hele birde sen gidince / One moment, please...

Hele Birde Sen Gidince

hele birde sen gidince

Mesleğim için en güzel yaşlarımda 110 kiloya çıktım

Haberin Devamı

Oyunda canlandırdığınız kurbağalardan sizi en çok etkileyen hangisi?

- Bad boy (kötü çocuk) kurbağa.

Peki ya en nefret ettiğiniz?

- Narsist herhalde. Narsist kurbağaya çok tahammülüm yok. Bad boyların özgüvenli hali havalı bir durum. Ama onlar da düzen kurmakta başarısızlar.

Aşkta tutkuyu seviyorsunuz o zaman...

- Tutku olmazsa, kalp çarpmıyorsa olmuyor. Aşkta tutku çok kıymetli. Kadın erkek ilişkisinde çekim yoksa uzun vadeli bir şey olacağına çok inanmıyorum ben. Bununla birlikte sanıyorum asıl mesele gönül meselesi.

Kendinizi bu kurbağaların yerine koyduğunuzda siz hangi kurbağaya benzeyen sevgilisiniz?

- Oyunda kendimi ciddi deşifre ediyorum. Ben dış dünyada ejderhaların anası ve atası Lilith’im. 30 sene tek tabanca dağları deldik bir başımıza. Çok şükür bununla birlikte âşık olduğumda ben de her Lilith gibi bir Havva’ya dönüşüyorum. Mesele zaten burayı görüp farkındalıkla ikisini dengeleme meselesi. Kadınların ben bu noktada gerçekten ikisi arasında gidip geldiğini düşünüyorum. Çünkü bir kadın tek bir sistemden gitmiyor. Biz daha dijitaliz. Çoklu işletme sistemimiz var bizim. Bukalemun gibiyiz. Ortama uyum sağlayabildiğimiz için zaten hayatta kalmayı çok iyi beceriyoruz. O çok kadınsal bir özellik o yüzden erkeklere göre daha çok değişip dönüşebiliyoruz.

Oyunda kadın erkek ilişkilerini geçmişten bugüne ele alıyorsunuz. Siz nasıl buluyorsunuz şimdiki aşkları?

- Bence biraz kafa karışıklığı, biraz hızlı tüketim var. Özellikle metropollerde insanların derinleşmeye vakitlerinin kalmadığını düşünüyorum. Çünkü bir insanı tanımak, bilmek anlamak zaman gerektiren bir şey. Dolayısıyla o yüzden insanların daha sığ ilişkiler yaşadığını gözlemliyorum.

MAHMUT HOCA GİBİ BİR EĞİTMENİM

Yeni bir oyun yazsanız konusu ne olurdu?

- Bir hikâye var yazmayı düşündüğüm. Yine aşkla, ilişkilerle ilgili. 10 senelik bir ilişkinin hesaplaşma gecesi diyebileceğim bir şey. Biraz sert bir hikâye çünkü sevgi bizim hem cennetimiz, hem cehennemimiz. Oranın cennet halinin de cehennem halinin de açılımı olacak bir senaryo var kafamda.

Eğitmen Yeşim olarak nasıl bir karaktersiniz?

- Mütevazı olmadığım tek konu hocalığım. Sertim ama sabırlıyım. Mahmut Hoca durumum var benim, o sıkı disiplin var.

Mesleğim için en güzel yaşlarımda 110 kiloya çıktım


KİLO ALMAM GEREKEN BİR ROL GELİRSE:
ÇOK TEŞEKKÜRLER BEN O GOLÜ ATTIM!

Rolünüz için aldığınız kilolarla bir dönemgündeme geldiniz, sonra da o kilolardan kurtuluşunuzlakonuşuldunuz. Şimdi karşımda sanki o kiloları hiç almamışsınız gibi fit ve güzel bir kadın görüyorum. Bunun sırrı nedir?

- Çok dikkat ediyorum, bir kere organik besleniyorum. Uykuma çok özen gösteriyorum. Uygun takviyeleri yapıyorum. 6 ayda bir muhakkak kan tahlili yaptırıyorum. Kadınlara da seslenmek istiyorum, 30 yaşından sonra lütfen 6 ayda bir kan tahlili yaptırın. Özellikle şehir hayatında her zaman organik beslenemeyebiliyoruz. O takviyelerle kanı düzelttiğinde vücut değerlerin başka bir şey oluyor. Bunlarla birlikte doğru su içmenin önemi, doğru uykunun önemi, egzersiz ve spor da bu işin çok önemli parçaları. Bir yandan yoga yapıyorum, güzel havalarda bisiklet sürüyorum. En sevdiğim spor bisiklet. Yüzmeyi, doğayı çok seviyorum. Fabrika ayarlarına uygun yaşama gayretindeyim.

Peki yeniden kilo almanızı gerektirecek bir rol gelse ne yaparsınız?

- Çok teşekkürler, ben attım o golü röveşatadan bir kere. Bir de ben bu yaşa kadar karakter oyuncusu olarak 30 sene çeşit çeşit karakterler canlandırdım. Benim jenerasyonumda tam tersine XS beden olup bu halde gözüken kadın oyuncu çok sık rastlanır olmuyor. Dolayısıyla şimdiki marifet de bu yaştan sonra bu kiloyu korumak. Yoksa en güzel yaşlarımızda 110 kiloya çıkıp 3 sezon oynadık.

İlişkiler anlamında sakin ve dingin dönemdeyim

Aşkta en iyi ve en kötü yönleriniz neler?

- Ben uzun yıllar özel hayatımı geri palana koydum. Benim için önce ailem, sonra işim sonra ilişkilerim geldi. Bu hem hayat şartlarından hem kendi seçimimden ötürü böyleymiş. Şimdi ne eskisi kadar işkoliğim ne eskisi kadar aileme bağımlıyım. İlişkilere yansıması da o anlamda benim açımdan daha rahat oldu. Çünkü o tempoda yaşadığımda benim şartlarıma uymayan hiç kimseye ikinci fırsatı vermiyordum. Şimdi daha anlayışlıyım. Daha sakin ve dingin dönemimdeyim ilişkiler anlamında.

Şu anhayatınızda biri var mı?

- Şu an yok. Gelen teklifleri değerlendiriyoruz diyelim. Benim çay içmeye karar vermem bile 6 ay alıyor.

Aşkta çok seçicisiniz o zaman...

- Hayatta zengin olduğumu düşündüğüm tek konu gönlüm. Onun kıymetini de biliyorum. O yüzden hak edişe bakıyoruz. O hak ediş iki iltifatla, ufak tefek numaralarla olmaz, bize gerçekten gönül gerek. Onu da kişinin hayatın içinde ürettikleriyle tartmak gerekiyor. Yoksa kaşa göze bakarsak onlardan çok var. Onlar bizde çalışmıyor.

"Kocam beni bırakıp gitmez artık, lakin kahpe kader bizi bir süre ayıracak. Mehmet ne kadar sürer bilmiyorum dedi. Yani uzun da bir ayrılık olabilir. Amma ben katiyen dayanamam Mehmet'sizliğe!" diyen Gülay bu gerçeğin yeni farkına varmış gibi idi.

"Ee o gitsin madem. Gitmelere alışık sonuçta." dedi Leyla kısık bir sesle. Ancak Gülay bunu duymuştu.

"Kim gitsin kız?!" diye sordu amma kimden bahsettiğini pekala biliyordu genç kadın. Maksadı Leyla'nın da söylemesi idi.

"O işte! Mehmet ağabeyin bir büyüğü olan." diyen Leyla istemsiz bir şekilde de kollarını birbirine bağlamış ve ters bir sesle kurmuştu bu cümleyi.

Hiç beklemediği bir anda Gülay mutfağı inleten bir kahkaha attı. Genç kadın az evvel ağlarken şimdi ise kahkaha atıyordu. Biraz garipti doğrusu.

Leyla kollarını çözüp genç kadına şaşkın şaşkın bakmaya başladı. Bu kadın belki de iyi değildi kocası gidecek diye. Leyla ona destek olmalı idi.

Gülay kahkaha atmaya devam ederken, mutfağa kocası girdi. Mehmet karısının şen kahkahalarını işitince içi huzur doldu adeta. Bu kadın hep böyle gülse, Mehmet bir ömür dinler ve hep huzur bulurdu.

"Gülay hanım bu kadar sevineceğini bilsem evvelden giderdim." deyip karısına takılmaya karar verdi. Biliyordu dün gece gideceğini söylediğinde Gülay ağlamış ve ona sıkı sıkı sarılmıştı. Gitmemesini söylemiş ancak Mehmet gitmek zorunda idi. Baran onları epey bir zarara sokmuştu. Gidip oradaki işçilere haklarını verip, onlara güvence sağlamalıydı. Yoksa çok zora düşerlerdi.

Gülay hemen kahkahasını kesip, kocasına döndü.
"Kocacığım!" dedi sevimli bir şekilde. "Ben üzgünüm diye Leyloş beni güldürüyordu. Valla bak ben ağlıyordum az önce."

Mehmet onun bu sevimli haline ölüp bitiyordu. Nasıl gidecek ve karısını burada bırakacaktı hiçbir fikri yoktu ancak gitmek zorunda idi genç adam. Gülümseyip Leyla'ya göz kırptı.
"Leyla'nın hiçte seni güldürüyormuş gibi bir hali yok amma." dedi ve karısının elini tutup yanına çekti. Kolunu omuzuna atıp saçlarını koklarken kendinden geçmemek için çaba sarf ediyordu Mehmet.

"Aaa olur mu öyle şey! Ben ağlıyordum sonra Leyla çok komik bir şey dedi bende ona güldüm." Gülay da kocasının sarılışının tadını çıkarıyordu.

Leyla,
"Ben artık kahvaltıyı hazır edeyim. Size doyum olmuyor çifte kumrular." dedi ve hazırladığı kahvaltılıkları masaya taşımaya başladı. Bugün Hamiyet Hanım yoktu ve Leyla tek başına hazırlamıştı kahvaltıyı.

Mehmet,
"Git bakalım Leyla Hanım. Dün akşam olanlar da gözümden kaçmadı diyeyim sana." dedi ve karısının saçlarına bir öpücük kondurdu.

"Ağabey ben..." diyecek iken Gülay araya girdi.

"Şakalaşıyor Leyloşum sen takma kafana."

Leyla içi rahat etmese de, tepsiyi aldığı gibi mutfaktan çıktı. Bu adam geldiği gibi başına iş açmıştı. Leyla buna son vermeli idi. Havanın güzel olmasından dolayı dışarıda ki masaya sofrayı kurmuş ve kahvaltılıkları oraya koymuştu. Elinde olan tepsidekileri de yerleştirip geri mutfağa doğru yürümeye başladı. Ancak bu sırada fark etti terasta sigara içerek kendisini izleyen adamı.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır