncelere sahip biri olduğunu düşünmektedir.

Proleterlerin bölgesinde gezen Winston, defteri aldığı antikacıya uğrar. Bu kez bir güzel bir taş alır ve antika dükkanının sahibi Mr. Charrington ile sohbet ederek dükkanın üst katındaki daireyi görme şansı elde eder. Bu daire karşısında etkilenen Winston, buraya sık sık gelecektir. Proleter bölgesinde çıkmak üzereyken Julia ile karşılaşır. Julia’nın kendisini Düşünce Polisine ihbar etmek için takip eden biri olduğunu düşünse de Winston başına hiçbir dert gelmeden evine ulaşır. Winston’ın Julia ile bir sonraki karşılaşması bir koridorda olur. Winston, koridorda yürürken karşı taraftan gelen Julia’yı görür. Julia, Winston’a yaklaştığı sırada yere düşer. Julia’yı kaldırmak için elini uzattığında Julia Winston’ın eline bir kağıt verir. Winston ve Julia şehirden çok uzak bir ormanlıkta buluşur ve burada birlikte olurlar. Winston ve Julia’nın gizli buluşmaları devam eder ancak her seferinde başka bir yerde. Winston, bir sonraki buluşmaları için antikacı dükkanını ayarlar. Mr. Charrington’dan odayı kiralayan Winston, Julia ile burada buluşur. Bundan sonraki buluşmalarını da antika dükkanının üst katında yapmaya devam ederler.

Winston, yaşadığı hayattan ve Büyük Birader’in sisteminden çok sıkılmıştır. İçten içe Büyük Birader’e karşı isyan etmek ister. Bunun içinde Büyük Birader’in en büyük düşmanı Emmanuel Goldstein’in kurmuş olduğu örgüte ve başlatmış olduğu isyana dahil olmayı planlamaktadır ancak bunu nasıl yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktur. Çünkü, isyancılar hakkında duyduğu her şey söylentiden ibarettir. Gerçekliği bile net değildir.

Winston’ın beklediği kurtuluş ayağına gelir. Julia ile karşılaştığı koridorda bu kez O’Brien ile karşılaşır. O’Brien, Winston’a Okyanusya’nın resmi dili olan Yenisöylem’in sözlüğünün son çıkan basımını verebileceğini söyler ve ayrılırlar. Winston, sözlüğün bahane olduğunu fark etmiştir. O’Brien da kendi gibi düşünce suçlusudur. O’Brien hakkındaki tahminlerinin doğru çıktığına sevinen Winston, O’Brien’ın evine Julia ile birlikte gider. Winston, O’Brien sayesinde Emmanuel Goldstein’in örgütüne katılabilecektir. O’Brien‘ın evine gittiklerinde Winston ve Julia’yı kapıda bir hizmetli karşılar. O’Brien ile konuşmaları Winston’ın düşüncelerini haklı çıkarır. O’Brien, Winston’a Emmanuel Goldstein’in öğretilerinin olduğu bir kitabı ulaştıracağına söz verir.

Nefret Haftası kutlamalarının olduğu gün kitap Winston’a ulaşır. Nefret Haftası’nın altıncı gününde insanların öfkesi zirvelerdedir. Düşmanları olan Avrasya’ya herkes kin kusmaktadır. Öfkenin had safhada olduğu anda bir açıklama yapılır. Okyanusya, Avrasya ile değil Doğuasya ile savaştadır. Avrasya, Okyanusya’nın karşısında değil yanında savaşmaktadır. Bu karışıklığın sebebi ise yine Doğuasya’dır. Halk bu açıklamanın ardından daha da öfkelenir. Bu izdihamdan yararlanan biri Winston’a kitabı ulaştırır.

Üç bölümden oluşan kitap dünyanın o zamanki konumunu ve Büyük Birader’in kurduğu sistemi anlatmaktadır. (1984 romanının bir bölümünü bu kitapta yazılanlar oluşturmaktadır.) Winston, kitabı okumak için Mr Charrington’ın antika dükkanındaki üst kata gider. Yorgun olmasına rağmen kitabı okur. Julia da Winston’ın yanına gelir. Beraber uyuduktan sonra sohbet etmeye başlarlar. Birbirlerinin sözlerini tekrarladıkları bir arada aralarına üçüncü bir ses katılır. Winston ve Julia çok korkarlar. Yakalandıklarının farkındadırlar. Ses odanın duvarında asılı olan bir çerçeveden gelmektedir. Çerçevenin arkasında bir tele-ekran gizlidir. Oda bir anda siyah üniformalı insanlar ile dolar. Winston ve Julia’yı ayırırlar. Winston’ın sırtına, Julia’nın ise karnına bir tekme atarlar. Adamlardan biri Winston’ın antikacı Mr. Charrington’dan satın aldığı cam kağıt ağırlığını parçalar. Winston, cam kağıt ağırlığının parçalandığını gördüğünde Mr. Charrington aklına gelir. Onu yakalayıp yakalamadıklarını düşünür. Tam bu sırada merdivenlerden biri daha çıkar. Gelen kişi Mr. Charrington’dır. Winston o zaman her şeyi anlar. Mr. Charrington en başından bu yana bir Düşünce Polisidir.

Winston, Julia’dan ayrı bir hücrede tutulur. Uzun süren bu hapis cezası sırasında hücresini birçok kişi ile paylaşır. Gelenlerden bazıları tanıdıktır. Hücresinde sırasının gelmesini beklerken gelip gidenlerden duyduğu bir şey vardı. 101 numaralı oda. Herkes 101 numaralı odadan korkuyordu. Uzun bir yalnızlıktan sonra odaya bir kişi daha gelir. Bu kişi O’Brien’dır. Winston, O’Brien’ın da yakalandığını düşünse de bu düşüncesi fazla uzun sürmez. O’Brien’ın arkasından giren bir görevli elindeki copu Winston’ın dirseğine vurarak Winston’ı etkisiz hale getirir. Winston kendine geldiğinde elleri kolları bağlı bir sedyede yatmaktadır. Winston daha sonra 101 numaralı odaya götürülür. 101 numaralı odadayken O’Brien, Winston’un bizzat başında durur. Winston’a ağır işkenceler uygular. Winston’a elektrik verirler. Winston, işlemediği birçok suçu kendi yapmış gibi itiraf eder. Winston her şey kabul edecek hale geldiğinde onu başka bir yere alırlar. Burada O’Brien, Winston’ı kafasını fareler ile aynı kutuya koymakla tehdit eder. Farelerden çok korkan Winston, tutunduğu son şey olan Julia’ya olan sevgisinden de vazgeçer. Her şeyini kaybeden Winston serbest bırakılır. Özgür kalan Winston, uzun bir zamandan sonra Julia ile karşılaşır. Bir ağacın altında konuşurlar. İkisi de işkenceler sonucu birbirlerini satmışlardır. Winston ve Julia vedalaştıktan sonra ayrılırlar. Winston artık tam bir İNGSOS vatandaşıdır. Tüm kalbi ile Büyük Birader’e bağlıdır.

1984 Romanının Kahramanları

Winston Smith: Kısa boylu, çelimsiz, Pembe yüzlü, açık saç rengine sahip bir adamdır. Dış parti üyesidir. Gerçek Bakanlığı’nda çalışır. Bakanlıktaki görevi Büyük Birader’in ve hükümetin daha önce yaptığı tahminleri ve bildirilerini değiştirerek geçmişi değiştirmektir. Geçmişine dair çok net hatıraları yoktur. Annesini ve küçük kardeşini kendi açgözlülüğü yüzünden kaybettiğine inanır. Kendi içinde sistemin yalanlarını ve hilelerini fark eder ve doğruyu bulma arayışına girer. Bu arayış Winston’a kısa süreli farklı bir hayat sunsa da Düşünce Polisinin eline düşmekten kurtulamaz. Uğradığı işkenceler sonucu birçok inancından vazgeçer. Son tutunduğu Julia’ya olan aşkını da sattıktan sonra sistemin istediği gibi bir vatandaş olarak hayatına devam eder.

Julia: Yirmi yedi yaşlarında, gür siyah saçlı, yüzü çilli, atletik bir kızdır. Seks Karşıtı Gençlik Birliğine üyedir. Gerçek Bakanlığı’nda çalışmaktadır. Çevresindekilere uygun bir vatandaş izlenimi bıraksa da esasen öyle değildir. Sistemin açıklarından faydalanarak hayatını sürdürür. Zevklerine düşkün, hayatı yaşamayı seven bir kadındır.

O’Brien: Kalıplı, sağlam bir görünüşe sahip olan, kalın boyunlu, aptal suratlı biridir. İç Parti üyesidir. Bu durum onu diğerlerine karşı üst konumlara yerleştirir. Winston, romanın başlarında O’Brien’ın da kendisi gibi düşünce suçlusu olduğunu düşünür. Ancak O’Brien Büyük Birader’in destekçilerinden biridir. Winston yakalandığında Winston’a türlü işkenceler yapan kişi de O’Brien’dır.

Mr. Charrington: Proleterlerin yaşadığı bir yerde antika dükkanı olan yaşlı bir adamdır. Winston’ın Julia ile buluşması için dükkanının üst katını kiralar. Ancak bu olay Winston’ı suçüstü yakalayabilmek için bir düzmeceden ibarettir. Mr. Charrington gerçekte Düşünce Polisi üyesidir.

Büyük Birader: Okyanusya ülkesinin kurucusu ve yöneticisidir. Tüm sistemin kuran kişidir. Her yerde posteri olan Büyük Birader’in varlığı kesin değildir. Gerçekten böyle bir insan var mı ya da böyle biri hiç yaşadı mı bilinmemektedir.

Emmanuel Goldstein: Büyük Birader ve Okyanusya ülkesine karşı ayaklanan bir direnişçidir. Okyanusya’nın kurulduğu yıllarda Büyük Birader’in saflarında yer alsa da daha sonra fikir ayrılıkları yaşayarak Büyük Birader’in ve sistemin en büyük düşmanı olmuştur. Emmanuel Goldstein’in var olup olmadığı Büyük Birader gibi roman boyunca anlaşılamaz. Goldstein gerçekten var mıdır yoksa hayali bir karakter midir bilinmez. Aynı durum direniş ve direnişçiler içinde geçerlidir.

Katharine: Winston’ın eşidir. Romanda hiç yer almaz. Winston’ın anlattığı kadarı ile Katharine hakkında bilgi alırız. . İdeal Okyanusya kadınıdır. Çocuk yapmayı sadece ülkesine hizmet edecek çocuklar yetiştirmek olarak görür. Bu yüzden Winston ile hiçbir zaman sevişmemiştir. Çocukları olmayınca da Winston’dan uzaklaşır. Ancak boşanmamışlardır.

Parsons: Sarışın, orta boylu ve tombulca bir adam. Winston’ın komşusu. Parsons ve eşi bir kız ve bir erkek çocuğu ile sıkı bir Büyük Birader hayranı ailedir. Bütün konuşmaları büyük birader ve İNGSOS yancısı olduğunu gösterir. Romanda örnek Okyanusya vatandaşını temsil eder. Parsons, kendi kızının onu ihbarı ile düşünce polisleri tarafından tutuklanır. Suçu ise uykusunda “Kahrolsun Büyük Birader” diye sayıklamaktadır. Winston’ın ilk girdiği hücrede karşılaştığı kişilerden biridir. Yakalanmasına rağmen hala Büyük Birader hayranlığını devam ettirmektedir.

Syme: Kısa boylu, siyah saçlı, patlak gözlü biridir. Bir filologdur. Bir Yenisöylem uzmanı olarak Okyanusya’nın yeni dilini hazırlamakla uğraşan bir çalışandır. Syme ve Winston’ın diyalogları sırasında Yenisöylem’e ait sözcükleri ve bu sözcüklerin nasıl oluşturulduğu hakkında bilgiler alıyoruz. 

Kaynaklar

George Orwell, 1984 (Bin Dokuz Yüz Seksen Dört), Can Yayınları, İstanbul, 2016, 57. Baskı

FacebookTwitter

1984 Kitabının Konusu Nedir, Karakterleri Kimlerdir? 1984 Kitap Özeti...

Orwell, kitabı yazarken sağlığıyla mücadele etti, ancak bir kez başlığını alıp yayınlandığında hemen bir başarı elde etti. Çok sayıda edebiyat eleştirmeninden olumlu eleştiriler aldı ve Winston Churchill doktoruna romanı iki kez okuduğunu bile söyledi.

1984 Kitabının Konusu Nedir?

George Orwell'in 1984’ü, insanların düşüncelerinin manipülasyon ve tehdit yoluyla kontrol edildiği distopik bir topluluğu tasvir eder. Şiddet, sadakat, kontrol ve güç kavramları, iktidardaki rejimin merkezinde yer alır. Roman boyunca Büyük Birader'in görüntüleri ve sesi, vatandaşları kültürel kurallara uymaları konusunda uyarır, yönlendirir ve tehdit eder.

Düşünmeye yönlendirildiğinden farklı düşünen herhangi bir vatandaş, aynı çizgiye düşmek için cezalandırılır veya beyni yıkanır. Big Brother'ın emanet ettiği düşünce polisi, bir hükümetin motive edildiğinde genişletebileceği gücü temsil eder. Orwell'in romanı manipülatif ve kontrolcü bir hükümetin tehlikelerine karşı bir uyarı görevi görür.

Geroge Orwell, 1984'ün çoğunu 1947 ve 1948'de ciddi şekilde tüberküloz hastası olmasına rağmen yazmıştır. Son el yazması 8 Haziran 1949'da yayınlandı. Kitabın ilk adı Avrupa'daki Son Adam olarak tanımlanmıştı. Ancak yayıncısı Fredric Warburg'a 22 Ekim 1948 tarihli bir mektupta Orwell'ın bu fikrinden caymasını söyledi ve kitabın adı 1984 olarak değiştirildi.

Kitap çok sayıda edebiyat eleştirmeninden olumlu eleştiriler aldı. Tabii ki 1984, başarısına rağmen eleştirilere de maruz kaldı. Yayın tarihi boyunca, roman, yıkıcı veya ideolojik olarak yozlaştırıcı içeriği nedeniyle defalarca yasaklandı. 1984 siyasette hakikatin rolünün yanı sıra hükümet gücü ve kontrolü üzerindeki kamusal düşünceyi de etkiledi.

1984 Kitabının Karakterleri Kimlerdir?

Winston Smith: Partinin küçük bir üyesi olan Winston Smith, 39 yaşında, minyon ve kırılgan bir adamdır. Hakikat Bakanlığı için çalışıyor ama sistemin baskıcı yönlerinden hoşlanmıyor. Bir devrime ihtiyaç olduğunu düşünür, ancak Julia ile tanışana kadar bu fikirleri tam olarak geliştirmez.

Julia: Winston'ın sevgilisi Julia, Hakikat Bakanlığı'na düşkün değildir ama aynı şekilde bir isyan peşinde de değildir.

O'Brien: Gizemli bir karakter olan O'Brien, Winston'ın bir devrim için fikirlerini paylaşmayı umduğu İç Parti'nin önemli bir üyesidir.

Big Brother: Bakanlığın baş gösteren tanrı benzeri figürüdür.

Emmanuel Goldstein: İsyanın lideri Goldstein, Bakanlığın kanıtlanmış bir düşmanı olarak gösteriliyor. Ancak Big Brother'da olduğu gibi, karakter romanda hiçbir zaman fiziksel olarak görünmez.

1984 Kitap Özeti

Winston Smith, Tarihlerin doğru ve Bakanlığı destekleyici görünmesini sağlamak için Hakikat Bakanlığı için çalışıyor. Winston, günlüğüne Bakanlık hakkındaki hoşnutsuz bakış açısı hakkında "düşünce suçları" yazıyor. Günlüğüne yazmak, Winston'ın yaptığı ilk yasa dışı eylemdir. Bir iş arkadaşı olan Julia, Winston'a onunla ilgilendiğine dair bir not gönderir.

Winston ve Julia "ihanet" bir ilişkiye başlarlar ve Emmanuel Goldstein yönetimindeki Bakanlığa karşı bir devrime öncülük etmeye çalışan bir grup olan Kardeşlik ile işbirliği yaparlar. İç Parti'nin bir üyesi olan O'Brien, Winston ve Julia'nın güvenini kazanmak için devrimin bir parçası gibi davranır. Düşünce suçlarını onunla paylaşırlar, ancak O'Brien sonunda Parti ile uyumlu olduğunu ortaya çıkarır.

Winston ve Julia, Partiye karşı işledikleri düşünce suçlarından dolayı tutuklanır ve işkenceye maruz kalır. Bu işkence hem fiziksel hem de zihinseldir. En sonunda beyni yıkanır. Yeniden eğitiminin ardından Winston, Büyük Birader'in sıkı bir destekçisi olur. Julia ise artık Winston'a karşı hiçbir şey hissetmemektedir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır