hangi kitap karakterisin / WATTPAD KARAKTERLERİ - Bora Yılmaz - Wattpad

Hangi Kitap Karakterisin

hangi kitap karakterisin

Sen Bir Kitap Kahramanı Olsan Hangisi Olurdun?

Haberler

Test

Genel Kültür Testleri

Sen Bir Kitap Kahramanı Olsan Hangisi Olurdun?

Hepimizin hayatından sayfalar dolusu hikâyeler çıkar elbette, ama hali hazırda yazılmış romanlar içerisinde bazı karakterler var ki, işte benim hayatım dedirten cinsten! Peki, sen bunlardan hangisinin hayatını yaşıyorsun?

1. Öncelikle söyle bakalım; kitap okumaktan hoşlanır mısın?

2. Hangi tarzda okumayı seviyorsun?

3. Peki seni hangi kelime daha iyi tanımlar?

4. Şimdi de bir resim seçmeni isteyelim. Hangisi?

5. Uzun süreli tatil fikri sana hangisini çağrıştırıyor?

6. Şimdi de, katlanamadığın bir şey seç!

7. Kaçınılmaz sorumuz! Bir film seçmeni istiyoruz.

8. Sence hangisi daha tarz?

9. Bir kitap yazıyor olsan, adı ne olurdu?

9. Bir kitap yazıyor olsan, adı ne olurdu?

10. Hangisinde daha iyisin?

11. Son olarak, hangisinde yaşamak istersiniz?

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

Zeze'sin!

Zeze'sin!

Handan'sın!

Handan'sın!

Alice'sin!

Alice'sin!

Sherlock Holmes'sün!

Sherlock Holmes'sün!

Herkese Merhaba 🖖🏼
Bunu aslında yapmayacaktım. Herkesin kafasında canlanmasını istemiştim ama tutamadım kendimi. Karakterlerimin fiziksel olarak nasıl olduklarını, az çok neye benzediklerini kafanızda daha iyi canlanması için aşağıya temsili fotoğraflarını bırakıyorum. Tabiki birebir aynıları değil sadece kafamda canlandıkları şekilde.

Alaz Tandoğan

Bu fotoğrafı tam kafamdaki ALAZ 👆🏻

Nurbanu Şeyban

1. Rodion Romanoviç Raskolnikov

RASKOLNIKOVRaskolnikov’un adı Rusça raskol’dan, yani “bölünme”den gelir. Raskolnikov bölünmüş kişiliğinin derin uçurumu üstüne gerilmiş bir ipte yaşar: Akıl ile kalp, duygu ile düşünce, yalnızlık ile birlik, kayıtsızlık ile diğerkâmlık, iyilik ile kötülük uçları arasında gidip gelir roman boyunca. Arkadaşı Razumihin şöyle der onun için: “Doğrusunu isterseniz, birbirine ters iki ayrı karakter sanki nöbetleşe yer değiştirir gibidir onda.” Bölünmüş kişiliği insanların dünyasını da ikiye böler: “sıradanlar” ve “sıra dışılar”. Sıra dışı olduğunu kendine kanıtlama isteği, sıra dışı insanların kendi değer ve kanunlarını yaratabileceğine olan inancı, onu rasyonel bir cinayete götürür – tefeci kadının kafasını baltayla ikiye böler. Cinayet onu sıra dışı ya da insanüstü yapmaz, aksine insancıl ve insan dışı yönleri arasındaki çatışmayı daha da şiddetlendirir. Raskolnikov ne kadar sıra dışı olmaya meyleder, bir o kadar sıradanın çukuruna düşer; ne kadar kendini yalıtıp yüksek düşüncelere hapseder, bir o kadar da kendini insani duygu ve ilişkilerin arasında bulur. Raskolnikov belki de insanın dünyayla ilişkisindeki en temel açmazıyla çarpar bizi: “Hakikat gerçekte vücut bulmaya ya da vücutsuzlaşmaya ne kadar dayanabilir?”

2. Don Quijote

DONQUIJOTECervantes, parmağıyla başkahramanı Don Quijote’yi göstererek der ki, “Eskiden şövalye romanları vardı, bu adam onları okudu ve hayattaki her şeyden daha fazla önemsedi, onların gerçeğini kendi gerçeğinin yerine koydu ve işte ortaya bu hikâye çıktı.” İlk gerçek romandan, dünyanın ilk gerçek roman kahramanından söz ediyoruz. Bu kişi, Okuyan ve Esinlenen bu Kahraman, şövalye zırhını giydi, Rosinante adındaki atına atladı, kendisinin tam zıttı, yani ayakları yere basan, basmaktan da başka çaresi olmayan Sancho Panza adında bir seyis buldu ve dolaştığı her yere adalet götürmeye gitti. Bütün zaferini ve hayatını Dulcinea adında, hiç görmediği ama dünyanın tüm kadınlarından daha güzel ve soylu olduğuna emin olduğu bir kadına adadı. Kimsenin, özellikle de seyisi Sancho’nun onun hakkında kötü bir şey söylemesine izin vermedi. Böyle sevdi, böyle dolaştı ve en güzeli de böyle adalet aradı: Saldırdığı yel değirmenlerinden yüzlerce yıl söz ettiler. Dövüştü ve yenildi. Ölümünü de, ölmeden önce apaçık bir biçimde kendisi ilan etti: artık bir daha asla kitap okumayacağını söyleyerek.

3. Anna Karenina

Untitled. Verso: A Stout Butler, Resplendent 1950 Barnett Freedman 1901-1958 Presented by Robert Simon 1976 http://www.tate.org.uk/art/work/P11834Neva şehrinin bataklığı üzerine kurulu St. Petersburg bir anlamda Rus edebiyatı demektir. Ev sahipliğini üstlendiği yapıtların en ünlüsü de kuşkusuz Tolstoy’un bu unutulmaz romanı. Anna Karenina, karlı bir günde, bir tren yolculuğu sırasında gözünü okuduğu kitaptan kaydırdığı anda kendini yasak bir aşkın içinde bulur. Bir devlet adamı olan kocası Aleksey Karenin’den çok daha genç ve yakışıklı Kont Vronski ile yaşadığı bu yasak aşk bir anlamda kendi dipsiz melankolisini de yaratır. Saygıdeğer kocasını ve çok sevdiği oğlu Seryozha’yı bu aşk uğruna terk ederek Rus aristokrasisinin bütün kurallarını çiğner ve onurunu ayaklar altına alır. Romanı bir klasik haline getiren de bu yasak aşk ve Anna Karenina’nın yaşadığı ve onu intihara kadar sürükleyecek olan çelişkiler muammasıdır. Kitabın başlarında, Anna bir kadının kendini trenin önüne atarak intihar etmesine tanık olur ve romanın sonunda çözümsüzlüklerin ağırlığıyla kendi hayatını da aynı biçimde sonlandırmayı seçer.

4. İnce Memed

INCEMEMEDBüyük destan kahramanlarının en hüzünlü özelliği belki de şudur: Hiçbiri aslında kahraman olmak istemez. İnce Memed de öyledir. O yalnızca annesi Döne ve sevdiği kız Hatçe’yle, nefesini çocukluğundan beri ensesinde hissettiği Abdi Ağa’nın zulmünden uzağa, Çukurova’ya kaçıp kendi toprağını sürmek ister. Ama bırakmazlar. Zulüm görür, başkaldırır, başka çaresi olmadığı için vurur ve öldürür. Ve efsaneleşir. Devletin, ağaların ve onların maşası eşkıyaların bin bir kıyıcılığı altında ezilen halkın istediği, hatta dayattığı kahraman olmak uğruna kendi hayatından vazgeçer. Oysa aslında, kendisine türküler yakan köylülerin ona her zaman arka çıkmayacağını, ayağının tökezlemesiyle saf değiştirebileceklerini bilir. Vurduğu Abdi Ağaların yerini daha kötülerinin, Hamzaların, Ali Safaların, Arif Saimlerin alacağını bilir. Ama buna rağmen her zaman elde tüfeğiyle, Torosların bir köşesinde zulüm gören, zulüm içinde yaşayan insanların koruyucusu olur. Köylüler, onu her zaman, kendi hayatını bir kenara itip bir zalimi daha ortadan kaldırmış olarak atını Toroslara sürerken hatırlar. Anısı da Toroslara karışır ve doruklarda bir ateşe dönüşür.

5. Emma Bovary

EMMABOVARYAnna Karenina ile birlikte 19. yüzyıl Mutsuz Kadınlar Panteonu’nun iki daimi üyesinden biridir. Köylü bir ailenin kızıdır, bir doktorla evlenir. Kocası Charles ile yeni evliyken gittiği ışıltılı bir balonun hayalini kafasından yıllarca atamaz. Her zaman romanlarda okuduğu renkli hayatların ve fırtınalı aşkların bir benzerini düşler. Ama bu hayallerin yıkıcı yanlarının ne yazık ki çok geç farkına varır. Bu anlamda, edebiyat tarihinde daha önce Don Quijote’nin de yıkımına neden olan o amansız hastalıktan mustariptir. Kendince her zaman içtendir, sırf kendisi için değil, âşıkları için de her şeyin en iyisini ister. Ama her ilişkisi bir öncekinden daha büyük bir düş kırıklığına yol açar, âşıkları tarafından sürekli aldatılır. Sonunda intihar eder. En büyük kötülüğü kendisini gerçekten seven zavallı kocasına olur.

6. Gregor Samsa

GREGORSAMSACharlie Chaplin, Modern Zamanlar filminde, nasıl vahşi kapitalizmin çarkına yakalanmış bireyi, ne olduğu belirsiz dev fabrika dişlileri arasında hayatını kazanmak zorunda olan bir işçinin imgesiyle gösterdiyse, Kafka da aynı dönem burjuva toplumunun çekirdek ailesinin “rahatsızlığını” iletmek için ortaya dev bir hamamböceği koyar. Dönem ne de olsa Dadaistlerin ve gerçeküstücülerin dönemidir. Ayrıca Freud’un rüya ve bilinçaltının işleyişine yönelik analizleri dönemin sanat çevrelerinde ilgiyle izlenmektedir. Kafka, gözlemcisi ve parçası olduğu bu ikiyüzlü modern toplumun içine sızan iktidar ağlarını, mutsuz ve yabancılaşmış aile ilişkilerini bize Gregor Samsa’nın, yani eski insan, yeni hamamböceğinin, bütün roman boyunca gitgide umutsuzlaşan o unutulmaz hareketleriyle yansıtır. Gregor Samsa kaybedilir. Ailenin yeni hedefi artık onun kız kardeşidir. Samsa, edebiyat ve sinemada sonraki kuşaklarda sayısız karaktere esin kaynağı olmuş, çok güçlü bir alegorik karakterdir.

7. Zebercet

ZEBERCETAnayurt Oteli’nin Zebercet’i ışık saçmaz. C.’nin ruh durumuyla çelişen canlılığına karşılık, Zebercet bir canlının ruhu gibi dolaşır, dışındaki dünyayla ilişki kurmaya gönül indirmez. Herhangi bir ilişkinin ardında değildir o. Katkısız bir yalnızlığa, kopkoyu bir içedönüklüğe gömülmüş, kabuğunu kimsenin kıramayacağından da kuşkusuz, iç dünyasında yaşamaktadır. Yusuf Atılgan Anayurt Oteli’ndeki anlatı tekniğiyle Zebercet gibi hastalıklı bir bireyin iç dünyasıyla birlikte varoluşunu gerçekleştirmeye çalışır. Kişiler hep edilginlik içindedir; zaman ve mekân bile. Hiçbiri kendini anlatmaya kalkışmaz. Zebercet zamanı durdurmuş gibidir. Peki mekân? O da Zebercet’in kendini içine kapadığı hücre, donmuş gibidir. Ara sıra dışarı çıktığında da Anayurt Oteli’ndeki kara dünyasını birlikte taşır, sokaklarda da onu yaşar. Zebercet, sınırlı dünyası içinde, ürkünç biçimde patlar. Kedinin başını tavayla parçalar. Ortalıkçı Kadını sevmeye kalkıştığı sırada boğazlayıverir (hem sever, hem boğazlar). Kadını bir odada günlerce saklar... Yeterince irkiltici, olağandışı bir yaşantısı, dünyası vardır Zebercet’in.

8. Joseph K.

JOSEPHKGörünen o ki, travmatik zamanlar travmatik sanatçılar doğurur, o travmatik sanatçıların bazılarıysa travmatik yapıtlar. Ama Kafka’nın Joseph K.’yı içine soktuğu dünya bütün öteki distopyalardan çok daha karanlıktır, çünkü örneğin 1984’ün Winston’u gibi yalnızca güçlü ve despot bir yönetimin karşısında değildir: Joseph K.’yı işlemediği, ne olduğunu bile anlamadığı bir suçtan yargılayacak olan “Mahkeme” o kadar geniş bir nüfuz alanına sahiptir ve o kadar çok yan anlam yüklenmiştir ki bu kadarına ancak çaresizliğin roman yoluyla yüceltilmesi denebilir. Mahkemenin sapkın varoluşunun evrende kuşatmadığı hiçbir şey yok gibidir. Zaten sonlara doğru karşılaştığı hapishane papazı da K.’ya Tanrı’nın sırları üzerine değil, Mahkeme’nin sırları üzerine nutuk çeker. Yine de, biz zavallı ölümlü okurlar, Mahkeme’nin Yargıç’ı ya da Avukat’ı olmadığımıza göre, romanın sonunda K. ile birlikte, “Acaba yapabileceği başka bir şey vardı da gözden mi kaçırdı,” diye sormaktan kendimizi alamayız.

9. İlya İlyiç Oblomov

OBLOMOVOblomov bir yandan aylak soylu sınıfın kişileşmiş halidir, diğer yandan da idealist insanın açmazıdır. İlya İlyiç Oblomov hayatını yatarak sürdürür, rahat schlafrock’unu üzerinden hiç çıkarmaz. Sürekli bir bıkkınlık ve bitkinlik halindedir, huysuz ve ayyaş uşağı Zahar’la sürekli ağız dalaşı içindedir. Pratik meselelerle uğraşmaya ya kabiliyeti ya da mecali yoktur. Oblomov, muhasebecisi tarafından dolandırılır; malı mülküyle birlikte gitgide çöküşe sürüklenir. Yarı Alman arkadaşı Ştoltz ise onun tam zıttı bir karakterdir: azimli, iş bilir ve başarılı bir işadamı. Oblomov ise bir hayalcidir; ideallerle yaşar ama eyleme geçme yetisini kaybetmiştir. Ştoltz-Oblomov karşıtlığında eski Rusya ile Yeni Rusya, Doğu ile Batı karşı karşıya gelir. Oblomov roman boyunca yataktan çıkmaya çalışır ama yataktan sandalyeye geçmesi bile elli sayfa alır. İşte bu karakterden “Oblomovluk” terimi türemiştir: Kimine göre atalet ve tükenmişlik, kimine göre geri kalmışlık, kimine göre de eyleme geçemeyen idealistin dramıdır. • Bahri Vardarlılar

10. Meursault

MERSAULT20. yüzyıl edebiyatının en çok sorguladığı konuların başında, bireyin üzerinde sallanan toplum yargısı gelir dersek herhalde fazla abartmış olmayız. Meursault, evet suçludur, suçluluğu bize bütün roman sanatının en iyi yazılmış ve en nedensiz cinayetlerinden birinde açık açık gösterilir. Ama Meursault’yu idama götüren yargı süreci ve jürinin önüne kanıt olarak sürülenlerin onun cinayetiyle ilgisi yoktur. Kurban, Meursault için nasıl isimsiz bir Arap’tan başka bir şey değilse onu yargılayan mahkeme için de öyledir. Meursault’yu asıl ölüme götüren, günlük hayatın davranış biçimlerini yadsıması, toplumun olmazsa olmaz saydığı maskeleri takmaya yanaşmamasıdır. Hayatı, bedeli ne olursa olsun kendi bildiği gibi yaşamaya kararlı bir insanın kaderinin, toplumun yargısının iki dudağının arasında olduğunu görürüz. Savcı jüriye döner ve, “Sizden bu adamın başını istiyorum ve bunu büyük bir iç rahatlığıyla istiyorum,” der. Bunun anlamı, artık Tanrısız bir İsa’ya dönüşmüş olan Meursault’ya sadece işlediği değil, dünyada işlenmiş ve işlenecek bütün suçların da faturasının kesilmesidir. Öyle de olur.

NOTOS'UN 9. BÜYÜK SORUŞTURMASI

En Önemli 40 Roman Kahramanı

  1. Rodion Romanoviç Raskolnikov (Fyodor Dostoyevski, Suç ve Ceza)
  2. Don Quijote (Miguel de Cervantes Saavedra, Don Quijote)
  3. Anna Karenina (Lev Tolstoy, Anna Karenina)
  4. İnce Memed (Yaşar Kemal, İnce Memed)
  5. Emma Bovary (Gustave Flaubert, Madam Bovary)
  6. Gregor Samsa (Franz Kafka, Dönüşüm)
  7. Zebercet (Yusuf Atılgan, Anayurt Oteli)
  8. Joseph K. (Franz Kafka, Dava)
  9. İlya İlyiç Oblomov (İvan Gonçarov, Oblomov)
  10. Meursault (Albert Camus, Yabancı)
  11. Selim Işık (Oğuz Atay, Tutunamayanlar)
  12. Jean Valjean (Victor Hugo, Sefiller)
  13. Clarissa Dalloway (Virginia Woolf, Mrs. Dalloway)
  14. C. (Yusuf Atılgan, Aylak Adam)
  15. Holden Caulfield (J.D. Salinger, Çavdar Tarlasında Çocuklar)
  16. Kaptan Ahab (Herman Melville, Moby Dick)
  17. Küçük Prens (Antoine de Saint-Exupéry, Küçük Prens)
  18. Prens Lev Nikolayeviç Mışkin (Fyodor Dostoyevski, Budala)
  19. Kâtip Bartleby (Herman Melville, Kâtip Bartleby)
  20. Robinson Crusoe (Daniel Defoe, Robinson Crusoe)
  21. Julien Sorel (Stendhal, Kırmızı ve Siyah)
  22. Martin Eden (Jack London, Martin Eden)
  23. Murtaza (Orhan Kemal, Murtaza)
  24. Dr. Peter Kien (Elias Canetti, Körleşme)
  25. Prens Hamlet (William Shakespeare, Hamlet)
  26. Hayri İrdal (Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü)
  27. Leopold Bloom (James Joyce, Ulysses)
  28. Humbert Humbert (Vladimir Nabokov, Lolita)
  29. Aleksi Zorba (Nikos Kazancakis, Zorba)
  30. Hikmet Benol (Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar)
  31. Albay Aureliano Buendía (Gabriel García Márquez, Yüzyıllık Yalnızlık)
  32. Faust (Johann Wolfgang von Goethe, Faust)
  33. Goriot Baba (Honoré de Balzac, Goriot Baba)
  34. Jay Gatsby (F. Scott Fitzgerald, Muhteşem Gatsby)
  35. Bihter (Halid Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu)
  36. Celal Sâlik (Orhan Pamuk, Kara Kitap)
  37. Feride (Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu)
  38. Turgut Özben (Oğuz Atay, Tutunamayanlar)
  39. Nikolay Vsevolodoviç Stavrogin (Fyodor Dostoyevski, Ecinniler)
  40. Dorian Gray (Oscar Wilde, Dorian Gray’in Portresi)

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır