hangi bilim adamı kuduz aşısını buldu / Hayat kurtaran aşıların ardındaki kahramanlar

Hangi Bilim Adamı Kuduz Aşısını Buldu

hangi bilim adamı kuduz aşısını buldu

2. Abdülhamid'den Pasteur'a 10 bin Frank

Sultan 2. Abdülhamid Han'ın, kuduz aşısını bularak milyonlarca kişinin şifa bulmasını sağlayan Fransız mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur'e, çalışmaları için 10 bin frank ile Mecidiye Nişanı verdiği, bilim adamının ölümünden sonra adının yaşatılması amacıyla yaptırılan heykeli için de 1.000 frank yardım gönderdiği bildirildi.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet ErdöI, yaptığı yazılı açıklamada, 2. Abdülhamid Han'ın saltanatından geriye yaklaşık bin 552 eser kaldığını ifade etti.

Erdöl, şu anda ismi Sağlık Bilimleri Üniversitesi olan zamanın Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane külliyesini yaptıran 2. Abdülhamid Han'ın, kuduz aşısını bulan Pasteur'e, kendi istihkakından ayırarak, 10 bin frank ve en önemli Osmanlı nişanlarından olan Mecidiye Nişanı'nı verdiğini aktardı.

Sultan 2. Abdülhamid Han'ın, aynı zamanda Pasteur'e yetiştirmesi için öğrenci gönderdiğini de belirten Erdöl, şunları kaydetti:

"Kuduz aşısının bulunmasından sadece 3 yıl sonra da İstanbul'da aşı üretilmeye başlanmıştır. Bu durum, bilim insanlarımız tarafından daha önce kamuoyu ile paylaşılmıştı. Osmanlı arşivlerinde yaptığımız araştırmalarda, 2. Abdülhamid Han'ın, Pasteur'ün ölümünden sonra adını yaşatmak için yapılacak heykeli için de bin frank yardım yaptığını kamuoyu ile paylaşmak istiyorum. Sultan 2. Abdülhamid'in bilime ve bilim insanına verdiği önemi biliyorduk. Bu belge sayesinde, güzel sanatlara olan ilgisini de bir kez daha teyit etmiş olduk."

Sadrazamlık kaleminden heykele yardım yazısı

Dönemin Sadrazam kalemi tarafından 16 Haziran 1896'da, Maliye Nezaretine Pasteur'un heykeline 1.000 franklık yardım gönderilmesine ilişkin olur yazısında, şu satırların yer aldığı ifade edildi:

"Şura-yı Devlet Dahiliye Dairesinin 854 numaralı mazbatasının kopyasıdır. Maliye Nezaretinin Şura-yı Devlet'e havale buyrulan 28 Mayıs 1896 tarihli ve 349 numaralı tezkeresi Dahiliye Dairesinde okundu. Açıklamasında insanlığa olan hizmeti ve özellikle Osmanlı ülkesinde ipek böceği yetiştirmek usulünü ıslah yolunda gösterdiği yardımları açık olan müteveffa Pasteur'ün adını yaşatmak için Fransa'da dikilecek heykelin masraflarına Düyun-ı Umumiye İdaresinin katılması hakkında bu konuda kurulan heyet tarafından yapılacak başvuru sebebiyle 1.000 franklık bir yardım gönderilmesine izin verilmesi müdürlükten verilen yazıda tavsiye olunduğu. Pasteur sebebiyle edinilen büyük istifadeye nazaran böyle bir yardım gönderilmesi hususunda idarece izlenecek hareketin Osmanlı Hükümetince takdir edilip tensip buyrulacağına olan güvenle Meclisçe yapılan teklif muvafık görüldüğü Düyun-ı Umumiye İdaresinden tezkere ile bildirildiğinden bahisle keyfiyete izin verilmiş ve bildirilen durum uygun bulunmuş olduğundan gereğinin yapılması Nezarete havalesi ifade edildi."

Kunduz Aşısını Kim İcat Etti? Kunduz Aşısını Kim Buldu, İlk Nerede, Hangi Tarihte ve Ne Zaman İcat Edildi?

Genellikle sadece kuduz bir hayvanın ısırması sonucu bulaşabileceği düşünülen kuduz hastalığı aslında sadece ısırık değil farklı yollarla da kişilere bulaşabilir. Son derece dikkatli olunması gereken kuduz ısırık dışında kuduzlu hayvanın et ve sütünün çiğ olarak tüketilmesi sonucunda da bulaşabilir. Ayrıca vücudunuzda bulunan yaralı deriye kuduz bir hayvanın salyası değerse ya da göz, burun, ağız gibi organlardan da vücuda giriş yapabilir. Peki, yıllardır var olan kuduz aşısı ne zaman ve kim tarafından bulundu bir göz atalım.

Kuduz Aşısı Ne Zaman Bulundu?

Yutma güçlüğü ve şiddetli kasılmalar gibi çeşitli belirtileri taşıyan kuduz virüsü ilk olarak bir tavşan kullanılarak aşısı üretilen virüslerdendir. Uzunca yıllar yapılan araştırmalar takvimler 1882'yi gösterdiği tarihte kuduz aşısı bulunmuş oldu. Öyle ki mikroskopla bile görülmesi son derece zor olan kuduz virüsü o tarihten bu yana korkulacak hastalıklardan biri olmaktan çıktı. 1882 yılında bir tavşana enjekte edilen kuduz virüsü kuduz aşısının temellerini oluşturdu.

Tavşana enjekte edilen kuduz virüsü aynı zamanda o tarihe kadar ilk defa kuduz virüsünün laboratuvar ortamında incelenebilmesinin de ilklerini oluşturuyor. Tavşanın omuriliğinden yeniden alınan kuduz virüsü inceleme altına alındı ve üzerinde çeşitli araştırmalar yapılarak yine aynı yıl içerisinde dünyayı kasıp kavuran kuduz aşısı bulunmuş oldu.

Kuduz Aşısı Nasıl ve Kim Tarafından Bulundu?

Pek çok genel kültür sorusunda da karşınıza çıkabilecek olan kuduz aşısını kim buldu sorusu 1882 yılında yapılan araştırmalara dayanmaktadır. O güne kadar mikroskop altında dahi incelemeye alınamayan kuduz virüsünün buluşu da aşısının icadı da Fransız mikrobiyolog aynı zamanda da kimyager olan Louis Pasteur'a aittir.

Bir tavşan üzerinde yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkarılan kuduz aşısı aynı zamanda kuduz aşısını ilk kim kullandı sorusuna da yanıt olmaktadır. Yapılan inceleme ve araştırmalar sonucu elde edilen aşının başarılı olduğu gözlemlenmiş ve kuduz hayvanların saldırısına uğramış onlarca kişiye uygulanmıştır.

Louis PASTEUR (1822 – 1895)

Fransız kimya ve biyoloji bilginidir. Mayalanma olayından ve bulaşıcı hastalıklardan mikroorganizmaların sorumlu olduğunu kanıtlamış, “kendiliğinden üreme” kuramını çürütmüş, pastörizasyon yöntemini ve kuduz aşısını bulmuştur.
Fransa’da ufak bir kasabada doğdu. Kimya eğitimi gördü, 1847’de kimya dalında doktora derecesini aldı. 1852’de profesör oldu. 1854 yılında Lille şehrinde yeni kurulan Fen Fakültesinin kimya profesörlüğü ve dekanlığı görevini üstlendi.
1861 yılında organik solüsyonlardaki fermantasyonun zannedildiği gibi kimyasal bir olay olmadığını, canlı organizmaların çoğalması ile ilgili olduğunu ispatladı. Bu canlı organizmaların fermantasyon sonucu
değil, havadaki canlılar olduğunu kanıtlayarak kendi adıyla anılan pastörizasyon (kaynatıp hızla soğutma) metodu ile istenmeyen canlılarda uzaklaştırma usulünü buldu.

Sığır şarbonu hastalığını araştırmaya başladı. Bu hastalığa sebep olan bakterinin saf kültürünü elde etti, bunların hayvanlarda sığır şarbon hastalığını meydana getirdiğini ispat etti ve böylece “Mikrop Teorisi”nin esaslarını buldu.
1880’de tavuk kolerası üzerinde çalıştı. Hastalığa sebep olan mikrobu izole etti ve zamanla mikrobun eskidiğini ve etkisinin hafiflediğini gördü. Bayatlamış kültürle aşılanan hayvanların hafifçe hastalandığını, tekrar mikrop verildiğinde ise bağışıklık kazandığını gözlemledi. Aşı ile hastalıklardan korumanın yolunu açtı. Şarbon basilini 42 derecede işlemden geçirerek şarbon aşısını hazırladı.
Hayvanların hastalıktan korunması için aşılanmalarını sağlayarak tıp tarihinde çok önemli bir buluşu gerçekleştirdi. Kuduz hastalığının mikrobunu araştırmaya başladı ve 1885 yılında kuduz etkeninin zayıflatılmış solüsyonunu, kuduz köpek tarafından ısırılmış bir çocuğa 14 defa aşılayarak iyileşmesini sağladı. Bu olay, tıp dünyasının çok önemli bir zaferi olarak tarihe geçti.
 

Hayat kurtaran aşıların ardındaki kahramanlar

Dünya genelinde binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan yeni tip koronavirüs salgınının önüne geçmek isteyen bilim insanları bugünlerde en çok aşı geliştirmeye kafa yoruyor.

Geliştirilecek bir aşı belki kaybedilen canları geri getirmeyecek ama hastalığın ölümcül etkilerine karşı bedenleri koruyacak. Gelecek nesillerin hayatını kurtaracak aşı için dünyanın dört bir yanındaki laboratuvarlarda adeta zamana karşı bir yarış var.

Aşı uygulamalarının tarihi aslında oldukça eskiye dayanıyor. Tarihte keşfedilen ilk aşının milattan önce 400'lü yıllarda "Çiçek" hastalığına karşı olduğu belirtilirken, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, kolera, veba ise geliştirilen aşılar sayesinde, gelişmiş ülkelerde bugün neredeyse literatürde yer alan birer hastalık ismi olarak geçiyor.

Hayat kurtaran aşıların sahipleri ise kamuoyunun pek de tanıdığı kişiler değil. Milyonlarca kişinin hayatını kurtarmak için aşıyı geliştirirken, bazı çevrelerin alay ve şüpheleriyle savaşan, şartlarını kendileri oluşturup gerektiğinde ilk denemeleri kendi üzerlerinde yapan bilim insanlarının hikayeleri kamuoyunda yeterince bilinmiyor.

Her yıl milyonlarca insanın hayatını kurtaran en başarılı, en etkili ve en düşük maliyetli sağlık müdahalelerinden biri olarak kabul edilen aşı için nisan ayının son haftası kutlanan, "Aşı Haftası", sadece koronavirüs günlerinde değil, tarihte de pek çok cana mal olmuş hastalıkların aşılarını bulan bilim insanlarının saygıyla hatırlanması için de bir vesile oluyor.

Modern immünolojinin kurucusu Edward Jenner

Tarihte aşıya ilişkin bilinen ilk çalışmalar, çiçek hastalığıyla başlıyor. Bazı kaynaklar çiçek aşısının milattan önce 4. yüzyılda Çinliler tarafından geliştirildiğini söylerken, bazı kaynaklar ise aşının kökeni olarak Orta Asya'da yaşayan Türkleri gösteriyor.

Bugünkü çiçek aşısının bilimsel olarak ilk çalışmalarını yapan kişi ise 1749 doğumlu İngiliz cerrah Edward Jenner. Bir köy papazının çocuğu olarak dünyaya gelen ve Londra'da tıp eğitimi alan Jenner, 1775 yılında, o dönemdeki en yaygın ve can alan hastalık olan çiçek hastalığıyla ilgili araştırmalara başladı.

Jenner, geliştirdiği aşısını ilk olarak köyündeki çocuklar üzerinde denedi. İlk günlerde dönemin bilim insanlarının tepkileriyle karşılaşan Jenner'in geliştirdiği aşı o kadar başarılı oldu ki bugün bile tüm dünyada aynı aşı kullanılıyor.

Jenner'in bilimsel olarak tıpta bir çığır açtığı ve modern immünolojinin temellerini attığı belirtiliyor.

Aşılarıyla en çok hayat kurtaran bilim insanı: Maurice Ralph Hilleman

Aşı tarihinin en önemli isimlerinden birisi de 1919 doğumlu Amerikalı mikrobiyolog Maurice Ralph Hilleman. Bugün KKK olarak bilinen kızamık, kızamıkçık ve kabakulak da dahil olmak üzere, dünyada en sık yapılan 14 aşıdan 8'ini bulan Hilleman'ın toplam geliştirdiği ya da geliştirilmesine öncülük ettiği aşı sayısı 40'a yakın.

Buluşlarıyla tıp dünyasında, "en çok hayat kurtaran bilim insanı" olarak kabul edilen Hilleman'ın çocukluk çağı hastalıklarından kızamık, kızamıkçık ve kabakulağa çare bulduğu aşının hikayesi ise o yıllarda 5 yaşında olan kızı Jeryl Lynn'in bu hastalığa yakalandığını öğrenmesinin ardından başlıyor.

Kızının boğazından sürüntü alarak laboratuvara götüren ve çalışmaları sonucu KKK aşısını geliştiren Hilleman, bulduğu aşı virüsüne de kızına atfen "Jeryl Lynn suşu" adını verdi. Yıllar sonra yayımlanan bir röportajda babasının hikayesini anlatan Jeryl Lynn Hilleman, "Tek yaptığım doğru zamanda, doğru virüsle ve doğru babayla hastalanmaktı." demişti.

Dünyanın ilk lisanslı kanser aşısı olan tavuk lenfoması (Marek hastalığı), su çiçeği, menenjit, zatürre, Hepatit A ve B aşıları da Hilleman'ın ya kendisinin geliştirdiği ya da geliştirilmesine öncülük ettiği aşılar arasında bulunuyor.

Ülkesinde "kahraman" ilan edilen Pasteur

1822 doğumlu Fransız mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur ise "aşı" denilince akla ilk gelen isimlerden. Şarbon, tavuk kolerası ve kuduz gibi virütik hastalıklar üzerinde çalışan Pasteur, kuduz köpekler üzerine yaptığı çalışmaları daha güvenli hale getirmek için eski bir imparatorluk şatosunu gereğine uygun olarak düzenledi.

Burada aşıya ilişkin ilk adımları atan Pasteur bir tıp doktoru değildi. Bu nedenle hekimlerin sıkça eleştirisini alan Pasteur, bütün tepkilere rağmen çalışmalarına devam etti.

Geliştirdiği ilk kuduz aşısını tavşanlarda deneyen Pasteur, ardından 11 köpekle deneylerini sürdürdü. Pasteur, ilk kuduz aşısını 6 Temmuz 1885'de kuduz bir köpek tarafından ısırılmış 9 yaşındaki Joseph Meister'a uyguladı.

Çocuğun sağlık durumunun iyiye gitmesinin ardından Pasteur, ülkede "kahraman" ilan edildi.

Pasteur, aynı zamanda mayalanma olayında ve bulaşıcı hastalıklarda mikroorganizmaların sorumlu olduğunu ispatlayarak kendiliğinden türeme teorisini de çürüttü. Mayalanabilir sıvıların uzun süre bozulmadan saklanabilmelerini sağlayan "Pastörizasyon" yöntemi bugün ünlü mikrobiyoloğun adını taşıyor.

Kolera ve veba aşılarını bulan Haffkine

Tarihin en ölümcül salgınları kolera ve vebaya karşı aşıyı geliştiren kişi ise 1890'da Ukrayna'nın Odessa bölgesinde dünyaya gelen Waldemar Haffkine'di.

Öğrenci hareketlerinde yer aldığı için okuldan atılmasına rağmen bilimden uzak kalamayan Haffkine, atıldığı üniversiteye doktora tezini dışarıdan verdi. Kendisini seven hocalarından biri tarafından Paris'teki Pasteur Enstitüsüne önerilen Haffkine, o dönemdeki tek boş pozisyon olan "kütüphaneci" kadrosunda enstitüde çalışmaya başladı.

Dünyanın birkaç bölgesinde etkili olan koleraya karşı laboratuvara giren Haffkine, uzun çalışmaları sonucunda aşıyı bulmayı başardı. Hayvanlar üzerinde yapılan testlerden olumlu sonuç almasının ardından insan deneyini de ilk kendisi üzerinde yaptı. 1892'de testlerden olumlu sonuç alan Haffkine, bilimsel toplantılarda aşının güvenli olduğunu anlatmaya çalıştı.

İngiliz hükümeti o dönemdeki kolonisi Hindistan'da aşının denenmesine izin verdi. 4 Hintli doktorla Kalküta'da çalışmalarını sürdüren Haffkine, yaptığı aşılamalar sayesinde Hindistan'daki kolera kaynaklı ölümleri 10 kat azaltmayı başardı.

Aynı bölgede veba aşısı için de çalışmalar yapan ve yine aşıyı ilk kendisinde deneyen Haffkine, Bombay'da veba önleme laboratuvarı da kurdu. Bu laboratuvar 1925'ten bu yana "Haffkine'in Mahatma Enstitüsü" adıyla anılıyor.

Hepatit B aşısıyla Nobel ödülüyle taçlandırılan Blumberg

Dünyanın en yaygın bulaşıcı hastalıklarından olan Hepatit B'ye karşı geliştirdiği aşıyla Nobel Ödülü'ne layık görülen Dr. Baruch Blumberg de aşı tarihine ismini altın harflerle yazdıran bilim insanlarından biri.

Bir gazeteye verdiği röportajında bulduğu Hepatit B aşısı ile 12-13 milyon kişinin hayatını kurtardığını ifade eden Blumberg, kendisini ise bir "kahraman" değil, "araştırmacı" olarak gördüğünü dile getirmişti.

Blumberg'in bulduğu aşı 1976 yılında, Amerikan Sağlık Bakanlığı'ndan FDA onayı aldı. O günden beri de dünyada yaygın olarak kullanılıyor. Aşı sayesinde artık Hepatit B'li bir hasta düzenli ilaç kullanarak, karaciğerinin zarar görmesini ömür boyu engelleyebiliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular

aşı

Bu haberi paylaşın

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır