gözün tabakaları nelerdir / Gözün yapısı nasıldır? Gözün bölümleri nelerdir? Gözün bölümlerinin isimleri ve görevleri

Gözün Tabakaları Nelerdir

gözün tabakaları nelerdir

KAPAKLAR

Kapaklar gözleri koruyucu bir görev yaparlar. Kapak aralığı medial ve lateral kantuslarda sonlanır. Kapaklar anterior ve posterior lamella olarak iki bölüme ayrılır. Kapak cildi vücuttaki en ince cilttir ve hemen altında bulunan orbikularis oküli kası ile birlikte ön lamellayı oluşturur. Arka lamella ise, tars, retraktörler ve konjonktivadan oluşmaktadır.

VII. Kranial sinir (fasial sinir) tarafından inerve edilen orbikülaris kası pretarsal, preseptal ve orbital olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır, kapakların kapanmasını sağlar ve medial ve lateral kantal tendonlarda sonlanır.

anatomi1

Orbital septum tarsdan orbital rime uzanan ince bir fibröz bağ dokusudur ve orbital içeriğin anterior sınırını oluşturur. Görevi patojenlerin (enfeksiyon, hemorajiler vb.) orbitaya uzanmasını engellemektir. Üst kapakta septumun hemen posteriorunda daima orbital yağ pakeleri vardır. Preaponevrotik yağ pakeleri adı verilen bu yapılar cerrahide çok önemli anatomik sınır taşlarıdır. Lakrimal bez de üst kapak lateralinde yerleşmiştir.

Üst kapak retraktörleri çizgili kas olan levatör palpebra superioris (LPS) ve düz kas olan müller kaslarından oluşmaktadır. III. Kranial sinir tarafından inerve edilen LPS, sfenoidin küçük kanadından orijin alıp, uzun bir aponevroz ile tars ve üst kapak cildinde sonlanarak deri kıvrımını oluşturur. Sempatik sinirler tarafından inerve edilen Müller kası (superior tarsal kas) ise LPS’in hemen posteriorundan başlar ve tars superiorunda sonlanır. Üst kapak LPS tarafından kaldırılmakta iken kapağın yüksekliği Müller kası tarafından ayarlanmaktadır. III. Kranial sinir felci veya Horner sendromunda ptozis ortaya çıkar.

Tars tabakası yoğun bir fibröz bağ dokusundan oluşmaktadır. Medial-lateral kantal tendonlarla birlikte kapağın iskeletini oluşturmakta ve stabilitesini sağlamaktadır. Üst kapakta 10mm, alt kapakta ise 4mm yüksekliğinde olup, göz yaşı tabakasının yağlı bölümünü salgılayan meibomian bezlerini ihtiva etmektedir.

KONJONKTİVA

Tars ve müller kasının posteriorunda konjonktiva yer alır. Konjonktiva sıra kalınlığında bir epitel ve bir stromadan oluşan, kapağın iç kısımlarını ve globun dış kısmını örten transparan bir müköz membrandır. Palpebral, fornikseal ve bulber bölümlerden oluşmaktadır. Önemli görevlerinden biri göz yaşı sekresyonudur. Epitelde bulunan goblet hücreleri göz yaşı tabakasının müsinöz komponentini, stromada bulunan Krause ve Wolfring bezleri ise aköz komponentini salgılarlar.

anatomi2

ORBİTA

Orbitalar, tabanı anteriorda, apexi posteriorda olan piramit şeklinde yapılar olup, yaklaşık 30cc hacme sahiptirler. 7 kemikten oluşurlar: Frontal, zigomatik, maksiller, lakrimal, etmoid, palatin ve sfenoid. Bu kemikler arasında 9 açıklık vardır. En önemlileri:

  • Superior Orbital Fissür: Sfenoidin küçük ve büyük kanatları arasında yer alır. İçinden, 3,4,6. Kranial sinirler, 5. Kranial sinirin oftalmik dalı, sempatik lifler ve orbital venler geçer. Zinn halkası adı verilen fibröz halka superior orbital fissürü ikiye böler. Superior obliq, levator palpebra ve inf obliq kasları dışındaki tüm ekstraoküler kaslar bu halkadan orijin alırlar.
  • İnferior Orbital Fissür: Medialde superior orbital fissür ile bağlantılıdır. Orbit ile pterigoid fossayı birbirine bağlar. Maxiller sinir, infraorbital sinir, zigomatik sinir ve orbital venler bu fissürden geçerler.
  • Optik Kanal: Orbita apexinde sfenoidin küçük kanadında yer alır. Optik sinir, oftalmik arter ve sempatik sinirler buradan geçer.

Orbitanın en ince bölgeleri tabanda infraorbital sinirin geçtiği oluk bölgesi ve medial duvardaki etmoid kemiğin ince lamina papirasea adı verilen bölgeleridir. Göze gelen künt travmalarda oluşan blow-out kırıkları en sık bu bölgelerden oluşmaktadır.

anatomi3

EKSTRAOKÜLER KASLAR

Yedi adet ekstraoküler kas mevcuttur; Sup, inf, medial ve lateral rektus kasları, sup ve inf obliq kasları ve levator palpebra superioris. İnferior obliq dışında tümü orbita apexinden orijin alır ve anteriorda limbustan mm uzaklıkta skleraya yapışırlar. Burası sklera en ince bölgesi olup mm kalınlığındadır. İnf obliq kası lakrimal kemikten orijin alarak posterolaterale doğru ilerleyerek maküla yakınlarında globa yapışır.

anatomi4

Lateral rektus abdusens sinir (6. Kranial sinir), superior obliq troklear sinir (4. Kr. Sinir), diğerleri ise 3. Kranial sinir olan oculomotor siniri tarafından inerve edilir. Bunun için sıklıkla kullanılan kısaltma ise; LR6 SO4 şeklindedir.

LAKRİMAL SİSTEM

Lakrimal sistem gözyaşı salgılayan ve dışa akımını sağlayan sistemlerden oluşmaktadır. Lakrimal gland orbitanın üst temporalinde yerleşmiştir ve orbital ve palpebral loblar olmak üzere iki bölümden oluşur. Göz yaşının aköz bölümünü salgılayan ana bezdir. Küçük kanalcıklarla konjonktivaya açılmaktadır.

Krause ve Wolfring bezlerinden oluşan aksesuar lakrimal bezler ise bazal gözyaşının aköz bölümünü salgılayan bezler olup tarsın üst komşuluğunda ve konjonktival fornikste yerleşmektedirler. Goblet hücreleri konjonktiva epitelinde yerleşmişitr ve mücinöz tabakanın salgılanmasından sorumludur. Meibomian bezleri ile birlikte, Zeis ve Moll bezleri ise gözyaşının yağlı tabakasını salgılarlar.

anatomi5

Gözyaşı drenaj sistemi ise punktumlarla başlar. Takiben önce 2mmlik vertikal ve sonra 8mmlik horizontal bölümleri olan superior ve inferior kanaliküller sıklıkla bir ortak kanalikülde birleşerek lakrimal kesenin lateral duvarına açılır. Burada bulunan Rosenmüller valvi gözyaşının kanaliküle reflüsünü önler. Lakrimal kese lakrimal fossada yer alır ve 12mm uzunluğundadır. Kese nazolakrimal kanal adı verilen bir kanal (12mm) ile burunda inferior meatusa açılır. Burada Hasner valvi bulunur. Gözyaşı drenaj sisteminin herhangi bir bölümünde darlık veya tıkanıklık oluştuğunda gözde sulanma ortaya çıkar.

GÖZ KÜRESİ

Yetişkin insan gözü yaklaşık 24mm çapındadır olup 21 ila 26 arasında değişmektedir. Hipermetropide daha küçük, myopide daha büyüktür. Yenidoğanda ise 16mm kadar olup 3 yaşında 23mm ye ulaşır.

anatomi6

Göz küresini dıştan içe doğru üç tabaka halinde incelemek mümkündür; Önde kornea, arkada skleradan oluşan fibröz koruyucu tabaka; iris, silier cisim ve koroid’den oluşan vasküler tabaka (uvea); ve en içte ise retinadan oluşan tunika nervoza.

KORNEA

Kornea, göz küresinin anterior 1/6’sını oluşturan, yaklaşık 12mm çapında, mikron kalınlığında, transparan, avasküler bir yapıdır ve 43 dioptrilik kırıcılığa sahip olduğundan gözün en önemli kırıcı elemanıdır.

anatomi7

Kornea epiteli nonkeratinize çok katlı squamoz epitel olup rejenere olma özelliğine sahiptir. Epitelin altında kollajen liflerinden oluşan 12 mikron kalınlığındaki Bowman tabakası yer alır. Bowman tabakası rejenere olmadığından iyileşmesi skarlaşma ile olabilir. Stroma, korneanın toplam kalınlığının %90’ını ( mikron) oluşturur ve keratositler (kollajen üreten fibroblastlar), mukoprotein ve glikoproteinden oluşan ara madde ve kollajen lamellerinden oluşmaktadır. Buradaki kollajen lifler son derece düzenli yerleşmiştir. Stromanın su içeriği yaklaşık %76 oranındadır ve bu sabit su içeriği endoteldeki aktif bir pompa sistemi ile sağlanır. Korneanın saydamlığını sağlayan faktörler bu sabit su içeriği ve kollajen lamellerin çok düzenli oluşudur.

Desme membranı endotelin bazal membranı olup, mikron kalınlığındadır ve stromanın hemen altında yer alır. PAS pozitiftir. Posterior bölümü endotel tarafından üretilmektedir. Açı bölgesinde sonlandığı yer Schwalbe hattı olarak adlandırılmaktadır.

Kornea endoteli nöroektodermal orijinli tek sıra halindeki hexagonal hücrelerden oluşmaktadır. Bu hücreler içinde bol miktarda mitokondri mevcuttur ve bunlar korneanın sabit su içeriğini koruyan aktif transport için kullanılmaktadır. Endotel, stroma ile aköz humor arasında bir çeşit geçirgenlik bariyeri gibi görev yapmakta ve korneayı parsiyel dehidrate durumda tutmak için pompa gibi çalışmaktadır. Doğumda yaklaşık 1 milyon kadar olan post-mitotik endotelyal hücrelerinin rejenerasyon kapasitesi yoktur ve yaşlanma ile sayıları giderek azalır. Cerrahi travma ve göz içi basınç artışı gibi diğer durumlarda da endotel hücreleri hasar görür ve kornea şeffaflığını kaybedebilir.

SKLERA

Sklera göz küresinin 5/6 posterior bölümünü kaplar. Kornea ile skleranın kesiştiği bölgeye limbus adı verilir ve önemli bir anatomik köşe taşıdır. Sklera rektus kaslarının yapışma bölgelerinde en ince (mm), posteriorda en kalın (1mm) ve ekvatorda mm kalınlığındadır. Künt travma sonrasında skleral rüptür en sık üst nazal kadranda görülür.

Sklera da kornea gibi avasküler sayılabilir. Sadece limbusun hemen posteriorunda intraskleral bir vasküler plexus ve yüzeyel episkleral damarlar vardır. Skleral stroma kornea gibi kollajen demetleri, fibroblastlar ve ara maddeden oluşmaktadır fakat korneadan farklı olarak, buradaki kolajen liflerin şekli ve büyüklükleri değişken olup, daha düzensiz yerleşmişlerdir. Skleranın su oranının daha yüksek olması ve kollajen liflerin düzensizliği kornea gibi saydam olmasını engellemektedir.

ÖN KAMARA

Önde kornea, arkada iris ve pupilla ile sınırlı alandır. Kornea ile irisin birleştiği yer olan iridokorneal açı bölgesi şu yapılardan oluşur: 1) Schwalbe çizgisi, 2) Schlemm kanalı ve trabeküler ağ, 3) Skleral mahmuz, 4) Silier cismin ön sınırı, 5) iris.

anatomi8

Normal bir gözde ön kamara yaklaşık 3mm derinliktedir ve aköz humor ile doludur. Aköz humor silier cismin nonpigmente epiteli tarafından üretilir ve lens, silier cisim ve iris ile sınırlı olan arka kamarada bulunur. Buradan pupiller aralığa ve ön kamaraya geçer ve trabeküler ağdan süzülerek schlemm kanalına drene olur.

anatomi9

LENS

Lens pupillanın hemen arkasında yerleşen bikonveks bir yapıdır. 21 D’lik kırma gücü ile gözün ikinci önemli kırıcı elemanıdır. Ekvatoryal çapı mm, ön arka çapı mm kadardır. Lensin kalınlığı akomodasyon sırasında silier kasın kontraksiyonu sonucu zonüllerin gevşemesi ile artar. Kalınlık artışı ile birlikte lens kırıcılığını arttırarak yakına odaklanmayı sağlar. Yaşın ilerlemesiyle, 40 yaşından sonraki dönemde, lensin elastikiyeti azaldığından akomodasyon adı verilen bu uyum yeteneği azalır ve “presbyopi” dediğimiz yaşa bağlı yakını görememe (hipermetropi) durumu ortaya çıkar. Bu durumda yakın gözlükleri verilmek suretiyle bu sorun giderilmektedir.

anatomi10

Lensin inervasyonu yoktur ve avasküler bir yapıdadır. Lens yüzeyi kapsül adı verilen PAS (+) bir bazal membran ile kaplıdır. Ön kapsül arka kapsülün iki katı kalınlığında olup yaşla birlikte kalınlığı artmaktadır.

Lens epiteli anteriorda kapsül altında bulunur (posteriorda yoktur) ve ömür boyu nükleer lens liflerini üretir. Lens zonüllerle silier cisme tutunmaktadır.

VASKÜLER TABAKA(UVEA)

Uveal traktus gözün orta katmanıdır ve üç bölümden oluşmaktadır: anteriorda iris; ortada silier cisim; posteriorda ise koroid.

İRİS

İris uveal traktusun anterior bölümünü oluşturmaktadır. Kan damarlarından, melanositlerden ve pigment hücrelerinden çok zengindir ve göze rengini veren bölümdür. Ortada pupilla yer alır ve ortamın ışık miktarına göre büyüklüğü değişerek uyum sağlamaktadır. İrisde bulunan radial yerleşimli dilator pupilla kası sempatik sistem ile inerve olur ve uyarımıyla midriazis gerçekleşir. Sirküler tarzda yerleşmiş olan sfinkter pupilla kası ise parasempatik sistem ile inerve olur ve uyarımı ile miozis gerçekleşir.

SİLİER CİSİM

Silier cisim iris kökünden ora serrataya uzanan ve ön-arka segment arasında köprü oluşturan bir yapıdır. İki önemli fonksiyonu vardır: Aköz humor üretimi (nonpigmente epitel tarafından) ve akomodasyon.

İki bölümden oluşmaktadır: Anteriorda pars plikata, posteriorda ise pars plana. Pars plikata zengin vaskülerizasyonu olan silier çıkıntıların olduğu bölgedir ve lens zonüllerinin büyük bölümü buraya tutunmaktadır. Pars plana ise daha düz olan posterior bölümüdür ve limbustan mm posteriordadır. Bu bölge vitreoretinal cerrahilerde göz içine giriş için en güvenli bölgedir. Silier cisim pigmente ve nonpigmente epitelle kaplıdır. Non pigmente epitel aköz humor üretiminden sorumludur.

Silier cisim uzun posterior ve anterior silier arterlerden beslenir. Bunlar biraraya gelerek irisin majör arteriel halkasını oluştururlar.

Silier kaslar parasempatik sistem ile inerve olur ve kasıldığında zonüller gevşer, lens kalınlaşır ve kırıcılığı artar ve akomodasyon sağlanır.

anatomi11

KOROİD

Koroid posteriorda sklera ile retina arasında yer alır. Damardan ve melanositlerden çok zengin olan yapısı nedeniyle retinanın dış katmanlarını beslemek ana görevidir. Perfüzyon uzun ve kısa posterior silier arterler ile, drenaj ise vortex venlerle sağlanır. En içte ise Bruch membranı adı verilen bir tabakası mevcuttur.

RETİNA (TUNİKA NERVOZA)

Retina iki bölümden oluşmaktadır. Dışta Bruch membranı komşuluğunda bulunan Retina Pigment Epitel (RPE) tabakası ve içte ise daha karmaşık yapıya sahip olan sensoriyel retina.

Retina pigment epitel tabakası tek sıra halinde hexagonal hücrelerden oluşmaktadır. Bu hücreler arasında “junctional komplex” adı verilen sıkı bağlantılar vardır. Bu bağlantılar dış kan-retina barierini oluştururlar. RPE hücrelerinin çok önemli görevleri vardır: Vitamin A metabolizması, fotoreseptörlerin dış segmentlerinin fagositozu ve yenilenmesi, içerdiği melanin pigmentleri ile ışığın absorbsiyonu (ışık saçılımını engelleyerek görüntü netliğinin artması), dış kan-retina barierinin sağlanması en önemli görevleridir.

anatomi12

Sensoriyel Retina 9 katmandan oluşmaktadır.

  1. En dışta RPE hücre tabakası ile yakın ilişki içinde bulunan fotoreseptör hücre tabakası bulunur. Fotoreseptör hücreler rod ve kon olarak isimlendirilen özelleşmiş nöroepitelyal hücrelerdir. Fotoreseptörlerin dış segmentleri çubuk şeklinde (rod hücrelerinde) veya koni şeklinde (kon hücrelerinde) olabilmektedir. Rod hücreleri periferik retinada daha yoğun olup alacakaranlıkta görmeyi sağlar ve rodopsin adı verilen fotokimyasal madde içerirler. Foveada rod hücresi bulunmamaktadır. Kon hücreleri ise özellikle santral retinada yoğundur ve foveada sadece kon hücreleri bulunmaktadır. Kon hücreleri renkli görmeyi sağlayan hücrelerdir ve iodopsin adı verilen fotokimyasal madde içerirler.
  2. Dış Limitan Membran: Fotoreseptörleri bir arada tutar.
  3. Dış Nükleer Tabaka: Fotoreseptör hücrelerin nükleuslarından oluşmaktadır (1. Nöron).
  4. Dış Plexiform Tabaka: Fotoreseptör hücrelerle bipolar ve horizontal hücreler arası bağlantılardan oluşmaktadır. Maküla bölgesinde Henle tabakası adını alır. Koriokapillarisin beslediği retinanın son tabakasıdır. Daha iç tabakalar santral retinal
  5. İç Nükleer Tabaka: Bipolar hücreler ile Müller, horizantal ve amakrin hücrelerin nükleuslarından oluşan bir tabakadır (2. Nöron).
  6. İç Pleksiform Tabaka: Bipolar hücreler ile ganglion hücreler arası bağlantılardan oluşmaktadır.
  7. Ganglion hücre tabakası: (3. Nöron) Maküler bölgede kat ganglion hücresi varken periferde tek kat ganglion hücresi bulunur. Foveolada ise ganglion hücreleri yana itildiğinden yoktur.
  8. Retina Sinir Lifi Tabakası: Ganglion hücrelerinin aksonlarından oluşmaktadır. Lamina kribrozaya kadar myelinsiz liflerdir. Burada toplanarak optik siniri oluştururlar ve bulbusu terkettikten sonra myelinli hale gelirler. Bir milyon kadar ganglion hücre aksonu bu tabakayı oluşturur.
  9. İç Limitan Membran: En iç tabakadır.

Retina, papillomaküler bundle adı verilen, maküla ile optik sinir arasındaki bölgede en kalın (mm), foveolada (mm) ve ora serratada en incedir (mm).

anatomi13

Maküla, papillanın temporalinde, temporal vasküler arkuatların içinde kalan mm lik alandır. Bu bölgede bir katmandan fazla sayıda ganglion hücresi mevcuttur. İç retina tabakalarında bulunan karotenoid (xantofil) ve lipofuksin granülleri nedeniyle bu bölge sarı nokta olarak da bilinir.

anatomi14

Fovea, makülanın santralindeki mmlik alan olup keskin görmeyi sağlayan bölgedir. Papillanın 4 mm temporalindedir.Foveola, fovea santralindeki mmlik çukur bölgedir. Kapiller ve ganglion hücresi içermez. Burada fotoreseptör hücrelerden sadece kon hücreleri mevcuttur.

Ora serrata, retina ile pars plana arasındaki sınırdır ve limbustan uzaklığı mm kadardır.

Vitreus, %99’u su olan jöle kıvamında transparan bir yapıdadır ve vitreus boşluğunu doldurmaktadır. Hacmi yaklaşık olarak 4cc kadardır. Retina iç katmanlarına yapışıktır. Yaşlanma ile arka vitre dekolmanı denilen durum (vitreusun retinadan ayrılması) oluşabilir.

Papilla veya optik sinir başı, lamina kribroza bölgesinde bir araya gelen ganglion hücre aksonlarının oluşturduğu yapıdır. Yaklaşık mm çapında olup ortasında “cup” adı verilen fizyolojik çukurluk (soluk alan) mevcuttur. Optik sinir içinden geçerek retinaya ulaşan santral retinal arter ve ven, papilladan çıkarak önce superior ve inferior dallara, daha sonra da her biri temporal ve nazal dallara ayrılarak retinanın iç tabakalarını beslemektedir.

Optik sinir bulbusu terkettikten sonra optik kanaldan geçerek optik kiazmaya ulaşır. Burada her iki gözde nazal retinadan gelen lifler çaprazlaşırken temporal lifler aynı tarafta kalmaktadırlar. İpsilateral temporal ve kontrlateral nazal lifleren oluşanoptik traktus lateral geniculate nukleusda sinaps yaparak sonlanır. Optik radyasyon ise, lateral geniculate nukleusuoksipital kortekse bağlayan yollardır. Oksipital korteks posterior serebral arter tarafından beslenmektedir. Kiazmal lezyonlar bitemporal hemianopiye neden olurken, postkiazmal lezyonlar homonim hemianopiye neden olmaktadır.


Göz, görmeyi sağlayan duyu organıdır. Göz küresi ve yardımcı yapılardan meydana gelir. Göz küresi; dıştan içe doğru sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabaka olmak üzere üç tabakadan oluşur.

Gözün yapısı

Sert tabaka (sklera): En dıştaki tabakadır. Bağ dokudan oluşur. Gözü dış etkilere karşı korur. Göz küresinin şeklini oluşturur. Göz kaslarının bir ucu bu tabakaya tutunarak göz küresini hareket ettirir. Gözün beyaz kısmıdır, bu nedenle bu kısma göz akı da denir. Kan damarı içermez. Bu tabaka gözün ön tarafında saydamlaşır, şişkinleşir, ışığı kıran korneayı (say­dam tabaka) oluşturur. Kornea göze gelen ışığın ilk kırıldığı yerdir. Kırılan ışığın göz merceğine ulaşmasını sağlar.

Damar tabaka (koroid): Sert tabaka ile ağ tabaka arasın­da yer alır. Gözü besleyen kan damarları bu tabakada bulu­nur. Damar tabaka gözün ön tarafında renkli iris tabakasını oluşturur. Düz kaslardan oluşan ve göz bebeğinin büyüklüğü­nü ayarlayan pigmentli perdeye iris denir. İristeki pigmentler gözün rengini belirler. Göze ışığın girmesini sağlayan açıklığa göz bebeği denir.

Göz bebeği, göze gelen ışığın ayarlanmasını sağlar. Loş ışıkta genişleyip parlak ışıkta daralması göz bebeği refleksi olarak adlandırılır. İrisin arkasında göz merceği bulunur. Bu mercek ince kenarlı mercek yapısındadır. Göze gelen ışığı ikinci kez kırarak ağ tabakada bir noktada toplanmasını sağlar. Damar tabaka iris etrafında kalınlaşarak kirpiksi cisim denen bir yapıyı oluşturur.

Kirpiksi cisimde düz kaslar bulu­nur. Mercek, asıcı bağlar ile kirpiksi cisme bağlanır. Burada bulunan kaslar kasılıp gevşeyerek göz merceğinin kalınlığını ayarlar. Yakındaki bir cisme bakıldığında kirpiksi cisimdeki düz kaslar kasılır, asıcı bağlar gevşer, mercek kalınlaşırak küre biçimini alır, göz bebeği küçülür.

Uzaktaki bir cisme bakıldı­ğında kirpiksi cisimdeki düz kaslar gevşer, asıcı bağlar kasılır, mercek incelerek yassılaşır, göz bebeği büyür. Uzaktaki ya da yakındaki cisimlerin görüntüsünün retina üzerine düşürülme­si için göz merceğinin kalınlığının ayarlanmasına göz uyumu denir.

Gözde saydam tabaka ile iris arasındaki boşluğa ön oda, iris ile göz merceği arasındaki boşluğa ise arka oda denir. Her iki odanın içi de kirpiksi cisim tarafından salgılanan sıvıyla doludur. Bu sıvı göze şekil verdiği gibi saydam tabakanın ve merceğin beslenmesini de sağlar. Mercek ile ağ tabaka arasın­daki boşluğa karanlık oda denir. Bu boşluk camsı cisim denen bir sıvıyla doludur, gözün şeklinin sabit kalmasını sağlar. Ön ve arka oda içindeki sıvının dengesinin bozulması ile sıvı ba­sıncı artabilir. Bu duruma göz tansiyonu denir.

Retinanın yapısı

Ağ tabaka (retina): Fotoreseptörler ve görme sinirlerinin bulundu­ğu tabakadır. Retinada bulunan fotoreseptörler koni ve çubuk hücreleri olmak üzere iki çeşittir. Koni reseptörleri, parlak ışıkta renkli ve ayrıntılı görmeyi sağlar. Mavi, yeşil ve kırmızı ışığı algılayan üç çeşit koni reseptör bulunur. Bu reseptörlerden birkaçı birlikte çalıştığında diğer renkler algılanır. Koni hücrelerinden sorumlu genlerde meydana gelen bozukluklar sonucu koni hücrelerinden biri ya da birkaçının bu­lunmamasına renk körlüğü (daltonizm) denir.

Koni hücrelerinin hiç bulunmamasına tam renk körlüğü denir. Renk körlüğü X kromozo­munda çekinik bir genle taşınan kalıtsal bir hastalıktır. Çubuk hücreleri, renklere karşı duyarlı olmayıp ışığa karşı duyarlı olan fotoreseptörlerdir. Çubuk hücreleri, cisimleri siyah beyaz görmeyi ve cisimlerin kaba taslak algılanmasını sağlar. Çubuk reseptörler az ışıkta bile çalıştığından geceleri görmemizi sağlar.

Ürettiği rodopsin pigmenti (görme pigmenti) az ışıkta cismin şeklinin algılanmasını sağlar. Rodopsin karanlıkta üretilip ışıkta yıkılan bir moleküldür. Karanlıktan aydınlığa aniden çıkıldığında gözün karanlığa alışması için geçen süreye göz kamaşması denir. Rodopsin A vitamini eksikliğinde üretilemez. Böylece gece körlüğü (az ışıkta göreme­me) denen bir durum meydana gelir.

Koni reseptörlerin yoğun olarak yer aldığı ve ışınların kırılarak retinada toplandığı bölgeye sarı nokta (sarı benek) denir. Koni reseptörleri sarı nokta merkezinde, çubuk reseptörleri ise sarı noktanın çevresinde daha yoğundur. Bu nedenle yan tarafından gözün önüne getirilen cismin önce şekli, sonra rengi algılanır. Optik sinir adı verilen görme sinirlerinin göz küresinden çıktığı noktada fotoreseptör bulunmadığı için görüntü algılanmaz. Bu noktaya kör nokta denir.

Reti­nada koni ve çubuk hücreler ile impuls oluşumunda görevli nöronlar ve gangliyon hücreleri bulunur. Gangliyon hücrelerinin aksonları birleşerek optik siniri oluşturur. Her iki gözden gelen optik sinirlerin birleştiği beyin kabuğundaki bölgeye optik kiyazma denir.

Göze gelen ışınlar ilk olarak korneada kırılır. Göz bebeğinden geçerek göz merceğine gelir. Burada ikinci kez kırılan ışık retina üzerinde sarı beneğe düşer. Göz merceğinden dolayı görüntü retinada ters olarak mey­dana gelir. Fotoreseptörler, gelen ışığın etkisiyle uyarılır, impuls oluşturur.

İmpuls, görme sinirleriyle önce talamusa sonra beyin kabuğundaki görme merkezine iletilir, orada değerlendirilir. Görüntü düz, renkli ve net olarak algılanır. Optik kiyazmada optik sinirler, her iki gözün sol görme alanındaki görüntülerin impulslarını sağ optik loba; sağ görme alanındaki görüntülerin impulslarını sol optik loba iletir.

Optik kiyazma ve görme sinirlerinin organizasyonu

Göze Yardımcı Yapılar

Göze gelen ışınlar ile gözden çıkan sinirlerin izlediği yol aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Göze Gelen Işınlar ile Gözden Çıkan Sinirlerin İzlediği Yollar

Kaşlar, kirpikler, göz kapakları, göz kasları ve gözyaşı bezleri, göze yardımcı yapılardır. Kaşlar ve kir­pikler, yabancı maddelere ve güneş ışığına karşı koruma sağlarken göz kapakları, mekanik etkilerden gözü korur. Gözyaşı bezleri ve gözyaşı, gözü nemlendirir. İçerdiği lizozim enzimiyle mikroorganizmalara karşı gözü korur. Gözün hareketi göz kasları sayesinde gerçekleşir.

> Göz Kusurları Neledir?

Kategoriler Biyoloji, Denetleyici ve Düzenleyici Sistem

Gözün yapısı nedir sorusunu sormadan önce yazımıza şu soru ile başlamak istiyorum. Göz Nedir? Genelde insanların çoğu kendisine bu soruyu sormaz çünkü cevabının çok kolay olduğunu düşünür. Bu soruya cevap veren insanların %90&#;ı görme işlevini gerçekleştiren bir organdır der. Fakat bence bu cevap yeterince doğru değildir. Çünkü görme işlevini gerçekleştiren organ beyindir. Göz sadece yardımcı bir organdır.

Gözün Yapısı Nedir? Gözün Görevi Nedir?

Göz, kendisine doğru gelen ışık enerjisinin elektro-kimyasal enerjiye çeviren bir organdır. Bu tanım gözün yaptığı işlevi yani görevini en doğru şekilde tanımlayan bir ifadedir. Şimdi yazımızın geri kalanında gözün yapısına ve daha sonra nasıl çalıştığına yer verelim.

Gözün Yapısı

Gözün Dış Duvarı

Gözün dış duvarı, dışarıdan iç bölüme doğru 3 katmandan oluşarak ilerlemektedir.

  1. Kornea (Saydam Tabaka) ve Sklera (Sert Tabaka)
  2. Damarsal Tabaka (Koroid)
  3. Retina (Ağ Tabaka)

Kornea

Kornea en belirgin ve göze bakıldığında ilk göze çarpan bölümlerden bir tanesidir. Gözün en ön kısmında bulunan saydam tabakaya kornea denir. Işık göze temas ettikten sonra ilk kırılmaya uğradığı tabaka korneadır. Korneanın kırma gücü ortalama derecelik bir gözlük olarak düşünebilirsiniz. Korneanın kalınlığı kişiden kişiye göre değişiklik gösterse de bazı kişilerde mikron olurken bazı kişilerde mikron olduğu gözlenmiştir. Halk arasında göz çizdirme ameliyatı olarak bilinen lazer göz ameliyatları kornea dokusu üzerinde işlem görmektedir.

Kornea; Epitel, bowman zarı, stroma, dua tabakası, endotel olmak üzere 5 tabakadan oluşur.

 

Sklera (Sert Tabaka)

Dışardan göze bakıldığında görünen beyaz bölüme sklera denir. Sklera sıkı örülmüş kollajen liflerinden oluşmuş bir yapıdır ve son derece sert bir yapıya sahiptir. Bu nedenle skleraya sert tabaka adı verilmiştir. Sklera, altında kalan görmemize yardımcı olan kısımları korumakla görevlidir. Bu nedenle sert bir yapısı vardır.

Damarsal Ağ Tabaka (Koroid)

Damarsal ağ tabaka hemen skleranın iç kısmında yer almaktadır. Adından da anlaşılacağı üzere bu tabakanın tamamı damarlardan oluşmuştur. Damarsal ağ tabaka ise iç kısımda bulunan retinanın kanlanma durumundan ve beslenmesinden sorumlu bölgedir. Damarsal ağ tabaka insan vücudunda her birim alan başına en fazla kanlanmaya sahip olan tabakadır. Damarsal ağ tabakanın bu kadar kanlanmasının nedeni gün boyu retinanın faaliyetleri için gereklidir.

NOT: Koroid tabakasının intihaplanma gibi rahatsızlık durumunda üveit adı verilen göz rahatsızlığı ortaya çıkar.

 

Retina

Retina göz duvarının en iç kısmında bulunan ve ışığa hassasiyeti yüksek olan sinir hücrelerinin bulunduğu tabakadır. Önce korneada kırılan daha sonra ise lensten kırılarak retinanın üstüne düşen ışık retinada bulunan sinir hücreleri ile elektro kimyasal enerjiye dönüştürür ve optik sinir aracılığıyla beyne iletilir. Retinada karanlıkta daha net görmemizi sağlayan hücre olan rod hücresi ile aydınlıkta net görmemizi sağlayan kon hücreleri bulunmaktadır.

 

Vitreus Boşluğu ve Vitreus

Gözün iç kısmında lensin arka tarafında ve retinanın hemen ön kısmında gözün iç hacminin ortalama %90’ını oluşturan büyük bir boşluk bulunmaktadır. Bu boşluğun içinde bulunan jole kıvamında bir yapıya sahip olan ‘vitreus jeli’ nedeniyle vitreus kavitesi adı verilmektedir. Vitreus jeli şeffaf bir yapıya sahiptir ve doğumda pürüzsüz ve homojen bir yapısı vardır. Vitreus jelinin büyük bir çoğunluğu olan %98’i su, %2’si ise kollajen ve hiyalüronik asitten oluşmuştur.

 

Sarı Nokta

Retinamızda görme konusunda en çok önemli olan ve doktorların orayı sarı renkte görmesiyle birlikte ‘sarı nokta’ adı verilen bir kısım vardır. Sarı Nokta’da lutein isminde sarı renk tonlarında pigmentin çok fazla sayıda bulunması durumundan ve göz doktorlarının  muayene sırasında sarı renk tonlarında bu pigmenti görmesinden dolayı bu isim verilmiştir. Kişide sarı noktada oluşan rahatsızlıklar sonucu (sarı nokta hastalığı, diyabete bağlı sarı nokta ödemleri vs) kişinin görmeside çok problemli bir şekilde etkilenmektedir. Aydınlıkta gözümüze ışığın çok parlak gelmemesi ve net görmemizi sağlayan ışığa duyarlı hücrelerin ortalama % 90’ı sarı nokta adı verilen bölümde bulunmaktadır.

 

Görme Siniri

Görme Siniri bölgesi ise retinaya gelen ışık enerjisini elektro-kimyasal enerjiye dönüştüren ortalama tane sinir liflerinin bağlanması sonucu meydana çıkmıştır. Görme siniri dediğimiz bölge (optik sinir) retinada meydana gelen elektro-kimyasal enerjilerin uyarılarını beynimizin arka bölümlerinde bulunan görmemizi sağlayan bölgeye iletmektedir. Beynin arka kısmında olan görmemize yarayan bölge optik sinir lifleri aracılığı ile kendisine aktarılan elektro-kimyasal uyarıları gördüğümüz görüntüye çevirir ve bu sayede görmüş oluruz.

 

Lens

Saydam bir yapıya sahip olan lens korneadan kırıldıktan sonra lensin üzerine gelen ışığı bir kez de kendisi kırarak retina üzerine göndererek odaklamaktadır. Retina üzerine düşen ışık ise görmemize yarayan görüntüyü beyne görme siniri aracılığı ile gönderilir. Lensin bir süre dinlenmesi durumunda kırma gücü ortalama 20 derece kadar olur. Fakat lensin sahip olduğu kırma gücü uzağa ve yakına bakma durumlarında değişiklik göstermektedir. Lenste olan bu değişikliğe ise gözün uyum mekanizması adı verilmiştir.

 

 

İris

İris gözün ön kısmında bulunur ve görevi göze gelen ışıkların sayısını ayarlamak olan renkli kısımdır. Gözün renkli olmasını sağlayan bölgedir. Göz rengi koyu olan (siyah, kahverengi vs) kişilerde iriste melanin adı verilen renk pigmenti fazladır bu nedenle koyu renkli göze sahip olurlar. Açık renkli gözlere sahip olan kişilerde ise melanin pigmentinin sayısı daha az bulunmasından kaynaklanır. Kalıcı bir şekilde göz rengi değiştirme operasyonları yaptırmak isterseniz bu işlem iris üzerine yapılır. Bu tarz ameliyatların ciddi sorumluluklar gerektirdiğini belirtmek isterim.

Karanlığa giren bir kişi ortamdaki ışık miktarı düşük olacağı için iris genişleyerek göz bebeği çapı artar ve göze gelen ışık miktarı artmış olur. Aydınlıkta ise ortamda fazla miktarda ışık olduğu için iris daralarak göz bebeği çapını azaltır ve göze giren ışık miktarı azalır. Bu da durum ise aydınlıkta gözlerimizin kamaşmasını engeller ve ışığın retinada daha fazla sarı nokta üzerine düşmesini sağlayarak net ve HD görüş sağlar daha doğrusu ihtiyacımız olan görüşü sağlar.

 

Bu yazımızda gözün yapısına yer verdik. Daha fazla göz veya optisyenler ile ilgili bilgi almak için monash.pw adresini ziyaret edebilirsiniz.

Göz, ışığın da yardımıyla görme olayını gerçekleştiren organımızdır. Gözde görmeyle ilgili yapılar ve gözü koruyucu yapılar bulunur.

Gözü Koruyan yapılar, kaşlar, göz kapağı, kirpikler ve göz yaşı bezleridir. Kaşlar alındaki terlerin göze gelmesini engeller.

Göz kapağı, zararlı maddelerin göze girmesini engeller. Kirpikler gözü tozlardan korur. Göz yaşı bezleri ise, göz yaşı üreterek gözü temizlerler. Ayrıca içinde bulunan enzimler, göze giren mikroorganizmaları öldürür.

GÖZÜN YAPISI, KISIMLARI VE TABAKALARI

Göz yuvarlağı dıştan içe doğru üç tabakadan meydana gelmiştir. Bunlar sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabaka&#;dır. Gözün yapısı ve gözün kısımları hakkında tüm bilgiler gözün tabakalarını anlatırken ifade edeceğiz.

Sert Tabaka

Göz yuvarlağını dıştan saran, beyaz renkli bağ dokudan oluşmuş kısma sert tabaka denir. Sert tabaka, göz yuvarlağının ön tarafında saydam bir yapı oluşturur. Işığın kırılmasını sağlayan bu yapıya kornea (saydamtabaka) denir. Korneada kan damarı bulunmaz. Bu yapı doku sıvısıyla beslenir. Kornea göze gelen ışığı kırarak, göz merceğine ulaşmasını sağlar.

Damar Tabaka

Sert tabakanın altında bulunan kılcal damarlarca zengin bir tabakadır. Bu tabakada bulunan pigmentler fazla ışığı emerek yansımaları önler. Böylece görüntünün netliği sağlanmış olur.

Damar tabaka gözün ön kısmında irisadı verilen, göze rengini veren kısmı oluşturur. İrisin ortasında göz bebeği denilen delik bulunur. İristeki düz kasların hareketi ile göz bebeğinin daralıp genişlemesi ve buna bağlı olarak göze giren ışık miktarı ayarlanır.

İrisin hemen arkasında göz merceği yer alır. Mercek, cisimden gelen ışınları kırarak ağ tabaka üzerine düşmesini sağlar. Mercek kasları kasılıp gevşeyerek göze gelen ışığa göre mercek kalınlığını ayarlar. Bu olaya göz uyumu denir.

Damar tabakanın, irisin etrafında kalınlaşmasıyla kirpiksi cisim oluşur. Kirpiksi cisim, asıcı kaslarla birlikte göz merceğinin yerinde kalmasını sağlar. Gözde saydam tabaka ile mercek arasındaki boşluğa ön oda, mercekle iris arasında kalan kısma arka oda denir. Bu odalar özel sıvılarla doludur. Bu sıvılar gözün şeklinin ve canlılığının korunmasını sağlar.

Önemli Not; Mercekle ağ tabaka sarasında kalan bölüm, camsı sıvı ile doludur. Bu sıvı merceğin yerinde kalmasını sağlar. Bu sıvının iki önemli görevi vardır. Birincisi; kan damarından yoksun olan kornea ve merceğin beslenmesini; ikincisi ise iç basınç oluşturarak göz küresinin şeklinin sabit kalmasını sağlamaktır.

Ağ Tabaka (Retina)

Göz yuvarlağının en iç kısmında, ışığa duyarlı reseptör hücrelerinin ve sinirlerin bulunduğu tabakadır. Renkleri ve şekilleri algılamayı sağlayan koni ve çubuk hücrelerini bulundurur.

Çubuk şeklinde olanlar, siyah-beyaz görmeyi ve cismin şeklini algılamayı sağlar. Koni şeklinde olan reseptörler ise, parlak ışıkta ve renkli olarak görmeyi sağlar.

Retinada üç çeşit koni vardır. Bunlar kırmızı, yeşil ve mavi renkleri algılamayı sağlayan pigmentleri taşıyan konilerdir.

Duyu nöronlarının aksonları, gözün arka tarafında bir noktada birleşerek göz sinirlerini oluşturur. Bu sinirler göz yuvarlağının arkasından dışarı çıkarlar. Bu bölgede, görme reseptörleri bulunmadığından, görme duyusu alınamaz. Görme duyusunun alınamadığı bu bölgeye kör nokta denir.

Mercekten göze giren impulslar, sarı benek adı verilen, reseptörlerce zengin bölgede uyartı oluşturur. Oluşan bu uyartı beyin kabuğundaki görme bölgesine götürülür ve beyinde görüntü oluşturulur.

GÖZ KUSURLARI

Sağlıklı bir insanda göze gelen ışınlar retinada bulunan merkezde toplanır. Ancak bazı durumlarda görüntü farklı yerlerde oluşabilir.

Miyop

Gözün önden arkaya doğru olan çapının normalden uzun ya da göz merceğinin daha şişkin olması sonucu miyopluk oluşur. Uzağı normal görememe durumudur.

Gelen ışın, sarı beneğin önüne düştüğü için, görüntü net değildir. Kalın kenarlı mercek kullanılarak, görüntü sarı benek üzerine düşürülür ve net görüntü sağlanır.

Hipermetrop

Gözün önden arkaya doğru olan çapının normalden kısa ya da göz merceğinin daha ince olması sonucu hipermetropluk oluşur.

Yakını net görememe durumudur. Gelen ışın sarı beneğin arkasına düştüğünden görüntü net değildir. İnce kenarlı mercek kullanılarak, görüntü sarı benek üzerine düşürülür ve net görüntü sağlanır.

Renk Körlüğü

X kromozomunda taşınan çekinik bir genle ortaya çıkan kalıtsal bir hastalıktır. Renk körü kişiler, yeşil ve kırmızı renkleri ayırt edemezler.

Gözde kırmızı, mavi ve yeşili algılayan reseptörler bulunur. Bu sayede cisimler renkli görülür. Renkli görmeyi sağlayan koni hücrelerinin bir ya da ikisinin kalıtsal bozukluk sonucu bulunmamasıyla renk körlüğü ortaya çıkar.

Astigmat

Saydam tabaka ya da göz merceğinin yüzeyindeki kavislenmeden oluşan bozukluktur. Cisimler bulanık görülür. Silindir mercek kullanılarak düzeltilir.

Şaşılık

Gözü hareket ettiren kasların uzun veya kısa olmasından kaynaklanır. Gözler farklı eksenlere bakar. Ameliyatla düzeltilebilir. Çocuklarda erken dönemde anlaşılan şaşılık, bazı özel gözlükler kullanılarak düzeltilebilir.

Presbitlik

Yaşlandıkça göz merceğinin esnekliğinin kaybolması sonucu, gözün uyum yeteneğinin azalmasıdır. Bu gibi gözlerde ışık az kırılacağı için görüntü retinanın arkasında oluşur. Bu kişiler yakını net göremezler. İnce kenarlı mercek kullanılarak, hasta insanlarda normal görüş sağlanır.

Örnek Soru;
Aşağıda verilen duyu organlarından hangilerinde, duyu alıcısı hücreler (reseptörler) yanlış eşleştirilmiştir?

Çözüm:

Deri yüzeyinde dokunma, basınç ve sertlik gibi duyuları algılayan mekanoreseptörler bulunur. Ancak deride kimyasal uyartıları algılayan kemoreseptörler yoktur.

Dil yüzeyinde insan sıcaklık, acı, dokunma ve tat gibi uyarıları algıyabilir. Bu durum, dilin yüzeyinde termoreseptörlerin
olduğunu kanıtlar.

Göz retinasında ışık uyarılarının algılanmasını sağlayan fotoreseptörler bulunur. ıç kulakta ise ses titreşimlerini algılayan mekanoreseptörler vardır.

Cevap E

Örnek Soru;

İnsan gözünde bulunan tabakalardaki yapılar ve özellikleriyle ilgili olarak, aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Sert tabakada bulunan korneada kan damarı yoktur ve ışığın kırılmasını sağlar.
B) Göze gelen ışık miktarını ayarlayan göz bebeği damar tabakada bulunur.
C) Göz merceğinin yerinde kalmasını sağlayan kirpiksi cisim, damar tabakanın irisin etrafında kalınlaşmasıyla oluşur.
D) Göz içinde iç basınç meydana getirerek, göz küresinin şeklinin sabit kalmasını sağlayan camsı cisim, ağ tabakada bulunur.
E) Gözün retina tabakasında, cisimlerden gelen ışık uyarılarını algılayan iki çeşit fotoreseptör vardır.

Çözüm:

Gözdeki sert tabakanın saydam olan kısmına kornea denir ve ışığın kırılmasını sağlar. Korneada kan damarı yoktur. Bu yapının beslenmesi, damar tabakada bulunan kılcal damarlardan sağlanır.

Damar tabakada bulunan göz bebeği, fazla ve az ışıkta durum değiştirerek göze giren ışık miktarını ayarlar. Göze fazla ışık geldiği zaman küçülür, az ışık geldiği zaman ise büyür.

Gözde damar tabakanın irisin etrafında kalınlaşmasıyla kirpiksi cisim oluşur. Bu yapı, asıcı bağlarla birlikte göz merceğinin yerinde sabit kalmasını sağlar. Göz merceği ise, uzak veya yakına bakılma durumunda göz uyumunun yapılmasını sağlar.

Gözde, mercekle ağ tabaka arasında kalan bölüm camsı cisimle doludur. Burası gözün damar tabakasındadır. İnsan gözündeki retina kısmında, şekil ve renkli görmeyi sağlayan iki çeşit reseptör bulunur. Bunlarda koniler renkli görmeyi, çomaklar ise siyah beyaz ve şekil görmeyi sağlar.

Cevap: D&#;dir.

Göz ve Görme Duyusu; Gözün Yapısı, Tabakaları, Kısımları, Görevleri &#; PDF

admin

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır