güzellikler evi darülbedayi / Dârülbedâyi ne demektir? - Sanat Haberleri

Güzellikler Evi Darülbedayi

güzellikler evi darülbedayi

Ülkemizde Batılı anlamda tiyatronun en köklü kurumu olan Darülbedayi’nin kurulduğu topraklar, aslında tiyatroya hiç de yabancı değil. Anadolu’da tiyatronun geçmişi çok eskilere dayanıyor. Antik tiyatronun temellerinin atıldığı, sözlü kültürün hâkim olduğu Anadolu geleneğinde seyirlik oyunlar, ortaoyunu, meddah ve gölge oyunu Osmanlı’nın son dönemlerine kadar varlığını sürdürür. Cumhuriyet’ten sonra da bir dönem devam eden geleneksel seyirlik oyunlar, zaman içinde eski etkinliğini kaybetmeye başlar.

Buna karşılık Osmanlı İmparatorluğu’nun Batılılaşma çabası içinde geçen son iki yüzyılında, İstanbul’da çoğunlukla gayrimüslimler tarafından yapılmaya başlanan Batı tarzı tiyatro, Saray tarafından da desteklendiği için savaş ve işgal yıllarına rağmen ciddi anlamda ilgi görmeye başlar.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ödenekli tiyatro kurma çabaları görülse de kamu kurumu olarak hizmet etmek üzere kurulan ilk tiyatro, 1914’te temelleri atılan Darülbedayi; yani bugünkü adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları olur.

Operatör Cemil Topuzlu, 1912’de İstanbul Şehremaneti’ne; yani belediye başkanlığına gelince yapmayı planladığı işlerin başında bir tiyatro konservatuvarı kurmak vardır. Konservatuvarı kurmak için Fransız tiyatro adamı Mösyö Antoine’ı İstanbul’a davet eder. 17 Haziran 1914’te Antoine ile mukavele imzalanır ve ilk tahsisatı gönderilir. Darülbedayi Osmani adı verilen konservatuvar için bir talimatname hazırlayan Antoine, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte ülkesine döner. Yoluna Antoine’siz devam eden Şehir Tiyatroları, çoğunlukla Batı’dan adaptasyon oyunlarla perde açar. Tiyatro eğlencelik bir seyirliğe dönüşür.

YÜZÜ BATIYA DÖNÜK OSMANLI

Aynı zamanda Türk sinemasının da kurucu isimlerinden olan Muhsin Ertuğrul’un 1927 yılında genel sanat yönetmeni olarak Şehir Tiyatroları’nın başına geçmesiyle, tiyatroda uzun soluklu bir maraton başlar. Yapısal sorunları bir türlü çözülemeyen Darülbedayi’nin 1931’de resmen belediyeye bağlı bir birim haline gelmesiyle sanatçılar, İstanbul Belediyesinin ücretli ve resmî memuru olarak maaş almaya başlarlar.

Esasen kurumun varlık sebebi, sanat icra etmenin yanı sıra, Batılı yaşam tarzını ve genç Cumhuriyet’in değerlerini halka benimsetmektir. Muhsin Ertuğrul, sıklıkla bu milletin ancak tiyatro ile eğitilebileceğini vurgular, sadece oyuncular için değil seyirciler için de katı kurallar koyar. Almanya ve Rusya’da edindiği tecrübeler ve sanat birikimini tiyatroya yansıtan Muhsin Ertuğrul, bu anlamda Şehir Tiyatroları için büyük bir şanstır. Ancak o dönemler Direklerarası’nda seyircinin rağbet ettiği gelenek tiyatrosu Şehir Tiyatroları çatısı altında kendine yer bulamaz. Oyuncuların pek çoğunun geçmişinde gelenek tiyatrosu olsa da kurumun rengi Batılı bir tiyatro olarak belirginleşir.
Tiyatro tarihimizde pek çok ilke imza atan Muhsin Ertuğrul, Şehir Tiyatrolarının İstanbul’un merkeze uzak bölgelerinde de sahne açmasını sağlar. Seyirciyi salonlara çekecek repertuvarlar oluşturmak için operetlere ağırlık verirken dönemin usta yazarlarını oyun yazmaları konusunda yüreklendirir, oyun yazmaları talebinde bulunur. Tiyatroyu kahvehanelere kadar götürerek halkın bu sanatı sevmesini sağlar.

Şehir Tiyatrolarını kimlerin yönettiği ve repertuvarı belirleyen edebî kurulun kimlerden oluştuğu her dönem tartışma konusu olur. 1914’ten 1925’lere kadar çoğunluğu gazeteci ve yazarlardan oluşan, içlerinde doktor, teşrifat umum müdürü, tüccar, hariciyeci, maliye müsteşarı gibi mesleklerden isimler idari ve edebî heyette görev yapar. Bunun anlaşılabilir bir gerekçesi vardır. Darülbedayi kurulduğu yıllarda Ahmet Fehim ve Mınakyan Efendi’den başka tecrübeli, tiyatro bilir sanatkâr yoktur. Belediye kaçınılmaz bir biçimde yeni kurulan bu tiyatro kurumunun edebî ve idari heyetini Avrupa görmüş okur ve yazarlardan oluşturmak zorunda kalır.

Muhsin Ertuğrul’un genel sanat yönetmenliği yaptığı dönemde Darülbedayi ciddi bir gelişim gösterir. Oyun seçiminde gözetilen titizlik, ilk kez çocuk oyunlarının oynanmaya başlanması, müzikli oyunların başarılı uygulamaları, edebiyat matineleri, yeni bir tiyatro okulunun açılması, öğrenci ve memur matinelerinin düzenlenmesi, Anadolu turneleri, şehrin kenar mahallelerine tiyatro götürülmesi ve yeni sahneler açılması gibi önemli çalışmalar bu dönemde gerçekleşir. Muhsin Ertuğrul, ülkenin siyasal gidişatına denk düşercesine Darülbedayi’nin tek adamıdır.

ÇALKANTILI YILLAR

Muhsin Ertuğrul’un gidişinden sonra Şehir Tiyatrolarının başına, 1952 yılında, Max Meinecke “başyönetmen” olarak atanır. Bir Fransız yönetmen eliyle kurulan Şehir Tiyatroları, bir süre de Alman yönetmenin idaresinde perde açar. Muhsin Ertuğrul, 1959 yılında yeniden kurumun genel sanat yönetmenliğine atanır. Bu dönemde Rumeli Hisarı’nı açık hava sahnesine dönüştüren Ertuğrul, Hamlet ve diğer klasikleri gençlerden oluşan yeni bir ekiple sahnelere taşır. Şehir Tiyatroları’nda, 1966’ya kadar sürecek ve “altın çağ” olarak adlandırılan dönem yaşanır. 1964 yılında Bertold Brecht’in Sezuan’ın İyi İnsanı adlı oyununun sahnelenmesi komünizm propagandası yapıldığı gerekçesiyle protestolara neden olur ve bu tartışmalarla başlayan süreç, 1966’da Ertuğrul’un görevine son verilmesine yol açar. Şehir Tiyatrolarına yeni bir umut olarak alınan ve altın çağ yaşatan gençler, daha o yıllarda kurumun zihinsel kodlarına “ideolojik” bir kimlik giydirmeye başlar. Bu süreçle birlikte Muhsin Ertuğrul, öğrencileri tarafından tiyatrodan uzaklaştırılır.

1980’lerde bir gerileme dönemine giren Şehir Tiyatroları, Gencay Gürün’ün yönetime gelmesiyle yeniden eski hareketli günlerine döner.Gencay Gürün, Şehir Tiyatrolarının operet geleneğini canlandırarak, Cemal Reşit Rey’in Lüküs Hayat müzikalini sahneye koydurur. Oyun yaklaşık 30 yıl perde açar. İstanbul Efendisi, Şark Dişçisi, Keşanlı Ali Destanı gibi oyunlar her dönem Şehir Tiyatrolarının salonlarını doldurur. Gencay Gürün sonrası tiyatroda yine ideolojik yapılanmalar sanatın geri plana atılmasına yol açar.

100 yıllık kuruma yakışır yenilenmiş bir repertuvarla perde açan tiyatro, 100. yılını da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yerli ve Batılı müzikallerin şarkılarının seslendirildiği özel bir geceyle kutladı. Yine 100. yıl kutlamaları kapsamında kurucu Muhsin Ertuğrul konulu bir sempozyumla büyük ustanın tiyatroya katkıları konuşuldu. Şehir Tiyatroları bugüne dek olduğu gibi bundan sonraki dönemde de hem İstanbulluların hem de şehre kültür ve sanatla soluklanmak için gelenlerin ilk adresi olmaya devam edecek.

İlgili

kaynağı değiştir]

Türkiye’deki ilkmodern Tiyatro "Darülbedayi"
Padişah V. Mehmet dönemine denk gelen 1913-1914 yıllarında, İstanbul Belediyesi’nin başına getirilen Cemil Paşa, ilk defa Batılı anlamda bir konservatuar kurma projesi başlatmıştı. Belediye kurultayı bu öneriyi destekledi ve üyelerden Tevfik Amir Bey bu konuda büyük bir çaba gösterdi. Ağustos 1914’de proje onaylandı ve İstanbul Belediyesi, bu iş için yılda üç milyon Türk Lirası (Ellibeşbin Alman Markı) ödenek ayırdı. Bu konu, o tarihte Alman gazetelerinde de haber olarak yayınlanmıştı. Batılı tarzda bir tiyatro kurmak için daha önce de teşebbüsler olmuştu. Namık Kemal, Recaizade Ekrem, Ebuzziya Tevfik ve Şemsettin Sami, 1869 yılında bir araya gelerek bu konuda çalışma yapmışlar; fakat Sultan II. Abdülhamit buna izin vermemişti. Gerçi Türk gençlerinin sarayda Batı tarzı oyunlar oynadıkları bilinmektedir; fakat bu sarayla sınırlı kalmıştır. Saray dışında ise geleneksel Türk Tiyatrosu zaten yapılmaktaydı. Bu anlamda Cemil Paşa’nın girişimi, saray tarafından engellenmeyen ilk girişimdir.Konservatuar’ın bilinçli ve düzenli gelişmesi için, dünyaca ünlü tiyatro ustası André Antoin’ın konservatuarın başına getirilmesi kararlaştırıldı ve 3 Haziran 1914 tarihli kurul kararı ile Antoin’ın geliş-gidiş ve İstanbul’daki üç aylık giderleri için onikibin Frank ödenek ayrıldı. Paris Elçiliğimiz kanalıyla Mösyö Antoin’a bir davet mektubu iletildi. Mektup özetle, Odeon Tiyatrosu Müdürü olan Antoin’ın İstanbul’da bir konservatuar tesisi için sözleşme yapılması ile ilgilidir. Tarih 7 Haziran 1914’tür ve imza yine Cemil Paşa’nındır.Mösyö Antoin, bu daveti kabul ederek 28 Haziran 1914 tarihinde Konvensiyonel Treni ile İstanbul’a geldi ve hemen çalışmalarına başladı. Konservatuara, Darülbedayii Osmani, yani “Osmanlı Güzellikler Evi” ismi verildi. Bu isim Namık Kemal Bey’in oğlu Ali Ekrem Bey tarafından bulunmuştur. Darülbedayi iki bölümden oluşuyordu: Müzik ve Tiyatro. Müzik Bölümü, Batı ve Türk Müziği olarak ikiye ayrılmıştı. Tiyatro ise tamamen Batılı tarzda tesis edilmiş ve haklı nedenlerle çeşitli eleştirilere sebep olmuştu. Darülbedayi, geleneksel Türk tiyatrosunu bünyesine almamıştır; bunun eksikliği de günümüze kadar gelmiş, geleneksel Türk tiyatrosu yeterince değerlendirilememiştir.Darülbedayi’nin ilk yönetici kadrosu şu şekilde oluşmuştu: Genel Yönetmen André Antoin, Genel Yönetmen Yardımcısı ve Temsil Kolu Başkanı Reşat Rıdvan Bey ve Müzik Bölümü Başkanı Ali Rıfat Bey.Türk Müziği Bölümü eğitmenleri, Zekaizade Ahmet Efendi, Rauf Yekta Bey, Cemil Bey, Leon Hancıyan, Dr. Suphi Bey, Şevket Gevay Bey, Zeki Bey, Ahmet Kadir Kemali Bey, Sadettin Bey, Hafız Yusuf Efendi ve İsmail Hakkı Bey’dir.Tiyatro Bölümü eğitmenleri ise, Mınakyan, Burhanettin Bey, Ahmet Fehim Efendi, Rıza Tevfik, Şahap Rıza, Salih Fuat, Mösyö Rioti, Sadık Bey, Erif Hikmet ve Kemal Emin Bey’dir. Yardımcıları da, Muhsin Ertuğrul, Halit Fahri Ozansoy, Celal Tahsin ve Hakkı Tahsin Beyler’dir.7 Temmuz 1914 tarihinde Belediye, gazetelere Darülbedayi’ye öğrenci kabulü için ilan vermeye başladı. İlan üzerine sınava girmek için 197 kişi kayıt yaptırmıştı. İlk sekiz numara kadın adaylara verilmiş, diğer numaralar ise erkek adaylara dağıtılmıştı; erkeklerde birinci sırada Muhsin Ertuğrul ismi vardır. O dönemde tanınmış isimler de sınava katılmıştır: Bayan Nivart, Sara Mannik, Mari Mineyan, İda, Roza, Efraz, Beatris Adriyan, Eliza Binemeciyan Hanımlar ile Ali Naci, Peyami Safa, Halit Fahri, Behzat Haki, İ. Galip Arcan, Fikret Şadi ve Emin Belli.Hamlet’ten bir bölüm ile sınava katılan Muhsin Ertuğrul ilk elemede sınavı kazandı. Mösyö Antoin, Ferah Sahnesi’nde Muhsin Ertuğrul’u ilk kez izlemiş, çok beğenmiş ve kendisine özel ilgi göstermişti. Antoin’ın izlediği oyun H. Bernstein’ın “La Griffe” adlı eseriydi ve Muhsin Ertuğrul henüz 22 yaşındaydı.Darülbedayi sınavına katılan bütün bayan adaylar Hıristiyan azınlık mensuplarıydı; bir tek Müslüman bayan dahi sınavlara katılmamıştı; çünkü o yıllarda Müslüman kadınların sahneye çıkması günah sayılıyordu. Ayrıca toplum açısından da ayıp bir şeydi. Mösyö Antoin bu konuda çok sıkıntı çekmiş ve 18 Ağustus 1914 tarihinde Cemil Paşa’ya bu konu ile ilgili bir mektup yazmıştı. Özetle, bayan eleman sorunu olduğunu, müracaat eden sekiz bayandan üçünün sınava katılmadığını, diğer beş bayanın Ermeni olduğunu; bu kişilerin çeşitli tiyatrolarda çalıştıklarını, içlerinden sadece birinin kayda değer olduğunu bildirmişti. Oysa Mösyö Antoin’a verilen bilgiye göre 1914 yılında İstanbul’da tümü Ermeni vatandaşı olan otuz kadar profesyonel bayan sanatçı vardı ama bunlar çeşitli tiyatrolarda çalıştıkları için sözleşmeliydiler. İsteseler bile sınava katılamazlardı. Bu durumda Mösyö Antoin şöyle bir öneride bulundu: “Ağustos ayından itibaren konservatuar ehliyeti olmayan hiçbir kadın veya erkek oyuncu özel tiyatroda çalışamaz.” Böyle bir kanun çıkarılırsa, hem öğrenci problemi çözülecek, hem de herkes eğitim göreceği için kalite de yükselecekti. Ancak kanun o dönemde çıkmadı; zaten ilk sınavlar da bitmişti. Tüm olumsuz koşullara rağmen tam faaliyete geçilecekti ki, Birinci Dünya Savaşı çıktı ve Osmanlı İmparatorluğu Fransa’nın karşısında yer aldı. Dolayısıyla Mösyö Antoin da çalışmalarına ara vererek İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldı.4 Ağustos 1914 tarihinde Belediye, İstanbul gazetelerine ilan vererek Darülbedayi’nin açılışının ertelendiğini bildirdi. Bu ilan üzerine öğretmen ve öğrencilerden bir bölümü Osmanlı Donanma Cemiyeti Tiyatro Topluluğu’na katılarak Ferah Sahnesi’nde çalışmalar yaptılar.Bu arada kapanması gündeme gelen Darülbedayi, dönemin belediye başkanı olan İsmet Bey’in çabalarıyla tekrar hareket kazandı. Kasım 1914’de başlayan çalışmalar Ocak 1914’de tamamlandı. Tüm ayrıntılar hazırlanıp düzenlemeler yapıldıktan sonra ilk yönetim kurulu toplantısı 7 Mayıs 1915’de gerçekleştirildi.Reşat Rıdvan Bey, 20 Türk Lirası aylıkla yöneticiliğe atandı, uygulama niteliğinde ilk sahne çalışmaları başladı. İlk gösterim 1916 yılında gerçekleştirildiyse de, halka açık değildi.Darülbedayi, ilk binası olan Şehzadebaşı’ndaki Letafet Apartmanı’nda aylar süren çalışmalarla hazırlandığı, Emile Fahre’nin eserinden uyarlanan “Çürük Temel” (La Maison D’Argile) isimli oyunla ilk kez 20 Ocak 1916 yılında, Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu’nda perdelerini açtı. Bu ilk oyun, Asker Ailelerine Yardım Cemiyeti yararına oynanmış; haftada bir gün, gündüz bayanlara, gece ise erkeklere olmak üzere iki defa sahnelenmişti.Darülbedayi, 1927 yılına kadar bir çok sorun yaşadı ve ancak o yıllardan sonra düzenli bir çalışma dönemine girdi; çok başarılı oyunlar sahnelendi ve kaliteli elemanlar yetiştirildi. 1931 yılında adı Şehir Tiyatrosu olarak değiştirilmesine rağmen yıllarca Darülbedayi olarak anılmaya devam etti. Yüzlerce sanatkâr yetiştiren, “güzellikler evinin” öyküsü kısaca böyledir.Milyonlarca insana yıllar boyu mutlu saatler yaşatan Darülbedayi’nin kurucularını ve emek verenlerini saygıyla anıyoruz

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ailesi olarak, çalışanlarımızı bir araya getirmek, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmek için 14 Şubat 2017 Salı günü Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde bir kahvaltı organizasyonu düzenledik.

Kahvaltı programına İBB Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen, Şehir Tiyatroları Müdürü Salih Efiloğlu, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Süha Uygur ve Gencay Gürün, Nedret Güvenç, Zihni Göktay, Sinan Bengier, Deniz Noyan, Hikmet Körmükçü, Engin Uludağ, Şükrü Türen, Tijen Par, Aziz Sarvan’ın da aralarında bulunduğu birçok sanatçı katıldı.

DARÜLBEDAYİ (GÜZELLİKLER EVİ) SANATÇILARIYLA VE ÇALIŞANLARIYLA BİR KAHVALTIDA BULUŞTU
DARÜLBEDAYİ (GÜZELLİKLER EVİ) SANATÇILARIYLA VE ÇALIŞANLARIYLA BİR KAHVALTIDA BULUŞTU
DARÜLBEDAYİ (GÜZELLİKLER EVİ) SANATÇILARIYLA VE ÇALIŞANLARIYLA BİR KAHVALTIDA BULUŞTU

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır