Bu gebelik süreci 9 ay yani 266 ve 270 günlük bir dönemi içermektedir. Kadının yumurtalıklarından atılmış olan sağlıklı yumurta erkekten gelen sperm ile döllenir. Bu sayede meydana gelmeye başlayan bebek kadının doku ve organlarında değişimlere neden olur. Bu andan başlayıp doğuma kadar geçen süre gebelik ya da hamilelik olarak adlandırılır.
Hamilelikte nabız yüksekliği neden olur?
Hamileliktenabız yüksekliği nedenini anlayabilmek için öncelikle nabız yüksekliği kavramını iyi bilmek gerekir. Nabız denilen durum kalp atış hızının yüksek olmasıdır.
Bu olayda kalbin kasılma esnasında damarlara gönderdiği kan yine damarda daralma ya da genişleme olaylarını hızlı gerçekleştirir. Dolayısıyla bu durumun farklı farklı nedenleri olabilir.
Hatta bazı hastalıkların sonucunda nabız yüksekliği meydana gelir. Örneğin troit, tifo, kalp yetmezliği, guatr hastalıklarının sonucunda nabız yüksekliğine rastlanır.
Bu durumda nabız yüksekliğini kavradıktan sonra akıllara hamilelikte nabız neden yüksek olur sorusu gelir. Bunun en büyük nedeni anne olmaya hazırlanan kadının kalbine bebekten dolayı fazla yük binmesidir.
Gebe olan kadının kan hacmi artmaktadır. Çünkü gebe olan kadının vücuduna ve rahmine bebek eklenmiştir. Bu nedenlerden dolayı hamile kadında normal bir kadına göre nabız daha yüksek görülür. Hatta hamilelikte kalbin pompaladığı kan artar. Bu durum sonucunda da anne adayında çarpıntı hissi bile meydana gelebilir.
Gebelikte nabız kaç olmalı?
Hamile kadınlarda nabzın normalden biraz daha yüksek olduğunu yukarıdaki başlıkta nedeniyle beraber anlattık. Bu durumda gebelikte nabız kaç olmalı sorusu kaçınılmaz oldu.
Öncelikle hamilelik öncesindeki normal nabız hızına bir bakalım. Bu durumda dakikada 70 ile 80 atım olan nabız hızı normal kabul edilmektedir. Bu nabız hızı hamilelikte yani gebelikte ise 90 hatta 100 atıma kadar yükselebilir. Bu yükseliş bizlere gebelikte nabzın 90 ile 100 atım hızında olacağını göstermektedir.
Hamilelikte nabız yüksekliği belirtileri nelerdir?
Hamilelikte beklenen durum nabız yüksekliğinin 90 ile 100 atım hızına gelmesidir. Peki bu beklenen nabız yüksekliği gebe olan kadında ne gibi belirtiler göstermektedir.
Bu belirtilere göre anne adayının dikkat etmesi gereken durumlar da artabilir. Hamilelikte nabız yüksekliğinin en büyük belirtisi kalp çarpıntısı hissidir. Buna bağlı olarak hamile kadının başı dönebilir, nefes darlığı yaşayabilir, kalp atışlarını güçlü hissedebilir, göğüs ağrısı yaşayabilir, bayılma yaşayabilir ve göğüs bölgesinde hafif bir rahatsızlık hissedebilir.
Tüm bunlar hamilelikte nabız yüksekliği belirtileridir. Bu belirtilerden dolayı hamile kadın bol bol dinlenmelidir. Yemek ve içme olaylarına özenle dikkat etmelidir. Çok uzun süre aç kalmamalıdır. Geçici bir süreç olan bu durumda hamile kadın kendi sağlığına ve bebeğinin sağlığına dikkat ederse gebelik sürecini de biraz daha rahat geçirebilir.
Hamilelikte nabız yüksekliği dönemleri
Gebelikte nabız öyle bir anda yükselmez. Bu nabız yükselmesi hamile kadında kademeli olarak gerçekleşir. Bu kademeli yükselme hamilelikte nabız yüksekliği dönemleri olarak isimlendirilir.
Hamileliğin ilk 3 aylık döneminde olan nabız yüksekliği trimester ilk 3 ay olarak adlandırılır. Dinlenme sırasında bile hamile kadında dakikada normalden 15 ya da 20 defa daha fazla nabız atacaktır. Bu normal bir durumdur. Bilindiği gibi hamilelikte bazı hormonlar artış gösterir. Bu hormonların başında östrojen ve progesteron gelir.
Hamileliğin 4,5 ve 6. aylarındaki nabız yükselmesi de trimester 4,5 ve 6 olarak adlandırılır. Bu dönemde ikinci trimester alanında arterler genişler. Bununla beraber düz kaslarda rahatlama meydana gelir. Bu dönemde kan hacminde yükselme olurken tansiyon savunulur.
Hamileliğin 7,8 ve 9. ayında meydana gelen nabız yükselmesi son dönem olan üçüncü trimester olarak adlandırılır. Bu dönem kalbin en yüksek kan pompaladığı süreçtir. Bu dönemde gebe kadın 28. ve 35. haftadaki dönemdedir. Yaklaşık olarak 40. haftaya yani gebeliğin sonuna geldiğimizde kan hacmi hamilelik öncesine göre %90’dan fazla artmıştır.
Hamilelik öncesi var olan veya hamilelikte ortaya çıkan, annenin ve bebeğin gelişimini olumsuz etkileyen faktörlerle birlikte olan gebeliklere Yüksek Riskli Gebelikler denir. Gebelikte diyabet, gebelik zehirlenmesi, ileri yaş gebelikleri ve gebelikte kansızlık bunların en önde gelenleridir.
Diyabet (Şeker hastalığı); İnsülin hormonunun yokluğu ve yetersizliği sonucu kan şekerinin yükselmesi ile ortaya çıkan metabolik bir hastalıktır. Gebelikte diyabet 2 grupta incelenir. Birinci grup önceden diyabet hastalığı olan gebelerdir. Bu gebelere önceden diyabet tedavisi başlanmış olduğundan tespitleri kolaydır, küçük düzeltmelerle tedavileri sürdürülerek takipleri yapılır ve gebelikte büyük bir sorun yaşanmaz. İkinci grup ise önceden diyabet hastası olmayıp gebelikte bu hastalığın ortaya çıktığı gebelerdir. Hamilelikte ortaya çıkan diyabet tipine Gestasyonel Diyabet adı verilir. Gestasyonel diyabetin tanısının konması, gebeliğin seyri açısından çok önemlidir. Dikkatli takip ve gerekli testlerin yapılması ile kolayca tanı konabilir. Hastalığın farkedilmemesi halinde ise anne ve bebekte çok büyük problemler ortaya çıkabilir. Gestasyonel diyabetin nedeni, hamilelikte plasentadan salgılanan ve HPL (Human Plasental Laktojen) adı verilen hormonun insülinin etkisini azaltması ve hücrelerin insülini kullanmasını engellemesidir. Gestasyonel diyabet, hamileliğin 24-28. haftalarında yapılan OGTT (Oral Glikoz Tolerans Testi) adı verilen basit bir kan testi ile tespit edilir. Bu test gebelerde mutlaka yapılmalıdır. Gestasyonel diyabetli gebelerde rastlanan başlıca sorunlar şunlardır;
Gestasyonel gebeliğin tedavisi çoğu zaman sıkı bir diyabet diyeti ile halledilir. Hastayla iyi koopere olunursa sıkı takip ve diyet yeterlidir. Diyetle çözülemeyen vakalarda insülin tedavisine geçilir. İnsülin büyük moleküllü bir hormon olduğundan plasentayı geçemez ve fetusa bir zararı yoktur.
Preeklampsi denen gebelik zehirlenmesi, hamilelikte ortaya çıkan ve yüksek kan basıncı (Hipertansiyon), el/ayak ve vücutta şişlik (Ödem) ve idrar tetkikinde protein çıkması (Proteinüri) ile bilinen son derece ciddi bir hastalıktır. Bu bulgulara bir de kasılmalar ve konvülsiyonlar da eklenirse bu tabloya Eklampsi denir ve anne ve bebeğin hayatını tehdit eden çok önemli bir hastalıktır. Anne ve bebek ölümlerinin en sık nedenlerinden biri ağır preeklampsi ve eklampsi hastalığıdır. Gebelik zehirlenmelerinin tanısı için en önemli nokta gebenin tansiyonunun dikkatli bir şekilde sıklıkla ölçülmesidir. Gebenin hızlı kilo alması ise olası bir preeklampsinin ilk habercisidir. Gebenin tansiyonunun 130/90 mmHg.’nin üzerine çıkması gebelikte hipertansiyon olarak kabul edilir ve preeklampsi tanısı ile takip ve tedavi başlar. Hastalık tansiyonun yükseklik derecesine göre hafif,orta ve ağır preeklamsi olarak sınıflandırılır. Gebelik zehirlenmesi için riskli gruplar;
Hastalığın tedavisinde erken tanı çok önemlidir. Hastalık tespit edildiğinde gebe yakın takibe alınır. Karbonhidrattan ve tuzdan fakir bir diyetle kilo alımı yavaşlatılır, bol su içmesi önerilir. Bu önlemlerle tansiyon düşer ve ödemler kaybolursa, hasta poliklinikte sık takiplerle izlenebilir. Ayrıca evde de tansiyon takibi yaptırılıp çizelge hazırlatılır. Bazı hastalara hipertansion ilaçları (Alfametildopa) ve aspirin tedavisi uygulanabilir. Orta ve ağır preeklampsili hastalar ise mutlaka hastaneye yatırılmalı ve tedavileri orada yapılmalıdır. Hafif preeklampsilerde tansiyon normal seyrederse doğum için ağrıları başlaması beklenebilir. Ağır preeklampsilerde ve kontrol altına alınamayan hipertansiyonlarda ise eklampsi riski ve ani bebek ölümleri riski çok artacağından 34. Haftadan sonra bebeğin akciğer gelişimini hızlandıran ilaç verilerek uygun zamanda doğum planlanmalıdır.
Son yıllarda dünyada ileri yaş gebeliklerinin sayısında önemli bir artış olduğu saptanmıştır. Bunun nedenleri ise kadının eğitiminin artışı, çalışan kadın sayısının yükselmesi, etkili doğum kontrol yöntemlerinin uygulanması ve kısırlık tedavisinde başta tüp bebek olmak üzere kaydedilen gelişmeler olarak sayılabilir. Tıpta ileri yaş gebeliği denince FIGO (Uluslararası Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Birliği) nin verdiği karar uyarınca 35 yaş ve üzeri yaşlardaki gebelikler kastedilmektedir. Son yıllarda başta ABD olmak üzere birçok ülke ileri yaş gebeliklerini 40 yaş ve üzeri gebelikler olarak kabul etmek eğilimindedir. İleri yaş gebeliklerinde karşılaşılan başlıca problemler şunlardır;
Kansızlık (anemi), kanda oksijen taşıyan hemoglobin (Hb) adı verilen proteinin normalden düşük olmasına verilen addır. Gebelikte en sık görülen anemi tipi ise Demir Eksikliği Anemisidir. Hamilelikte hemoglobin seviyesinin %11gr/dl ‘nin altında olması demir eksikliği anemisi olarak kabul edilir. Tüm dünyadaki kadınların %40-45 inin anemik olduğu düşünülmektedir. Gebelikte demir eksikliği anemisinin başlıca nedenleri gebelikte vücudun demir ihtiyacının artması ve yetersiz beslenme, tekrarlı doğumlar, enfeksiyon gibi nedenlerle demir depolarının azalmasıdır. Gebelerde bağırsaklarda demir emilimi de yavaşladığından demir depoları geç dolmaktadır. Demir eksikliği anemisinin en önemli belirtisi halsizlik ve yorgunluktur. Ayrıca baş dönmesi, nefes darlığı, kulak çınlaması, saç dökülmesi gibi belirtilere de rastlanabilir. Anemide en sık rastlanan bulgu ise cilt ve mukozalardaki solukluktur. Ayrıca hızlı nabız, dilde kuruluk gibi bulgulara da rastlanır. Demir eksikliği anemisinin gebelik üzerine başlıca olumsuz etkileri;
Tedavide hemoglobin seviyeleri yükseltilmeli ve demir depoları doldurulmalıdır. Demird açısından zengin bir diyetin yanı sıra gebelere günde 200mg. elementer demir ilaçları verilmelidir. Hapla veye enjeksiyonla anemi düzeltilemezse gebeye taze kan veya eritrosit süspansionları damar yolu ile verilmelidir.
Hamilelik ile ilgili daha detaylı bilgiye ulaşmak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Doktorun diyer yazılarını okumak için BURAYA tıklayabilirsiniz.
Kalp, hayat boyu çarparak vücuda gerekli oksijen ve kanı doku ve organlara ulaştırır. Sürekli gerçekleştiğinden kişiler kalp atışını hissetmezler, ancak farklı bir nedenden kaynaklanan kalp ritminin yüksek hızda atması sonucu kişiler kalp atışını hissedebilir. Kalp çarpıntısı anormal bir kalp atışı demektir. Sağlıklı kişilerde genellikle fiziksel aktivitelerle birlikte kalp çarpıntısı meydana gelir. Bununla birlikte kalp çarpıntısı; göğüs ağrısı, göğüste yanma, sıkışma, bayılma ve baş dönmesi gibi semptomlara neden oluyorsa acilen hastaneye başvurulması gereken hayati öneme sahip bir durumun varlığını işaret edebilir. Hamilelik döneminde ise kalp çarpıntısı normale kıyasla daha yüksektir. Gebelik döneminde kalp çarpıntısı sebebi olarak artan damar içi sıvı hacmi ve değişen hormon dengelerinden söz etmek mümkündür.
HAMİLELİKTE KALP ÇARPINTISI NEDEN OLUR?
Kalp çarpıntısı ve düzensiz kalp ritmi gebelik döneminin bir parçası olarak kabul edilir. Bu dönemde annenin kan miktarında artış meydana gelir. Bunun nedeni bebeğin oksijen ve besin ihtiyacının karşılanmasıdır. Bu durumda kalp atışında %20%25 oranında bir artış meydana gelir. Kalbin atış sayısındaki artış ise anne adayları tarafından çarpıntı olarak algılanır.
Hamilelik döneminde nefes darlığı ve kalp çarpıntısı özellikle hamileliğin son aylarında meydana gelmektedir. Son 3 aya girildiğinde vücuttaki kan oranının bir kısmı rahme gider ve vücudunuzun ekstra kana sahip olması, kalbin mevcut kanı hareket ettirerek hızlı bir şekilde pompalamasına neden olur. Bu nedenden dolayı kalp atımınız dakikada 1020 fazladan atmaya başlar. Bunların yanı sıra hamilelikte kaygı ve stres, bazı ilaçlara tepki, aşırı kahve ve çay tüketimi ya da yorgunluk nedeniyle zaman zaman kalp çarpıntıları kısa süreli olarak yaşanmaktadır.
HAMİLELİKTE KALP ÇARPINTISI NASIL GEÇER?
Hamilelikte kalp çarpıntısı nasıl geçer? Sorusunun yanıtı kalp ritminden rahatsız olan anne adayları tarafından merak edilen konular arasında yer alır. Bu durum göğüste artan kalp atımı endişe etmenize neden olur. Kalp atış hızını azaltmak için çarpıntı anında biraz istirahat edebilir ve soğuk su ile yüzün yıkayarak rahatlama sağlayabilirsiniz. Ayrıca eliniz ile hafifçe göz kürelerine basınç uygulayarak çarpıntıyı azaltabilirsiniz.
Hamilelik döneminde çarpıntının diğer nedenlerinden biri de demir eksikliği durumudur. Hamilelik döneminde kan miktarında artış meydana geldiğinden kanın üretimi için demir vitaminine olan ihtiyaçta artmaktadır. Gebelik döneminde kalp çarpıntısının fazla olması anne adayında bir aneminin varlığına işaret edebilir. Bu gibi durumlarda ciltte soluk bir renk, baş dönmesi, yorgunluk, uyku hali gibi belirtiler meydana gelir. Eğer gebelik döneminde kansızlık durumunuz var ise doktorunuz demir içeren ilaçları reçete edecektir. Bu dönemde demirden zengin kuru üzüm, pekmez, kuru baklagiller ve sakatat ürünleri tüketmeniz tavsiye edilir.
HAMİLLELİKTE KALP ÇARPINTISI NORMAL Mİ?
Hamilelikte kalp çarpıntısı çoğu zaman normaldir, ancak sürekli devam eden bir kalp çarpıntısı sonucu sağlığınızda bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Haberimizin başında da bahsettiğimiz gibi Artan kan miktarı kalp atışında hızlanmaya yol açar. Çoğu hamile kadında kalp çarpıntısı görülmektedir.
Hamile kadınlarda nabız yüksekliği kordiyovasküler sistemindeki değişimden kaynaklanabilir. Kalp atışı yani nabız sayısı, kalbin 1 dakikada kaç defa attığını gösterir. Gebelik döneminde nabız sayısı 8090'a kadar yükselebilir. Gebeliğin yükselmesi ile de nabızdaki artış fizyolojik açıdan doğal bir süreçtir. Ancak gebelik döneminde kalp çarpıntısının altında yatan bazı ciddi nedenler bulunmaktadır. Düzensiz kalp atışına ek olarak aşağıdaki durumlardan bir ya da bir kaçına sahipseniz acilen en yakın sağlık kuruluşuna gitmeniz gerekir;
Hamilelik süresinde kalp atışının neden olabileceği ciddi sağlık sorunları ise su şekilde sıralanabilir;
HAMİLELİKTE KALP ÇARPINTISI BEBEĞE ZARAR VERİR Mİ?
Gebelik döneminde kalp sağlığı sorunlarının başında ritim bozuklukları gelmektedir. Ritim bozukluğu önceden olanlar ya da gebelikle birlikte meydana gelmesi durumu olabilir. Genellikle gebeliğin ardından geçen kalp çarpıntısı problemleri bazen yaşamı ciddi anlamda tehdit edebilir. Hamilelikte kalp çarpıntısının tedavisinde altta yatan nedene bağlı bir tedavi belirlenir. Bu tedavilerde kullanılan ilaçlar güvenlidir ve bebek sağlığına zararı dokunmaz. Hamilelikte yaşanan kalp çarpıntıları çoğu zaman bebeğe zarar vermemekle birlikte olası tehlikelere karşı en kısa zamanda doktorunuza gitmeniz gerekir.
Kalp atım hızı olarak da bilinen nabız; kalbin kasılması sırasında kalp damarlarına uyguladığı kuvvet olarak da bilinir. Yani aslında nabız sayımız kalbin bir dakika içerisinde kaç defa kasıldığını ifade eder. Nabzımızı atardamarların yüzeyel seyrettiği noktalara parmağımızı koymakla anlayabiliriz. Buralar; el bilekleri, şakaklar, boynumuzun her iki yanı ve kasık gibi bölgelerdir. En sık nabız bakma yeri el bileğimizdir. Avuç içlerimiz karşıyı gösterecek şekilde elimizi çevirdiğimizde el bileklerimizin hemen dış kısmında “radial arter” dediğimiz atardamarımız vardır. Burayı parmağımızla hafif baskı uygulayarak kontrol ettiğimizde nabzımızı çok kolay bir şekilde hissedebiliriz. Sağlıklı bir insanda nabız istirahat halinde iken dakikada ortalama 60 ile 100 atım arasında olmalıdır. Nabzın bu değerden düşük olması “nabız düşüklüğü”; yüksek olması ise “yüksek nabız” yani “taşikardi” olarak adlandırılır. Peki nabız düşüklüğü nelere sebep olur? Nabız nasıl yükseltilir? Yazımızda bu sorulara yanıt vereceğiz. Ankara’da, kalp hastalıkları ve kalp hastalığı hakkında merak ettikleriniz için ise Prof. Dr. Basri Amasyalı’nın kliniği ile iletişime geçebilirsiniz.
Sağlıklı bir yetişkin insanda nabız istirahat halinde iken dakikada ortalama 60 ile 100 atım arasında olmalıdır. Ancak şunu unutmamalıyız. Nabız düzeyi çok dinamik bir parametredir. Yani kişiden kişiye önemli farklılıklar gösterebilir. Bir kimsede tespit ettiğimiz nabız düzeyinin normal olup olmadığını yorumlarken mutlaka kişinin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite sıklığı, duygusal durumu ve kullanmış olduğu kalp ile tansiyon ilaçları olmak üzere birçok değişkenin dikkate alınması gerektiğini bilmemiz gerekir. Örneğin 1-2 yaş grubu çocuklarda nabız, yetişkin bireylere göre daha yüksektir ve bir yaşın altındaki çocuklarda istirahat nabzı günün çoğu saat diliminde 100’ün üzerindedir ve ortalama kalp hızı 110 civarıdır. Oysaki yetişkinlerde nabız istirahat döneminde 100’ün altında olmalıdır. Kadın ve erkeklerin nabızları birbirinden farklıdır. Kadınların kalbi erkeklere göre dakikada ortalama 6-7 atım daha fazla atar. Sürekli spor yapan bireylerde kalp daha güçlü kasılır ve kalp içindeki sinir ağları kendi kendini düzene sokarak nabız düzeyini hiç spor yapmayan kimselere göre belirgin oranda düşürür. Örneğin atletlerde istirahatte nabız düzeyi dakikada 40’lara kadar inebilmektedir. Bu tamamen fizyolojiktir ve hastalık olarak görülmez. Bunun yanı sıra hayatında hiç spor yapmayan ve sağlıksız bir şekilde yaşayan insanda bu durumun tespit edilmesi çoğunlukla patolojik bir duruma işaret eder. Hiç spor yapmayan, sürekli korku içinde ve stres altında yaşayan kimselerde normalde istirahat nabız düzeyi 100’lere yakındır.
Nabız mutlaka sakin bir hâlde ölçülmeli ve kişi en az 5 dk istirahat ettikten sonra bakılmalıdır. Elde edilen nabız değeri, kişinin yaşam tarzına ve eşlik eden diğer faktörlere göre değerlendirilmelidir. Genel yetişkin popülasyonda ortalama kalp hızı dakikada 65-75 arasıdır.
Genel olarak yetişkinlerde nabız sayısının 60’ın altında olmasına tıp dilinde “bradikardi” yani nabız düşüklüğü denir. Nabzın 100’ün üzerinde olmasına ise “taşikardi” yani çarpıntı denilmektedir. Ancak yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı her 60’ın altında olan nabız hastalık varlığını göstermez.
Nabız düşüklüğü olan bir kişide kişinin bütün organlarına yeterli miktarda kan gidemeyeceğinden organlar yeteri kadar oksijen alamaz ve organlar dinlenemez. Bu durumda hastaların hemen hemen hepsinde genel bir yorgunluk ve çabuk yorulma hali vardır. Nabız düşüklüğünün belirtilerini sıklık sırasına göre aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
Nabız düşüklüğünün birçok sebebi olabilir. Sıklık sırasına göre bunlar;
Nabız düşüklüğü gibi nabız yüksekliği de çoğunlukla kalp ya da kalp dışı bir soruna işaret eder. Kalp aritmilerinin birçoğu ve kalp yetmezliği kalpten kaynaklanan nabız yüksekliğinin en sık sebepleridir. Kalp dışı sebeplerin de başında kansızlık, duygusal değişimler, tiroit ve guatr gibi durumlar gelmektedir.
Nabız düşüklüğünün tedavisinde önemli olan; nabız düşüklüğüne neden olan rahatsızlığın tespit edilmesidir. Nabız düşüklüğü şikâyeti, akla ilk olarak kalp sağlığı ile ilgili sorunları getirir. Nabız düşüklüğünün teşhisinde hasta öyküsü de oldukça önemlidir. Hastanın günlük fiziksel aktivite yoğunluğu, yaşı, cinsiyeti ve mevcut hastalıkları göz önünde bulundurularak teşhis konmalı ve tedavi bu doğrultuda planlanmalıdır. Uygun görülen vakalara da kalıcı kalp pili tedavisi düşünülmelidir.
Nabız sayısı normalin üzerinde ya da altında olan kişiler kalp sağlığına özen göstererek nabız sayısını normal değerlerde tutabilirler. Aslında nabzı sayımız bizim ne kadar sağlıklı yaşadığımızı gösteren bir işarettir. Eğer ortalama kalp hızımız 50-65 arası ise bu aslında mükemmel bir durumdur. Ortalama nabız sayımız ne kadar 80-90’lara yakınsa o kadar sağlıksız yaşıyoruz demektir. Kalp sağlığını korumak için;
Nabzı yükseltmenin aslında tek ve kolay yolu kalp pili takılmasıdır. Kalbimizde nabız düşüklüğüne yol açan sorun geçici değilse ve bazı tedbirler ile düzeltilemiyor ise tek tedavi seçeneğimiz kalıyor, o da kalp pili takılmasıdır. Ancak her nabzı düşük hastaya kalp pili takılmaz. Her türlü tedbir alındıktan ve düzeltilebilecek sorunlar düzeltildikten sonra nabız seviyesi istenilen düzeye çıkartılamıyor ise kalp pili takılması çoğu vakada gerekmektedir.
Nabız düşüklüğü tedavisi hakkında daha detaylı bilgi almak için Prof. Dr. Basri Amasyalı’nın Ankara’daki kliniğini arayabilirsiniz.