harşit zaferi / Makaleler | HARŞİT HIRÇINLIĞI, TORUL ÇIĞI, TÜRKÇÜLÜĞÜN GÜR SESİ: HÜSEYİN NİHÂL ATSIZ

Harşit Zaferi

harşit zaferi

KARADENİZ’İN ÇANAKKALE’Sİ:

KARADENİZ’İN ÇANAKKALE’Sİ:

HARŞİT ZAFERİ

1. Dünya Savaşı’nın son yılında Ruslar’a karşı kazanılan en önemli zaferlerden biri olan Harşit Zaferi, 100. yılında bir belgesele konu oldu.

1915-1918 yıllarında Doğu Karadeniz’de yaşanan kara günleri, işgali, talanı, katliamı ve muhacirliği belgelerle ekrana getirecek olan “Son Cephe-Karadeniz’in Çanakkale’si: Harşit Zaferi” isimli belgesel filmin çekimi tamamlandı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla DEMHA Medya tarafından yayına hazırlanan 60 Dakika süreli belgesel film Trabzon’un yetiştirdiği Yönetmen Halil Demirci’nin imzasını taşıyor.

Kars, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Erzincan, Trabzon, Rize ve Giresun illerinde çekilen ve geniş bir kadroyla 10 ayda yayına hazırlanan belgesel film, kendi alanında da bir ilk olma özelliğini taşıyor.

Prof. Dr. Aydın Dumanoğlu, Prof. Dr. Osman Köse, Prof. Dr. Mehmet Çanlı, Doç. Dr. Dilşen İnceerdoğan ve Doç. Dr. Yaşar Kop’un danışman olarak görev aldığı Türkçe’nin yanı sıra İngilizce olarak da seslendirilen belgesel, 100. önce yaşananlara mükemmel bir ışık tutuyor.

İşte Halil Demirci’nin kaleme aldığı senaryodan o yıllarda yaşananların özeti:

Milletlerin tarihinde önem taşıyan dönüm noktaları vardır...

Türk Milletinin Anadolu’dan ve tarihten silinmesi için haçlı ittifakı bir araya gelmiş ve hilale karşı birleşmişlerdi... Birinci Dünya Savaşında emperyalist güçler, Osmanlı Devletinin bütün topraklarını ele geçirmek için birbirleriyle yarışıyordu...

1 Kasım 1914’yılında Rus ordusu doğudan Osmanlı topraklarına girdi...

Enver Paşa  Sarıkamış Harekatı’nı komutanlara tebliğ ettiğinde; Hasan İzzet Paşa direndi.

“Paşam bu plan iyi bir plan. Ancak mevsim kış.  Bu harekât çok risk taşır. Baharı bekleyelim. Yollar açılsın” dedi.

Enver Paşa’nın cevabı netti:

“Hocam olmasan seni idam ederdim.”

Sarıkamış beyaz ve kırmızı bir felaket olarak çöktü Türk milletinin üzerine…

Yaklaşık 90 bin şehit verdik Sarıkamış’ta…

Ruslar 30 bin asker kaybetmişti…

93 Harbi, Balkan, Yunan, Yemen, Galiçya, Trablusgarp savaşlarından milyonlarca askeri şehit olan ve yaralanan olan Osmanlı ordusu; aynı anda Çanakkale’de, Kanal’da, Irak ve Kafkas Cephesi’nde savaşıyordu…

Sarıkamış’tan sonra Rusların önünde silahsız, iaşesiz, takviyesiz, yokluk içinde, toparlanmaya çalışan üçüncü ordu vardı... Karadan gemiler yürüten, çağlar açıp çağlar kapatan ve üç kıtaya devasa ayaklarını basan Osmanlı Devleti; zayıflamış, şehirlerini koruyamaz olmuştu…

Bir akrebin kıskacı gibi, Rus ordusu güneyden Erzurum-Bayburt üzerinden, kuzeydoğudan Karadeniz sahilinden, harekete geçmişti…

118 bin askerden oluşan 3. Ordumuza iaşe getiren Türk gemileri Ruslar tarafından Karadeniz’de batırılmıştı…

Sahil kuvvetlerine Rus donanması eşlik ediyordu.

Osmanlı ve Rus ordusu arasında Karadeniz sahilindeki savaşlar Batum, Artvin, Ardahan, Borçka, Hopa yöresinde yoğunlaşmıştı... Teşkilatı mahsusa alayları ile milis güçlerimiz savunuyordu doğu vatan topraklarını...

Doğu cephesinde her karış toprak savaş alanıydı... Derelerin, tepelerin, sırtların, dağların savaşıydı bu… Her dere, her vadi, her sırt doğal bir cepheydi... Biri terkediliyor, diğerine geçiliyordu... Osmanlının savaştığı büyük cepheler; Karadeniz’de asker kaynağını kurutmuştu... Hastalık, yokluk ve açlığın bir kâbus gibi çöktüğü bölgede çocuklar, İhtiyarlar ve kadınlar çoğunluktaydı…

Rus işgal ordusu her gün yaklaşıyordu...

Batum’dan başlayan muhacir seli sahilden, yüksek dağlardan, sarp yamaçlardan, hastalık ve açlıkla mücadele ederek ölüm tehlikesiyle Rus bombardımanı altında batıya doğru akıyordu…

Müslüman Türk milleti bu kara yıllarda düşmanın üstün güçlerine karşı direnmek için çıkış yolları arıyor, teşkilatlar kuruyor ve milis birlikleri oluşturuyordu…

Osmanlı ordusunun kazdığı Son cephenin son siperleri Harşit’te...

Tepealanı, Güvende arkası, Güvendebaşı, Ağaçbaşı, Kabaktepe, Naldöken, Balıklı kıranı, Gerdanlık tepedeki siperler unutulmaya yüz tutmuş… Güvende yaylasının kuzeyinden başlayan Harşit savunmasının şahitleri yakın savunma mevzileri her geçen gün yok oluyor…

Acıdır ki; üzerinde otlayan koyun sürüleri, çobanlar ne de yanlarından geçen gezginler bu siperlerin farkında değil... Burcu burcu şehit kanı kokan topraklar. Maalesef Türk düşmanları efsaneler uydurup çocuğunu inandırmaya gayret sarf ederken Harşit Cephesinde onlarca savunmanın yapıldığı mevziler yabani otlarla sarılmaya her gün biraz daha dolmaya ve unutmaya terk edildi...

Osmanlı Ordu güçlerimizle Milislerimiz, Harşit Vadisinde, sarp yamaçlarda, yüksek dağlarda ve yaylalarda düşmanın durdurmuş, Türk harp tarihine yeni zaferler kazandırmış, Rus ordusunun Harşit’ten batıya yaklaşık iki yıl ilerlemesini engellemiş ve geri göndermiştir…

30 Ekim 1916 yılında Çarlık Rusyası tarafından Harşit ve yöresi işgal edilmiş, bu soykırım ve talan hareketi 16 Aralık 1917 yılında Osmanlı Devleti ile Bolşevik Rusya Devleti arasında yapılan Erzincan anlaşması ile sona erdirilmiştir...

Kahramanlarımız Harşit boylarında destanlar yazmış, Rus, Ermeni ve Pontuscuların hayali Harşit vadisinden dönmüştür... 1914 yılında bölgede başlayan Rus işgali 1918’e kadar 4 yıl sürmüştü… Ordu birliklerimizle Yiğit Karadeniz insanı Rusları Harşit’de 18 ay durdurmuş ve son cephe Karadeniz’in Çanakkale si Harşit geçilmez demişti…

08 Şubat 1918 yılı sabaha karşı Osmanlı askerlerinin Kürtün Kabaktepe’yi almasıyla ileri harekât başladı… Ermenileri silahlandıran Ruslar çetin ve kanlı muharebelerin yapıldığı Harşit vadisinden kaçıyordu… Türklerin karşısında direnmeye çalışan soykırımcı cani ve katil Ermeni birlikleriydi…

Vahşi ve katil Ermeniler Türk ordusu önünde çareyi bölgede soykırım ve mezalim yaparak kaçmakta buldular... 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa, Kafkas fatihi Kazım Karbekir Paşa,  Hüseyin Avni Alpaslan,  Hacı Hamdi paşa, Ordu ve milis güçlerimizin komutanı Hacı Osman Ağa ve arkadaşları bu savaşlarda önemli görevler ifa etmişlerdi…

Birinci dünya harbinde açlık, yokluk, salgın hastalık, bölgeyi bir sel gibi çiğnemiş geçmişti…

13 Şubat 1918 yılında Tirebolu’dan hareket eden sahil kuvvetlerimiz 13 Şubat 1918’de Görele’ye girdi...

Ermenileri kovalayan birliklerimizin başında Osmanlının mümtaz paşaları 3. Kafkas Ordusu Komutanı Vehip Paşa, Kafkas Fatihi Kazım Karabekir, yaralı bacağı ile Milli kahraman Hacı Osman Ağa, diğer adıyla Topal Osman, Hüseyin Avni Alparslan, 37. Tümen Komutanı Kurmay Albay Hacı Hamdi Pirselimoğlu vardı...  Harşit’ten Sarp’a vatan topraklarını Trabzon, Rize, Artvin, Batum, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Erzurum ve Karsı yeniden Anadolu’ya dâhil ettiler...

Osmanlı Devleti’nin ünlü paşası Kazım Karabekir’in komutasındaki ordumuz Azerbaycan’a ulaştı...

Ne hazindir ki bölgede buluna yüze yakın şehitliğimiz yeterince araştırılmamış, Harşit cephesinde vatan topraklarını mübarek kanlarıyla sulayan Aziz Şehitlerimize bir abide bile çok görülmüştür… 

Üstün Rus güçlerine karşı sarp dağları savunan şanlı mücadelenin destan kahramanları evlatlarınız sizi hiç unutmadı, unutmayacaktır...

Aziz şehitlerimiz; Uğruna kanınızı ve canınızı verdiğiniz yüce dağlarda rahat uyuyun. Aziz vatan toprakları için toprağa düşen yiğitlerimiz vatanın gerçek sahipleri müsterih olun. Tarihte hiç bir gücün bileğini bükemediği ve bükemeyeceği yüce Türk milleti sizin emanetinizi sonsuza kadar koruyacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

HARŞIT ÇAYI'NDA YAZILAN DESTAN

HARŞIT ÇAYI boylarında kadını ve erkeğiyle savunma hattı kurup Ruslara geçit vermeyerek ilimizi ve ülkemizi işgalden kurtaran aziz şehitlerimizi bir asır sonra da olsa hatırladık.  101 yıl önce Çanakkale'de 7 düvele karşı yazılan destana benzer bir zafer de Harşıt muharebelerin-de yaşanmıştır. Merkezi İstanbul'da bulunan Giresun Dernekler Federasyonu Başkanı Mehmet Kuğu Harşıt savunmasının yapıldığı bölgede şehitlik için yer arandığını, Giresun Milletvekili Sabri Öztürk 'ün de kültür bakanlığının desteğini isteyerek çalışma başlatıldığını açıklamasını geç kalınmış bulsam da topraklarımızı kurtarmak için canlarını hiçe sayan, şehit düşen atalarımıza bir vefa borcumuz gereği önemsiyorum Öyle ki milli mücadelede işgale uğramadığı halde gönüllü alay çıkaran tek il olan ilimizde Tirebolu'da kurulan 42 Alay Komutanı Binbaşı H.***  ***  *** Birinci Dünya Savaşının Doğu cephesinde Erzurum'dan başlayarak Erzincan. Bayburt, Rize, Trabzon ve Tirebolu  Harşıt çayına kadar bölgemizi  1916-1918 yıllarında yaklaşık 3 yıl işgal eden Rus ordusundan kaçan çoğu yaşlı kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 2 milyon Türk halkı muhacirlik trajedisini yaşadığını biliyoruz 1916 yılında başlayan Rus saldırılarında 6 Mart'ta Pazar ve Çayeli, 8 Mart'ta Rize, 26 Mart'ta Of, 14 Nisan'da Sürmene, 18 Nisan'da Trabzon işgale uğramıştır. Vakfıkebir,  Görele ve Çanakçı derelerinde mevzilerinde şehit düşen erkeklerin yerine kadınların almasıyla sapanı, süngüsüyle inanılmaz büyük direniş gösterildi. Ruslar 27 Temmuz'da Görele'yi işgal etti, Ordumuz düşmanın üstün silahlarıyla ancak 23 Ekim'de Harşıt Çayına kadar çekilmek zorunda kalmıştır. Çocukken Haşıt vadisinden Doğankent istikametinde Gümüşhane sınırındaki yaylalarımıza giderken sarp tepelerden ürkerdim  Oysa bu sarp araziler aşılması zor ormanlar Erzincan- Gümüşhane- Tirebolu arasında konuşlanan ordumuza siper, mevzi olmuş Harşıt savunmasında Ruslara karşı. İki vadi arasında akarak Tirebolu'dan denize dökülen Harşıt Çayı her bakımdan saldırıların durdurulması için savunma hattı olmuştur Aynı zaman da Güneye geçişin en kolay güzergâhı olan Tirebolu – Torul yolunun asker açıdan bugün dahi stratejik öneme sahip olduğu bilinmektedir Harşıt vadisinin batı yakasına konuşlanarak savunma mevzileri olan Güvendebaşı, Kabaktepe, Naldöken, Balıklı granı, Gerdanlık tepelere yerleşen, siperler kazan askerlerimiz direnerek  düşmana geçit vermediler Harşıt boylarından geçemeyeceğini anlayan Ruslar, Ermeni ve Rum çetelerinin de yardımıyla işgal ettiği  köylerimizi yakıp yıktılar, kıyılarımızı günlerce topa tuttular zırhlılarla Tirebolu Kasabasını bombaladılar Harşıt savunma hattına çok yakın yürüme mesafesinde olan Tirebolu Kasabası, Rusların acımasız ve zalimce saldırılarından kaçan halkımızın ilk sığanacağı, barınacağı tek mekan oldu. Harşıt Çayına yakın köylerimizden aralarında babaannemin ve dedelerimizin de bulunduğu kalabalık grup kaçarak Tirebolu kasabasında boş binalarda konaklamışlar günlerdir aç  yoksul ve sefalet içinde yaşamışlardır Bugün Suriye savaşından kaçan mülteciler gibi Rize, Trabzon ve doğudan muhacir olarak göç edenlerin de geçtiği sığınma merkezi olan Tirebolu kasabası açlık ve sefalet, salgın hastalıklar yüzünden yüzlerce ölümlerim sahipsiz mezarlıklarıyla doludur Muhacirlerin kimi deniz yoluyla kayık ve takalarla, kimi sarp dağ, tepe ormanda patika yollarda yürüyerek Samsun ve Sinop'a ulaşmışlardır Karadeniz kıyısı ve Harşıt cephesine koşan askere alınmayan 40 yaş ve üzeri erkekler de savaşa katılmışlardır.  Ruslar geçmesin diye bir kadın milisimizin Harşıt nehri üzerindeki asma köprüyü uçurduğu söylenir  Milli kahramanımız Osman Ağa'nın Kara zıpkalı uşakları, H. Avni Beyi'n cesur yiğitleri eline süngü, kazma, sapanını alan gönüllü milislerimiz kahramanca çarpıştılar. Ruhları şad olsun… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş

Kûtü’l Amâre Zaferi

Dr. Deniz Akpınar

Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere, Hindistan sömürge yollarının güvenliğini sağlamak ve Osmanlı Irak’ındaki zengin petrol kaynaklarını ele geçirmek için Irak Seferi’ne çıkmış, Hindistan sömürgesinden topladığı askeri birliklerle Irak Cephesini açmıştı.

İngilizlerin Bağdat’a olan ilk askeri harekatı 25 Kasım 1915’te Selman-ı Pak’ta Türk Ordusu tarafından durdurulmuş. İngiliz Ordusu Kûtü’l Amâre’ye sığınmıştı. Türk Ordusu 148 gün İngiliz Ordusu’nu burada muhasara etmişti. Nihayetinde 29 Nisan 1916’da İngiliz Ordusu Türk Ordusu’na teslim olmuş. Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler en ağır mağlubiyeti Kûtü’l Amâre’de yaşamıştı. Türk Ordusu tarafından İngiliz emperyalist hedeflerine ağır bir darbe vurulmuş. İngiliz birlikleri Türk Ordusu tarafından teslim alınmıştır.

İngilizlerin yenilebileceği bütün dünyaya gösterilmiş. Kûtü’l Amâre Zaferi, Türk Ordusu’nun azim ve sebatının ne kadar kuvvetli olduğunu da ortaya koymuştu. Kûtü’l Amâre Zaferi, dünyadaki mazlum ve tutsak milletlere ilham kaynağı olmuş, Hintli Müslümanlar bu mücadeleden sonra ülkelerine mağlup olarak değil hürriyet aşkıyla dönmüşlerdi.

Zafer, tarihi ve edebi metinlere ve arşiv vesikalarına yansımıştı. Bu çalışma bu vesikalar bir araya getirilerek yapılmıştır.

Karton kapak, İthal Kağıt. Basım: Ekim-2018, Genişletilmiş 2. Basım, 128 sy, Ebat: 13,5 x 21 cm, 

Bu ürün için taksit yapılmamaktadır.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır