Tarih: 24 Aralık 2021FIKIHOruç
Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır. Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu.
Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.
Oruç tutmakla yükümlü erkek, vaktinde niyetlenerek tutmakta olduğu bir Ramazan orucunu cinsel ilişkide bulunarak kasten bozarsa bu kişiye keffaret gerekir. Bu kişinin ayrıca o günün geri kalan kısmını da oruçlu gibi geçirmesi icap eder. Erkek, ilişki sırasında aktif durumda olduğundan keffaretle yükümlü olur.
Cinsel ilişkide bulunarak oruç bozmanın tekrarlanması, kefaretin de tekrarlamasını gerektirir. (Hanefî mezhebine göre tek bir kefaret yeterli olur.)
Unutarak veya başkası tarafından zorlanarak ya da İslâm'a yeni girdiği için oruçluya haram olduğunu bilmeyerek cinsel ilişkide bulunan kişiye ne kazâ, ne kefaret ne de tazir gerekir.
Orucu özürsüz olarak bozmanın cezası olan keffâret, bir köle veya cariye azat etmektir. Ancak günümüzde köle ve cariye bulmak zor olduğundan, kefaret olarak altmış gün üst üste oruç tutmak gerekir. Farklı bir günde de ayrıca bir gün orucun kazası yapılır. Yaşlı veya hasta olup kefaret orucu tutacak güçte olmayan kişinin, 60 fakiri sabahlı akşamlı bir gün veya bir fakiri 60 gün doyurması gerekir.
Keffaret orucu, üst üste 60 gün şartının ihlâl edilmemesi için, ramazan ayına ve oruç tutulması haram olan günlere denk getirilmemelidir. Herhangi bir sebeple kefaret orucuna ara verilir veya eksik tutulursa, yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak lâzımdır. Kadınlar kefaret orucu tutarken araya giren hayız günlerinde oruç tutmazlar. Temizlendikten sonra oruca devam eder ve altmış günü tamamlarlar.
Temel ilke olarak oruçluyken vücuda tabi menfezlerden giren şeyler ve zevk veren şeyler orucu bozar. Mazereti yok iken orucunu bozan kişinin, günün geri kalan kısmında oruçlu gibi davranması icap eder.
Şu durumlarda da oruç bozulur ve gününe gün kaza edilmesi gerekir.
Bir susam tanesi kadar az da olsa yenilebilir bir maddeyi veya çakıl tanesi gibi yenilmez bir nesneyi oruçluyken vücudun ağız, burun, kulak, makat gibi tabii menfezlerinden biri vasıtasıyla bilerek vücudun içine almak orucu bozar.
Dişler arasında kalan yemek kırıntısı, tükürükten ayıklanıp dışarı atılabildiği halde atılmayıp yutulursa, bunlar bir nohut tanesi miktarından az olsa bile oruç bozulur. Bir iplik parçası tükürükle ıslatıldıktan sonra dışarı çıkarılıp tekrar ağza alınırsa oruç bozulur.
Hiçbir mazereti olmaksızın orucunu bozan meselâ ramazan-ı şerifte oruçlu iken yemek yiyen bir kişinin, işlediği bu suçun cezası olarak günün geri kalan kısmında oruçlu gibi davranması; yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden uzak durması lâzımdır. Geceleyin fecirden önce oruca niyet etmeyi unutan kişinin de böyle yapması gerekir.
Hayızlı veya nifaslı kadınlar, ramazan ayında gündüzleyin bu halleri sona erip temizlenirlerse, günün geri kalan kısmında oruçlu gibi davranmaları müstehaptır. Ancak özel halleri sebebiyle ramazan ayında oruç tutamayan kadınların, tutamadıkları oruçları ramazandan sonra kaza etmeleri gerekir.
Oruçlunun iç açıcı güzel görüntüleri seyretmesi, çiçek, esans, misk gibi hoş kokulu şeyleri koklaması ve güzel sesleri dinlemesiyle orucu bozulmaz.
[1] Ebû Davud, Savm, 32
[2] Buharî, Savm, 7
Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017
İslam ve İhsan
PAYLAŞ:
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.
Erkam Medya © islam&ihsan
“Kusmak orucu bozar mı?” sorusunun yanıtı Ramazan ayı boyunca bu durumla karşılaşan kişiler tarafından araştırılmaya devam ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olan Din İşleri Yüksek Kurulu oruçla ilgili sıkça sorulan sorular içerisinde bu konuyu geçtiğimiz dönemlerde değerlendirmişti.
KUSMAK ORUCU BOZAR MI?
İşte Diyanet’in oruçluyken kusan kişi ile ilgili yaptığı o değerlendirme; Miktarı ne olursa olsun kendiliğinden gelen kusuntu orucu bozmaz. Aynı şekilde mideden ansızın ağza yükselip tekrar mideye dönen şeyler de oruca zarar vermez.
“KENDİ İSTEĞİYLE KUSARSA ORUÇ BOZULUR”
Kişinin kendi isteği ile ağız dolusu kusması hâlinde ise oruç bozulur.
Hz. Peygamber (s.a.s.), “Oruçlu kimse kendisine hâkim olamayarak kusarsa ona kaza gerekmez. Her kim de kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin.” (Ebû Dâvûd, Savm, 32; Tirmizî, Savm, 25) buyurmuştur.
ORUÇ BOZULDU ZANNEDEREK YEMEK YİYEN KİŞİ NE YAPMALI?
Bununla birlikte, kustuğu için orucu bozuldu zannıyla yemeye içmeye devam eden kimsenin orucu bozulur. Böyle bir kimseye keffâret değil, gününe gün kaza gerekir (İbnü’l-Hümâm, Feth, II, 332; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 226).
Kusma eylemi farklı nedenlerden meydana gelebilir. Kimi zaman kişiler isteyerek kusarken kimi zaman da istemeden kusmaktadır. İşte bu noktada ramazan ayı içinde oruçlarını tutan Müslümanlar istemeden meydana gelen kusma durumunda oruçlarının akıbetini merak eder. İşte, oruçluyken kusmak orucu götürür mü? sorusunun cevabı.
Oruçluyken, orucu bozan ya da zarar veren bazı durumlar bulunur. Bu yüzden kişiler orucu bozan durumlar hakkında araştırma yapmaktadır. Ramazan ayında en çok sorulan sorulardan biri ise kusma ile ilgilidir. Kimi kesimler ağız dolusu kusma ile az kusma arasında fark olduğunu ifade eder. Ancak bilinmelidir ki istem dışı meydana gelen kusmalar orucu bozmaya yol açmaz. Ancak kişi kendi isteği ile kusarsa o zaman orucu bozulur.
Oruçluyken Kusunca Ne Yapmalı?
Oruçluyken kustuktan sonra kişiler ne yapması gerektiğini de merak eder. Eğer kişi kendi isteği ile kustuysa o andan itibaren orucu bozulur ve kefaret orucuna düşer. Eğer kişi istemeden kusarsa orucu bozulmaz. Ancak kustuktan sonra dayanamayıp su içer ise burada orucu bozulur. Fakat bu durum kefaret değil kaza olarak kabul edilir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sitesinde de İbnü'l-Hümâm, Feth, II, 332; el-Fetâva'l-Hindiyye, I, 226 ‘de bu durumda kişinin günü gününe kaza orucunu tutması gerektiğini belirtilmiştir.
İstemeden Kusunca Oruç Bozulur Mu?
Eğer kişi oruçlu olduğu süre içerisinde istemeden kusuyorsa bu durum, Ebû Dâvûd, Savm, 32; Tirmizî, Savm, 25 ‘de şöyle açıklanmıştır: Oruçlu olan kişi, istemeden, kendi hakimiyeti dışınca kusarsa burada oruç bozulmaz ve kaza yapması gerekmez. Eğer kişi kendi rızası ile kustuysa o zaman kaa orucunu yerine getirmelidir.
Ne Kadar Kusmak Orucu Bozar?
Oruçluyken kusma orucu bozar mı sorusunun yanı sıra kusmanın miktarı da merak edilir. Kişiler az kusma ile ağız dolusu kusma arasında fark olduğunu düşünür. Ancak oruç sırasında kusmanın ne kadar gerçekleştiği önemli değildir. Önemli olan kişinin kendi isteği ile kusup kusmadığıdır.