grip ilaçları tansiyonu yükseltirmi / One moment, please...

Grip Ilaçları Tansiyonu Yükseltirmi

grip ilaçları tansiyonu yükseltirmi

Tansiyon İlaçları ve Corona Virüsü Bilmecesi 

Uzmanlar bazı kişilerin az semptomla hafif atlattığı Corona virüsünün diğerleri için neden öldürücü olduğunu anlamaya çalışıyor.

Corona virüsü nedeniyle hastaneye yatanların çoğunun yüksek tansiyon hastası olması uzmanlar için bir ipucu teşkil ediyor.

Ancak yüksek tansiyonun neden Corona hastalarını daha zayıf düşürdüğü ve tansiyon hastalarının ne yapması gerektiği gibi sorular, uzmanlar arasında tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Reuters haber ajansı konuyla ilgili uzman görüşlerine ve tıp dergilerindeki çalışmalara dayalı bir haber hazırladı.

Reuters’a göre araştırmacılar, hayat kurtaran tansiyon ilaçlarının bünyeye etki şekli ile Corona virüsünün ciğerlere ve kalbe nüfuz ettiği yolların aynı olduğu konusunda hemfikir.

Uzmanların ters düştüğü konuysa bu ilaçların virüse karşı koruduğu mu, yoksa aksine virüsün vücuda girmesine zemin oluşturduğu mu.

ACE (anjiyotensin dönüştürücü enzim) inhibitörü ve ARB (anjiyotensin II reseptör blokerleri); Vasotec, Valsartan, Irbesartan gibi ilaçların ve bunların jenerik versiyonlarının da dahil olduğu geniş bir kategoriyi oluşturuyor.

''Tansiyon hastalığından ziyade kullanılan ilaçlar etkili olabilir''

ABD Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Başkanı Anthony Fauci, bir tıp dergisine yaptığı son açıklamada İtalya’da da Corona virüsünden ölen hastaların büyük çoğunluğunda yüksek tansiyon olduğunu gösteren bir çalışmanın yapıldığını söylemiş ve bunda tansiyon hastalığından ziyade kullanılan ilaçların etkili olabileceğini öne sürmüştü.

Virüsün kalbe ve akciğerlere giderken izlediği yolla ilaçların bu süreçte oynadığı yolu anlamak, bu konudaki araştırmaların yetersiz olması nedeniyle şimdilik mümkün görünmüyor.

Reuters’a konuşan Balitmore’daki Johns Hopkins İlaç Güvenliği ve Etkinliği Merkezi Başkanı Dr. Caleb Alexander, ABD’de milyonlarca kişinin her gün ACE inhibitörü ya da ARB aldığını belirtti.

ABD nüfusunun üçte biri tansiyon hastası

ABD’de 100 milyon kadar kişinin yüksek tansiyon hastası olduğu sanılıyor. Bu da kalp hastalıkları, felç ve böbrek yetmezliği risklerini arttırıyor.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne (CDC) göre bunların dörtte beşi tansiyonu kontrol altında tutabilmek için kalp yetmezliği, diyabet ve böbrek yetmezliği olan hastalara sıklıkla verilen ACE inhibitörü ve ARB’ler gibi reçeteli ilaçlar kullanıyor.

Reuters’a göre bu konuda yanıtların açık olmaması ilaçların Corona virüsü hastalarını nasıl etkilediği konusunda tıp dergilerinde spekülasyon seviyesinde kalan çalışma taslaklarının da yayınlanmasına neden oldu.

Hastalar için bu ilaçları bırakmak bu kez yüksek tansiyonla baş etmek anlamına geliyor.

ACE inhibitörleri konusundaki çalışmalarıyla bilinen Wake Forest Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırmacılarından Dr. Carlos M. Ferrario, ‘‘Çok az dayanağı olan, güvenilir bilgi var; ancak çok fazla paranoya var’’ ifadelerini kullandı.

ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri de konuyla ilgili çalışma önerileri sunulması için çağrı yaptı.

Bağımsız araştırmacılardan oluşan bir konsorsiyum da ABD, Avrupa ve Asya’da binlerce Corona virüsü hastasının kayıtlarını inceledikleri küresel bir çalışma başlattı.

California Üniversitesi’nin çalışmaya liderlik eden biyoistatistik uzmanı Dr. Mark Suchard, çalışmanın amacının bu ilaçların hastalığa yakalanmayı daha mı kolaylaştırdığı ya da hastalığın daha mı ağır geçmesine neden olduğu yoksa tersine virüse karşı koruma mı sağladığını anlamak olduğunu söyledi.

Başrolde ACE2 enzimi

İlaçların ACE2 adı verilen bir enzimi arttırdığına dair kanıtlar mevcut. Bu enzim damarları genişleterek tansiyonu düşüren hormonlar üretiyor. Bu normalde iyi bir şey olarak değerlendiriliyor. Ancak araştırmacılara göre Corona virüsü ACE2’yi de hedef alıyor. Enzime kilitlenerek hücrelere işleyebiliyor. Yani daha fazla enzim virüs için daha fazla hedef anlamına gelebilir. Bu da enfeksiyon riskini arttırabilir ya da hastalığın daha ağır geçirilmesine neden olabilir.

Başka bulgularsa enfeksiyonun ACE2 ile etkileşiminin enflamasyona neden olan daha fazla hormon üretilmesini sağladığını ortaya koyuyor. Bu da akut solunum bozukluğu sendromuna yol açabiliyor. Akciğerlerde tehlikeli oranda sıvı birikiyor. Bu durumda ARB’lerin faydalı olabileceği zira hormonların bazı zararlı etkilerini engellediği görüşü hakim.

Novartis ve Sanofi'den açıklamalar

ACE inhibitörü ve ARB üreten firmaların başında Novartis ve Sanofi geliyor. Sanofi sözcüsü Nicolas Kressmann hastaların ilaçları almaya devam edip-etmeme konusunda doktorlarına danışması gerektiğini, ancak firmanın ilaçların Corona virüsünü daha kötü hale getirdiği konusunda yeterli bilimsel verinin olmadığı görüşünde olduğunu kaydetti.

Novartis sözcüsü Eric Althoff ise bu konuda doktorlara ya da hastalara bir önerileri olmadığını ve onları konuyu çalışan bilimadamlarına yönlendirdiklerini belirtti.

Araştırmacılar ve doktorlar genellikle hipertansiyon ve kalp yetmezliği hastalarının ilaçları almaya devam etmesi gerektiği görüşünde çünkü ilaçları bırakmak bu hastalar için oldukça riskli. Ancak esas tartışma doktorların durumu daha hafif olan hastalara ne önermeleri gerektiği konusunda yaşanıyor. Bir grup, ilaçların zararı kanıtlanmadan alınmaya devem edilmesini savunurken diğer grup güvenli oldukları kanıtlanmadan kullanımlarının sınırlandırılması gerektiğini söylüyor.

Oxford Üniversitesi Kanıta Dayalı Tıp Merkezi, sağlık çalışanları gibi yüksek risk grubundaki hafif hipertansiyon hastalarında ilaçların kullanılmaması ve bu hastalarda bu ilaçların alternatif tansiyon düşürücü ilaçlarla değiştirilmesi tavsiyesinde bulundu.

New England Tıp Dergisi ise tam tersi bir yaklaşım benimseyerek bu ilaçların Corona virüsüyle mücadelede olumlu etkisine dikkat çekerek, riskler kanıtlanmadıkça kullanılmaya devam edilmesini önerdi. Çalışmaya imza atan araştırmacılar tansiyon düşüren ilaçlar üzerinde ilaç sanayisi tarafından desteklenen geniş çaplı araştırmalar yürüttü.

Hasta haklarını savunan ABD Sağlık İzleme organizasyonu kurucusu Dr. Kevin Kavanagh ise ilaç sektörü tarafından desteklenen araştırmacıların doktorlara öneri vermesini sorgulayan isimlerden.

Kavanagh, ‘‘Kenara çekilerek bu konuda çağrı yapmayı çıkar çatışması içinde olmayan birilerine bırakmayı düşünmelisiniz’’ ifadelerini kullandı.

Organizasyon doktorlara yeni hastalara tansiyon ilacı yazılmasını geçici süreyle durdurmaları, ilaçları kullanmakta olanlaraysa virüse maruz kalmamak için çok sıkı tedbir almaları önerisinde bulunmalarını tavsiye ediyor.

Bu konuda çalışma ve bulguların yetersizliği doktorların vakaya göre davrandıkları bir yaklaşım benimsemelerine neden oluyor.

HipertansiyonHipertansiyonun nedeni %90-95 bilinmemektedir, %5-10’luk kısımda ise bir nedene bağlı (sekonder) hipertansiyon söz konusudur.

Hastaların azımsanmayacak kadar büyük bir çoğunluğu kan basıncının yüksek olduğunun farkında değildir. Bu durum mortalite ve morbiditenin artmasına neden olmaktadır. Tuz tüketiminin fazla olduğu toplumlarda kan basıncı yüksekliği de daha sık görülür. Türkiye’de yapılan bir çalışmada, bir kişinin ortalama 16 gr/gün tuz aldığı saptanmıştır. Oysa alınması gereken günlük tuz miktarı en fazla 8 gr olmalıdır.

Tansiyonun tehlikeli olduğu sınırlar; 140/90 mmHg üzeri hipertansiyon olarak kabul edilmektedir. Avrupa Hipertansiyon Cemiyeti’ne göre ise tansiyon sınıflaması daha ayrıntılı olarak alınmıştır. Ev ölçümleri için hipertansiyon sınırı 135/85 mmHg, 24 saatlik kan basıncı takibinde ise sınır 125/80 mmHg olarak belirlenmiştir. Sistolik (büyük) tansiyonun 140 mmHg üzerinde, diastolik (küçük) tansiyonun ise 90 mmHg altında olduğu duruma ise “izole sistolik “yani “hipertansiyon” denmektedir. Malign hipertansiyon tanımı papil (göz dibi) ödemi akciğer ödemi bayılma ile giden bir kliniği tanımlar.

HipertansiyonBelirtileri

Hastaların önemli bir kısmında herhangi bir belirti yoktur. Bazen tek belirti ölçülen kan basıncının yüksek gelmesidir. Bazı hastalarda karşılaşılan en önemli belirtiler; baş ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, hâlsizlik, bulantı, kusma, baş dönmesi şeklindedir. Uzun süren, kontrol edilmeyen hipertansiyon, ancak hedef organ hasarlarıyla kendini belli eder. Bu organlar beyin, kalp, böbrek, retina ve kan damarlarıdır. Bu organlara ait bulgular ve hastalıklar böbrek yetmezliği, idrarda protein fazlalığı, damarlarda anevrizma (anormal genişleme), tıkanma, inme, ensefalopati , kalp damar hastalığı, kalp krizi ve kalp yetmezliği şeklinde görülür.

Yaş, öykü, fizik inceleme, laboratuvar bulguları sekonder bir neden düşündürüyorsa kan basıncı ilaca zor cevap veriyorsa,iyi kontrol edilmiş tansiyon birden kontrolden çıkıp yükselmeye başlıyorsa, hedef organ hasarı varsa, kan basıncı >180/110 mmHg ise sekonder hipertansiyon düşünülür. Bu durumda 3 hususa dikkat etmek gerekir:

  • 1- Hipertansiyon yaratan sekonder bir neden araştırmalı.
  • 2- Hedef organ hasarı ve eşlik eden hastalık bakılmalı.
  • 3-Diğer kardiyovasküler risk faktörleri değerlendirilmelidir.

HipertansiyonTansiyon Nasıl Ölçülmelidir?

  • Kişi gevşemiş bir pozisyonda rahat olmalı.
  • Yarım saat öncesinde kafein almamış, bir şey yememiş olmalı.
  • Sigara içmemiş olmalı.
  • Ölçümden önce en az 5 dakika istirahat etmeli.
  • Koldan tüm giysiler çıkarılmalı.
  • 2 dakika aralıklarla 2 veya daha fazla ölçüm yapılmalı.
  • Kullanılan cihazın boyutları uygun olmalı.

HipertansiyonTedavisi Nasıl Olmalıdır?

Tedavideki temel hedef ölüm ve sakatlık oranlarını azaltmaktır. Hedef 140/80 mmHg altı olmalı; eğer böbrek hastalığı ya da diyabet mevcutsa bu durumda 130/80 mmHg altı hedef alınmalıdır. Hipertansiyon ciddi, ama tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tedavi edilmezse kalp, beyin, böbrek, göz gibi organlarda istenmeyen durumlara sebep olabilir, tedavisi ömür boyu sürmelidir.

İlacın sadece bulgular ortaya çıktığı zaman değil sürekli kullanılması gerekmektedir. Kan basıncı düşünce ya da şikayetler kaybolunca tedavinin bırakılmaması gerektiği unutulmamalıdır. İlaçların bağımlılık yapmayacağı, genel önlemlere uyulmazsa yetersiz geleceği eğer hasta üzerine düşen görevleri yapmazsa doktor doktor gezmesinin ona hiçbir fayda sağlamayacağı anlatılmalıdır.

Yüksek Tansiyonlu ve Dislipidemik Hastalar İçin Besin Seçimi

BESİN GRUPLARIÖNERİLEN BESİNLERÖLÇÜLÜ OLARAK TÜKETİLMESİ ÖNERİLEN BESİNLERKAÇINILMASI GEREKEN BESİNLER
Süt ürünleriLight süt, yoğurt, peynirYarım yağlı süt, yoğurt, peynirTam yağlı süt, yoğurt, peynir
EtlerBalık, hindi, tavuk eti (derisiz), yağsız dana etiKoyun ve kuzu etiSakatat, şarküteri (salam, sucuk, sosis, jambon, pastırma, kavurma
Yumurta-----------Haşlama, omlet, menemen (farklı günlerde olmak koşulu ile haftada 2 adetKıymalı, pastırmalı, sucuklu, tereyağlı veya çılbır şeklinde
Kuru baklagillerKuru fasulye, mercimek, nohut, barbunya, soya fasulyesi, börülce----------------------
ÇorbalarMercimek, ezogelin, sebze, tarhana, yayla-----------Hazır çorbalar, işkembe ve paça çorbası, krema ve kızgın yağ eklenmiş çorbalar
EkmeklerTam buğday, çok tahıllı, kepek, çavdar ekmeği-----------Buğday ve mısır ekmeği
TahıllarTam taneli, kepekli tahıllar (kepekli pirinç, makarna, un) bulgur, yulafİşlenmiş tahıl ürünleri (beyaz pirinç, makarna, un)Kavrulmuş pirinç, şehriye
SebzelerTaze veya dondurulmuş her türlü sebze-----------Konserve sebzeler
MeyvelerTaze veya kurutulmuş her türlü meyve----------------------
TatlılarYapay tatlandırıcılı tatlılar (tercihen sütlü tatlılar)Şeker içeren tüm tatlılarKızartılmış, şerbetli tatlılar (lokma, tulumba vb.)
YağlarKanola yağı, zeytinyağı, fındık ve bitkisel sıvı yağlarYumuşak margarinlerTereyağı, margarin, kaymak, krema
KuruyemişlerFındık, tuzsuz yerfıstığı, badem, ceviz (günde en fazla bir avuç)Tuzsuz leblebi, Antep fıstığı, hint fıstığıDiğer kuruyemişler
Baharatlar, soslarHer türlü baharat, sirke, limon, sarımsakAz yağlı salata sosları, ketçap, hardalTuz, hazır salata sosları, mayonez
İçeceklerSu, çay, bitki ve meyve çayları, taze sıkılmış sebze ve meyve sularıKahve, light meşrubatlar, 0 sebze ve meyve suları, sade maden suyuŞeker içeren tüm meşrubatlar, asitli ve meyve aromalı içecekler

Hipertansiyonİlaçsız Hipertansiyon Tedavisi

Yaşam tarzı değişikliği, tuz alımının kısıtlanması, ideal kiloya ulaşma, fizik aktivite artışı, sigarayı bırakmak, aşırı alkol tüketimini önlemek, diyeti düzenlemek, sık sık günde 5-6 öğün ama az miktarda yemek yemek, potasyumdan kalsiyumdan zengin besinler tüketmek, doymuş yağdan fakir diyet almak ilaç dışındaki tedavi yöntemlerinin temel prensipleridir.

İlaçsız tedavilerin tansiyonu düşürme oranları ise şu şekildedir:

  • Kilo verme: 5-20 mmHg (sistolik)
  • Sebze-meyve ağırlıklı beslenme: 8- 14 mmHg (sistolik)
  • Tuz kısıtlama: 5-10 mmHg (sistolik)
  • Fizik aktivite: 4-8 mmHg (sistolik)
  • Alkol alımını kısıtlama: 2-4 mmHg (sistolik)
  • Doktora danışmadan ilaç kullanımına ara vermek, dozlarını değiştirmek ciddi sorunlara yok açabilir. İlaçlar doktor tarafından belirtilen zaman dilimlerinde ve önerilen dozlarda kullanılmalıdır.
  • İdeal vücut ölçülerine ulaşılmalı ve o kiloda kalınmalıdır.
  • Sık aralıklarla, azar azar beslenilmeli, besin çeşitliliğine önem verilmelidir.
  • Süt, yoğut ve peynirin yarım yağlı, hatta yağsız (light) olanları tercih edilmelidir.
  • Kırmızı et yerine beyaz ete öncelik verilmeli, ancak beyaz et de olsa aşırıya kaçılmamalıdır.
  • Etlerin görünen yağları ile balık, tavuk ve hindinin derisi ayrılmalıdır.
  • Haftada 2 kere balık tüketilmeli, aksi takdirde her gün omega-3 desteği alınmalıdır.
  • Yumurta farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 2 adet yenilebilir. Haşlanmış, omlet veya menemen şeklinde tüketilmesine dikkat edilmelidir.
  • Sebze yemekleri az su ile pişirilmeli, yemeklerin yağlı suları tüketilmelidir.
  • Yemeklerde ve salatalarda kanola yağı tercih edilmelidir. Ya da 2 ölçek zeytinyağı veya fındık yağı ile 1 ölçek bitkisel sıvı yağ (mısır, soya veya ayçiçeği yağı) karıştırılarak kullanılabilir.
  • Kızartma, kavurma işlemleri yerine haşlama, ızgara, buğulama, buharda ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
  • Şeker ve şeker içeren tüm besinler mümkün olabildiğince kısıtlanmalıdır.
  • Şeker tadından vazgeçemeyen kişiler yapay tatlandırıcılardan faydalanabilirler.
  • Günlük tuz tüketimi 3 gram ile sınırlanmalıdır. Bu doğrultuda sofraya tuzluk getirilmemeli, yemeğin tadına bakmadan tuz eklenmemeli, turşu gibi salamura besinlerden kesinlikle uzak durulmalıdır.
  • Tansiyonun yüksek seyretmesi durumunda yemekler ve ekmekler tuzsuz olarak tüketilmeli, düşük sodyum içeren tuz kullanılmalıdır.
  • Alkol alışkanlığı varsa bırakılmalı, en azından sosyal bir şekilde (1 kadeh kırmızı şarap, 1 duble viski vb.) tüketilmelidir.
  • Lif alımını artırmak için, haftada 2 kere kurubaklagil yemeği yenmeli, tam taneli (kepekli) tahıllar tercih edilmelidir. Hatta soyulmadan yenilebilen sebze ve meyveler, iyice yıkandıktan sonra kabukları ile yenilmelidir.
  • Gün içerisinde bayanlar 2,5 lt, erkekler 3,5 lt su ve sıvı almaya çalışmalıdırlar.
  • Kandaki trigliserid ve HDL (iyi) kolesterol seviyelerine olumlu katkılarından dolayı kalbi yormayacak tarzda (yürüyüş, bisiklete binme gibi) egzersiz yapılmalıdır.

Hipertansiyonİlaç (Farmakolojik Tedavi)

Hastanın yaşına eşlik eden diğer hastalıklarına uygun değişik grup ilaçlar ile hekim hipertansiyonu tedavi etmeye çalışır. Yapılan çalışmalarda en az 2-3 ilacın gerektiği belirlenmiştir. İlaç kullanmaya rağmen tansiyonda düşme sağlanamazsa buna dirençli hipertansiyon denir. Bu durumda ilaç kullanmak en azından kardiovasküler mortalite ve morbiditeyi azaltmaktadır.

Tansiyon ilaçları sabah aç karnına erkenden alınmalıdır.

Tansiyon ilaçları şahsa uygun olan hekim tarafından verilir. Yapılan yanlışlardan en önemlisi “komşunun, arkadaşın” tansiyon ilacını kullanma alışkanlığıdır. Tansiyon ilaçları hastanın diğer mevcut hastalıklarına da iyi gelecek tarzda verilir. Bazı ilaçlar ise mevcut hastalığını artırabilir. Bu nedenle ilaç sadece hekim kontrolünde alınmalı ve kullanım sonrası takip ettirilmelidir. Genellikle daha hafif dozlardan başlayıp lüzum halinde artırılır.

Şeker, prostat, kalp-damar tıkanıklığı, astım hastalıkları ilaç tedavisinde hekime yol gösterir. Yaşlılarda kullanılan tansiyon ilaçları ile gençlerde kullanılanlar, kadınlarda kullanılanlarla erkeklerde kullanılanlar farklı olabilir.

HipertansiyonTürkiye’de Hipertansiyon

Türkiye’de her üç kişiden birinde tansiyon yüksekliği hastalığı vardır. Yaşlı grupta hipertansiyon sıklığı %85 kişiye kadar çıkar. Genç grupta 20 kişide bir görülür. En sık Karadeniz bölgesinde görülmektedir. %40 civarındadır. En az Doğu, Güneydoğu Anadolu’dadır ve %22 civarındadır. Karadeniz bölgesinde daha fazla olmasının nedeni tuz tüketiminin fazla olması ve Karadeniz insanının yapısal olarak daha stresli olmasından kaynaklanır.

Aşırı kilolularda hipertansiyon 100 kişiden 73’ünde mevcuttur. Zayıf kişilerde ise %6’lar gibi düşük bir oranda kalmaktadır. Menopoz ile hipertansiyon arasında pozitif bir ilişki vardır. Kadınlarda menopoz sonrasında hipertansiyon oranı artar. 10. yıl sonrasında %88’e kadar çıkar.

Enteresan olan; hastaların ancak %50’si hipertansiyon hastalığının farkındadır. Geri kalan %50’sinin kendisinde olan hipertansiyon hastalığından haberi yoktur. Erkek grup, kadın gruba göre hastalığından daha az haberdar ve daha vurdum duymazdır. Erkeklerde bu farkındalık %40, kadınlarda ise %67’dir.

Türkiye’deki hipertansiyon hastalarının ancak %48’i ilaç kullanmaktadır. Geri kalanı hastalığının farkında değildir veya ilaç kullanmayı reddetmektedir. Kadınlar yine daha hassas olup, %60’ı, erkeklerin sadece %33’ü ilaç kullanmaktadır. Bu nedenle hipertansiyonun yapmış olduğu çeşitli tahribatlar (böbrek yetmezliği, kalp krizi, inmeler) erkeklerde daha çok görülür. Çünkü tedavilerini düzgün bir şekilde yapmazlar. İlaç kullananların %38’i 1 ilaç, %44’ü 2 ilaç, ’i 3 ilaç, %3’ü 4 ilaç kullanmaktadır.

Türkiye’de hipertansiyon hastalarında ideal kontrol oranı %30’dur. Yani tedavi alan hastaların ancak 3 hastadan 1’i ideal şekilde tedavi edilmektedir. Geri kalan 3 hastadan 2’si yeterli tedavi almamaktadır. Tedavi edilen hastaların yarısı idrar söktürücü ve tuz attırıcı ilaç kullanmaktadır.

Dünyada 1 milyar insan hipertansiyon hastasıdır. Türkiye’de 18 milyon hipertansiyon hastası vardır. Türkiye’de genç nüfusta oranında hipertansiyon görülür. 60 yaşın üzerindekilerde bu oran %60-80’lere çıkar.

Hipertansiyon hastalarının %30’u tesadüfen ilk kan basıncı ölçümünde tespit edilmiştir. Bu oran gençlerde daha çok görülür ve %50’si tesadüfen başka nedenlerle tansiyon ölçümünde tespit edilir. Hipertansiyon hastalarında ’sinde şeker hastalığı, %42’sinde kolesterol yüksekliği, %33’ünde LDL (kötü kolesterol) yüksekliği, %41’inde HDL (iyi kolesterol) düşüklüğü, %24’ünde trigliserid yüksekliği birlikte görülür. Hipertansiyona bağlı oluşan böbrek hasarının ilk belirtisi mikro-albüminüridir. Toplam tansiyon hastalarının %27’sinde bu hastalık mevcuttur. Tansiyon hastalarını tespit ve tedavi planlamasında en önemli takip sık kan basıncı ölçümüdür. Tuz tüketiminin 4 gr geçmemesi, yani 24 saatte bir tatlı kaşığını geçmeyecek kadar olması gerekir. Deniz tuzu, kaya tuzu, mağara tuzu, Himalaya tuzu hepsi aynıdır birbirinden farkı yoktur.

Hipertansiyondaki ilk tedavi, davranış kalıbını düzeltmek olmalıdır. Dış etkenlerden en önemli faktörlerden biri tuz tüketimini azaltmaktır. Türk halkı tuz tüketiminde en önde gelen ülkelerden biridir. Ortalama günlük tuz alımı 6 gr olması gerekirken Türkiye’de 3 misli fazla tüketilmektedir. (18 gr)

Dış etkenlerden en önemli nedenlerden biri de toplumsal ve bireysel streslerdir. Stres sonrası vücutta değişik hormonlar salgılanır. Bu hormonlar adrenalin, kortizol, anjiyotensin gibi hormonlardır. Bu hormonlar stresle ani olarak artar ve hızla kan damarlarında kasılmaya yol açar. Kalp hızlanır, beyinden kalbe giden dengesiz sinyaller artar, beyinden sağ ve sol kalbe giden sempatik sinir sistemi yollarında regüler eşit olmayan ve kısa devre yapan sinyaller, kalpte ritim bozukluklarına, kalp krizlerine ve ani ölümlere yol açar. Beyinden kalbe giden bu sinir sistemi uyarı patlamaları PET sintigrafilerinde de gösterilmiştir. Toplumsal streslerde ilk 24 saatte kalp krizi, akut koroner sendrom erkeklerde kadınlara göre 6 misli daha fazla görülür. Akut streslerde felç riskleriyse normal zamanlara göre 14 misli daha çok artar. Kronik toplumsal streslerde bu risk devam eder ve kalp krizi ve inme riski oranında daha çok artar. Tansiyon hastaları veya kalp hastalarında bu oran çok daha fazladır.

Toplumsal streslerde ve şiddete maruz kalmış şahıslarda kulak çınlamaları, baş dönmeleri, geceleri diş gıcırdatmalar, genel vücut ağrıları, yorgunluk, yeme bozuklukları, migren krizleri, yaygın karın ağrıları, hassas bağırsak sendromu, mide ülser kanamaları, konsantrasyon bozukluğu, unutkanlık, ağlama krizleri, uyku problemleri, uyuyamama, sabahları kalkamama, depresyon, iş hayatındaki başarısızlık, davranışlarda patlama krizleri, alkol ve sigara bağımlılığında artma gibi bozukluklar ortaya çıkar.

Strese maruz kalanlar mutlaka tansiyonlarını kontrol ettirmek zorundadırlar. Çünkü tansiyonları yükselenlerin yarısı bu hastalığın oluştuğunun farkında değillerdir. Stres şeker hastalığına da zemin hazırlayabilir. Klinik olarak ispatlanamasa da stresin kanser hastalığınada yol açtığına dair ipuçları vardır.

HipertansiyonBeslenme

Vücudunuz kilo aldıkça daha çok sodyum tutma eğilimine gider. Bu fazla sodyumda su birikimine yol açar. Kan damarlarımız bu sıvıya uygun olarak genişler. Bu da arterlerinizdeki damarlarınıza basınç yapar. Böylece diğer organlarımızda basınç nedeniyle zarar görebilir.

Hipertansiyon tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır ve tedavisi beslenmeden geçer.

Diyette odaklanmamız gereken ilk nokta, sodyumun azaltılmasıdır.

İnsülin rezistansı durumlarında sodyum tutulumu artar.

Sodyumu nasıl ve ne oranda tüketmeliyiz?

  • Sodyum tüketimi günde 2300 mg’la sınırlandırılmalıdır; yani 1 tatlı kaşığı tuz bizim hedef miktarımız olacak. Eğer 1500 m/gün sodyum tüketilmesi gerekiyor ise ¾ tatlı kaşığı tuz olmalıdır.
  • Bütün besinlerin etiketleri okunmalı ve bu alışkanlık haline getirilmeli
  • Sodyum gereksiniminin %5 - %6’sını içeren besinler tercih etmeliyiz
  • Konserve besinlerden, hazır ürünler, işlenmiş gıdalar ve fastfooddan uzak durmalıyız
  • Yapılan araştırmalarda kalsiyum tüketiminin kan basıncı ürerine olumlu etkileri olduğu belirtilmiştir. Özellikle kalsiyum tabletleri olarak değilde süt ve süt ürünleri olarak almanın etkilediği belirlenmiştir. Süt proteinleri özellikle fermente ürünler içinde bulunan peptidler kan basıncını düşürmekte etkili olmuştur
  • Magnezyumunda kalsiyum gibi hipertansiyonu önlemede ya da kan basıncını düşürmede etkili olduğu savunulmaktadır. Suplemandan ziyade besinlerle alınmasının daha etkili olduğu bildirilmektedir. Hipertansiyona iyi gelen DASH diyetinde de magnezyumdan yüksek besinlere bolca yer verilmektedir. Magnezyumdan zengin besinler: tam buğday ekmeği, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, badem, fıstık, süt, yoğurt, patates, portakal, elma vb
  • Yüksek potasyumlu diyetin, endotel hücreleri, yüksek kan basıncının yarattığı etkiden koruduğu, dolayısıyla beyin kanamasını önlediği ileri sürülmüştür. Kronik böbrek yetmezliği, diyabet ve kalp yetmezliği olanların durumlarına bağlı olarak potasyumu az almaları gerekiyorsa buna özen göstermeleri gerekir
  • Genel olarak kilo vermek kan basıncının üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Ailede hipertansiyon öyküsü olanlar beden kitle endeksini 20-25 arasında tutması gerekir
  • Alkol alımı ise kan basıncı üzerine olumsuz etki eder. Bu nedenle alkol alımını 28 gramla sınırlandırmak gerek. Erkekler günde 2 kadeh, bayanlar 1 kadeh tüketmelidir

Dash Diyeti

Doymuş yağın, toplam yağın ve kolesterolün azaltılması, sebze, meyve ile düşük yağlı süt ürünlerinin tüketilmesi Dash beslenme ilkeleridir. Dash beslenme planı, sebzeler, meyveler, tam tahıllar, balık ve tavuk, sert kabuklu yemişler, kuru baklagiller ve düşük yağlı süt ürünlerinden oluşur. Bu besinler potasyum, magnezyum, kalsiyum, posa ve protein gibi besin öğeleri açısından zengindir.

Yumurtanın kolesterolü yüksek olduğu için haftada 4 adetten fazla yenilmemelidir.

HipertansiyonNe Tüketmeliyiz?

Sebze: Brokoli, bezelye, domates, havuç, ıspanak, kabak, karalahana, lahana, tatlı patates, yeşil fasulye.

Meyve: Ananas, çilek, hurma, mango, şeftali, üzüm.

İçecek: Elma, greyfurt, havuç, mandalina, muz, portakal ve üzüm suyu.

Bu sebze ve meyveler potasyum, magnezyum, posanın zengin kaynağıdır.

Sarmısak, balıkyağı, D vitamini, C vitamini ve E kombinasyonun kan basıncını düşürmede etkisi vardır.

Bu belirttiklerim dışında “İlaçsız Tansiyon Tedavisi” ve “Metabolik Sendromda Beslenme” bölümlerinde de belirttiğim şekilde beslenilmelidir.

Özellikle potasyumdan zengin gıdalar tavsiye edilir.

Bitkisel Destekler

  • Alıç
  • Ginko
  • Maydanoz suyu
  • Sarımsak
  • Şahtere
  • Yeşil çay
Hipertansiyon hastaları nelere dikkat etmeli?

Hipertansiyon aslında kötü bir hastalık ve önemsenmezse ölümcül olabilir. Ama tansiyon hastasıyım diye üzülmeyin doğru ilaçları kullandığınızda tansiyonunuz normale düşecektir ve problemsiz bir hayat yaşayabilirsiniz. Tansiyon hastası iseniz ilaçlarınızı alırken bazı püf noktalarına dikkat etmeniz çok önemli. Bunlara uyarsanız tedaviniz kolaylaşır ve başarıya ulaşır. Uymazsanız ise tansiyonu kontrol altına almak zorlaşır ve de kalp, böbrek ve gözleriniz hasar görür. Dikkat etmeniz gereken bu kuralları kısaca özetlersek: 

1. Tansiyon ilaçlarını doğru ve düzenli kullanın. Bunun için de doktorunuzu iyi dinleyin. Unutmayın ki ilacınızı yanlış alırsanız tansiyonunuz düşmeyecektir. 
2. Tansiyon ilacını her gün alın. Tansiyon ilaçları sadece alındıkları gün etkilidir. O nedenle ilacınızı almayı unutursanız tansiyonunuz hemen yükselecektir. Tansiyon ilaçları gün aşırı alınamaz! İlacınızı aksatmamaya çalışın. 
3. Tansiyon ilacını her gün aynı saatte alın. Unutmayın ki ilaçların belli etki süreleri vardır. Ve en fazla 24 saat etkili olabilirler. O yüzden ilacınızı düzenli hep aynı saatte almak gerekir. İlaç saati gecikirse, ilacın etkisi geçeceğinden tansiyonunuz yükselecektir. 
4. “Bugün tansiyonum normal tansiyon ilacımı almasam” diye bir şey olamaz. Tansiyon ilacınızı, doktorunuzun belirttiği saatte tansiyonunuzu ölçmeden alın. Pek çok hasta önce tansiyon ölçüp yüksekse ilacını almaktadır. Ama bu kesinlikle yanlıştır. Tansiyon ilacını almak için, tansiyonunuzun yükselmesini beklemeyin. 
5. İlaçlarınız kendi kafanıza göre kesmeyin, mutlaka doktorunuza danışın. Dozu ayarlamak unutmayın ki doktorunuzun görevidir. 
6. Düzenli olarak tansiyonunuzu ölçün. Tansiyon ilacı kullanıyorsanız haftada 2 gün mutlaka 2 kez tansiyonunuzu ölçün. 
7. Tansiyonunuz normal bile gidiyor olsa yılda bir kez mutlaka doktora gidip kalbinizi, gözlerinizi ve böbreklerinizi kontrol ettirin. 
8. Doktorunuz dışında kişilerin önerdikleri ilaçları kesinlikle kullanmayın. Herkesin hastalığı farklıdır ve sizi en iyi tanıyan doktorunuzdur. Bir arkadaşınıza çok iyi gelen bir ilaç size zarar verebilir. 
9. Piyasada satılan ve “bitkisel” olduğu söylenen ilaç vb maddeleri doktorunuza sormadan içmeyin.Çünkü bir ilacın “bitkisel” olması masum olduğunu göstermez. Unutmayın kokain de bitkisel ama çok zararlı!... 
10. Ağrı kesicilerden uzak durun. “Antienflamatuar” olarak geçen ağrı kesiciler, tansiyon ilaçlarının etkisini bozabilir. Mümkün olduğunca ağrı kesici kullanmayın. Zaten bu grup ağrı kesici ilaçlar sık kullanıldıklarında böbreklere zarar verebilirler. Eğer ağrı kesici almanız gerekiyorsa “parasetamol“ etken maddesini içerenlerden kullanabilirsiniz. Parasetamolün böbreklere de zararı yoktur. 
11. Yürüyüş yapın. Haftada en az 3 gün 45’er dakika tempolu yürüyün. Ama yürüyüşünüzü çok sıcak, çok soğuk hava da yapmayın. Üzerinizde rahat giysiler olsun. Ve de dolu mide ile yani yemekten kalkar kalkmaz yürüyüş yapmayın. 
12. Tuzu azaltın. Yemek sofrasından tuzu kaldırın. Tuzlu olduğu bilinen gıdalardan ve içeceklerden uzak durun. Örneğin turşu, ev salçası, şalgam suyu vb. Zeytin ve peynirin tuzunu arındırmaya çalışın. Sadece tuzu azaltmak bile tansiyonunuzu 5-10 mmHg düşürecektir. 
13. Sigaradan uzak durun. Sigaranın içindeki zararlı maddelerin hatta bunlara “zehir” bile diyebiliriz, doğrudan damarlar üzerinde büzücü etkisi vardır. Bu nedenle sigara içer içmez 15 dk içinde tansiyonunuz yükselmeye başlar. Sigaranın tansiyonunuzu yükseltmesini engellemelisiniz. Sigarayı yanınızda bile içirmeyin, çünkü yanınızda içilen sigaranın dumanından bile pasif olarak damarlarınız etkilenmekte, unutmayın!... 
14. Karın yağlarından kurtulun, fazla kilolarınızı verin. Karın içindeki yağlar, doğrudan tansiyonu yükseltici özelliğe sahiptir. Göbek bölgesinde depolanan bu yağlar, sadece tansiyonu değil, aynı zamanda kalp hastalığını da davet eder. Bu nedenle eğer kilolu iseniz veya göbeğiniz varsa mutlaka bu yağlardan kurtulmanız gerekli. Bunun için de düzenli yürüyüş yapmanız ve de karbonhidrat (ekmek, börek, kek vb-un ve şekerden yapılan gıdalar) tüketiminizi azaltmanız gerekiyor… 
 

Yukardaki maddeler uzun ve imkânsız görünse de 2-3 hf sebat edip uygulamaya devam ederseniz göreceksiniz ki hepsi alışkanlık haline gelmiş, üstelik de sizi rahatlatmakta. Unutmayın ki en önemli yatırımınız sağlığınız. Kendinize iyi bakın.

Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon)

Hipertansiyon, atardamarlar içindeki kan basıncının yüksek olması demektir. Bu yükseklik, önce damar sistemini yıpratmakla yola başlar ve sonrasında, damarları bozulan organların bizzat kendilerini de iflasa sürükleyerek yoluna devam eder. Öncelikle göz, böbrekler, kalp ve beyin olmak üzere, zaman içinde tüm organlar etkilenir.

Yüksek Tansiyon Nedir?

Tıbbi kılavuzlara göre hipertansiyon teşhisi, yapılan ölçümlerin çoğunda büyük tansiyonun 140 mmHg ve/veya küçük tansiyonun 90 mmHg üzerinde ölçülmesi ile konur denilse de, ideal tansiyon değeri 120/80 mmHg'dır. Yüksek tansiyonun tedavi edilmeye çalışıldığı durumlarda hedef tansiyonun 120/80mmHg'ya indirilmesine yönelik değil, tedavi hedefi 140/90, hatta 65 yaşın üzerindekilerde 150/90 mmHg'ya kadarki düzeylerin hedeflenmesi uygundur.

Tansiyon yüksekliğinin genellikle baş ağrısı, ense veya tepe ağrısı-zonklaması, baş dönmesi, kulaklarda uğultu, çarpıntı hissi, bulantı gibi yakınmalarla seyrettiği iyi bilinir. Ancak yüksek tansiyon vücutta ne kadar uzun süredir yer edinmişse, vücut bazen bunun belirtilerine alışır veya bir nevi körleşme olabilir. Tansiyon yüksek olduğu halde hiçbir şikayetin olmaması ve kendini iyi hissetmek, ne yazık ki tansiyonun zarar vermemesi anlamına gelmez. Tüm damar sistemi, kalp ve diğer organlar, o sırada hissedilmese de, içten içe ve sessiz sedasız iflasa sürüklenebilir.

Hipertansiyon (yüksek tansiyon) tedavisinde hekimler olarak en sık yaşadığımız sıkıntı, insanların tansiyon ilaçlarına bakışıdır. Elbette tuz azaltılacak, elbette kilo verilecek, düzenli yürüyüş yapılacak ve elbette stresten kaçınılacak. Bunlar temel unsurlardır. Ama ciddi bir hipertansiyonla sadece bu önlemleri kullanarak baş etmek mümkün değildir. Sarımsak, limon, kekik yağı, keten tohumu gibi yöntemler de genellikle teselliden öte bir değer taşımazlar.

"Vücut erkenden ilaca alışmasın diye tansiyon ilacı almamak" sık karşılaşılan bir olgudur. Hemen ilaç başlanılmayabilir, öncelikle stresten kaçınarak, tuzu azaltarak, yürüyüş yaparak ve kilo fazlalığı varsa verilerek tansiyon düşürülmeye çalışılabilir.  Tansiyon yapılanlara rağmen inmiyorsa tansiyon ilacına başlanmalıdır. Bazı hastaların, bu ilaçları almanın böbrekleri veya karaciğeri yorduğu, hep ilaç almanın vücutta alışkanlık yapacağı ve ilaçlara bağımlı olmak istemedikleri gibi söylemleri olmaktadır.

Organlar, böbrekler bu ilaçların alımından değil, alınmadığı ve hipertansiyon gereği gibi tedavi edilmedi için zarar görür. Uygun şekilde tedavi edilmeyen bir hipertansiyonun kanserden farkı yoktur.


Diğer bir sorun, ilaç alınıyor ama tansiyon yine de düzelmiyorsa durumu böyle kabullenme yanlışıdır. Belli dozda bir ilaç alınıyor ve tansiyon hala düzelmemiş olabilir. Yapılması gereken durumu böyle kabullenmek değil, tedaviyi daha da artırmaktır. ilaç dozu veya ilaç adedi arttırılabilir. 


Tansiyon İlaçları Alışkanlık Veya Bağımlılık Yapmaz.

Bu ilaçları sürekli alınmak zorunda olması, bu ilaçlar yüzünden bağımlılık kazandığı anlamına gelmez. Hipertansiyon idrar yolu iltihabı veya zatürre gibi bir müddet ilaç almakla iyileşen bir hastalık değildir. Genellikle sürekli bir hastalıktır. Böyle bir hastalığın tedavisi de sürekli olur.


Tansiyon İlaçları, Sürekli Alınmalıdır

Tansiyon normalken ilaç almak tansiyonu düşürmez ve yükselmenin önüne geçer. İlacın dozu, türü, alınış şekli değişik zamanlarda doktorunuz tarafından ihtiyaca göre değiştirilebilir.

İlaçları Bir Süre Sonra Kesmek Mümkün Müdür?

Bu ilaç kullanımı için bir süre verilmesi doğru değildi. Büyük çoğunlukla hayat boyunca alınması gerekecektir. Kilo verilmesi, düzenli egzersiz yapılması, olaylara verilen tepkilerin  değişimi, zihinsel ve bedensel gevşeme teknikleri konusunda kendinizi geliştirmeniz durumunda ilacın bırakılması mümkün olabilecektir.

Sık alınan ağrı kesici ve romatizma ilaçları, soğuk algınlığı ilaçları başta olmak üzere pek çok ilaç da tansiyon yükselmesine veya hipertansiyonun tedaviye direnç göstermesine sebep olabilir. Çok gerekli olmadıkça ağrı kesici ilaçları ve akıntı giderici nitelikteki grip ilaçlarını almamaya çalışın.

İç Hastalıkları (Dahiliye) doktorlarımızdan muayene randevusu almak için, 444 77 99 nolu telefondan arayabilir veya e-randevu hizmetimizden yararlanabilirsiniz.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır