girişimcilik örnekleri gıda / Tarım ve Gıda Girişimcileri İçin 18 Girişim Önerisi

Girişimcilik Örnekleri Gıda

girişimcilik örnekleri gıda

Türkiye’de Muhteşem İşler Yapan 8 Sosyal Girişim

* 2 - 3 Aralık 2017 tarihlerinde İstanbul, 4. Levent Sanayi Mahallesi’nde yer alan No: 15'te gerçekleşecek Red Bull Amaphiko Connect etkinliği, Türkiye’den 40’a yakın girişimin bulunduğu e-platformdaki sosyal girişimcilere pratik bilgiler ve ilham veren fikirlerle dolu 2 günlük yoğunlaştırılmış bir eğitim programı sunmaya hazırlanıyor.

Türkiye'nin önemli sosyal girişimlerini bir adım öteye taşımayı hedefleyen Red Bull Amaphiko Connect için gün sayarken, ülkemizin umut ve ilham verici girişimlerini mercek altına aldık.

Otsimo

Otsimo

Otistik çocuklara online eğitim imkanı sunan ve daha şimdiden 3.000 çocuğa ulaşanOtsimo, hem yatırımcıların hem de toplumun desteğini alarak büyümeye devam ediyor.

Şu an Türkiye’de 352.000 otizmli çocuk var ve bunların sadece 21.000’i otizme odaklanan okullarda gereken eğitime erişebiliyor. Erişebilen otizmli çocuklar için verilen eğitim çok büyük maliyetlere sahip. İş planlarıyla beraber, otizmli çocukların aileleri için eğitimi daha ulaşılabilir yaparak onların daha etkili bir şekilde dünyaya katılmalarını sağlamak istiyorlar.

Gelecek planlarında ise, Otsimo’yu otizm dikeyinde en çok kullanılan uygulama haline getirmek ve uygulamayı Individuals with Disabilities Education Act altındaki bütün engel gruplarına yaymak var.

Fazla Gıda

Dünyada üretilen gıdaların %70’i çöpe gidiyor ve bunların ⅓’ü aslında hala kullanılabilir durumdalar. Bu tüketimi fark eden Fazla Gıda, teknolojik bir çözüm sunuyor. Fazla Gıda’nın bağış platformu, gıda fazlası olan kurumların bağış ilanı yaratmasını sağlıyor ve ihtiyacı olan gıda bankaları ilana başvuru yapıp teslim alabiliyor.

Çöpe atılacak olmasına rağmen tarihi geçmemiş gıdaları, ihtiyaç sahipleriyle buluşturan girişim, büyük süpermarketlerle çalışıyor. Hem firmaları vergiden muaf eden, hem de fazla gıdaların boş yere atılmasını engelleyen Fazla Gıda, 500 Startups’tan da yatırım aldı.

Altı ayda 70 tondan fazla gıda kurtaran girişim, aynı zamanda 30.000’den fazla ihtiyaç sahibine bağış ulaşmasını sağladı.

Evreka

Akıllı çöp toplama sistemi sayesinde, atık toplama sürecindeki karbon emisyonunu ve maliyetleri %55 düşüren Evreka, konteynerlere yerleştirdiği sensörler sayesinde çöplerin ne zaman dolduğunu algoritmalarla hesaplıyor ve ona göre bir rota çıkarıyor. Bu sayede, süreçleri kısaltarak efor ve zaman kaybını engelliyor, aynı zamanda karbondioksit salınımını da azaltıyor.

Konteynerlere yerleştirilen sensörler doluluk, sıcaklık ve konum verisi alıyor; bu veriler algoritmalar tarafından işleniyor, tahminleme ve rotalama sonuçları veriyor. Bu sonuçlar ile sürücülere takip etmeleri gereken rotalar iletiliyor. Yöneticiler de takibini yapabiliyorlar.

reflect

Sanatla modayı birleştirerek eski kıyafetleri değerlendiren sosyal girişim reflect, aşırı tüketimin önüne geçiyor.

Sanat terapisi adı altında çocukların yaratıcılıklarına da katkıda bulunan reflect,her ürün satışıyla beraber çocuklara destek oluyor. Böylelikle, katılımcı ve sürdürülebilir tasarım anlayışı ile modayı sosyal etki için bir araca dönüştürüyor.

Şimdiye kadar 120 çocuğa ulaşan girişim, gün geçtikçe eğitimine katkıda bulunduğu çocuk sayısını da artırıyor.

Tarlamvar

Tarlamvar

Ülkemizin çok verimli toprakları olmasına rağmen, kullanılmayan birçok tarlası var. İnsanlar iş bulmak için köylerini terk edip şehre göç ediyorlar, sahip oldukları tarlalarda çalışmayı tercih edebilecekken.

Tarlamvar, müşterilerinin tarlalarda ekim için yatırım yapmasını sağlayarak onların tarımsal ekonominin bir parçası olmalarını hedefliyor. Çiftçilere yardım etmek isteyen kişiler kolaylıkla tarlayı kiralayarak değerlenmesini sağlıyor ve böylelikle köylerdeki tarla sahiplerine de istihdam yaratmış olunuyor. Böylelikle, döngüsel bir ekonomiye olanak sağlıyor.

Projemizin vizyonu bu problemi çözerken, çözüm sürecinde de olabildiğince insanı dahil edebilmek.

Ata Cengiz

Sadece ceviz ağaçlarına odaklanan girişim bunun sebebinin ceviz ağaçlarının yılda 40 kilodan fazla mahsül vermesi olduğunu söylüyor.

Şimdiden, 1.700 ağaç dikerek3 aileye istihdamsağlayangirişim, 2020 yılını bir kontrol noktası olarak belirlemiş. Hali hazırdaki 63.748 kg karbondioksit emilimini, istihdam edilen 3 aileyi, kullanılan 180 dekar araziyi, gerçekleşen 28 ton üretim artışını, 3.1 milyon kg karbondioksit emilimine, 250 istihdam edilen aileye, değerlendirilen arazi boyutunu 15.000 dekara, gerçekleşen üretim artışını ise 12.500 tona ulaştırmayı hedefliyorlar.

1 Genç 1 Gelecek

1 Genç 1 Gelecek

Ülkedeki eğitim sisteminin metodolojik ve içerik olarak yetersiz kaldığını düşünen 1 Genç 1 Gelecek, bu probleme odaklanıyor. Okulların standardize eğitiminin, öğrencilere problem çözme, eleştirel düşünme, girişimcilik vb. konularda kendilerini geliştirmesine olanak sağlamadığını fark eden girişim, bu alanlardaki boşlukları doldurmaya çalışıyor.

1 Genç 1 Gelecek, bir üniversite öğrencileri inisiyatifi olup, şu an gerçekleştirmekte olduğu dört proje ile üretici bir toplum için önemli olduğunu düşündükleri; yetkinlik bazlı öğrenme, özel sektör ile işbirliği, takım çalışması ile problem çözme, ilham verme & cesaretlendirme alanlarında gelişim sağlamayı hedefliyor.

2015’ten beri faaliyet gösteren girişim, 42 gönüllü çalışanıyla beraber 1.200 öğrencinin eğitimine katkı sağladı.

Kitapmatik

Kitaplara erişmenin zor olması probleminden ortaya çıkan Kitapmatik, kitap okuma oranını artırma amacıyla erişimi kolaylaştırıyor. Hastane, otobüs vb. yerlerde uzun süre beklediğimizde, kaybedilen vaktin verimli kullanılması gerektiğini düşünüyor ve bu yerlere “Kitapmatik”ler kuruyor.

Bu sayede, buralarda insanların vakitlerini kitap okuyarak geçirerek daha verimli kullanmaları sağlanmış oluyor. Şu ana kadar ayda1000-1500 kişinin kitap alarak okumasını sağlayan girişim 15 noktaya makinalarını yerleştirmiş.

demgoodcoffee

demgoodcoffee, işitme engelli bireylerin hayata aktif olarak katılmasını sağlayan bir sosyal girişim. İyi kahvenin, sadece işaret diliyle sipariş edilebildiği işletme şu an Beşiktaş’ta ve Impact Hub’da faaliyet gösteriyor.

Toplumsal önyargıları yıkmak, işitme engelli bireylerin topluma katılımını artırmak amacıyla kurulan girişim, Türkiye çapında bir algı değişimi yaratmak istiyor. Düzenli bir müşteri kitlesine sahip olan demgoodcoffee, iletişim, sohbet, güleryüz çatısı altında insanları birbirleriyle buluşturuyor.

"Kahveden muhabbet doğar" düşüncesiyle ortaya çıkan sosyal girişim, birçok işitme engelli vatandaşımızı iş sahibi yaptı. Beşiktaş’ta açtıkları ilk şubenin ardından giderek dükkan sayısını da artırmayı planlıyorlar.

Pandemi döneminde malum bir çoğumuz gelecek planlarımızı ertelemek zorunda kaldık. Gelecek kaygısı nedeniyle kariyer hayalimiz bir yana Pavlov’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki ana ihtiyaçlara kadar düştüğümüzü, eski zamanda avcı toplayıcı düzene geri döndüğümüzü söylesem abartı olmaz sanırım. Ama öte yandan da bu olumsuz durum, kendi işini kurmak isteyen girişimciler için yeni fırsatlar da doğurdu. Toplumlarda alışkanlıkların değişimi normalde yüzyıllarca sürerken, pandemide çok ama çok kısa sürede büyük bir dönüşüm ve bakış açısı değişikliği gerçekleşti bile.  Artık iyi biliyoruz ki, gelecek; e-işlemlerde, yazılımlarda, nesnelerin internetinde, teknolojide, mekandan bağımsız olarak yapılabilecek işlerde.

Artık, iş yapmak için koca koca ofisler, koca koca tesislere gerek yok. Büyük yatırımcıların büyük yatırımları tabi ki olsun; fakat, olduğunuz yerden daha butik, amaca ve müşteriye özel ürün ve hizmeti sunmak olarak kısaca doğru yatırımlarla herkes kendi işini yapabilir hale gelebildiğini gördük, görüyoruz. Tabii ki yasal mevzuata uyum kaydıyla. Sanıyorum, ülkemizde ve dünyada e ticaret, uzaktan satış, sosyal medyadan pazarlama vb. şekilde ürün ve hizmet sunanlar artık daha da yüksek satış yapıyorlar. İşte tam bu noktada fırsatları görerek doğru yatırımı yapanlar, girişimciler kimdir, nedir bir bakalım.

Girişimciliğin Türk Dil Kurumunda tanımına baktığımda, “Üretim için bir işe girişen, kalkışan kimse veya ticaret, endüstri vb. alanlarda sermaye koyarak girişimde bulunan kimse” olarak yetersiz tanımlanmış sanki. Oysa, girişimci sadece sermaye koymaz değil mi; inandığı işi başarmak için ruhunu, zamanını, parasını, yeteneğini, kısacası amaca ulaşmak için her şeyini koyan kimseye girişimci denir. Bu zamana kadar tecrübem şudur ki; girişimci ikna edilemez tarzda işini savunur, inanmıştır. Bu inanmışlık, çevresini ikna etmesinde ve kolayca kaynak yaratmasında işine yarayacaktır. Girişimci, konusunu karşısındakinden çok daha fazla araştırmıştır. Bu özelliği onun hata yapmasını engelleyecektir. Girişimci, olası ve kabul edilebilir riski de hesaplamış, sabırlı ve planlıdır. Bu nedenle, beklenmeyen giderlere karşı hep bir B planı vardır. Girişimci, yeteneği olduğu işi, en iyi bildiği işi ya da bildiği ama en iyisi olmak istediği işi yapmak isteyendir. İşte bu özelliklere sahipseniz girişimci olabilirsiniz derim.

Aslında, burada sihirli kelime sanırım yetenek. Biri bana sorsa, -ki işim dolayısıyla bu soruyu çok duyuyorum- “öncelikle yetenek” diyorum. Hangi konuda yetenekli isek o yolda ilerlemeliyiz. Sonra, ürüne/hizmete olan ihtiyacı tespit ettin mi? Rakiplerini iyice inceledin mi? Rakiplerinden farkların nedir? Bu iş için yeterli kaynağın var mı? Kısa ve uzun vadede gider ve gelirlerini hesapladın mı?  Sürdürülebilir bir proje mi seninkisi? Vb. onca soruyu düşünürdüm. Ancak, bizde girişimci nasıl olunuyor size anlatayım. Biz, öncelikle “hangi işi yapsak iyi para kazanırız” bunu düşünüyoruz. “Bir tanıdığımız yaptı iyi de para kazanıyor, ben de yaparım” diye düşünüyoruz. Oysa bu denklemde ne çok bilinmeyen var. Bu bilinmeyenleri ortaya dökecek olan basit de olsa işin fizibilitesini çoğu zaman yapmıyoruz. Fazlaca gelir getireceğini duyduğumuz veya sandığımız işe hemen hesapsızca atlıyoruz ve sonuç tabi ki hüsran. Çoğu zaman çok iyi bir başlangıç birçok kez kötü bir şekilde sonlanıyor maalesef. O saate kadar harcanan emek, para, zaman vb. boşa gidiyor.

Peki, biz iş fikrimizin fizibilitesini yaptık ve işe karar verdik. Ve tam da bu noktada girişimcilere devlet destekleri konusu önemli oluyor. Basından, çevrenizden duyuyorsunuzdur; girişimciler, en önemli destek enstrümanı olan KOSGEB’den girişimcilik desteği almak suretiyle de işletmelerini kurulabiliyorlar. Bunun yanında; melek yatırımcı kanalları, iş fikrinin şekillendiği, geliştirildiği bazı Start-up destekleri, Bireysel Genç Girişim BİG destekleri, daha organize veya daha büyük yatırımlar için; Tarım ve Orman Bakanlığının, Kırsal Kalkınma ve IPARD destekleri, Kalkınma Ajanslarının Kobi Mali Destek Programları, Engelli girişimciler için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Destekleri vb.  destekler olsa da girişimcilerin bir çoğu için gerek bütçe büyüklüğü, gerek ülke geneline yaygınlığı ve destekten yararlanma şansının yüksekliği dolayısıyla KOSGEB Girişimcilik Destekleri çok daha ön planda oluyor. Diğer destek unsurlarını başka bir yazıda inceleyebiliriz.

Kosgeb, kendisine başvuru yapacak girişimcilerden daha önce girişimcilik programından yararlanmamış olmasıyla birlikte program başvurusunda bulunduğu işletmedeki kurucu ortak payının en az %50 olmasını, şirketi münferiden yani tek başına imza yetkisi ile temsil etmelerini, işletmesinin kuruluş tarihinden üç yıl öncesinden programa başvurduğu tarihe kadar, başvuruda bulunduğu işletme dışında; gerçek kişi statüsünde bir firmasının olmadığı, tüzel kişi statüsünde kurulmuş herhangi bir firmada %30 ve üzeri ortaklığının bulunmadığını sağlamasını istemektedir. Bu şartları sağlayan gıda imalat sektörü girişimcileri e devlet ekranından başvuru yapıp öncelikle geleneksel girişimcilik eğitimini, ardından ileri girişimcilik eğitimini almaları gerekiyor. Tamamen online olan bu eğitimleri birkaç gün içinde uzaktan tamamlayarak sertifikanızı elektronik ortamda alabiliyorsunuz. Bu arada, gıda imalatı değil de sadece gıda satışı hedefleniyorsa geleneksel girişimcilik eğitimi alınması yeterli olmaktadır. Zaten satış amaçlı bir girişimcilik projesi birazdan anlatacağım desteklerden makine ekipman desteğini ve mentörlük, danışmanlık desteğini maalesef alamamaktadır.

Eğitimi aldıktan sonra ise yapılacak iş şirketinizi kurmak. Girişimciler, kuracakları şahıs veya sermaye şirketi ile Kosgeb’ e başvurup destek talep edebiliyorlar. Burada önemli bilgi önce girişimcilik eğitimi almak, sonra yasal olarak şirket kurup vergi sistemine kayıt olmak, sonra Kosgeb’ e girişimcilik projesi hazırlamaktır. Eğitimi aldığınızda zaten otomatik olarak e devlet sistemine aldığınız eğitim tanımlanıyor. Bu tarihten sonra güvendiğiniz bir mali müşavir ile çalışıp sizin için en doğru nace koduyla yasal şirket kuruluşu gerçekleştirebilirsiniz. Şirket kuruluş tarihi girişimcilik sertifika tarihinizden sonra olmalıdır. Ayrıca, kuracağınız şirketin faaliyetleri arasında KOSGEB’in desteklemediği faaliyetlerin olmamasına özen göstermelisiniz. Peki bu durumda Kosgeb’ den hangi destekleri alırız derseniz şöyle açıklayayım; öncelikle, şahıs işletmesi kurarsanız 5.000 TL, sermaye işletmesi kurarsanız (Ltd, A.Ş. vb.) bu durumda 10.000 TL şirket kuruluş desteği alınabiliyor. Hangisi mantıklı derseniz, şahıs şirketini bir günde kurar bir günde de kapatabilirsiniz. Sermaye şirketinin tasfiye süreci vb. kapanışta bazı yasal zorunlulukları olabilir. Şahıs şirketleri belirli bir gelire kadar düşük gelir vergisi vermekte iken (% 15-35) bu limiti geçince gelir vergisi artmaktadır. Sermaye şirketlerinde ise değişmeyen sabit bir gelir vergisi (% 22) vardır.  Özetle, düşük karlılıkta şahıs şirketi, yüksek karlılıkta sermaye şirketi daha avantajlıdır. Şahıs şirketinin mali müşavir aylık hizmet bedeli daha düşüktür örneğin. Gelirine karşı yeterince gider gösterebilen işletmelerde girişimcilerin önce şahısla başlamaları, sonra işlerini büyütmelerini ve sermaye şirketi kurmalarını önerebilirim. Ancak, bazen de kurumsallık gereği en baştan A.Ş. vb sermaye şirketi ile kurulmak gerekebilir. Banka kredisi vb. işlemler de gelirini belgeleyebilen, 1 den fazla ortağa sahip sermaye şirketleri 1 yıllarını doldurduktan sonra daha kolay kredi alabilmekteler, bilginiz olsun derim.

Bunun yanında, gıda imalat işletmelerinin çoğu düşük teknoloji kategorisinde olduğu için % 75 hibe oranı ile 100.000 TL ye kadar makine ekipman desteğinden yararlandırılabiliyor. (200.000 TL hibe desteği alanlar Uçucu yağların imalatı ile Jelatin ve süt albüminlerinin imalatı (yalnızca gıda endüstrisinde kullanılanlar) Bu arada, % 75 hibe oranı, tesisinizde yerli malı belgesi olan bir makine kullanımında % 90 a çıkmaktadır, bilginize. Ayrıca, girişimci işletmenin istihdam ettiği personel sayısına göre yıllık en az 5.000 TL en fazla 20.000 TL olarak 2 yıllık proje düşünüldüğünde 40.000 TL ye varan personel desteği de alınabiliyor. Hatta, kadın girişimci iseniz bu destek 50.000 TL ye kadar çıkabiliyor. Yani, gıda imalatı yapan işletmelerinin girişimcileri en fazla 165.000 TL ye kadar hibe alabilmektedir.

Gıda imalatı değil de gıdanın satışını hedefleyen projelerde ise destek oranı en fazla 65.000 TL olabilmektedir. Çünkü satış amaçlı projelerde makine ekipman desteği bulunmamaktadır. Unutmadan söyleyeyim, vergi sistemine kayıt olmak, hibe desteği almak demek, her türlü denetime de açık olmak demektir. Her şeyin elektronik kayıt altında olduğu günümüz iş ve sosyal hayatında her zaman kayıtlı ve doğru bir şekilde çalışmalısınız. Yine her iki destek konusunda da 5.000 TL civarında bir sertifika desteği de bulunmaktadır. Sertifika desteğinden 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca güncel İşyeri Tehlike Sınıfları Listesinde yer alan iş kollarından tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfında yer alan NACE Koduna sahip işletmeler faydalanabilir. Eğer girişiminiz orta yüksek ve ileri teknoloji kategorisinde ise yani uçucu yağ veya jelatin imalatı yapıyorsanız ayrıca 10.000 TL civarında Mentörlük, danışmanlık ve işletme koçluğu desteğinden yararlanabilirsiniz.

Girişimcilik desteklerini de öğrendik, peki hangi işi yapmak lazım tekrar düşünelim. Gıda Sektörünün dinamikliği ve değişkenliği malum. Dönerci, tostçu, çiğ köfteci, ciğerci, dürümcü, çorbacı, yeni nesil lokmacı gibi süreklilik arz etmeyen popüler gıda işletme alanları sürekli oluşuyor ve çoğunlukla bir çoğu yok oluyor. Şunu da bilmek lazım; bizim sektörde az biraz teknolojiyi kullanıp iyi bir pazarlama yapıp, olduğundan farklı göstermiş gibi yaptığınızda, yorumlarda müthiş bir yer, hayatımda yemedim vb. yazdırdığınızda dükkan dolar. Ancak bir gelen bir daha gelir mi, bir kez ürün alan bir daha alır mı, sürekliliği nasıl sağlarım -ki en önemlisi bu-, biz bununla ilgilenmeliyiz. Yok olmayan bir işletme yapmak için öncelikle sektörlerde bugüne değin ayakta kalan, kendinize rol model aldığınız işletmeleri inceleyebilirsiniz. Emin olun, bu işletmelerin; tüketici taleplerine ayak uydurmalarıyla, değişimleriyle, kendilerini geliştirmeleriyle, en az ürün kadar hatta üründen daha değerli hizmetin sunumu ve müşteri hizmetlerine verdikleri önemle, yani yok olanlardan önemli farklılıkları olduğunu göreceksiniz. Öyleyse, gıda sektörü gibi böyle değişken ve dinamik bir alanda ilk yapılacak iş nedir derseniz, kurulacak işletmenin diğerlerinden her açıdan farklı ve faydalı olması ve sunacağı ürün ve hizmetin sürekli olmasını sağlamaktır derim.

Konumuzun insan sağlığıyla birebir ilgili olduğunu da lütfen unutmayın. Ürettiğiniz ürünleri bebek, çocuk, genç, yaşlı, kadın vb. her yaştan tüketici edinecektir. Gıdada inovasyon çok seyrek oluyor nedense. Fonksiyonel gıdalar, besleyici değeri yüksek gıdalar, gerçekten organik, iyi tarım uygulamaları ile üretilmiş, tazeyken doğru muhafaza yöntemi ile korunmuş, besin değerlerini zaten korumuş ama sonrasındaki nitelikli işlemlerle bu özellikleri geliştirilmiş, belirli amaçlara özgü yeni gıdalar artık revaçta. Gıdanın sağlıkla ilişkisi artık çok daha fazla önemli. Pandemi döneminde bağışıklığımızı besleyen doğal gıdalara, gıdanın özüne saygılı ve geçerli işlemlerle işlenen gıdalara talep nasılda arttı.

İşletmenin ne üreteceği de tamam diyelim. Ne kadar üretecek ve kime satacak bu soruların da yanıtlarını en baştan bulmak şart. Yoksa gereksiz bir yatırımı kısıtlı bir bütçe ile yönetmeye çalışarak kaynakları heba etmiş oluruz. Biliyorsunuz, ülkemiz Ortadoğu ve Balkanların, Avrupanın, zaten Asyanın, hatta bazen dünyanın en büyük yatırımlarını içeriyor (birçoğu başlamadan bitmiş, bir kısmı başlamış ama bitmemiş, bir kısmı da başlamış, bitmiş ama faaliyete geçememiş). Burada en önemli bir soru da kime satacağız konusu. Kime satacağız sorusunun cevabı, doğru iş fikrinin bir nevi sağlaması gibidir. Çocuklara yönelik mi ürün üreteceğiz, kaç yaş grubu olanlara; 4 yaşındaki veya 10 yaşındaki çocuk arasında çok büyük farklar var, öyle değil mi. Yoksa tamamlayıcı, besleyici, takviye edici bir gıda mı üreteceğiz, ya da sporcu gıdası, veya geleneksel bir ürün mü üreteceğiz, bunların hepsinin müşteri profili birbirinden çok ama çok farklıdır. Bu nedenle, müşteri ve pazar profilimizi doğru tespit edip yola öyle çıkmalıyız. Anlaşılan o ki, biz; en iyi araştırdığımız, yeteneğimize uygun, en iyi bildiğimiz işi yapacağız veya bilmediğimiz bir işe giriyorsak da yapmak istediğimiz işi iyice öğrenmeden asla yola çıkmayacağız. Aksi halde son kaçınılmaz ve yakın olacaktır.

Peki işletmenin kime ne kadar satacağına, yani hangi kapasitede üretim yapacağına da karar verdik. Ya sonra! İşletmemiz nerede kurulacak? İşletmenin nerede kurulması gerektiği aslında pazarlama açısından da önem arz etmekte iken, biz gelin önce mevzuaten konuyu irdeleyelim. İşte özellikle bu noktada gıda işletmelerinin uyması zorunlu izin, belge ve ruhsatlar konusu çok önemli hale geliyor. Yapacağınız iş toplu tüketimi mi ilgilendiriyor? Ürün üretildiği yerde mi tüketilecek yoksa dışarıya, perakendeye sunulacak mı? Üretilen ürün işletme onay belgesi zorunluluğu olan çabuk bozulan, soğukta depolanan et, süt, balık, sakatat vb. ürünlerden mi yoksa işletme kayıt kapsamına giren raf ömrü daha uzun diğer ürünlerden mi? Hammaddeye mi pazara mı yakın olsam? vb. daha en baştan tespit etmek çok önemli. Bira işletmesi suya yakın olmak isteyebilir, ihracat işletmesi limana, un fabrikası buğdaya, meyve suyu tesisi meyveye. Bu arada benim aklıma geldi sizin de gelebilir, peki süt işleme fabrikası? Tabii ki süte yakın olması istenir. Ancak, her gün iyi sütü çiftçiden almak için 7 saatlik yola gidip 4-5 il dolaşıp süt toplandığını da biliyoruz.

Kuruluş yeri seçimi bizim tam da mesleki bilgimizin sınanacağı ilk aşama. Et işletmesi için farklı ve spesifik bazı gıda hijyeni şartları varken başka bir işletme için daha genel şartlar olabiliyor. Bu nedenle, yardıma yine güncel gıda mevzuatları koşuyor. Mevzuatlara günümüzde cep telefonunuzdan bile ulaşabilirsiniz. Peki bu cebinizdeki mevzuatlar güncel mi? Bu konuda da ciddi bir araştırma yaparak emin olarak yola çıkın derim. Bu mevzuatlardan asgari bina ve altyapı özelliklerini tespit etmek, yer seçiminde size maddiyat ve zaman açısından fayda sağlar. Peki sadece gıda mevzuatı mı? Hayır, Gayri Sıhhi Müessese Mevzuatı/Ruhsat Mevzuatı kapsamında da uyulması zorunlu hususlar olduğunu bilin. Bu amaçla işletme kurmayı istediğiniz yeri kiralamadan veya satın almadan önce bağlı olduğu belediyeye/il özel idaresine işletme kurulacak bu alanın inşaat ruhsatı alıp alamayacağını, mevcut bina ise yapı kullanma izni olup olmadığını, eğer yapı kullanma izni varsa mevcut yapı kullanma izninde bu alanın daha önce hangi amaçla kullanılmasına izin verildiğini sorup emin olmadan kiralama veya satın alım yapmamalısınız. Yapı kullanma izni yoksa kaçak yapı olabilir ya da süreci daha tamamlanmamıştır. Yapının kullanma izni var ama bu sefer sizin işletme kuracağınız yer daha önceki izinde konut olarak planlanmış veya sizin kuracağınız işletme alanında çok farklı bir alan olarak kullanımı amaçlanmış olabilir. Yine bu durum size sorun çıkarabilir. Dikkatinizi öneririm. Bina altında bir işyeri ise binadaki ev sahiplerinden muvaffakiyet almanız gerekecektir. Bu durumu en baştan ruhsat veren yer ile netleştirmelisiniz. Bu noktada evinde üretim yapmak isteyenler de olacaktır. Bu durumun Kosgeb destekleri açısından sorun teşkil ettiğini söyleyebilirim; hibe almanız mümkün olmayacaktır. Ancak bir işyeri açmaksızın, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri ürünlerin internet ve benzeri ortamlarda satışıyla elde ettikleri gelir, yıl içinde gerçekleştirilen satış tutarının ilgili yıl içinde geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt tutarını aşmadığı durumlarda vergi de doğmamaktadır (35.000 TL civarında) Yine evde imalat ve satış durumunda eğer nihai tüketiciye ürün veriyorsanız Tarım İlçe Müdürlüğüne yazılı bilgi vermeniz yeterli. Bir işletme kayıt numarası size vermeyecekler. Ancak başka bir tedarikçiye, perakendeciye vb. nihahi tüketici dışında işletmelere veriyorsanız mutlaka işletme kayıt numarası almalısınız. Uzaktan satış olarak elektronik ortamda yapılan faaliyetlerde, gıda satışı yapan işletmelerin kayıt işlemlerinin yapılması gereklidir. Bu arada kuracağınız işletmenin faaliyetlerinin ÇED yönetmeliği, çevre uygulamaları ve iş güvenliği açısından da değerlendirilmesi önemlidir. Yine, işletmenizde HACCP gıda güvenliği sisteminin kurulmasını zorunlu tutan bir sektörde ise bina altyapı ve fiziki şartlarının, öyle olmasa bile her şekilde asgari gıda güvenliği şartlarını sağlayan bir bina tasarımı olması gerektiğini de göz ardı etmemenizi öneririm.

Yapacağımız işe, işin kapasitesine, kime satacağımıza, nerde üreteceğimize karar verdik, bunlar da tamam. Yasalara da uygunuz, şimdi ne yapacağız? İş planı yapacağız, mühendislik yapacağız; yapacağımız işlerle ilgili bir iş zaman planı yani termin hazırlayıp zamana yayacağız ve sırasıyla uygulayacağız. Mevzuatın gerektirdiği izinler çoğu zaman denetim içerir ve sürelidir. Yani, ruhsat başvurusu yapınca size denetime gelinir (bazı kurumlarda ruhsattan sonra denetim uygulanabilir). Yine, işletme kayıt kapsamında bir işletme isek başvurudan sonra belgemizi muhtemelen alırız ancak denetime gelinip yasal şartlara uygunluğumuzu gıda denetçileri mutlaka kontrol edeceklerdir, bunlara hazırlıklı olmalıyız. İşletmenin ekipman ihtiyacını karşıladıktan sonra kapasite raporu veya konunuza göre ekspertiz raporu, sonrasında sanayi sicil belgesi almanızda yarar var. Çünkü, Organize Sanayi Bölgeleri dışında bir alanda kurulan imalatçı işletme iseniz, elektrik enerjisi indiriminden yararlanmak isterseniz kapasite veya ekspertiz raporu alıp sanayi sicil belgesi almanız gerekmektedir. Üretim konunuz, istihdamı zorunlu personel istihdam etmenizi gerektiriyor ise ve bu şartı siz sağlayamıyorsanız, gıda üzerine eğitim almış, mevzuatta adı geçen mesleklerden, bu işin okulunu okumuş birini istihdam etmelisiniz.

Yukarıda gördüğünüz tablo çok bilinmeyenli denklem gibi ama lütfen sizi korkutmasın. Tam tersine gerçek girişimciler bu tablodan heyecan bile duyuyorlar. Zaten, girişimcilerin çoğu, amaçladıkları işi başardıklarında ve geriye dönüp baktıklarında ben nasıl bu kadar şeyi başarmışım duygusuna kapılıyorlar. Siz de en önemli iş olarak yine sahip olduğunuz yeteneklerinizden yola çıkın, ilgilileri ikna edin, projeye dahil edin, iyice araştırın, rakipleri inceleyin, kime satacaksınız tespit edin, kaynaklara, üretim konusuna, kuruluş yerine, kapasiteye karar verin, eğer fizibl ise iş zaman planı yaparak işe başlayın. Devlet desteklerini de işe başlamadan önce tam da bu aşamada devreye sokun. Başlamak yolun yarısıdır derler.  Bu arada işi kurdunuz mu? Evetse asıl iş şimdi başlıyor. Bir gıda işletmesinin uyması zorunlu yasal şartlar, resmi izin belge ve ruhsatlar, pazarlama amaçlı edinmeniz gerekli belgeler vb. bu konuda bir başka yazıda anlatılabilir.

Sektörde farklı olun, fark atın. Güzel başlangıçlar ve keyifli kazançlar dilerim.

Dünyayı Kalkındıran Türk Kadın Girişimciler

Kadın girişimciler, geliştirdikleri teknolojiler ve iş modeli inovasyonlarıyla bir yandan ciddi ekonomik değerler yaratırken diğer yandan da toplumu ve dünyayı daha güzel hale getiriyorlar. Dünyamızın daha yaşanabilir bir yer olması sadece devletlerin değil, vatandaşlar ve özel kurumlar olarak hepimizin birer görevi. Şüphesiz kendi başımıza bu denli kapsayıcı bir plan geliştirmemiz bir birey veya özel kurum olarak pek mümkün değil. Bu nedenle Birleşmiş Milletler çatısı altında yüzlerce ülkenin imza attığı ve 2030 yılına kadar dünyamızın daha iyi şartlara sahip olması için 17 adet küresel sürdürülebilir kalkınma amacı (SKA) belirlendi. Bu program kapsamında devletler ve özel kuruluşlar sürdürülebilirlikle ilgili yaptıkları çalışmalarını bu 17 amaç ekseninde raporluyorlar. Son yıllarda girişimciliğin büyük bir ivme kazanmasıyla birlikte girişimcilerin sürdürülebilirlik açısından da büyük değerler yarattıklarına şahit oluyoruz. Üstelik bu girişimlerin kar amacı gütmeyen sosyal girişimler olmalarına da gerek yok. Pekala birçok girişimci doğrudan ticari amaçlı bir girişim kursa bile 17 sürdürülebilir kalkınma amacına yönelik birçok katkı sağlayabiliyor.

Bu girişimlerin önemli bir kısmı kadın girişimciler tarafından kuruluyor. Dünyada da olduğu gibi ülkemizde de sürdürülebilir kalkınma amaçlarına yönelik çalışmalar yapan birçok kadın girişimcimiz mevcut. Geliştirdikleri teknolojiler ve iş modeli inovasyonlarıyla bir yandan ciddi ekonomik değerler yaratırken diğer yandan da toplumu ve dünyayı daha güzel hale getiriyorlar.  Bu yazımda 17 küresel sürdürülebilir kalkınma amacına (SKA) katkı sunan kadın girişimcileri ve girişimlerini anlatacağım. Şüphesiz bazı girişimler birden fazla kalkınma amacıyla ilişkili olabilir ama ben daha fazla öne çıktıkları kalkınma amacıyla sınıflandıracağım:

SKA 1: Yoksulluğa Son: Zeynep Eliçin’in kurduğu Varsapp, kullanmadığınız ikinci el eşyalarınızı güvenle kiralayabileceğiniz pazaryeri hizmeti sunuyor ve böylece kaynaklara ve mülkiyete sahip olma gereksinimini ortadan kaldırarak herkes için eşit erişimi kolaylaştırıyor.

SKA 2: Açlığa Son: Akademisyen Aslı Zuluğ’un girişimi olan Guru Sağlıklı Gıda’nın vizyonu “Bilimin ışığında sağlıklı gıda”. Güvenilir gıdaya erişim imkanı sağlayan girişim Türkiye’nin ilk doğal kolajen ve protein cipsi Pacha Cips markasının da üreticisi. Aygen Savaş Alkan’ın Türkiye’nin ilk Biyoponik Tarım girişimi olan Kybele’s Gardenda Anadolu’nun bereketi ile geleceğin teknolojisini buluşturarak karbon negatif, sürdürülebilir gıda ve dikey tarım sistemleri inşa ediyor.

SKA 3: Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam: Biyokimya uzmanı Hülya Dağöttüren’in girişimi Umayana, kanser hastalarının kemoterapi sırasında ortaya çıkan ve şimdiye kadar herhangi bir çözümü bulunamayan yaralarını iyileştiren özel formüllü jel ve kremler üretiyor. Global ölçekte rakibi bulunmayan girişim patent başvurularını da yapmış durumda. Boğaziçi Üniversitesinde akademisyen olan Rana Sanyal’in girişimi RS Research ise kemoterapinin etkisini artırırken yan etkilerini azaltabilen ilaç adayları geliştirme hedefi ile çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca başarılarını yakında zamanda aldıkları 12 milyon dolarlık yatırımla da bir kez daha ispatladılar. Bu amaçla ilişkili olarak çalışan başka bir başarılı kadın girişimcimiz olan Emine Saraç’ın girişimi olan Nanomed ise enfeksiyon ve enfeksiyona bağlı hastalıkların, dakikalar içerisinde tanısını sağlayabilecek mobil uyumlu biyosensörler geliştiriyor. 2020 yılında pandeminin ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra covid -19 tanısında kullanılmak üzere yüksek saflıkta yerli antikor geliştirerek gurur kaynağımız oldular.

SKA 4:Nitelikli Eğitim: Kübra Kablan’ın kurucusu olduğu Diagnosis Time, tıp öğrencilerinin mesleki gelişimini hızlandırmak amacıyla Tıbbi Vaka Platformunu geliştirdi.

SKA 5:Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Mina İlköz’ün girişimi UP School, teknolojide rol model kadınlar yetiştirmek için kurulan bir eğitim teknolojisi platformu. Kadınlara teknik donanım ve özgüven kazandırarak kariyerlerine başlama olanağı sağlıyor.

SKA 6: Temiz Su ve Sanitasyon: Elif Türker Step2water’da yeni nesil su dolum üniteleri geliştirerek tek kullanımlık pet şişelerin kullanımını azaltıyor. Böylece hem temiz içme suyuna erişim kolaylaşıyor hem de çevreye daha az pet şişe atığı çıkıyor. Hülya Tomak ise Blueit girişiminde su israfını önleyen akıllı teknolojiler geliştiriyor.

SKA 7: Erişilebilir ve Temiz Enerji: Hümeyra Ergin’in girişimi Lightway kendini şarj edebilen zemin kaplama malzemeleri üretiyor. Birçok yerde elektrikli ışıklandırma gereksinimi ortadan kaldırarak elektrik tüketimini azaltıyor. Dilek Kazan ise BacPolyZyme’de fermantasyon süreçleriyle , biyoyakıt üretmek isteyen üreticiler için gelişmiş biyoprosesler sunuyor. Böylece enerjide fosil yakıt ihtiyacının azaltılmasına katkıda bulunuyor.

SKA 8: İnsan Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme: Yasemin Oğuz’ın girişimi Pusula.ai yapay zeka teknolojisinden yararlanarak hayati endüstrilerde üretim hatlarından toplanan verileri kullanarak üretim verimliliğini sağlıyor. Akademisyen Tuba Gözbaşı’nın girişimi Optiyol ise tedarik zinciri yönetiminde rotaları yapay zeka teknolojisi ile optimize ederek yakıt ve zaman tasarrufu sağlıyor.

SKA 9: Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı: Akademik geçmişe sahip girişimci Gül Ceylan Tok’un girişimi Tea Networks kablosuz ağlardaki kullanıcı deneyimini yapay zeka tabanlı programları sayesinde optimize ederek wifi verimliliğini ve kalitesini yönetebiliyor. Girişim dünyanın önde gelen internet operatörlerinin birçoğuna hizmet satmayı başarmış durumda. Pınar Öncü’nün girişimi Atlas Space, bugünlerde çok popüler olan Metaverse dünyasının gerektirdiği sanal gerçeklik teknolojisi üzerine uzun zamandır çalışıyor ve şu an metaverse dünyasında birçok firma için yepyeni hizmetler geliştiriyor.

SKA 10: Eşitsizliklerin Azaltılması: Fatma Akgün’in kurduğu B4AFC ileri yaşa gelmiş insanların sosyalleşme açısından toplumdaki eşitsizliklerini ortadan kaldırıyor. Böylece ileri yaş yetişkinlerinin mesleki, fiziksel, ruhsal ve sosyal ihtiyaçlarına cevap vererek yaşam kalitelerini arttırıyor.

SKA 11: Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar: Lal Polater’in Hergele girişimi şehirlerde elektrikli scooter hizmetleri sunuyor. Çevreyi kirletmeyen, sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin oluşmasına katkıda bulunuyor. Yağmur Gömürlü ise girişimi Biriktirapp sayesinde şehirlerdeki atıkların geri dönüşüme kazandırılmasını sağlıyor.

SKA 12: Sorumlu Üretim ve Tüketim: Ayşe Yılmaz’ın girişimi Ottan, gıda ve tarım endüstrisinin atık ürünlerini dönüştürüyor. Akademisyen bir girişimci olan Senem Seven’in kurucusu olduğu Soygel, tarımsal üretimde kullanılan suyun toprak içinde daha uzun süre muhafaza edilmesini sağlayan bir malzeme geliştirerek su kaynaklarının daha verimli kullanılabilmesini mümkün kılıyor.

SKA 13: İklim Eylemi: Ayşe Sultan Kurt’un kurduğu Bionova Tech endüstriyel gıda atıklarını dönüştürerek fosil yakıt tüketimini azaltmak için biyoetanol üretimine odaklanıyor. Türkiye Simge Goorany’nin kurucusu olduğu CIRCULAise üç boyutlu robot yazıcı ile geri dönüştürülebilir mobilyalar tasarlıyor ve üretiyor. Ürünlerinde selüloz bazlı atıklar ile plastiklerin birleşimi olan çevre dostu biyokompozit malzeme kullanarak çevre kirliliğinin azaltılmasına katkıda bulunuyor.

SKA 14: Sudaki Yaşam: Huriye Göncüoğlu’nun “Türkiye’nin Kadın Balıkçıları” girişimi birçok balıkçı kadına eğitimler sağlayarak onların hem kişisel hem de mesleki gelişimine katkıda bulunuyor. Böylece ülkemizde sürdürülebilir bir balıkçılık ekosisteminin gelişimine destek oluyor. ​

SKA 15: Karasal Yaşam:Nehir Boyacıoğlu’nun kurucusu olduğu Vaha Smart Garden, sıfır atıkla topraksız olarak kendi gıda ürünlerinizi üretebileceğiniz sistemler ve teknolojiler geliştiriyor.

SKA 16: Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar: Güney Haştemoğlu’nun kurduğu Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, suça sürüklenerek çocuk adalet sistemine giren çocukların, sistem içerisindeki tüm aşamalarında destek vererek onların topluma kazandırılmalarını amaçlıyor.

SKA 17:Hedefler İçin Ortaklıklar: Ravzanur Eken’in kurucusu olduğu Güçlü İyilik Platformu ‘Dünyayı iyilik kurtaracak’ sloganıyla yola çıkarak, farkındalık içerikleri üreten, toplum psikolojilerini güçlendirmek için çalışan, daha yaşanabilir bir dünya için sürdürülebilir kalkınma amaçları doğrultusunda iyilik görevleri tasarlayan bir sosyal girişim.

Sanırım siz okuyucular da bütün bu örnekleri okurken - benim de yazıyı kaleme alırken hissetmiş olduğum gibi- gurur duyma ve hayran olma duygularını güçlü bir şekilde hissettiniz. Ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere birçok Türk büyüğünün Türk Kadını için söylediği övgü dolu sözlerin ne kadar yerinde olduğu konusunda hak verdiniz.  Fakat kafamızı günümüz gerçeklerine döndüğümüzde maalesef ülke ve toplum olarak kadınlarımıza hak ettiği değeri vermeyi bir türlü beceremediğimizi fark ediyoruz. Toplum olarak önümüzde kız çocuklarının eğitime erişim hakkı, kadın cinayetlerinin engellenmesi, cinsiyete dayalı ücret eşitsizliği gibi kadınların mağduriyetlerine sebep olan pek çok sorun çözülmeyi bekliyor. Hem ülkemizin hem de dünyamızın daha yaşanabilir bir yer olması için kadın girişimcilerimiz canla başla çalışıyorlar. Aynı özveriyi toplum olarak bizlerin de göstererek kadınlarımıza destek vermemiz gerekiyor çünkü kadının olmadığı bir yerde hiçbir şey yeşermiyor.

Webrazzi - https://webrazzi.com/2022/03/08/dunyayi-kalkindiran-turk-kadin-girisimciler/

Şerafettin Özsoy

Senior Specialist, Cube Incubation

Fazla: Bir Girişimcilik Hikayesi

İki idealist genç Olcay Silahlı ve Arda Eren tarafından 2016 yılında Fazla Gıda ismiyle kurulduk. Sosyal girişim olarak işimizin temelinde Dünya adına etki odaklı çalışırken gençlere örnek olma misyonunu taşıyoruz. Bu doğrultuda Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı pusula edinen ve gıda israfını önlemek adına teknoloji tabanlı çözümler geliştirdiğimiz girişimcilik hikayemizi gelin, yakından tanıyın.

Fazla isimli sosyal girişimin kurucuları Arda Eren (solda) ve Olcay Silahlı (sağda)

1988 Tekirdağ doğumlu Olcay Silahlı, henüz ilkokul çağı gelmeden gıda israfı ile tanışıyor. Yaz aylarının büyük kısmını dedesi ile tarlada geçiren Silahlı, toprak ile temas etmeye ve gıdanın topraktan sofraya yolculuğunu deneyimlemeye işte bu dönemlerde başlıyor.

Yine bir çapa günü tarlada çalışırken karşılaştığı manzara ile bugün Fazla olarak bildiğimiz sosyal girişimin belki de temelleri atılıyor diyebiliriz. Silahlı, dedesi ile tarlada çalışmaya devam ederken koca bir kamyon taşıdığı dondurmaları dökmek üzere yanı başlarında bulunan tarlaya yanaşıyor. Merakla görevlilere yaklaşan Silahlı; bu dondurmaları çapaya gelen kadınlara dağıtıp dağıtamayacağını soruyor, aldığı olumlu yanıtın ardından toplayabildiği kadar dondurmayı toplayıp çevre tarlaları gezerek dağıtmaya başlıyor. 

Bugün birçok kişi tarafından bir fikir olarak ortaya çıkan ve yoğun çalışmalar sonrası hayata geçirilen (ki bu kısmı katbekat doğru) bir girişim olarak bilinse de Silahlı’nın henüz 5-6 yaşlarında tanık olduğu bu olayın Fazla Gıda’nın temellerini attığını söyleyebiliriz. 

Her zaman meraklı ve sorgulayan kişiliği ile tanınan Arda Eren, 1988 Antalya doğumlu. Küçük yaşlarda göze çarpan öğrenme motivasyonu ve teknolojik sistemlere duyduğu ilgisi ile üniversite hayatına Bilgisayar Bilimleri bölümünde başlayan Eren bu dönemde, akademik yaklaşım ve hayat boyu öğrenme konularında yeni bir bakış kazanıyor. Yaptığı işlerde ve attığı adımlarda her zaman “Neden?” sorusu ile yola çıkan ve her daim daha etkili yollar bulma peşinde olan Eren, mezuniyetinin hemen ardından çalışmalarını akademide sürdürmeye başlıyor. 

Problem çözme ve geliştirilen çözümleri iyileştirme tutkusu ile başta teknoloji ekibi olmak üzere tüm Fazla çalışanları için bir akademi ortamı yaratıyor olması hepimiz için daimi öğrenimi sürdürmemize ve gelişim sürecini sürdürmemize olanak sağlıyor.

One Young World Zirvesi'nden bir kara

Fazla tarihinde milat olarak değerlendirilebilecek bir etkinlik ile önce Silahlı’nın sonrasında da Eren’in hayatı beklenmeyen bir dönüşüme şahit oluyor. 2014 yılında çalıştığı kurum tarafından One Young World Zirvesi’ne delege edilen Silahlı, Dünya’nın farklı bölgelerinden gelen 13.000 delege ile 4 gün boyunca ilham veren bir zirve süreci geçiriyor. Alanında lider birçok girişimci, kurucu, CEO, profesör ve başbakanların yer aldığı danışman kurumu ile gerçekleştirilen zirvede Silahlı; Dünya’nın dört bir yanında farklı küresel problemlere çözüm olmak adına çalışan öncü iş modelleri ile tanışıyor.  

Türkiye’de etki odaklı bir iş kurmak mümkün mü?

Bu örnekler içinde potansiyeli oldukça yüksek olmasına karşın Türkiye’nin yer almadığını gören ve bu gerçekliğin şaşkınlığı ile neler yapılabileceğini sorgulamaya başlayan Silahlı; “Türkiye’de etki odaklı bir iş kurmak mümkün mü?” sorusu ile zirve sonrası cesur adımlar atma sorumluluğunu omuzlarında hissederek Türkiye’ye dönüş yapıyor. 

Sürdürülebilir kalkınma amaçları

Küresel problemler konusunda gösterdiği ilgi ve zirve sonrası edindiği misyon ile Türkiye’ye dönen Silahlı, bu alandaki potansiyeli derinlemesine keşfetmek adına hızla akademik araştırmalara başlıyor. Bir yandan o zamanki işinin hakkını vermek adına yoğun bir tempo ile çalışırken diğer taraftan girişim dünyası, etki ekosistemi ve sürdürülebilir iş modeli konularında okumalar yapmaya başlıyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı yakından inceleyerek küresel problemler ile ilgili daha derin bir araştırma sürecine girişiyor. 


Üzerinde yaşayabildiğimiz bir Dünya olmadığı sürece geliştirdiğimiz çözümler ve sistemler gerçekten etki yaratabilir, uzun vadede faydalı olabilir mi?

Bu araştırmaları sırasında “Üzerinde yaşayabildiğimiz bir Dünya olmadığı sürece geliştirdiğimiz çözümler ve sistemler gerçekten etki yaratabilir, uzun vadede faydalı olabilir mi?” sorusu ile çalışmalarına yeni bir yön veriyor.  

Öğrenme süreci devam ederken içindeki sorgulamaları da sürdüren Silahlı; Dünya çapında üretilen her 3 gıdadan 1’inin israf edildiği, 800 milyondan fazla insanın açlıkla mücadele ettiği, israf edilen gıdanın yalnızca 4’te 1’inin kurtarılması ve uygun şekilde yönetilmesi ile açlığın son bulabileceği gibi çarpıcı bilgiler ile karşılaşıyor. Bu bilgiler ışığında gıdanın hem kişisel yolculuğunda hem de bulunduğu coğrafyada nasıl bir yeri olduğunu da keşfediyor. Türkiye’de geliştirilebilecek sistemlerin farkındalığı ile Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan 12. maddeyi ve özellikle 3. alt maddesini kendine pusula edinerek tedarik zinciri boyunca gıda israfının azaltılması misyonunu üstleniyor.  

Gıda israfı ile mücadelede dijital altyapının ve teknolojik çözümleri kritik bir rolü var.

Gıda israfı ile mücadelede dijital altyapının ve teknolojik çözümlerin kritik bir rolü olduğuna inanan Silahlı, yaptığı araştırmalar ile bu düşüncesini güçlendirerek üniversite yıllarında tanıştığı ve o dönemlerde akademik kariyerine devam eden Arda’ya ulaşıyor. 

Mezunu olduğu üniversitede yeni öğrenciler yetiştiren Eren, eş zamanlı olarak bir yazılım şirketinde görev alıyor. Bir yandan da akademi odaklı bir girişim kurma motivasyonu ile fikir geliştiriyor; bir problemi çözmek adına geliştirilen sistemleri iyileştirmenin en az yeni bir çözüm seti geliştirmek kadar önemli olduğunu düşünerek öğrenmeyi öğrenmek kavramı üzerine yoğunlaşıyor.

Bu çalışmaları sırasında Silahlı’nın araştırma sonuçlarını ve fikirlerini anlatması üzerine Arda, hayat boyu öğrenme kültürünü ve birbirinden öğrenen topluluklar geliştirme isteğini hayata geçirirken Dünya adına etki odaklı işler yapabileceği bir alan olduğunu fark ederek bu yolda Silahlı’ya katılıyor. 

“Bizde atık olmaz.” mı gerçekten?

Bu iki genç, Dünya’nın iyiliği için ellerini taşın altına koyup neler yapabileceklerini araştırmaya devam ederken küresel çapta yaşanan gelişmeleri yerinde görmek ve iyi örnekleri yakından incelemek adına yoğun bir seyahat ajandası başlatıyor. Birçok farklı ülkeyi ziyaret eden ikili, öncelikle israfla mücadele adına çalışan girişimlerin yapılarını ve o coğrafyalardaki kanunları inceliyor. Öğrenimleri ile birlikte Türkiye’ye dönerek bu kez ülkenin dört bir yanını geziyorlar ve büyük gıda firmalarını ziyaret edip hem öğrendiklerini hem de hayata geçirmek istedikleri girişim fikrini anlatıyorlar.

Silahlı’nın “Bizim için en zor dönemlerden biriydi.” diye anlattığı işte bu ilk aylar kurumların atık oluşumunu takip etmemeleri sebebiyle “Bizde atık olmaz.” şeklinde dönüş yapmaları ile geçiyor. Firmaların sürdürülebilirlik odağıyla çalışan bir ekipleri olmayışı ve şirketlerin bu alana yatırım yapma gibi bir hedeflerinin bulunmaması da bu süreci oldukça zorlaştırıyor. Fakat iki ortak yılmadan tüm süreçleri şeffaflıkla anlatıyor: Sürdürülebilirliğin yatırım gerektiren bir alan olduğunu ve çevresel, sosyal ve finansal etkilerini etkin şekilde takip edebileceklerini aktarıyor; Dünya’nın dört bir yanından tanıştıkları iyi örnekleri ve iş modellerini firmalarla paylaşıyorlar.  

Olcay Silahlı ve Arda Eren, bağış operasyonu sırasında 3 çalışan ile bir mağazada.

Atarsanız atık olur, atmazsanız onun ismi fazladır.

Her ne kadar zorlu bir başlangıç yapmış olsalar da iki ortak, geliştirdikleri iş modelinin Dünya’nın önüne geçebileceğinin bilincini her zaman koruyor. Bu farkındalık ve azim ile 2016 yılında “Atarsanız atık olur, atmazsanız onun ismi fazladır.” diyerek Fazla Gıda ismini verdikleri sosyal girişimi kuruyorlar. Sosyal etkiyi işin kalbine yerleştirerek çalışmalara başlayan iki kurucu ortak, ilk operasyonlarını bağış odağıyla gerçekleştiriyor ve köklü markaların aralarında olduğunu bir paydaş topluluğu ile gıda kurtarma hareketini başlatıyorlar.

Bu zamanlar tüm süreci firmalar ile omuz omuza yürüten ikili; gıda güvenliğine dair gerekli bilgileri ve bağışlanabilir gıda özelliklerini tüm detayları ile paylaşıyor, bağışa uygun gıdaları birlikte seçip araçlara yüklüyor, ihtiyaç sahiplerine iletimini de yine birlikte gerçekleştiriyorlar. 

İkili bir yandan firma görüşmelerine devam ederken diğer taraftan ihtiyaç duyulan teknolojik altyapının kurulumu için çalışıyor, bir yandan da operasyon süreçlerinin iyileştirilmesi adına ihtiyaçları belirlemeye odaklanıyor.

Çizilen ajandaların yoğunluğu ile ekip büyümesinin ne kadar elzem olduğunu fark eden kurucular, yine üniversite arkadaşları olan Berat’a ulaşmaya karar veriyorlar. Olcay ve Arda ile görüşen Berat, uzun bir sohbetin ardından Fazla Gıda ile yaratabileceği sosyal etki potansiyelini fark ediyor ve hızla ekibe dahil oluyor. 

Sadece atık yönetimi sektörüne liderlik etmek değil, atık algısını değiştirmek ve Dünyamızı kurtaracak dönüşümü tetiklemek istiyoruz.

Gecesini gündüzüne katarak çalışan ekip, gıda atığı ve gıda bankacılığı üzerine farkındalık yaratmak adına gündüzlerini firma ziyaretleri ve bakanlık görüşmeleri ile geçirirken geceleri teknolojik altyapının kurulabilmesi adına ihtiyaçları belirleyip yol alıyorlar. 3 kişilik dev kadro sahip olduğu çeşit çeşit şapka birbirinden farklı sorumlulukları aynı anda yürütüyorlar. Potansiyeline inandıkları bu fikri gerçeğe dönüştürmek ve sadece atık yönetimi sektörüne liderlik etmek değil, atık algısını değiştirmek ve Dünyamızı kurtaracak dönüşümü tetiklemek için canla başla çalışıyorlar.  

Bir yandan bağış operasyonlarını gerçekleştirirken bir yandan da Türkiye’deki gıda bankacılığı potansiyelini gerçeğe dönüştürmek için çalışan ekip, hızla bu alandaki mevcut regülasyonları incelemeye koyuluyor; regülasyonların kurumları bağışa teşvik edecek şekilde düzenlenmediğini görünce kolları sıvayıp bu alanda neler yapılabileceği konusunda çalışmaya başlıyorlar.

Gıda Kurtarma Derneği kuruluşunu yansıtan bir bağış görseli

Bir şeye gönülden inanınca verdiğiniz emek size güç veriyor ve daha fazlasını yapmak için ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi içinizde bulmaya başlıyorsunuz.

Gıda bankacılığı alanındaki ihtiyaçların yalnızca karar alıcıların aldığı aksiyonlar ile giderilemeyeceğinin bilinci ve Fazla Gıda’nın kuruluşu öncesi gerçekleştirdikleri ziyaretler ile tanıdıkları iyi örneklerin ilhamı ile yola çıkarken planladıkları dernek kurma düşüncesi bu çalışmalar ile yeniden gündeme geliyor. Dernek ve kurum birlikteliğiyle gıda israfı ile mücadelenin çok daha etkin şekilde sürdürülebildiğine tanık olan ekip; bir yandan teknolojik geliştirmeler ve gıda kurtarma operasyonları için çalışırken diğer yandan regülasyon iyileştirme, farkındalık uyandırma ve savunuculuk ajandalarının yoğunluğu ile karşı karşıya kalıyor.

Bu durum karşısında dernek kurma planını öne çekme ihtiyacı duyarak işleyişlere ivme kazandıracak ve gıda bankacılığına yön verecek öncü bir sivil toplum kuruluşu olması adına ekosistemden çeşitli destekçiler ile bir araya geliyorlar. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan öncelikli olarak Açlığa Son ilkesini pusula edinen; yönettiği kamu ajandaları, bankacılık faaliyetleri ve farkındalık kampanyaları ile bu alanda lider pozisyonunu üstlenen Gıda Kurtarma Derneği (GKTD) bu vesile ile 2017 yılında kurulmuş oluyor.   

Yola Fazla Gıda ve GKTD olarak devam eden iki yapı, gıda israfıyla mücadele alanında çift taraflı ağ örerek adımlar atıyor; bir yandan gıda bankacılığı altyapısını kurmak için görüşmeler gerçekleştirirken diğer yandan çalışmaya başladıkları firmalarda bağış operasyonlarını iyileştirmek için çabalıyor, gıda kurtarma hareketine katılan firma sayısını artırmak adına ziyaretlerine devam ediyor.

İki ekip omuz omuza var olmayan bir israfla mücadele ekosistemi kurmak için emek verirken kurdukları ekosistemi iyileştirmeye de eş zamanlı olarak devam ediyorlar. Bu zamanları tüm açıklığıyla bize anlatan Silahlı, gerekli enerji ve motivasyonu nasıl bulduklarını sorduğumuzda şu cevabı veriyor: Bir şeye gönülden inanınca verdiğiniz emek size güç veriyor ve daha fazlasını yapmak için ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi içinizde bulmaya başlıyorsunuz. 

Fazla tarafından Gıda Kazanımı Hiyerarşisi'nden ilham alarak hazırlanan Kazanım Hiyerarşisi, Fazla'nın servis portföyü ile.

Bu çalışmalar devam ederken bağışa uygun olmayan ürünlerin ekonomiye kazandırılması adına bir ihtiyaç alanı görerek ve Gıda Kazanımı Hiyerarşisi’ni pusula edinerek hayvan yemi ve biyogaz olmak üzere iki yeni modülü hayata geçiriyorlar. Kısa süre içinde ekip büyümeye, birlikte çalıştıkları paydaş sayısı artmaya ve yeni modüllerle etki alanı genişlemeye başlıyor Fazla Gıda’nın. Atık Yönetim Platformu başlığı altında insan tüketimine uygun gıdaları Gıda Kurtarma Derneği ile ihtiyaç sahiplerine ulaştıran bağış modülü, insan tüketimi için uygun olmayan fakat besin değeri anlamında hayvan yemi üretiminde kullanılabilecek gıdaları hayvan yemi ham maddesi üreten tesislerle bir araya getiren hayvan yemi modülü ve tüketime uygun olmamasına rağmen enerji değeri yüksek gıdaların biyogaz tesislerinde elektrik enerjisine dönüşümü için gerekli eşleşmeyi sağlayan biyogaz modülü işleyişlerine güçlenerek devam ediyor.   

Teknoloji tabanlı bir sosyal girişim olarak portföye katabilecekleri ve etkisini güçlendirirken israfla bütünsel mücadeleyi mümkün kılacak servisler üzerine araştırma ve geliştirme çalışmalarına devam eden ekip, 2020 yılında yaşanan pandemi ile bir dönüm noktası daha yaşıyor.

Küresel anlamda hayatın durmasına sebep olan pandemi, Fazla Gıda için yaptığı işin ne kadar hayati öneme sahip olduğunu kanıtlar nitelikte bir dönem oluyor: Dünya’nın dört bir yanında her kesimden insanı etkileyen küresel bir problem var ve insani ihtiyaçların karşılanması adına hızlı aksiyon almak son derece kritik. Bu sebeple pandemi süreci boyunca yorulmak nedir bilmeden çalışmaya, Gıda Kurtarma Derneği ile ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya devam ediyorlar.

Dünya’nın iyiliği için yapabileceğimiz ne var?

Kimileri için bir yavaşlama hatta durma dönemi olarak algılanan pandemi dönemini Fazla Gıda ekibi fayda yaratmak adına bir fırsat olarak görüp bu zorlu günlerden de her zamankinden güçlü çıkmak için yeni yollar aramaya devam ediyor. Her zaman “Dünya’nın iyiliği için yapabileceğimiz ne var?” sorusu ile proaktif şekilde ilerleyen ekip, inovasyondan güç alarak yeni çözümler geliştirmek üzerine yoğunlaşıyor.

Ar-Ge ekibinin çalışmaları ile bir Nesnelerin İnterneti çözümü olarak geliştirilen Akıllı Tartı Sistemi’nin ilk tohumları da işte bu dönemde atılmış oluyor. Aynı yıl hem kurumdan kuruma (B2B) hem kurumdan tüketiciye (B2C) olmak üzere iki yeni servis üzerine de çalışmalar başlıyor: Market ve Fazla İyi servisleri. Çeşitli sebepler ile standart satış kanallarından alıcı kurumlar ile buluşturulamayan büyük hacimli ürünlerin ekonomiye geri kazandırılması için Market servisini geliştiren ekip, ilk kez tüketiciye dokunduğu ve yerel işletmeler ile tüketicileri israfla mücadele hareketinde bir araya getirmek adına Fazla uygulamasının geliştirilmesi üzerine çalışıyor. Bu servisleri geliştirmeye odaklanan Fazla Gıda, Gıda Kazanım Hiyerarşisi’nde her zaman önceliklendirdikleri “Kaynağında Azaltım” önergesine hizmet etmeyi ve israf oluşumunun önüne geçmeyi amaçlıyor. 

Girişimcilik Hikayemizde Yeni Dönem: “Tüm Fazlalara Talibiz”

Bir girişimcilik hikayesi Fazla'nın logosu ve atık yönetim çözümleri ürettiği atık kolları görselleri

Gıda israfı ve israf kaynaklı karbon salımı ile mücadelesinde 5 yılı geri bırakan Fazla Gıda, gıda dışı endüstrilerdeki israfı ve oluşan israfın etkilerini gözlemlemeye başlıyor. Karşılaştığı atık tablosu sonrası Dünya’nın iyiliği için aksiyon alma sorumluluğunu bir kez daha üstlenen ekip; 2021 yılı ile farklı atık kollarında ilk çalışmalarına imza atıyor, geliştirilen ilk projeler ile farklı endüstrilerde güçlü bir atık yönetimi ihtiyacı olduğunu fark ederek daha büyük bir değişime gitme kararı alıyorlar. Gıda alanında geliştirdikleri uzmanlığı tekstil, kimyasal ve ambalaj endüstrilerine taşıma kararı alan ekip, etkili bir yeniden markalaşma sürecine böylece adım atmış oluyor. 

15 Aralık 2022’de düzenlediği lansman ile yeniden markalaşma sürecini tüm sektör paydaşları ve basın mensupları ile paylaşan ekip, bu tarih itibariyle “Tüm fazlalara talibiz.” diyor ve yola Fazlaolarak devam ediyor. Bu köklü değişime ek olarak küresel B Corp ağının bir parçası olduklarını da düzenledikleri lansman ile paylaşan Fazla; yarattığı çevresel, sosyal ve ekonomik etkiyi bir kez daha gözler önüne seriyor. 

Bugüne kadar gerçekleştirmiş olduğunu yüz binlerce gıda kurtarma operasyonu ile 58.000 tondan fazla gıdayı kurtaran ve bu sayede 83.000 tondan fazla karbon emisyonunun önüne geçen Fazla; teknoloji tabanlı dijital Bağış platformu üzerinden geçen 150.000’den fazla bağış operasyonu aracılığıyla ve Gıda Kurtarma Derneği ile omuz omuza çalışarak düzenli şekilde 1.25 milyondan fazla ihtiyaç sahibine ulaşıyor. 

Yolculuklarının 2030 yolculuğunu pek çok kez vurgulayan ekip; kurulduğu günden bu yana sadece sürdürülebilir atık yönetimi sektörüne öncülük etme değil, aynı zamanda Dünya’nın ihtiyaç duyduğu dönüşümü gerçek kılma misyonu ile etki odaklı çalışmalarına devam ediyor. 

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır