gökçe vogt / Profil » DergiPark

Gökçe Vogt

gökçe vogt

Title
Exposure With Virtual Reality Use in Acrophobia Treatment
Sanal Gerçeklik ile Maruz Bırakmanın Yükseklik Korkusu Tedavısinde Kullanımı

Author
Gökçe Vogt, Barış Metin

Journal
The Journal of Neurobehavioral Sciences - JNBS

Volume
Summer 2019, Volume 6, Issue 2, p. 175-177

Keywords
Exposure ; Virtual Reality ; Acrophobia ; Specific Phobia ; Anxiety
Maruz bırakma ; Sanal gerçeklik ; Akrofobi ; Özgül Fobi ; Kaygı

Abstract
Acrophobia, is a psychological problem that is in the category of specific phobias, which leads to the deterioration of the functioning of the individual in business and social life. Exposure, which is one of the most basic techniques of Cognitive Behavioral Therapy, is the most useful technique use in the treatment of acrophobia. This technique suggests that exposure to the feared subject and / or object of the person become more likely to control the anxiety as a result of the familiarization and extinction of the anxiety. This technique can be applied in three ways : In vitro, in vivo and virtual reality. The aim of this article is to provide information on the exposure with the virtual reality and to compile the researches on its effectiveness in acrophobia treatment.

Total Views (Browse): 5 - IP: 62.89.30.2
ID:
Visitors:

İhmalkar ebeveynlerin çocuk gelişimi üzerindeki etkileri...

İhmalkâr ebeveynler çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor!

İhmalkâr ebeveynlik tarzı çocuklar üzerinde kalıcı izler bırakarak gelişimlerini olumsuz yönde etkiliyor. İhmalkâr ebeveynlerin çocuklarına dair duyarlılıklarının düşük olduğunu belirten uzmanlar, bu yaklaşımın çocuğun akademik, duygusal ve sosyal becerilerinde eksikliklere yol açtığını ifade ediyor. Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt, çocuğun hayatında güvenli bağlar oluşturmasında ebeveynleri ile olan bağın çok önemli olduğunu vurgulayarak ebeveynlerin dışında büyükanne veya bakıcı gibi üçüncü kişilerle kurulan bağın tek başına yeterli olamayacağının altını çiziyor. 

Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt, ihmalkâr ebeveynlerin çocuk gelişimi üzerindeki etkileri hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Çocuklarına duyarlılıkları düşük oluyor

Uzman Klinik Psikolog Dr. Gökçe Vogt; çocuğunun ihtiyaçlarına cevap vermeyen, ona karşı sevgi ve ilgi göstermeyen, genellikle kayıtsız olan, onu kendilerinden uzak tutma eğiliminde olan, ondan herhangi bir talepte bulunmayan ve duygusal yakınlıktan kaçınan ebeveynlerin sahip oldukları tutumun ‘ihmalkâr’ olarak tanımlandığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Bu ebeveynlerin çocuklarına dair duyarlılıkları düşüktür. Özellikle 1960’larda dikkat çeken bu tutuma sahip ebeveynler çocuklarının ihtiyaçlarına iyi cevap vermekte, sevgi ve destek göstermekte, kural koymakta ve davranışları için rehberlik sunmakta eksiklik yaşıyorlar. Bu tarz tutuma sahip ebeveynler kendi hayatlarıyla çok daha fazla ilgilenirken diğer her şey çocuklarından önce geliyor. Çocuklar gelişmek için sevgiye, ilgiye ve teşvike ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle, ihmalkâr ebeveynliğin bir çocuk üzerinde olumsuz bir etkisi olması şaşırtıcı değildir.”

Çocukta duygusal eksiklikler oluşuyor

Ebeveyn ihmalkârlığının çocuğun akademik, duygusal ve sosyal becerilerinde eksikliklere yol açtığını vurgulayan Dr. Gökçe Vogt, “İhmalkâr ebeveynliğin en büyük dezavantajlarından biri, çocukların ilgisiz ebeveynleriyle duygusal bir bağ geliştirmemeleridir. Genç yaşta sevgi ve ilgi eksikliği, diğer ilişkilerde düşük benlik saygısına veya duygusal eksikliklere yol açabilir. İhmalkâr ebeveyne sahip olmak, çocuğun sosyal becerilerini bile etkileyebiliyor. Bu çocuklar genellikle dikkat çekmek için etraflarına zarar verme eğiliminde oluyorlar ve sosyal ortamlarda uyum davranışları göstermekte güçlük yaşıyorlar. Bir ebeveynin işle veya diğer yükümlülüklerle meşgul olması, onların ilgisiz oldukları anlamına gelmediğini de not etmek gerekir. Bir ebeveyn yoğun bir iş temposuna sahip olsa bile, boş zamanında çocuğu ile vakit geçiriyorsa ve onun bakımını üstleniyorsa ‘ihmalkâr’ olarak tanımlanamaz” dedi.
Ebeveynle kurulan bağ çok önemli
Çocuğun hayatında güvenli bağlar oluşturmasında ebeveynleri ile olan bağın çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Gökçe Vogt, “Anne çocuk ve baba-çocuk bağlanmasının çocukların gelişimi üzerindeki etkisini araştıran araştırmalar, en az bir ebeveyne güvenli bağlanmanın çocukların gelişimi için riskleri dengeleyen kilit bir faktör olduğu gösteriyor. Günümüzde özellikle kadınların iş hayatında daha fazla yer almalarından dolayı çocuğunun ihtiyaçlarını karşılama görevini üçüncü bir kişiye vermek zorunda kalan ebeveynlerin sayısı git gide çoğalıyor. Ebeveynlerin çocuğun bakımından uzaklaşmak zorunda kalmaları çocuklarının gelişimini nasıl etkilediği konusunda endişelenmelerine yol açıyor” ifadelerini kullandı. 

Üçüncü kişi ilişkisi yeterli olamıyor
Dr. Gökçe Vogt, sağlıklı normal bir gelişimin parçası olarak bir ebeveyni ile güvenli bağı olan bir çocuğun hayatındaki diğer önemli yetişkinlerle yakın bağlar kurabildiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: 

“Çocuk eğer bakımını üstlenen kişi ile bir bağ kurabildiyse, ondan ilgi ve alaka görüyorsa sevildiğini hissettiği insan sayısı arttığı için daha mutlu olacak, gelişimi de olumlu yönde etkilenecektir. Ancak bu durum yalnızca çocuğun anne ve babasıyla güvenli bir ilişkisi var ise geçerlidir. Yani çocuğun bakımını üstlenen anneanne veya bakıcı gibi üçüncü bir kişi ile bağlanma ilişkisi tek başına yeterli olamıyor ve ebeveynleri ile olan bağlanma ilişkisinin yerine geçmiyor. Bir başka deyişle, anne ve babanın çocukların gelişimi üzerindeki etkisi bakıcı veya büyükanne ile değiştirilemez. Bu anlamda çocuğun üçüncü kişilerle kurduğu güvenli ilişkinin gelişimi üzerindeki etkisi ‘kek üzerine krema’ gibi değerlendiriliyor.”

Ebeveynler birincil bakım veren olmalı
İhmalkâr ebeveynlik tarzının çocuklar üzerinde kalıcı izler bırakabildiğini ve gelişimlerini olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Dr. Gökçe Vogt, “Ancak bunun değiştirilebilecek bir durum olduğu unutulmamalı. Anne ve baba çocuklarının birincil bakım vereni olmalı. Bu sebeple, ihmalkâr ebeveynlik tarzına sahip bireyler, çocuklarının bakımlarını bir başkasına delege etmektense çocukları ile daha fazla zaman geçirmek için çaba göstererek, sağlıklı ebeveynlik tarzları üzerine bilgi alarak ilk adımı atabilirler. Ayrıca danışmanlık alacakları bir terapist, ailelerinde güvenli ve daha derin bağlar kurmaları konusunda yardımcı olacak stratejileri belirlemelerine yardımcı olabilir” diye konuştu.  

DR. GÖKÇE VOGT

Kızlarda 8, erkeklerde ise 9 yaşından önce ergenlik bulgularının başlaması, erken ergenlik olarak tanımlanır ve bu durum beynin erken sinyalinden kaynaklanır. Erken ergenlik kız çocuklarda erkek çocuklara oranla daha yaygın şekilde görülüyor.

Çocukluk dönemi sonrası ve yetişkinlik dönemi öncesi dönem ergenlik olarak adlandırılır. Ergenlik kızlarda ortalama 10 yaş civarında erkeklerde ise 12 yaş civarında başlamaktadır. Ergenlik, kemiklerin ve kasların hızlı büyümesini, vücut şeklindeki ve boyutundaki değişiklikleri ve vücudun üreme yeteneğinin gelişimini içermektedir. Kızlarda 8, erkeklerde ise 9 yaşından önce ergenlik bulgularının başlaması, erken ergenlik olarak tanımlanmaktadır.

Erken ergenliğe neyin neden olduğunu anlamak için, ergenliğin başlamasına neyin neden olduğunu bilmek yardımcı olacaktır. Ergenliğin başlangıcı normalde beynin hipotalamus bölgesi tarafından tetiklenir.

Beynin bu bölgesi; hipofiz bezine, yumurtalıkları veya testisleri seks hormonları üretmesi için uyaran hormonları salması için sinyal verir. Erken ergenlik, en yaygın olaraközellikle kızlarda, beynin olması gerekenden bu sinyali daha erken göndermesinden kaynaklanmaktadır. Altta yatan başka bir tıbbi sorun veya tetikleyici bulunmamaktadır. Daha az sıklıkla ise erken ergenlik, tümör veya travma gibi daha ciddi bir sorundan kaynaklanmaktadır. Tiroid veya yumurtalık sorunları da erken ergenliği tetikleyebilmektedir. Bu durumlarda, genellikle daha ciddi bir soruna işaret eden başka belirtiler de ortaya çıkmaktadır.

Erken ergenlik; erkek çocuklarda daha az görülür ve başka bir tıbbi sorunla ilişkili olma olasılığı daha yüksektir. Erkeklerin yaklaşık yüzde 5'i için durum kalıtsaldır. Ek olarak yanlış beslenme ve kullanılan bazı kimyasal maddelerin hormonal sistemi etkilemesi de ergenliğe girme yaşını etkileyen faktörlerdendir. Günümüzde erken ergenliğe yol açan önemli faktörlerden bir tanesi obezitedir.

Ergenlik öncesi dönemde çocukların en büyük önceliği akranlarına uyum sağlamaktır. Bu açıdan bakıldığında akranlarından fiziksel olarak farklılaşmak onların zihinsel sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Ergenliğe yaşıtlarından daha erken başlayan gençler üzerinde yapılan bir araştırmada, erken ergenliğe giren kızların depresyon, madde kullanımı ve erken cinsel davranış gibi birçok psiko-sosyal sorun açısından yüksek risk altında olduğunu ortaya koymuştur. Bir diğer araştırmada ise erken ergenliğe giren kız ve erkeklerin bu değişim süreci boyunca kaygı düzeylerinin yükseldiğini, olumsuz benlik imajına sahip olmaya başladıklarını ve kişilerarası ilişkilerde stres yaşadıklarını ortaya koyulmuştur. Ek olarak özellikle kızlarda ergen ergenlik yeme bozuklukları ve yıkıcı davranış bozuklukları ile ilişkili bulunmuştur.

Çocuklar erken geliştiğinde, hareket etme ve düşünme biçimleri her zaman görüntüleri ile uyuşmaz. Bu sebeple diğer çocuklar ve yetişkinler, neler yapabilecekleri özellikle olgunlukları konusunda hatalı varsayımlarda bulunabilmektedirler. Özellikle bu durum kızlar için daha zorlayıcı ve endişe verici olabilmektedir. Bu değişim sürecinde çocuklar kendileri hakkında birçok kaynaktan geribildirim almaktadırlar ve tüm bu bilgilerle kendileri hakkında çıkarımlarda bulunmaktadırlar. Dış dünyadan gelen tüm bu geribildirimleri ebeveynlerin kontrol etmeye çalışmaları neredeyse imkânsızdır.” dedi.

Sevgi dolu aile ortamı ve ebeveyn desteği şart!

Bu dönemde en büyük görev ailelere düşüyor. Bu sebeple ebeveynlerin en temel yapması gereken şey, çocukları için sevgi dolu bir aile ortamı oluşturmalarıdır. Çocuklarının yanında olduklarına, ona destek olacaklarına dair mesajlar vermeleri gerekmektedir. Destekleyici ebeveyne sahip olan çocuklar bu değişim sürecinde çok daha az zorlanacaklardır.

Çocuğa yaşadığı değişimin normal olduğu anlatılmalı

Ebeveynlerin birincil olarak yapması gereken, çocuklarına neler olduğuna dair basit ve doğru bir açıklama yapmalarıdır. Çocuklarının yaşadıkları bu değişimlerin normal olduğu, ancak olması gerekenden daha erken olduğu ve bu sebeple doktordan destek almaları gerektiği konusunda bilgi vermelidirler. Ebeveynlere ‘Herkes ergenlik döneminden geçer seninki erken başladı’ şeklinde cümleler yardımcı olabilir.

Ebeveynler için düşük notlar, okuldaki sorunlar, gündelik aktivitelere ilgi kaybı ve mutsuzluk uyarıcı işaretler olabilir. Erken ergenliğe giren çocukların ebeveynlerinin özellikle dikkat etmesi gereken bir diğer durum ise çocuklarının arkadaşlarıdır. Yapılan araştırmalar erken ergenliğe giren çocukların sosyal çevrelerinin onları madde kullanımı gibi olumsuz davranışlara yönlendirmede en büyük etken olduğunu ortaya koymaktadır.  Son olarak çocuklarının sağlıklı vücut imajına ve güçlük benlik saygısına sahip olması için, ebeveynler çocuklarının görünüşleri hakkında yorumlar yapmamalıdırlar.

Etiketler :

Diğer Yazıları

Özel Alman Lisesi’nden sonra, Koç Üniversitesi psikoloji (tam burslu) bölümünü bitirmiştir. Üniversite yıllarında, araştırma asistanı olarak çalışmıştır. Yer aldığı araştırmalar ulusal ve uluslararası kongrelerde poster olarak sunulmuştur. Öğrenimi sırasında, Dokuz Eylül Üniversitesi Ruh ve Sinir Hastalıkları Birimi’nde, İBB Kadın ve Aile Sağlığı Merkezi’nde ve Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde staj yapmıştır. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra, Okan Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programını tamamlamıştır. Yüksek lisans eğitimi esnasında "Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapisi" eğitimlerini tamamlamış ve Prof. Dr. Perin Yolaç ve Dr. Alp Karaosmanoğlu’ndan süpervizyon eğitimi almıştır.

Okan Üniversitesi Psikolojik Destek Birimi’nde bilişsel davranışçı temelli psikoterapiler uygulamıştır. Yüksek Lisans öğrenimi sırasında, Prof. Dr. Kültegin Ögel tarafından yürütülen araştırmalarda asistanlık yapmıştır. Ek olarak, özel bir çocuk aile sağlığı merkezinde ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Sağlığı Merkezi’nde çocuk ve ergen psikoloğu olarak görev almış, çocuklar ve aileleri ile çalışmalar yürütmüş ve ailelere danışmanlık vermiştir. Bu dönemde, çocuk ve ergenlere yönelik birçok eğitim almış ve süpervizyon sürecinden geçmiştir. Almış olduğu eğitimler: Aile Terapisi, Çocuk ve Ergen Terapisi, Farkındalık Terapisi, Motivasyonel Görüşme Teknikleri, Oyun Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi, Travma Eğitimi, Psikoonkoloji Eğitimi ve Bilinçli Farkındalık Temelli Stres Azaltma Eğitimi Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Klinik Psikoloji Bölümü’nde doktora eğitimine devam etmektedir. 2011 yılından bu yana NPIstanbul Beyin Hastanesi’nde uzman klinik psikolog olarak görev yapmaktadır.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır